resim
Servet Çetin
Görev:Teknik Direktör
Takım:Amed SK
Yaş:43
Uyruk:Türkiye
  • 3152
    2012'de şampiyonluk kutlamalarına beş karış surat çıkıp galatasaray atkısı takmayı reddeden; aralık 2007'de galatasaray dergisine verdiği röportajda dahi "galatasaraylı servet olarak anılmak gibi derdim yok. paran yoksa galatasaraylı veya fenerbahçeli servet olarak anılmışsın, hiçbir önemi yok" diyen profesyonel paralı asker servet çetin bile "genç galatasaraylı teknik adam" diye övgü ve destek alıyor ya burada...ne diyim bilmiyorum.
    hadi bülent korkmaz'ın galatasaraylılığı hatrına rizespor güzellemesi bile okuduk buralarda da; servet çetin gibi bir adam galatasaraylı sanılıp sivasspor güzellemesi de yapılmaz be...
  • 1915
    ben anadan dogma galatasarayli degilim, oyle olabilmem icin annemin, babamin, amcamin, dayimin vsnin koyu galatasarayli olmasi gerekiyor ki bana da ben kucukken hediye alsinlar, forma alsinlar, top alsinlar, maca neyin gotursunler ki galatasarayli olayim.

    ben oyle galatasarayli olamadim. ben trabzonlu dolayisiyla trabzonsporlu bir annenin ve besiktas kongre uyesi bir babanin cocugu olarak tabii ki de anamin karnindan sari kirmizi bayraklarla uclu cekerek cikmadim. ben 1996 yazinda,9-10 yaslarindayken bahcesehir'de bir parkta, o zaman ki en yakin arkadasimin galatasarayli olmasi sebebiyle galatasarayli oldum. o zamana kadar trabzonspor'da yonetim kademesinde gorev almis, idari hizmetlerde bulunmus anne tarafi akrabalari tarafindan yeri geliyor hami'nin imzali fotografiyla, yeri geliyor unal'in formasiyla simartiliyorum. ne zaman trabzon'a akraba ziyaretine gitsek albumlerden donemin efsane kalecisi pfaff'in kucaginda cekilen resimlerime bakarken buluyorum kendimi, lemiler kucuk orhanlar falan en bugunun deyimiyle panpa.

    1995-1996 sezonunda trabzonspor avni aker'de sampiyonlugu fener'e kaptirinca icimden bir parca kopuyor. nasil kopmasin? yaninda buyudugum anneannemi hayatimda ilk ve son kez kufrederken goruyorum, o da o fenerbahce macinda. fener nefreti ailenin damarlarinda akiyor. ve 1996 yazinda 10 senedir trabzonsporluyum bu boyle gitmez diyerek en yakin, yeri geldiginde 12 saat birlikte mahalle takiminin forvet hattini olusturdugumuz arkadasimin da etkisiyle galatasarayli olmaya karar veriyorum.

    okumaya basliyorum ondan sonra, galatasaray nedir? galatasaraylilik nedir? okudukca, dinledikce galatasaray'in etiklerini, degerlerini, kulturunu ve durusunu ogreniyorum. ogreniyorum ki galatasarayli olmak apayri bir kultur, apayri bir futbol anlayisi. sansima ilk sezonda sampiyon oluyoruz, sampiyon oldukca insanlar daha fazla tarihimizden bahsediyor, galatasarayli olmaya karar verdigimi ogrenen aile dostlari bana surekli bu degerleri asiliyor, bu kulturu anlatiyor. cok yaramazlik yaptigim zamna galatasarayli oyle davranmaz diyorlar, yerimden kimildamiyorum.

    1998-1999 sezonunda ilk galatasaray formami babamin da cuzdanindan bir miktar para yuruterek aliyorum. arkasinda 6 numara var, mahalle takiminda yanyana forvet oynadigim, beni galatasarayli yapan en iyi arkadasimdan, boyum daha kisa oldugu icin, bana arif erdem formasi dusuyor, onun ise 9 numara hakan sukur formasi var. mahalle maclarinda havamizdan gecilmiyor.

    basarilar geldikca 12 yasindaki ergen bunyeye daha fazla galatasaraylilik asilaniyor. imparator fatih terim > babam oluyor. televole izliyorum deli gibi, takimimla ilgili hic bir haberi kacirmayayim diye. hakan sukur ne kadar espri yapiyorsa, o yaptiysa komiktir diye guluyorum. (neyse ki buyudukce mizah anlayisim degistir, artik kemal sunal taklidini komik bulmuyorum!) o kadar zihnime islemis ki televole, bugun hala alpay'in cansel'e kameralar onunde ilani ask ettigi zamani hatirliyorum.

    benimle birlikte, 1996 yazinda bahcesehir'de bir cocuk parkinda dogan galatasaray aski da buyuyor. hic almadigim disaridan ogrendigim, bana anlatilan kultur, hayatimin bir parcasi oluyor. belki de ben oluyor. galatasaray sevdam, ve arma pesinde kosmam lisede ultraslan bahcesehir temsilciligi yapmama kadar uzaniyor. alpaslan abi ile ayda bir kere birebir muhabbet ediyorum hatta yanyana mac seyretme serefine bile erisiyorum. olum haberini aldigim zaman attigimiz golde ona sarilmam geliyor aklima, 13 yasinda ailesi bosandiginda tek damla gozyasi dokmemis ben, olum haberini aldigim zaman bir sigara yakiyorum; agzima tuzlu gozyaslarimin tadi gelince farkina variyorum.

    6-0 olayi ise apayri bir hikaye. annemin halkla iliskiler muduru oldugu bahcesehir'in sosyal tesislerinde izliyorum maci, 3-0 oldugu zaman sikerler diye kalkiyorum eve gitmek icin, ben mekani terketmeden 4-0 oluyor mac, eve dondugumde ise arkadasim mesaj atiyor ozan 5-0 oldu karsilasma diye, acmiyorum bile televizyonu. karanlikta gozyaslarimi galatasaray atkima silerek oturuyorum. ayni orospu cocugu bir mesaj daha atiyor abi 6-0 oldu mac agir rezil olduk diye. gururuma yediremiyorum. o gece gozyaslari icinde uyuyorum, ertesi gun okula ergen gururum ile galatasaray atkisiyla gidiyorum. sonucta biz sevinmek için sevmedik, bize neler yasattilar varsin olsun fenerden de 6 yesinler diyorum arkadaslarima, hak veriyorlar. o gunden beri mac keyfi yaparak bir galatasaray maci izleyemiyorum. oyle bir travma olusuyor ki bende, mac gunu cok eglenirsem o aksam kesin kaybedecegiz inanisi oturuyor icime. ustunden yillar geciyor benim hala keyif ile izledigim, dur suradan bira acayim da keyif yapayim mac izlerken dedigim galatasaray maci bir elin parmaklarini gecmiyor.

    6-0 sonrasi sami yen'de kapali ustte yerimi aliyorum. umit karan'in attigi golleri maalesef goremiyorum cunku top ayagindan ciktigi zaman icime doguyor gol olacagi. ve ustunden yillar gecmesine ragmen bazen hala gozumun onune geliyor volkan arslan'in direkten donen topu; teselli ediyorum kendimi, o gol olsaydi o mac da 6-0 olur intikamimiz alinirdi diye.
    seneler gectikce, hayatimin buyuk kismini kapliyor galatasaray. hayatimda bir cok seyden vazgeciyorum ama bir tek galatasaray baki kaliyor.

    haftasonu alinan macin skoru, diger haftanin nasil baslayacaginin habercisi oluyor; turkiye'de olmamama ragmen. arjantin'de 256 kb baglantiyla digiturkwebtv'de galatasaray takip ediyorum. evdekiler anlam veremiyor, akmayan ekran basinda neyi dinleyip sevindigime ya da efkarlandigima, o siktiriboktan baglanti ile galatasaray fenerbahce maci kovaliyorum; nonda'nin kafasi volkan'a girerken ben akmayan ekran basinda evin icinde 4 donuyorum gol attik diye, macin sonu gelmiyor, benim gazimla evdeki ingilizler de akmayan ekrana kitleniyor anlatiyorum surekli bu oldu su oldu simdi bu oldu diye.

    bugun artik 23 kimilerine gore 24 yasindayim. 3 senedir hollanda'da yasiyorum. buraya tasininca da hic bir sey degismedi. 2. senemde yaptigim 2 istanbul ziyareti fenerbahce maclarina "denk" geldi. gelebildigim her zaman gelis tarihimi fikstur belirledi ki mac izleyebileyim. buraya kadar okuduysaniz tesekkur ederim. okumaya devam edin simdi servet'e bagliyorum cunku;

    1996 yilinda bahcesehir'de bir oyun parkinda baslayan galatasaray sevdasini yaptiklari ve "yapmadiklari" ile 2010-2011 sezonunda sikertmeyi basarmistir. benim kendine baglayan etik degerlerden, ahlaktan, kulturden dibine kadar sikertmedigi hic bir sey kalmamistir. teknik direktore kamera karsisinda gider mi yapmadi?, ankaragucu macinda savunamada gelene pasam gidene agam mi cekmedi? yapmadigi mudahaleler hepimizin hafizasinda, ve galatasaray tarihinde kara bir leke olarak yer aldi, herkesin gozu gibi baktigi alt yapi oyuncularina mi saldirmadi. her seye ragmen bu takimda kalmayi basardi, onun dahil oldugu olaylarin yuzde 1ni yapmayan yabancilarin takimdan apar topar gonderildigi donemde o bu takimda, sikerttigi, agzina yuzune bosaldigi degerlere ragmen kalmayi basardi.

    belki de bu sekilde takimda kalmayi basardi servet. kimse sikilmis gotun davasini gutmeyecegini bildigi icin, pembelesinceye kadar sikertti bu degerleri. simdi de kimse cikip galatasaray ahlaki diyemiyor, cunku adam oldurdu oyle terimleri, galatasaraylilik durusunu.

    tebrikler servet, degerlerimizi sike sike, soka soka bu takimda kalmayi basardigin icin.

    ve tebrikler basari odakli galatasaray taraftari, klubun temel taslarini siken bu adam hala gol attiginda arena'yi servet servet diye inlettigin icin.

    ve son olarak tabii canim; futbol sadece futboldur ve bunun aksini iddia edebilmek icin alman ya da ingiliz olmak gerekir.
  • 2653
    yaklaşık 2-3 saat önce kendisiyle aynı uçakla dalaman-istanbul seferini gerçekleştirdim. hayatım boyunca 100'den fazla uçak yolculuğu yapmışımdır ama artık kendisi nasıl bir beddua aldıysa ilk defa bu kadar ciddi şekilde düşme tehlikesi geçirdiğimiz bir yolculuk geçirdim. yapmayın artık beyler, kurunun yanında bizim gibi yaşlar da gitmesin. *

    uğursuz futbolcu.
  • 2204
    kendine güvenilen yerde verimli olduğunu söyleyerek
    çok doğru bir kelam etmiştir. oyunuyla rakip oyuncuları ve taraftarları
    adeta çılgına çevirir. derhal bu kulüpten gitmesi
    gerektiğini düşünenler haindir. servet'e güvenilmesi
    galatasaray için elzem bir durumdur. bunun için
    onu hep desteklemeli, takımda kalması için
    ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

    not: ilk satırdan başlayıp, birer satır atlayarak okuyunuz.
    *
  • 3146
    2007-2008 sezonunda en sevdiğim futbolcumuzdu. olağanüstü oynamıştı ve bu performansı euro 2008'de de devam ettirmişti. kaptanlığı yakıştırdığım bir oyun ortaya koyuyordu ama maalesef oyununu galatasaray'a yakışır bir karakteristik duruşla birleştiremedi. galatasaraylı olmayı, galatasaray tarihine ait bir futbolcu olmayı hiçbir zaman istemedi. her zaman para odaklıydı ve kulübe karşı soğuktu. temmuz 2010'da hürriyet gazetesine verdiği röportajda yaptığı "futbolu bilen karşıma çıksın" ve "bu rijkaard'ın son şansı" söylemleri; ekim 2010'da sami yen'de 4 yediğimiz ankaragücü maçında rakibe karşı "buyurun geçin" tadında performansı her zaman canımı sıkmıştır. ben kolay kolay ithamda bulunmam, allah var. kendi şerefine kalmış bir durum ve umarım giydiği formayı satmamıştır demenin ötesinde bir dileğim yok servet'le ilgili.
  • 1750
    attığı golleri, insanların verdiği tepkileri, hocasını satıp satmayışını falan geçtim, benim takıldığım başka bir şey var.

    yıl 2007, aylardan ağustos. servet galatasaray'a yeni transfer olmuş, kendini kanıtlamak, herkesin gözüne girmek istiyor. işi kolay değil, fenerbahçe ve shevchenko etiketleri var hala üzerinde. ilk maçına çıkıyor taraftar önünde. uefa kupası eleme maçı, rakip slaven belupo, yeni açıkta izliyorum. servet toplara uçarak kafa vuruyor ve uzaklaştırıyor, kritik müdahaleler yapıyor, her şeyini veriyor sahada. zaten garip bir fizik yapısı olduğundan, topla yapabilecekleri de belli gibi. ama o iyice ön plana çıkmak için, 5 dakikada bir topu alıp başlıyor ilerlemeye tsubasa misali, önüne biri geldikçe deviriyor ve ilerlemeye devam ediyor. insanlar hayret içinde izliyor bu adamı. neler oluyor yahu? en sonunda topu kaptırınca da herkes gülüyor ve "olsun" diyor, uzun zamandır duymadığım kadar güçlü alkışlar duyuyorum bir futbolcu için o gün. ve ardından başlıyor bütün tribünler;

    "serveeeet, serveeeet"

    şimdi yıl 2011, aylardan mayıs. elimizde kağıt kalem, şampiyonluk hesapları yapmamız gereken dönem. oysa galatasaray ligde ilk 10da değil*, averajımız negatif, avrupa'ya başlamadan veda etmişiz, bi sonraki sene avrupa'ya gidemeyeceğimiz kesin. galatasaray lig sonuncusuyla, tamamen önemsiz bir maça çıkıyor. servet topu alıp, ani bir deparla rakip yarı sahaya geçiyor ve 1-2 çalımla ilerliyor. bütün tribünler ayakta, yine o gülüşmeler, yine o merak, yine o ses:

    "serveeeet, serveeet"

    tamam. 4 sene önce bana da ilginç geliyordu, hangimize gelmiyordu ki? ben de gülmüştüm, alkışlamıştım. bağırmıştım adını. ama o birkaç maçlık bir şeydi bende. yıllar geçti, düşünüyorum; dünya üzerinde savunma oyuncusunun paldır küldür topu sürerek ilerlemesiyle bu kadar eğlenen, bunu ekstra bir iş sayarak ayakta alkışlayan başka bir taraftar var mıdır? diyorum ki, biz bunu yaparak ya servetle, ya kendimizle, ya da galatasaray ile dalga geçiyoruz. en azından biriyle geçtiğimiz kesin. artık savunma oyuncularının röveşatayla, yarım voleyle gol attığı, kritik maçlar kazandırdığı dönemlerdeyiz. biz, bizim savunma oyuncumuzun top sürüşüyle orgazmdan orgazma koşuyoruz 4 senedir, bıkmadan, sıkılmadan. aklım almıyor. beynim duruyor. evet, servet için ekstradır o işler, ama galatasaray için değil.

    attığın gole sevinmedim yine. senin attığın bir gole sevinirsem senin için değil, galatasaray için sevinirim sadece. adını asla bağırmam. çünkü bu 4 yılda unutamayacağım şeyler yaptın. hocanın son şansını mı ilan etmedin kameralar önünde, sırf seni kadro dışı bıraktı diye ertesi hafta "bana güvenilmeyen yerde oynayamam" diye normalde yaptığın müdahaleleri yapamaz mı oldun, sana sonuna kadar güvenip destekleyen adama yanına geldiğinde telefonunu bile kapatmadan veda mı etmedin, "çok şımartıyosunuz bunları" diye gencecik takım arkadaşını mı tartaklamadın...

    biz seni çok şımarttık servet. yıllardır, popescu'nun, lucas neill'ın 5 dakikada bir yapabildiği şeyi, 10 maçta bir yaptın diye seni ayakta alkışladık. adını haykırdık. çünkü komik gibiydin.

    senin bu formayla işin yok servet. kendine iyi bakıyorsun, profesyonelsin, futbolu mesleğin olarak görüyorsun. ne demiştin sahi? "benim futbolu bıraktıktan sonra galatasaraylı servet olarak anılma gibi bi derdim yok" muydu? öyle bir şeylerdi. benim galatasaray için hissettiklerimi bir an bile hissetmedin hayatında. bunu herkesten beklemek gibi bir şey olmaz. ama sen, o ankaragücü maçından sonra benim hissettiklerimi bilmiyorsun servet, sen o umursamadığın hagi'nin gidişinden sonra benim hissettiklerimi bilmiyorsun. haddin olmayan her şeye karıştın servet. sanki bu forma umrundaymış gibi...

    senin üzerinde galatasaray forması var diye, bizim için oynuyorsun, gol atıyorsun diye sana saygı duymayacağım. senin adını bağırmayacağım. çünkü bu, benim o kutsal forma içinde yaptıklarıyla ilah ilan ettiğim adamlara duyduğum saygının içini boşaltmak olur. bu konuda eşitlik olmaz, yapamam.
  • 3179
    nice başarısızlıklar servet hocam.

    fenerden teneke bağlanıp kovuldun. sonra sana yeni bir şans verip takımımıza aldık. en güzel senelerini bizde geçirmene rağmen bize hep mesafeli davrandın.

    samiyen'de seni 'ayıboğan servet' diye çağırıyorduk. şu an abdulkerim'in verdiği güven neyse zamanında sen de aynı güveni veriyordun. sonra arda ile sürtüşme vs. derken iş hoca yemeye kadar gidiverdi.

    4 aralık 2023 fenerbahçe sivasspor maçında takımın nasıl oynamaması gerekiyorsa öyle oynadı. sonuç olarak fark yediniz. yakın gelecekte bizimle de maçın var. bize çelme takacağından şüphem yok. o yüzden nice başarısızlıklar sana. ayrıca antremandaki keyifli anlarını da merak etmiyorum.
  • 3134
    2007-08 sezonunda inanılmaz oynamıştı. sonraki sezon marsilya'dan 7 milyon euroluk teklif aldı ve transferi son anda iptal olmasa hatırı sayılır bir para kazandıracaktı.
    o sezon galatasaray, rijkaard ile anlaştı.
    rijkaard, savunma oyuncularının oyun kurmasını ve takımın ofsayt taktiği uygulamasını istiyordu. servet bu konuda yetersiz bir oyuncu olsa da onu puyol gibi kullanmak istedi. sonucunda oyuncu ile arası bozuldu.
    çünkü fizik olarak güçlü ve rakip santraforlarla boğuşan servet hem hızlı değildi, hem de ayağı kötüydü. ama rijkaard bu oyunda ısrar etti.
    bu ısrarlar sonucunda hem galatasaray o sezondan oldu, hem rijkaard'ın galatasaray kariyeri, hem de serveti'in yükselen kariyeri bitti.
  • 3115
    servet çetin'in iyi hatırlanmama sebebi oyunundan çok karakterinin bozuk olmasıydı. rijkaard ile anlaşamadığı için 10-11 sezonunda takımı alenen sabote etmesi, 11-12 şampiyonluk kutlamasında da sezon içinde yerini semih kaya'ya kaptırdığı için kendine uzatılan atkıyı itmesi vs.

    2007-08 sezonunda gerçekten çok severdim. 08-09'da da fena hatırlamıyorum ama ondan sonrası felaket bir performans ve karaktersizliklerle dolu.
  • 1540
    rijkaard'a basın önünde çıkıp atar yapmış futbolcudur. bakalım demeçlerine;

    ''rijkaard benim ayağıma gelsin, futbolu bilen karşıma çıksın''

    ''bu sezon hocamızın son şansı''

    ''bana güvenilmeyen yerde oynayamam''

    sonra malum ankaragücü maçları vesaire.

    milan baros olayı ile karşılaştırmamak lazım. milan baros bir kere basın önünde takımını,camiasını,teknik direktörünü eleştirmiş mi? bir kere olsun oynadığı maçlarda mücadeleden kaçmışmı. servet ankaragücü maçında sahada gezerken, geriye gelip çabalayan ve hırsından sakatladan baros'u görmedik mi? sapla samanı ayıralım.
  • 3120
    galatasaray'la adı geçen (phil jones) ya da kadrosunda bulunan (luyindama) 1-2 kötü özelliğine rastlanan futbolcusuna takılan lakap haline gelmiştir, luyindama siyahi servet, phil jones ingiliz servet! oysa ki servet formda olduğu dönemlerde abartıldığı kadar dandik bir stoper falan değildi, tarihimizde abuk subuk, saçma sapan stoperler gördük ama servet kötü örnek olarak gösteriliyor buna baya şaşırıyorum. servet drogba, aguero gibi adamları bile gerektiğinde kitleyebilen markaj yeteneği yüksek bir oyuncuydu, fransız falan olsa baya iyi hatırlardı herkes, adı servet ya vur gitsin dimi *
  • 1577
    gheorghe hagiye saygısızlık yapmışmış... bu adam takımını, arkadaşlarını, hocasını sattı ey yazarlar, basının önüne hocasını attı "bu onun son şansı olabilir" diye.. hala hangi saygıdan bahsediliyor... ve bu adam galatasaray futbol takımının kaptanı...

    önümüzdeki maçta iki tane top keser bir kere hücuma çıkar gene buralar yıkılır sağlam stoper, türkiyenin en iyisi diye..

    ama benim için adam değildir o bandı her koluna taktığında benim içim yanmaktadır.. ama bunu dile getirince de of manyağı mesaj manyağı yapılırım o ayrı..
App Store'dan indirin Google Play'den alın