• 126
    bence geri kalmamızın en büyük sebebi türkiye ekonomisinin son yıllarda çökmesidir. bilindiği üzere ülke futbolunu 3 büyükler taşıyor, 3 büyüklerin de çoğu gideri euro ile ödeniyor. tamam takımlarımız tutumlu değil hep şov peşinde ancak bu eskiden de öyleydi. eskiden kur bu kadar berbat halde olmadığı için gelirlerle kurtarıyorduk. eskiden kulüp borçları azar azar artardı, şimdi geçen seneye göre 2'ye 3'e katlanarak gidiyor. ülkenin her sektörde kartopu misali katlana katlana geri gittiğini göz önünde bulundurursak futbolda da geriye gitmesi pek de şaşırtıcı değil.
  • 127
    türkiye ekonomisinin çöküşünden beklediğimden daha az etkilenmiştir. önceden de yönetilebilir borç vardı, şimdi de. tabi şuan yönetilebilir olması borçların dövizden tl cinsine geçirilmesi sebeplidir. sportif açıdan bakarsak döviz 2-3 tl seviyelerinden 20 tl seviyelerine yükseldi. ama kadro değeri yahut kalitesi 8-9 kat düşmedi. hatta kağıt üzerinde de olsa 100 milyon euro seviyelerinden 150 milyon seviyelerine yükseldi kadro değerleri. tek fark artık tokga ciğerci gibi adamlar 2 milyon euro maaş almıyor. bitik boş transferler yapılmıyor, galatasaray özelinde. 60-70 milyon euro olan maaş bütçesini 30 milyon seviyelerine çekip, kaliteyi korumuş olmak da ispatı. ekonominin kötü gidişatı şerden çok hayır getirdi. paranın kıymetini ve çarçur edilmemesi gerektiğini öğretti.

    futbolun asıl sorunu ise değişmedi. dün de bugün de sorun aynı; futbolu yönetenlerin kalitesizliği, altyapıların durumu, siyasete bulaşılmış olması vs.
  • 128
    çok fazla sorunu vardır. kötü yönetim, kötü yöneticiler, kötü teknik direktörler, kötü futbolcular, ekonomi, sabırsızlık, siyaset, sistemsizlik vs. vs. say say bitmez. ama kesinlikle en büyük sorunu hakemleri ve hakem camiasıdır.

    yeryüzünde bizim ülkemizdeki kadar rahat başka meslek yoktur belki de. maçı kafana göre yönetirsin, istediğin takıma maç kazandırırsın, başka takımın hakkını yersin ve hepsi yanına kar kalır. bir bilemedin en fazla iki maç almazsın sonra yine kaldığın yerden devam edersin.

    futbolcu kötüyse gönderilir, teknik adam kötüyse gönderilir, yönetici kötüyse gönderilir ama bunlar kadrolu gibi hiçbir yere gitmezler. o kadar rezilliğe rağmen klasman bile düşmezler. eğer türk futbolunu düzeltmek istiyorsanız burdan başlamalısınız temizliğe. daha bunun eski hakemi var, gözlemcisi var. yani var da var...
  • 130
    en önemli sorunlar trabzonspor ve fenerbahçe ile bunların bitmek tükenmek bilmeyen mağdur edebiyatı. galatasaray ise türk futbolunun lokomotifidir. galatasaray iyiyse milli takım iyidir. galatasaray'ın şampiyon olduğu 2002 ve 2008 yıllarını takip eden uluslararası organizasyonlarda milli takımın ortaya koyduğu performanslar hepimizin malumu. ben demiyorum tarihin tozlu sayfalarında böyle yazıyor.
  • 134
    2011 - 2012 sezonunda galatasaray olarak neyi doğru yaptığımıza bakarak bu sorunları çözebiliriz. ilginç bir şekilde o dönem galatasaray karanlıklar içinden gün gibi doğarken ülke içerisinde de bir toplumsal muhalefet başlamış, devamında gezi parkı olayları patlamış ve 2015'te akp seçimi kaybetmişti. ama ne galatasaray ne de siyasi ve toplumsal muhalefet neyi doğru yaptığının farkında değildi. olmadığı için de yeni bir düzen kuramadilar. buna karşılık iktidar bir şekilde tekrar bir düzen kurdu ve halen daha 2015 sonrası kurulan bu distopik düzende yaşamaya devam ediyoruz. galatasaray da açıkçası o tarihlerdeki kadar tat vermiyor ve umut olamıyor.
  • 140
    başlığı görünce bir şeyler yazmak istedim. biraz uzun bir yazı olabilir. söylenen sorunları tek tek değerlendirmeye çalışacağım ama genel meselenin toplum yapımızla ilgili olduğunu düşünüyorum.

    nüfus konusundan başlayarak bir şey söylemek istiyorum. nüfusun futbol seviyesiyle bir alakası yok. örnek verilirken hep aynı şey söylenir aman efendim 300 bin nüfuslu izlanda, vay efendim 4 milyonluk hırvatistan gibi. burda önemli olan nüfus olsaydı çin, hindistan gibi ülkeler dünya futbolunun zirvesinde olurdu. burda önemli olan yetenek eğitme beceriniz.

    burdan yola çıkarak altyapıya gelelim. türkiyede altyapılarda belli başlı sıkıntılar var. bunlardan ilki antrenör sıkıntısıdır. ülkenin dört bir yanındaki altyapı antrenörlerinin geneli çok olsa ilkokul mezunu eski amatör yarı profesyonel futbolculardır. elbette aralarında işine saygılı öğrenmeye açık insanlar olsa da genel itibariyle eski kafalı ve genç çocukları karşısında görünce kendini kral zanneden tiplerdir. çocuk psikolojisinden, ergen psikolojsinden ne kadar anladıklarını varın siz hesap edin. dikkat ederseniz futbol bilgilerinin yeterliliğine değinmedim bile.

    bunun yanı sıra alt yaş kategorilerinde yine ülkemizin genelinde tesis sıkıntısı var. eski yıllara göre tesis açısından inanılmaz bir gelişme kaydetmiş olmamıza rağmen bu yerlerin bakımı, işletilmesi ve sürdürülebilirliği açısından özellikle anadoluda ciddi sıkıntılar mevcut. bugün benim memleketimdeki çocukların hiçbiri bırakın çim sahayı halı sahada bile zar zor oynuyorlar. 14 15 yaşına gelene kadar beden eğitimi derslerinde asfalt veya toprakta oynayan çocukların gelişimi ne kadar sağlıklı olur düşünmek gerekir.

    altyapı konusunda bir diğer sorun insanımızın yapısı. 15 16 yaşında şehrinin büyük bir takımının altyapısında oynayan bir genci düşünün. daha o yaştan popüler olmaya başlıyor. hele de günümüz sosyal medya çağında. bu çocukların daha o yaşta şan şöhreti kaldırabilecek ve kendini bozmayacak kadar ahlaklı, aklı başında, olgun kişiliklere sahip olmasını beklemek hayalcilik olur ancak avrupanın bizden önde olduğu konu bu.avrupadaki gençler bizim gençlerimize göre çok daha erken olgunlaşıyor ve hayatın farkına varıyor. burda elbette suç tamamen bizim gençlerimizde değil ama haticeye değil neticeye bakarsak durum böyle. ne zaman ki biz altyapılara psikoljik danışmanlık hizmetini zorunlu tutarız. altyapıda oynayan çocukların okuldan geri kalmamasını sağlarız, fiziksel gelişimleri için yeterince iyi beslenmelerini sağlarız, rahatlıkla spor yapabilecekleri alanları tahsis ederiz, 17 18 yaşına gelene kadar onlara(en azından sporcu olanlara) bir veya daha fazla yabancı dil öğretiriz, o zaman biz spora ve sporcuya yatırım yaptık diyebiliriz.

    kulüp başkanları açısından bakarsak da ister anadolu kulübü olsun ister büyük kulüpler olsun bir kulübün başkanlığını yapmanın ciddi avantajları vardır. nüfuz, prestij, tanınırlık gibi. bu nedenle kulüp başkanlarının işi hak edenlerden çok işine yarayanların oturduğu bir koltuk olması normal ve bu durumun önüne geçilmesi sadece bizim ülkemizde değil pek çok ülkede kolay olmayan bir durum.

    fanatikliğin diğer etmenler kadar büyük bir sorun olduğunu düşünmüyorum çünkü arjantinde de insanlar fanatik mesela ama 3 tane dünya kupaları var. nasıl açıklayacağız bu durumu eğer fanatikilik futbola zarar veriyor dersek ?

    bunun dışında federasyonmuş hakemlermiş falan maalesef yine bizim toplum yapımızla alakalı durumlar. spor olsun başka mecralar olsun her toplum hak ettiği ve istediği şekilde yönetiliyor. o nedenle futbolun sorunu bu demek bana kolaya kaçmak gibi geliyor. bizim insanımız maalesef adalet istemez. benden olana dokunulmasın ister. bu futbolda da böyle. bu anlayış değişmeden türkiyede futbolun değişeceğine inanmak komik olur.

    uzun lafın kısası türk futbolunun başlıca sorunu türk toplumudur. sadece futbolda değil diğer her sporda başarılı ve öne çıkan bir millet olmak için önce kendi değerlerimizi gözetmemiz ve çok çalışmamız gerekiyor. sorunu saptamak kolaydır, sorunu çözmek emekve çalışma gerektirir. buraya kadar emek verip okuduysanız teşekkür ederim. çözümleri hepimiz biliyoruz ama görmekle çözmek bir değil. umarım elinde imkan ve yetki olanlar futbolumuzu geliştirmek için doğru hamleleri yaparlar.
  • 142
    son günlerde iki ana başlık altında değerlendirilmektedir. birincisi kaçak yayın, ikincisi ise play off sistemi. fakat yapılacak hamleler ile türk futbolunu tamamen bitirip üzerine kilit vurabilirler. passolig ilk çıktığında ana amacı sözde kara borsayı bitirmekti, fakat böyle bir şey olmadı ve tribünlerde o eski coşku tamamen bitti, tribünler iyice boşaldı, çünkü eskiden futbol ile fazla ilgisi olmayan birisi bile gişeden bilet alarak hemen maça girebiliyordu, potansiyel müşteriyi çekebiliyordun, passoligde bu tamamen zorlaştı. bugün kaçak yayını bitirmenin ana amacı sözde anadolu kulüplerini kurtarmak onların gelir kalemlerinin artmasını sağlamak, eğer amaç buysa önce anadolu kulüplerinin önce giderlerinin sıkı denetlenmesi sağlansın, menajerlik ücretleri üzerinden para aklamaları kontrol edilsin, transferler denetlensin, anadolu takımlarının tribünleri nasıl doldururuz onun üzerine çalışılsın. tribünlerin dolu olması demek hem gelir artışı hem seyir zevki artışı sağlar. senin federasyon olarak önce saha zemini, tribün doluluğu, mali denetimi sağlaman gerekiyor. ligde galibiyete verilen prim arttırılsın.
    kaçak yayın kulüpler için gerçek bir sorun buna katılıyorum fakat bu yeni bir şey değil 10 sene önce de vardı, sorun ekonomik kriz nedeniyle tl'nin değersizleşmesiyle gelirlerin kuş kadar olması, fakat hükümetle ters düşme korkusundan kimse kral çıplak diyemediği için gelir kaybına kaçak yayın nedeniyle diyorlar. sen bein sport ile anlaştığın meblağı organizasyonu tff olarak iyi yönetemediğin için indirim yapmayı kabul etmedin mi? pandemi döneminde boş tribünlere oynatılan maçlarda anadolu kulüpleri gelir kaybına uğradı tff olarak destek verdin mi? anadolu kulüplerini sözde düşündüklerini söyleyenler bunların hiçbirini yapmadılar, aksine düşündükleri katarlı yatırımcıları kurtarmak. üyeliklerin artmamasının nedeni bir ekonomik kriz, iki ligin boş tribünlere oynayan istanbul takımlarıyla dolması. sakaryaspor, bursaspor, karabükspor, mersin idmanyurdu, kocaelispor, göztepe daha niceleri yıllar boyunca denetlenmediği için mali sorunlar nedeniyle ligden düştüler. yerine ümraniyespor, istanbulspor, karagümrük gibi takımlar geldi, passolig olayı da baş gösterince boş tribünlere oynanan maçı kim niye izlesin. önce tribünleri dolduracaksın, ardından zeminleri düzenleyeceksin, ligin reklamını iyi yapacaksın, ardından taraftara diyeceksin ki ben üstüme düşeni yaptım sıra sende, kaçak yayını kaldırıyorum. sen bunları yapmadan kaçak yayını kaldırırsan olacak olay belli. insanların futbola ilgisi yine azalacak, izlemeyim daha iyi diyecek. passoligde yaptığın hatayı tekrar etmiş olacaksın. fanatikler hariç geri kalanların ilgisi iyice azalacak yayıncı kuruluş kısa vadede 3 kuruş fazla kazanacak ama devamında potansiyel izleyiciyi de kaybedecekler. play off sistemi ise illa olacaksa ligimizde tutmuş en güzel örneği birinci ligde uygulanıyor, avrupaya gidecek son takım seçilsin orta sıralar işin içine dahil olsun. fakat şampiyon belirlenecekse örnrğin bu sene fb gs toplam 90 puan topladılar, beşiktaş ise 78 puan topladı, iki takımında normal periyotta 12 puan fark attığı takım, play offta şampiyon olacak. aynı nba gibi kimse normal sezon maçlarını önemsemeyecek, play offta vites yükseltiyim telafi şansım var diyecek, amaç türk futbolunun gelişmesi değil, yayıncı kuruluşun sezonda daha fazla büyük maç satmak istemesi. aynı yabancı sınırı gibi doğruyu buluyoruz, fakat birileri tutmuş düzeni değiştiriyor.
  • 145
    hem yöneticiler hem de hakemlerdir. 16 ağustos 2024 komyaspor galatasaray maçı ve 17 ağustos 2024 göztepe fenerbahçe maçında verilen kararlar ile avrupada başarısızlığın sebeplerini görebiliyoruz. avrupada ne torreira pozisyonuna, ne göztepenin ilk golüne faul ne osayi pozisyonuna penaltı çalınmaz. sonra avrupada faul bekliyoruz adamlar oynatıyor topu kaleden çıkartıyoruz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın