• 1
    demek istediğim o dur ki; bizim tribünlerimizde hakimiyet mi yoksa hakimiyetin kişilere yansıyan mağduriyeti mi var? aslında bu dediklerimi ne kadar inkar ederseniz edin yine de var. çünkü hüküm, yani hükmetmek bir mertebeye gelindiğinin en basit göstergesidir. reis hükmeder. altındakiler buna binaen dediklerine uyar. bir de bunun etiket boyutu vardır. örneğin hükmeden kim ise, mesela ultraslan değil mi? evet işte bu ibarenin etiketi olmadan sesini duyurmak zor olmaktadır. kendince birşeyler hazırlayıp tribünde sergileyebilmek için '' ua'' etiketi şart.
    tabii ki çoğunluk bir kenarda, üç beş kişi diğer kenarda kalınca etiketi kabul etmek farz oluyor.

    diyebilirsiniz ki temsilcilikler. evet çok doğru. temsilcilikler var lakin bugün ua temsilciliği olmasaydı bir başka sembol ile başka bir temsilci illaki olacaktı.ya da şunu da söyleyebilirsiniz; yurtdışı, deplasman, yurtiçi yani kısacası bu takım nereye giderse gitsin karşılayan belli bir grup var.

    tamam haklısın bu doğru. fakat hiç düşündün mü başka bir isim altında takımı karşılamaya cesaret edebilen insanlar var mı? tabii ki yok. iş bu ki bu durumda yine merkez odaklı hoşgeldiniz demek etikete bağlı olarak tek gruba kalıyor.

    aslında özerklik lazım. evet özerklik. şöyle açıklamak gerekirse; içeriden bağımsız olarak yönetilebilen fakat dışarıdan belli bir otoriteye bağlı olarak yönlendirilen. bunu uygulayabilirsek tribünlerde bağımsız taraftar gruplarının birlikteliği ile daha fazla coşku olacak ve bu sadece tribünde kalarak devam edecek.bu durumda ne çoluk çocuk gelip garip haller sergileyecek, ne de kapalı tribün elitsizlesecek. tribün dışında ise tek bir merkezden yönetim yine devam ederek bölünmeleri önleyecek. bunun örneği italya'da var bilindiği üzere.
    kısaca söylemek gerekirse; kişiler farklı fakat fikirler ortak olacak. '' (bkz: galatasaray)''

    eğer tribünlerde coşku, sevgi ve saygıyı ön planda tutmak istiyorsak bunun daha fazla ön plana alınarak bir daha düşünülmesinde fayda var diyorum. yoksa ahkam keserek, emrederek illaki bazı şeyler bir şekilde olur ama huzursuzluk ve hazımsızlık daha kötü sonuçlara yol açabilir. bunu gördük, yaşadık, biliyoruz. tekrar olabilmesini düşününce de kuşku duyuyorum.
  • 4
    ali sami yen'de maç izleme şansını elde edebilmiş biri değilim; ama birkaç şey söylemeden geçmek olmaz.

    hepimiz tek bir amaç ve tek bir çaba için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz: galatasaray. hepimizin hedefi, varacağımız yer ve amacı çok açık. galatasaray için bir şeyler yapmak istiyoruz. dediğim gibi, ali sami yen'e gitmiş bir taraftar değilim. elimden geldiğince televizyondan takip ediyorum maçlarımızı. benim yapabildiğim bu çünkü. öte yandan, tribünde olma şansını elde eden renktaşlarımız var. onlar da yapabileceklerinin en iyisini gerçekleştirerek oraya gidiyorlar. amacımız sadece galatasaray. sadece bu renkler uğruna çaba sarfediyoruz.

    #155639 burada belirtildiği gibi, o satatta galatasaray sevdası için mi varız, ultraslan için mi? bu soruda düğüm çözülüyor aslında. tribünlerde bir grup olması, stadı ateşlemesi çok renkli şeyler katar maça; ama stada gelen her insanı gruptan olmaya zorlamak, bizim yanımızda olmazsanız tribünde hiçbir şey ifade etmezsiniz mesajı vermek diktatörlüğe giriyor.

    hepimizin varacağı hedef aynı demiştim. bu hedefe tek bir yoldan varmakta neden diretiyoruz peki? farklı yollardan gitmeyi denese bazılarımız, daha farklı şeyler keşfetse, daha renkli olmaz mı bazı şeyler. bu farklılıklar değil midir bizi birbirimize kenetleyen? tribünde herkesin tek elden yönetilmeye zorlanmasının yerini bu düşünce alsa, eminim çok daha eğlenceli olacak bazı şeyler.

    çabamızın adı; galatasaray diyorsak, hepimiz aynı amaç için çalışıyorsak, bırakalım da farklı yollar keşfedecek birileri olsun aramızda. hep aynı yolları yürümekten yorulduk çünkü. bir gün bu sorgusuz hakimiyete başkaldıranlar çıktığında, geri dönülmez yollara gireceğiz.
  • 5
    şekil ve üslub olarak fazlasıyla tartışılabilir olsa da varlığı fazlasıyla gerekli olan durumdur. zira türkiye fazlasıyla kalabalık ve aynı oranda provokasyona açık bir ülkedir. örneğin izmir'de birlikte televizyondan izlenen bir maçın ardından otobüs durağına 25-30 kişilik bir grup halinde yürürken aramıza karışan iki dallamanın, hem de ekip arabasının yanına gelmişken atmaya çalıştığı slogan sebebiyle çok zor durumda kalmıştık. fenerbahçe-alkmaar ve bursaspor-fenerbahçe maçlarında fenerbahçe tribünlerinde yaşananlar herkesin malumu. aziz yıldırım'ın tribün gruplarının pankartlarını yasak diye stada sokmayıp kendi yaptırdığı onca pankartları farklı dernek isimleriyle tribünlere astırdığı ve bunların tribüncüler dışında herkes tarafından ayrı ayrı getirilip stada sokulmuş pankartlar olduğunun zannedildiği de.

    diyeceksiniz şimdi galatasaray tribününde buna benzer olaylar yaşanmadı mı, yaşandı tabi. belki silah, bıçak kullanılmadı ama tribünün kendi içinde kavgalar çıktı. tribünün rengi sayılabilecek gruplar argo tabirle harcandı ve tribünden çekilmek zorunda kaldı. olaylar, hele ki sebepleri pek hoş olmadı. ama hakimiyet olarak bahsedilen şeyin öyle ya da böyle sağlanması bir ihtiyaçtır. galatasaray, özellikle uefa kupasını kaldırdığı dönemde çok geniş bir taraftar kitlesi kazandı. ve o dönemin "çocuk"ları şimdilerde yavaş yavaş gençlik dönemlerine girmeye başladılar. 30-40 kişilik * bir grup stada girip kendi siyasi görüşünü yansıtan bir pankart asmasına engel olacacak biri ya da birileri olmasa her maç ne olaylar yaşanırdı onu düşünmek lazım bir de. daha öncekilere ne yapıldıysa, onlara da aynısı; belki daha da beteri yapılırdı. ama bu tarz olayların da en çok galatasaray'a ve galatasaray tribünlerine zarar vereceği açıktır.

    tribünde sırtına polar geçirip yanına da üç dört tane yancı alıp "reis"çilik oynayan tipler zaten galatasaray tribünlerine özgü değil. neredeyse semt takımlarının tribünlerine kadar yayılmış durumdalar. tribüne yön verenler açısından bakıldığında rahmetli alpaslan dikmen ciddi bir denge noktasıydı. tek başına herkesin, her grubun arasında bir köprü vaziyeti görüyordu. onun vefatından sonra hiçbir şeyin aynı olmayacağı gerçektir. ancak üslup ve tarzları pek sıcak olmasa da bu insanların yıllarını bu işe adadıkları, bazılarına göre kaymağını yediği kadar pisliğini de çektiği açıktır. bunun dışında belki galatasaray tribünlerine türeyen ve hiiç yakışık almayan bazı tipler ve yapılanmalar da vardır ancak bunlar "temiz" insanların alaşağı edebileceği türden değildir.
  • 6
    burda(burda derken bu platformda değil, bu durumda anlamında) kraldan çok kralcılık yapmaya calısanları anlayamıyorum.
    tribünde tek ses olalım eyvallah, bu acıdan bakarsak ua bir çatı oldu ve güzel de oldu. ilk 3 yılını hatırlarsınız ua muhteşem işlere imza attı. bundan sonra çözülmeler ve kopmalar başlayınca tek çatı olmaktan çıkıp kapalı ortayı zorla, cebren işgal etmis bir grup olarak görülmeye basladı. hani diyorum kendi kendime tribünde tek ses olmak ugruna bazı yanlışlara da doğru mu dememiz lazım veya yuruyedur böyle mi yapmalıydı tribünde kalabilmek için. şimdi düşünelim hagi konusunda tek ses olacaktık 2005'te. kapalı tayfa hırsız hagi dedi diye i love you hagi demek isteyenler, yürekten bağlı olanlar o tezahurata uymak zorunda mıydı? tek ses olunacaksa "i love you hagi" çerçevesinde tek ses olunmalıydı. şimdi burada doğru olanı yapan adamlara destek vermek yerine saldırıp tribünden atıyorsun, aksiyonlardan uzaklaştırmak zorunda bırakıyorsun. burada amaç ne ola ki ozaman?
    keza birkaç ay sonra petre olayında, sahada diğer futbolculardan daha fazla hata yapmayan ve üstünde gs forması taşıyan bir futboluya hep bir ağızdan küfürler etmekte amaç ne olabilir ki?
    aynı kişiler 1 sene sonra deplasman dönüşünde necati'ye yumruk atanlardı. o zamanlar ua.org u takip edenler bilir, hala ve hala "bu işi yapan abimizin bir bildiği vardır" zihniyeti vardı. bunu nasıl açıklayabilir bir insan bilmiyorum "abiler" istedi diye bir sonraki maçta necatiye küfürler ıslıklar vardı. o zaman forumda tribünden elini çektiğini açıklayan yüzlerce insanı hatırlayın.

    kusuruma bakmayın uzun oldu biraz ama çok doluyum.
    son söz o stata sadece ve sadece galatasarayımız için varız, eğer ki 2 metre kumaşa boyadıgımız bir pankartın yanına ua eklemedik diye bize kötü gözle bakılacaksa, ben de çekiyorum tribünden elimi.
  • 7
    birşeyler daha karalayım, ne de olsa 4-3-3 müş 4-4-2 ymiş ben anlamam, o hocanın işidir.benim işim tribün, taraftar, destek kısmı. bu konuda neler yaparız, yapmalıyız buna bakalım, hocanın işini hocaya bırakalım.

    galatasaray taraftarı türkiye'nin en yaratıcı taraftarıdır, dünyadaki taraftar olusumları içinde de mutlaka üst sıralarda yer almaktayız, çünkü bunu geçmişten beri biliyoruz. vardır hepimizin abisinden/babasından/amcasından/ahbabından dinlediği eski hikayeler. kapalı tribünü kapmak için gece stadın önünde sabahlayan, şu maç bu maç demeden her stadı hınca hınç doldurabilen bir taraftarız. hangimiz özlemiyor eski salkım saçak kapalıyı, dört bir yanda bayraklar, atkılar flamalar...

    klübün başarı/başarısızlık dönemleri de elbette ilgilidir bununla, ancak tribünümüzdeki ruhun kaybolmaya basladıgı yıllar uefa kupasını kazandıgımız yıla dayanıyor. artık başarıya doymuş, her maç nasılsa 3 tane atarız diye düşünmeye başlamış taraftarlar olduk. ultraslan tam burada devreye girmişti. en basşta rahmetli alpaslan abi olmak üzere o ruhu geri getirmek için, tribünde kaybolan coşkuyu geri getirmek için neler yaparız? sorusu etrafında yoğunlaştılar ve ultraslan fikri ile bütün taraftarlarımız tek çatı altında toplandı. 2001'den itibaren yaklaşık 3 yıl muhteşem işlere imza atıldı, ali sami yen'e gelmeye korkar oldu rakipler. işte herşey bundan sonra kopmaya başladı. tayfa'nın kod adı ultraslan olmaya başladı ve tribünde "yaratıcılık" adı altında aksiyonda bulunan(sadece yürüyedur'u kastetmiyorum) tüm taraftarlarımız sanki bu gruptan izin almadan hiçbirşey yapamayacak hale geldiler.

    olayların kopma noktası budur, bu yaratıcılıgımız hala mevcut asla yok olmus değil, yeter ki bunlara müsade edilsin, tribünde aksiyonda bulunmak isteyen, görsel olarak katkıda bulunmak isteyen taraftarlar karşısında "renktaş" kimseleri bulmamalılar. ua yine olsun, tek çatı altında toplansın bütün taraftarlar lakin tek çatı altında toplamanın adı baskıyla zaptetmek olmasın. eski coşkuyu yakalamanın da çıkış noktası budur.
  • 8
    ben bu sezon lig maçlarına gidebiliyorum, ilk defa kombinem oldu. daha önce de maçlara gittim ama avrupa maçları olduğu için pek gözlem şansım yoktu bu seneye kadar. yani pek deneyimli değilim tribün hakkında. şimdiye kadar da hiç fenerbahçe mağlubiyetinden sonraki bir maça gitmemiştim. bu akşam, * eski açıkta takıma tepki koyulmuştu. futbolcular ısınırken çağırılmadı. maç başlarken üçlü çekilmedi. ilk 10 dakika mı bilmiyorum bir süre oradaki amigolar; ki kendilerini tanımıyorum, kimdir nedir bilmiyorum, sadece görmüşlüğüm var, bizi oturmaya mecbur bıraktılar. buraya kadar sorun yok belki... ama gol olduğunda sevinmemize, atkımızı sallamamıza, gol atan oyuncunun ismini bağırmamıza engel olmalarını kabul edemiyorum. adam gözümüzün içine bakarak el kol yapıyor ''indir atkını'' diye. atkısını kaldırmaya korkan adamlara inat, indirmedik biz de üç kız. sen bana nasıl engel olabilirsin ki? maç boyunca bağırın lan bağırın diye kollarını sallayan birisisin sen benim için, kusura bakma. takım sadece fenerbahçe'ye yenildi diye arda turan adını haykırmama, atkımı sallayıp destek olmama engel olamazsın, olamadın da, olamayacaksın da. ''tepkimiz size renklere değil'' diye bağırdı tribün. arkadaş benim tepkim size de değil! fenere yenildi diye tepki koymam ben takımıma. nasıl yenildikleri belli, bunun için hiçbir zaman desteğimi esirgemem, varsın daha 10 maç kazanamasın cim bom kadıköy'de. ben o atkıyı sallayacağım, hepsine inat.
  • 9
    normalde amigo hakimiyetini tribünde benimsemeyen bu bünyeye ohhh ne güzel oldu tepki koyuldu dedirten olgudur.
    fenerbahçe mağlubiyetleri tepki konulmadan geçecek normal yenilgiler değildir.konulan tepki azdır bile.
    gelen bilir neler çekiyoruz oralarda.herkes bilir neler çekiyoruz sonrasında evde,okulda,işte.
    yok efendim fenerbahçe mağlubiyeti diğerleri kadar önemliymiş yok efendim tepki verilmemeliymiş.

    hadi ordan...
  • 10
    galatasaray taraftarının önünü kesen olgudur.taraftar takımı ateşleyecek konuma gelirken hep birileri çıkar alakasız alakasız besteler söyletip moralinizi bozar, takımı bozar.neden rerererarara galatasaray galatasaray cimbombom gibi ateşleyici bir unsur varken "seviyoruuuuuuuuum seni ekmeğiiiii tuzaaaaa banıp banıp yer gibi" şeklinde devam eden saçma sapan bir şarkı söylenir.takım atağa kalkıyor taraftardan premier lig kalitesinde ses yükselecek derken seviyorum seniiiii diye bastırırlar.şimdi de oraya yangın gözetleme kulesi tarzında bir platform kurmuşlar arkasını sahaya dönüp pozisyona bakmak yok takım gol mü yedi gol mü attı? bilen yok bağırmayan taraftar siktirsin gitsin diyor.neymiş protestoymuş bir beste çıkarıyorlar eski açıkta, kapalı bilmiyor yeni açık duymuyor sonrada söyleyemiyorlar diye küfür ediyorlar.ey teknoloji adamı 1500 tl verip cep telefonu alıyorsun da karşıdaki amigoya bi telefon aç duysun sesini öğretsin tribüne onlarda söylesin.neyse fazla uzatmayayım eski açık eskiden güzeldi şimdi bombok.tribünler her geçen maç saçmalamaya ve parçalanmaya gidiyor.açıkça söylüyorum böyle giderse bizden bi s.kim olmaz.
  • 11
    tribünün bütünlük içinde olması, seslerin uyum içinde çıkması için şarttır elbette. bana hiçbir zamana tepkilerde "hakim" olmayacak olandır. engellesinler de görelim benim futbolcumun adını haykırmamı. bana kalsa gözümün içine baka baka "o atkını indir" diyen insanın gözüne o metin oktay atkımı sallarım. kendilerini oraların ağası görmeye kimsenin hakkı yok, o da kombinesini ya da biletini almış maç seyretmeye gelmiş, ben de. birileri protestoya uyuyor diye, diğer taraftarları buna zorlama hakları yok; hele hele "anlamıyor musunuz tepki koyuyoruz" şeklinde oflayıp puflamalarına. gayet iyi anlıyoruz ama o takımın ihtiyacı olan şeyin bu olmadığına inanıyoruz hepsi bu. 5-10 maç yeniliriz ve bunun sebebi futbolcuların sorumsuzlukları olur, o zaman anlarım "tepkimiz sizlere, renklere değil" diye bağırmayı. o zaman anlarım abilerin (!) "çökün, bağırmayın, futbolcu adı bağırmayın" demesini; ki ben bu durumda bile protesto ile bir bok olmayacağını bilirim. işin kısası tribün liderleri öyle istedi, bir takım tayfa buna karar verdi diye bu hakimiyeti tüm tribüne diretmek abesle iştigaldir. eğer fenerbahçe'ye yenilmeye katlanılamıyorsa ve de katlanılamayacaksa; dalga geçilmesi söz konusu ise ve bu çok büyük bir dert ise çözüm bellidir, tutmazsınız takımı, gelmezsiniz maça ya da en garantisi çıkıp siz oynarsınız; ama benim yapabileceğim yegane şeyi, "destek olma hakkımı" elimden alamazsınız.
    (bkz: #222234)
App Store'dan indirin Google Play'den alın