9975
kendi zihnimde selçuk olup kavga etmek istediğim oyuncu. gereksiz babacan mode on:
"selçuk, otomatik bir 'vefasız' gibi davranmamaya büyük gayret gösteriyorum, ama çok kötü oynadığının farkında mısın? bu bizim yüzümüzden mi? senin çok mu üstüne geliyoruz?"
selçuk: "evet, biraz nankörlük ediyorsunuz. ben bu takımın kaptanıyım, kaç senedir bir sürü kupa kaldırdık, dördüncü yıldızı takarken, 18,19,20. şampiyonluklarımdaki katkıları ne çabuk unuttunuz?"
"selçukçuğum, 18. ve 19. şampiyonluktaki esktra katkın yadsınamaz, bu yüzden takımın kaptanı yapıldın. galatasaray'ı seveni ve onun menfaati için bir tuğla bile koyanı başımızın tacı yaparız. zaten bunun için yaşıyoruz, ama 20. şampiyonluktaki katkın, diğer herhangi biri kadardır- olması gerektiği gibi yani. sence o şampiyonluklardaki gibi etkili oynuyor musun peki? kendini izliyor musun hiç?
selçuk: "taraftarımız sürekli üzerime geliyor, kendi stadımızda beni ıslıklıyor. bu yapılır mı? yakışıyor mu galatasaray taraftarına?"
"moruk, burası bir futbol takımı; insanlar senden performans bekler- konuyu derhal buraya getirmek istemem ama onca milyon yuroyu neden alıyorsun sanmıştın? bu takımların 100 küsür yıldır ayakta olmasının sebebi bu beklenti odaklı sirkilasyondur. iyi performans gösteren- gösterecek oyuncularla yenilenir. futbolun temel ilkesi ve hatta cazibesidir bu: 11 kişi, koca bir sahada, 'ayağıyla' topu 7 metreye sokmaya çalışır. ve bunu en iyi yapan her zaman alkışlanır. sana tapmamızı mı istiyorsun? galatasaray'ı bırakıp seni mi tutalım? ya da amacın sadece 'galatasaray'sa bir futsal takımı falan kurabilirsin, yönetimle konuşup- ya da başka türlü de hizmet edebilirsin? biz senin sevgini ve emeğini her türlü hissederiz."
selçuk: "saçmalama amk ne futsalı ya. kim bir anda böyle bir düşüş ister? ayrıca ben hepinizden daha fazla galatasaraylıyım, merak etmeyin, bu takımın kaptanıyım. takımımın kötü olmasını ister miyim?"
"futbol denen şeyin otuzlu yaşlarda insanı aksattığını 100 yıldır duymadın mı selçuk? aksıyorsun ve sen kötüsün selçuk? bizlere tadı unutulmaz güzellikler gösterdin, öyle özverili oynadın ve fakat vasatın altına öyle bir anda ve geri çıkamayacak şekilde düştün ki aşırı sevginin bazı sonuçları oldu, sana saldırmaya başladık, haklısın belki, ama biz hiç mi haklı değiliz? selçuk, kötü oynuyorsun. hele bu sezon, istatistiklerine bir bak; bu kadar top kaybı ve pas hatası yapmış mısındır hayatında? yani, milli takımda da kötüydün? izlanda'ya attığın son saniye golün, asla laf söylemediğimiz yeteneğinin bir ürünüydü- ama konu bu değil ki."
selçuk: "ben özveride bulunuyorum, ama sizin haberiniz bile olmuyor. ve buna çok kırılıyorum. bana saygı göstermiyorsunuz."
"ya selçuk, top kaptırıp adamın arkasından bile koşmaz oldun? kibirle küsüyorsun- ekstra katkıyı geçtik, normal, olması gereken kadar katkı verdiğinde sevinecek duruma geldik. herkesi çocuk gibi azarlıyorsun sahada, bir kaptanın bütünleyici, takımı sadece psikolojik olarak bile savunucu hiçbir katkın yok. yapma allaşkına."
selçuk: "siz beni anlamıyorsunuz."
"ayrılalım o zaman selçuk. birbirimize daha da zarar vermeden."
selçuk: "düzeltmek için hiçbir şey yapmayacaksınız yani öyle mi? ayrılık kolayınıza geliyor?"
"sen her seferinde bize trip atıyor, bizimle kavga ediyorsun, yorulduk be selçuk. valla biz de yorulduk kavga etmekten."
...
devamı şizofreniye gidiyor, ben susuyorum.