• 775
    http://www.hurriyet.com.tr/...fatih-terim-40706140

    (bkz: insan kendi şansını kendi yaratır)

    fatih terim'i seversin ya da sevmezsin de yaptıklarını itibarsızlaştırmaya çalışmak kompleks belirtisidir.

    bir de bu çıktı, barzo tipli yorumcular direkt bel altı konularla saldırıyor terim'e, eli yüzü düzgün, konuşmasını bilen tipler de sinsice saldırıyor.

    ben bu adamı bir de çok seviyordum. birkaç kez mailleşmiştik.

    (bkz: hürriyet alma aldırma)
  • 804
    bu uğur meleke, 2016/2017 sezonunda, karabükte cüneyt çakır'ın çaldığı akıllara zarar penaltının da doğru olduğunu iddia etmişti. bazen içtiklerini fazla kaçırıyor galiba artık ne içiyorsa.

    numan'ın pozisyonu şarj nedeniyle değil, muslera'nın topa uzanan sağ koluna müdahale ederek topu tutmasına engel olduğu için faul. gözleri kör değilse görmüştür ama neye hizmet böyle konuşuyor anlamıyorum.

    kendisine o gün söylediğim şeyi tekrar ediyorum; hadi ordan be...
  • 1069
    "elimde net bir bilgi yok ama turnuva öncesi demeçlerine bakarak arda’yı frenleyenlerin mehmet büyükekşi-hamit altıntop cephesi olduğu kanaatindeyim" demiş. bakalım nasıl bu kanaate varmış;

    "hamit altıntop, medyaya röportajlar veriyor ve bu çocukları 2032’ye hazırladıklarını filan iddia ediyor... sürekli hedeflerinin euro 2032 olduğunu söylüyorlar, zira federasyon olarak 2032’ye kadar görevde kalacaklarını ifade etmiş oluyorlar böylece satır arasında. hele de euro 2024’te milli takım iyi iş çıkarırsa, almanya’da başarılı olduklarını ve 2032’de şampiyonluk hedeflediklerini anlatacaklar ve bu ekibe devam etmeleri söylenecek. beklentileri bu" işte böyle anlamış uğur meleke. ev sahibi olacağımız 2032'yi önemsediklerini söyledikleri için bu turnuvayı kaybetmeyi göze alıyormuş tff. bu çıkarımı yapmak da, en az türk futboluna gelen mesih td jesus tespiti kadar mühim dikkat ederseniz. (satır arasında o kadar görevde kalamazlar da diyor)

    "inatlaşıyorlar oynatmamak için. benim birkaç aydır tff’nin 2005’liler konusunda tutumuna baktığımda hissettiğim bu. montella sanki sadece bir araç. problem daha büyük" kendi çalıp oynamış. hisleriyle de büyük resmi görmüş.

    "bence" ile başlayan "filan" ile olgunlaşan kendini överek biten köşe yazısı... vay arkadaş. işte feraset, işte gerçek gazetecilik.
  • 985
    yazdığı o malum mesih saçmalığıyla iyice rezil oldu. belki de 15-20 yıllık kariyerini çöpe attı. bir de anlam veremediğim şekilde kariyerinin ilk yıllarındaki objektifliğinin aksine, olgun olacağı yıllarda stil değiştirdi ve fanatik yazara dönüştü. eskiden ekranlarda aranan bir yüzdü kendisi. pozisyon değişikliği üstüne oturmadığı için kimse yüzüne bakmıyor artık. adam ortada kimse yokken socrates dergi tayfadan gibiydi, sonradan telegol tayfaya döndü. değişimine hiç anlam veremediğim enteresan bir kişi kendisi.
  • 882
    fikstür çekimi hakkında güzel bir yazı yazmış gazeteci.

    --- alıntı ---

    süper lig 2019-2020 sezonu fikstürü çarşamba günü çekildi. “fikstür çekildi” lakırdısını esasında alışkanlık icabı kullanıyoruz; çünkü bu ülkede neredeyse çeyrek yüzyıldır fikstür çekilmiyor. fikstür önceden belli ve kulüp temsilcileri sadece ilk hafta tablosundaki yerlerini kurayla tespit ediyorlar. ispanya’da, italya’da veya türkiye’de birinci hafta fikstürü belirlendiği anda zaten 34 haftalık (ya da 38 haftalık) fikstür de belirlenmiş oluyor. yani fikstür çekimi dediğimiz şey esasında yalnızca bir kâsenin içine 1’den 18’e kadar topların konulması ve 18 kulüp temsilcisinin sırayla gelip birer top çekmesinden ibaret...

    fikstür, otomatik takip esasıyla yapılandırıldığı için, bir sporseverin elinde ilk hafta fikstürü varsa, bütün bir sezonun fikstürüne de sahip demektir. bu sezon beşiktaş sivas’ı, fenerbahçe malatya’yı, trabzon başakşehir’i, galatasaray da ankaragücü’nü takip edecek mesela... 18 takımın 17’si ligde aynı sırayı izliyorlar, sadece serbest fikstürü çeken göztepe’nin programı o düzende gitmiyor (nedeni tamamen matematiksel). bu yüzden her takım göztepe ile içeride karşılaştığı haftadan bir sonraki maçını da iç sahada oynuyor, yalnızca dizinin başındaki ve sonundaki iki ekip hariç...

    esasında buraya kadar büyük bir anomali yok. fikstürün takip esasına dayanıp dayanmaması, yerel bir tercih. nba bunu tercih etmiyor; noel, halloween, avrupa saati gibi detayları göz önüne alarak fikstürü elle atıyor. ingiltere premier lig veya almanya bundesliga da bu yolu seçmemişler. premier lig yönetimi, bayramda- tatilde-noel’de derbi maçları ekrana koyuyor. bir takıma 3 maç üst üste deplasman gelmemesi, iki ekibin peş peşe birbiriyle oynamaması gibi kriterleri koyup, karışık fikstür kullanıyor. almanya da benzer şekilde bazı kriterler belirlemiş, kalan kurayı bir bilgisayar yazılımına çektiriyor.

    kriterler fikstürü kilitliyor

    bana sorarsanız, türkiye veya ingiltere’nin yöntemlerinin birinin doğru, birinin yanlış olduğunu söylemek çok mantıklı olmaz. önünde-sonunda herkes herkesle ikişer kez oynayacak. yani takip esaslı fikstür kullanıp-kullanmamak bir tercih. ancak süper lig fikstüründeki sorun, 20 yıllık ezberlerden bir türlü kurtulamamamız. 2000’li yıllarla beraber hayata geçen “üç büyükleri ayırma politikası”nın mânâsız bir biçimde korunması.

    tff, fikstür çekerken 3 önemli kriteri göz önüne alıyor:

    1)aynı şehir takımlarının aynı hafta içeride oynamaması (ankaragücü-gençlerbirliği ve başakşehir-kasımpaşa’ya bu yıl bu kıstas uygulandı)

    2)milli maçlar öncesinde istanbul derbisi oynanmaması

    3)yayıncı kuruluş talebi nedeniyle ilk 5 haftada istanbul derbisi oynatılmamas

    tff, son iki gerekçe sebebiyle beşiktaş-fenerbahçe-galatasaray’ı diğerleriyle eşit biçimde kuraya sokmuyor. onlara önden üç özel numara atamış (2,3 ve 16). üç takım temsilcisi gelip sadece üç numara içinden yerlerini belirlemişler. bu yüzden de derbilerin haftaları önden belli. yani geçtiğimiz çarşamba günü fikstür çekilmeden aylar-yıllar önce 2019-2020 sezonunda derbilerin 6, 9 ve 16’ncı haftada oynanacağı belliydi.

    fikstürde kim kimi takip ediyor?

    sivas(1), g.birliği’ni (7)

    beşiktaş(2), sivasspor’u (1)

    fenerbahçe(3), malatyaspor’u (5)

    gazişehir(4), rizespor’u (8)

    malatyaspor(5), kasımpaşa’yı (9)

    başakşehir(6), gazişehir’i(4)

    gençlerbirliği(7), fenerbahçe’yi (3)

    rizespor(8), beşiktaş’ı (2)

    kasımpaşa(9), kayserispor’u (11)

    trabzonspor(10), başakşehir’i (6)

    kayserispor(11), konyaspor’u (13)

    alanyaspor(12), trabzonspor’u (10)

    konyaspor(13), denizlispor’u (15)

    ankaragücü(14), alanyaspor’u (12)

    denizlispor(15), antalyaspor’u(18)

    galatasaray(16), ankaragücü’nü (14)

    göztepe (17): serbest fikstür

    antalyaspor (18), galatasaray’ı (16)

    ***

    önden numara atamanın ciddi handikapları var

    eğer tff, 18 takımı eşit şartlarda kuraya soksaydı herhangi bir handikap olmayacaktı elbette. ama siz her yıl birbirine benzer fikstürler çektiğinizde, kamuoyunun de fikstüre olan inancı azalıyor.

    1)numaralar karışmıyor, benzer numaralar çekiliyor

    2018-19 fikstüründe galatasaray ankaragücü’nü, fenerbahçe de malatyaspor’u izliyorlarmış. bu sezon yine aynı şekilde galatasaray ankaragücü’nü, fenerbahçe malatya’yı izliyor.

    hatta bir adım daha geriye gidersek, malatya’yı son 3 yılda fikstürde takip eden ekipler sırasıyla galatasaray, fenerbahçe ve yine fenerbahçe...

    2)ilk beş hafta sezonun kaderini belirliyor

    21’inci yüzyılda (yani otomatik fikstür yüzyılında) tam 15’inci kez 33’üncü haftada derbi oynanıyor. oysa bu yüzyılda ilk 4 haftalarda yalnızca 1 kez istanbul’un 3 büyükleri karşı karşıya gelmiş.

    siz bütçeleri itibariyle zaten otomatik avantajı olan galatasaray-fenerbahçe-beşiktaş’ı ilk 5 hafta birbiriyle oynatmayarak bir kez daha kayırmış oluyorsunuz. örneğin geçen sene ilk 5 hafta zorlu fikstürle başlayan takımların sezonun bütününde dezavantaj yaşadığını görüyoruz.

    eğer 2018-19 sezonunun sonunda oluşan puan durumuna göre, galatasaray’a 18, başakşehir’e 17, beşiktaş’a 16, trabzonspor’a 15 vs. şeklinde güç puanı verirseniz; ligin en zorlu 5 hafta fikstürünü çeken ekipler göztepe, erzurum, akhisar, bursa ve kasımpaşa oluyor. değerli okurum barışmert günal tespit etmiş, en kötü 5 hafta fikstürüne sahip bu 5 takımın, geçen sezonu son 5 sırada bitirdiklerini görüyoruz.

    3)serbest fikstür güçsüzlere isabet ediyor

    kamuoyunda fikstürün adil olmadığına dair inanışı destekleyen bir başka güçlü veri, 3 yıldır üst üste serbest fikstürün göztepe’ye isabet etmesi. normalde bir takıma 3 yıl üst üste serbest fikstür isabet etme ihtimali 5 bin 832’de 1. ama maalesef bu ligde aynı kulübe 3 yıl üst üste serbest fikstür denk gelebiliyor.

    serbest fikstür tarihçesini biraz daha geriye sararsak, bu piyangonun genelde nispeten zayıf takımlara vurduğunu da görebiliyoruz. son 11 sezonda serbest fikstürün isabet ettiği 8 takım, bir önceki sezonu ya ligin dibinde bitirmiş veya ikinci kümeden yeni terfi etmiş. ayrıca 2009’da serbest fikstürü çeken konya, 2010’da denizli, 2013’te mersin, 2016’da sivas sezon sonunda küme düşmüşler. geçen sezon da göztepe son dakikada kaldı ligde.

    serbest fikstürü çekmenin şöyle bir dezavantajı var: serbest fikstür ekibi, ligin ikinci yarısında 6 ya da 7 kez, bir önceki maçını evinde oynamış takımın iç sahada ikinci rakibi oluyor. morallenen ya da seri yakalayan takımla oynuyor genelde. geçen yılın serbest fikstür sahibi göztepe, ligin ikinci yarısında f.bahçe, kayseri, konya, beşiktaş, rize ve başakşehir’in içeride ikinci maçını oynadığı rakip olmuş. söz konusu 6 maçtan 4 puan çıkarabilmişler.

    serbest fikstür tablosu

    sezon serbest fikstür bir önceki yılki durumu

    2019-20 göztepe 15’inci

    2018-19 göztepe 6’ncı

    2017-18 göztepe ikinci lig

    2016-17 kayserispor 15’inci

    2015-16 sivasspor 15’inci

    2014-15 mersin iy ikinci lig

    2013-14 eskişehir 8’inci

    2012-13 mersin iy 13’üncü

    2011-12 fenerbahçe 1’inci

    2010-11 sivasspor 15’inci

    2009-10 denizlispor 15’inci

    2008-09 konyaspor 14’üncü

    4)beşiktaş ligi deplasmanda bitiriyor

    fikstürün gariplikleri bunlardan ibaret değil. mesela 2019-2020 sezonunu ankara’da bitirecek olan beşiktaş, son 25 yılda 19’uncu kez son hafta deplasmanda. haliyle de dijital medyada bu konuda haklı bir reaksiyon var. sanırım fikstür konusunda tff yönetimlerinde bir atalet oluşmuş ve her yıl bir önceki senenin yöntemleri devşirilerek problemler de yeni sezona aynen taşınmış.

    ***

    kamuoyunun inancını zedelememek gerek

    insanların fikstüre olan inancını tekrar tesis etmek istiyorsanız, yapılması gereken basit: 18 takımı eşit olarak kuraya sokmak. devir değişti, milli takım artık 3 istanbullu’nun oyuncularından oluşmuyor. dolayısıyla ulusal maçlar öncesine derbi koymamak tamamen ilkel bir düşünce. ayrıca ilk haftalara derbi koymamak da çağdışı. derbi derbidir, 3’üncü hafta da oynansa, 13’te de oynansa bu ülkede alıcısı sabit. çiçeği burnunda tff, eğer 18 takımı eşit olarak kuraya soksaydı bence önemli bir güven kazanırdı spor kamuoyunun gözünde.

    --- alıntı ---

    http://www.hurriyet.com.tr/...or-ataniyor-41277625
  • 548
    trt'nin işine son vermesindeki olay şu demek oluyor 'sende çenene sahip olursan birgün elbet ak-saray'daki 1000 odadan birine sahip olabilirsin'. bu topraklarda doğruları söylemek suç ekmeğinden oluyorsun. hep mi birilerine biat etmek zorunda kalınacak? kendi fikirlerimizi, düşüncelerimizi paylaşamayacak mıyız? ülke çok acınası durumda sonu nereye gider kestirmesi zor.
  • 571
    --- alıntı ---

    ...

    prandelli gidiyor, hamzaoğlu geliyor... o gün florya’da fişi çeken aynı adamlar, aynı şekilde takıyorlar fişi prize, tamamlıyorlar devreyi! çarklar yeniden dönmeye başlıyor. selçuk italyanlar öncesinde bıraktığı top kazanma becerisini aniden tekrar hatırlıyor, burak takım oyuncusu niteliklerini birden sergilemeye başlıyor. emre çolak pas dağıtıyor, umut da savunmayı. geceyle gündüz kadar değişiyor takımın görüntüsü. efor muazzam. çaba muazzam. arzu muazzam. insan övmeli mi, yermeli mi şaşırıyor bu durumda! dünkü performans kesinlikle övgüyü hak ediyor, sonuna kadar. peki ya önceki performanslar ne olacak? ona da bu sporcuların vicdanları karar verecek artık...

    tabii ki dünkü galatasaray’ı sadece kafalarına göre fişi çekip/fişi takan sporcular üstünden okumak hamzaoğlu’na büyük haksızlık olur. hamza hoca da bir tür neşter vurdu aslında takıma, belki formsuzları kenara oturtmadı, ama en azından unutulanları kazandı yeniden: takımın her daim efor/dakika lideri olan umut bulut hak ettiği gibi 11’deydi dün gece. takımın koşu içinde vites değiştirebilen, sıkışan anlarda bireysel çözüm üretebilen, üstelik de sürpriz bir şekilde geriden çıkmasına da yardım eden adamı bruma da buldu kendini hamzaoğlu ile. bu iki sihirli dokunuş bile hamzaoğlu için kredidir şüphesiz.

    evet, galatasaray dün iyi oynayarak ve hak ederek kazandı, orta/uzun vadede bir şey söylemek içinse henüz erken. çünkü orta/uzun vade performansını belirleyecek faktör şu: bazı yerlilerdeki bu ani çıkış, kalıcı olacak mı? isteyince iyi oynayan bazı adamlar, bir gün istememeye karar verirlerse ne olacak? hamzaoğlu takımı bu isteyince oynayanların boyunduruğundan çıkarabilecek mi? sanırım zaman gösterecek bunu da.

    --- alıntı ---
  • 711
    seks yapamıyorsanız bunun suçlusu olmayan adam.

    ilk önce alt yapı başlığımıza yazdım, sonra ömer çatkıç başlığına yazdım. sürekli aynı şeyi yazıyormuşum gibi gelmeye başladı ancak meleke de doğru söylemiş. gelenek adı altında saç kazımak, iki futbolcuda aynı kampta olduğu halde hiyerarşi farkı yaratır. basit haliyle, birinin diğerinin saçını kesmeye yetkisi olduğu normunu kafaya kazır.

    saçı kesilen oyunculardan en azından birinin saçına önem verdiği açık. bence ortaya çıkan sonuç çirkin ancak o saç doğal haliyle o hale gelmeyeceğine göre ortada bir uğraş var. semih gibi, takıma katkısının ne olduğu meçhul, tek başarısı o çocuklardan yaşça büyük olmak olan bir tipin bir futbolcumuzun önem verdiği saçını kesmesinin gelenek adı altında normalleştirilmesi yanlıştır.

    bu olayın bir sonucu olarak, gidişat böyle olursa bugün saçı çekilen ve "kardeş" olduğu hatırlatılan çocuklar yarın "abi" olduklarında başkasına aynısını dayatacak. dünyanın başka bir yerinde ise bir enes ünal ise bir kompany'e "top sizden çıktı" diyebilecek.

    tekraren, seks eylemiyorsanız bunun suçlusu deniz satar ile uğur meleke'nin zina etmesi değil. sean penn sözü ise güzelmiş.
  • 998
    bu adamın kafasına gerçekten yazık ya. ciddi ciddi gedson fernandes'in 50 milyon euroya tottenham hotspur fc'a transfer yaptığını zannediyor.

    https://beinsports.com.tr/...lyon-euro-odemediler

    edit: bu adamın zekasına göre galatasaray; jean michael seri'ye 18 milyon, steven nzonzi ve mario lemina'ya da 16 milyon euro ödedi. toplamı 50 milyon euro yapıyor, iyi para.
  • 717
    hiç bilmediği bir konuda, ama kimse de çok umursamadığı için, ve kendi de bakın çok ince görüyorum diyebilmek için, anlamsız bir yazı kaleme almış sevdiğim bir yazardır.
    birincisi yaptığı yorum çok sığ, bu yalnızca galatsarayda olan bir gelenek değil, insanlık tarihinin belki de en eski ritüelinin bir devamıdır.
    dünyanın en eski ritüeli olması onu doğru kılmaz evet ama ona daha derinlikli bakmayı gerektirir. kısaca bir bakalım:
    antrapoloji terminolojisinde erginlenme riti olarak geçer bu. çocukluk evresinin bitip artık toplumun bir parçası ve bir birey olduğunu vurgular. sünnet de aslında özünde böyle bir ritüeldir ve en ilkel kabilelerde bile bu ritüel uygulanmaktadır.
    1. erkek çocukları için farklı, kız çocukları için farklıdırlar.
    2. erkek çocukları için babalarının, dedelerinin, abilerinin o güçlü ve gizemli dünyasına girmek anlamına gelir. artık cinselliği yaşayabileceğine dair bir çok ima vardır. mesela sünnet ilk olarak böyle bir düşünceden çıkmış. erkeğin üreyebilmesi, doğanın ona bu gücü bahşedebilmesi için erkeğin üreme organından bir parçayı tanrılara kurban etmesi gerektiği düşüncesinden.
    3. erkekler artık gerçekten de bu riti geçen gence bir erkek olarak davranırlar. ona saygı duyarlar. onu da kendilerinden biri olarak kabul ederler. ama bunu yapmaları için o gencin rit esnasında bazı fedakarlıklarda bulunması gerekir. bu egosunu yenebilme gücünün olup olmadığının da bir sınavıdır. çünkü çocuk yalnızca egodan ibarettir. büyüdükçe ve gerçek anlamda olgunlaştıkça dünyanın ve hayatın yalnızca kendi isteklerinden ve bu isteklerinin karşılanmasından ibaret olmadığını öğrenir ve öğrenmesi gerekir. bizim toplumumuz için askerlik de böyle bir anlamı içerir. "askerlik yapmayana kız vermem" sözünün böyle de bir anlamı vardır. erkeğin askerde hayatın gerçeğiyle yüzleştiğini düşünürüz. bizim isteklerimizin üstünde bir güç vardır ve biz ona tabiyizdir, askerde bu güç çok belirgindir: emir komuta zinciri.

    dolayısıyla erginlenme ritleri insan yaşamı, özellikle ataerkil gelenekle yaşayan topluluklarda erkek için çok önemli bir yere sahiptir. erkek fedakarlıkta bulunur. ona istemeyeceği şeyler yapılır ve o da ağırbaşlılıkla bunu kabul eder. çünkü toplumda yaşamanın gereği büyük ölçüde buna dayanabilme becerisidir. kendi egosunu bastırabilen birey çevresini de düşünmeye, fedakarlık yapabilmeye başlar. artık tek önemli şey kendisi değil içine dahil olduğu topluluktur ve ne yaşanacaksa hep beraber yaşanmalıdır. ayrıca bu riti uygulayan abilerinin de aynı şeyi yaşamış olmaları ve ondan sonra gelecek olanların da yaşayacak olmaları düşüncesi kendi yaşamının da o kadar değerli olmadığı önemli olanın o topluluğu oluşturan bireylerin birbirlerine duyduğu güven duygu ve sevgi ve kardeşlik olduğu düşüncesini pekiştirir. değerler bireysel çıkarlarımızdan daha değerlidir der.

    bu ritüel belki de galatasarayın yaşattığı en güzel geleneklerden biridir. ve belki de bir tek galatasaray kulubünde yaşatılmaktadır. belki de galatasarayı galatasaray yapan özellik hamurundaki bu mayadır. metin oktay bu mayadan çıkmıştır.

    galatasaray kendi için yaşayan şımarık bireylerin değil takımı için savaşanların bir his takımıdır.

    not: bu ritüelin bu gün eliştiriliyor olması da hiç tesadüf değildir. kapitalizm düşüncesi yalnızca ve yalnızca bireyi vurgular. değerler ve inançlar önemli değildir. hep 'ben' duygusunu yüceltir. ben biriciğim herkesten farklıyım diye düşündürtür insana. sanki hiç ölmeyecekmiş hiç yaşlanmayacakmış gibi düşünmesini ister. dünya ve yaşam benden önce de vardı benden sonra da olmaya devam edecek dolayısıyla önemli olan bu sonsuz akış içerisinde nesiller birbirini takip ederken insanlık hikayesinin bir parçası olan ben, onun değerlerine nasıl katkıda bulundum ve inandığım şeyleri ne kadar savundum, devredilebelecek bir bayrağım bir davam kaldı mı? sorusunu unutturmaya çalışır.
  • 671
    asist dediği şeyin sadece pası atan futbolcu ile alakalı olmadığını bilecek kadar zeki bir insan uğur meleke.. açsın ilk yarıda ki bjk maçında, wes'in son dakikada josue'ye attığı pası izlesin. wes topu kale ağzında eren ile buluşturacak, o topu 2 metreden dışarı atacak, sonra wes asist yapamadı olacak. ayrıca öve öve bitiremedikleri sosa kaç asist yapmış büyük maçlarda?
App Store'dan indirin Google Play'den alın