• 589
    torreira’nın 6 milyon euro’ya alındığı diye başlayan entry’lere eksi veriyorum.

    tek bir örneklem üzerinden tüm olguları değerlendiremeyiz.

    ben geçen günlerde yemek sepetinden 215 liraya iki zurna döner iki ayran söyledim. bundan sonra her yemek söylemeye girdiğimde iki zurnanın 215 olduğu yerde diye başlarsam aç kalırım.

    yapılan transferler iyidir-kötüdür pahalıdır-ucuzdur ona bakacağız. ancak yukarıdakine benzer sığ yorumlar görmek beni çok yoruyor. önce içimden sonra köşeden off’luyorum.
  • 512
    6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçında o zaman 9 yaşımdayım babam maçı izlemeye götürmemişti eniştemle kıraathanede maçı izlemiştim. eniştem fenerli, kıraathanede galatasaraylı yoktu diye hatırlıyorum. maçta galatasaray daha iyi oynuyordu ama bir türlü gol bulamamıştık ama kötülerin takımının her atağı gol olmuştu. en sinir bozucu yanı ise eniştem beni bi tanıdığına emanet edip kendisi en ön sıraya geçmişti. emanet ettiği adam da fanatik fenerli. her attıkları golde sevinçten beni havaya fırlatıyordu. yaşadığım travmayı unutamıyorum.
    o gün acayip derecede kinle doldum. mondragon'dan da hakem bozuntularından da ebediyen nefret ettim.
    yani çocukken yüzüm giç gülmezdi, fenerden nefret ederdim ama en çok da galatasaray'ın sürekli kötülerden daha güçsüz kadrolara sahip olmasından nefret ederdim.
    çok şükür artık devran döndü. içimden geldi yazayım dedim.
  • 441
    hem burada hem de ekşi sözlük'te yazar olan bazı arkadaşlarımız ekşi sözlük'teki galatasaray sözlük başlığı altında galatasaray sözlük'ü -daha doğru bir ifadeyle galatasaray sözlük moderasyonunu- sözüm ona lekeliyor ya, bu tiplere zerre saygı duymuyorum. bir sıkıntısı olan delikanlı gibi, yiğitçe ifade etsin kendini bu mecrada. moderasyonu eleştirdi diye kimse ceza almadı ve/veya uçurulmadı, ceza almaz ve uçurulmaz da. öte yandan yalan da söylüyor bazıları ki bunu da anlayamıyorum. hele yazdığı yalana inanan mitomanlara hiç mana veremiyorum.

    neyse.

    (bkz: galatasaray sözlük itiraf)
  • 408
    galatasaray maçlarını ve sonucu galatasaray'ı ilgilendiren maçları ayakta takip ediyorum, tabii ki evdeysem.
    bir an bile oturmuyorum ve dahası kendi etrafımda dönüyorum 90 dakika boyunca.
    küçüklüğümden beri böyleyim. herkes alıştı.
    galatasaray maçı başlamadan önce annem maçın olduğunu öğrenince; "murat şimdi başlar yine dönmeye." diyor.
    her galatasaray maçının ertesi günü, ayaklarım inanılmaz derecede ağrıyor, maç gecesi yatağa girdiğimde canımı dizlerimde ve ayaklarımda hissediyorum.
    her maçımızda ter içinde kalıyorum. eğer sıkıntılı bir maçsa yüzümün sıcaklığı saatler boyu geçmiyor maçın ardından.
    maçlarda ellerimin buz kesmesi ve kalbimin dakikada en az 130'la atması da cabası.
    bütün maç ayakta durup kendi eksenim etrafımda dönüyorum. :)
    ben galatasaray'ı çok seviyorum sözlük.
  • 231
    football manager oynarken arada heyecan olsun diye milli takım çalıştırıyorum sözlük. olaya heyecan katsın diye de maç önceleri milli marşları açıyorum** gel gör ki ben bunları youtube'dan açmalıymışım. spotify'dan para boşa gitmesin zihniyetiyle açtığım milli marşlar, 2017'de en sevdiklerin playlistinde çıktı... buyur burdan yak amk. sen boş zamanında niye italya, ispanya milli marşı dinliyosun? manyak mısın demezler mi adama?

    neyse başlarda yine volare falan var amk. o kadar da elitiz.*
  • 387
    kader konusu ile alakalı olarak yazmak istedim.

    benim kesinlikle inandığım dini döngü. 2006 yılında oks*'ye girmiştim. yanlış hatırlamıyor isem 285 puan almıştım. ilk tercihlerde bir yere yerleşememiştim. 2. yerleştirmede tercih listesi yapmama rağmen okul müdürü ile kavga ettiğimiz için zannediyorum ki tercih listem sisteme işlenmemişti. 2. yerleştirme sonuçları açıklandığında tercih yapmadınız uyarısı almıştım. listemde 1. sırada olan sağlık meslek lisesi benim puanımın tam 12 puan altında kapatmıştı. tabi ben çocuk, ailem de hukuksal yolları pek bilmediklerinden dolayı herhangi bir itiraz etmemiştik. daha sonra okula diploma almaya gittiğimizde okul müdürü babama; " sen bunu ya çoban yap yada meslek lisesine ver bir meslek sahibi olsun." dedi. bizimkileri de eğitim konusunda yönlendirecek kimse olmadığından dolayı istemeye istemeye*meslek lisesine gittim. 2010 yılında liseden 64 diploma puanıyla mezun olmama rağmen ygs sınavında okulda en yüksek puanı alan kişi bendim. o sene yanlış tercihler yüzünden mezuna kaldım. ertesi sene* omü adalet bölümünü, bölüm birincisi olarak kazandım. daha sonra mezun olup 2013 ağustosunda infaz ve koruma memurluğu mülakatlarında başarılı olunca samsun/bafra'da ikm olarak görev yapmaya başladım. yaklaşık 6 yıldır aynı kurumda çalışıyorum. 2016 yılında tamamen kendimi test etme amaçlı girdiğim ygs sınavından iyi bir puan alarak** omü ilk acil yardım bölümünü kazandım. işte kaderin cilvesi dedikleri nokta da burası olsa gerek. 2006 yılında sağlık meslek lisesini kazanmış olsam üniversite olarak yine omü ilk acil yardım kazanacaktım büyük ihtimalle*. okul bittikten sonra girmiş olduğum 2018 kpss önlisans sınavından 86 puan aldım ve şu anda atama bekliyorum. muhtemelen 2019 yılı içerisinde de meslek değiştireceğim. sonuç olarak 2006 yılında müdürle kavgalı olmasak 2. yerleştirme döneminde tercihlerim yapılsa yaklaşık 7 yıllık paramedik olacakken, 7 yıl sonunda inşallah paramedik olacağım. bunca olgunun tesadüf olduğuna ben inanmıyorum. kader dediğimiz şey de işte bu. eğer kaderinde varsa geç de olsa seni gelir bulur. başınızı ağrıttım, kusura bakmayın...

    edit: sözlük bolu’ya atandım. 16 nisan 2020’de göreve başladım.
  • 450
    dün saat 14.30 gibi biten paketin ardından bir gazla sigarayı bırakmaya karar verdim. kendimi motive etmek için eşe dosta sigarayı bıraktığımı söyledim. evdeki küllükleri, çakmakları çöpe attım. 171 sigara bırakma hattını aradım. çerez stoğu yaptım. ekim ayında sigaraya harcayacağım parayla ( yaklaşık 550 tl) fifa 22'yi satın aldım ki yeni paket almaya elim gitmesin, içim cız etsin.

    saat 22.00'da yeni paket aldım, gece 2de uyuyana kadar 10 dal içtim. ama tüm çevrem beni bıraktım biliyor. nikotin krizine yenik düştüm. hayatımdaki ilk sigara bırakma denememdi.

    bugün 171'den kontrol için aradıklarında açmadım bilerek.

    sanırım zınk diye kesilecek bu meret, aklından tamamen atacaksın, bıraktıktan 1 saat sonra bile sigara diye bir şeyin hiç hayatına girmediğine inanıyor olacaksın. allen carr'ın meşhur kitabına sarmayı düşünüyorum bu gece.
  • 555
    şu coşkulu ortamda muhtemelen linç edileceğimi biliyorum ama 29 aralık 2023 galatasaray fenerbahçe maçı ekseninde yaşananların devasa bir sahtecilik olduğunu düşünmekten geri duramıyorum.

    (bkz: #3799583)

    şurada ali koç'un atatürkçüleri konsolide edip iktidara göz dağı verme çabasından bahsetmiştim. maçı ayarlayan koç, ilk arızayı çıkaran koç, işin sonunda kahraman olan koç.

    ali koç son zamanlarda kendisini sıkıştıran iktidara güzel bir gözdağı verdi, rakibin bile bol bol takdirini kazandı, şu saatten sonra kendisine yapılacak herhangi bir operasyonda "atatürkçü olduğu için hedef oldu" kalkanı kazandı. üstelik takımını galatasaray karşısında olası bir hezimetten, kupa kaybıyla başlayacak bir dağılma sürecinden de korunmuş oldu. galatasaray'ın ise konsantrasyonu dağıldı.

    iktidar kanadından pek ses çıkmaması da hayra alamet değil. bu sessizlikler genelde deprem, darbe, direniş vs gibi beklenmedik olumsuz durumlarda olur malumunuz.

    ergenekon ve balyoz kumpasları zamanında "yapmayın etmeyin orduyu dincilere boğdurmayın" dediğimizde "sen sus postal yalayıcı" diye azarlandık. gezi zamanında teröristlerle omuz omuza direnenlere "yapmayın etmeyin direnişi kirletmeyin" dediğimizde akp ajanı olduk. şimdi de temkinli davranmayı tercih ettiğimizde aptal fanatik ya da vatansezmez diye yaftalanıyoruz.

    kusura bakmayın da bopçu dinciler memleketin içinden geçmişken, atatürk'ün partisi teröristlerle iş tutmuşken, memleketin her tersanesine girilmiş her kalesi zaptedilmişken bir futbol maçı pankartıyla atatürkçülük şovu yapmak bana çok sığ geliyor. atatürk "en zor koşul altında bile memleketi kurtarmak için vazifeye atılmaktan geri durmayacaksın" demiş. memleket yerle bir edilirken hangimiz götümüzün rahatını bozup bir şey yaptık? hiçbirimiz atatürkçü filan değiliz kimse kendini kandırmasın, gaz çıkarma bunların hepsi. atatürkçülük böyle bir şey değil.

    bir de ali koç'u atatürkçü diye övmek zorundayız şimdi. ne biçim atatürkçülükse. memlekete hak hukuk demokrasi getirmeye çalışan atatürk'ün adı hakkı hukuku adaleti ayaklar altına alan adama mı kaldı?

    neyse sözlük. böyleyken böyle. yaşanan coşkuyu anlıyorum, şu an söylediklerimin çok tepki göreceğini de biliyorum ama dostluk naralarınız çok değil üç beş güne hezimetle sonuçlanınca çok da şaşırmayın diye anlatıyorum.

    çünkü atatürkçülük bu değil.

    türkiye sizin sandığınız gibi bir futbol maçıyla tek yürek olabilecek durumda değil.

    sizi heyecanlandıran ihtimalleri gerçekleştirmek için de hiçbir şey yaptığımız yok.

    nasıl ki halil umut meler yumruklandığında attığın hümanist sloganlar on gün sonra senin takımının sahada doğranmasıyla sonuçlandıysa bu konuda da olaylar yine bizim aleyhimize gelişecek. şimdiden kendinizi hazırlayın, boşa şaşkınlık olmasın sonra.

    ekleme: yazmayı unutmuşum. olan bitene sarı lacilerin ekseninden bakınca çok bariz fetö kokuları duyuluyor. benzer taktikler, koç'un zekasını aşan bir planlama. yakında bunun da kokusu çıkacaktır.
  • 233
    2 ay sonra 6 yaşına girecek oğlum, geçenlerde "baba galatasaray' ın eski maçlarını izleyelim mi?" diye bir soru sordu. herhalde havalar soğumadan her maça geldiği için etkilendi falan diye düşündüm ama işin gerçeği başka...

    her bulduğum fırsatta eski maçları izliyorum sözlük. telefondan değil sadece spor salonuna gidiyorum haftada bir kaç kez ve koşu bandına çıktığımda açıyorum eski maçları youtube dan 10 dakika süre belirlemişken bir bakıyorum 20 olmuş. geçenlerde hakan şükür' ün gollerini izledim falan. 90' lar ah o 90' lar.
    maça gidince de aynı. mesela takım önde baskı yapıp rakibi yıldırdığı zaman "falanca sezondaki gibi" diye yapıştırıyorum hemen. ya bir pozisyon oluyor örnek veriyorum bilmem kaç yıl öncesinden. maça giderken köfte kokusunu alınca mecidiyeköy geliyor gözümün önüne... sanki önümüzden yine mecidiyeköy-kadıköy otobüsü geçecek de su şişeleri fırlatılacak gibi geliyor. *
  • 208
    önümüzde trabzon maçı olduğu için aklıma gelen, en yakınlarımın bile bilmediği, geçen sene yaşadığım bi olayı sizlere anlatayım.

    askeriyeden atılmışız. benle beraber aynı kaderi paylaştığım 3 arkadaş. halil, sinan ve yasin var yanımda. ben istanbul üniversitesi'ne, halil'le sinan yıldız teknik'e, yasin hocam da galatasaray üniversitesine kaydını yaptırmış, hepimiz yorgun bir şekilde akşam bi kafede beraber çay içiyoruz. geçen sene tam bu zamanlar işte. sinan: "beyler zaten 6 senedir koğuşta kalıyoruz bi de sivil hayatta yurtta mı kalacağız aq eve çıkalım zaten 4 kişi olduğumuz için çok dokunmaz kirayı 4'e bölünce" deyip aklımıza girdi ve hepimiz bu konuda hemfikir olunca başladık ev bakmaya. hepimizin kampüsüne yaklaşıık olarak eşit mesafede olan şirinevler muhitinde ev bakmaya başladık. 2 gün süren aramalarımız sonucunda sahibinden.com'da bi ev bulduk. 3+1 eşyalı kocaman bi ev. kira 1500. 2 kira da depozito istiyor ev sahibi. tam da 4500 civarında paramız var o zamanlar. gittik konuştuk evi beğendik. kirayı 1400'e indirdik. ev sahibi ile kira kontratını imzaladık. adam anahtarları bize verdi kalmaya başlayabilrsiniz dedi. su, elektrik ve doğlgazı ilerleyen vakitlerde üstünüze alırsınız şimdi yük olmasın size falan dedi ev sahibi. biz de yiaaa ne kadar iyi bi ev sahibimiz var diye seviniyoruz.

    neyse verdik 4500 lirayı. 10 gün falan oturduk evde. ev sahibini aramamız gerekti. arıyoruz ulaşılmıyor. neyse işi gücü vardır adamın dedik. ertesi gün yine arıyoruz yine çalmıyor, böyle bi numara bulunmamaktir diyor amkmun telefonu. allahallaa!! ertesi gün arıyoruz, yine aynı! biz de kendi kendimize heralde bizim ev sahibi fetö olaylarından içeri girdi o yüzden böyle oldu diye kendimizi kandırıyoruz.

    böyle böyle 29 gün oturduk evde. 30'uncu gün akşamı zil çaldı. açtım kapıyı bi adam. sakallı göbekli biri. dedim kimsiniz? dedi asıl sen kimsin. dedim bu evin kiracısıyız biz. dedi ben size ev falan kiralamadım. noluyor aq falan deyip orda adamla biraz tartıştım neyse içerden arkadaşlar geldi hepimiz oturduk salona. konuştuk falan. meğer bizden önceki son kiracı evden çıkmadan 15 önce evin fotoğraflarını çekip sanki evin geçrek sahibi gibisinden sahibinden.com'a koymuş. biz mallar da sazan gibi atlamışız. neyse savcılığa gittik suç duyurusunda bulunduk falan geldik eve kara kara düşünüyoruz. ne yapacağız ne edeceğiz. ev sahibine dedik ki abi görüyorsun halimizi biz yine kalmaya devam edelim depozito falan isteme kirayı sana verelim artık olan oldu dedik. yok dedi 1 ay kalmışsınız zaten evimde 1 kira + 2.000 tl de depozito isterim dedi. biz siksen veremeyiz o parayı ama zaman kazanmak için tamam abi dedik ama bize 10 gün süre ver parayı toplayalım. tamam dedi o da 10 gün sonra gelirim.

    neyse gitti adam. münakaşa ediyoruz bizimkilerle. dedim "beyler anne ben dolandırıldım bana 1000 tl gönderin falan diyemem kusura bakmayın" dedim. halil ve sinan da aynısını dedi. yasin'de siz demiyorsanız ben de demem dedi. başladık iş bakmaya. tüm işlere başvurduk. yağmur organizasyon diye bi şirket çağırdı beni görüşmek için. neyse gittim ordaki adamla konuştuk falan baya sevdi beni. lafın arasında benim ev arkadaşlarım da iş arıyor onlar da gelebilir mi diye sordum. "hepsine var iş ya çağır gelsinler" dedi. hemen yapıştım telefona çağırdım. yevmiye 60 tl'ye anlaştık.

    abartısızı söylüyorum 9 gün boyunca it gibi dedeman, hilton, shearaton gibi otellerde garsonluk yaptık. milletin şarabını viskisini doldurduk ağız kokusunu çektik aq. 9. günün sonunda baktığımızda totalde 2000 tl'miz vardı. okulu falan unutmuştuk vizelere falan girmiyoruz. ama oturduğumuz evde kalma gibi bi fikrimiz'de yoktu. 9. günün sonunda oturduğumuz eve yürüme mesafesinde olan bahçelievler muhitinden bi ev bulduk. eşyasız. adam 1200 kira, 1200'de depozito istiyor. etti 2400. e amk bizim yine o kadar paramız yok. adama "abi sen evi kimseye verme biz yarın geleceğiz yanına tutacağız bu evi ama sakın verme kimseye" dedik. 500-600 lira para lazım.

    ertesi gün de cimbomun trabzon maçı var. dedim beyler benim bi fikrim var. gidelim bim'den kaşar, sandviç ekmeği, domates, kornişon, marul falan bir şeyler alıp sandviç yapalım maça giriş ve çıkışlarda sandviç+ ayran'ı 5 tl'den satalım. satarsak paramız çıkar satamazsak atarız buzluğa ısıtıp ısıtıp yeriz zaten dışarda yemek yiyoz paramız gidiyor falan dedim. tamam dediler gittik aldık bimden eşyaları oturduk sofraya imece usülü 140 tane sandviç yaptık malzemelerden. 140 tane de ayran. tuttuk arena'nın yolunu. köfte satan amcaların olduğu köprüye çıkarkenki yolda belli aralıklarla 4 tane tezgah kurduk birimizden kaçan birimize takılsın alsın diye. başladık deli gibi bağırmaya. kimse almıyor. adamlar yukarda köfte ekmek+ayranı 5 liraya satıyor sen nasıl satacaksın kuru sandviçi 5 liraya aq. topladım bizimkileri fiyatta indirime gidiyoruz 4 lira yaptık dedim. tamam dediler. bi kaç sattık nasıl seviniyoruz ama birileri almaya başlayınca diğerleri de almak istedi falan sürü psikolojii millet almaya başladı. " geell abicimmm şampiyonluk garantili sandviçler. ye bi tane eğer şampiyon olmazsak sezon sonu paran iadeee!!!! muslera sadece burdan yiyor ağbiicimmm, ndoye'nin golü 45 santim ofsayttı orroruspu çocuğuuu hakem" diye bağıra bağıra büyük uğraşlarla 140 sandviçin 130'unu sattık. 130 çarpı 4'ten 520 lira kazandık. kalan 10 taneyi de eve dönerken biz yedik. evet belki görenleriniz veya hatırlayanlarınız olmuştur o mal mal bağıran çocuk bendim :(

    neyse artık paramız hazırdı. bahçelievler'deki beğendimiz evin sahibine verip o evi tuttuk. valizler diğer evde ama. 10 günümüz dolmuştu ama adam aramamıştı henüz. dedim beyler diğer eve gidip yatalım eşyasız evde nasıl uyuyacağız aq. haklısın dediler. gittik dana gibi yattık dolandırıldığımız evde. sabahına bi telefon. baktık evin sahibi.
    +gençler 10 gün oldu topladınız mı parayı?
    - topladık abi akşam gel al.
    +tamam akşam gelirim. dong!
    telefonu kapatır kapatmaz pılımızı pırtımızı toplayıp vınnnnn!. kaçtık evden :) gittik diğer eve. şu an hala o evde oturuyorum ve çok mutluyum. demem o ki istanbuldaki ilk günümde dolandırıldım ağbiler. ama farkettiyseniz o kötü günlerimizde imdadımıza galatasaray yetişti. ekmek teknemiz oldu. vallahi çok seviyoruz biz bu takımı.

    edit: dolandırıldığımız evin sahibi de bizi savcılığa vermiş evimi 45 gün gasp ettiler diye oç'a bak. bi de o yüzden polis molis uğraştık bir sürü. ama mağdur durumunda olduğumuz için bir şey çıkmadı.

    edit2: oturduğumuz evi de yavaş yavaş topladık şu an eksiğimiz yok çok şükür. bulaşık makinemiz bile var ya :)

    edit3: ikinci ev tutușumuzda adamdan tapusuna kadar istedim tabii ki. artık affeder mi jardel
  • 482
    7 ay önce tertemiz maaşlı ve saygı değer bi işi bırakıp hem master yapmak hem de yeni hayat kurmak adına ingiltereye yerleştim. hayat kalitemin düşeceğini geçici ve ağır işler yapacağımı ön görmüştüm aslında. her şeye sıfırdan başlamak yep yeni bi ülkeye alışmak ve bunları yaşarken eşine güzel bi hayat sunma çabası derken her şey çok fazla gelmeye başladı. hata mı ettim acaba diye düşündüğüm günler bi hayli fazla. biliyorum ki masterım bitse öğrencilikten ve şuan çektiğim sefillikten kurtulacağım ama 6 ay sürecek ama 1 sene. asıl yoran süreç. dayanabilir miyim hiç bilmiyorum. yoruldum sözlük çok yoruldum.
  • 180
    bu sabah geldin ve "oğlum kaybettik" dedin ya beni bitirdin anne.

    5 vakit namazını kılan, ülkesine, bayrağına aşık, atatürk'e özlem duyan ve herkesin özgürlüğüne önem veren, öğretmeninin tüm ısrarlarına rağmen, dedesi yüzünden okutulmayan ve ilkokul mezunu olan ama okumayı çok seven, torununa dinini öğretmeye çalışırken, istiklal marşı'nı da öğreten, bayrağı tanıtan, atatürk'ü anlatan başı kapalı ama beyni açık anneme "oğlum kaybettik" dedirttiniz ya yatacak yeriniz yok...

    sen üzülme anneciğim bu vatan da, cumhuriyet de, dinimiz de sahipsiz değil biz bunu dün gördük. sadece biraz zaman... hala umut var...
  • 198
    beyler şimdi bir yayınevinde çalışıyorum. böyle büyük de bir yer. pek bir şey kazanmıyorum ama seviyorum yani çalıştığım yeri. yeri geliyor geriliyorum. yeri geliyor seviniyorum. böyle kültürlü, birikimli insanlar. orada olmayı seviyorum. hatta futbol kitapları dizisi de yapıyoruz o yayınevinde.
    şimdi bir de sinema dizisi başladı. ben yapıyorum editörlüğünü dizinin. yayınevinde, arkadaşların desteği olsa da, kalem üzerinde tek başıma götürdüğüm tek iş olacak. başarılı olsun o kadar istiyorum ki. emek veriyorsun o kadar ve karşılığı olsun. insanlar o kitabı okusun, sevsin istiyorsun. sonra arkadaşların gelip "millet de okuyor harbiden, güzel kitapmış demek," falan desin istiyorsun. bakalım. umarım olur.
    bunları paylaşmak istedim. kalın sağlıcakla...
  • 451
    babam galatasaraylıdır ama çok takip etmezdi yıllardır. sorana galatasaraylıyım der muhabbet olursa kendince yorumlardı. anne tarafı ise hasta fenerlidir. dayım saraçoğlunun eski müdavimlerinden ama son 3-4 senedir kombine almıyor artık. gençliğinde abimi zayıf noktasından vurup kandırarak fenerli yaptı. ben ise inat bir çocuk olduğum için hep reddederdim tekliflerini. yıllar boyunca beni fenerli yapmak için uğraştı çevremdekiler. bayramda memlekete gidip maça denk gelirsek tek galatasaraylı ben olurdum hep fenerli olurdu akrabalar. bir de yazlık komşumuz vardı o kadar hasta fenerlilerdi ki yazlıkları sarı lacivertti o zamanlar şimdi değil tabii akıllandılar sonradan*. komşumuzun oğlu cihan abi bana öyle şeyler teklif ederdi ki hem erkekliğe b*k sürdürmemek için hem de abim fenerli oldu ben de olursam babam üzülür diye düşünüp reddederdim çocuk halimle. cihan abi ben uyurken yataktan beni kucağına alıp bahçeye çime yatırırdı. uykum ağır olduğu için sonra uyandırıp oğlum sen salak mısın burada uyunur mu deyip uyku sersemi halimle fenerli yapmaya çalışırdı beni. hala o anlarda atılan kahkahaları hatırlarım, çimde yatarken fotoğraflarım bile durur. daha kimse de doğru düzgün telefon yokken bana telefon alıp fenerli olursan bunu sana vereceğim derdi. doberman köpeği vardı çok korkardım köpekten ama içten içe çok severdim. köpeği sevdirsene deyince fenerli olmazsan sevdirmem derdi, bahçede abimlerle oturduklarında ben gidince fenerli olmazsan gelemezsin gibi bir sürü mobbinge maruz kaldım. o kadar zoruma giderdi ki yazlığa giderken aklıma ilk bu gelirdi, teklifini kabul etsem mi artık diye düşünürdüm. yıllar geçti üstünden ben cihan abi sayesinde hasta galatasaraylı oldum. o olmasa belki doğru düzgün takip etmeyecektim galatasaray'ı. şimdi cihan abiyle bazen karşılaşıyoruz yazlıkta bak teklifim geçerli hala diye gülüp geçiyoruz. işin itiraf kısmı yıllarca hep içimden fenerli olsam mı diye düşünmüşümdür kimseye söylemeden. hatta yazlığa gidince teklifimi kabul ettiğini nasıl söylerim diye diyalogları kafamda canlandırmışımdır ama hiçbir zaman kabul edemedim o teklifi. hiç içimden gelmedi o çocuk halimle. bugün o yaşta yaptıklarımla gururlanırım hep*
  • 580
    takımın oyunu müthiş güven verse de, okan hocama güvenim tam olsa da, tribün desteğinden emin olsam da, kalan 3 haftaya 6 puan önde girsek de hala çok ama çok gerginim.

    elimde olmadan kötü senaryolar geçiyor aklımdan; ya şöyle olursa ya böyle olursa diye...
    rekorları alt üst eden bir ekip olduk, biraz daha rahat olmalıyım ama olamıyorum...

    eşim geçenlerde "85. dk ya 3-0 önde girsek bile koltuk tepelerinde gezen, sakin kalamayan birisin çok normal" dedi.

    (bkz: öldürün lan beni)

    konsantrasyon
    2023-2024 sezonu şampiyonu galatasaray
  • 452
    maçlarda bilekliğimi kalemizin olduğu taraftaki bileğime takıyorum. yarı olunca diğer tarafa takıyorum. bu beraberliği getiriyor bize, en son marsilya maçında başarılı oldu. galibiyet gerektiren maçlarda gol atınca geri takıyorum maçı 1-0 yeniyoruz. karşı takımın sakatlanmasını veya kart görmesini istediğim zaman bilekliği kopartırcasına çekiyorum.
  • 339
    (bkz: olaylar/@rerererarara)
    ilgili entry’i okuyunca çok üzüldüm, ne olacak bu süleyman rodop’un hali diye düşündüm, kendisi hakkında “sözlüğe dava açmış, sözlüğü kapatacakmış “söylentileri dolaşıyor. neden böyle yapıyor diye duygusal anlar yaşadım, moralim çok bozuldu, en son michael jackson öldüğünde bu kadar üzülmüştüm. içimde çok büyük bir yokluk hissettim, sanki böbreğimi almışlar da beni soğuk bir odaya atmışlar gibi.

    sonra düşündüm bu süleyman rodop kim amk dedim, interneti açtım görsellere baktım, daha önce tipini hiç görmemişim, hiç bir muhabbettimizde adı geçmemiş, ben bu adam için niye üzülmüşüm diye yarım saat düşündüm, mantıklı bir cevap bulamadım. içimi birden bir sevinç kapladı,nuri bilge ceylanın cannes’de ödül aldığı gün ki gibi içimde bir sevinç dalgası oluştu, fatklı hülyalara gark eyledim.

    sonra içerden babam seslendi, baktım a spor izliyor, “hadi yine iyisin, bugün forvet geliyor, resmi siteden mapusaneden sızan ışıklı resim paylaşmışlar” dedi. daha da mutlu oldum, mustafa cengiz‘i düşündüm, karısıyla barışacağı için mutlu oldum.
    sonra hep beraber youtube’dan galatasaray’ın uefa kupası’nı aldığı maçlarını izledik. çok sevindik. birbirimize sarıldık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın