yabancı oyuncu kuralının sahada 11 yabancının aynı anda bulunmasına imkan verecek şekilde uygulandığı, hiçbir maçın 0-0 bitmediği, passolige rağmen tribünlerin yavaş yavaş dolduğu, seyir zevki ve heyecanın tavan yaptığı 2017-2018 sezonundaki "yabancı sınırı" tartışmalarına futbolculuk mesleğinin neredeyse tüm gereksinimlerinden şikayet ettikleri, ucuz ajitasyon dolu bir bildiri ile kendilerince müdahil olmaya çalışmış olan dernek. paramparça ettikleri dilbilgisi kuralları bir kenara yazıyı okuyan bunlar mutlu mesut yaşayan insanlarmış da bir soykırım yaparcasına kamplara toplanıp futbolcu yapılmışlar falan zanneder. oysa ki bu arkadaşlara bu "çıkış"ı yaptıran "herkes takıma yabancıları dolduruyor, biz top oynayamayacağız" şeklindeki ağlayışlarıydı.
https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg kendi iş hayatımdan örneklerle çok özendikleri sıradan insan hayatına uyarlamaya çalışayım bu müthiş yazıyı(!)...
-aylardır sabahın 7'sinde işbaşında oluyorum. bu entry girerken akşam saat 8 oldu ve işyerinde iş yapamaz haldeyken bu bildiriyi görüp bunları yazıyorum.
-her sabah işe gelirken "acaba bugün son günüm mü" korkusunu yaşıyoruz. işinizi en mükemmel şekilde yapsanız da birkaç gün sonra işten atılmayacağınızın, atılırsanız tekrar iş bulabileceğinizin, bulamazsanız açlıktan ölmeyeceğinizin garantisi yok...
-aynı odada bütün gününü geçirdiğin hatta "ekip arkadaşı" olduğun adamların arkanı döner dönmez kuyunu kazmaya çalışır. bir sebepten sahada geçirdiğin birkaç saatin ardından bile geri dönerken acabalar yaşarsın.
-iki haftada bir pazar kahvaltısını yapabilirsin ailenle, o da mesai yazılmazsa...
-sırf çok sık ve uzun mesailer yüzünden yıllar süren ilişkisi bitme noktasına gelen, elindeki telefonda kavga edip gözlerinden yaş akarken sahada beton dökümüne nezaret eden çalışma arkadaşınız olmuş mudur mesela?
-3.5 yaşındaki oğlunu sadece 25 gün canlı görebilmiş bir işçi babayla karşılaştınız mı ya da? binlerce kilometre uzaktan 7/24 çalışıp para göndermenin nasıl bir şey olduğunu hayal edebilir misiniz ya da ? izin gününde özel jete atlayıp ailenin yanına gidebilirsin. sırf ülkesine dönebilmek için 6 aylık maaşını yatırması gereken göçmen işçiler sizden çok daha rahat durumda...
-sırf çalışanı olduğunuz için üzerinizde türlü ego tatmini yapan bir adamın karşısında yumruğunu sıkıp işine devam etmek zorunda kaldınız mı? sırf babasının kartviziti yüzünden orada oturan birinden emir almak, birilerinin "yürü ya kulum" demesiyle zengin olmuş adamların(!) emrinde etikten ahlaktan yoksun şekilde yırtınmak futbolculuktan daha mı iyi?
-mükemmel bir çalışan olsan da ertesi gün işte olup olmayacağından emin olmadan çalışmak?
-30'lu yaşlarına geldiğinde en iyi ihtimalle birkaç ay yetecek kadar birikim yapabilirsin. hele çoluk çocuk falan varsa geçmiş olsun. her sabah emekliliğine kaç gün kaldığını, borçlarını harçlarını hesaplarsın..
-azami 25 yaşında iş hayatına atılıp 65 yaşında emekli olabilmeyi, tüm bir ömrü sadece barınma ve beslenme ihtiyacını karşılayabilecek para karşılığı çalışarak geçirmeyi 15 senede dünyalığını yapmaktan daha iyi sanıyorsunuz.
şımarıklığınız, pişkinliğiniz, fucking turkish mentality'niz batsın...
o değil de o kadar devrik yazmışsınız ki, sizin yazdığınıza uydurayım derken yazı yazmayı unutacaktım neredeyse...