• 78
    1990 yılında göztepe yıldız takımda kalecilik yapıyordum. iyi de kaleciydim.

    bir maçta aliağaspor* ile oynuyoruz. rakip takım forveti her atakta bana gol atınca ben de bir pozisyonda çocuğun apış arasına tekme atmıştım. önce acıdan çocuk, sonra pişmanlıktan ben ağlamıştım. hoca da bana ''git bir daha da gelme'' demişti. eğer o çocuğun canını yakmasaydım şu anda binlerce taraftar folluk dark a diye tempo tutuyor olacaktı.

    not: çocuğa ne oldu bilmiyorum. şu an burda olsa sarılıp ''affet kardeş'' derdim herhalde. * * *
  • 82
    95ten beri cm ve devamında 2003ten beri fm oynayan bir insanım. ciddi psikopata bağlamışlıklarım vardır fakat en korkuncu şudur. uyuz olduğum bir futbolcuyu, kırılan ayağıyla ilgili gelen 2 tedavi alternatifinden en kötüsü olan ''9 ay sahalardan uzak olacak'' seçeneğini seçip, tedavisini başlatıp, kısa süre sonra kovdum.

    daha sonra bu yaptığımdan büyük haz aldım ve alışkanlığa çevirdim. mesela alt yapıdan yetişen bir genç mi var. eğer grip olursa kovuyorum. birinin lifleri mi koptu ameliyat etmeden öylece kovuyorum. birisi antrenmana geç mi geldi antrenmanlarını zorlaştırıp sakatlıyor daha sonra kovuyorum.

    evet sözlük bundan zevk alıyorum. bilinç altımda bir cani var benim.
  • 86
    liseler arası basketbol müsabakasında kendi potama basket attım. bir sene boyunca lisede herkes bana geldi tek tek. '' olum lan ehehe kendi potana basket mi attın? he? '' herkese olayı tek tek açıkladım. artık anlatmaktan bıkmıştım ve elime migafonu alıp bağıra bağıra her tarafta olayı anlatmaya karar vermeyi bile düşünmüştüm. bi ara burada da anlatırım olayı. öyle sanıldığı gibi durduk yere dönüp basket atmadım potama. neyse dertliyim üstüme gelme anlatırım sonra.

    (bkz: durduk yere kafayı yiyen sözlük yazarı)
  • 88
    çok resmi maça çıktım sözlük gerek kaleci olarak gerek basketbolcu olarak,hakemleri hep baskı altına almaya çalıştım.top benden de çıksa yeminler ettim adamdan cıktı diye sırf bir sonraki pozisyonda benim takımım lehime karar versin diye.hakemlere çok yalan söyledim ama rakiplerime hiç küfür etmedim,hakemin görmediği yerde dirsek atmadım,pandiklemedim.çirkefleştim yani ama çamurlaşmadım,kimsenin üzerine sıçramadım.
  • 90
    fair-play diye bik bik ederim içimde.hangi oyuncu faul yapsa "kalk kaldır lan adamı,öpücük ver" derim.düşlerimde kendimi futbolcu olarak görüp son dakikada rakibin gol atmasına izin verir bütün stada kendimi alkışlatırım.ama sözlük iş halı saha maçına,yani gerçeğe geldiğinde vuran,kıran,basan terminatör olup çıkıyorum.bir iş var ama anlamadım.
  • 91
    lisedeyim, okula yeni nakil oldum. böyle havalıyım, herkesin gözü üzerimde falan.. tabii bunda, yeni olduğum için okul kıyafetimin * olmaması da etkili olmuş olabilir, bilmiyorum. * neyse, sonra yavaş yavaş alıştık okula. okul üniformam da geldi, bakışlar birden bire kesildi. hemen hemen her okulda olduğu gibi bizde de beden eğitimi derslerinde futbol oynanırdı. sordular oynar mısın diye; eh.. bir iki topa vurmuşluğumuz var dedik. fena da oynamadık, takıma girdik. bir ay sonra olması lâzım turnuvalar başlıyor. antremanlarda, hazırlık maçlarında fena oynamıyorum. herkes iyiden iyiye bana güvenmeye başladı. ben de havaya girdim iyice derken maç günü geldi çattı.

    maçtan önce kenetlendik, yemin ettik. ben forvette başladım, iyi oynuyorum ya.. derken golü yedik. ardından ikiyi yedik. benim de pek haz etmediğim ayı gibi bir arkadaşım vardı. takımın en zayıf halkasıydı. bu ayı arkadaşım iki gol attı; ama ne gollerdi, hâlâ unutamam. kendisinden beklenmeyecek işler yaptı maç boyunca. takım mücadele ediyor, savaşıyor. karşımızda da birçoğu lisanslı futbolcu, fizik olarak bizden çok üstün bir takım var. zaten sonra turnuvayı şampiyon olarak bitirdiler. neyse, maça döneyim. adamlar sürekli akın halinde, akıl almaz golleri falan kaçırıyorlar. soranlar olabilir; 'sen nerdesin, hiç bashetmiyorsun kendinden' diye.. ben maça forvette, takımın yıldızı olarak başladım. ikinci yarı defansa çekildim, * aslında kenara da alabilirlerdi; ancak antremanlarda o kadar iyiydim ki, bir umut değil mi insanı yaşatan, belki bi işe yarar dediler herhalde, bütün maç oynadım.

    maçı 4-2 kaybettik, elendik. ee nerde itiraf diyeceksiniz. hemen açıklıyorum; ben bütün maç lale gibi dolandım, topları ezdim falan.. anlamışsınızdır. maçlar da tek maç usulü oynanıyor, kaybettin mi eleniyorsun. beraberlik durumunda penaltılar.. maç bitti. ben topu aldım penaltı noktasına diktim. herkes bana bakıyor. derken o ayı arkadaşım geldi, napıyorsun der gibi baktı ki; nasıl sinirli ama, burnundan soluyor. güldüm, ilk penaltıyı ben atayım dedim. 'ne penaltısı lannn!' diye bağırdı. allah allah, ne penaltısı olacak, maç berabere bitti ya dedim ve kaçmak zorunda kaldım. uzun süre kovaladı beni. diğer arkadaşlar da hem ayı arkadaşımı sakinleştirmeye çalışıyor, hem de 'bırak abi allah'ından bulsun' gibisinden bir şeyler diyorlardı. sanırım maçı sattığımı falan düşündüler. evet, ben maçı 3-3 sanıyordum. sormayın nasıl olur diye, bilmiyorum. bazı iyi niyetli arkadaşlarım, 'sen böyle oynamazdın, n'oldu?' diye sordular onlara da cevap veremedim. baskıyı kaldıramadım sanırım.

    bunları yazmak kolay olmadı. sanırım heyecanlanınca saçmalıyordum o zamanlar. tabii artık büyüdük, aştık bu sorunları. işte bu da benim sportif itirafım. ha, bir de halı sahada 3 dakikada bayılmam var, hiç girmeyeyim. sigaradan diyip, bitireyim. okuduğunuz için teşekkür ederim.
  • 92
    her ne kadar bir sözlük yazarının itirafı olmasa da okumaya değer.

    --- alıntı ---

    bende herkes gibi futbol oynamaktan zevk alan biriydim. ilkokul ve ortaokulda da hep futbol oynadım. arkadaşlarımla aram çok iyi idi bu yüzden beni hep alırlardı takıma. ilerde oynamazdım kaleye de geçmezdim bu yüzden hep ortada oynardım. bu böyle lise birinci sınıfa kadar devam etti. ergenliğe girdikten sonra kızlara ilgi duymaya başladım o yaşlarda kızların gözleri yakışıklı ya da karizmatik erkeklerdeydi benim gibi hep ortalama olan bir insan için kızların ilgisini çekmek çok zordu.
    bir gün kızlar voleybol oynarken top benim önüme düştü o esnada ben her zamanın ki gibi orta sahada futbol oynuyordum. topu kaldırdım yerden elimle topun dibine vurdum top havada çok güzel gittikten sonra kız arkadaşımın kucağına düştü. bana bizimle oynamak ister misin çok güzel manteş atıyorsun dedi. manşet neydi tam olarak bilmiyordum çünkü doğru düzgün gazete bile okumuyordum. bende bizim arkadaşlara elveda deyip kızların arasına katıldım. ortada bir daire oluşturmuşlardı voleybol oynuyorlardı amaç topun yere düşmemesiydi. çünkü onlar kızdı ve yere düşen top kirlenir üstlerini kirletebilirdi bu yüzden çok dikkatli olmamamız gerekiyordu. bu oyunu bütün öğle arası boyunca oynadık. sonra ders zili çaldı ve sınıfımıza geri döndük. tam kapıdan girerken sevim bana servet çok güzel voleybol oynuyorsun bizimle istediğin zaman oynayabilirsin dedi. o gün artık orta sahada sırdan bir insan değildim voleybolda mevkisi olmayan bir insandım.
    peki şimdi siz sorabilirsiniz neden voleybola gittin ve futbolu bıraktın diye. tek amacım vardı genç bir ergendim ve kız arkadaşım yoktu her gün porno dergilere bakmadan imanım gevremişti. ayrıca da erkek arkadaşlarla top oynadıktan sonra kokuşmuş keçi peyniri gibi kokuyorduk hele gol sevinçleri yok mu birbirimize sarılmalar çekilecek gibi değildi. artık tek derdim voleybol oynamaktı. kızlarla voleybol oynadıkça saçlarıma şekiller vermeye başladım hayatımda ilk defa parfüm kullandım ve jigs görünmeye başladım. artık okuldaki çoğu kız beni tanıyordu bu yüzden çok mutluydum.
    bir gün en yakın arkadaşım hatta kardeşim abdurrahman bana gelip servet oğlum ne yapıyorsun iyice uzaklaştın bizden, 250 gram için değer mi dedi. abdurrahman oldukça harbi bir insandı, asıl amacımı şıp diye anladı fakat ben ona, kendim gibi değil de başka bir yaratık gibi cevap verdim. ona “kanka çok takozsun yaa. ne alakası var ben voleybol oynamayı seviyorum. hem sizinle de takılıyorum kanka nerden çıkardın böyle şeyleri” dedim. artık servet değildim bir berkcan, oğuzcan hatta bamyacan olmuştum. abdurrahman bana “vay be oğlumdan, kankaya geçmişsin. sen artık eski servet değilsin git oğlum kızların yanına git gözüm görmesin seni. ama unutma hiçbir erkek, kız için arkadaşlarını sattıktan sonra başarılı olamaz. biz senin hep yanında olacağız iyi günde kötü günde ama kızlar olmayacak. onların yanında rahat bir şekilde göt, meme diyemezsin sana sapık derler. bizim yanımızda istediğini; istediğin kadar söyleyebilirsin. bizimle yaptığın erkek muhabbetini onlarla yapamayacaksın çünkü onlar erkek değil ulaaan.” dedi. ben tınlamadım kızların yanına geri döndüm.
    o senenin sonunda bir kız arkadaşımda olmuştu artık el ele tutuşuyor sinemaya gidiyorduk bunun dışında hiçbir şey yapamıyorduk, fakat bizim erkek tayfası benden daha çok eğleniyordu. birlikte geneleve gitmişlerdi ve bunu bir ay boyunca anlattılar. kapıdaki polisi nasıl kandırdıklarını oruspuya abla diyince oruspunun sen ablanın sikermisin diye onlara laf sokmasını . bende sırf kızlara şirin görünmek için yaa bu bizim eski kankalar harbi hayvanmış deyip olay mahallinden içimde büyük bir buruklukla ayrılırdım. lisede birkaç kişiyle daha çıktım; kızlarla o yaşta yaptığımız tek şey sinema ya da kafeye gitmekti.
    lise bitti ben voleybolumu çok geliştirdim. artık profesyonel olmuştum birkaç sene sonrada birinci ligden bir takımdan transfer teklifi aldım ve büyük bir takımda oynamaya başladım. takımımız oldukça profesyoneldi ben smaçör olmuştum takımı sırtlıyordum. her maç 20 30 sayım olurdu. fakat beni rahatsız eden bir şey vardı her sayıdan sonra ortada buluşur ve sarılırdık o esnada birkaç kişi beni ellerdi. ilk zamanlar bu beni rahatsız etmemişti. ama bu işten iyice sıkılmaya başlamıştım. bir gün çok önemli bir maçta inanılmaz bir seri yakaladım o maç tek başıma 52 sayı yaptım ya da 52 kez beni ellediler mi deseydim. kâbus gibiydi birkaç gece stresten uyuyamadım.
    o maçtan sonra performansım iyice azaldı artık ellenmekten rahatsız oluyordum. takım arkadaşlarım servet bu düşüşünün nedeni ne diye sordular. ben kafam biraz dağınık dedim. ama içimden ulan ibneler bir insan bu kadar ellenir mi, her maç elliyorsunuz nedir derdiniz diye bağırmak istedim.
    gecelerim çok yalnız geçiyordu sonra bütün takım arkadaşlarımın bekâr olduğunu öğrendim allah’ım nereye düştüm ben diye hayıflanıyordum. oysaki voleybola başlama amacım kız götürmekti fakat şimdi hiç kız arkadaşım yoktu. bir zamanlar iğrendiğim futbola devam etsem mankenler peşimi bırakmayacaktı. çok büyük bir hata yaptım o kadar büyük bir hata ki hızla ibneliğe doğru gidiyordum çok korkuyordum resmen götümden uyuz olmaya başladım. soyunma odaları beni rahatsız ediyordu herkes bir birinin kalçasına şaplak atıyordu. bunu niye yapıyoruz diye sorduğumda motivasyon için moral için yapıyoruz dediler. ne zamandan beridir bizim motivasyon kaynağımız götümüz oldu . takım arkadaşım soruma cevap vermedi.
    günlerim böyle geçiyordu performansım yine arttı artık ellenmek beni rahatsız etmiyordu resmen üzerinden 10 kişi geçmiş bir kızın 11. kişideki umursamaz yüz hali vardı bende. boş gözlerle bakıyordum olan bitene bir anlam veremiyordum fakat takım arkadaşlarım bu durumdan gayet memnundu. bir gün bir maçta sayı yapan arkadaşımızı kutlamak için yine toplandık o an bende arkadaşımın kalçasını resmen avuçladım. bu beni mutlu etmedi sahanın kenarını gidip ağlamaya başladım ulan ne oldu bana eskiden olsa yapmazdım böyle şeyler şimdi gayet rahat yapıyordum. tribünlere baktığımda eski arkadaşım abdurrahmanı gördüm bana acıyarak bakıyordum.
    maçtan sonra hemen yanına gittim apo dedim nasılsın kardeşim iyi misin ne yaptın ne ettin anlatsana dedim. apo her şeyi anlattı. liseden sonra işletme okumuş üniversitede bir dünya kız götürmüş ama sinemaya değil boş evine. okuldan sonrada bir reklam ajansında iş bulmuş şimdi reklamcı ve benim aksine kadın kalçalarını kavrıyor. bende ona ne yaptığını anlattım profesyonel voleybolcu olduğumu bekâr olduğumu kız konusunda işlerin baya kesat olduğunu anlattım. apo bana o gün hiç unutamayacağım bir söz söyledi oğlum lisede yanlış yaptın bugün erkeklerin arasında kaldın ipne gibi puşt gibi bir şey olmuşsun. ben sana muaffak olamazsın dedim. beni dinlesen kızlara yavşamasan bugün bu halde olmazdın. birlikte üniversiteye giderdik ortamın adamı olurduk ortalık malı değil dedi. o zaman yavşadın kızlara ne oldu tek yaptığın para yedirmekti malsın sen oğlum kıtsın hatta yoksun bir hiçsin, kıt herif diye bağırdı bana. ondan sonra ilik gibi bir kızla el elle tutuşup çıktı gitti spor salonundan.
    ben orda tek başıma kala kaldım. benim yanıma da takım arkadaşlarım geldi. lisede beğenmediğim erkekler şimdi hayatım hatta işim olmuştu. ben bu yazıyı lisede okuyan genç arkadaşlarım için yazıyorum. kankalar pardon oğlum sakin kızlara yavşayacağız diye erkek arkadaşlarınızı satmayın ilerde benim gibi pişman olursunuz.

    --- alıntı ---

    *
  • 94
    ne kadar sportif olacak tartışılır ama, itiraf ediyorum:

    önümüzdeki hafta %99 ihtimalle fenerbahçe'nin şampiyon olacak olması benim umurumda bile değil. geçen sezon son haftaları dua ederek geçirmiştim; nooooooooolur allam bi mucize olsun. allam, noooooooooolur bi' şey olsun da fener alamasın şu kupayı vs.

    bu sezon da hep bu temennilerle başladı; fenerbahçe şampiyon olmasın da.. falan.
    hala diyorum; olmasın tabi lan. trabzon olsun allama kitabıma.

    ama gayet açık ki; çok da umrumda değil.

    kupa; sırtında sarı kırmızı olmayanların ellerinde kalkacak, net. ötesi yok gibi.

    kalmış şunun şurasında bir hafta. bitse de gitsek kafasındayım.
    sadece şu 34. hafta sonuçları itibariyle, yaklaşık 1 hafta televizyon izlememe, internette spor siteleri takip etmeme gibi reçeteler yazdım kendime. gerçi düşünüyorum, sarı lacivert şampiyonluk kutlamalarını karşı bir hayli alıştırdım kendimi, çok da hissizleştirdim.

    ne bileyim; alt tarafı bizim berbat geçirdiğimiz bir sezonda fenerbahçe şampiyon olmuş. lan?

    hayırlısı sözlük :/
  • 95
    mustafa sarp galatasaray'a transfer olduğu zaman ne alakaysa hiç bir canlı maçını izlemediğim halde oyun olarak mehmet topal'a benzediğini düşünmüştüm. mehmet topal giderse mustafa sarp var gibi düşüncelere girmiştim, hayır ne alaka amk. bi adamın defansif orta saha etiketi var diye valencia'ya kadar gitmiş bir adamla aynı değerde görülmesi kendi açımdan gafletti. özür diliyorum senden mehmet topal, sırf mustafa sarp gibi suya sabuna dokunmayan, dokunsa da bi halt olmayacak biriyle seni aynı kefeye koyduğum için.
  • 97
    sırf saçlarım yüzünden yüzmüyorum.

    saçlarım uzun** ve dökülüyorlar. her gün yüzmeye gidesim var ama her gün saç yıkanmaz daha beter dökülür. kaldı ki benim saç kurulama seansım 2 saat sürüyor, her gün her gün o saçların kurumasını beklemek, kurutmaya çalışmak kabir azabı olur. bone desen hem kafamın kocamanlığından* hem de saçlardan dolayı takıp da yarmadığım bone kalmadı. yani kel kalana kadar havuz, deniz bana haram arkadaş. ha kestir diyeceksiniz asker sorunu da olmasa hayatta kestirmem lan, hem seviyorum hem çok yakışıyor, ne kestircem allasen.

    yüzerek kilo verip yüzücü vücudu yapmak istiyorum ama saçlarım için göbekli olmayı tercih ediyorum ve taner gibi, yeah! diyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın