• 31
    birden fazla kez aynı golu atma şerefine nail oldum. video yok ama anlatiyim :
    atak tarafıyız, top sağ tarafta ayağıma gelir. şutumun iyi olduğu bilindiği için herkes şutumu kapatmak için sağa doğru koşar. topu sola doğru hafif bir dokunuşla iterim, mümkün olan en yavaş şekilde plaseyi bırakırım. koşar adım kaleyi kapatmaya gelen savunmacıların kafalarının hemen üstünden* * geçip uzak kale direğinde, doksan tabir ettiğimiz yere kalecinin ne hamle yapacağını dahi bilemez bakışlarıyla gol olur.

    ronaldinho'nun chelsea'ye attığı meşhur golde savunmanın ve kalecinin çaresizliğini canlandırın gözünüzde, haşa ronaldinho'luk taslayamam ancak, karşımda o golü atarken ronaldinho ne görüyosa onu görürüm.

    bir de dip not: ne zaman bu golü atsam, bu golün devamında özgüven geldiğinden midir nedir, attığım her gol jeneriklik olur. ard arda iki kişinin bacakları arasından köşeye giden toplar mı, sert plase tabir edilen doksan/doksanın hemen altına giren toplar mı, frikik golleri mi ne derseniz hepsi olur. koşarak oynayan birisi değilim ancak, slalom gol atmışlığım bile oluyor arada. *
  • 32
    bu hafta atmış olduğum göldür. kısıtlı yeteneklerimle ama müthiş hırsımla oynadığım için çok fazla şık gol atamıyorum. neyse efendim bu hafta basit hata yaptım gol yedik, sinirlendim. kaleci başladı bana, üç adım attım topa bir asıldım sol doksana gitti direğe çarpıp içeri girdi.
    dip not: maçın son dakikalarında kaleciyle ortak hatamız sonucunda yediğimiz golle mağlup olduk.
  • 33
    2008 mayısında attım en güzel golümü. büyük sahada oynuyorduk maçı. serbest vuruş kazandık. kaleciye göre sol çaprazdan ceza sahasına on metre kadar mesafeden atış yapacağız. kalabalığın arasına girdim. içerisi ana baba günü. ben bir oraya bir buraya hareketli şekilde topu atmasını bekliyorum arkadaşın. tam atmadan evvel önümü boş gördüm bizim kaleye doğru. işaret ettim arkadaşa buraya doğru at diye. hızlıca oraya yöneldim. tam istediğim yere attı ve rövaşatayı yaklaşık yirmi metreden çaktım. tam doksana. bin kere denesem atamam. zaten bir daha öyle güzel gol atamadım*
  • 34
    kendim için olanı anlatayım.

    ilkokuldayız, kaçıncı sınıf hatırlamıyorum ama 3-4 flan muhtemelen.

    zil çalınca deli gibi bahçeye koşmuşuz tabi.

    neyse başladık maça, bizim atak yaptığımız kale ilkokul seviyesine göre camp nou kalesi. iki yan direk gibi 2 adet kolon var ama üst direk yok işte. onu da kolonların arkasındaki duvarda bir çizgiyi belirledik.

    yerler de taş-asfalt değil mermer. akıyor.

    velhasıl kelam korner oldu, aldım topu yanıma yaklaşana "içeri geçin içeri" diyorum.

    her geleni savuşturduktan sonra hafif gerilip vurdum, falsolu havadan giden top kaleye doğru alçalmaya başlayıp zaten 50-60 cm olan kalecinin üstünden gol oldu.

    şimdi denebilir ki "ne var lan, top işte döner girer".haklı olabilirsiniz.

    ama top ezilmiş kola kutusuydu.

    ben de korneri kullanırken dik koymuştum, hafif dibine girebileyim diye.*
  • 35
    samsunda 2008-2009 yılları civarı dersaneler arası turnuva vardı. lise sınıfı ile dersane sınıfımız hemen hemen aynıydı haliyle sürekli beraber oynadığımız adamlarla maça çıkacaktık.

    neyse efendim çeyrek finaldeyiz eyyamcı hakem yüzünden maç penaltılara gitti. o zamanlar stoper oynadığım için gol koklayan biri değilim aman aman kendime güvenimde olmazdı. durum 4-4 atarsak kazanıyoruz. son penaltıyı kullanacak arkadaş en teknik ve soğukkanlı oyunculardan birisiydi gerildi gerildi tam topa vuracak ayağına kramp girdi yere yığıldı çocuk.

    son penaltıyı ya ben ya kaleci kullanacak. ulan dedim fırsat bu fırsat vur oğlum şu topa. gerildim kaleciye baktım, sol köşeye baktım, destek ayağımıda sola vuracakmış gibi hafif döndürdüm ve baaam sağ köşeye direk dibine efsane bir plase ile golü buldum. kaleciyi şaşırtmak için o kadar yan yatmıştım ki vurduktan sonra yere yuvarlanacaktım az kalsın.

    o maçtan sonra penaltıları genelde ben kullandım.*
  • 36
    bir oyuncunun futbol hayatı boyunca attığı en unutulmaz gole verilen isim.

    ben de şahsımın kariyer golünü anlatmak isterim.

    yer: gebze, mustafapaşa ilköğretim okulu bahçesi
    tarih: 2008 mayıs

    sınıflar arası turnuvalar başlamış ve biz geçtiğimiz yıl şans eseri finalde kaybettiğimiz turnuvanın en büyük favorisiyiz.

    takımımız; kalede kadir defansta azad, ramazan ve orhun üçlüsü, ortasahada ömer refik ve barış, ileride ise tek forvet bendeniz muzeci...

    velhasılıkelam ilk maçımızda bir diğer sabahçı olan b şubesini 4-3 gibi bir skorla yenmiş ancak etkili bir oyun sergilediğim halde golle buluşamamıştım.

    ikinci maçımız ise final maçı idi ve 7.sınıfların şampiyonunu belirleyecekti. benim için en zorlu karşılaşma şüphesiz ki bu maç olacaktı.

    büşra ile sevgili olan ancak beyza'ya aşık bendeniz, maçta formanın altına giydiğim atletime seni seviyorum beyza yazmıştım keçeli kalem ile...

    hayale bakar mısınız sevgili renktaşlar, golü atacağım ve formamı çıkarıp tribün niyetine kullanılan bölmeye koşarak beyza'ya yazıyı göstereceğim...

    maç başladı hem bizim sınıftan hem de rakipten bütün kız öğrenciler vuvuzeladan hallice sesleriyle müthiş bir uğultu çıkarıyordu. atmosfer oldukça gergindi. atatürk büstü taraflarında bir yerde büşra otururken beyza ise maraton tribün tarzı duran kalabalığın ortasındaydı.

    ilk dakikalarda tilki forvet tarzımla oynamayı düşünerek yerden içeri çevrilen bir sert topta boş kaleye topu bıraktığımda çığlıklar kopuyordu. ancak kariyer golümü henüz atmamıştım.

    maçın ikinci yarısının hemen başında rakip bastırıyor biz ise atakları savuşturmaya çalışıyorduk. ileri atılan bir uzun topta, kaleci ile topun arasına girerek yarı
    top sekti burak gitti yarı hagi'nin milan'a attığı aşırtma karışımı bir vuruşla takımı rahatlattım.

    rakibin baskın bir oyunu vardı ve artık tamamen kontraya dönmüştük. kaptırılan bir topta ani bir kontra şansı yakalayıp hızlı çıkmak istedik.

    bir anda kendimi rakip kaleye en yakın oyuncu olarak gördüm ve bana yerden 20 santimetre yüksekliğinde bir top geldi.

    müthiş sol ayağımla kontrol ederek topu sol iç tarak kemiğim ile doksan diye tabir edilen bölgeye vurdum. muazzam bir şeydi, bir yandan aşırtma bir yandan da sert bir şuttu. topu iki direğin ucundan kaleye girerken gördüğümde goooaaoooll diye bağırarak koşmaya başladım.

    okulun klasikleşen turnava gol sevinci olarak bizi destekleyen diğer sınıflardan öğrenciler ve söylemesi ayıp okul birincisi olduğum için hocalar üzerime doğru koştu.

    altta kalanın canı çıksın hesabı ezilmeye başlandım. gol sevincine ortak olmak isteyen kişiler tarafından o kadar çok öpüldüm ki müstakbel eşim beni bu kadar öpemeyecektir eminim.

    velhasılıkelam 5-2 kazandığımız maçın ardından 7.sınıfların şampiyonu olarak bitirmiştik turnuvayı.

    ben ise en centilmen oyuncu ödülü olarak netba'dan bir adet top kazanmıştım...*
  • 37
    ben de anlatayım madem, kariyer golü diyemem belki ama en haz aldığım gol buydu. lise 3'te okul turnuvası vardı. okul turnuvaları sınıf turnuvası şeklinde geçmiyordu bizim, herkes kendi takımını kurabiliyordu. fen lisesi ve anadolu lisesi aynı okuldaydık. fen lisesi olarak zaten tek sınıftık, bu olaya rağmen sadece bizim sınıftan oluşan bir takım kurmuştum, sadece kaleciyi başka bir sınıftan almıştık. takımda da okul takımından sadece ben vardım, bir arkadaşım daha iyi oynuyordu ama kalanın tek işlevi sayıyı doldurmaktı diyebilirim. en kolay maçta da en zor maçta da götümüzü yırta yırta yarı finale kadar çıktık. yarı final maçında da mevzulu olduğumuz bir takımla oynuyorduk. 2-1 öndelerdi. maçın bitmesine de çok kalmamıştı. bizim iyi oynayamayan arkadaşlardan birisi rastgele vurdu ileri, halısahanın tellerine çarptı, hemen hemen korner noktasında kaldı. tüm hızımla koştum, kalecinin de koştuğunu gördüm. allah ne verdiyse bütün gücümle vurdum topa, tellere doğru. çarptırıp geçirmelik falan da bi mesafe değil, kimse anlam veremedi, sinirlenip vurduğumu zannettiler. kaleci müdahale edemedi, top kaleye yöneldi. 2-2 oldu durum. sonrasında diğer arkadaşım da frikikten bir gol attı. santrası yapılmadan finale çıkmıştık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın