26
18 aralık 2021 galatasaray başakşehir maçı başlar başlamaz büyük gerginlik içerisindeydim. elim ayağım titrer derecesinde bir sinir harbim vardı.
haftalardır bize yapılan sistematik hatalar,orantısız cezalar,kabul edilemez uygulamalar artık bir son noktaya ulaşsın istiyordum.
sadece yönetimin aldığı ya da alamadığı aksiyonlardan ziyade bu takım taraftarının hatırı sayılır bir para potansiyeli olduğundan bu işi burada keseceklerini düşünüyordum.
ancak orta hakem şaklabanlıklarına devam etti.
oyuncularımızı sokak jargonuyla azarladı,yalancı yaftası yapıştırdı. at çamuru izi kalsın maksadıyla arkasındaki belli kuvvete güvenerek taraftarın ve futbolcuların sinir uçlarına dokundu.
sözlüğümüzde çok yaygın bir düşünce var. hatta zaman zaman ben de bu düşünceye girmişimdir.
"gerekirse hakemi de yeneceksin."
evet gerekirse hakemi yenersin. söz konusu galatasaray olunca çokça önümüze bunun örnekleri çıkar.
ancak sistematik şekilde içinde kötülük olan adamı yenemezsin. hakem kötüdür,yetenekleri bu kadardır o hakemi oyununla alt edebilirsin. ancak kötü vicdanlı piyonları alt edemezsin.
maçı izlerken sürekli ulan inşallah taraftar inmez inşallah inmez diye düşündüm.
sadece kendisine değil galatasaray camiasına da zararı olacak diye.
ancak bu böyle gitmez bu sabır böyle sınanmaz.
atiq rahimi'nin sabır taşı adlı bir kitabı var. çoğu yazar okumuş bile olabilir.
evin erkeği savaşta vurulup yatağa mahkum oluyor,karısı da yılların getirdiği bastırılmışlığı kocası üzerinden dışa vuruyor.
sonunda yatalak adam yataktan kalkarak karısının boynunu kırıyor. (özür dilerim okumayanlar için biraz spoiler verdim,ancak detaya girmedim.)
ben camiamızı şu an için yatalak adama benzetiyorum. bir zaman gelecek,son kuvvetiyle ayağa kalkacak ve kendisine bunu reva görenlerin boynuna asılacak.
özellikle içeride oynanan maçlarda çok dikkatli olunmalı ve hiçbir oyuna gelmemeliyiz.
haftalardır bize yapılan sistematik hatalar,orantısız cezalar,kabul edilemez uygulamalar artık bir son noktaya ulaşsın istiyordum.
sadece yönetimin aldığı ya da alamadığı aksiyonlardan ziyade bu takım taraftarının hatırı sayılır bir para potansiyeli olduğundan bu işi burada keseceklerini düşünüyordum.
ancak orta hakem şaklabanlıklarına devam etti.
oyuncularımızı sokak jargonuyla azarladı,yalancı yaftası yapıştırdı. at çamuru izi kalsın maksadıyla arkasındaki belli kuvvete güvenerek taraftarın ve futbolcuların sinir uçlarına dokundu.
sözlüğümüzde çok yaygın bir düşünce var. hatta zaman zaman ben de bu düşünceye girmişimdir.
"gerekirse hakemi de yeneceksin."
evet gerekirse hakemi yenersin. söz konusu galatasaray olunca çokça önümüze bunun örnekleri çıkar.
ancak sistematik şekilde içinde kötülük olan adamı yenemezsin. hakem kötüdür,yetenekleri bu kadardır o hakemi oyununla alt edebilirsin. ancak kötü vicdanlı piyonları alt edemezsin.
maçı izlerken sürekli ulan inşallah taraftar inmez inşallah inmez diye düşündüm.
sadece kendisine değil galatasaray camiasına da zararı olacak diye.
ancak bu böyle gitmez bu sabır böyle sınanmaz.
atiq rahimi'nin sabır taşı adlı bir kitabı var. çoğu yazar okumuş bile olabilir.
evin erkeği savaşta vurulup yatağa mahkum oluyor,karısı da yılların getirdiği bastırılmışlığı kocası üzerinden dışa vuruyor.
sonunda yatalak adam yataktan kalkarak karısının boynunu kırıyor. (özür dilerim okumayanlar için biraz spoiler verdim,ancak detaya girmedim.)
ben camiamızı şu an için yatalak adama benzetiyorum. bir zaman gelecek,son kuvvetiyle ayağa kalkacak ve kendisine bunu reva görenlerin boynuna asılacak.
özellikle içeride oynanan maçlarda çok dikkatli olunmalı ve hiçbir oyuna gelmemeliyiz.