• 1
    herşeyde olduğu gibi takım desteklemekte de türklüğümüzü göstermekle oluşan taraftarlardır.

    özellikleri:

    - spor için sadece tuttuğu takım vardır. diğer takımlar kesinlikle sporu baltalıyorlardır. sadece kendi takımı sporun gelişmesine katkı yapıyorken diğerleri kötüleştiriyor, çirkin oyunlarla oynuyorlardır.

    - rakipler bellidir. rakibin rakibi maç başlamadan önce dosttur. hadi oğlum yaparsın gibi gazlar verilir. ama rakibin rakibi o hafta yenilirse rakibe yatmıştır. bu sebeple anında kin tutulmaya başlanır. hele bir de şampiyonluk, kupa gibi önemli şeylerse o zaman o rakibin rakibi kolay kolay unutulmaz. yenerlerse kral, yenemezlerse onursuz ve gurursuzlardır.

    - o hafta karşılaşılacak olan rakip ise rakipten değildir. muhakkak ki o rakibin yenilmesi şarttır. o rakibin bir hedefi yoktur. kümede kalma savaşı vermezler, ligte üst sıraları zorlamak istemezler. şayet rakip yenerse esas büyük rakipten prim almıştır. onursuzluk ve gurursuzlar ya hiç bilek gücü yoktur onlarda. eğer yenilirse yenilmelerinin şekline göre -katı defans uygulayıp yenilmek, açık oyun oynayıp yenilmek gibi- yorum alırlar. hatta açık oynamışlarsa sempati bile duyulabilinir.

    - taraftarlık sadece desteklemek değildir. kulüpler, aslında atalarımızın orta asyada kurdukları boylar gibidir. taraftar da o boyun bir neferidir. destekleyecek, yeri geldiğinde kanının son damlasını akıtana kadar savaşacaktır. kiminle savaşacak? tabiiki esas rakiple. zaten esas rakip de düşman boyudur. bu sadece bir oyun ve yarışma değildir.

    - dış taraftaki medya kesinlikle rakibe çalışıyordur. rakibin egemenliği altındadır. bu yüzden ne haber yaparlarsa yapsınlar rakibin söylediği lafmış gibi algılanır. kalitesizlik diz boyudur. bilmiyorlardır ki her gazetenin, tvdeki her programın para kazandırması için bütün kulüplerin iyi olmasını basının istediğini...

    - hakemler tamamen ayarlıdır. aleyhte verilen en küçük taç atışı bile hakemin satıldığına dair bir delildir.

    - küfürsüz taraftarlık, taraftarlık değildir. rakipler, hakemler, yetkililer, başkanlar, yönetim kurulları... hatta bazen kendi taraftar grupları bile küfürü hakedenlerdir. küfür etmek ise öyle sıradan birşey değildir. üç beş kişi toplanır. küfürlü bir tezahürat yazılıp güzelce bestelenir. bu kişiler tarafından binlerce taraftara ezberletilip maç sırasında okutulur. yalnız dikkatle bakılırsa koroya, hayallerinde o küfürü yaşadıkları görülür.

    - tahammülü yoktur. takım sürekli kazanacaktır. nasıl kazandığı pek önemli değildir. taraftarını devamlı mutlu etmelidir. bir kez yenilirse hocadan şüphe edilir. ikinci yenilgide hoca yetersiz, sporcular gamsızdır. üçüncü yenilgi hocanın istifa etmesi gerektiğini söyler. dördüncü yenilgi hocayı getirenler suçlanır. beşinci yenilgide birilerinin gitmesi şarttır. bilirler midir bilmem ama çok övdükleri premier ligte dokuz maç üst üste yenilen bir takımın çıkacağı onuncu maçta taraftarlarının hala destekliyor olmasını... ama türk taraftar, istifaya çağırırken bile kulübün yararına iş yapıyordur.

    - forma sancaktır. oysaki bir askerin üniforması, doktorun beyaz önlüğü, boyacının bahçivanı neyse sporcu için de forma odur. sporcu için tek farkı oyunun içindeyken takım arkadaşını kolayca görebilmesini sağlayan artı bir özelliğinden başka bir anlamı yoktur. fakat bu taraftar için doğru değildir. renkler de kutsaldır.

    üç aşağı beş yukarı gözlemlediklerim bunlar. bizler, fenerbahçeliler, beşiktaşlılar, trabzonlular filan aslında ortak noktamız, bu şekil bir taraftarlık.

    not: abartmak da bir sanattır bence.
  • 45
    bilinçsiz ve çok da yüksek bir zekaya sahip olmayan taraftar modelidir. dünyanın en, kendini bir halt sanan topluluğudur ayrıca. bir galibiyet alınca en iyisi ilan eder, bir mağlubiyetle yerin dibine sokar. ben bir taraftar olarak katlanamıyorum türk insanın spora bakış açısına, sporcular nasıl katlanıyor anlamış değilim.

    türkiye'de bir takım sporunda başarı yakalanması için taraftar etkisinin olabildiğince azaltılması gerekli. son zamanlarda sürekli benzeri yazılar yazıyorum taraftarlarımızla ilgili. birçok yazımda konuya taraftarı da katıyorum. türk taraftarının içinde bulunduğu ve etki sahibi olduğu hiçbir takım sporu istikrarlı başarı yakalayamaz, imkansız. o yüzden yöneticilere bu konuda büyük iş düşüyor. profesyonelce çalışmalı ve kesinlikle taraftara kulaklarını kapatmalı. taraftarın gazına gelmeden akılcı politikalar geliştirmeli. türk taraftarı sabırsızdır, kendisini ve takımını dünyanın merkezinde görür, vasıfsızdır ama takımından hep birincilik bekler. gerçekten de psikolojik olarak analiz edilmeli. dünyada bir benzeri yok. tutku adı altında gösterdiği yıkıcılık bu ülkenin sporcu yetiştirmesinin önündeki en büyük engellerden bir tanesidir.

    galatasaray 2000 senesinde avrupa'dan kupa getirirken taraftar etkisi oldukça zayıftı. taraftarın tek etkili olduğu konu saha içiydi. o da bugünkü gibi futbolcusunu ıslıklamak ve yuhalamak üzerine değil, tam destek üzerine kuruluydu(istisnalar kaideyi bozmasın). o gün sosyal medya yaygın olsaydı bugün 2 tane avrupa kupamız olmayacaktı, bunu hepimiz biliyoruzdur sanırım. 4 ağustos 2021 türkiye güney kore kadın voleybol maçı sonrası yorumlar felaket. bazı insanlar ciddi ciddi voleybolda dev bir ülke olduğumuzu, 40 yıllık ekol olduğumuzu falan zannediyor ve çeyrek final oynama başarımızı küçümsüyor. oysaki bilmiyor ki tarihimizde ilk kez böyle bir başarı yakalamışız. bilgisiz ve cahilce.

    türkiye'de kadın voleybolu son 10-15 senede ciddi anlamda atağa kalkmıştır. bugün voleybol üzerindeki yatırımlarımızın meyvesini alıyoruz. hem kulüpler düzeyinde hem de milli takımlar düzeyinde yakaladığımız başarılar büyük bir emeğin tezahürüdür. oluşturmaya çalışılan bu yapı sıfıra yakın bir taraftar planması üzerine kurulmuştur. ne destek ne de taraftarı tribünlere çekmek adına reklam yapılmıştır, bağımsız bir projedir. amaç ülke sporunu kalkındırmaktır ve bu plan içerisinde taraftara neredeyse hiç yer verilmemiştir. taraftar başarı gelince kendisini bu plana dahil etme çabasındadır. ne yazık ki eğitim seviyesinin düşük olduğu her toplumda olduğu gibi türkiye'de de projeler ve çeşitli yatırımlar destekleyicileri(taraftarlar) tarafından baltalanabiliyor. umuyorum ki mevcut yapı devam eder. guidetti hataları üzerinden eleştirilebilir ama türk voleybolundan postalanamaz. kendisi projemizin en önemli parçalarından bir tanesidir. ne yazık ki bugün konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan taraftar kendisinin postalanmasını isteyebiliyor. bu durumu sadece acınası bulabiliyorum ne yazık ki. bilgisizler çünkü. hoca değişince türkiye'nin olimpiyatlarda altın madalya kazanacağını düşünüyorlar. değişik bir kafaya sahipler. dediğim gibi sosyolojik ve psikolojik anlamda incelenmeli bu durum.

    futbolda 4-5 senelik yatırım ve planlamaya bile sabredemeyen taraftarın voleyboldaki onlarca senelik planlamayı anlamasını beklemek komik olur. böyle bir beklentim yok. başakşehir taraftarsız çıktığı bu yolda sadece planlamasıyla şampiyon oldu ve şampiyonlar ligi gördü. iddia ettiğim bir şey var: eğer başakşehir'i bir yabancı satın almış olsaydı ve lig gerçekten adil olsaydı, bu planlamalar dahilinde ligi tekeline alırdı. bizim ekonomik gücümüz yok, bizim insanımızın spor yapabilecek imkanı yok, bizim bütün kaliteli oyuncuları çekebilecek bir marka değerimiz yok. biz güçlü değiliz, güçsüzüz. taraftar bunu kabullenmeli. türk ekipleri zayıftır, güçlü değildirler. çok zayıfız. bizim güçlü olabilmek için yapabileceğimiz en önemli şey sağlam planlamalardır. spor kültürümüz yok, parayı basıp marka imajımızı güçlendirebilmek adına alabileceğimiz oyuncu ve teknik ekipler yok. ülkemizin imajı iyi değil. birikimimiz ve tecrübemiz az. türk ekipleri planlama olmadan kesinlikle başarılı olamazlar. taraftarı ise bu planlamaya sabretmiyor. o halde taraftar planlamalar göz önüne alındığında saf dışı bırakılmalıdır, dinlenmemelidir.

    türk taraftarlarla ilgili söylenebilecek çok fazla şey var. kendi içinde birlik bile olamıyorlar mesela. içerisinde milli kadın voleybol takımı oyuncularına "fondötenin sultanları" diyebilecek kadar aptal insanlar mevcut. bir mağlubiyet alınca "g*tleri kalkmış bunların" diyebiliyorlar mesela. madalya alamayınca "balon", "balonun sultanları" gibi tanımlamalarda bulunabiliyorlar. türk taraftarı yıkıcı ve işe yaramazdır. voleybol takımındaki kızlar şort giydi diye "fahişe" imasında bulunabiliyorlar. bazıları çok alçaklar gerçekten. futbolcusu kötü maç geçirince oyuncusunun sosyal medya hesaplarını küfre boğarlar. gerilimden, haksızlıktan, kinden beslenirler. sporu spor olduğu için değil, kendi kötü duygularını tatmin etmek için takip ederler. asalak gibi yapışırlar, insanı canından bezdirirler. türkiye, nüfusuna oranla taraftarı tenisi en az takip eden ülkeler arasındadır. bunun sebeplerinden bir tanesi teniste öfkeye, kine ve bilumum kötü duygulara yer olmaması. gerçi bunu bozan tenisçiler de yok değil ama neyse.
    eğer tenis tam tersi duygular hissettiren bir spor branşı olsaydı şu an olduğundan katbekat fazla türk takipçisi olurdu. sırf kendi egosunu tatmin edebilmek için bu sporu takip edecek yüzbinlerce, belki de milyonlarca insan var bu ülkede.

    özellikle milli sporcularımıza gerçekten saygı duyuyorum. türk insanına rağmen savaşıyorlar. türk insanına karşı da mücadele ediyorlar. mete*, 2024'teki olimpiyatlarda madalya kazanamazsan bittin kardeşim. "g*tü kalkmış" diyecekler sana. aptalca mesajlar alacaksın. balondu zaten, 2021'de altın madalyayı şansa aldı diyecekler. omuzlarınızda çok büyük yük var biliyorum. bu ülkedeki gerçek sporseverler sizlere inanıyor ve saygı duyuyor. taraftarları takmayın. onlar kuru kalabalıktır, soda şişesindeki gazdır. rüzgar nereye eserse oraya yönelirler. kendi fikirleri yoktur, anlamazlar, sabretmezler, zarar verirler. ne yazık ki türk taraftarlar, türk sporunun yumuşak karnıdır. keşke öyle olmasa.
  • 39
    olumlu bir kaç özelliği en aşağıda yazdım. takim takim ayirarak kronik sorunlara da deginmek istedim.

    son yillarda her olayı tamamen kendi takimi penceresinden yorumlayan hatta sürekli rakip takımın eksigini hatasini kovalayan bir stile dönüşmüştür.

    örneğin kendi takımına ispatlanmış x bir olay söylense rakibi y icin "ama y takımı da böyle yaptı" düşüncesini on plana koymaya çalışiyor. halbuki orada olay kendi takımıyla ilgili.

    buyuk takim taraftarlari icerisinde her birinin camiasiyla beraber asamadıkları kronik sorunlar var.

    (bkz: galatasaray);
    süreklilik sağlamanin önemine yoğunlaşmaktan esas hedefine* durmadan yurumekten ziyade surekli rakiplerine gecmisten cesitli ornekler vererek;
    "biz zaten en iyisiyiz siz bizim yaptıklarımizi hayal edemezsiniz" görüşünü savunuyor. buna harcanan enerji başarılıyken sürdürülebilirlige veya başarısızken yeni yapılanma desteğine harcanmiyor. illa rakiplerine kendilerinin en büyük olduğunu ispatlayacaklar.

    (bkz: fenerbahçe);
    yasanan her basarisizligin sebebi mutlaka dis kaynaklı olduğunu dusunurler. asla bunu camianin hatasi olarak kabul etmezler. onlara göre basarisiz olma sebepleri hep başlarına gelen olumsuz hadiselerdir aksi takdirde kendilerinin açık ara türkiye'nin en iyisi olmak hatta daha fazlasini yapabilecek güçte olduğuna inanırlar. bahane bulmak onlar için cocuk oyuncağıdir. butun türkiye hatta zaman zaman uefa bile onlara karşıdır. dünyada fenerli olmayan herkes fenerbahçe düşmanıdır.
    unutmamak lazım ki bir de yüksek galatasaray kompleksi içeriyorlar. galatasaray'i yenmek onlar için 1 numaralı görev. transferde galatasaray elinden oyuncu almak cok değerli. surekli bir kendilerinin icinde galatasarayla yarış halindeler. galatasaraylilarin kendilerinin en iyi kabul ettirme sorununun da kok kaynağı bu sebeptir.

    (bkz: beşiktaş);
    kafadan başarısızlığa kılıf bulan camia ve taraftarlardir.
    onlara göre ülkede her daim gs, fb kollanir. herhangi bir sallantida hemen buna sarilirlar ve butun ozguvenlerini kendi elleriyle yok ederler. kendilerine anında bir erdemli duruş bulma peşindelerdir.* * sonunda önemli değil başarılı olamasak da biz cok "bilmem ne"yiz moduna girerler. başarı,iyi oyun, kupa bu taraftar grubu icin hakkaten cok önemli bisey degildir. gs fb gibi olmazsa olmaz moduna girip tribe girmezler çünkü bu arkadaslar her daim triptedir. biz ne acılar çektik, çekiyoruz diyip durduk yere melankolik bir ortam oluştururlar kendine. hic gormedim ancak istikrarli başarı her seyin yolunda gitmesi bu taraftar grubuna alerji yapar. mutlaka bir konudan dolayı aci cekmeleri gerekiyor.

    (bkz: trabzonspor);
    zamanında yaptıkları istanbul'a karşı başkaldırısi takdire sayan olan bir camiadir. ancak günümüzde saplantili duygularla yaşıyorlar. neye nasil tepki vereceğini şaşıran bir camia. fenere kızıp gs store saldirma ornekleri gibi. saplantıli duygu ve dusunceleri yüzünden camialarina surekli zarae veriyorlar. olan seyleri bile olmaz hale getirebiliyorlar. sakin kalamama sorunları da kronik ayrıca.

    (bkz: bursaspor);
    camialarina karsi etkisiz kalma sorunlari var. goz göre göre kulup sampiyonluk seviyesinden ptt'ye indi. buna karşı bos protestolar yaptilar onu da cok gec yaptılar. ayrica kendilerine durduk yere düşman icat etmislikleri de var* ama kronik degil. bir istanbul takımıni kendine muhatap alıp sözde kendilerine yer edinecekler.
    (bkz: seni saymayan ölsün bursaspor)
    aslinda boyle nefretlere hiç gerek yok.

    (bkz: göztepe);
    herhangi bir sey diyemem çünkü derin bilgim yok kendileri ile ilgili. sevdiğim bir taraftar grubu. ligde olmayi hakediyorlar kesinlikle.

    (bkz: anadolu takim taraftarlari)
    cok net ve ortak kronik soruna sahipler. içlerinde elbet şehrinin takımı dışında kimseyi desteklemeyen vardir. ama yuksek çoğunluğu 3, 4 büyükten birini tutar. bütün sezon şehrinin takiminin rakiplerine karşı şehrinin takımını savunurken kendi istanbul takımı şehrine gelince 3 puanın kendi desteklediği istanbul takımına gitmesini bekler. bu sebeptendir ki kendi şehrinin takımının yıllarca asansör takim veya ligde kalabalık olsun diye oynatılan kume ustü veya orta sıra takımı olmasini pek önemsemez. amaaan bizim şehrin takımıni şampiyon yaparlar mi ya modundadir sürekli.
    sen her hafta fulle bak stadı kim kimi yapmıyor görelim. o kadar taraftar desteği arkasina alan şehrinin takımının yönetiminin de sesi güçlü çıkar.

    hepsi icin olumlu ortak özellikler;
    cok iyi besteler yaparlar
    takımları ozellikle iyiyken dunya seviyesinde bir tribün performansı verirler.
    kendi takımlarıni hayatlarının bir parçasi bilirler.
  • 52
    genel türk insanın karakteristik özelliği olan duyguları uçlarda yaşayan taraftardır.

    kazanırsın: muhteşem takım, şampiyon takım, transferler harika, avrupa'da yolumuz açık vs.
    kazanmazsın: transferler berbat, takım berbat, takımdan bir yol olmaz. bazı oyunculara daha bir maç önce yaptığı tüm iyi şeylere rağmen takıntılı biçimde saldırma hali...

    günlük tepkiler, acelecilik, aşırı duygusal yaklaşım... maalesef hayattan, futboldan zevk almayı bilemeyen genel yurdum insanı gibi türk taraftarlar da.
    maç başlıyor her takım sürekli bir uğultu, sürekli bir ıslık... çok yorucu bir negatif enerji bu. emin olun sahada oynayan oyunculardan ziyade maçı izleyenleri daha çok yoran ve maçtan alacağı zevki tüketen bir davranış bu. yapmayın bunu ya hu, rakip takımlar sizin düşmanınız değil. sahaya çıkan genç insanlar sizin için top oynuyor. biraz eğlenin, verdiğiniz paranın karşılığını mutlu olarak almaya çalışın nedir yani bu kadar dertlendiğiniz, değer mi yani?
    evet hepimiz bir kulübü destekliyoruz, kendi kulübümüzün başarılı olmasını bekliyoruz fakat, bu demek değil ki aksi durumda ruh halimizi negatife ivmelendirelim.

    almanya ikinci ligine bakıyorsun, adamlar kazanmış kazanamamış umrunda değil. her maç stadları dolu. önemli olan orada olmak, eğlenmek, bir grubun parçası olarak kulüple bağ kurmak. futbol maçı veya bir spor müsabakası en nihayetinde bir etkinliktir.

    ezcümle, türk taraftarların biraz daha spordan keyif almayı önemsemesi ve bunun özünde hayatına renk katmak için sporun var olduğunu bilerek davranış geliştirmesi elbette kendisi için en faydalı olandır.
    benimkiler tespit ve temennidir. umarım her anlamda kalitesi artmış bir deneyimleme yaşar türk taraftarları da.
  • 36
    bugün de milletimiz adına utandık çok şükür.
    (bkz: 14 kasım 2019 türkiye izlanda maçı)

    ataturk'e yunan kralı konstantin'in 1921 yılında izmir'e geldiğinde yere serilen türk bayrağını çiğneyerek içeri girdiğini anlattıklarında “yunan kralı hata etmiş. çünkü, bayrak bir milletin onurudur." deyip yunan bayrağıni yerden kaldırılmasını isteyen adamdan nerelere geldik.

    milli marş ıslıklamak ahlaksızlıktır. bunun en büyük sebebinin başımızdaki adamlar ve eğitim sistemimiz olduğunu düşünüyorum.
  • 47
    19 ağustos 2021 gecesi futbol şenliği yaşayacak olan taraftardır. 4 takımımızın avrupa kupası maçı var ve hepsi açık kanallarda yayınlanacak. saatlerde çakışma olsa bile özlemişiz bu tabloyu.

    (bkz: 19 ağustos 2021 randers fc galatasaray maçı)
    (bkz: 19 ağustos 2021 fenerbahçe hjk helsinki maçı)
    (bkz: 19 ağustos 2021 trabzonspor roma maçı)
    (bkz: 19 ağustos 2021 sivasspor kopenhag maçı)
  • 23
    çok gereksiz ve nasıl tanımlayacağımı bilmediğim oluşumdur. yaşam formudur. şöyle anlatiyim ki; az önce instagramda emre mor'un profiline girdim ve resimlerine baktım. bir resimde denk geldi ki; birbirleriyle kavga eden 2 türk. yorumlar ile kavga ediyorlardı. hayır emre mor'un fotoğrafı size nasıl bir kavga ortamı sunabilir ki. aksine çok güler yüzlü bir kardeşimiz emre mor. ama sıkıntı şu ki türk olarak saçma sapan meselelere dalıyoruz ve anın keyfini çıkarmaktan yoksunuz. anca yoksa kavga edelim.
  • 53
    değişik bir yere evrilen taraftar. x (sosyal medya platformu) 2010'dan beri kullandığım bir platform. %99 futbolla ilişkili hesapları takip eder, sporu ve futbolu takip etmek için kullanırım. sosyal medyayı aktif kullanmayı sevmem, sadece okurum. ama 2 yıldır "sosyal medya taraftarcılığı" çekilmez bir hal aldı.

    ben hayatı basit yaşamayı seviyorum. futbolda maziyi, magazini, algıyı sevmem. maça bakarım, kim nasıl oynamış ona bakarım ötesiyle ilgilenmem. ancak ülkemiz taraftarlarının bunun artık tamamen dışına çıkması çekilmez bir hal aldı. her gün bir başka saçma sapan gündem düşüyor ve kimse futbol konuşmuyor. futbolcuyu bile "karizmatik bir edit videosu" varsa istiyor taraftar. en basit örneği; slow bir müzik eşliğinde karizmatik hareketlerle videosu yapılmayan youssouf fofana, adı geçen diğer tüm adaylardan daha iyi futbolcu olmasına rağmen sosyal medyada en az ses getiren oyuncu konumunda şuanda.

    yaş ortalaması çok düşük. 7/24 karşı takımın bir falsosunu yakalayıp ağzından salça saçarak twit giren ve devasa etkileşim alan velet kaynıyor sosyal medya. baş döndüren bir deformasyon var. öyle ki kendimi bazen o twitlerin arasında; ait olmadığı bir savaşın ortasında kalmış sivil bir vatandaş gibi hissediyorum.

    kendimce koyduğum en belirgin tanı; hayatsızlık. maalesef bu kişilerin bir hayatı yok. oluşturdukları anonim hesaplarla bir kitle kazanmış ve hayatı yalnızca orası zanneden bir güruh mevcut. senin benim gibi sokakta taraftarlık yapmamışlar. bir çoğu muhtemelen hayatında deplasmana gitmemiş. bu ortamı hiç yaşamamış, etrafında kimseden de duymamış. bir taraf seçmiş, bir kitle kazanmış ve anonimliğin vermiş olduğu cesaretle nefret saçıyor. çok büyük bir tehlike. hem yazdıklarını dikkate alanlar için, hem de o küçük yaşta çocuğun geleceği için.

    sonuca bağlayıp bitireyim. artık çok bunaldım. vallahi kurtuluşu bulamıyorum bir şekilde karşıma çıkıyorlar. sadece futbol takip etmek için sosyal medya kullanmaktan, futbolu tamamen sosyal medyadan çıkaran bir insan oldum sayılır. hatrı sayılır birkaç usturuplu insan dışında kimseyi takip etmemeye başladım. bir çözüm mü? değil maalesef. yine her gün bu aptallığa ve çocukluğa maruz kalıyorum. ama sosyal medya kullanma süremi iyiden iyiye azaltarak bunu çözmeye çalışıyorum. biraz analiz biraz dertleşme tarzı tuhaf bir yazı oldu ama sağlık olsun diyerek de sonlandırayım.
  • 8
    bir tahammülsüzlük var. kimseye şans tanımıyorlar. her dakika günah keçisi arıyorlar. örnek verecek olursam, bruma, tolga zengin ve emenike bu durumdan muzdarip olan oyunculardan birkaçı.

    bunun sebebi gerçekten futbolcular mı yoksa taraftarların sabırsız ve tehlikeli ruh halleri mi? bana kalırsa taraftarlar ne istediğini bilmiyor. hamza hamzaoğlu'na mesela denmeyen kalmadı. her kafadan bir ses yükselmeye başladı. çok rahatsızım bu konuda. işini yapmasına imkan vermiyoruz. son zamanlarda hiçbir kulübün taraftarı takımına destek olmuyor. sürekli köstek oluyor.

    rakip takımları bilmem de bizim destek olmamız lazım. 9 hafta kaldı yalnızca. lideriz, bunun tadını çıkaralım ve sonuna kadar destek olmaya çalışalım.
  • 28
    hangi renge gönül verirse versin duyguları ile hareket eden insanlardan oluşan topluluk. millet olarak çok duygusalız ve duygularımız o an nasılsa ona göre hareket ediyoruz. 2019 yazında falcao transfer sürecinde de buna yine şahit olduk. tarih boyunca da kuşkusuz hep böyleydik. bir lider çıkıp duygularımızı doğru kanalize ederse başarılı oluyoruz. mete han çıktı düzenli orduyu kurdu. fatih mehmet çıktı imparatorluk temelleri attı. mustafa kemal çıktı istiklalimizi dünyaya tasdikletti. sporda da durum bu. futbolda bunu en iyi fatih terim yapıyor insanların duygularını iyi yönlendiriyor. bundan dolayı zaten o bir imparator.
App Store'dan indirin Google Play'den alın