91
lisedeyim, okula yeni nakil oldum. böyle havalıyım, herkesin gözü üzerimde falan.. tabii bunda, yeni olduğum için okul kıyafetimin * olmaması da etkili olmuş olabilir, bilmiyorum. * neyse, sonra yavaş yavaş alıştık okula. okul üniformam da geldi, bakışlar birden bire kesildi. hemen hemen her okulda olduğu gibi bizde de beden eğitimi derslerinde futbol oynanırdı. sordular oynar mısın diye; eh.. bir iki topa vurmuşluğumuz var dedik. fena da oynamadık, takıma girdik. bir ay sonra olması lâzım turnuvalar başlıyor. antremanlarda, hazırlık maçlarında fena oynamıyorum. herkes iyiden iyiye bana güvenmeye başladı. ben de havaya girdim iyice derken maç günü geldi çattı.
maçtan önce kenetlendik, yemin ettik. ben forvette başladım, iyi oynuyorum ya.. derken golü yedik. ardından ikiyi yedik. benim de pek haz etmediğim ayı gibi bir arkadaşım vardı. takımın en zayıf halkasıydı. bu ayı arkadaşım iki gol attı; ama ne gollerdi, hâlâ unutamam. kendisinden beklenmeyecek işler yaptı maç boyunca. takım mücadele ediyor, savaşıyor. karşımızda da birçoğu lisanslı futbolcu, fizik olarak bizden çok üstün bir takım var. zaten sonra turnuvayı şampiyon olarak bitirdiler. neyse, maça döneyim. adamlar sürekli akın halinde, akıl almaz golleri falan kaçırıyorlar. soranlar olabilir; 'sen nerdesin, hiç bashetmiyorsun kendinden' diye.. ben maça forvette, takımın yıldızı olarak başladım. ikinci yarı defansa çekildim, * aslında kenara da alabilirlerdi; ancak antremanlarda o kadar iyiydim ki, bir umut değil mi insanı yaşatan, belki bi işe yarar dediler herhalde, bütün maç oynadım.
maçı 4-2 kaybettik, elendik. ee nerde itiraf diyeceksiniz. hemen açıklıyorum; ben bütün maç lale gibi dolandım, topları ezdim falan.. anlamışsınızdır. maçlar da tek maç usulü oynanıyor, kaybettin mi eleniyorsun. beraberlik durumunda penaltılar.. maç bitti. ben topu aldım penaltı noktasına diktim. herkes bana bakıyor. derken o ayı arkadaşım geldi, napıyorsun der gibi baktı ki; nasıl sinirli ama, burnundan soluyor. güldüm, ilk penaltıyı ben atayım dedim. 'ne penaltısı lannn!' diye bağırdı. allah allah, ne penaltısı olacak, maç berabere bitti ya dedim ve kaçmak zorunda kaldım. uzun süre kovaladı beni. diğer arkadaşlar da hem ayı arkadaşımı sakinleştirmeye çalışıyor, hem de 'bırak abi allah'ından bulsun' gibisinden bir şeyler diyorlardı. sanırım maçı sattığımı falan düşündüler. evet, ben maçı 3-3 sanıyordum. sormayın nasıl olur diye, bilmiyorum. bazı iyi niyetli arkadaşlarım, 'sen böyle oynamazdın, n'oldu?' diye sordular onlara da cevap veremedim. baskıyı kaldıramadım sanırım.
bunları yazmak kolay olmadı. sanırım heyecanlanınca saçmalıyordum o zamanlar. tabii artık büyüdük, aştık bu sorunları. işte bu da benim sportif itirafım. ha, bir de halı sahada 3 dakikada bayılmam var, hiç girmeyeyim. sigaradan diyip, bitireyim. okuduğunuz için teşekkür ederim.
maçtan önce kenetlendik, yemin ettik. ben forvette başladım, iyi oynuyorum ya.. derken golü yedik. ardından ikiyi yedik. benim de pek haz etmediğim ayı gibi bir arkadaşım vardı. takımın en zayıf halkasıydı. bu ayı arkadaşım iki gol attı; ama ne gollerdi, hâlâ unutamam. kendisinden beklenmeyecek işler yaptı maç boyunca. takım mücadele ediyor, savaşıyor. karşımızda da birçoğu lisanslı futbolcu, fizik olarak bizden çok üstün bir takım var. zaten sonra turnuvayı şampiyon olarak bitirdiler. neyse, maça döneyim. adamlar sürekli akın halinde, akıl almaz golleri falan kaçırıyorlar. soranlar olabilir; 'sen nerdesin, hiç bashetmiyorsun kendinden' diye.. ben maça forvette, takımın yıldızı olarak başladım. ikinci yarı defansa çekildim, * aslında kenara da alabilirlerdi; ancak antremanlarda o kadar iyiydim ki, bir umut değil mi insanı yaşatan, belki bi işe yarar dediler herhalde, bütün maç oynadım.
maçı 4-2 kaybettik, elendik. ee nerde itiraf diyeceksiniz. hemen açıklıyorum; ben bütün maç lale gibi dolandım, topları ezdim falan.. anlamışsınızdır. maçlar da tek maç usulü oynanıyor, kaybettin mi eleniyorsun. beraberlik durumunda penaltılar.. maç bitti. ben topu aldım penaltı noktasına diktim. herkes bana bakıyor. derken o ayı arkadaşım geldi, napıyorsun der gibi baktı ki; nasıl sinirli ama, burnundan soluyor. güldüm, ilk penaltıyı ben atayım dedim. 'ne penaltısı lannn!' diye bağırdı. allah allah, ne penaltısı olacak, maç berabere bitti ya dedim ve kaçmak zorunda kaldım. uzun süre kovaladı beni. diğer arkadaşlar da hem ayı arkadaşımı sakinleştirmeye çalışıyor, hem de 'bırak abi allah'ından bulsun' gibisinden bir şeyler diyorlardı. sanırım maçı sattığımı falan düşündüler. evet, ben maçı 3-3 sanıyordum. sormayın nasıl olur diye, bilmiyorum. bazı iyi niyetli arkadaşlarım, 'sen böyle oynamazdın, n'oldu?' diye sordular onlara da cevap veremedim. baskıyı kaldıramadım sanırım.
bunları yazmak kolay olmadı. sanırım heyecanlanınca saçmalıyordum o zamanlar. tabii artık büyüdük, aştık bu sorunları. işte bu da benim sportif itirafım. ha, bir de halı sahada 3 dakikada bayılmam var, hiç girmeyeyim. sigaradan diyip, bitireyim. okuduğunuz için teşekkür ederim.