resim
Servet Çetin
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:43
Uyruk:Türkiye
  • 1752
    attığı golleri, insanların verdiği tepkileri, hocasını satıp satmayışını falan geçtim, benim takıldığım başka bir şey var.

    yıl 2007, aylardan ağustos. servet galatasaray'a yeni transfer olmuş, kendini kanıtlamak, herkesin gözüne girmek istiyor. işi kolay değil, fenerbahçe ve shevchenko etiketleri var hala üzerinde. ilk maçına çıkıyor taraftar önünde. uefa kupası eleme maçı, rakip slaven belupo, yeni açıkta izliyorum. servet toplara uçarak kafa vuruyor ve uzaklaştırıyor, kritik müdahaleler yapıyor, her şeyini veriyor sahada. zaten garip bir fizik yapısı olduğundan, topla yapabilecekleri de belli gibi. ama o iyice ön plana çıkmak için, 5 dakikada bir topu alıp başlıyor ilerlemeye tsubasa misali, önüne biri geldikçe deviriyor ve ilerlemeye devam ediyor. insanlar hayret içinde izliyor bu adamı. neler oluyor yahu? en sonunda topu kaptırınca da herkes gülüyor ve "olsun" diyor, uzun zamandır duymadığım kadar güçlü alkışlar duyuyorum bir futbolcu için o gün. ve ardından başlıyor bütün tribünler;

    "serveeeet, serveeeet"

    şimdi yıl 2011, aylardan mayıs. elimizde kağıt kalem, şampiyonluk hesapları yapmamız gereken dönem. oysa galatasaray ligde ilk 10da değil*, averajımız negatif, avrupa'ya başlamadan veda etmişiz, bi sonraki sene avrupa'ya gidemeyeceğimiz kesin. galatasaray lig sonuncusuyla, tamamen önemsiz bir maça çıkıyor. servet topu alıp, ani bir deparla rakip yarı sahaya geçiyor ve 1-2 çalımla ilerliyor. bütün tribünler ayakta, yine o gülüşmeler, yine o merak, yine o ses:

    "serveeeet, serveeet"

    tamam. 4 sene önce bana da ilginç geliyordu, hangimize gelmiyordu ki? ben de gülmüştüm, alkışlamıştım. bağırmıştım adını. ama o birkaç maçlık bir şeydi bende. yıllar geçti, düşünüyorum; dünya üzerinde savunma oyuncusunun paldır küldür topu sürerek ilerlemesiyle bu kadar eğlenen, bunu ekstra bir iş sayarak ayakta alkışlayan başka bir taraftar var mıdır? diyorum ki, biz bunu yaparak ya servetle, ya kendimizle, ya da galatasaray ile dalga geçiyoruz. en azından biriyle geçtiğimiz kesin. artık savunma oyuncularının röveşatayla, yarım voleyle gol attığı, kritik maçlar kazandırdığı dönemlerdeyiz. biz, bizim savunma oyuncumuzun top sürüşüyle orgazmdan orgazma koşuyoruz 4 senedir, bıkmadan, sıkılmadan. aklım almıyor. beynim duruyor. evet, servet için ekstradır o işler, ama galatasaray için değil.

    attığın gole sevinmedim yine. senin attığın bir gole sevinirsem senin için değil, galatasaray için sevinirim sadece. adını asla bağırmam. çünkü bu 4 yılda unutamayacağım şeyler yaptın. hocanın son şansını mı ilan etmedin kameralar önünde, sırf seni kadro dışı bıraktı diye ertesi hafta "bana güvenilmeyen yerde oynayamam" diye normalde yaptığın müdahaleleri yapamaz mı oldun, sana sonuna kadar güvenip destekleyen adama yanına geldiğinde telefonunu bile kapatmadan veda mı etmedin, "çok şımartıyosunuz bunları" diye gencecik takım arkadaşını mı tartaklamadın...

    biz seni çok şımarttık servet. yıllardır, popescu'nun, lucas neill'ın 5 dakikada bir yapabildiği şeyi, 10 maçta bir yaptın diye seni ayakta alkışladık. adını haykırdık. çünkü komik gibiydin.

    senin bu formayla işin yok servet. kendine iyi bakıyorsun, profesyonelsin, futbolu mesleğin olarak görüyorsun. ne demiştin sahi? "benim futbolu bıraktıktan sonra galatasaraylı servet olarak anılma gibi bi derdim yok" muydu? öyle bir şeylerdi. benim galatasaray için hissettiklerimi bir an bile hissetmedin hayatında. bunu herkesten beklemek gibi bir şey olmaz. ama sen, o ankaragücü maçından sonra benim hissettiklerimi bilmiyorsun servet, sen o umursamadığın hagi'nin gidişinden sonra benim hissettiklerimi bilmiyorsun. haddin olmayan her şeye karıştın servet. sanki bu forma umrundaymış gibi...

    senin üzerinde galatasaray forması var diye, bizim için oynuyorsun, gol atıyorsun diye sana saygı duymayacağım. senin adını bağırmayacağım. çünkü bu, benim o kutsal forma içinde yaptıklarıyla ilah ilan ettiğim adamlara duyduğum saygının içini boşaltmak olur. bu konuda eşitlik olmaz, yapamam.
  • 1753
    maalesef bu hale gelmesinde bizim payımızın çok olduğu futbolcu.

    sen hocasını satan adamı ve bunu açıkça kameralar önünde ifade adan adamı tutarsan, onun yerine hocasını* gönderirsen, daha sonraki zamanlarda takımın genç oyuncularından birini ezip, tokatlayıp, küfür edip de ilk maçta serveeeeet diye haykırırsan kimse kusura bakmasın bu adam daha çok kral olur bu takımda. dünkü maçta gol atana kadar kısmen ıslıklanan adama golden sonra sevgi gösterilerinde bulunuldu. işte o anda hemen cem sultana baktım ve gerçekten ne hissediyorsa aynısını hissettim.

    keşke herkese hakettiği değeri verebilsek.
  • 1755
    galatasaray dergisi'nin 101. sayısında kendisiyle yapılmış röportajdan bir iki cümlesi;

    -"her hoca bizi beğenmek zorunda değil, oynatmak zorunda değil. yeri gelir, hoca oynatmadığı zaman hırs yaparım. türkülerim vardır, takarım kulağıma, gece kimse görmesin diye geç saatte çalışırım. oynamadığım zaman da küsmem, aksine hırs yaparım, mücadeleden korkmam hiç bir zaman ben."

    -"en nefret ettiğim şey ikiyüzlülük"

    -"öteki tarafa gittiğimde çok hak yemiş olmaktan korkarım"

    peki, madem böyle diyor, düşünüyor, rijkaard zamanındaki açıklamalarına, davranışlarına ne demek ister acaba?

    elano, cem sultan gibi olaylar da cabası.

    bir de;

    -"şu an bağlama çalmasını öğreneyim, valla futbolu çok seviyorum ama futbolu bile bırakırım yani!"

    sözlük, acilen bağlama çalan birini bulmamız lazım! futbolu bırakmasına falan da gerek yok, bağlamayı öğretelim, avrupa'ya gitsin o da, hem o da çok istiyor, her açıklamasında avrupa da avrupa..
  • 1758
    gol de atsan, maçta takımın en iyi oyuncusu da olsan, kendini de yırtsan yaptığı adilikleri unutmak imkansıza yakın.

    bir kere hoca satan bir topçunun takımda nasıl barınabildiğini anlayamıyorum. hele ki bu kadar aleni bir şekilde yapılmışsa. hangimiz unutabildik rijkaard'ın son maçı olacak olan ankaragücü maçında yaptıklarını? aradan sadece 7 gün geçmesine rağmen, rijkaard gidince saracoğlu'nda aslan,kaplan olan servet'i hangimiz unuttuk?

    hak yemekten korkuyormuş. yaptığı haysiyetsizlikle kulübün birçok yönden zarar etmesine, bilmem kaç sene geriye gitmesine katkıda bulunup bunca galatasaraylıyı çıldırtmak neyin nesi oluyor? eğer aldığım üründen, kombineden, bilmem neden sana bir kuruş gitmişse bile helal etmiyorum. sadece ankaragücü maçında yaptığın onursuzluk bile buna yeter.
  • 1759
    karakterini vesaire geçtim. gerçekten leş bir futbolcu. çok kolay çalım yiyiyor, cüssesine göre inanılmaz hassas ve kart görmekten çekindiğinden ötürü, ikili mücadeleleri kaybediyor. ayıboğan lakabı koca bir yalan. götünü rakibe dönüp, topun taç olmasını beklemekten başka yapabildiği bir halt yok. rıdvan dilmen gibilerinin şişire, şişire başımıza kaktığı büyük bir balondur.
  • 1761
    savunmanın adamı iterek, çekerek, yıpratarak yapıldığı her takımda kral olacak,
    ancak akıl ile yapılması gereken üst düzey takımlarda kimileri tarafından * maymun edilecek vasat stoper.

    yaptığı bunca karaktersizliklerden sonra fatih terim'in gelişiyle en az 1 sene daha takımda kalması ise işin en acı tarafı.

    rıdvan dilmen kendisinin azılı bir destekçisidir * ve servet'in istikrarından her daim gurur duyar.
    geçenlerde yüzde yüz futbol'da spontane gelişen diyaloglar sonunda önce servet çetin'in * ne kadar çok maç oynadığından bahsedilip, akabinde galatasaray'ın son 3 yılda yaklaşık 130 gol yemesi üzerine kritik yapılması gerçekten çok manidardı.
  • 1763
    defanstaki mustafa sarp, kalırsa fatih matih dinlemez çöpe gönderir. antrenör ve başkan düşmanıdır. düşmanımızın da dostudur haliyle. servet bizim takımda 5 sene oynasın, sarı kart almasın atılmasın, gole mani olmasın ne güzel rıdvan gibiler için. çıktığı kartalspor'da bile oynayamayacak olan kazmanın yerinn garanti olması daha iş başlamadan beni derinden yaralıyor. en ufak bir futbol bilgisi olan, 3 senedir yediğimiz çıvallarla golün baş sebebini 5 dakika takımda tutmaz. tutuyorsa eğer, işin içinde şimdiye kadar olduğu gibi futbolun dışında başka sebepler var.
  • 1773
    her maçta kıçı kırık kontraataklarda rakibin ayağından açılan topu marke edip auta çıkarttığı için, kanattan yardıran hücum oyuncusuna yaldır yaldır koşup topu taca gönderdiği ya da adamı yıktığı için alkışlanan adamdır. bunu maç boyunca sadece 2 kere yapar ve bu adama millet servet, servet diye bağırır.

    ayrıca bunu da tüm stad yapar. bokunu da ultraslan'a atarlar. ulan neresinden tutsan elinde kalıyor. adam bok gibi kendini iyi zannediyor. 14 mayıs 2011 gençlerbirliği galatasaray maçında ilk golü kendisi yüzünden yedik zaten kimse yazmamış. staddaydım. maçtan önce bu herifi çağırdılar. ultraslan multraslan falan değil. bu herifi taraftar kıçını yırta yırta çağırdı. eee? forumlara bakıyorum, buraya bakıyorum. yazılan tek şey var; o da "gitsin". e gitsin o zaman. ben de gönülden diliyorum ama stadda birden bire herkesin sevgilisi oluyor bu adam anlamak mümkün değil.

    savunma vasfının zerresi yok adamda. galiba o cüssenin arada öyle yardırmalarına tav oluyor millet. o kadar çok gol yedirdi ki bize sayılmaz. açın seyredin golleri. kritik zamanda hamle hatalarıyla dolu bir adam servet. ayrıca o malum ankaragücü maçı bile şimşekleri üzerine çekebilir servet'in.

    yalnız bizim de duruşumuzu düzeltmemiz lazım. burada küfredip sahnede alkışlarsan adamın buradan haberinin olmaması çok normal. sevmediğin adama neden bağırıyorsun derler insana.
  • 1774
    bu adam aguero'nun anasını bellediğinde de tribünlerden "serveeet serveeet" diye tezahürat yapılmıştı. ben de sinir olup buralara yazmıştım. ofsayt manyağı olmuştu. sonra bu insan takımı sattı, gözümün önünde ankaragücü maçında bile bile goller yedirdi takıma, o da unutuldu. sonra gitti alt yapı topçusunu dövdü. eminim o da unutulacak. bu sene yin servet takımda olacak. yine serveet serveet bağıracak bazı midesiz insanlar. bu adamlar bizim taraftarımız arasında var. tabi ki sahada da olacak. "kişiliksiz insan" kavramının galatasaray futbolcusu formudur servet.
  • 1775
    mehmet demirkol başta olmak üzere, spor medyasında yılmaz savunucuları bulunan şahıs. galatasaraylı yazarlar dahi zerre kadar eleştirmiyorlar kendisini. işin garibi, sözlüklerde, forumlarda hakkında atan tutan tayfanın da maçlarda en ufak bir protestosunu dahi görmedim. demek ki herkes memnun. ıslıkla barış'ı, ayhan'ı, mustafa'yı, aman servet'e dokunma! milli takım stoperi o, yılmaz savaşçı o...

    bir tek ali ece'nin servet'i eleştirdiğine şahit oldum. onun dışında, şu sözlükte dahi bu şahsı ideal 11'lere yazanlar var. hala, hala, hala... ''bundan iyisini mi bulacaz?'' mantığıyla küme düşme potasına kadar geldik.

    geçenlerde mehmet demirkol şöyle diyordu servet'i savunurken: ''milli takımda etrafında çok iyi oyuncular var, o yüzden iyi oynuyor. galatasaray'da yanında kaçak güreşçi neill var.''

    evet, en kıytırık gruplardan dahi çıkamayan, kupalara katılamayan, abuk subuk goller yemekte üzerine olmayan milli takımda çok iyi oynayan(!), ama galatasaray'da yapayalnız kalan muhteşem servet; bu sezon boyunca dünya kupası'ndan gelip galatasaray'da oynamadık mevki bırakmayan, arada asya kupası'na gidip, neredeyse uçaktan iner inmez galatasaray'la deplasman maçına çıkan, ama zırt pırt izin alan, kafasında galatasaray'ı bitirmiş(!), buna rağmen takımda muhteşem servet'ten sonra en fazla süre oynamış kaçak neill...

    bazen seri katilleri anlayabiliyorum ben.
App Store'dan indirin Google Play'den alın