• 202
    eskiden cevremdeki herkes ''galatasaray yenilince sinirli oluyorsun, bulasilmiyor, kalp kiriyorsun'' falan derdi, ''abartmayin ya'' der guler gecerdim.

    su an itiraf edeyim ki insanlarin hakli oldugunun ayirdina yillar sonra variyorum. isin daha da ilginci, bu durum bana zevk veriyor. nasil desem; galatasaray mutlu degilken mutlu olsam daha cok uzulurdum. hadi itiraf edelim; yalniz degilim bu konuda, cok abimiz kardesimiz vardir sozlukte ayni durumda.

    cidden bu sevgi baska bir sevgi. cocukluk askimsin, ilk goz agrimsin diyor ya; cogumuz icin ilk ask galatasaray; ama farki su normal asklar donemlik olup biter, bizim bu ask esikten mezara suruyor.

    degisik. hayata sari kirmizi bakar olmak cok degisik.
  • 203
    zorunda olmasam evden çıkmam amk. bütün gün yaşam alanım olan üçlü koltuk üzerinde spor kanalları arasında geçiş yapmak en büyük hobim. bi de bira - sigara ikilisi tabi. hatta babam geçenlerde üçlü koltuk üzerinde ''götümün izini çıkarttığımı" belirterek, bahsi geçen koltuğu iş yerime yollamayı teklif etti :(

    üşengeçim amk ne yapayım?*
  • 205
    okula gitmek icin metrobusle mecidiyekoy duraginda inmem gerekiyor. haftada 4 gun okula gidiyorum. ne zaman inecegim durak gelse o lanet yer gozume carpiyor. evet eski ali sami yen 'den bahsediyorum. cocuklar gibi aglayasim geliyor sozluk. bazen sirf bilerek yolumu uzatip mecidiyekoy sokaklarinda bos bos yuruyorum okul cikislarinda. bu anlarda kendimi cok yalniz hissediyorum.
  • 208
    önümüzde trabzon maçı olduğu için aklıma gelen, en yakınlarımın bile bilmediği, geçen sene yaşadığım bi olayı sizlere anlatayım.

    askeriyeden atılmışız. benle beraber aynı kaderi paylaştığım 3 arkadaş. halil, sinan ve yasin var yanımda. ben istanbul üniversitesi'ne, halil'le sinan yıldız teknik'e, yasin hocam da galatasaray üniversitesine kaydını yaptırmış, hepimiz yorgun bir şekilde akşam bi kafede beraber çay içiyoruz. geçen sene tam bu zamanlar işte. sinan: "beyler zaten 6 senedir koğuşta kalıyoruz bi de sivil hayatta yurtta mı kalacağız aq eve çıkalım zaten 4 kişi olduğumuz için çok dokunmaz kirayı 4'e bölünce" deyip aklımıza girdi ve hepimiz bu konuda hemfikir olunca başladık ev bakmaya. hepimizin kampüsüne yaklaşıık olarak eşit mesafede olan şirinevler muhitinde ev bakmaya başladık. 2 gün süren aramalarımız sonucunda sahibinden.com'da bi ev bulduk. 3+1 eşyalı kocaman bi ev. kira 1500. 2 kira da depozito istiyor ev sahibi. tam da 4500 civarında paramız var o zamanlar. gittik konuştuk evi beğendik. kirayı 1400'e indirdik. ev sahibi ile kira kontratını imzaladık. adam anahtarları bize verdi kalmaya başlayabilrsiniz dedi. su, elektrik ve doğlgazı ilerleyen vakitlerde üstünüze alırsınız şimdi yük olmasın size falan dedi ev sahibi. biz de yiaaa ne kadar iyi bi ev sahibimiz var diye seviniyoruz.

    neyse verdik 4500 lirayı. 10 gün falan oturduk evde. ev sahibini aramamız gerekti. arıyoruz ulaşılmıyor. neyse işi gücü vardır adamın dedik. ertesi gün yine arıyoruz yine çalmıyor, böyle bi numara bulunmamaktir diyor amkmun telefonu. allahallaa!! ertesi gün arıyoruz, yine aynı! biz de kendi kendimize heralde bizim ev sahibi fetö olaylarından içeri girdi o yüzden böyle oldu diye kendimizi kandırıyoruz.

    böyle böyle 29 gün oturduk evde. 30'uncu gün akşamı zil çaldı. açtım kapıyı bi adam. sakallı göbekli biri. dedim kimsiniz? dedi asıl sen kimsin. dedim bu evin kiracısıyız biz. dedi ben size ev falan kiralamadım. noluyor aq falan deyip orda adamla biraz tartıştım neyse içerden arkadaşlar geldi hepimiz oturduk salona. konuştuk falan. meğer bizden önceki son kiracı evden çıkmadan 15 önce evin fotoğraflarını çekip sanki evin geçrek sahibi gibisinden sahibinden.com'a koymuş. biz mallar da sazan gibi atlamışız. neyse savcılığa gittik suç duyurusunda bulunduk falan geldik eve kara kara düşünüyoruz. ne yapacağız ne edeceğiz. ev sahibine dedik ki abi görüyorsun halimizi biz yine kalmaya devam edelim depozito falan isteme kirayı sana verelim artık olan oldu dedik. yok dedi 1 ay kalmışsınız zaten evimde 1 kira + 2.000 tl de depozito isterim dedi. biz siksen veremeyiz o parayı ama zaman kazanmak için tamam abi dedik ama bize 10 gün süre ver parayı toplayalım. tamam dedi o da 10 gün sonra gelirim.

    neyse gitti adam. münakaşa ediyoruz bizimkilerle. dedim "beyler anne ben dolandırıldım bana 1000 tl gönderin falan diyemem kusura bakmayın" dedim. halil ve sinan da aynısını dedi. yasin'de siz demiyorsanız ben de demem dedi. başladık iş bakmaya. tüm işlere başvurduk. yağmur organizasyon diye bi şirket çağırdı beni görüşmek için. neyse gittim ordaki adamla konuştuk falan baya sevdi beni. lafın arasında benim ev arkadaşlarım da iş arıyor onlar da gelebilir mi diye sordum. "hepsine var iş ya çağır gelsinler" dedi. hemen yapıştım telefona çağırdım. yevmiye 60 tl'ye anlaştık.

    abartısızı söylüyorum 9 gün boyunca it gibi dedeman, hilton, shearaton gibi otellerde garsonluk yaptık. milletin şarabını viskisini doldurduk ağız kokusunu çektik aq. 9. günün sonunda baktığımızda totalde 2000 tl'miz vardı. okulu falan unutmuştuk vizelere falan girmiyoruz. ama oturduğumuz evde kalma gibi bi fikrimiz'de yoktu. 9. günün sonunda oturduğumuz eve yürüme mesafesinde olan bahçelievler muhitinden bi ev bulduk. eşyasız. adam 1200 kira, 1200'de depozito istiyor. etti 2400. e amk bizim yine o kadar paramız yok. adama "abi sen evi kimseye verme biz yarın geleceğiz yanına tutacağız bu evi ama sakın verme kimseye" dedik. 500-600 lira para lazım.

    ertesi gün de cimbomun trabzon maçı var. dedim beyler benim bi fikrim var. gidelim bim'den kaşar, sandviç ekmeği, domates, kornişon, marul falan bir şeyler alıp sandviç yapalım maça giriş ve çıkışlarda sandviç+ ayran'ı 5 tl'den satalım. satarsak paramız çıkar satamazsak atarız buzluğa ısıtıp ısıtıp yeriz zaten dışarda yemek yiyoz paramız gidiyor falan dedim. tamam dediler gittik aldık bimden eşyaları oturduk sofraya imece usülü 140 tane sandviç yaptık malzemelerden. 140 tane de ayran. tuttuk arena'nın yolunu. köfte satan amcaların olduğu köprüye çıkarkenki yolda belli aralıklarla 4 tane tezgah kurduk birimizden kaçan birimize takılsın alsın diye. başladık deli gibi bağırmaya. kimse almıyor. adamlar yukarda köfte ekmek+ayranı 5 liraya satıyor sen nasıl satacaksın kuru sandviçi 5 liraya aq. topladım bizimkileri fiyatta indirime gidiyoruz 4 lira yaptık dedim. tamam dediler. bi kaç sattık nasıl seviniyoruz ama birileri almaya başlayınca diğerleri de almak istedi falan sürü psikolojii millet almaya başladı. " geell abicimmm şampiyonluk garantili sandviçler. ye bi tane eğer şampiyon olmazsak sezon sonu paran iadeee!!!! muslera sadece burdan yiyor ağbiicimmm, ndoye'nin golü 45 santim ofsayttı orroruspu çocuğuuu hakem" diye bağıra bağıra büyük uğraşlarla 140 sandviçin 130'unu sattık. 130 çarpı 4'ten 520 lira kazandık. kalan 10 taneyi de eve dönerken biz yedik. evet belki görenleriniz veya hatırlayanlarınız olmuştur o mal mal bağıran çocuk bendim :(

    neyse artık paramız hazırdı. bahçelievler'deki beğendimiz evin sahibine verip o evi tuttuk. valizler diğer evde ama. 10 günümüz dolmuştu ama adam aramamıştı henüz. dedim beyler diğer eve gidip yatalım eşyasız evde nasıl uyuyacağız aq. haklısın dediler. gittik dana gibi yattık dolandırıldığımız evde. sabahına bi telefon. baktık evin sahibi.
    +gençler 10 gün oldu topladınız mı parayı?
    - topladık abi akşam gel al.
    +tamam akşam gelirim. dong!
    telefonu kapatır kapatmaz pılımızı pırtımızı toplayıp vınnnnn!. kaçtık evden :) gittik diğer eve. şu an hala o evde oturuyorum ve çok mutluyum. demem o ki istanbuldaki ilk günümde dolandırıldım ağbiler. ama farkettiyseniz o kötü günlerimizde imdadımıza galatasaray yetişti. ekmek teknemiz oldu. vallahi çok seviyoruz biz bu takımı.

    edit: dolandırıldığımız evin sahibi de bizi savcılığa vermiş evimi 45 gün gasp ettiler diye oç'a bak. bi de o yüzden polis molis uğraştık bir sürü. ama mağdur durumunda olduğumuz için bir şey çıkmadı.

    edit2: oturduğumuz evi de yavaş yavaş topladık şu an eksiğimiz yok çok şükür. bulaşık makinemiz bile var ya :)

    edit3: ikinci ev tutușumuzda adamdan tapusuna kadar istedim tabii ki. artık affeder mi jardel
  • 209
    yıllar önceydi sevgili sözlük. o zamanlar okuldan yeni bir kızla tanışmışız, muhabbet etmişiz, muhabbeti ilerletmişiz, arkadaşlarımızı ekip buluşmaya, görüşmeye, içmeye başlamışız. gel zaman git zaman sevgili olmuşuz fark etmeden. bu kur yapmakla geçen, hemen hemen her erkeğin nefret ettiği bir aylık dönemi atlattıktan sonra sevgili olduk (gerçi onu da kız bana aşkım diyince anlamıştım). ancak kazın ayağı öyle değilmiş. o bir aylık sohbeti, muhabbeti yavaş yavaş kaybetmeye başladık. hani bazı şeyler vardır, elde etmek için uğraşır durursunuz ve elde ettiğiniz zaman "bu muydu lan?" dersiniz ya, bu da öyle olmuştu benim için. kızla aslında hiçbir ortak yönümüz olmadığını, sadece varmış gibi kur yaptığımızı, onun sevdiği şeyleri aslında sevmediğimi fark etmeye başlamam, ilişki başladıktan 2-3 hafta sonrasına denk gelmekteydi.

    neyse, bir gün ben kızı aldım karşıma, dedim "böyle olmaz, iletişimimiz yok, yan yanayken artık eğlenip mutlu olamıyorum yeterince, çok bunalıyorum, seni de kaybetmek istemiyorum ama bazı şeyleri çok erken tükettik sanırım." kız da delikanlı kızmış, hak verdi bana, görüşmeleri azalttık, mesajları azalttık, arada çıkıp 2 bira içip ayrılıyorduk. bu bana daha çok keyif vermeye başlamıştı. ancak kız bu dönemde futbolu ezberlemeye başlamış. baya taktik dehası olmuş kendince, galatasaray kadrosunu ezberlemiş, teknik direktörler, rakip takımların form durumları falan her şeyi güntekin kıvamına getirmiş. mesajlaşırken arada konuları galatasaray maçlarına getirmeye başlıyor, kadro tahmini yapıyor, puan kaybettiğimiz maçlardan sonra hakemlere sövüyor falan. kız resmen benimle konuşmak için futbolu hatmedip muhabbet oluşturuyor arada sırada.

    işte tam o sıralar süper final'deki maçı arena'da kaybetmişiz, sinirlerim tepemde, elim ayağım titriyor, şoktayım. mesaj geldi "elmander-baroş çift forvet çıksana, necati nedir?!" minvalinde. dedim orada bir dur. baroş-elmander yerine formda bir necati-elmander'in çok daha etkili olduğunu, şanssız olduğumuzu falan anlatıyorum. o emre çolak'a sövüyor, ben riera neden oynamaz diyorum falan. ortam kızıştı. fatih terim'e salladı. o an durdum, sönmüş sigaramı yakıp bir fırt çektim, sonra dedim "lan göt senin ağzına sıçarım bir daha fatih terim'e laf atarsan!"

    o gün bu gündür kızla konuşmuyoruz. geçen gördüm, evlenmiş. çocuk da bana benziyor resmen. sakal, saç, boy, tip falan. çocuğun profili gezdim, her yerinde kızla vıcık vıcık fotoğrafları var; kız çocuğu resmen esir almış.

    fatih hocam, seni seviyorum. belki kıza ısınırdım, o çocuk ben olabilirdim. allah senden razı olsun.
  • 211
    son ofsayt alan entrylerin artık görünmemesine sevindim. zira seri ofsayt veren ibne başlığında sadece 1 ofsayt alan entry için bile fırtına koparan arkadaşlar vardı. entry ofsayta girse hadi belki ama 1 ofsayt aldı diye yaygara koparmanın anlamı yok yanlışlıkla da olmuş olabilir.

    bu vesileyle itiraf ediyorum, söz konusu başlıkta "#xxx bu entrye nasıl off verilir !!!" tarzı entrylerin hepsine okumadan off bastım. bazılari editleyip "vay buna da off bastı" diyerek kendilerine oynanan büyük oyunu gördüler gerçi.
  • 215
    otuz senelik çok iyi bir galatasaray'lı olduğumu düşünüyordum, sami yen'de defalarca maça gittim, seyrantepe'nin drogbalı zamanlarına denk gelecek şekilde üç sene kale arkası kombine sahibiydim, galatasaray hakkında onca yazı oldum ancak bu platformdan ancak bu sezon öncesi transfer haberlerini takip ederken haberim oldu. itiraf ediyorum çok şey kaçırmışım.

    edit : noktalama işareti düzeltme
  • 218
    uyarı: midesi hassas olanlar okumasın!

    10 gündür falan öksürüyorum. sanırım üşüttüm ciğerleri. ilk önce bir grip olur gibiydi, onu atlattım ama öksürük baki kaldı. hem öksürük hem de söylemesi ayıptır balgam var. burnum falan da tıkanıyor, gün içinde onlarca kez temizliyorum falan ama 15 dakika sonra aynıyım, hanım bıkmıştır muhtemelen amk sabah akşam öksürmemden, evde sürekli banyoda öksüren, garip garip sesler çıkaran bir adam var :( allah var tek bir yorum yapmadı, sürekli sıcak şeyler yapıp getiriyor, iki gözümün çiçeği...

    neyse dün akşam da işten 18'de çıktım otobüs durağına yürüdüm, durakta bekliyorum, elimde telefon kankayla konuşuyorum, mevzu da başakşehir'i nasıl yeneriz :(

    lan neyse, durak camdan ben dışarıda durağa 3 metre geride duruyorum, ben telefonla konuşuyorum ama dakika başı öksürüyorum amk, aynı otobüse bineceğimizi bildiğim bir kadın var her gün görüyorum, o da durağın içinde, ben öyle sağa sola bakarken kadınla tam göz göze geldik o ara bir öksürük geldi bana istemsiz, bir öksürdüm ama ağzımı kapatmaya fırsatım olmadı, kuvvetli de öksürmüştüm, lan bir balgam çıktı ağzımdan böyle süzüle süzüle eğik atış şeklinde ilerledi ilerledi 2 metre falan önüme doğru düştü.

    temsili;

    https://galeri2.uludagsozluk.com/...egik-atis_361665.gif

    hava kararmıştı ama muhtemelen benim yüzümün kızarmasından o anda orası aydınlanmıştır amk :(

    artık gördü mü görmedi mi bilmiyorum çünkü ben kafamı ışık hızıyla diğer tarafa çevirip bir şey olmamış gibi devam ettim konuşmaya :(

    otobüse de en son bindim, kadınla arama mesafe koydum :(

    bugün eve yürüyerek gitmeyi planlıyorum :(
  • 221
    6 kasım günü ile ilgili bir anım var. malum fenerin tarihindeki en büyük başarı en büyük övünç kaynağıdır o tarih. * eğer ne can sıkıcı konu lan bu böyle itirafın içine ederim denirse silerim, renkdaşlarımdan önemli mı?

    ben evlenene kadar galatasaray maçlarını hep kuzenle izledik. ikimiz de izmir balçova'dayız o zaman ben evlenip hanım köylüler kervanına katıldım karşıyaka ya taşındım belki ama sonrasında birçok maçı beraber izledik.

    o tarihler ben 18 yaşında atarlı bir delikanlıydım. kuzen benden 3 yaş küçük. neyse gittik kahveye oturduk maç başlıyor benim yine her maç öncesi klasik diz titreme, sürekli işeme isteği falan başladı.

    neyse maç başladı dıkkat kesildik ekrana. dakikalar ilerliyor takım geride ama direkten dönüyor vs. gol gelmiyor. rakip 10 kişi kalmış geliyoruz ulan derken adamların yarim atak bile sayılmayacak her pozisyonu gol olmaya başladı. son golü yedikten sonra ben kendimi iyice kaybettim garip triplere girdim bağıra çağıra küfretmeye başladım ama ne kadar ağır dejenere iğrenç küfür varsa ediyorum fenere.

    derken hareketlenmeler başladı kahvede millet kalabalık şekilde bana yürüyormuş ben farkında değilim kuzen anlatıyor sonrasını. adamlar gelmiş ben onların suratına sövmeye devam edince biri sandalyeyi kaldırmış tam vuracakken benim kafaya kahve sahibi girmiş araya. tutmuş kolumdan atmış dışarı beni yanında çalışan adamlarla s.git gelme bir daha demiş. sonra kuzen içerde biraz hırpalanmış şekilde içerden çıkıp yanıma gelince kendime geldim ufaktan.

    abi bir daha gelmem senle maça ben, fener kahvesinde çıkardığın olaya bak dedi. ulan ben nerden bileyim fener kahvesi olduğunu deyince arkada poster vardı dedi. allahın adamı biliyon beni madem ne getiriyon fener kahvesine.

    birkaç ay maça gelmedi benle hakikaten. teyzemden annemden fırça yedim biraz.

    artık büyüdüm olaylara karışmıyorum pek.*
  • 222
    drogba'nın indirdiği sneijder'in juventus'a attığı golde yeterince sevinmedim :( hatta maç sırasında kalbimi değil aklımı dinleyip 3. olup avrupa liginde olmak istedim. şampiyonlar ligi için yeterince iyi olmadığımızı al'de daha iyi şeyler yapacağımızı düşündüm :( o karlı günlerde maça giden taraftardan, sneijderden ve eski sevgilimden özür diliyorum ki ondan dileme nedenim çok daha başka*.
  • 224
    uğurlu formamı* giymediğim, evde olmayıp giyemediğim her maçta hüsran yaşadık bu sene sözlük. bi de anneme yemin verdirdim bu forma bu sezon sonuna kadar yıkanmayacak diye. zaten maçtan maça giyiyorum ama odam, maçlarda nasıl bi performans gösteriyorsam kottan aşağıdaki ikinci kat gibi kokmuş amk. neyse balkona havalandırmak için astım.

    o forma şampiyon olmadan yıkanmayacak ama :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın