eski kardeşlerimden seth yine
captano (yani ben) hakkında yazmış (bkz:
#635012). bu aralar hakkımda bir karalama kampanyası başlattı, hatta kampanyasına katılmayanlara, destek vermeyenlere bile giydiriyor, hayırlısı. son tartışmalarda son sözümü söyledim demiştim. ama alenen yalan yazınca cevap vermek farz oldu. kişisel olarak tanımayanlar, yazılarımın tamamını kendisi gibi takip etmeyenler okuyup inanabilir. buna izin vermem. önceden “olayları, söylenenleri çarpıtıp yeni bir gerçeklik yaratıyor” demiştim hakkında, bunu da büyük bir beceriyle yapıyordu ama artık yalan yazmaya da başladı. böyle bir yeteneğe yakıştıramadım doğrusu. ve elbette cevabını alacak.
gelelim yalanlarına :
- kendilerine (çok kişiler madem) türk düşmanı demedim. yabancı hayranı ile türk düşmanı aynı şeyler değil.
- kendilerine beyinsiz, gerizekalılar demedim. aksine ne kadar zeki olduklarını çok iyi biliyorum.
- toka ile kendilerini ben barıştırmadım. en fazla, gereksizce uzatıyorsunuz, konuşun bence demişimdir. kendi aralarında hallettiler.
- klavye erkekleri (doğrusu klavye delikanlısı değil midir?) demedim.
- kendileri hakkında “faşist sözü de amma kullanılır oldu, klavye erkekliği” ifadesini kendisi için kullanmadım. twitter’da bir şarkıcı mı, yazar mı biri kullanmıştı onun üzerine yazmıştım. ayrıca seth’in bahsettiği yazısını okumadım. epeydir bloglarını takip etmiyorum nitekim.
- uzun yazıların okunmaması mevzusuyla ilgili de kendilerine laf çarpmış değilim. blogda, sözlükte yazdığım 6-8 sayfa süren yazılarıma genelde hiç tepki gelmiyor, bundan bahsediyordum.
bunlardan çıkan sonuç şu. seth yazdığım her şeyi kelime kelime okuyor ve her yazdığım kötü sözü üstüne alınıyor. ya beni ya da kendisini fazla önemsiyor demek ki. farkında mı bilmiyorum ama bu ülkede galatasaraylı veya değil milyonlarca insan var kendisiyle aynı görüşte, mesela rijkaard konusunda. bu arkadaşları sözlüklerde, twitter’da, blog yazılarının altındaki yorumlarda, facebook’ta, gazetelerin haber altı yorumlarında görüyoruz. sandığı gibi sadece kendisi ve birkaç arkadaşı yok.
zirveler ve şakşakçılar konusu :
ben sıradan bir galatasaray sözlük yazarıyım, bunu anlasa iyi olur. ben yıllardır her maçtan önce sokakta, duran’ın önünde takılırdım zaten, oradaki tribünden bir çok arkadaşımla. zirve mevzusu açıldığında “ben duran’ın önünden ayrılmam, çok kişi beni orada görmeye geliyor” dedim, zirve duran’ın önünde düzenlendi. hatta bir ara ua ile sorun yaşanmıştı, zirve yerini değiştirme fikri çıktığında, “siz gidin abicim ben duran’ın önündeyim” demiştim, bu kadar basit. şımarıklık falan değil bu, yıllarca görmediğim arkadaşlarım maça gelirlerse captano oradadır diye duran’ın önüne geliyor. ha, burada belirtmek lazım, tribüne gitmeyi de sanki ayıpmış gibi pazarlamaya çalışıyor, bu daha büyük ayıp. aynı şekilde zamanında futbol oynamış olmayı da aşağılar bir tavrı var ki, ne kadar saçma bir fikir olduğunu anlatmaya bile gerek duymam aslında.
neyse, zirvelerde şahane muhabbet oluyor. amacımız belli, bira içip makara yapmak. başka bir şey de yapmıyoruz zaten. ne sanıyor acaba, köşelere çekilip dedikodu yaptığımızı, birilerini asıp kestiğimizi mi sanıyor? kişisel durumu fena demektir. aylardır bu zirvelerde arkadaşlarla takılıyoruz, keyfimize bakıyoruz. ima etmeye çalıştığı gibi bir şer odağı olsa orası, bu kadar uzun süre devam edebilir mi? kendisinin çok iyi tanıdığı bir çok yazar arkadaş, hala bizimle birlikte takılır mı? kaldı ki, ben sadece maç buluşmaları ve halı sahada varım. bu sözlükte zirvelerde tanışıp her akşamlarını birlikte geçiren, çok iyi dost olmuş bir dolu insan var. problem mi? aksine öyle güzel ki. bir gün gs ve hagi tamam ulan kapatıyoruz sözlüğü derlerse bize sadece bu dostluklar kalacak. kişisel olarak en büyük kazancım budur, çok sayıda güzel insan tanımış olmak. içimizde 1 tek tane hırt yok. herkes kafa dengi. çünkü mevzumuz belli. galatasaray ve bira ve makara. gerisi umurumuzda değil. kafa dengi demek aynı şeyleri aynı biçimde düşünüyoruz demek değil, yanlış anlaşılmasın. çok farklı fikirde arkadaşlar var aramızda, mesela rijkaard, hagi, arda turan, servet konusunda. galatasaray’ın bu sıkıntılı durumdan çıkmasının yolları için bir dolu farklı fikri olan yazar var. bunun dışında inançlarından ötürü içki içmeyenler bile geliyor bizimle olmaya. benimle değil, bizimle.
söyledikleri, ima ettikleri ve şakşakçılar demesi, buluşmalarda bizimle zaman geçiren bütün arkadaşlara saygısızlık ve hakarettir, ayıptır. sanki ben onların şeyhleriymişim de yanlış bir şey yapsam bile bana tepki göstermiyorlar, pohpohluyorlar sanıyor herhalde. ulan feanor hep senin yüzünden. ikide bir “şeyh uçmaz mürid uçurur” dersen, inanıyorlar işte. ayrıca zirvelerde konuşulanlar kulağına geliyormuş, birileri muhbirlik yapıyor herhalde arkadaşa. bu ima bile çok ayıp orada bulunanlara karşı. acaba yazılarımda söylemediğim ya da direkt adrese teslim, kimin lafı nasıl ulaştıracağını bilerek söylediklerim dışında, ne söylüyormuşum kendileri hakkında çok merak ettim. son zamanlarda aramızda olup da söylediklerimi çarpıtarak aktaracak kimse yok. bir ara hakikaten varlardı, onlarla da görünürde aram çok iyiydi, gereken iletişimi kurup mesajlarımı gönderdim, istediklerini verdim gittiler. ben göndermedim, onlar görevlerini yerine getirip kendileri gittiler.
unutmamak lazım, saygı gördüğüm doğru. buluşmalardaki bir çok arkadaş benim oğlum ve kızım olacak yaşta, ayrıca bu saygının sadece yaşla ilgili olmadığını da biliyorum, seth de biliyor, diğer bütün arkadaşlar da. sadece yaş için kimse kimseye saygı göstermez, çok eskidendi o işler.
vay anasını. irkçılık nedir, faşizm arasındaki farkı bilmediğim için hiçbir şey bilmiyormuşum imasını da çok güzel ve sinsice yapmış. bu işleri çok iyi beceriyor. evet, adam haklı beyler. ben bu hayatta hiçbir şey bilmiyorum, biraz top oynadım, biraz tribüne gittim öyle idare ediyorum işte. acaba bu sözü de alıp “ben söylemedim, sen söyledin”der mi? ah be ! halbuki, bahsettiği twitter’daki kapışmamız, “abicim yapma, benim bi kulağımın arkası kaldı” demiştim de kandırmaya çalıştığı için mevzu patlamıştı. hala aynısını yapıyor. bu sözlükte bunları yiyecek birileri var sanıyorsa insanları pek tanımıyor demektir. bunu da hiç yakıştıramadım kendi zekasına.
twitter deyince aklıma geldi, niye “terbiyesiz” dedim bir daha anlatayım. biri bana “okuduğunu anlama sorunun var” derse, ona “terbiyesiz” derim. ve sadece bununla kaldığına şükretmesi gerekir o kişi. adalet herkese eşit davranmak değil, hak edene hak ettiği şekilde davranmaktır.
aklıma geldikçe yazıyorum, bir oradan bir buradan, idare edin. arada sırada yazılarında bahsettiği şebeke var ya, hah tam da tarif ettiği şekilde çalışıyor. “bak yazdım demek ki öyle bir şey yok” gibi bir uyanıklık yapıyor ama dediklerinin tamamı doğru. hatta ismi geçmeyen başka şebeke üyeleri de var. hatta son yazısında benim de bir şebekem olduğunu ima ediyor. bu da benim yazdıklarımı beğenenlere hakarettir, saygısızlıktır.
bakın örnek vereyim, diyor ya “captano her hafta en beğenilenlerde” yani? olmasın mı, sorun nedir buradaki? çok iyi biliyor ki (takip ettiği için biliyordur), son frank rijkaard tartışmasından sonra captano’nun karması 70 puandan fazla düştü. blogdaki her yazım anında kötü puanlar alıyor. tam buraya yazdım diye, karma puanımı şebeke düşürdü iması yapıyorum sanılmasın, o kadar düşeceklerini sanmam. benim umurumda mı sanıyorlar, ahlar vahlar arasında günlerimi geçirdiğimi mi düşünüyorlar? ben net söyleyeyim, böyle davrananlara sadece acıyorum, yazık, zavallılar. sanal alemi bu kadar ciddiye alanları hala anlamış değilim zaten. ha, adam internet üzerinden para kazanır falan, o zaman ciddiye alır tabii ki, eyvallah.
bugün gelinen nokta şunu gösterdi yeniden bana. bazı insanlar samimiyeti, iyi davranmayı kaldıramıyor, fazla geliyor, şımarıyorlar. örneğin aramızın iyi olduğu günlerde nocaptano.blogspot açtı. ne tepki verdiğimi kendisi söylesin. yüzü tutuyorsa.
özetle, artık yalanları bıraksın. işine baksın, yazılarını yazsın, arada laf da soksun, işin doğasında var bu. başkalarıyla olan dertlerini (mesela toka) onlarla, onların başlığı altında tartışsın. ben bu sözlükte kimsenin korumasında da değilim, kimsenin hamisi de değilim, olmayacağım da.
madem kimseyi ilgilendirmeyen konuları yazıyoruz, bu yazı da bulunsun. kısa yazınca anlamıyor demek ki arkadaş, ille detay vermek gerekiyor.
şimdi, bu yazıya da illa kontra gelecektir. sanırım bu defa cevap yazmaya tenezzül etmem.
edit :
bayan denmez kadın de şahsında diğer arkadaşlara da mahçup oldum, oğlum ve kızım olacak yaşta diye düzelttim. tekrar özür dilerim.