• 51
    bu sezonun son hafta maci olan 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçından once etrafimdaki, sagimdaki solumdaki tum fenerbahcelilerin," aziz yıldırım ne yapar eder, bastirir parayi alir maci." seklinde beyanlarda bulunmustur. siz renktaslar da o sezonu hatirlarsaniz bu laflari mutlaka duymussunuzdur. zira sosyal medya, ama forumlar, ama chat ortamlari olsun yine sosyal medyaydi. tamam facebook, twitter yoktu ama mynet vardi, icq vardi hatta hala mirc vardi.

    yine o mactan once denizlispor kulubunun lise caddesindeki kulup baskanligi binasi onunde cantali tiplerin gezdigi konusuluyordu. zaten o donemin kulup baskani ali ipek sonradan bunun gercekligini aciklamisti. ama unuttuklari birsey vardi, o kadar soylenti o kadar laf salatasinin dondugu mactan once ayni ali ipek, "cikin denizlispor gibi oynayin. saibeye mahal verecek hicbir harekette bulunmayin. serefinizle oynayin" seklinde oyuncularla konustugu bana gelen duyumlar arasinda. bu sebeple, o sezon galatasaray sampiyonlugu anasinin ak sutu gibi helal bir sekilde kazanmis olmakla birlikte, fenerbahcenin sampiyonlugu kaybetmesinin sebebi denizlisporun serefli bir takim olmasindandir. o sebeple serefin oldugu yerde fenerbahcenin sampiyonlugundan soz edilemez. saygilar.

    edit: imla
  • 52
    efsanevi bir şampiyonluk kazandığımız bu 2005-06 sezonu maçlarının yayınlarında gollerden sonra "iyiler mutlaka kazanır" yazısı çıkardı, bir reklam içinde.
    şu son dönemlerdeki yaşananlardan sonra da aklıma geliyor birkaç gündür.

    işte bu reklam yazısı çok anlamlıdır. er ya da geç gerçekten de iyiler mutlaka kazanır, inşallah. müsterih olalım.
    *efsanevi hocamıza güvenelim, her şartta arkasında ve yanında olalım, kıymetini her zamankinden daha çok bilelim. imparatorla el ele uzun yıllar eşsiz başarılara koşalım inşallah.
  • 53
    dönemin teknik direktörü eric geretsin şapkadan tavşan çıkardığı efsane şampiyonluk. çünkü öyle bi kadroyla şampiyon olmak her babayiğidin harcı değildir.

    hele ki o sezon şampiyonluk mücadelesi verdiğimiz fenerbahçe'nin mehmet aurelio', stephen appiah, tuncay şanlı, alex de souza, mert nobre, nicolas anelkalı kadrosuna ve mali sıkıntılara rağmen şampiyonluk ipini gögüslemiştik. çok büyük şampiyonluk çok.
  • 55
    33 yaşındayım. 1992-1993 sezonundan itibaren ligi takip ettim. gördüğüm en anlamlı ve en büyük şampiyonluk tereddütsüz buydu.
    bu sezon için çok şey yazılmış zaten: döneme göre muazzam güçlü bir fenerbahçe, parasızlık, yeteneksiz bir ton adamla kurulu bir kadro vs.

    ancak öyle acayip iki şey yaşandı ki bu sezonda, işte o 2 şey bu sezonu ve şampiyonluğu bambaşka bir yere taşıyor.
    1) 33. haftadaki meşhur beşiktaş maçı. maç, inönü’de.
    90. dakika ve durum 1-1. tinercilerin “zalad gelsin sizi kurtarsın” tezahüratı devam ederken hasan kabze‘nin efsane göt edişi ve kısa bir sessizliğin ardından aynı tinerci grubunun “bu maçı satanın anasını ...” tezahüratları eşliğinde maçın bitmesi. hayatımdaki en orgazm dolu anlardan biriydi.

    https://youtu.be/-bPMqZM_l7E

    2) 14 mayıs 2006 gecesi. allah’ım ne geceydi allah’ım.
    götü arşa varmış, 31. haftadaki maçta kadıköy’de bizi 4-0 yenerek kendinden geçmiş fener taraftarının itinayla göt oluşu. 16 dakikalık unutulmaz bekleyiş, denizli’den gelen gol haberi ve “kalk appiah allah’ın dediği olur” vakasının gerçekleşmesi ile ilahi bir dokunuş geceye.
    tarihin en kötü kadrolarından biriyle şaka gibi ama tarihimizin en yüksek puanına (83) ulaşarak, tarihinin en iyi fenerbahçe kadrosunu geçip kavuşulan efsanevi şampiyonluk.

    https://youtu.be/uF-LR21i8Ro

    biliyorum, böyle bir sezonu birçoğumuz belki bir daha hiç göremeyeceğiz.
    şahit olan bizler ise nesiller boyu anlatmaya devam edeceğiz.
    unutmadan çok hürmetli eric gerets hocamın ellerinden öperim.
    var olsun.
  • 57
    söz konusu sezon şampiyonluğunun o kadar çok hikayesi vardı ki saymakla, anlatmakla bitiremeyiz.
    5-6 maçta son dakika golleri ile galip geldiğimiz maçlar vardı; aydın yılmaz'ın konyaspor'a ve hasan kabze inönü'de beşiktaş'a attıkları goller en unutulmazlarıdır.
    sezon boyunca şampiyonluk yarışında çekiştiğimiz fenerbahçe lehine verilen akıl almaz hakem kararları vardı. anelka'nın elle attığı gol, antep maçında 90'da verilen penaltı, nobre'nin kendini yere atıp rakibin 10 kişi kalması, fenerbahçe'nin forvet oyuncusu kalmayınca semih şentürk'ün cezasının kaldırılması vs. saymakla bitip tükenmeyecek hatalar! silsilesi. unutmadan bir iç saha maçımızda rakip futbolcu maç berabere devam ederken kale çizgisinden topu elle çıkarmış ve hakem ne hikmetse görememişti.
    takımımız inanılmaz maddi zorluk çekiyordu, futbolcu maaşları ödenemiyordu ve kulüp banka hesaplarını paylaşmış tüm galatasaray'lılardan destek bekliyordu. rakibin gerek ekonomik yapısı gerek kadro kalitesi olarak en parlak dönemlerinden birini yaşıyor olması ve son iki sezonun şampiyonu olması da bu yarışı farklı bir noktaya getirmişti.
    hele bir '20:45'te şampiyonuz' sloganı var ki; bir slogan bu kadar mı cuk diye oturur arkadaş.
    o sezonu yazsak roman olur, anlatsak destan. tabi bu destana müthiş bir son yakışırdı ki; 16 dakikanın aslında ne kadar uzun bir süre olduğunu ömrümüzden ömür yitirerek öğrendik. denizli'de yaşayan bir galatasaray'lı olarak anlatılamayacak duygular barındırır o 16 dakika.
    türk futbol tarihinin tartışılmaz en unutulmaz sezonudur ve nesilden nesile anlatılması elzem bir şampiyonluk destanıdır benim için.
    o sezon yaşananları hatırladıkça diyorum ki; iyi ki galatasaray var ve ben iyi ki galatasaray'lıyım...
  • 58
    bir sürü şampiyonluk gördüm ama içlerinde en özel olanı sanırım bu sezondur.

    öncelikle sami yen'de 17'de 17 yaparak sektirmesiz tüm iç saha maçlarına gittiğim tek sezon buydu. bu 17 maçın 15'ini kazanmış, tek mağlubiyetimizi 14.haftada fenerbahçe karşısında almıştık. bu yenilgiyle fener'le aramızdaki puan farkı 6'ya çıkmıştı.

    sonrasında iyi bir seri yakalayıp 6 puan geriden 3 puan öne geçmiştik ki, 31.haftada tekrar fener'e kaybederek 2.sıraya düştük. 3 hafta kala avantajı yakalayan fenrbahçe, 32.haftada trabzon deplasmanından da galibiyetle dönünce bu iş bitti diye düşünmeye başlamıştı.

    ligin bitimine 2 hafta kalan tablo pek iç açıcı değildi, beşiktaş deplasmanında kazanmamız gerekiyordu ki bu da yeterli olmayacaktı, fenerbahçe'nin kayseri erciyes ya da denizli'ye puan kaybetmesini bekleyecektik.
    işte ne olduysa ondan sonra oldu, god mode'u açtık, önce bir hasan kabze duo'suyla geriden gelerek son dakikada inönü'de kazandık, sonrasında da efsane son hafta geldi.

    o sene 4 arkadaş beraber kombine almış, her maça da beraber gitmiştik. bir arkadaşımız son hafta kayserispor maçına "ben fener'in şampiyonluğunu statta duymak istemiyorum" diyerek gelmedi ve hayatının hatasını yaptı. bizim maç zaten erken koptu, statta maçla ilgilenen de pek yoktu, kulaklıklar takılı denizli maçı dinleniyordu. ben de radyodan maçı dinleme ve bizimkilere aktarma görevini üstlenmiştim. arkadaş, o maç ne bitmek bilmedi! özellikle 1-1'e geldikten sonra saniyeler bile geçmez oldu. sonrasında yaşanan coşku ise ömürden ömür götüren 16 dakikaya değdi. sami yen'in çimlerine çıkıp delicesine koşturduğumuz bir anı da yanımıza kaldı.
  • 59
    5 ağustos 2005 gençlerbirliği fenerbahçe maçı ile başlayan ve 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı ile sona eren, galatasaray'ın imkansız, olağanüstü, mucizevi kelimeleriyle nitelendirilebilecek olayları geride bırakarak, muazzam bir şekilde şampiyon olduğu türkiye futbol sezonu.

    bana göre türk futbolunun en önemli dönüm noktalarından biridir 2005-06 sezonu. fenerbahçe'nin denizli'de kaybettiği bu şampiyonluk, türk futbolunun eksenini değiştirdi. aziz yıldırım, fenerbahçe'yi türkiye'nin bayern münih'i yapıyım derken, adil rekabet kavramının kabuğunu kırdı. fakat bir zamanlar, kupaların sahada kazanılmadığını geç de olsa öğrendiğini sanki etik bir şeymiş gibi böbürlenerek anlatan aziz yıldırım'a kupaların sadece ve sadece yeşil sahalarda kazanabileceğini bir tokat gibi yüzüne çarpmıştır galatasaray.

    süper lig 2005-06 sezonu izlettiği sahnelerle, hissettirdiği duygularla ve yaşattığı heyecanlarla bir peri masalı olarak nitelendirilebilir hiç şüphesiz. böylesine yoğun duyguların yaşandığı bir sezonun sonu galatasaray için gerçek bir peri masalı şeklinde noktalanırken, bütün bir sezon çekiştiği rakibi fenerbahçe içinse, korkunç sonla biten bir peri masalıdır.

    o halde koltuklarınıza yaslanın, peri masalı başlıyor...

    hikayemiz, 2004-05 sezonunun sona ermesiyle başlıyor. ve ardından o dönemin iki önemli aktörü sahne alıyor. birisi teknik direktörlük görevine veda etmeye hazırlanan rumen efsane gheorghe hagi, diğeri de bu görevi hagi'den devralmaya hazırlanan eskilerin duayen futbolcusu belçikalı eric gerets...

    100. yılı olan 2004-05 sezonunu eski starı karpatların maradonası hagi yönetiminde sürdüren galatasaray, sezon boyunca şampiyonluk mücadelesi vermesine rağmen özellikle 3 nisan 2005 kayserispor galatasaray maçı ve 15 mayıs 2005 galatasaray gençlerbirliği maçında yaptığı saç baş yolduran kayıplarla, şampiyonluğu fenerbahçe'ye kaybeder.

    şampiyonluğun kaybedilişi, 22 mayıs 2005 fenerbahçe galatasaray maçı ile resmiyet kazanır. maçı marcio nobre'nin attığı tek golle 1-0 kazanan fenerbahçe, üst üste ikinci kez şampiyon olur. sarı kırmızılılar için, o sezon ki tek teselli, galatasaray'ın türkiye kupasını müzesine götürmesidir. 11 mayıs 2005'te atatürk olimpiyat stadında oynanan final maçında rakibi fenerbahçe'yi 5-1 gibi flaş bir skorla yenen galatasaray, rakibinin 22 yıllık kupa hasretini 23 yıla yükseltirken, uzun zaman sonra kupayı kazanan taraf olur.

    takım gençlerbirliği'ne yenilerek şampiyonluğu, fenerbahçe'ye yenilerek de ikinciliği kaybetmiştir. sezona "100. yılda şampiyonluk" parolasıyla başlayan ve son üç haftaya kadar da bu mücadeleyi sürdüren galatasaray, ligin sonunda gelinen noktada şampiyonlar ligi'ne bile gidemiyordur. alınan 76 puan, sadece üçüncü olmaya yeter.

    elbette bunun bir bedeli olacaktı. çünkü türkiye'de kazanınca tüm problemleriniz görmezden gelinirken, kaybedince hep bir ağızdan çullanarak size bağırmaya başlanır. dolayısıyla, çok geçmeden fatura beklenildiği gibi hagi'ye kesildi.

    sezonun son günlerine girilirken artık teknik direktör gheorghe hagi'nin geleceği için de karar verme vaktidir. kısacası o günlerde çanlar onun için çalmaktadır. fakat ortada garip bir durum vardır. başlangıçta hagi'ye teknik direktör olarak hiç ısınamayan taraftarlar, aradan geçen 1,5 yılın sonunda bir anda hagi'nin kalmasından yana tavır koyarlar. oysa başkan özhan canaydın, çoktan yeni teknik direktör arayışına başlamıştır bile...

    galatasaray'da bitime iki hafta kala yerine hoca aranmaya başlanan teknik direktör gheorghe hagi, bu nedenle büyük bir moral bozukluğu yaşamaya başlamıştır.

    28 mayıs 2005 galatasaray denizlispor maçı onun teknik direktör olarak galatasaray'daki son maçıdır. o gün ali sami yen'de tribünler, i love you hagi tezahüratlarıyla inler. kaderin cilvesine bakın ki rumen efsane, tıpkı 2001'de futbolu bırakırken olduğu gibi, 2005'te de şampiyonluğu fenerbahçe'ye kaybetmenin burukluğuyla veda ediyordur galatasaray'ına.

    hagi, denizli maçının ardından beklendiği gibi istifa etti. karşılaşma sonrası önce soyunma odasına giderek oyuncularıyla vedalaşan ve hepsini tebrik eden rumen hoca, basın toplantısında istifasını resmen açıkladı. hagi, oyuncularıyla vedalaşırken kendisini üzen bir olayın yaşandığını söyledi. rumen teknik adam, "kadroya almadığım hakan yakın bile beni tebrik etti. ama kaptan bülent korkmaz benimle vedalaşmadı. yıllarca oda arkadaşımdı. ona çok kırıldım" dedi.

    g.saray'a geldiğinde takımın bitik' bir durumda olduğunu söyleyen hagi, "ben bu bitmiş takımı ayağa kaldırdım. zor şartlarda son haftaya kadar şampiyonluğu kovaladık. türkiye kupası'nı kazandık. bu sezon, en az transfer yapan, en az para harcayan takım biziz" dedi. hagi ayrıca, "bu sezon bizim 100. yılımızdı. en fazla bu yıl para harcamalıydık. çok az parayla türkiye kupası'nı kazandık. ben görevimi en iyi şekilde yaptım. profesyonel olarak en iyi şekilde yapmaya çalıştım. bir kısmını başardım, bir kısmını başaramadım belki de. çok iyi futbol oynadık. başarılı işlere imza attık. benim içim rahat. görevimi yaptığıma inanıyorum. gözü olan görür." şeklinde konuştu.

    hagi gitmişti işte. hem de fatih terim gibi kırılarak, küstürülerek gönderilmişti. bu durum, özhan canaydın yönetiminin vazgeçilmez bir geleneğiydi şüphesiz. tabi hagi'nin gitmesi hemen galatasaray'da "yeni hoca kim olacak?" sorusunu akıllara getirdi. çok geçmeden adaylık borsası hızla açıldı.

    basına sızan haberler, teknik direktörlük için dört aday olduğu yönündeydi. bunlar, eric gerets, ronald koeman, ottmar hitzfeld ve jacques santini'ydi.

    favori aday wolfsburg'dan ayrılan eric gerets'di. belçikalı teknik adam 1996-97 sezonunda lierse'i, 1997-98'de ise club brugge'ü şampiyon yapmış, hollanda'nın psv eindhoven takımını ise üç yıl çalıştırıp; iki kez mutlu sona ulaştırmıştı. yani takım için adeta biçilmiş kaftandı.

    gerets, almanya'da bavullarını toplayıp atina'ya doğru tatile çıkarken, galatasarayla 2+1 yıllığına prensip anlaşmasına varmıştır. b planı olan koeman ise, kulübe çektiği faksta, kendisine yapılan teklifi kabul etmediğini bildirir.

    tarihinin finansal olarak en yoksul sezonunu geçirmeye hazırlanan galatasaray'da, acaba eric gerets nasıl ikna edilmiştir? çok geçmeden detaylar basına yansır.

    başkan özhan canaydın'ın talimatıyla gerets ile görüşen bülent tulun, gerets'e çok büyük mali krizde olunduğu için kısıtlı bir transfer bütçelerinin bulunduğunu, çok pahalı transfer yapamayacaklarını, fakat mutlaka kendisinin istediği bölgelere oyuncu alacaklarını bildirir. gerets, "ben zaten kariyerim boyunca hep mütevazı kadrolarla başarı elde ettim. şu an transfer için net bir şey söyleyemem. göreve başlayınca isteklerimi size iletirim. yalnız tek ricam oyunculara maaşlarını geciktirmeden ödeyin. aksi takdirde başarılı olmak mümkün olmaz." diyerek galatasaray'a gelmeye oldukça istekli olduğunu belli etmiştir.

    aynı günlerde telegraaf'tan izaak avidoor, galatasaray'ın gerets'le anlaşması hakkında "eric gerets disiplinlidir, alt yapıdaki oyunculara baba gibi davranır. para ile ilgili problem yaşamaz. ekonomik sıkıntı yaşayan takımlarda başarılı oldu. bu yüzden g.saray için doğru bir seçim." değerlendirmesinde bulunuyordu.

    eric gerets ise belçika basınına yaptığı değerlendirmede galatasarayla anlaşmasıyla ilgili olarak "galatasaray bir markadır. avrupa'da herkes tarafından bilinen ve saygı gören bir takımda çalışmak benim için gurur verici. teklif geldiğinde çok sevindim. açıkçası galatasaray'ın adı bile yetti. başka kulüplerden gelen önerileri dikkate bile almadım" diyerek istanbul'daki görevi için sabırsızlandığının mesajını veriyordu.

    4 haziran 2005'te galatasarayla resmen 2+1 yıllık sözleşme imzalayan gerets, 13 haziran'da görev başı yapar. hemen yönetimle transfer işlerini ele almaya koyulur. eric gerets, şampiyonluk hedefleniyorsa, buna uygun hareket edilmesi gerektiğini ve bu nedenle bonservisi elinde futbolcular alarak başarılı olmanın mümkün olmadığını ve transferde esas olanın, alınacak oyuncunun kalitesi olduğunu vurguluyordu.

    buna göre transferde önceliği bir sol açık ve bir ofansif orta saha oyuncusuna vermeleri gerektiğini söyleyen belçikalı hoca, "özellikle sol açık olmazsa olmaz. bu bölgeye çok iyi bir oyuncu almalıyız. sağ kanatta ribery oldukça iyi. soldaki oyuncunun da onun kadar verimli olması gerekiyor. yani iki kanat birbirini tamamlamalı. futbolda hiçbir zaman kanatların biri ayakta, diğeri çökmüş olmaz. savunmanın sağında cihan geçen sezon iyi bir performans sergilemiş. ama o bölgenin oyuncusu olmadığı her halinden belli. zaman zaman aksamış. bu nedenle sağ beke de iyi bir oyuncu transfer edebilirsek, savunmada sorun yaşayacağımızı sanmıyorum" ifadelerini kullanarak aslında hagi'nin geçen sezon nasıl bir yoklukla 76 puan topladığını da gözler önüne seriyordu.

    takımdan ayrılan isimler hakkında da yorumlar yapan gerets, "conceiçao'nun kalması lazım. onun boşluğunu doldurmak kolay olmaz. fakat, biz şampiyonluk için mücadele edeceğiz ve genel olarak atak bir futbolu tercih edeceğiz. keşke hakan yakın'ın kadroda tutulması için bir şeyler yapılsaydı. kalsaydı takıma katkısı büyük olurdu. ama artık yapacak bir şey yok. o gittiğine göre forvetin arkasında oynayabilecek bir futbolcuya ihtiyacımız olacak." diyerek transferde istediği detayları yönetime iletiyordu. oysa belçikalı teknik adamın işi sezon boyunca hiç de kolay olmayacaktı. bunun ilk işareti de sadece birkaç gün sonra galatasaray'dan kaçarak marsilya'nın yolunu tutacak franck ribery olacaktı.

    eric gerets'in resmen görev başı yapmasından yalnızca 2 gün sonra, 15 haziran 2005 sabahı galatasaraylılar güne kış günü soğuk duş etkisi yaratacak bir haberle uyandı. tüm medyada galatasaray'ın fransız orta saha oyuncusu franck ribery'nin fransa'nın marsilya takımıyla 4 yıllığına anlaştığından bahsediliyordu.

    olayın detayına bakıldığında, fransız oyuncu, g.saray'dan 4 taksitte alması gereken parasının sadece bir taksidini, yani 200 bin euro alabildiğini, kalan 600 bin euronun ödenmediğini ve ödenecek gibi durmadığını ileri sürerek serbest kalmak amacıyla fifa'ya başvurmuştu.

    çok geçmeden, metz'in başındayken ribery'nin hocası olan jean fernandez'in, marsilya'nın başına geçtikten sonra genç oyuncuya "bize gel" çağrısı yaptığı, ayrıca devreye menajerler soktuğu anlaşıldı. g.saray da genç oyuncunun parasının önemli bir kısmını ödemeyince, marsilya'nın ekmeğine yağ sürülmüştü.

    kulüpten yapılan açıklamalarda "ribery'nin tapusu bizde. izinsiz bir yere gidemez" denilmesi, taraftarları ikna etmeye yetmedi. fransız oyuncunun marsilya'ya imza atması, galatasaraylıları çileden çıkardı. sarı-kırmızılı taraftarlar, yönetime öfke kusuyordu. ortak slogan: "özhan canaydın istifa"... "başkan bizi yine rezil etti"... "yazıklar olsun yönetime"... "yönetim istifa"... gibi sloganlardı.

    neticede galatasaray da haksız fesih olduğu gerekçesiyle konuyu fifa'ya taşıdı. ribery, sözleşmesinde yer alan "eğer 90 gün boyunca maaşını alamazsa, sözleşmesini tek taraflı olarak feshedebilir." maddesini kullanarak sarı-kırmızılılarla yollarını ayırırken, daha önce 7 milyon euro'luk teklifi g.saray tarafından kabul edilmeyen marsilya, oyuncuyu bedava kadrosuna katmıştı.

    ayrıca marsilya’nın uzlaşmak için 3 milyon euro bonservis teklif etmesini, galatasaray yönetimi çok daha fazla tazminat kazanacaklarını iddia edip reddetmiş ve g.saray, uluslararası spor tahkim mahkemesi'nde (cas) 10 milyon euro'luk tazminat davası açmıştı. buradan çıkan karar da birkaç sene sonra kulübün aleyhine sonuçlandı. üstelik galatasaray’ın ribery’nin kaçışından 15 gün önce bonservisini almak için metz’e ödediği 2,5 milyon euro da bu şekilde havaya savrulmuş oldu.

    ribery'nin sadece 2 sezon sonra, 25 milyon euro bonservisle alman devi bayern münih'e transfer olmasıysa, g.saray'ın bu oyuncudan doğacak kaybının ne kadar büyük olduğunun göstergesi oldu.

    ribery, yıllarca bayern münih’te sergilediği performansla dünyanın en iyi kanat oyuncularından biri olarak gösterildi. galatasaray’ın elinden sadece 4 ayda kaçırdığı bu balık, kısa bir sürede adeta bir balina olmuştu…

    gerets şoka girmişti. teklif aldığı günden bu yana kafasında kurduğu planlar, sistemindeki en kilit oyuncunun kaçmasıyla alt üst olmuştu. o gün görevi bıraksa emin olun kimse ağzını açıp tek kelime edemezdi. ama o her türlü sorun karşısında sızlanmayı, ağlamayı değil, çareler üretme yolunu tercih edecekti. güvencesi, yönetimden aldığı transfer sözüydü. ama canaydın yönetiminin verdiği sözleri tutma konusunda ne kadar yetenekli olduğunu (!) yakında çok acı şekillerde öğrenecekti…

    tüm bunlardan sonra, g.saray'da ribery'nin ardından yaşanması olası bir mondragon krizini başkan özhan canaydın önledi. ingiliz portsmouth takımının fransız teknik direktörü alain perrin, iki kere istanbul'a gelip, bizzat görüştüğü kolombiyalı kaleciyi transfer için ikna etti. ancak mondi'nin g.saray ile iki yıllık daha sözleşmesinin olması işleri karıştırdı. bunun üzerine kolombiyalı'nın menajeri jean lui, geç yapılan ödemeleri gerekçe gösterip, fifa'ya giderek bonservisi bedava almayı önerdi. fakat bu teklifi kabul etmeyen mondragon, bizzat başkan özhan canaydın ile görüşerek, ingiltere'ye transferi için kolaylık sağlanmasını istedi. canaydın bu teklifi kabul etmeyince, kolombiyalı kaleci, "kalmamı istiyorsanız, 900 bin $'a düşürdüğünüz yıllık ücretimi tekrar eski haline getirin. yoksa fifa'ya giderim" diyerek rest çekti. bu resti göremeyen canaydın da mondi'nin ücretini acilen 1 milyon 200 bin $'a çıkardı ve birikmiş alacaklarını da ödetti. buna rağmen mondragon, bütün bir yaz boyunca katılmadığı hazırlık kampına, ligin başlamasına yalnızca 15 gün kala dahil oldu.

    ribery’i kaçıran, henüz herhangi bir transfer gerçekleştiremeyen galatasaray, kadrosundaki oyunculardan conceiçao ile saidou'yu elde tutmaya çalışıyor, ancak bir türlü sonuç alamıyordu. mondragon’un ardından song ve tomas da alacaklarının ödenmemesi yüzünden başka kulüplerle görüşmeye başlamıştı. gazetelerde spor manşetleri “problemsaray” olarak atılıyordu. galatasaray çöküyordu…

    gel zaman, git zaman temmuz ayına girilmişti ve g.saray'ın transferinde hala hiçbir hareketlilik yoktu. aradan geçen zaman boyunca tek bir oyuncu bile transfer edilememişti. getirdiği hava, gençlere verdiği önem ve çalışkanlığıyla yönetimin en önemli başarısı olarak öne çıkan yeni teknik direktör gerets, belirsizlikten son derece rahatsızdı. fakat onun da, taraftarın da beklemekten başka çaresi yoktu.

    bir aydır gündemde olan federico insua ve robert pires transferleri hüsranla sonuçlanınca gerets daha fazla suskun kalamayarak basın toplantısı düzenledi. yaptığı açıklamada “insua, listemdeki ilk isimdi. boca juniors'a gittiğini duyunca inanmak istemedim. uykularım kaçtı. pires gelseydi, bize çok büyük katkı sunardı. üzgünüm ama geriye dönüp ağlamanın lüzumu yok. buradaki oyuncularımın temposundan memnunum. ancak bu kadroyla şampiyonluk hayal. takviye bekliyorum. orta sahaya iki futbolcu gerek. keşke hemen gelselerdi. transferde zamanın geçtiği doğru. kaybettiğimiz her gün dezavantaj. birkaç ismi yönetime bildirdim. bina kurmak için iyi malzeme gerekir.” dedi.

    bu açıklamanın üzerinden 24 saat geçmeden, ilk transfer basına duyuruldu. galatasaray, sırbistan-karadağ takımlarından fc partizan'ın kaptanı sasa ilic'i transfer etmişti. ilic'in, teknik direktör eric gerets'in istediği isimlerden biri olduğunu ve bu transferi bitirdiklerini belirten bülent tulun, sırp oyuncunun hollanda'da süren kamp çalışmalarına katılacağını ifade etti. cimbomun yeni 10 numarası artık sasa ilic olacaktı.

    ilic’in takıma katılmasının hemen ardından galatasaray'da, conceiçao defteri kapandı. sarı-kırmızılı takımda önceki sezon forma giyen ve sözleşmesi süren brezilyalı futbolcu, yunanistan'ın panathinaikos takımıyla anlaştı. oysa galatasaray, gerets’in ısrarla kalmasını istediği conceiçao’nun gitmesine hem mani olamamıştı ve hem de yerine hiçbir transfer yapamayacaktı.

    ağustos ayına girilirken galatasaray’da yine yaprak kımıldamıyordu. ligin başlamasına sadece bir hafta kalmıştı ama ortada ilic’den başka bir transfer yoktu. gerets yine kameralar önüne geçip “ sol ayaklı bir oyuncu alacağız. adayım belli. ismini yönetime verdim. bülent tulun'un da transfer için bana sözü var" diyerek kurmaylara mesaj gönderdi. gerets, "ön liberoda sorun yok. cihan ve volkan var. saidou da milli takımında görev yapmış bir futbolcu. şans verilmesi lazım. ben de ona bu şansı veriyorum" ifadelerini kullandı. genç oyunculara şans vereceğine de değinen gerets, "zafer, arda, cafercan ve uğur'dan çok şey bekliyorum. özellikle zafer a takım için hazır" şeklinde konuştu.

    ve g.saray transferde son hamlesini yaptı. bir süredir peşinde olduğu çek futbolcu marek heinz'ın transferini bitirdi. başkan özhan canaydın'ın talimatıyla bu transferde tam yetkili olan eski yönetici abdürrahim albayrak alman takımı borussia moenchengladbach ve çek futbolcunun menajeri ile her konuda anlaştı. galatasaray cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, ortaya atılan bir iddia ise gündeme bomba gibi düştü. f.bahçe kaleci antrenörü immel'in görüşmeler sırasında arkadaşı olan marek heinz'in menajerini arayarak, "g.saray'a gitme. parasını alamadığı için bir çok isim oradan ayrılmak zorunda kaldı" dediği öğrenildi. görüşmeleri yapan isim albayrak bu iddiayı doğrulayarak, "hem de menajerini değil direk heinz'ı aradı. hiç hoş bir hareket değildi. biz bu oyuncuyla artık anlaştık. üzüntü verici bir anı olarak kalacak" yorumunu yaptı. ne hikmetse medyanın deyimiyle o çok zengin ve güçlü fenerbahçe, yine medyanın deyimine göre o çok fakir ve bitik galatsarayla uğraşmaktan geri durmuyordu. demek ki fenerbahçe kendisi ne kadar güçlü olursa olsun, galatasaray'ı durdurabileceğinden herkesten çok daha fazla şüphe ediyordu. gerets, transferi kesinleşen heinz'i sol kanatta değerlendirebileceğini açıkladı.

    transfer sezonu kapanırken, geride bırakılan yaz galatasaray teknik direktörü eric gerets ve taraftar için tam bir hayal kırıklığı olmuştu. luis figo ve rui costa söylentileriyle başlayan, gerets'in listesindeki federico insua, robert pires ve kily gonzalez ile flörtleşilen, ama bu transferlerin hiçbirini gerçekleştiremeyip zar zor alınan sasa ilic, marek heinz, yalçın ayhan ve altan aksoy'un kadroya dahil edilmesiyle son bulan bir dönem olmuştu 2005 yazı. gerets, alenen kandırılmıştı. pahalı olmamak kaydıyla istediği her mevkiye transfer sözü verilerek galatasaray'a getirilmişti ama yönetim adeta hiç kimseyi almamıştı. üstelik galatasaray, aldığı bu oyunculardan sadece sasa ilic'den verim alabilecekti.

    ve yönetim, bu şekilde hagi'nin halihazırda geçen sezon yetersiz bulduğu kadrosunu, ribery ve conceiçao'yu da kaybedip sadece ilic'i ve heinz'i takviye etmiş şekliyle gerets'in eline tutuşturduktan sonra belçikalı'yı meydana sürüp, "al bu kadroyla bir sezon ne halin varsa gör." diyordu.

    peki galatasaray'la zorlu bir yarışa başlayacak gerets nasıl bir ortamda şampiyonluk mücadelesi verecekti?

    türk futbolunda o güne kadar sadece galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş ve trabzonspor, ligi zirvede tamamlamayı başarabilmişti. ve anadolu takımlarının gerek yönetilme biçimleri, gerek vizyonları, gerekse de kadro yapıları ligde herhangi bir anadolu takımının şampiyon olmasını imkansız kılıyordu. o yüzden beşinci bir şampiyonun o yıllarda çıkması imkansızdı. anadolu takımları bu yolda, bu sezonda da sadece ligin figüranları olacaktı.

    ilk ciddi rakip trabzonspor'du. trabzonspor sürpriz şekilde son iki sezonu şampiyon fenerbahçe'nin arkasından ikinci sırada tamamlamıştı. bu geride kalan iki sezonda da doğrudan şampiyonluk mücadelesi vermemiş, son haftalarda ikinciliğe yükselmişti. başlarında artık dünya üçüncüsü apoleti de olan efsaneleri şenol güneş vardı ama trabzonspor geçmişte yaşayan, geçmişin travmalarını unutmamakta ısrarcı bir kulüp olduğundan hala daha o elden kaçırdıkları 1995-96 sezonunun etkisinden çıkamamış bir görüntü veriyorlardı. cadı kazanı gibi her ağızdan bir ses çıkması ve caimadaki hemen herkesin sanki pro lisanslı teknik direktörmüşcesine acımasız eleştirileri, onları başarıdan uzak tutuyordu. bu cadı kazanı, çok geçmeden şenol güneş'i daha ligin henüz başında yiyecek, ve onun yerine gelen halilhodzic'le 3.'lük mücadelesine razı olacaktı. zaten trabzonspor 20 yıldır zirveden de uzak kalmıştı.

    ikinci muhtemel rakip beşiktaş'tı. beşiktaş doksanların görkemli takımlarındandı ve galatasaray, 1985-2003 arasındaki şampiyonluklarında fenerbahçe'nin aksine genellikle beşiktaşla çekişmişti. beşiktaş 1994-95'te daum'la şampiyon olduktan sonra zirveden uzak kalmış, en son 2002-03'te bugün şaibeleri halen tartışılmakta olan bir şampiyonluk aldıktan sonra oldukça baskın maçlar oynadığı 2003-04 sezonunda yaşadığı korkunç düşüşün travmasını üzerinden henüz atamamış ve başına yıldırım demirören'in geçmesi ile kabus dolu günlere merhaba demişti. demirören, takıma önce del bosque ile tüy dikmiş ve onu yerine getirdiği mevcut beşiktaş teknik direktörü olan rıza çalımbay'ın da beşiktaş'ta başarılı olması hemen hemen imkansız görülüyordu. beşiktaş, bundan sonra, ancak arada sıra şampiyon olabilecek bir takım olmaktan öteye de gidemeyecekti. sezon içinde rıza çalımbay'ın gönderilip yerine jean tigana'nın getirilmesiyle biraz toparlanacak olsalar da, bütün bir sezon trabzon ve kayseri ile üçüncülük mücadelesi vermekle yetinecekler ve şanslarını türkiye kupası'nda deneyeceklerdi.

    ve galatasaray'ın sezon boyunca en büyük rakibi olacak takım tabi ki son iki yılın şampiyonu fenerbahçe'ydi şüphesiz. 70'lerin ve 80'lerin süper gücü olan fenerbahçe, 90'larda adeta acıların takımı hüviyetine bürünmüş ve sadece 1 kez şampiyon olabilmiştir. fakat türk futbolunun adını son yıllarda sıklıkla duymaya başladığı aziz yıldırım'ın, 1998'de geldiği başkanlık koltuğunda ilk üç yılında hiç şampiyon olamamasından sonra kendi deyimiyle, şampiyonluğun sadece yeşil sahada kazanılmadığını keşfetmesiyle birlikte, 2000-01 sezonunda şampiyonluğa ulaşmıştır. aziz yıldırım'ın fenerbahçe'ye aldırdığı bu şampiyonluk galatasaray'ın beş sene, altı sene üst üste şampiyonluk rekorunu elde etmesini engellemiş ve galatasaray'ı türkiye'nin bayern münih'i olmaktan men etmiş oldukça kilit bir şampiyonluktu. 2003 yazında cristoph daum'la fenerbahçe'de yeniden yapılanmaya giden aziz yıldırım; pierre van hooijdonk, fábio luciano, nicolas anelka, alex de souza gibi flaş isimlerle geride kalan son iki sezonu da şampiyon tamamlamış, şimdi 2005-2006 sezonuna üst üste üçüncü kez şampiyon olma hedefiyle giriyordu. aziz yıldırım'ın tek amacı, fenerbahçe'yi üst üste 4 kez şampiyon yapmak ve galatasaray'ın başarılarını yakalamaktı. damarlarında öyle bir galatasaray kompleksi dolaşıyordu ki, aslında bütün başkanlığı boyunca fenerbahçe'nin başarısından çok, galatasaray'ın başarısızlığı için uğraşmıştı. ne zaman yönetim anlamında sıkıntıya düşse galatasaray'a içinde biriktirdiği kompleksi açığa vurmaktan geri kalmıyor, söylemleriyle türk futbolunda holiganlığı körüklüyor, hakem odaları basmaktan, pfdk ve tahkim kurullarına kendi adamlarını yerleştirmeye kadar, adil rekabet kavramını temelden sarsacak olayları gerçekleştirmekten hiç çekinmiyordu.

    işte gerets, süper lig'de böyle koşullar altında, böyle rakipler karşısında savaşacak, böylesine dezavantajlı şekilde mücadele edecekti galatasaray'ın başında.

    dalga geçmek için değil, ciddi ciddi "küme düşebilir" deniyordu 2005 ağustos'unda lig başlarken galatasaray için... ekonomik sıkıntılarla boğuşan, yıldız potansiyeli bulunan tek adamı ribery’i elinden kaçıran, transfer sezonu boyunca biri ismi pek duyulmamış sasa ilic, diğeri alt sıra takımlarının müdavimi olan marek heinz olmak üzere iki adam getiren, bir de elinde hasan şaş, hakan şükür, ergün penbe gibi ya yılgın, ya da kariyerinin sonuna yaklaşmış türk oyuncularla bir takımın başında yarışa girecekti erik gerets...

    bir tarafta ilk defa üç sene üst üste şampiyon olup tarihe geçmek isteyen güçlü ve pahalı kadrosuyla fenerbahçe, onun türk futbolunu kendi çiftliğine çevirmek isteyen, amacı üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olan başkanı aziz yıldırım ve makyavelist teknik direktörü christoph daum; öte yanda "küme düşebilir" denilen bitik kadrosuyla galatasaray, aziz yıldırım'a karşı pasif kalmakla suçlanan ve caima tarafından istenmeyen başkanı özhan canaydın ve şampiyonluğu her şeyden çok isteyen teknik direktörü eric gerets... acaba bu yıl zafer hangisinin olacaktı?

    ve süper lig heyecanı son şampiyon fenerbahçe'nin sahne almasıyla başladı...

    2005-06 sezonunun açılış maçında gol sesi çıkmadı. gençlerbirliği karşısında 'lige hazır bir görüntü' vermeyen fenerbahçe, son 3 sezondaki klâsiğini devam ettirip ilk maçında puan kaybetti. g.saray ise sezona konya galibiyetiyle girdi. sami yen'deki maça fırtına gibi başlayan aslan, 3'üncü dakikada yeni transferi iliç'le golü buldu... ilk yarıda etkin futbolunu sürdüren cimbom, 51'de yine iliç'le 2-0'a ulaştı... konya'nın 61'de penaltıdan tek golünü atan levent skoru tayin etti.

    süper ligin ikinci haftasında ise haftanın açılış maçında galatasaray, karşılaşmanın son dakikasında bulduğu golle, deplasmanda ankaragücü'nü 1-0 yendi.. 89. dakikada golü atan ümit karan, takıma adeta hayat verdi. gerets, karşılaşma için bir deplasman maçında bu kadar net fırsat yakalamalarına şaşırdığını belirterek, "iyi maç oldu" dedi.

    haftanın sürprizi diyarbakırspor karşısında 2 puan daha bırakan fenerbahçe oldu. mücadelede 2-0 yenik duruma düşen sarı lacivertli takım, 2-2'yi yakalayıp 1 puanı zar zor kurtardı.

    fenerbahçe, daha ilk iki haftadan, lider galatasaray'ın 4 puan gerisine düşmüştü. ama aziz yıldırım'ın gazete ve televizyonların spor basınlarına yerleştirdiği fenerbahçe kalemşörleri, sanki fenerbahçe 4 puan öndeymiş gibi davranıyor, daum'un yöneticileri uyararak, "bir iki maçta daha aynı tabloya hazırlıklı olun" dediğini, hazırlık döneminde takıma çok yüklendiği için ligin başında puan kayıplarına karşı sabırlı olmalarını söylediğini iddia ediyorlardı. bu haberleri "müneccim daum" manşetleri altında veriyorlardı. aynı gazeteciler galatasaray içinse, "gerets'in takımları 10.haftadan sonra düşüşe geçer. galatasaray'ın liderliği geçici." diyerek türk futbol seyircisinin algılarıyla oynamaya çalışıyorlardı.

    fenerbahçeli medyanın algı operasyonuna rağmen, ligin daha ikinci haftasından galatasaray'ın 4 puan gerisine düşmek aziz yıldırım'ın zaten kolay bozulmaya meyilli dengesini alt üst etmiş olmalıydı ki, fenerbahçe başkanı kameralar karşısına geçip akıllara durgunluk veren açıklamalarda bulundu.

    yıldırım, fenerbahçe'nin everton ile oynadığı hazırlık maçında bir taraftarın stadın dışından gelen bir kurşunla yaralandığını iddia etti. o günün teknolojisiyle, olimpiyat stadının dışından sıkılan bir merminin nasıl olup da o kadar yol kat ettikten sonra içeri doğru kavis çizip kapalı üst tribündeki bir taraftara, üstelik de ayağına saplanabileceğini hiç kimse anlayamadı.

    kendisi, mantıklı stratejiler izleyerek kulübüne repütasyon kazandırmak ve iyi izlenimler yaratmak varken, daha ligin ikinci haftasından "bazı kişiler fenerbahçeye ceza verdirmek için özellikle çaba sarf ediyorlar, disiplin kurulundakiler bu işe soyunmadan önce üzerlerindeki formaları çıkartmalılar" gibi kutuplaştırıcı açıklamalar yapmayı doğru buluyordu.

    işte galatasaray, şampiyonluk yarışında her öne geçtiğinde ya da rakibini yakaladığında, aziz yıldırım'dan böyle açıklamalar duyacak ve motivasyonu bozulmaya çalışılacaktı. ligde daha henüz ikinci haftaydı, ama kılıçlar kınından çoktan çıkarılmıştı. bundan sonra atmosfer çok daha gergin, çok daha kutuplaşarak devam edecekti...

    günler, haftaları kovalayıp takvim yaprakları sonabahar yaprakları bir bir koparken, ligde de eylül ayının sonuna geliniyordu. ligde oynadığı 7 maçta 6 galibiyet ve 1 beraberlik alan galatasaray, yoluna lider olarak devam ediyordu. eric gerets, takıma göz kamaştıran ofansif bir futbol oynatıyor, gole ihtiyacı olduğunda sasa ilic, hasan şaş, ümit karan, necati ateş ve hakan şükür'ü bir arada oynatmaktan çekinmiyordu. gerets, zaman zaman bu denkleme ligin sonlarında adı daha sık duyulacak hasan kabze'yi de dahil ediyordu. ve bu ofansif futbol sayesinde galatasaray; gaziantepspor ve sivasspor ile oynanan maçlardan son dakikalarda bulduğu gollerle önemli puanlar çıkarmıştı.

    ligin ilk 2 haftasında 2 beraberlik alan fenerbahçe ise bu süreçte beşte beş yapmış ve galatasaray'ı 2 puan geriden takibini sürdürüyordu. christoph daum'un şampiyonlar ligi'ni önemsemeyip sadece lige odaklanması, fenerbahçe'nin avrupa'daki maçlarda rezil olmasına yol açıyordu ve bu kulübün niçin aslan bir galatasaray olamayacağını da ortaya koyuyordu. vizyonununda avrupa başarısına yer vermeyen bir kulüp asla galatasaray gibi olamazdı.

    ligde bunlar yaşanırken, uefa kupası 1. turunda galatasaray, norveç temsilcisi tromsö'ye 77. dakikada yediği golle 1-0 mağlup oldu.. bataklık gibi sahada, kutuplardaki bir köy takımına 1-0 mağlup olan g.saray'ı hırs bastı. futbolcular "ali sami yen'e bekliyoruz. onları 5 golle uğurlayacağız" dedi. fakat bunlar pratiğe dökülemeyen, sadece söylemlerde kalan gaz alıcı sözler olmaktan öteye gidemeyecekti...

    eylül ayı biterken, trabzonspor teknik direktör şenol güneş, alınan kötü sonuçların ardından istifa etti. bordo-mavililer, güneş’in yerine sezon sonuna dek vahid halilhodzic’i getirdi. yaşanan bu hoca değişikliği ile trabzonspor, yarışta devre dışı kalan ilk takım oluyordu…

    30 eylül 2005... galatasaray, norveç temsilcisi tromsö ile yaptığı uefa kupası 1. tur rövanş maçında sahadan 1-1'lik skorla ayrılarak, ilk maçta yenildiği rakibinden rövanşı alamıyor ve uefa kupası'na veda ediyordu... türk medyasında bu haber “avrupa fatihi’nin ruhuna el fatiha” olarak veriliyordu. bir zamanlar, türk'ün gücünü avrupa'ya gösteren, 1989'da şampiyon kulüpler kupası'nda yarı finale çıkan, 17 mayıs 2000'de uefa'yı, 25 ağustos 2000'de süper kupa'yı ülkemize getiren, ve yine bir zamanlar milan'ı, real madrid'i sami yen'e gömen 'avrupa fatihi' artık 3. sınıf bir takım olan tromsö tarafından bile elenebiliyordu... galatasaraylı taraftarlar, mazinin o ihtişamlı takımlarını tanıyamaz olmuştu…

    tromsö maçının gözyaşları kurumadan, ertesi gün bu kez ligde yeni bir skandal yaşandı. bir cuma akşamı gerçekleşen bu olay öylesine küstah boyuttaydaki sadece galatasaray nezdinde değil, hemen hemen tüm futbolseverlerin kalplerinde derin yaralar açtı, tepkilerini çekti...

    ligin 8. haftasındaki 1 ekim 2005 konyaspor fenerbahçe maçında fenerbahçe, ilk yarıyı konyaspor karşısında 2-0 geride tamamlamıştı. maçın 71. dakikasında fenerbahçeli nicolas anelka, topu eliyle ağlara gönderdi ve skoru 2-1'e getirdi. konyasporlu futbolcuların yoğun itirazlarına rağmen hakem özgüç türkalp, golü geçerli kıldı. kalan dakikalarda 3 gol daha bulan fenerbahçe maçı 4-2 kazandı.

    konya'da maç sonrası isyan vardı. başkan şan, "anelka golü eliyle attı. galibiyetimiz milyonların önünde gasp edildi" dedi. konya'nın hocası aykut kocaman, soyunma odasında futbolcularına böyle kararların alındığı bir ülkede futbol adamı olmanın hiçbir anlamı kalmamıştır. görevim bitmiştir" açıklamasında bulundu. oysa o aykut kocaman'ın radara sadece kendi çalıştırdığı kulübün yakalanmasına içerlediğini ifade edeceği günler de gelecekti...

    daum maçın en çok tartışılan pozisyonu için "gördüğüm kadarıyla anelka, kaleci ile birlikte yükseldi. ama konyaspor kalecisi topa hakim olamadı ve anelka'ya çarpan top, gitti gol oldu" diye konuştu. hoş, daum "evet anelka golü eliyle attı" dese bile maç oynanmış ve bitmişti. yapanın yanına kar kalacaktı ama sadece bir süreliğine... ilahi adaletin tecelli edeceği günler kapıdaydı.

    ertesi gün oynanan maçta galatasaray, trabzonspor'u 4-1'le geçerek sekizinci maçında yedinci galibiyetini aldı. fenerbahçe-konyaspor mücadelesinde yaşananlar tromsö maçını unutturmuştu. öyle ki sarı kırmızılı futbolcular 2 ekim 2005 galatasaray trabzonspor maçına el değmemiş temiz bir lig istiyoruz pankartıyla çıktı. anelka'nın elle attığı golü protesto eden galatasaray başkanı özhan canaydın maça gelmedi. ama taraftardan o da nasibini alıyordu. tüm tribünler "özhan canaydın istifa" sloganlarıyla inliyordu.

    maç sonu konuşan eric gerets, g.saraylı taraftarların başkan canaydın'a yönelik protestolarını durdurmasını rica etti. gerets, "eğer canaydın ayrılırsa, ben burada kalamam" dedi. f.bahçe, konyaspor maçını seyretmedim ama malum pozisyonu en az 25 kere izledim. söyleyecek fazla bir şey yok. f.bahçe çok güçlü bir takım ve sezon sonuna kadar da öyle fazla puan kaybedeceklerini sanmıyorum. şampiyonluk için en büyük rakibimiz. ama mutlu sona biz ulaşacağız." diyerek son ana kadar asla pes etmeyeceklerinin mesajını verdi.

    anelka'nın elle gol attığı maçta, aziz yıldırım'ın fenerbahçe'nin ilk yarıyı 2-0 geride kapamasının ardından hakem odasını bastığı ve hakeme maçı doğru dürüst yönetmesi konusunda bağırdığı iddiaları medyaya yansıdı. yıldırım'ın 2 sene önce de mhk başkanını tehdit ettiği açığa çıkmıştı. aziz yıldırım konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyerek, 'fenerbahçe'nin menfaatleri için ben istediğimi istediğim şekilde uyarırım." dedi.

    aziz yıldırım, sokaktaki kavga kültürünü futbol yöneticiliğine taşıyarak, türk futbolunu farklı bir eksene oturtuyordu. o güne kadar hiç görülmemiş, ayıp karşılanan eylemlerde bulunarak, türk futbolunda seviyeli ve adil rekabet kavramının kabuğunu kırıyordu. onun gelecekte neler olabileceğini hiç düşünmeden açtığı bu yolda, ileri ki yıllarda hakem odaları basan, hakemleri rehin alan başkanlar, tribünde taraftar dövdürten yöneticiler, ağza alınmayacak küfürleri kameralar önünde sarf eden, sahaya inip rakip teknik heyeti dövmeye çalışan, protokol tribününden taraftar üzerine atlayan başkanlar görecekti türk futbolu. daha da ötesinde şike davaları yaşandığını görecekti türk futbolseverler. galatasaraylı bir spor yorumcusu o günlerde aziz yıldırım için "gelecekte türk futbolunun temeline dinamit koymuş adam olarak anılacaktır" değerlendirmesinde bulunuyordu.

    birkaç gün sonra, galatasaray ikinci başkanı ergun gürsoy, medyaya ilginç açıklamalarda bulundu. gürsoy, fenerbahçe'nin kendilerini ekonomik ve sportif anlamda geçtiğini, hem de bunu geriden gelerek başardığını söyledi. "5 sene boyunca avrupa'da ve ligde başarılı olmuş bir takımın, şimdi fenerbahçe'nin gerisinde olması seyircimizi etkiledi." şeklinde konuştu.

    gürsoy'a en sert tepki eski başkan faruk süren'den geldi. süren, "fenerbahçe ne yapmış ki bizi geçmiş? avrupa'da kupa mı kazanmış, dört sene üst üste şampiyon mu olmuş? bu nasıl bir açıklama?" ifadesini kullandı.

    sürekli olarak sarı-kırmızılı taraftarların eleştirilerine maruz kalan özhan canaydın, "bitirilmesi gereken projeleri" olduğunu ileri sürerek mart 2006'da yapılacak kongrede aday olacağını açıkladı...

    süper lig'in 9. haftasında oynanan 15 ekim 2005 kayseri erciyesspor galatasaray maçını galatsaray hakan şükür'ün 90+2'de attığı golle 2-1 kazandı. bu şekilde galatasaray sezon içinde uzatma golleriyle kazandığı puan sayısını 5'e yükseltti. gerets, erciyes maçından sonra "dokuzuncu maçımızda sekizinci galibiyetimizi elde ettiğimiz için mutluyum. takım üstün performans gösterdi. bazıları hariç" açıklamasında bulundu. gerets'in ilerleyen yıllarda anlattığı anılarında "bazıları" derken o günlerde paralarını alamadıkları için isteksiz oynayan ümit karan ve necati ateş'i kastettiği öğrenildi...

    g.saray sportif direktörü bülent tulun, erciyes maçı sonrası f.bahçe'ye taş attı: "biz maçlarımızı haysiyetli gollerle kazanıyoruz" dedi.

    fenerbahçe ise 9. haftayı ankaragücü'nü tartışmalı bir penaltı kararının ardından alex'in penaltıyı gole çevirmesiyle 2-1 yenerek galatasaray'ı takibini sürdürdü.

    fenerbahçe başkanı aziz yıldırım’ın tahkim kurulu üyelerine özellikle fenerbahçeli oyunculara verilen cezaları azaltmaları yönünde baskı yaptığı, hatta tehdit mektubu yazdığı iddiaları gündem oldu. fenerbahçe başkanı, 'tehdit mektubu' iddiaları için "ben niye mektup yazdırayım. ben 'siz yanlış yapıyorsunuz’ diye yüzlerine söylüyorum zaten." diyerek tahkim kuruluna müdahalede bulunduğunu doğruladı. yıldırım konuşmasını bitirirken, 'tahkim değişecek, futbol federasyonu şimdilik kalabilir' cümlesini sarf etti.

    aziz yıldırım’ın söylemlerinin ardından 7 üyeli tahkim kurulu'nun 6 üyesi istifa etti. tahkim kurulu hükmünü yitirdiği için, en az bir ay süreyle disiplin kurulu son karar mercii olacaktı..

    öte yandan aziz yıldırım’la iligili yurt dışından da şikayet geldi. schalke 04 başkanı gerhard rehberg, f.bahçe ve aziz yıldırım'ı yerden yere vurdu. rehberg, istanbul'da f.bahçe ile yaptıkları maçta f.bahçe'nin kendilerine kötü davrandığını ileri sürdü. rehberg, aziz yıldırım'ın kendisine nezaketsiz davranışlar gösterdiğini, menajer rudi ashauer'in tokatlandığını, bayan konukların ise maç sonrası dakikalarca bekletildiğini iddia etti.

    galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, sporda bir terör ortamı yaratılmak istendiğini söyledi. mecidiyeköy'deki galatasaray binası'nda bir basın toplantısı düzenleyen canaydın, tahkim kurulu'nda yaşanan olaylar nedeniyle sert ifadeler kullandı. canaydın, “dün yayınlanan bir gazetede konunun muhatabı olan bir üst yönetici, 'tahkim değişecek, futbol federasyonu şimdilik kalabilir' diyor, bunun anlamı nedir? bu ülkede herkes, her kulüp, her insan haddini bilmelidir. spor kurumlarının üyelerinin ne zaman ve nasıl değişeceğine kim karar veriyor? bu ülkede yasalara uymamanın cezası yok da, ödülü mü var? bu gücü nereden alıyorlar? soruyorum, gücü yetenin iktidar olduğu bir spor düzeni mi? yoksa adaletin ve eşitliğin olduğu bir düzen mi? sporun nihai karar organı tahkim kurulu'nun adeta baskı ve tehditlerle istifaya zorlanması sporumuzdaki bütün dengeleri bozmuştur. bunu yapanlar sonucuna katlanacaktır. sporda bir terör ortamı yaratılmak isteniyor. yaratılan bu ortam sporcular, hakemler dahil herkesi etkisi altına almıştır.'' dedi. konuşmasının sonunda ilginç bir cümle kuran canaydın, fenerbahçe'ye taş atarak, ''legal olmayan başarılar kalıcı değildir. tüm yetkilileri bir kez daha göreve davet ediyorum'' ifadesini kullandı.

    gençlerbirliği başkanı ilhan cavcav, aziz yıldırım'ın her federasyon seçiminde ağırlığını koyduğunu ve istediği adamları yönetime seçtirdiğini öne sürdü.

    aziz yıldırım’ın türk futbolundaki herkesi sindirme çabalarına bir tepki de beşiktaş başkanı yıldırım demirören’den geldi. "aziz yıldırım herkese sorular soruyor. şimdi ben soruyorum. kadıköy'de 4-3 yendiğimiz maçtan önce federasyonun hangi yöneticisiyle beraberdi? türk futbolu sağduyuya ihtiyaç duymaktadır. agresif davranışlar sergilemek ve karşınızdakileri böyle bir ortama çekmeye çalışmak doğru değildir. böyle oyunlara gelmeyeceğiz" dedi.

    aziz yıldırım, yöneticisi kutlualp'den istifa etmesini istedi. tüm yönetim kurulu üyelerinin içinde hakan bilal kutlualp'e, ''ben seninle çalışmam arkadaş, bunu bil. onun için senin ayrılman lazım buradan. karar senindir, ama senin olduğun yerde hiçbir yönetim kuruluna aziz yıldırım girmez'' dedi. işin perde arkasında aziz yıldırım'ın, istifaya davet ettiği kutlualp'i aslında iki yıl önce ihraç etmek istediği, ancak mali nedenlerle ertelediği ortaya çıktı.

    kutlualp’in de yıldırım’a "siz ailece fenerbahçe'yi tekeliniz altına almaya çalışıyorsunuz, ama bu olamaz. fenerbahçe hepimizin" dediği öğrenildi. bu söylemin ardından da istifasını açıkladı. istifasında kutlualp, "o koltukta kalmak için başkana biat edeceksin. buna onurum izin vermezdi" dedi.

    kutlualp’in söyleminde geçen tekeline alma olayı sadece fenerbahçe için geçerli değildi. aziz yıldırım’ın asıl hedefi türk futbolunu tekeline almaktı, ve artık o hedefine hiç olmadığı kadar da yakındı…

    süper lig’in 10. haftasın yapılan maçta galatasaray, denizlispor ile 1-1 berabere kaldı. malatya’yı deplasmanda 3-0’la geçen fenerbahçe ise galatasarayla puanını eşitledi ve averajla birinci sıraya yükseldi.

    süper lig’in 11. haftasında galatasaray gençlerbirliği’ne 2-1 mağlup olarak namağlup ünvanını kaybetti. rakibi fenerbahçe ise, g.antep önünde zorlandı ama 90+2'de gelen alex'in penaltısıyla 3 puanı kaptı. görüldüğü gibi aşağı yukarı fenerbahçe’ye her maç penaltı kullandırılıyordu… bu sonuçlarla, fenerbahçe 3 puan farkla galatasaray’ı geçip liderliğe devam etti.

    yiğit şardan, mart 2006’da yapılacak galatasaray başkanlık seçiminde aday olacağını açıkladı. şardan, özhan canaydın'a yaptığı sert muhalefetle ve mevcut yönetimle defalarca ters düşmesiyle tanınıyordu. genç iş adamı daha önce cansun yönetiminde görev almıştı. başkan canaydın, şardan’ın adaylığı ile ilgili, "galatasaray demokratik bir kulüptür. aday çıkarsa kozumuzu seçimde paylaşırız" diyerek sandığı işaret etti.

    ve ligde ekim ayı biterken, beşiktaş teknik direktörü rıza çalımbay da görevinden istifa etti. çalımbay’ın yerine fransız teknik direktör jean tigana getirildi. yaşanan bu teknik direktör değişikliği ile birlikte beşiktaş da yarışta devre dışı kalmıştı. onlar şanslarını artık türkiye kupası'nda arayacaklardı. böylece, galatasaray ve fenerbahçe, şampiyonluk mücadelesinde başbaşa kalıyorlardı... bundan sonra sertliğin dozu daha da artacaktı...

    fenerbahçe kulübü başkanı aziz yıldırım, türk futbolunda uygulanan yabancı oyuncu sınırlamasını eleştirerek, ''önümüzün açılmasını istiyoruz. yabancı sınırı tamamen kaldırılsın'' dedi. fenerbahçe'yi dünya kulübü olma yolundaki hedeflerine ulaştıralım. ama bu şartlarda zorlanacağız. ilgili mercilerden yardım istiyoruz. gelecekte anelka gibi oyuncuların türkiye'ye gelebilmesi için yabancı sınırının mutlaka kalkması lazım. çünkü alacağınız 11 oyuncunun hepsi bir anelka olmayabilir. fakat hiç değilse 5-6'sı anelka, alex, appiah tipinde olur. o zaman kaliteyi getiririz.'' şeklinde konuştu. oysa aynı aziz yıldırım yıllar sonra 5+0+3 ve 6+0+4'ün uygulanması için kıyametleri kopartacak, ünal aysal ve galatasaray'ın yabancı sınırı kaldırılsın isteklerine en sert muhalefeti yürüten isim olacaktı. esen rüzgara göre yön değiştiriyordu çünkü, amacı türk futbolu değil, kendi koltuğunun ve gücünün istikbaliydi...

    galatasaray kulübü asbaşkanı ve basın sözcüsü turgay kıran, mart ayındaki kongrede başkan özhan canaydın ile birlikte çalışmayacağını açıkladı. "mart ayında başkan adayı olacak mısınız?" sorusuna kıran, “elbette” yanıtını verdi. galatasaray kongrelerinin kadrolu adayı da başkanlık yarışına bu şekilde dahil olmuş oluyordu.

    galatasaray üniversitesi rektörü ve divan kurulu üyesi duygun yarsuvat, "kulüp sokağa düşürüldü" çıkışında bulundu. başkan canaydın da "bu sözleri şahsıma hakaret olarak algılıyorum" dedi ve bazı üyeler, taraftarı bana karşı kullanıyor ama ben yılmayacağım" şeklinde konuştu.

    canaydın, gerets'i çağırdı ve "fener'i yenin başımız ağrımasın” dedi. "yönetim olarak çok zor günler geçiriyoruz. hem tribünün, hem divanın bize eleştirileri var. camianın başarısızlığa tahammülü kalmadı. önümüzdeki 5 maçı kayıpsız atlatmalıyız. özellikle fenerbahçe maçını kazanmalıyız. yoksa hem senin hem benim başımız ağrır" diyerek belçikalı hocayı üstü kapalı şekilde uyardı. başkan'ın bu sözleri üzerine belçikalı teknik adamın, "bize güvenin. size galibiyet sözü veriyorum.” şeklinde cevap verdiği öğrenildi.

    başkan özhan canaydın ile galatasaraylı iş adamı ünal aysal, levent'te bir restoranda bir araya geldi. randevuya iki taraf da eşleriyle gelirken, zirvenin ana konusu ünal aysal'ın yönetime girmesi ve aig hisseleriydi. özhan canaydın, yüzde 21.05'lik hisseyi 32.5 milyon dolar ödeyerek aig'in elinden alan ünal aysal'a, hisseleri galatasaray'a kazandırmak için teklif sundu. canaydın, bir belçika bankasından alınacak kredi ile aysal'ın parasını ödemeyi planladığını söyleyip ünal aysal'a yeni oluşturacağı yönetimin ikinci başkanlığını teklif etti. ünal aysal, “teşekkürler ama galatasaray için benim zamanım henüz gelmedi” diyerek bu teklifi reddetti. ilk seçimini terim’i geri getirme vaadiyle, ikinci seçiminiyse "fatih terim'i yolladım bana bir şans daha verin” diyerek kazanan özhan canaydın, kendisini bu seçimde de kurtaracak güçlü bir figür arayışındaydı. ilk hamlesi ünal aysal’dan istediği yanıt alamamıştı. ama canaydın, yakında kendisine seçim kazandıracak yöneticiyi bulacaktı. üstelik o kişi hiç kimsenin yabancı olmadığı bir isimdi…

    ligin 15. haftasında ali samiyende oynanacak derbi günü geldi çattı. 27 kasım 2005 günü galatasaray, rakibini yenip puanlarını eşitlemenin, fenerbahçe de rakibini yenip farkı 6 puana çıkararak zirvede yalnız kalmanın hesaplarını yapıyordu. maç öncesi yorumcular, fenerbahçe’nin 5 yıldır mecidiyeköy’de kazanamadığını ve artık fenerbahçe’nin bu statta kazanmayı hak ettiğinden dem vuruyorlardı.

    27 kasım 2005 galatasaray fenerbahçe maçına kontrollü başlayan ve öncelikle fenerbahçe'nin ataklarını durdurmaya çalışan galatasaray, geliştirdiği hazlı ataklarda gol bulmayı amaçladı. ev sahibi ekip, orta alan mücadelesi biçiminde geçen maçın ilk bölümünde tutuk gözükmesine karşın, yakaladığı pozisyonlarla gole yaklaşan taraf oldu. ama nafile… takımın şansı yine fener’e tutmamıştı. 45. dakikada hasan şaş'ın rakip alanda kaptırdığı topu ileriye gönderen appiah'ın pasına koşan nobre, ileri çıkan kaleci mondragon'un üzerinden topu aşırtarak filelere gönderdi ve maçın skorunu tayin etti: 1-0.

    fenerbahçe, deplasmanda galatasaray'ı 1-0 yenerek en yakın takipçisiyle puan farkını 6'ya çıkarırken, ligde üstü üste on ikinci kez haftayı galibiyetle kapatıyordu. galatasaray zaferini ali sami yen'e konuk gelen taraftarı ile kutlayan f.bahçeli oyuncular, şampiyonluk havasına şimdiden girmiş gibi görünüyorlardı. oysa son gülenin iyi güleceği günler yakındaydı.

    medyaya göre son 2 yılın şampiyonu fenerbahçe, bu maçla galatasaray'a 6 puan fark atıp liderliğini sağlamlaştırmıştı. "avrupa'da olmasa da türkiye'de kral benim" demişti. bu söylenenler çok normaldi aslında. tacını takmadan kral olmak, ancak galatasaray dışındaki takımlara özgü bir davranıştı zira…

    gerets “f.bahçe şanslıydı. 6 puan önemli değil, farkı kapatacak güçteyiz." diyerek herhangi bir takımı şampiyon ilan etmek henüz çok erken olduğunu söylüyordu. zaman eric gerets’i son derece haklı çıkaracaktı.

    derbi sonrası cimbom'da dört futbolcu ocakta ayrılmak istediğini yönetime bildirdi. ümit karan, rigobert song, hasan kabze ve marek heinz ücretlerini alamamalarını gerekçe göstererek gitmek isteklerini ifade ettiler.

    f.bahçe'de daum, kulübün hedefinin "5 yıl üst üste şampiyonluk “ olduğunu ifade etti. daum’un futbolcularına “şu anda türkiye’de en çok üstü üste alınan şampiyonluk sayısı dört. ama biz bu istatistiği tarihe gömüp kendi rekorumuzu oluşturacağız.” dediği öğrenildi. ne var ki, alman hoca, sıcak bir bir mayıs akşamı aziz yıldırım tarafından yaka paça kovulurken, bu hayallerine veda etmek durumunda kalacaktı. hem de cümle aleme ibret olurcasına…

    f.bahçe'nin şampiyon ilan edilmesine tepki gösteren sarı-kırmızılı futbolcular mutlu sona ulaşma sözü verdi.

    süper lig'in 15'inci haftasının açılış maçında fenerbahçe ile trabzonspor 2-2 berabere kaldı. bu sonuçla sarı lacivertli takım, haftalardır süren galibiyet serisini devam ettiremedi. aynı hafta galatasaray ise ankaraspor'u deplasmanda 2-1 yendi.

    fenerbahçe'nin hocası daum, idmanlarda çalıştıkları takım oyunlarını maçlara yansıtamadıklarını ve oyuncularının bireysel arayışlar içine girip bencilce davrandıklarını ifade etti. fenerbahçe medya tarafından güllük gülistanlıkmış gibi sunulmaya çalışılsa da perde arkasında futbolcular arasında kuyu kazmalar, aziz yıldırım’ın sürekli daum’a müdahele etmesi gibi durumlar yaşanıyordu.

    eric gerets ise ankaraspor maçı sonrası, “uydurma bir penaltıyla geriye düştük. neyse ki canlandık ve galip geldik. şampiyonluk şarkısı henüz bitmedi” dedi.

    fenerbahçe şampiyonlar ligi gruplarında sonuncu olarak avrupa’ya veda etti. daum, kameralara karşı mutlu bir yüz ifadesiyle “bizim amacımız zaten türkiye ligi’nde şampiyon olmak. artık avrupa’da seneye, 100. yılımızda başarıdan başarıya koşacağız” değerlendirmesinde bulundu. öyle olsa bile herr daum bunu göremeyecekti. avrupa’da başarı geldiğinde fenerbahçe’nin başında christoph daum değil, arthur zico bulunuyor olacaktı.

    aziz yıldırım, takımının her zaman olduğu gibi yine avrupa’ya erkenden veda etmesine çok öfkelendi. yakın çevresine “dünya kadar para harcıyoruz, yine de onları yakalayamıyoruz” dediği öğrenildi. yıldırım’ın onlar dediği galatasaray’dı ve “türk olmayan takımları yenmek” hedefiyle kurulan, genlerinde avrupa’da başarılı olmak arzusu bulunan bir takımı, para harcayarak geçemezdiniz. hele aziz yıldırım gibi, hedefi sadece galatasaray’ı geçmek olan bir başkanla bunu asla başaramazdınız. çünkü başarı her zaman başkalarının ne yaptığına aldırış etmeden, inanmak ve motive olmaktan gelirdi.

    kulüpler birliği başkanlığı'na fenerbahçe hariç tüm kulüplerin desteklediği özhan canaydın seçildi.

    galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, süper lig'de şampiyonluk yolundaki en büyük rakipleri fenerbahçe lehine ve kendi aleyhlerine verilen hakem hatalarını barkovizyon gösterisiyle yeniden basın mensuplarına izlettirerek eleştirilerde bulundu. ''görüntüleri hep beraber izledik. tesadüfler hep aleyhimize. bunlar normal mi diye soruyorum? acaba bu yaşananları normal olarak görüyor musunuz?'' diyerek, fenerbahçe’nin oluşturduğu korku düzenini eleştiriyordu.

    şükrü saracoğlu stadı'nın yenilenmesiyle f.bahçe'nin tribün gelirleri 35 milyon $'a ulaştı. başkan yıldırım, bu parayla biri stoper, biri golcü iki süper yabancı alacağını duyurdu.

    süper lig'de 2005'in son derbisinde, 10 aralık 2005 galatasaray beşiktaş maçında galatasaray, 2 kez yenik duruma düştüğü karşılaşmada beşiktaş'ı 3-2 yendi. mücadelenin henüz 2. dakikasında yenik duruma düşmesine karşın toparlanarak necati'nin ayağından bulduğu golle eşitliği sağlayan sarı-kırmızılılar, savunmadaki futbolcu paylaşımı hataları nedeniyle yine bir köşe vuruşunda 2. golü yemekten kurtulamadı. ümit karan ve iliç ile önemli fırsatlar yakalamasına karşın bir türlü beraberlik golünü bulamayan galatasaray, devreyi 2-1 yenik kapatmak zorunda kaldı. sarı-kırmızılılarda, kart cezası nedeniyle derbi maçta forma giyemeyen tomas'ın yokluğu da savunmadaki hatalar nedeniyle hissedildi. ikinci yarıya daha atak başlayan galatasaray, iliç ile üst üste bulduğu 2 golle öne geçmeyi başardı. orta alanını daha kalabalık tutan sarı-kırmızılılar, rakibinin kolay atağa kalkmasını önlerken, yaptıkları pas hataları nedeniyle pozisyon üretmekte de sıkıntı yaşadılar, ancak skor avantajını kullanarak mücadeleden 3-2 galip ayrılmasını bildiler. sasa ilic, golü koklama konusunda ne kadar kurnaz bir futbolcu olduğunu, cümle aleme göstermişti…

    g.saraylı futbolcular, beşiktaş galibiyetini soyunma odasında şampanya patlatarak kutladı. gerets de futbolcularına tek tek teşekkür etti.

    aynı hafta fenerbahçe, kayseri erciyesspor'u önder, alex ve tuncay'ın golleriyle 3-0 mağlup etti.

    futbol federasyonu başkanı levent bıçakcı, 19-20 ocak 2006’da yapılacak futbol federasyonu olağanüstü genel kurulu'nun ilk maddesinin ''seçim yapılsın mı, yapılmasın mı?'' olacağını, genel kurulun ''seçim yapılmasın'' diye bir karar vermesi durumunda, seçimin yapılmayacağını açıkladı.

    ünal aysal'daki sportif aş hisselerinin g.saray kulübü'ne dönüşü gerçekleşti. galatasaray yönetimi, iş adamı ünal aysal'ın elindeki galatasaray sportif aş hisselerini dexia bankası aracılığıyla geri aldı. kulüp tarafından, 23.5 milyon $'lık krediyi veren dexia'ya ödemenin beş yıl boyunca temettüden yapılacağı açıklandı.

    g.saray'daki bitmeyen para krizi sonunda büyük bir isyana yol açtı. yönetimin 3 aydır "ha bugün, ha yarın ödeme yapacağız" diye oyaladığı futbolcular, aralarında ayrım yapılıp, bazı isimlere para verildiğini öğrenince ayaklandı. kayseri maçına gitmeme tehlikesi, başkan canaydın tarafından önlendi.

    son olarak beşiktaş derbisi öncesi paraların ödeneceği sözüyle kritik maça motive edilen futbolcular, günlerce verilen sözün tutulmasını bekledi. ancak hesaplara herhangi bir para yatırılmazken, teknik direktör gerets ve kaleci mondragon'a ödeme yapıldığı haberi florya'da yayıldı. kamptaki futbolcular, ayrıca isimleri gizlenen birkaç yerli oyuncuya da para verildiğini öğrendi. bunun üzerine aralarında konuşup, kayseri deplasmanına gitmeme kararı aldılar.

    gerets'e çekilen bu rest, yönetici fatih gökşen'e ulaştı. gökşen kampa gelerek "hesaplarınıza paraları kayseri maçı sonrası yatıracağız" diye söz verdi. ancak daha önce verilip tutulmayan sözleri hatırlatan futbolcular teklifi kabul etmedi. gökşen, olayı başkan canaydın'a telefonla "durum vahim" diye aktardı.

    canaydın, telefonla futbolculara ulaşıp, bu kez "başkan garantisi" verdi. kayseri maçından hemen sonra para verileceği yolunda yeniden söz alan oyuncular, deplasmana gitmeye karar verdi ancak yabancılar, yönetime "yine ödeme yapmazsanız ikinci yarıda yokuz" diye rest çekti.

    süper ligde ilk yarının son haftasında galatasaray, kayserispor'u necati, ümit karan ve cihan'ın golleriyle 3-1 mağlup etti. fenerbahçe de, denizlispor'u semih (4), appiah, aurelio'nun golleriyle 6-2 yendi. böylece galatasaray, ilk devreyi lider fenerbahçe’nin 4 puan gerisinde kapatmış oluyordu.

    ertesi gün hemen hemen tüm medyada fenerbahçe’nin %58 ihtimalle şampiyon olacağı haberleri çıktı. onlara göre lig tarihinde 45 sezonda ilk yarıyı lider bitiren takım, 26 kez sezonu şampiyon tamamladığı için, fenerbahçe çok avantajlı durumdaydı. bu istatistiğe göre ilk yarının ikincisi 15 kez sezonu şampiyon tamamladığı için galatasaray'ın şampiyon olma ihtimali de % 33.5 olarak ortaya çıkıyordu. istatistiklere fazla aldanmamak gerekirdi oysa…

    galatasaray’ın eski yöneticilerinden fatih altaylı, galatasaray’ın, ölüsünün 500 trilyon edecek dev bir şirket olduğunu, 62 milyon dolarlık borç yüzünden sıkıştığı söyleniyorsa, dünyada batık olmayan şirket olmayacağını belirterek “galatasaray batıyor” söylemlerinin medyanın uydurması olarak değerlendirdiğini ve buna itibar edilmemesi gerektiğini açıkladı.

    tromsö maçı sonrası "canaydın olmazsa, ben de olmayabilirim" diyen gerets, son gelişmelerin ardından "kontratım şahıslarla değil, galatasaray’la. önümüzdeki sezon da buradayım" şeklinde konuştu.

    federasyon başkan adaylığı için istanbul'da bir zirve yapıldı. kulüpler birliği ve g.saray başkanı özhan canaydın, beşiktaş başkanı yıldırım demirören ve eski tff başkanı haluk ulusoy'un katıldığı toplantı 6 saat sürdü. adaylığı "federasyon başkanı üniversite mezunu olmalı yasası" ile engellenen haluk ulusoy, anayasa mahkemesi’nin bu yasayı iptal edeceğine inandığı için aday olabileceğini düşündüğünü belirtti.

    futbol federasyonu başkanlığı'na adaylığını açıklayan ayhan bermek, 19-20 ocak tarihlerinde yapılacak olağanüstü genel kurulda seçilme şansını, genel kurul delegelerinin sonuçlandıracağını söyledi.

    f.bahçe başkanı aziz yıldırım, şok açıklamalar yaptı. taraftar gruplarıyla ilgili konuşurken "fener'de tek reis var o da benim" dedi. f.bahçe başkanı, 100. yıl başarı planını da oluşturdu. hedefini; her sezon bir yıldız transferi, 5 sene üst üste şampiyonluk, şampiyonlar ligi'nde final ve amatör branşlarda atılım olarak belirlediğini anlattı.

    g.saraylı futbolcular paralarını yine alamadı, çekler karşılıksız çıktı. sinirli oldukları gözlenen sarı-kırmızılıların, 3 ocak'ta toplanarak ortak bir tavır belirleyecekleri öğrenildi. bunu duyan teknik direktör eric gerets “futbolcularım paralarını almadan maçlara konsantre olamayacaklarına göre ben bu şartlarda nasıl başarılı olacağım ki?” diyerek çileden çıktı.

    almanya'nın schalke 04 takımının galatasaray teknik direktörü eric gerets'i transfer etmek istediği gündeme bomba gibi düştü. noel için ülkesinde olan gerets, teklifi doğruladı.

    gerets, galatasaraylı yöneticilerin yüreklerini su serpti. ülkesinde tatilde olan belçikalı teknik adam, yöneticiler ile telefonla görüşerek, schalke’nin kendisini istediğini doğruladı, ancak galatasaray’da iki yıl daha kalacağını söyledi. galatasaray’a gelirken, uzun vadeli planlar yaptığını belirten gerets’in, “ödemelerdeki gecikmeler ya da schalke 04’ün bana yaptığı teklif bu planlarımı değiştirmeme neden olamaz” dedi.

    adnan polat, "galatasaray için 100 gönüllü 100'er bin dolar bağış yapsa acil olan sorunlar bir nebze çözülmüş olur. kabul ederseniz bunu ben başlatayım." diyerek mali krize bir çözüm önerisi getirdi.

    tatilini ailesiyle birlikte brezilya'da geçiren fenerbahçeli futbolcu alex de souza, 2006 yılı için en büyük beklentilerinin fenerbahçe'nin türkiye'de iki kupayı da alması olduğunu söyledi. fakat bu hayalleri mayıs ayında boşa çıkacaktı.

    g.saray başkanı özhan canaydın, dün florya tesisleri'ne giderek teknik direktör gerets'le özel bir görüşme yaptı. görüşmenin konusu ise doğal olarak futbolcuların ödenmeyen paralarıydı. başkan canaydın, belçikalı teknik adama, size ve futbolculara karşı mahcubuz. ancak beklenmedik olaylarla karşılaştık. ödemelerde gecikme oldu. bu sorunu en kısa zamanda çözeceğime emin olabilirsiniz. bu zamana kadar fedakârlık yaptınız. biraz daha istiyorum" diye konuştu.

    belçikalı teknik adam ise bu konuda kendisinin hiçbir zaman sorun olmayacağını söylerken, ben beklerim. ama takım şampiyonluğa oynuyor. kafalarının rahat olması gerekiyor. son zamanlarda takımda konuşulan tek konu para... bu hoş bir durum değil ama neyse ki onlar bunu sahaya hiç yansıtmadılar. ancak bu sorun giderek kendini hissettirmeye başladı. özellikle verilen sözlerin tutulmamasından rahatsızlar. bazı yabancılarımızı bu yüzden kaybedebiliriz. durumunuzu biliyorum. bu yüzden transfer bile istemedim. ama bu sorunu bir an önce çözün artık" diye konuştu.

    galatasaraylı futbolcular antrenmanda uzun aradan sonra şarkı söyledi. söylenen şarkı yönetime taş atıyordu "para, para, para. varlığı bir dert, yokluğu yara." ekonomik sorunlar, sarı kırmızılı kulüpte her şeyin ama her şeyin önüne geçmişti…

    federasyon başkanı olacak kişinin üniversite mezunu olmasını şart koşan kanuna chp'nin yaptığı itirazı görüşen anayasa mahkemesi, "futbol federasyonu başkanlığı için üniversite mezunu olma'' şartını arayan yasa hükmünü iptal etti ve yürürlüğünü durdurdu. bu kararla başkan adaylığı için adı geçen lise mezunu haluk ulusoy'a adaylık yolu açılmış oldu.
    tff başkanı seçimi öncesinde en belirleyici kurum haline gelen kulüpler birliği toplantısında "haluk ulusoy yeniden başkan olsun" kararı çıktı. yaşanan bu gelişme sonrası haluk ulusoy, özellikle galatasaray ve beşiktaş’ın kendisinden yana tavır koymasının ardından tff başkanlığına aday olduğunu açıkladı.

    fenerbahçe’de yakın çevresine görevi bırakacağını fısıldayan daum'u başkan aziz yıldırım'ın "100. yılda da takımın başında olmanızı istiyoruz" diyerek yumuşattığı ortaya çıktı.

    canaydın, parası ödenmeyen yabancıların fifa'ya başvurup kulübün başını ağrıtmaması için formül arayışına girdi. amaç; ikinci bir ribery faciası yaşanmasını önlemekti. futbolcularına verdiği çekleri ödeyemeyince, başkan canaydın iş adamı ünal aysal'ın kapısını çaldı. aysal, borç olarak kulübe 1,5 milyon dolar verdiğini söyledi.

    galatasaray'da başkan adayı yiğit şardan, "özhan canaydın'ın gitme zamanı gelmiştir. gençlerin önü açılsın". dedi. galatasaray bir dünya markası. üstelik bu markanın önemli gayrimenkulleri var. riva, galatasaray adası, florya ve kalamış gibi. bunları satmak kaçınılmazsa satılır. ama en verimli şekilde satmak lazım. yönetimde güven boşluğu var" diyerek başkan olursa galatasaray’ı düze çıkaracağını ifade etti.

    cimbom'da futbolculara ödeme yapıldı. yönetim, paraları ödeyerek, kadroda olası çözülmelerin önüne geçmeyi başardı..

    siyasetin futbolun iliklerine kadar işlediği ortaya çıktı... haluk ulusoy'u istemeyen akp hükümetinin, tff başkanlığı seçimlerinde tüm gücüyle ayhan bermek'i desteklediği ve tff seçimlerine hasan doğan aracılığı ile müdahale ettiği anlaşıldı. 2004 temmuz'unda haluk ulusoy, federasyon başkanlığına yeniden adayı olmayınca, levent bıçakcı-hasan doğan yönetimi, siyasetin desteğiyle başa gelmişti. şimdiyse ayhan bermek-hasan doğan üzerinden tff’ye egemen olmak isteyen hükümete karşı anamuhalefet partisi chp’nin anayasa mahkemesi üzerinden haluk ulusoy’un önünü açmasıyla futbola bütünüyle siyaset bulaşmıştı. bu, karanlık bir devrin başlangıcıydı aslında. futbolda bir daha asla siyasetsiz bir dönem olmayacaktı…

    futbol federasyonu seçimlerine 5 gün kala sessizliğini koruyan f.bahçe, sürpriz yapıp ayhan bermek’i destekleme kararı aldı. seçimden sonra, başbakan recep tayyip erdoğan'ın isteği üzerine fenerbahçe kulübü'nün ayhan bermek'e oy verdiği' ortaya çıktı.

    19 ocak 2006’da yapılan seçimlerde başkanlık yarışını haluk ulusoy kazandı.. genel kurulda başkanlık için yarışan iki adaydan haluk ulusoy, 211 geçerli oydan 109'unu, ayhan bermek ise 102'sini aldı. ulusoy, seçimin ertesi günü görevi levent bıçakcı'dan devraldı.

    süper lig'in ikinci yarısının açılış maçında f.bahçe, g.birliği'ni 3-0 mağlup etti ve 18. maçından 15. galibiyetini elde etti. haftanın asıl sürprizi ise konya’da yaşandı. galatasaray, süper lig'in ikinci yarısındaki ilk maçında konyaspor'u deplasmanda genç futbolcusu aydın yılmaz'ın 90+1'de attığı golle 1-0 mağlup etti. konya'da 6 asından yoksun mücadele eden sarı-kırmızılı ekip, maçın son saniyelerinde altın değerinde bir 3 puan kazandı. galatasasaray’ın aldığı bu üç puan, şampiyonluk yarışındaki kırılma anlarından biriydi…

    aydın yılmaz, attığı gol sonrası bir anda geleceğin figo’su ilan edildi. türk futbolseverlerin spor insanlarını tek maçta göklere çıkarma ya da tek maçla yerin dibine sokma alışkanlığı yine baş göstermişti ve bu alışkanlık, çok geçmeden genç aydın’ın başını da yiyecek, o futbolcu beklenen çıkışı asla gerçekleştiremeyecekti.

    özhan canaydın'ın başkan olmasında büyük rol oynayan galatasaray camiasının en önemli isimlerinden inan kıraç, verdiği bu destek yüzünden büyük pişmanlık yaşadığını ifade etti. kıraç basına verdiği demeçte "galatasaray'ın başına gelecek arkadaş beş yıl şampiyonluğu unutacak. bu sürede sağlam temeller atılacak. aksi takdirde kulüp asla düzlüğe çıkamaz ve yok olur” şeklinde konuştu. kıraç’ın bu açıklamada yaptığı “şampiyonluğu unutup kulübü düzlüğe çıkarma” işi, bir sonraki başkan adnan polat’a miras kalacaktı.

    g.saray başkanı özhan canaydın, lig tv'de katıldığı 2'ye 1 programında f.bahçe camiasına yüklendi. g.saray başkanı, "inşallah hep g.saray'ın başında kalır" diyen f.bahçeliler için, "bu nasıl bir espri... benimle dalga geçenlerle sonuna kadar savaşacağım. bir gün bunun hesabını verecekler. ben de aziz yıldırım'ın seçimleri kazanıp görevinin başında kalmasını isterim" diye konuştu. aziz yıldırım’ın görevinin başında kalmasının istendiği günler gelecekti elbette. ama bu özhan canaydın’ın başkanlığında olmayacaktı…

    g.saray için canlı yayında para toplandı. eski yönetici ve iş adamı adnan polat'ın başlattığı "1500 kişiden 100 bin dolar" kampanyasında 2 milyon 400 bin dolar birikti. polat, star'da katıldığı son nokta" programında g.saray caimasına seslendi ve yardım isteğinde bulundu. canlı yayında kampanyaya destek verenler arasında adnan polat, ünal aysal, selahattin beyazıt, cemal özgörkey, oğuz çarmıklı, ayşe gürsoy, ali kazaz, orhan yüce, engin karaşin, 1905 gsyiad, nevzat kalkan ve tevfik öze gibi isimler yer alıyordu. bu arada almanya'dan telefonla yayına katılan ve ismini açıklamayan bir kişi de g.saray'a 500 bin dolar bağışta bulundu. birkaç güne kadar 12 milyon dolar toplayacaklarını belirten polat, "bu parayla öncelikle fifa'ya olan borç ödenecek. daha sonra ise futbolcuların alacakları verilecek" dedi. öte yandan telefonla yayına katılan ünal aysal'a "futbolculara yapılacak ödeme için 1.5-2 milyon dolar verdiğiniz söyleniyor doğru mu?" sorusuna "kısmen ben verdim. ben ve bir de g.saraylı bir abimiz verdi" yanıtını verdi.

    hatırlıyorum da, o günlerde bu yardım kampanyasıyla fenerbahçeli ve beşiktaşlı taraftarlar nasıl da alay ediyor, gülüp eğleniyorlardı. yıllarca yaşadıkları galatasaray kompleksinin kinini kusuyorlardı. 4 sene üst üste şampiyon olmuş, uefa kupasını, uefa süper kupasını almış bir takımı yıllarca kıskanarak izlemenin verdiği psikolojik bozukluğu açığa çıkarıyorlardı kendilerince. kurt kocayınca köpeklerin maskarası olur misali, akıllarınca galatasarayla eğleniyorlardı. oysa birkaç yıl içinde devran dönecek, galatasaray yeniden zirveye otururken, o taraftarların takımlarının yöneticileri, “feda”, “fenerol”, “yandex’e gir robben’i getir”, “bırakmam seni” gibi yardım kampanyaları ile batık kulüplerini kurtarmanın derdine düşeceklerdi. atalar boşuna konuşmaz. sahi ne demişlerdi: keser döner sap döner, gün gelir hesap döner, son gülen iyi güler…

    adnan polat'ın başlattığı kampanya büyük yankı uyandırdı. toplanan para 5 milyon dolara ulaştı. telefonlar kilitlenince banka hesap numaraları basın bülteniyle duyuruldu.

    galatasaray kulübü, eski yönetici adnan polat'ın başlattığı ''bağış toplama kampanyası''nda toplanan bağışların galatasaray kulübü'nün hesaplarına aktarıldığını ve ardından, fifa'ya olan borcunu ivedilikle ödendiğini açıkladı.

    galatasaray, bir dönem formasını giymiş olan beşiktaşlı futbolcu emre aşık ile 2,5 yıllık sözleşme imzaladı. emre aşık, tekrar galatasaray'a dönmekten dolayı çok mutlu olduğunu belirterek, ''yuvama geri döndüm. artık çok fazla şey söylemeye gerek yok. bana güvenenleri mahçup etmeyeceğime inanıyorum''ifadesini kullandı.

    galatasaray ara transferde kadrosuna sadece emre aşık’ı katarken, şampiyonluk için kıyasıya yarıştığı rakibi fenerbahçe herhangi bir transfer eyleminde bulunmadı.

    g.saray başkanı, ali dürüst'e listeme dahil ol teklifi götürdü. canaydın'ın başkan yardımcılığı teklifini reddeden dürüst, seçimlere müdahil olmak istemediğini ifade etti. böylece aysal’ın ardından dürüst’ten de olumsuz yanıt alan canaydın, rotayı son çare olarak adnan polat’a kırmaya karar verdi.

    fenerbahçe, türkiye kupası'nda eksi 15 derecedeki maçta erciyes'le yenişemedi ve maç 0-0 sona erdi. luciano'nun ceza alanındaki elle bloğuna hakem "devam" deyince f.bahçe el yordamıyla 1 puanı kurtarmış oldu. luciano'nun elle oynadığı pozisyonu hakemin devam ettirmesine içerleyen erciyesspor 2. başkanı erol bedir "aziz bey bu olaya dur demeli. f.bahçe iyi takımsa kimsenin yardımına ihtiyaç duymamalı" dedi. ontolojik sorun burada gizliydi zaten. madem fenerbahçe, o kadar güçlü ve iyi futbolculardan oluşan bir takımdı, o halde niçin gelinen noktada lehine yapılmış hakem hatalarıyla ayakta kalmış bir görüntü çiziyor ve aziz yıldırım sürekli ortamı gererek takımına avantaj sağlamanın peşinden koşuyordu? işte şubat 2006 itibariyle hiç kimse bu soruların yanıtlarını veremiyor, vermek istemiyordu.

    özhan canaydın, g.saray'da 8 ağustos 1998'deki genel kurulda süren yönetimi dolarla borçlanma yetkisi alıp kur ve faiz farkı yükünün adresini de kulüp kasasına çevirince filmin koptuğunu, o günden sonra kulübün ekonomik olarak sürekli tepetaklak gittiğini öne sürdü.

    galatasaray'ın dört sezon üst üste şampiyon olduğu ve uefa kupası'nı kazandığı dönemdeki başkanı faruk süren, özhan canaydın'a sert çıktı. canaydın'ın enkaz edebiyatı yaptığını savunan süren, "bunlar demode söylemler. eskiyi eleştireceğine geleceğe baksın. enkaz edebiyatı yapmak kimseye fayda getirmez. o dönemde kendisi benim yardımcımdı. kötü bir şey olduysa bilgisi dahilindedir" şeklinde konuştu.

    özhan canaydın'ın seçilmesiyle birlikte mali yapının daha da kötüye gittiğini ancak sportif başarının kalmadığını savunan faruk süren, "jardel transferinde yaşanan zarardan bahsediyor. jardel 16 milyon dolara geldi, 5 milyon dolara gitti. yani ortada 11 milyon dolar zarar var ama bu futbolcunun sayesinde gelen bir süper kupa var. birisi 11 milyon dolara süper kupa'yı satın almayı teklif etse kim kabul etmez? esas kendisi 30 milyon dolar harcayıp hiçbir futbolcudan verim alamamasını açıklasın. sahadaki başarı gitti ama para da gelmedi" ifadelerini kullandı.

    süper lig'in 20. haftasının açılış maçında lider fenerbahçe, şükrü saracoğlu stadı'nda konuk ettiği çaykur rizespor ile 1-1 berabere kaldı. lider f.bahçe'nin 2 puan kaybettiği hafta malatya karşısına çıkan g.saray, puan farkını azaltma şansını tepti. malatyaspor ile galatasaray 1-1 berabere kaldı. galatasaray teknik direktörü eric gerets, fenerbahçe ile aralarındaki puan farkını kapatma imkanını değerlendiremediklerini söyledi.

    gaziantepspor maçı hazırlıklarını sürdüren galatasaray'da, sabah yapılması gereken antrenmana as futbolcular katılmadı. sarı-kırmızılı kulüpte yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle yaklaşık 4 aydır paralarını alamayan as futbolcuların bu durumu protesto etmek amacıyla çalışmaya katılmadıkları öğrenildi. galatasaray'da, alacakları ödenmediği için çıkmayan futbolcular, ertesi gün de idmana katılmayarak tepkilerini göstermeye devam ettiler.

    galatasaray camiası, samsun maçında kendini yere atarak takımına penaltı kazandıran fenerbahçeli nobre'ye tepki gösterdi. fenerbahçe tribünlerinde, brezilyalı oyuncuya 'lorke' türküsünün melodisiyle yapılan "nobre, nobre, marcio nobre" tezahüratı bu kez ali sami yen'deydi. ama tabii ki farklı şekilde... sarı-kırmızılı seyirciler "nobre, nobre, sahtekar nobre" diye bağırarak, brezilyalı'ya 'taş' attılar.

    galatasaray ikinci başkanı ergun gürsoy, futbolcularımız para almadan mücadele ediyor. diğer tarafta olmayan penaltılar veriliyor" dedi. o günlerde belki kimse farkında değildi ama süper ligde geçen her bir hafta, ilahi adaletin tecellisine bir adım daha yaklaştırıyordu türkiye’yi.

    ispanyol bir kuruluş, türkiye süper ligi’ni mercek altına aldı. buna göre, 4 büyüklerin her bir maçını tek tek mercek altına alan ekibin çalışmasından çıkan sonuca göre, yapılan hakem hataları olmasa g.saray, f.bahçe'nin mevcut durumdaki gibi 4 puan gerisinde değil, 3 puan önünde olacaktı. yani ligde 20 hafta boyunca galatasaray alehine 7 puanlık hakem katliamı uygulanmıştı. başka bir söze gerek yoktu. fenerbahçe’nin ligin 20 haftasında 16 galibiyet ve 4 beraberlik alması gerçekçi bir portre değil hakem etkileriyle çizilmiş gösterişli bir yağlı boya tablosu gibiydi.

    haftalardır kör topal ilerleyen fenerbahçe'nin lastiği ankara'da patladı. süper ligin 22. haftasında ankaraspor, fenerbahçe'yi 2-1 yendi. bu sonuçla lider fenerbahçe ligdeki yenilmezlik unvanını kaybetti. aynı haftanın kapanış maçında galatasaray, deplasmanda sivasspor ile 0-0 berabere kaldı. haftayı puansız kapatan fenerbahçe'yle arasındaki puan farkını 3'e indirse de cimbom, rakibinin yenildiği haftada önemli bir fırsatı değerlendiremedi.

    g.saray, 23. haftada vestel manisa karşısında iki kez öne geçti, iki kez yakalandı. tam "iki puan gitti" denirken 84'te song'un 30 metreden füzesi kaleci bülent'in hatası ve biraz da şansın yardımıyla filelere gitti. 90'da sabri skoru 4-2 olarak belirledi. lider fenerbahçe ise, derbi maçta beşiktaş ile 2-2 berabere kalınca en yakın takipçisi galatasaray ile arasındaki puan farkı 1'e indi.

    fenerbahçe-beşiktaş derbisinde, fenerbahçe taraftarı dev bir “itaat et” afişi açtı. her fırsatta en centilmen seyirci bizim seyirci bizde küfür yok diyen aziz yıldırım bu pankartın açılmasına engel olmadı.

    beşiktaş başkanı yıldırım demirören, “temiz tribünler için savaştığını söyleyen aziz yıldırım, kendi stadındaki bu olaydan habersiz olamaz. aziz yıldırım'ın olayla ilgili açıkça özür dilemesi ve haddini bilmesi gerekir" yorumunda bulundu.

    fenerbahçe kulübü başkanı aziz yıldırım, beşiktaş kulübü başkanı yıldırım demirören'in, kendisiyle ilgili ''haddini bil'' açıklamasına cevap vererek, ''serdar bilgili'yi gönderdiler, onu da aynı şekilde gönderecekler, haberi olsun'' dedi.

    üst üste alınan kötü sonuçlar sonrası christoph daum, 40 derece ateşle hastaneye kaldırıldı, 5 saat serum tedavisi uygulandı. ertesi gün taburcu edilen daum, “merak etmeyin iyiyim” açıklamasında bulundu. evinde istirahata çekilen alman hoca, alman basınına konuşup, "bize karşı sürekli olumsuz tutum var. ne kadar dayanırım bilemiyorum" diyerek istifa sinyali verdi.

    derbi sonrası daum'u karşısına alan başkan yıldırım, "neden mutsuzsun" diye sordu, "eleştiriler beni bıktırdı" cevabını aldı. daum'un sıkıntısının ciddi olduğunu gören yıldırım ise, "seni anlıyorum ama bu eleştirilere çare bulamayız. senden önceki teknik adamlar da eleştiriliyordu, senden sonra gelecek olanlar da eleştirilecek. bak yaptığım onca şeye rağmen bana da neler söylüyorlar. ben de bunlara kızıp başkanlığı mı bırakayım! yok öyle şey...kimse sevinmeyecek. bu işte sonuna kadar beraberiz. sen işini yap, takıma sahip çık yeter" dedi.

    geçen ay ödenmeyen çeklere şarkılı gönderme yapan g.saraylı futbolcular, zirveye iyice yaklaşınca şampiyonluk şarkılarına başladı. fenerbahçe'nin beşiktaş derbisinde 2 puan kaybetmesinin ardından, sezon başından bu yana maddi imkansızlıklara boğuşmasının yanı sıra bir grup taraftarıyla da sorun yaşayan ve a.sami yen stadı'nın tam olarak dolmamasından yakınan sarı kırmızılı futbolcular puan farkının 1'e inmesinden sonra iyice şampiyonluk havasına girdiler. gerets, fenerbahçe'yle puan farkının 1'e inmesine çok sevindiğini söyledi ve "ipler bizim elimizde, kimsenin maçını beklememize gerek yok. kalan maçlarımızı kazanırsak şampiyonuz" diyerek futbolcularını motive etti.

    türkiye kupası çeyrek finalinde erken final eşleşmesi yaşandı. ezeli rakipler fenerbahçe ve galatasaray birbirleriyle eşleştiler.

    ünal aysal'ın üst yöneticisi (ceo) olduğu unit grubu'na bağlı unit investment s.a., galatasaray ile olan 23,5 milyon dolar tutarlı sözleşmenin vadesini uzatmak ve yenilemek istemediğini belirterek, kulübün kendisine olan tüm borçları ödemesi talebinde bulundu.

    f.bahçe'nin kongresinde konuşan başkan aziz yıldırım, "taraftar kartla birlikte 200 milyon dolarlık bütçeye ulaşacağız. dünya’da tek bir kulüp olacak o da f.bahçe olacak" dedi. bu inanılmaz gerçekçi (!) konuşmasının ardından seçime tek aday olan aziz yıldırım, 3 bin 676 oyla 7. kez başkanlığa seçildi.

    süper ligde 24. haftaya galatasaray 3-2’lik samsunspor galibiyetiyle girildi. haftaya lider giren fenerbahçe, kayserispor'a 1-0 yenilerek liderlik koltuğunu galatasaray'a kaptırdı. bu sonuçla 53 puanda kalan fenerbahçe, samsunspor galibiyeti ile puanını 55'e yükselten galatasaray'ın 2 puan gerisinde kaldı. bu sonuçların ardından gözler iki ekibin çarşamba günü oynayacağı kupa maçına çevrildi.

    türkiye kupasında 8 mart 2006 fenerbahçe galatasaray maçında fenerbahçe, galatasaray'ı 2-1 mağlup etti. şükrü saracoğlu'ndaki derbi maçında sarı-lacivertli takım luciano'nun 25'inci dakikada attığı golle 1-0 öne geçmesine karşın sarı-kırmızılılar ümit karan'ın 56'ncı dakikada kaydettiği golle beraberliği yakaladı. f.bahçe'de alex 85'inci dakikada attığı golle sonucu belirledi: 2-1.

    derbide galatasaray'ın kalesini aykut erçetin korudu. çünkü teknik direktör gerets, türkiye kupası maçlarında genç kaleciye görev verme geleneğini sürdürmek istedi. alex'in serbest vuruştan attığı golde, "mondragon olsa bu golü yer miydi?" sorusuna, derbiden sonra bütün galatasaraylılar yanıt aradı. diğer taraftan ilk 18'e alınmayan mondragon, "kupa ya da lig fark eder mi? bu kadar önemli bir maçta görev almadığım için üzgünüm. ama hocanın kararına saygılıyım" diye konuştu.

    süper lig'de fenerbahçe, konyaspor'u 5-0 mağlup etti. geçen hafta liderlik koltuğuna oturan g.saray, avni aker stadı'nda trabzonspor ile 1-1 berabere kalarak zirveyi averajla tekrar f.bahçe'ye kaptırdı. artık puanlar eşitlenmişti. ligde son 9 haftaya girilirken kıran kırana bir yarış yaşanacağı oldukça belirgin şekilde görülüyordu.

    türkiye kupası çeyrek final rövanş maçı olan 22 mart 2006 galatasaray fenerbahçe maçında galatasaray, fenerbahçe'yi ayhan, necati ve hakan'ın golleriyle 3-2 yenmesine karşın yarı finale, kadıköy'de 2-1 galip gelen sarı-lacivertli takım yükseldi. f.bahçe'nin golleri tuncay ve appiah'tan geldi.

    eski başkan alp yalman galatasaray başkanlığına aday olduğunu ilan etti.

    ünal aysal ve ali dürüst’ü başkan yardımcılığı için ikna edemeyen özhan canaydın, adnan polat’ın kapısını çaldı. özhan canaydın, mizacı gereği aziz yıldırım’la kora kor mücadele edemiyordu. yakın çevresinin telkinleriyle yıldırım’ın sert ve bazen haddini aşan söylemlerine gerektiğinde dur diyebilecek, galatasaray’ın hakkını yedirmeyecek, tecrübeli ve dişli bir yöneticiye ihtiyaç vardı. özhan canaydın, bu profile uygun olduğunu düşündüğü adnan polat’ın kapısını çaldı ve “listeme dahil ol” dedi. polat, “şeref duyarım” yanıtını verdi. canaydın rahatlamıştı. kendisine seçimi kazandıracak hamleyi yaptığını düşünüyordu. gerçekten de galatasaray’da kazanacağı son seçim olan bu kazancı polat’ın varlığı sayesinde elde edecekti.

    tüm bunlar yaşanırken, türk spor basını fenerbahçe’nin %80 ihtimalle şampiyon olacağını iddia etti.

    25 mart 2006’da galatasaray yeni başkanını seçmek için sandık başına gitti. özhan canaydın yeniden başkanlığa seçildi. galatasaray lisesi tevfik fikret salonu'nda gerçekleştirilen başkanlık seçiminde, özhan canaydın 1615, yiğit şardan 1331, alp yalman 206, turgay kıran da 60 oy aldı.

    canaydın derin bir nefes almıştı… artık yönetimde eskiden tanıdığımız başarılı bir insan olan adnan polat da var. her şeyin iyi olacağına inanıyorum" diye konuştu.

    galatasaray taraftarı adnan polat’tan çok şey bekliyordu. onun aziz yıldırım’a gerektiğinde dur diyebileceğini, galatasaray’ın sahipsiz olmadığını, kulübün hakkını kimseye yedirmeyeceğine inanıyorlardı. eğer bunları başarabilirse geleceğin başkanı da polat olur düşüncesindeydi herkes. işte canaydın yönetimine katılan adnan polat’ı ligde son 7 haftaya girilirken bekleyen en büyük tehlike buydu. polat için asıl sınav, aziz yıldırım tahakkümüyle mücadele olacaktı…

    haftalar birbirini kovalıyor, hem galatasaray, hem de fenerbahçe şampiyonluk yarışında kayıpsız şekilde ilerliyorlardı. enteresan bir biçimde, başladığı günden bu yana kavgaların, polemiklerin ve karşılıklı hamlelerin ardı arkası kesilmeyen ligde herkes sessizleşmiş, adeta kabuğuna çekilmişti. herkes ligin sonuna mümkün olduğunca az kayıpla girmenin derdine düşmüş ve bu da kılıçların bir süreliğine kınına girmesine yol açmıştı. ancak bu sessizlik kuzuların sessizliği kadar ürkütücüydü. ve nitekim, sessizliği bozan kızılca kıyamet 15 nisan 2006’da manisa’da koptu…

    süper lig'de 30. haftaya averajla lider başlayan fenerbahçe, vestel manisaspor'a 5-3'lük skorla boyun eğdi. maçın bitiminde büyük olaylar çıktı. statta animasyon yapan ekibin sunucusunun karşılaşma sonrası ''lay lay fenerbahçe, olamazsın şampiyon'' şeklinde anons yapmasının ardından, sarı-lacivertli takımın taraftarlarının bulunduğu tribün bir anda karıştı. bazı taraftarların sandalyeleri sökerek sahaya fırlattığı gözlenirken, çıkan kargaşada bazı taraftarlar hafif şekilde yaralandı.

    lakin olan olmuş, giden gitmişti artık… fenerbahçe, vestel manisaspor'a sürpriz biçimde 5-3 yenilerek şampiyonluk yolunda büyük bir yara alırken, şampiyonluk yarışında gözler pazar günü oynanacak galatasaray-çaykur rizespor maçına çevrildi.
    süper lig'de galatasaray, ç.rizespor'u 4-2 yenerek liderlik koltuğuna oturdu. bu galibiyetle f.bahçe'yle arasındaki puan farkını 3'e çıkaran cimbom, şampiyonluk için çok önemli bir avantaj elde etti.

    galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, çaykur rizespor galibiyetinden sonra haftaya fenerbahçe derbisini de kazanıp, şampiyon olmak istediklerini söyledi.

    başkan yardımcısı adnan polat ise çaykur rizespor maçının üst düzeyde bir mücadele olduğunu belirterek, ''derbi öncesindeki maçlar genelde böyle zor olur. fenerbahçe şükrü saracoğlu stadı'na 3 puan önde çıkacağımız için mutluyuz'' dedi. bu avantajlarını en iyi şekilde değerlendireceklerini vurgulayan polat, ''derbiden galip ayrılmak istiyoruz. fenerbahçe geride olduğu için gerek futbolcuları, gerek taraftarları daha stresli olacak. inşallah fair play içinde bir derbi olur' diye konuştu.

    galatasaray teknik direktörü erik gerets, fenerbahçe'nin 3 puan önüne geçmeleri konusunda temkinli konuşarak, ''lig yarışında değişen bir şey yok, sadece kadıköy'de kazanmak mecburiyetinde değiliz'' dedi.

    22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçıgidilirken nefesler tutulmuş, herkes derbi sonrası nasıl bir tablo oluşacağını konuşuyordu. dananın kuyruğunun kopacağı günler yakındı.

    türkiye kupası’nda finalin adı beşiktaş-fenerbahçe olarak belirlendi. takımının finale kaldığı maç sonrası konuşan beşiktaş başkanı yıldırım demirören, ''biz türkiye kupası'nı alırız, galatasaray da şampiyon olur'' dedi. demirören’in bu açıklamaları, kaostan ve kavgadan beslenmekten zevk alan aziz yıldırım’a büyük bir fırsat oldu.

    fenerbahçe başkanı düzenlediği basın toplantısında “güvenlik güçleri, manisa’da taraftarımıza terörist muamelesi yaptı, orantısız güç kullandı. yaşananlar adil değil. rakip kulüplerin başkanları bize karşı ittifak kuruyor, önümüz kesilmeye çalışılıyor. ama kimse merak etmesin, biz nasılsa hafta sonu galatasaray’ı yener, yeniden lider oluruz” dedi.

    galatasaray kulübü başkan yardımcısı adnan polat, beşiktaş kulübü başkanı yıldırım demirören'in sözlerinin saptırılmaması gerektiğini söyledi.

    mecidiyeköy'de bulunan sportif a.ş. binasında basın toplantısı düzenleyen adnan polat, demirören'in, ''biz türkiye kupası'nı alırız, galatasaray da şampiyon olur'' şeklindeki sözleri sonrası oluşan polemikle ilgili görüşünün sorulması üzerine, ''yıldırım demirören'in beyanatlarını saptırmaya kimsenin hakkı yok. kimse öküz altında buzağı aramasın. aziz yıldırım bu konuda fazla hassas davranıyor'' diyerek yıldırım’ın algı operasyonu yapmasına set çekti. fenerbahçe başkanı, polat’ın bu demecinden sonra bir daha asla bu konuyu gündeme getirmedi.

    türk kamuoyuna göre göreve yeni gelen adnan polat, aziz yıldırım karşısında iyi bir sınav veriyor, yıldırım’a “meydan artık boş değil” mesajı veriyordu. aslında bu daha henüz işin başlangıcıydı. ligde son 4 haftaya girilirken türk futbolunda işler çok ilginç bir noktaya gidiyordu.

    son iki sezonun şampiyonu olan fenerbahçe'de, başkan aziz yıldırım gözünü ezeli rakipleri galatasaray'ın rekoruna diktiğini yakın çevresine bir kez daha tekrarladı. sarı- kırmızılı takım, 1996-2000 arasında tam 4 kez üst üste şampiyon olarak rekor kırmıştı. hatta bu müthiş serinin sonunda da uefa şampiyonu olmuş, süper kupa'yı kaldırmıştı. işte aziz yıldırım, cimbom'un dört sezonluk rekorunu 2007-08 sezonun sonunda tarihe gömmek istediğini söylüyordu.

    f.bahçe başkanı'nın yakın çevresine "en zoru bu sene. g.saray da yarışa iyi asıldı. bu sezonu şampiyon bitirebilirsek rekorun geleceğinden şüphem yok. gelecek sezon zaten 100. yılımız. fenerbahçe'nin bu tarihi dönemine yakışır bir şekilde kuracağımız kadronun zirveye çıkacağından eminim. zaten aynı kadro bir sonraki sezonda da sahada olacak ve önünde kimse duramayacak. o zaman da rekor gelecek" değerlendirmesinde bulundu. ancak bunun için sarı-lacivertli takımın bu sezon ve sonraki iki sezon da şampiyonluk ipini göğüslemesi gerekiyordu ve bu heves onların kursağında kalacaktı.

    tff, kadıköy’deki derbiyi hakem cüneyt çakır’ın yöneteceğini açıkladı.

    türk futbolunun kalbi 22 nisan 2006’da kadıköy'de atacaktı. süper lig’de 2005-2006 sezonu şampiyonunu belirlemesi açısından büyük önem taşıyan maçta ezeli rakipler fenerbahçe ile galatasaray karşı karşıya geliyordu. galatasaray, derbi maça ezeli rakibinin 3 puan önünde lider olmanın avantajıyla başlıyorken, vestel manisaspor karşısında 5-3'lük şok skorla yenilerek liderliği galatasaray'a kaptıran fenerbahçe ise, büyük seyirci desteği altında oynayacağı maçı kazanarak, son 3 maç öncesi liderliği yeniden eline geçirmek istiyordu.

    fenerbahçe, galatasaray'ı appiah, luciano, alex ve anelka'nın attığı gollerle 4-0 yendi. bir o kadar da kaçırdığı gol fırsatı mevcuttu. bu galibiyetle ezeli rakibini puan olarak yakalayan sarı-lacivertliler, yeniden liderlik koltuğuna oturdu. şampiyonu artık kalan 3 maç belirleyecekti.

    f.bahçeli futbolcular ve teknik heyet kalan üç maçta fire olmazsa camiaya tarihteki ilk "üç kez üst üste şampiyonluğu" yaşatacaktı.

    adnan polat, maçtan sonra sahaya hindi getirilmesi ve 'bir baba hindi' tezahüratları ile ilgili olarak, "bu sevinme türünü garipsedim. f.bahçeli tuncay, daha önce yaptığı tezahürat nedeniyle federasyondan ihtar cezası almıştı. ancak yakışıksız tavrını sürdürdü. fenerbahçeli futbolcular, yöneticiler, herhalde kendilerini türk futbolunun üzerinde görüyorlar ki federasyon dahil hiçbir otoriteyi takmıyorlar" yorumunu yaptı.

    “fenerbahçe türk futboluna nifak tohumları ekmeye devam ediyor” diyen adnan polat, durumla ilgili "bu yaşananlar futbol değildi. rüzgar ekenler fırtına biçeceklerdir" dedi.

    aziz yıldırım ise maç çıkışında iki sene içinde fenerbahçe'yi avrupa'nın bir numaralı kulübü yapacağını ve asıl nifak tohumlarını adnan polat’ın ektiğini iddia etti. yıldırım, son dönemde fenerbahçe'ye yönelik yapılan eleştiriler karşısında bugüne kadar gösterdikleri bilinçli duruşa devam edeceklerini belirterek, ''çünkü susmak da bazen bir erdemdir'' dedi. fakat kendisinin bilinçli duruşun sözlük anlamını bilip bilmediği hiçbir zaman tam olarak tam anlaşılamadı.

    fenerbahçeli futbolcular o geceki galatasaray galibiyetini christoph daum’un verdiği bir yemekte kutladılar. artık türk futbol tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı. onlara göre fenerbahçe alıp başını yürüyecekti.

    ülke, ligin son üç haftasına devrik bir galatasaray, devre dışı bir futbol fedarasyonu, etkisini daha ligin ilk haftalarında kaybetmiş diğer 16 tane takım ve herkesi sindirmeyi başarmış bir fenerbahçe’yle giriyordu. tablo, hiç olmadığı kadar umutsuzdu. ama florya’ya çekilen eric gerets’in bir tek tesellisi vardı. şampiyonluğun kapısı matematiksel olarak kapanmamıştı. ve o kapı aralık kaldığı sürece, oradan içeri girip mücadeleye kaldığı yerden devam edebileceğini düşünüyordu. çok değil, üç hafta sonra o kapıdan girecek ve güzel bir mayıs akşamı bu derbinin rövanşını alacaktı. hem de cümle aleme ibret olacak bir zaferle…

    2006’nın 22 nisan’ında avrupa’nın aslanı tökezledi. aslında bilirsiniz, topallayan atları vururlar. ama bu kez öyle olmadı. galatasaray aldığı yaraya rağmen koşmaya devam etti. çünkü 22 nisan, bir şampiyonluk kaybediş değil, bir uyarıydı. aziz yıldırım, “durdurulmazsam istediğimi yaparım” diyordu. ülke bu demokles kılıcının altında son üç haftaya giriyordu. olaylar karşısında aciz kalmış bir galatasaray başkanı, koltuğunu bırakıp gitmeye zorlanmaya başlanan bir teknik direktör, yenik düşmüş bir takım ve yönetimle hiç anlaşamayan bir taraftar kitlesi vardı. şimdi bu karmaşık denklemden bir çözüm çıkarılması gerekiyordu. ama nasıl ve kimle? 23 nisan sabahı, florya’da bu soruların yanıtını hiç kimse bilmiyordu.

    aynı sabah gazeteler heyecanla “fenerbahçe şampi…” şeklinde manşet atıyorlardı. onlara göre galatasaray, rakibi fenerbahçe tarafından birçok kaçırılan golün de olduğu bir maçta 4-0 ile devrilmiş, hatta daha büyük fark yemekten ucuz kurtulmuştu.
    fenerbahçe yönetimi, samandıra’da futbolcuları ziyaret edip kameralar karşısına çıktı. gazeteleri onlar da okumuş, atılan manşetlerden memnun olmuşlardı. 23 nisan 2006 sabahı aziz yıldırım’ı gülümseten de buydu.

    tüm fenerbahçeliler büyük bir sevinç içindeydi. “balyoz indi, galatasaray bitti” sevincindeydiler. oysa balyoz, sadece üç hafta sonra kendi kafalarına inecekti…

    ligin 32. haftasında fenerbahçe bıçak sırtı bir maçta geriye düşmesine rağmen trabzonspor’u 3-2 ile geçti. galatasaray da ankaraspor’u 4-0 yendi. bu farklı galibiyet, takımda moralleri yerine getirmişti. o akşam, çok popüler bir fenerbahçeli futbol yorumcusu, “galatasaray şampiyon olabilir mi?” sorusuna “güldürmeyin beni” yanıtını veriyordu. oysa son gülenin iyi güleceği günler çok yakındaydı.

    1 mayıs 2006 akşamı galatasaray başkan yardımcısı adnan polat, beşiktaş başkanı yıldırım demirören'le yemek yedi. akmerkez papermoon'daki yemeğe polat ve demirören'in eşleri de katıldı.

    demirören, polat'la olan ilişkilerinin babalarının dostluklarından başladığını vurgulayarak, "ben kendisinin elinde büyüdüm. bizim dostluğumuz ağabey-kardeş gibidir. futbolun dışındayken de görüşüyorduk. pazar günü olduğu için, ailece buluşmaya karar verdik ve beraber yemek yedik. beşiktaş-galatasaray maçı öncesi diye bir buluşma gerçekleştirmedik. biz her zaman görüşüyoruz" dedi.

    beşiktaş başkanı, g.saray'ın şampiyon olmasını istediğini söylemesi, polat'ın da türkiye kupası'nda beşiktaş'ı desteklediği yönünde açıklama yapmasının hatırlatılması üzerine, "biz burada ittifak yapmıyoruz" ifadesini kullandı. g.saray başkan yardımcısı ise "biz her zaman bir araya geliyoruz. futbol da konuştuk, ekonomi de konuştuk, iş hayatımızdan da konuştuk" ifadelerini kullandı.

    uyanık kurt polat, aziz yıldırım’ın dengesini sarsmak için bir hamle geliştirmiş ve aziz yıldırım da bu tuzağa mizacı gereği hemen düşmüştü. fenerbahçe başkanı ertesi sabah “beşiktaşlı murat aksu ile görüşüyorum ara sıra... murat iyi çocuktur. zaten o olmasa beşiktaş yönetimi bir gün bile duramaz, yıkılır' diyerek ligdeki rakibi galatasaray’ı değil, kupa’daki rakibi beşiktaş’ı hedef aldı.

    beşiktaş yönetimi, f.bahçe başkanı aziz yıldırım'ı, açıklamaları nedeniyle kınadı. beşiktaş başkanı demirören, aziz yıldırım ile arasındaki kavgayı hatırlatıp, futbolcularından kupa finalinde fener'i yenmelerini istedi, "bizi tanımayanı, biz de tanımayız" dedi. demirören ayrıca, “f.bahçe'yi yenip, onlara ağır bir darbe vuralım. bu yenilgi ile ligde de tökezler, şampiyonluğu da kaybedebilirler. bu da benim için çok daha sevindirici olur" ifadesini kullandı.

    öte yandan bir gazeteye verdiği röportajda umudunu yitirmediğini söyleyen galatasaray başkan yardımcısı adnan polat, "fenerbahçe kalan iki maçtan birinde takılacak, biz de iki maçımızı alıp şampiyon olacağız" diye konuştu.

    türkiye kupası finali öncesinde gerilen ortam haluk ulusoy cephesinden gelen bir haberle yeni bir boyuta ulaştı. federasyon başkanı'nı, finalde fenerbahçe kazanırsa kupayı sarı-lacivertli kulübe kendisinin vermeyi düşünmediğini, ama beşiktaş kazanırsa seremonide en önde yer alarak kupayı kendi elleriyle teslim etme düşüncesinde olduğunu belirtti.

    nefesler tutuldu ve tüm türkiye, 3 mayıs 2006 beşiktaş fenerbahçe maçını yani, türkiye kupası finali’ni seyretmeye koyuldu…

    türkiye kupası'nı f.bahçe'yi uzatma devreleri sonunda 3-2 yenen beşiktaş kazandı. normal süresi 2-2 sona eren maçta siyah beyazlı takım uzatma dakikalarında bulduğu golle kupanın sahibi oldu.

    fenerbahçe kulübü resmi sitesinde yayınladığı bildiride, kupanın beşiktaş'a hediye edildiğini ifade etti. beşiktaş kulübü resmi sitesinden yapılan açıklamada ise, fenerbahçe yönetim kurulu’nun kaybedilen her maçtan sonra kamuoyunca bilinen tavrını, final mücadelesi sonrasında da sürdürdüğü iddia edilerek, ''yine yenilgiyi hazmedemeyerek, futbol takımımızın başarısını hakem hatalarına bağlamıştır'' denildi. hakem hatalarından şikayetçi olmalarının, gündemi değiştirme ve yenilgiyi unutturma çabasından başka bir şey olmadığı savunulan açıklamada, fenerbahçe'nin 2005-06 sezonunda en az 14 puanı hakem hataları sayesinde kazandığı ileri sürüldü.

    bu şekilde türkiye kupası faslı olaylı bir şekilde kapanmış oldu. ardından gözler pazar akşamı dolmabahçe’de oynanacak dev beşiktaş-galatasaray derbisine çevrildi.

    tff, kadıköy’deki derbiyi hakem fırat aydınus’un yöneteceğini açıkladı.

    7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçı yüksek heyecan atmosferi altında başladı. maça iyi başlayan galatasaray ise oyundaki üstünlüğünü daha sonra beşiktaş'a kaptırdı. iliç, necati ve hakan'ın çabalarıyla gol bulmaya çalışan sarı-kırmızılılar, bu devrede amaçlarına uluşamadı. zaman zaman cordoba'nın hatalı çıkışları nedeniyle gole yaklaşan sarı-kırmızılıların, atakları beşiktaş savunmasında eridi. galatasaray, ilk yarının son dakikalarda necati ile bir penaltı atışından yararlanamadı.
    ikinci yarıya rakibine oranla daha iyi başlayan beşiktaş, tümer ile bulduğu golle rahatladı. oyunu tamamen kontrolü altına alan siyah-beyazlılar, çok rahat top dolaştırmaya başladı. ancak, 60. dakikadan sonra artan galatasaray baskısı altında bunalan siyah-beyazlılar, hasan kabze'nin attığı gole engel olamadı. maç tam 1-1 bitiyor derken, o an hiç beklenmedik bir şey oldu. karşılaşmada uzatma dakikaları oynanırken hasan kabze ceza sahası dışında buluştuğu topu mükemmel bir şutla cordoba'nın bakışları arasında ağlara gönderdi. galatasaray bu golle karşılaşmayı 2-1 kazanmayı bildi. aynı dakikalarda f.bahçe’nin de erciyes'i 4-2 yendiği haberi gelince şampiyonluk düğümü son haftaya taşınmış oldu.

    asırlık çınar galatasaray ile ezeli rakibi fenerbahçe arasındaki hesaplaşmanın finali için futbol tanrıları 14 mayıs 2006’ya randevu verirken, tüm türkiye işini gücünü bırakmış, gözlerini bu iki takımın pazar akşamı oynayacakları maça çevirmişlerdi.

    galatasaray kulübü başkan yardımcısı adnan polat, 14 mayıs pazar günü, süper lig'in sona ereceği saat 20.45'te galatasaray'ın şampiyon olacağını savundu. ''galatasaray'ın şampiyon olacağını yine söylüyorum, pazar günü saat 20.45'te lig şampiyonu galatasaray olacak, buna tüm kalbimle inanıyorum'' dedi. bu milyonların gözü önünde adnan polat’ın fenerbahçe’ye meydan okuduğu bir andı. şimdi aziz yıldırım ya bu meydan okumayı ciddiye alıp temkini elden bırakmayacaktı ya da önemsemeyip bildiğini okumaya devam edecekti. yıldırım, tahmin edileceği gibi bildiğini okuma yoluna gitti.

    galatasaray hafta sonu sami yen'de kayseri'yi ağırlayacak, fenerbahçe ise ligde kalma mücadelesi veren denizli deplasmanına gidecekti.

    13 mayıs 2006 günü takım kafilesiyle birlikte denizli’ye inen aziz yıldırım, şampiyonluktan çok emin, gövde gösterisine hazırlanıyordu. bağdat caddesinin baştan aşağı süslenmesi talimatını vermişti. oysa vakitsiz öten horozların başı kesilirdi. olaylar geliştikçe hataları artıyor ve içinden çıkılması güç bir kısır döngüye giriliyordu. saat tam 12’ye 5 vardı.

    aynı dakikalarda galatasaray başkanı özhan canaydın, şampiyonluktan ümidini kesmiş bir vaziyette mecidiyeköy'de, kulüp binasındaki makam odasında üzüntü içinde oturuyordu. son anda kapısı çalındı ve yardımcısı adnan polat içeriye girdi. polat heyecanla “yarın 20.45’te şampiyon oluyoruz” dedi.

    ve şampiyonluk düğümünün çözüleceği gün gelip çatmıştı. o gün fenerbahçeliler şampiyonluktan gayet emin, kadıköy ve bağdat caddesi'nde coşkulu kutlamalar yapıyorlar, sevinip eğleniyorlardı. şampiyonluktan çok emindiler...

    diğer tarafta ise büyük bir umutsuzluk hakimdi. bir avuç hayalperest galatasaray taraftarından başka şampiyonluğa inanan kimse yoktu. herkes duruma "kaybettik ama şampiyonluğu da hak ettik" gözüyle bakıyordu. mecidiyeköy, florya ve istiklal caddesi, suyun karşı tarafına göre daha sessiz ve sade kutlamalar gerçekleştiriyordu. şampiyonluk düğümünün çözüleceği son saatlere "çıkmadık candan ümit kesilmez" diyerek giriyordu sarı kırmızılı taraftarlar. coşkuları bir kabarıp bir sönüyordu. dışarıda binlerce taraftar, ya ali sami yen'de ya da radyo başındaydı. takımlarına son bir sevgi gösterisi için maça akın etmişlerdi. saatler 19.00'u gösterdiğinde tüm türkiye'de sokaklar boşalmış, ülke maçları izlemek için derin bir sessizliğe gömülmüştü..

    14 mayıs 2006 akşamı türk futbolu eşi benzeri görülmemiş ve bir daha da kolay kolay görülecek gibi durmayan olaylar yaşadı. sevinç, heyecan, hüzün, acı, coşku, adrenalin, tutku, gözyaşı, mutluluk… içinde ne ararsanız vardı o akşam yaşananların…

    solukların tutulduğu gecede 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçında kayseri'yi 3-0 yenen cimbom, rakibi fenerbahçe’nin maçından gelecek sonucu beklemeye başladı. sami yen'de maç sona erdiğinde f.bahçe karşılaşmasının bitimine 13 dakika vardı.

    14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçının ilk yarısı 0-0 berabere tamamlandı. 88. dakikada denizlispor golü buldu. gelişen kontratakta yusuf'un ara pasına hareketlenen mustafa sert bir vuruşla rüştü'nün solundan topu ağlara yolladı durumu 1-0’a getirdi. karşılaşmanın hakemi selçuk dereli, maç konfeti yağmuru nedeniyle durakladığı için 16 dakikalık uzatma işareti verdikten sonra 90. dakikada ceza alanına yapılan ortada tuncay kafa vuruşuyla maçta dengeyi sağladı ve skor 1-1 oldu. tuncay'ın kaydettiği beraberlik golü ali sami yen'de gerilimi iyice arttırdı. tüm türkiye nefesini tutmuş, sonucun ne olacağını bekliyordu. milyonların kalbi ağızlarında atıyordu.

    fakat, fenerbahçe'nin ikinci golü bulmak için gösterdiği yoğun çaba sonuç getirmedi ve karşılaşma 1-1 sona erdi.
    ali samiyen’de bir ömür gibi bitmek bilmeyen dakikalar tükendiğinde yaşanan sevinç görülmeye değerdi. süper lig 2005-2006 sezonunun şampiyonu nefes kesen bir mücadele sonunda galatasaray olmuştu.

    fenerbahçeli futbolcular yıkılmıştı. hepsi oldukları yerde donup kaldılar. hüngür hüngür ağlayarak secde pozisyonunda duran fenerbahçeli appiah’a takım elbiseli bir adamın “kalk appiah kalk! allah'ın dediği olur” demesi bütün bir sezonun özeti gibiydi aslında.

    f.bahçe başkanı, kaçan şampiyonluk sonrası uzun süre kendine gelemedi. yönetim kurulu tribünde çöktü, kaldı. yıldırım kendine geldiğinde ilk işi fenerbahçe teknik direktörü christoph daum’u kovmak ve resmi siteden bir bildiri yayınlamak oldu.

    fenerbahçe kulübü yönetim kurulu, sarı-lacivertli ekibin turkcell süper ligi'nde şampiyonluk mücadelesini son ana kadar onurlu bir şekilde taşıdığını belirterek, ''tüm rakiplerinin fenerbahçe'ye karşı bilinçli olarak birleşmelerinin tek nedeninin, fenerbahçe'nin büyüklüğünden kaynaklandığını'' bildirdi.

    galatasaraylı futbolcular, şampiyon olmalarıyla birlikte büyük sevinç yaşadılar. kimi ağladı, kimi tamamen soyundu, kimi mutluluktan dans etti ve kupa sarı kırmızılı futbolcuların ellerinde havaya yükseldi.

    galatasaray, turkcell süper ligi'nde 2005-2006 sezonu şampiyonluğunu doyasıya kutladı. ali sami yen’deki kupa seremonisinin ardından kuruçeşme'deki reina gece kulübünde gerçekleştirilen şampiyonluk gecesine, sarı-kırmızılı kulübün yönetim kurulu üyeleri, futbolcular, teknik heyet ve çok sayıda davetli katıldı. şampiyonluğun sevincini doyasıya kutlayan sarı-kırmızılılar, çalan galatasaray marşları ve şarkılarla eğlendi.

    işte sezon boyunca inatla şampiyonluğu isteyen, maddi sorunlarla boğuşmasına rağmen birlik beraberliğini kaybetmeyen galatasaray, bir kez daha tarih yazıyordu.

    kulüpte şampiyonluğa emeği geçen herkesi gönülden kutladığını dile getiren başkan canaydın, ''sezon boyunca verdiğimiz emeğin karşılığını aldık. şampiyonlar ligi'nde de başarılı olabilmek için elimizden geleni yapacağız" dedi.

    sezonu 83 puanla tamamlayarak şampiyon olan galatasaray, tarihinin en yüksek puanına ulaşarak rekor kırdı.
    galatasaray'ı çalıştırdığı ilk sezonunda şampiyonluğa taşıyan belçikalı teknik direktör erik gerets, şampiyonluk duygusunu kelimelere bağlamanın çok zor olduğunu belirterek, hem futbolcu olarak, hem de antrenör olarak şampiyonluklar yaşadığını ancak bu sonuncusun gerçekten çok daha anlamlı olduğunu ifade etti.

    galatasaray başkan yardımcısı adnan polat, fenerbahçe'nin artık gündemlerinde olmadığını belirterek, ''çok büyük bir sportif yarışma oldu, onlar da çok büyük performans gösterdiler. ama söylediğim gibi saat 20.45 ve şampiyon galatasaray'' dedi.

    2000’lerin kudretli başkanı aziz yıldırım, başından beri istediği üst üste dört kez şampiyon olup galatasaray’ı yakalama hedefine 2005-06 sezonunda hiç olmadığı kadar yaklaştı. ama o sezon önüne daha büyük bir kapı açıldı. demokrasiyi özümseyememenin bir geleneği olarak, artık her başarılı olan spor yöneticisinde yerleşmeye başlayan bir alışkanlıkla türk futbolunu ele geçirmenin hazırlığına girişti.

    yıldırım, pfdk ve tahkime kendi adamlarını yerleştiriyor, gerektiğinde hakem odası basıyor, gerektiğinde kendi adamlarıyla doldurduğu spor basınındaki kalemşörlerini kullanarak galatasaray alehine algı oluşturuyordu. o artık, türk futbolunun kaderini iki dudağının arasına almış astığı astık, kestiği kestik yetkiler bulunduran "türk futbolunun tek adamı" olma adayıydı.

    ama işler hiç de beklendiği gibi gitmedi. hesabı bozan, çoktan küme düştü gözüyle bakılan denizlispor oldu. ve denizli atatürk stadyumu, fenerbahçeli taraftarlar ve yönetim kurulu üyeleri tarafından kuşatılmış, tribünler hınca hınç doldurulmuştu.
    ama olmadı… tüm baskılara rağmen, denizlispor maçı fenerbahçe’ye vermedi. galatasaray, 13 mayıs 2001 galatasaray ankaragücü maçının rövanşını almıştı. tarih inadına 14 mayıs’tı…

    ve işte hikayenin sonu... karmaşık güç savaşlarının yaşandığı, kavgaların, gürültülerin ve elbetteki hakem hatalarının eksik olmadığı bu 1 yıllık peri masalı, galatasaray'ın süper lig 2005-2006 sezonunu şampiyon olarak tamamlamasıyla sona eriyordu. bu, mutlu son severler için muazzam bir öykü. tarih, tüm bu olan bitenleri işte bu şekilde kayda geçirdi...
  • 63
    8. hafta, 1 ekim 2005 konyaspor fenerbahçe maçı

    konyaspor maça iyi başladı, 17. ve 31. dakikalarda buldukları goller ile 2-0 öne geçtiler ve 72. dakikaya kadar skoru korumayı başardılar.

    sonra ne oldu, hatırlıyor musunuz?

    nicolas anelka göstere göstere eli ile adeta smaç vurarak bir gol attı, hatta başta sevinmedi, iptal edileceğinden emindi çünkü... edilmedi.

    https://youtu.be/0qPAQaBWzV4

    bakın o kadar bariz bir el ki 144p çözünürlükteki şu videoda bile kabak gibi belli oluyor, 30. saniyede yardımcı hakemin konumunu da görebilirsiniz...

    dk. 72de skor 2-1e gelmişti. sonrasında konyaspor dağıldı ve "fenerbahçe maçı 4-2 kazandı"...

    biz 10. haftada oynadığımız 22 ekim 2005 galatasaray denizlispor maçında denizlispor ile 1-1 berabere kalınca, hak yiyip gak diyenler ile puanlarımız ve averajlarımız eşitlendi * ve liderliği kaptırdık.

    sonrasında bir ara puan farkı 6ya kadar çıktı, ali sami yen'de 1-0 kaybedip * ikili averajı da verdik.

    fenerbahçe 22, 23 ve 24. haftalarda oynadığı ankaraspor, beşiktaş ve kayserispor maçlarında sadece 1 puan alabildi.

    bu süre zarfında galatasaray futbol takımı sivasspor, vestel manisaspor ve samsunspor maçlarından 7 puan çıkardı ve 24. hafta sonunda kadıköy merkezli utanmaz kulübün 2 puan önüne geçerek liderliği tekrardan devraldı.

    25. haftada trabzon'a takıldık. 12 mart 2006 trabzonspor galatasaray maçı 1-1 berabere bitti. fenerbahçe bu haftada konyaspor'u 5-0 mağlup etti ve tekrardan lider oldu, genel averaj konusunda da bize önemli üstünlük sağladılar. *

    30. haftaya kadar liderliği kaptırmadılar, hatta averaj farkı bir ara 9a kadar çıktı.

    15 nisan 2006 vestel manisaspor fenerbahçe maçında 99 numaralı sağ bek arda turan ve takım arkadaşları müthiş oynayıp suyun karşı tarafını 5-3lük skorla manisa'dan istanbul'a eli boş gönderdiler.

    https://youtu.be/nFdh4fE98nw

    bu maçtan 22 saat sonra oynanan maçta * rakibimizi 4-2 yenerek tekrardan khalkedon'luların 3 puan önüne geçip bir kez daha liderlik koltuğuna oturduk. (puanlar 74e 71)

    bir sonraki hafta, 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında ne yazık ki farklı kaybettik (4-0) ve liderliği kaptırdık.

    33. haftada neredeyse şampiyonluğu veriyorduk... 7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçını comeback yaparak, hasan kabze'nin biri son dakikada olmak üzere attığı 2 gol ile 2-1 kazandık. (bkz: zalad geldi bizi kurtardı) *

    https://www.youtube.com/watch?v=RT3l7YUCLjc

    son haftaya girilirken hem bizim hem de rakibimizin 80 puanı vardı, ikili averaj da onlarda olduğu için herkes şampiyonluklarına kesin gözüyle bakıyordu...

    sonrası hepinizin malumu, 14 mayıs 2006...

    ilahi adalet mi dersiniz, karma mı, "mayıslar bizimdir" mi artık siz seçin, beğenin. *

    (bkz: kapalı saat kaç) (bkz: 20:45)
    (bkz: kalk appi allah'ın dediği olur)
    (bkz: 16 dakika)

    elle kolla değil bilekle, parayla pulla değil yürekle kazandık.

    https://youtu.be/Hbx7x1simBU?si=pBamoGnGKWCe2DAH

    süper lig 2022-2023 sezonunda da tüm orta oyunlarına rağmen biz kazanacağız!

    edit: linkler yenilendi.
  • 64
    fenerin ufak çaplı bayern olma hayallerini suya düşürdüğümüz sezon. mali yapıları, stadyum gelirleri arasındaki uçurum, o dönemin son 2 sezonki şampiyonu olarak cl gelirleri, mağaza gelirleri vs. çok üstümüzdeydi. hakem ve lobi desteklerinin zirve yıllarıydı. hâli hazırda 03-04 ve 04-05 sezonu şampiyonu konumundalardı. bir sonraki sezon da 100. yıllarıydı. ligi o dönem sürklase etmiş olacaklardı. bunların hepsine engel olup türk futbol tarihinin seyrini değiştirecek bir şampiyonluk kazanmıştık.
  • 65
    tarihin en unutulmaz ve mucizevi şampiyonluklarından birisini yaşadığımız sezondur. o bekleyişi radyo üzerinden takip eden bir çocuk olarak bende anısı çok büyük. köyde büyüyenler bilir; bir evde tüm kardeşler ve aileleri vardır. yani ev minimum 15 kişi falan olur. yine de insanın en güzel yıllarıdır o kalabalık aileler. tabi bir de ebeveynlere sormak lazım. her neyse...

    asla unutamıyorum; şampiyonluğu kazandıktan sonra fanatik fenerbahçeli amcamın sağı solu dağıttığını, dedemin küçük kardeşimin eline bir teneke verip çaldırdığını, benim sevinçten sağda solda koşuşturduğumu, galatasaraylı amcamın maç bittiği halde hala radyo başında bekleyişini... her anlamda unutulmaz bir şampiyonluktu.

    çok değil bir sene sonra şehre taşındık. bir çocuk için köyden şehre gelmenin ne olduğunu ancak yaşayanlar bilir. o kalabalık aile dağıldı, şehrin kalabalığına kaldık. bir sene sonra da şampiyonlukta teneke çalan kardeşimi trafik kazasında kaybettik. sigarayı bırakmış babam o günden sonra bir daha sigaradan vazgeçemedi. bu şampiyonluk kardeşimin yaşadığı en büyük mutluklardan birisiydi. euro 2008'de ise içi içini yiyordu milli takım maç kazandıkça. inanılmaz bir fanatikti ama almanya maçını göremedi. rabbim incitmesin.
  • 66
    34 maçta galatasaray'ın 83, fenerbahçe'nin 81 puan aldığı sezon. iki takımın birden bu kadar yüksek puan yaptığı başka sezon hatırlamıyorum. 2022-23 sezonunda puanlar 88 ve 80'di ama tabii 36 maçtaydı ve bu maçların ikisi takımların bay geçtiği maçlardı, onları düşünce 82 ve 74 ediyor.

    2023-24 sezonunun ise 2005-06'ya benzeyeceğini, ve 38 maç olduğu için iki takımın da 95e yaklaşabileceğini düşünüyorum.
  • 69
    --- alıntı ---

    2005/2006 nasıl kafa kafaya gidiyoruz fb ile. bu sezon gibi. stresten maçları izlerken ellerim uyuşuyor. 3 yil sampiyon olamadık, para yok, fb güçlü. bizim gerets sihir yapıyor 3 forvet falan. gençlere 2-1 yenilince oturup 2 saat halıya baktım, bu sefer kopar bu iş diye. neyse uzatmayalım. kafa kafaya gidiyoruz ama ben en çok her takıma gol atabileceğimize güveniyorum. neyse uzatmayalım. maç var ts deplasmani. ts'de taş gibi. yenemedik. attı gokdeniz, zorla berabere kaldık. 1-1. o ts, o sezon fb'ye 32. hafta kendi evinde maç verdi. biz demedik ts yattı, şampiyonluğu sattı diye. o sezon 33. hafta inönüye gittik. bjk'ı yendik. 1-0'dan 1-2. biz ts'ye maç sattı demedik ama fbliler bu sefer bjk maç sattı dedi. yani fb'nin tarihi böyle. sonunda biz kazanacağız. biz çelik gibiyiz. kazana kazana ögrendik kafa kafaya mücadeleyi. kısa bir not olsun bu da :)

    --- alıntı ---

    https://twitter.com/...KM-y-WLUNLg&s=19
  • 70
    tarihin en dominant forvet rotasyonlarından birine sahip olduğumuz sezon.

    necati ateş
    hakan şükür
    ümit karan
    hasan kabze

    hepsi farkı özellikleri olan ancak birbirine yakın kalitede oyuncular. ve hepsi de top class forvet oyuncusu.

    şimdilerde eli ayağı düzgün bir ikinci forvet bulmakta zorlanıyoruz. hatta bazı dönemler as forvetimiz dahi yetersiz oluyor.
  • 71
    belli haftalara göre puan farkı;

    2. hafta; galatasaray 4 puan önünde fenerbahçe'nin.
    14. hafta; fenerbahçe 6 puan önünde galatasaray'ın.
    15-23. hafta arası; fener 4-2-1 şeklinde önünde galatasaray'ın.
    24. hafta; galatasaray 1 puan öne geçiyor.
    25-33. hafta arası; puanlar 2 hafta dışında eşit (manisa'nın fenere 5 attığı meşhur 15 nisan 2006 vestel manisaspor fenerbahçe maçı ve 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçı eşitliği bozup dengeleyen mücadeleler.

    (bkz: #3876950)
    bu entry sonrası bu sezona bir göz atmak istedim ve bariz şekilde 2023-24'e çok benzese de belli noktalarda sezon kopup gidebilirmiş. galatasaray'ın en efsane şampiyonluklarından biri bu sezon. pes etmemek nedir göstermiştir herkese.
  • 72
    ali koç denilen klinik vakanın bu sezon şampiyonluğunun haluk ulusoy tarafından ligin dizayn edilerek belirlendiğini söyledi.

    şimdi hatırlamayan, bilmeyen, yaşamayan genç kardeşlerimiz vardır. yazmakta fayda var.

    bu sezon fenerbahçe sanırım iki defa el ile gol atmıştı biri luciano diğeri ve en bilineni de anelka. fenerbahçe o sezon öyle kollanıyordu ki bütün takımlar illallah etmişti. beşiktaş bile*

    bu arada bu sezonda fenerbahçe son maçta denizlispor'u yense şampiyon olacaktı maç 16 dakika uzamasına rağmen gol atamadılar. altı pasın içinden appiha gol kaçırdı vs. yani yine allah'ın adaleti şaşmadı.

    ama şimdi bu ali denilen yalı çocuğu çıkmış hikaye anlatıyor. çünkü taraftarının ne kadar zekasız olduğunu biliyor.

    her zerremle fenerden ve fenerbahçeliden nefret ediyorum. umarım bir daha asla başarı göremezler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın