7
birşeyler daha karalayım, ne de olsa 4-3-3 müş 4-4-2 ymiş ben anlamam, o hocanın işidir.benim işim tribün, taraftar, destek kısmı. bu konuda neler yaparız, yapmalıyız buna bakalım, hocanın işini hocaya bırakalım.
galatasaray taraftarı türkiye'nin en yaratıcı taraftarıdır, dünyadaki taraftar olusumları içinde de mutlaka üst sıralarda yer almaktayız, çünkü bunu geçmişten beri biliyoruz. vardır hepimizin abisinden/babasından/amcasından/ahbabından dinlediği eski hikayeler. kapalı tribünü kapmak için gece stadın önünde sabahlayan, şu maç bu maç demeden her stadı hınca hınç doldurabilen bir taraftarız. hangimiz özlemiyor eski salkım saçak kapalıyı, dört bir yanda bayraklar, atkılar flamalar...
klübün başarı/başarısızlık dönemleri de elbette ilgilidir bununla, ancak tribünümüzdeki ruhun kaybolmaya basladıgı yıllar uefa kupasını kazandıgımız yıla dayanıyor. artık başarıya doymuş, her maç nasılsa 3 tane atarız diye düşünmeye başlamış taraftarlar olduk. ultraslan tam burada devreye girmişti. en basşta rahmetli alpaslan abi olmak üzere o ruhu geri getirmek için, tribünde kaybolan coşkuyu geri getirmek için neler yaparız? sorusu etrafında yoğunlaştılar ve ultraslan fikri ile bütün taraftarlarımız tek çatı altında toplandı. 2001'den itibaren yaklaşık 3 yıl muhteşem işlere imza atıldı, ali sami yen'e gelmeye korkar oldu rakipler. işte herşey bundan sonra kopmaya başladı. tayfa'nın kod adı ultraslan olmaya başladı ve tribünde "yaratıcılık" adı altında aksiyonda bulunan(sadece yürüyedur'u kastetmiyorum) tüm taraftarlarımız sanki bu gruptan izin almadan hiçbirşey yapamayacak hale geldiler.
olayların kopma noktası budur, bu yaratıcılıgımız hala mevcut asla yok olmus değil, yeter ki bunlara müsade edilsin, tribünde aksiyonda bulunmak isteyen, görsel olarak katkıda bulunmak isteyen taraftarlar karşısında "renktaş" kimseleri bulmamalılar. ua yine olsun, tek çatı altında toplansın bütün taraftarlar lakin tek çatı altında toplamanın adı baskıyla zaptetmek olmasın. eski coşkuyu yakalamanın da çıkış noktası budur.
galatasaray taraftarı türkiye'nin en yaratıcı taraftarıdır, dünyadaki taraftar olusumları içinde de mutlaka üst sıralarda yer almaktayız, çünkü bunu geçmişten beri biliyoruz. vardır hepimizin abisinden/babasından/amcasından/ahbabından dinlediği eski hikayeler. kapalı tribünü kapmak için gece stadın önünde sabahlayan, şu maç bu maç demeden her stadı hınca hınç doldurabilen bir taraftarız. hangimiz özlemiyor eski salkım saçak kapalıyı, dört bir yanda bayraklar, atkılar flamalar...
klübün başarı/başarısızlık dönemleri de elbette ilgilidir bununla, ancak tribünümüzdeki ruhun kaybolmaya basladıgı yıllar uefa kupasını kazandıgımız yıla dayanıyor. artık başarıya doymuş, her maç nasılsa 3 tane atarız diye düşünmeye başlamış taraftarlar olduk. ultraslan tam burada devreye girmişti. en basşta rahmetli alpaslan abi olmak üzere o ruhu geri getirmek için, tribünde kaybolan coşkuyu geri getirmek için neler yaparız? sorusu etrafında yoğunlaştılar ve ultraslan fikri ile bütün taraftarlarımız tek çatı altında toplandı. 2001'den itibaren yaklaşık 3 yıl muhteşem işlere imza atıldı, ali sami yen'e gelmeye korkar oldu rakipler. işte herşey bundan sonra kopmaya başladı. tayfa'nın kod adı ultraslan olmaya başladı ve tribünde "yaratıcılık" adı altında aksiyonda bulunan(sadece yürüyedur'u kastetmiyorum) tüm taraftarlarımız sanki bu gruptan izin almadan hiçbirşey yapamayacak hale geldiler.
olayların kopma noktası budur, bu yaratıcılıgımız hala mevcut asla yok olmus değil, yeter ki bunlara müsade edilsin, tribünde aksiyonda bulunmak isteyen, görsel olarak katkıda bulunmak isteyen taraftarlar karşısında "renktaş" kimseleri bulmamalılar. ua yine olsun, tek çatı altında toplansın bütün taraftarlar lakin tek çatı altında toplamanın adı baskıyla zaptetmek olmasın. eski coşkuyu yakalamanın da çıkış noktası budur.