• 1
    finansal fair play kapsamında ve ekonominin içinde son derece kritik-hayati bir öneme sahip eylemdir. sadece alırken değil, satarken de başarılı ve aktif olmamız şarttır.

    kısa ve uzun vaadede hareket imkanı sağlamak ve değirmeni döndürmemiz şart. eğer dönmüyorsa klüpler batıyor zaten. bu nedenle gerek altyapı olsun, gerek oyuncu yetiştirme-parlatma olsun bu şekilde hareket etmek zorundayız. hatta öyle ki alacağımız adamların kar getirecek bir yatırım olup olmadığına göre almalıyız. ölü yatırım yapmak gibi bir lüksümüz yok.

    oyuncu satma işi ise futboldan ayrı, tümüyle farklı bir meslek olan pazarlama mesleğine dahil oluyor. bunun için elimizde bu işi harika yapan bir pazarlama uzmanı kişisi olmalı.

    aranan özellikler ;

    1) pazarlama konusunda kendini ispatlamış tecrübede olması.

    2) futbol dünyasından pek uzak olmayan biri olması.

    3) insan ilişkileri, ikna kabiliyeti ve kurnazlıktan anlaması.

    4) güvenilir karakterde ve mümkünse galatasaraylı olması.
  • 3
    son dönemde mustafa cengiz yönetiminin sıklıkla eleştirildiği konudur. açıkcası eleştirilerin önemli bir kısmına katılmakla beraber bazı konuların tam olarak anlaşılamadığını düşünüyorum.
    oyuncu satmak beceri işi midir? evet biraz öyledir ama bence abartıldığı kadar da değildir.
    esnaflıkta "malı alırken kazanacaksın" diye bir deyim var. yani alırken ne kadar uygun alırsan, satarken o kadar rahat satar ve kar edersin.
    biz bazı futbolcuları alırken iki kere kaybediyoruz. onlara hem yüksek bonservis hem de yüksek maaş veriyoruz, yani zaten maça bence 1-0 yenik başlamış oluyoruz.
    tabii kulübün içinde bulunduğu maddi sıkıntı ve ffp baskısı, bizi alıcı kulüplere karşı daha da zayıf gösteriyor.
    en taze ve somut örneği maicon transferidir.
    normal şartlar altında en az 3 milyon euro alınması gerekirken biz 1.4 milyon euroya razı olduk, neden mi?
    bir kere o dönem yabancı sınırı değişmişti. ikincisi maicon 2.2 milyon euro alıyordu, yani iki as stoperimizin maaşından fazla ve bizim acil gelire ihtiyacımız vardı.
    şimdi bunların hepsini bilen menajer ve alıcı kulüp sizinle top gibi oynar, sonunda da kafasındaki rakama işi bitirir.
    verilen bonservisi geçtim, maicon 2.2 yerine 1.3 alıyor olsaydı çok daha iyi rakamlar kazabilirdik. tabii burada yönetim basiretsizliği de yok değil.
    he maicon demişken, 2017 takvim yılında ahmet çalık ve maicon için toplam 10,5 milyon euro bonservis ödedik.
    bu para ile city'nin kapısına dayanmış olsak, jason denayer'i çok rahat alırdık.
    yani yukarda dediğim gibi alırken kaybettik.
    bide unutmadan, biz maicon'u 2019 ocak ayında arabistan'a bonservis ile satacaktık ama artık araya kimler girdiyse al ittihad da costa'yı tercih etti.
    ben gideceklerini kesin gibi görsem de, belhanda ve babel de aynı şekilde kulübü şu an kastırıyorlar.
    çünkü birisi 3,5, diğeri 2.5 milyon euro alıyor. şu an tek amaçları bonservislerini alıp gitmek. çünkü gidecekleri kulüplerden imza parası alacaklar.
    tabii fenerbahçe'nin satışlarını öven arkadaşlar oluyor, kasımpaşa'nın yetenekli adamını bedava alan kulüp için bu satışlar büyük başarıdır!
    garry rodrigues bence bizden yüksek ücret almasına rağmen arap piyasasına göre düşük aldığı için gelen teklifi kabul edip gitti.
    bir arap kulübü feghouli'ye 6 milyon euro maaş verse, feghouli neden gitsin ki? zaten burada bonuslarla o parayı yakın kazanıyor.
    siz olsanız istanbul boğazını, şampiyonlar ligini, tutkulu taraftarı 1 milyon euro fark için bırakıp gider misiniz?
    yani yüksek maaş oyuncu satımında en büyük engeldir.
    bir de tabii bizim taraftarın futbolcuları saçma sapan şekilde değirsizleştirme ve gömme huyu var.
    bir sürü örnek verebilirim ama basit bir örnek vereceğim. ryan donk, bugün kendisini sevmeyen yoktur diye düşünüyorum.
    bu adam 18 şubat 2016 galatasaray lazio maçında baya dakikalarca yuhalandı.
    mario lemina, evet baya bi sakatlık geçirdi ama oynadığında hepimiz memnun kaldık.
    yahu adama saçma sapan sakatlıkla ilgili şeyler niye yazılır? yani ruh hastası mısınız?
    bunlar bize bir şey kazandırmayacağı gibi çok şey kaybettirir.
    ndiaye 16 milyon euroya bu yönetim döneminde satıldı ama yönetim ile zerre alakası yoktu çünkü piyasa yapmıştı.
    siz doğru adama doğru fiyatı verirseniz (ki bence ndiaye doğru transfer değildi) kar ederek elden çıkartısınız.
    geçen gün bir yazar arkadaş ozan kabak'ı sordu.
    potansiyelini avrupanın 2017 yılından beri bildiği ve takip ettiği adama 7,5 milyon euro çıkış maddesi koyarsan ve çocuğu oynatmadan sözleşmesini değiştirmezsen 11 milyon euro alırsın.
    he ben ozan'dan daha fazla aidiyet beklerdim ama yine de 3,5 milyon euro gibi bir fazla rakam kazandırdı.
    işin özü yeteneğe parayı vereceksin ve maaşını düşük tutacaksın. ekstra durumlar dışında kar etmeme şansın yok. en kötü aldığına satarsın.
    (bkz: bruma) (bkz: alex telles)
  • 4
    mevcut taraftar* profiliyle zor olan eylem. bakın suyun karşı tarafına, bir senedir vasat bir forveti el üstünde tuttular; “oyuncularına sahip çıktılar”. diğer yandan taraftardan bağımsız medyaya bir sürü haber üfürdüler; yok burnley izlemeye gelmiş de teklif masadaymış da tottenham düşünüyormuş da... bu minvalde haberler işte, sizi bilmem ama ben bunları okurken gayet eğlendim.*
    velhasıl kelam bahsettiğim taraftar, satışı yapan kulüp yönetimine “köstek değil destek oldu“. olaya kendi tarafımızdan bakarsak bugün de hâla bazıları ağlayıp vahlasın ligin en çok gol atan yabancısını elden çıkaramıyoruz diye. çıkaramazsın tabi, bu kafayla da daha zor çıkarırsın. 2 sezon şampiyon olmuş kadro oyuncularını satacak kulüp de bulamazsın tabi bu kafayla, ne mümkün? sonra da topu yönetime atarsın, vallahi sağlam komedi. her şeye eyvallah deyin, bahsettiğim takım gibi de şeffaflıktan uzak olalım demiyorum; ama bu işin bir üslubu bir adabı var. her şeye burnunu sok, hiçbir şeyden memnun olma, sürekli karala, itibarsızlaştır, değersizleştir, şikayette bulun, kıymet bilme(!); sonra kendinin hiç suçu yokmuş gibi topu yönetime at. oldu, çok samimiyetsiz ve irrasyonel oldu ama onu bi’ belirteyim...
  • 5
    sozluk yazarlarinin ve galatasaray taraftarinin kafasinin basmasi gereken bir kac kural iceren olay.

    1- oyuncu satmak tek tarafli bir is degildir, 3 farkli partiyi ilgilendiriyor (satan klup, alan klup ve oyuncunun kendisi). bunlardan bir tanesi bile istemiyorsa oyuncu satisi o-la-maz. bunu kafaniza sokun.

    2- oyuncunun satilabilmesi, alinirken belirlenir zaten. sen bir oyuncuya ne kadar para verirsen, bir sonraki satisi o kadar zor olur, zira oyuncu olarak bakmaktan ziyade insan olarak bakmaniz gerek. belhanda su an mis gibi istanbul'dan niye dubai'ye gitsin? 500 bin euro fazla icin mi? gitmez, bu durumda 1. kural gecerli olur. ve bu durumda eger bir sorumlu arayacaksaniz, ilk olarak o oyuncuyu alan kisilerde arayacaksiniz. 4m euro maasli feghouli'yi satamadigi icin bu yonetime degil.

    3- taraftarin rolu icin zaten detayli bir linc yazdim (bkz: #2945852) , galatasaray taraftari oyuncusunu degersizlestirme konusunda ulkede acik ara 1. ne fenerbahce ne besiktas taraftari oyuncusuna toz kondurmaz, mesela capsiz oguzhan'a bile 150m euro geyigi bu yuzden cikmistir, adamlar oyle ya da boyle oyuncularini degerli tutmaya aclisiyorlar.

    4- son olarak ffp tabi, kimse mal degil, hele ki pandemi doneminde insanlar kurusun hesabini yapiyorlar. bu durumda sizin icinizde bulundugunuz zayif el herkes tarafindan biliniyor ve tabiki de suistimal ediliyor. biz de yapiyoruz, yapmaliyiz.
  • 7
    üç taraflı bir işlem.
    birinci taraf oyuncuya ilgi gösteren kulüp. bu tarafın oyuncuya ciddi ihtiyacı olacak ya da alternatifi olmayacak ki bir oyuncuyu alsınlar. ki günümüz dünyası oyuncu cenneti olduğundan çok zengin kulüpler dışında kimse bir oyuncuya takılı kalmıyor direkt alternatifine geçiyorlar. bu tarafın eli pandemi dönemi yüzünden zayıfladı zaten. doğrudan ucuz oyunculara yöneliyorlar veya yüksek maaşlı oyunculardan kaçıyorlar.
    ikinci taraf oyuncu. oyuncu aldığı maaşa ve gideceği kulüp şehir gibi birçok ayrıntıyı değerlendirip ona göre karar veriyor. ayrıntılarda optimum kuralına uyulamıyorsa yine bu ayrıntılardan birinin çok iyi olması lazım. mesela maaş, paraya gözü doymuş oyuncularda şehir-ülke.
    üçüncü taraf satıcı. bu taraf da satacağı oyuncunun ederi, oyuncunun takım içindeki değeri, yerini istediği şekilde (aynı kalitede, gelecek vaadeden şekilde vb.) doldurup dolduramayacağı gibi konulara bakar.

    şimdi kendi takımımıza bakarsak özellikle kulüp yönetimini eleştirebileceğimiz konular var. ilk grup olduğumuzda oyuncuya olan isteği gereksiz derecede şiddetli gösterdiğimiz için (bunda taraftarın da çok suçu var) elimiz pazarlıkta çok zayıflıyor. 3 olan adamı nasıl olsa almak zorundalar diye 5e satmaya kalkıyorlar e haliyle alamıyoruz. yine en önemlisi alternatif yok ve alternatifi kullanarak tehdit edemiyoruz dolayısıyla oyuncu kolaya gelmiyor. mesela falcao transferinde ne kadar zorlandığımız ortadaydı. taraftar yafalcaoyaistifa dediğinde adam ne isterse kabul etmek zorunda kaldık. ama onyekuru ilk geldiğinde kimse adını bile bilmiyordu. direkt kapa açıklandı ve çok rahat oldu her şey. şimdiyse kiralamak istediğimizde bile problem çıkar oldu. ffp büyük bir engeldir ama her şeye değildir. fatih hoca bu konuda cok haklıdır artık listelerin basına düşmemesi gerekmekte. ama hala devam ediyor bu problem. bunun suçluları da ifşa edilmeli, bir olur iki olur her dönem olmaz.

    üçüncü gruba gelirsek yine yönetimden gidersek bence en suçsuz oldukları konu bu. tek suçları elde satılabilecek olan 2 3 oyuncunun medya yoluyla değersizleştirilmelerine göz yummak ve oyuncuyu parlatamamak. ne çöpleri kaç milyon eurolara sadece lafla sattı bazı takımlar bizimkiler değeri arttırmasa bile düşürülmesine göz yumuyor.
    ama ikinci grup dediğimiz oyuncu grubunu ikna etmemiz imkansız olduğu için biz oyuncu satamıyoruz. bu yüzden suçsuzlar diyorum. oyuncu kimseden bizden alacağı maaşı alamayacağını biliyor. hiçbir takım bu maaşları vermeyi zaten istemiyor. galatasaray gibi oyuncu için cennet olan kulübü bırakıp gitmek istemiyorlar. istanbul zaten yaşamak için çok ideal. satılabilecek oyuncularda da yerini doldurmak derdi ve ederini bulamamasından ötürü vermek istemiyorsun doğal olarak.

    ffp öyle bir bela ki seni üstünden kalkmanın cok zor olduğu bir yola sokuyor. kadroya takviye yapmak istesen göndermek istediklerine ya talip çıkmıyor ya da çıksa da oyuncu istemiyor. bu yüzden transfer yapabilmek için zaten satabildiğin iki üç değerli oyuncunu da yok pahasına satıyorsun. ne luyindama ne marcao 20milyonun altına satılacak adamlar değilken taraftar bir ara 10milyona gönderelim düşüncesine girdi buna inanamıyorum.

    o yüzden transfer dönemleri uzunca süre öncesinde analiz edilip sessizce iş yapılması gereken çok ayrıntılı dönemler. burada teknik ekip işini yapıyor. çıkan isimlerden görebiliyoruz. yönetimiyse işi sessizce (bu oyuncuların ismini terim ve ekibinden cıkmadığına eminizdir artık) ve doğru hazırlıkla (örneğin aylardır kadro dışı olan onyekuru transferi için transfer döneminde monacoyla görüşmeye başlamaları) işi halledemediklerinden hatalı buluyorum. ama feghouli'yi neden satamıyoruz diye de kızamıyorum.

    edit: vedat muriqi'ye 18m verildiği konusunda çok emin olan arkadaşların cok anladıgına inanmadığım konudur ayrıca. ali koç'un cebi herkeste yok.
  • 11
    ffp’den al-sat şartı getirilen kulüpler için çok zordur. bu şartlar kulüp ekonomisi için iyileştirici bilançolara teşvik etse de, aşırı şeffaf olduğu için kulübün elini uluslararası pazarda inanılmaz zayıflatır. zira oyuncuya talip olan ikinci kulüp, söz konusu oyuncunun satılmak istendiğini anladığı anda bu işi olması gerekenden yüzde 30-40 ucuza kapatabileceğini hesaplar. çünkü ffp düzenlemesi şartı getirilen kulübün yapacağı tüm transferlerin bu anlaşmaya bağlı olduğunu bilir.

    öte yandan iş bununla da bitmiyor tabi. al-sat denge şartı getirilen kulüp bir şekilde oyuncuyu sattı diyelim. kaça sattığını dünya biliyor artık. o parayla transfer yapmak istediğinde satıcı kulüp bu sefer pazarlığı alıcı kulübün artı bilançosunun tamamından açıyor.

    2018-21 cengiz yönetiminin bu konudaki becerisi zaten oldukça tartışmalıyken, bu evrensel market sorunu ve bir de eldeki değerli oyuncuların basın tarafından değersizleştirilmeye çalışılması (luyindama, marcao, diagne’yi başakşehir’den paket yapsan 30’dan aşağı bırakmazlar, basına göre biz takasla yollamaya çalışıyormuşuz) üstüne eklenince gün itibariyle 2021 ocak galatasaray’ı için tam bir işkenceye dönüşmüş bulunmakta.

    inşallah mayıs ayıyla birlikte kendi denk bilançosunu kendi yapan, iş bitiren, kulübün haklarının oldu bittiye getirilmesine pabuç bırakmayan, galatasaray’a sallamanın moda olduğu bugünlerde insanlara ek malzeme vermeyen tazelenmiş yönetimiyle birlikte bu alış-satış eziyetinin de son bulduğu bir döneme gireriz.
  • 14
    hileli hurdalı hülleli yolları bi' kenara koyarsak satış yapabilmeniz için öncelikle satmak istediğiniz oyuncuya ederi veya ederinin üstünde teklif gelmesi ve üstüne üstlük teklife muhatap olan oyuncunun da bunu kabul etmesi gerekir. bu şartlar oluşmazsa satış gerçekleşmez. ayrıca elinizdeki herhangi bi' ''malı'' ''ben bunu satıcam haberiniz ola'' diye pazara çıkarırsanız bunu alacak olanlar da zaten bu malı ucuza düşürmeye çalışır. ederinin çok altına vermek zorunda kalırsınız. zaten elinizde ederi olan az bi' mal varsa bunu düğün dernekle satışa çıkarmak elinizdeki assetleri yok pahasına elden çıkarmakla eş anlamlıdır.
  • 18
    galatasaray takımının futbolcudan önce süleyman hurma gibi bir yönetici transfer etmesi gerektiğinin kanıtı olan galatasaray yönetiminin yapamadığı eylem.
    bu durumun oluşmasında galatasaray taraftarı olarak bizlerin de suçu var zira biz de oyuncularımızı tabiri caizse yerin dibine batırıyoruz. aslında galatasaray taraftarının bu özelliğidir başarıyı getiren ama bu günlerde bu anlamda bize zarar veriyor.
  • 20
    oyuncuyu daha alırken satarsın ve biz alım işini iyi yapamadığımız için satamıyoruz aslında.

    1-) bunun temel sebebi oyuncuların maaşları ve takımımıza gelen neredeyse her oyuncu için referans oluyor bu yüksek maaşlar.

    2-) zamanında satmayı bir türlü öğrenemedik. 4 yıllık sözleşme imzaladığın bir oyuncudan mennunsan şayet, 2. senenin sonunda onunla masaya oturursun ve sözleşmesini 2 sene daha uzatırsın bu oyuncunun. uzatmaya yanaşmazsa oyuncu, istediği takıma bonservis ücretini getirmek şartıyla gidebilir, yolu açık olsun.

    luyindama ve marcao'nun henüz satılmamış ya da kendileriyle sözleşme imzalanmamış olması büyük fiyaskodur bu yüzden.

    3-) yaş kriterlerini benimsemiyoruz. yıldız da olsa 28'ini geçmiş bir futbolcuyla şartlar ne olursa olsun opsiyonlu sözleşme imzalak gerekli ama biz bunu da yapmıyor, 30+ yaşındaki babel ya da falcao gibi futbolculara emekli ikramiyeleri veriyoruz.

    4-) serbest kalma maddeleri koymuyoruz. peki koysak ne olur? futbolcu kıymetini/değerini bilir. ben gerekli yükselişi yaparsam şayet x milyona premier lige gidebilirim diye düşünür ve bir motivasyonu olur. yine futbolcu özelinde "muslera 40'tan aşağı gidemez, kepa bile 80'e gitti" diyebildik zamanında ya da bir ara marcao'ya aynı şekilde yaklaştık 30'dan aşağıya satmıyorduk maşallah. adamların 15-20 arası bir çıkış ücretleri olsaydı, belki de bugün kendilerinden ciddi miktarlar kazanmış olacaktık ama tabii ki kazanamadık.

    özetle futbolcu satışı futbolcuyu alırken gerçekleşir. yoksa yılda 4 milyon euro civarı para kazanan feghouli'yi ya da belhanda'yı jorge mendes bile satamaz bir yere, satın alacak insanlar salak değil o kadar.
  • 21
    bir kulüp yönetiminin eleştirilebileceği en son konu olmasına rağmen mustafa cengiz yönetiminin eleştirildiği en başta gelen konu. ciddi söylüyorum bu kadar saçma bir eleştiri konusu az duydum.

    bakın oyuncu satmamak bir eleştiri konusu olabilir, ama oyuncu sat(a)mamak olamaz. yani futbolcuya teklif gelmiştir ve ederini bulmuştur, misal abdülkadir ömür adamlar gelmiş eline 15milyon euro trink para saymış, sen yönetim olarak satmamışsın, strateji yapmışsın, ben bunu daha fazlaya okuturum demişsin. sonra elinde patlamış. şimdi burada bir eleştiri konusu olabilir, çünkü ortada makul bir teklif var ve sen satmıyorsun.

    e yahu be birader, olmayan teklif için yönetimi oyuncuyu satmamak ile eleştirmek dünyanın neresinde görülmüş olay. en fazla doğru düzgün para edecek ucuz ve potensiyelli oyuncu transfer (zamanında) edilmediği için eleştirebilirsin. ama kimsenin konusu da bu değil ki. "ötesini berisini bilmem elimizdeki kadrodan oyuncu satılacak, işte o kadar, 5 milyona feghouli, 3 milyona belhanda, 20 marcao, 10 milyon da lyundama'yı satıyorsun başkanım, derhal, hadi bakalım"... talep bu yani. yok dostum böyle birşey. hele hele teknik direktörün her maçtan sonra çıkıp "inşallah oyuncu satabiliriz" dediği bir ortamda, senin oyuncularına teklif gelir mi, gelse bile ederinin kaçta kaçına gelir? bunları düşünmeden, sanki oyuncu satmak tek taraflı bir işmiş gibi yönetimi eleştirmek kadar anlamsız bir durum olamaz.

    edit: tabi ya, menajerlere para yedirerek istediğin futbolcuyu istediğin rakama satabilirsin onu unutmuşum. mesela diagne'nin alıcısı yok di mi? hop menajerine gidiyorsun, abi sen bu adamı 10milyon'a sat 2'si senin diyorsun. takımlar peşinde sıraya giriyor. bu kadar kolay yahu bu işler, tabi abi ya.
  • 22
    hala oyuncu satmanın sadece teklif beklemek olduğunu zannedenler gördüğümde üzülüyorum. yapmayın.

    bakın yeryüzünde bir meslek var: menajerlik.

    bu menajerler aracı kurum. aracı kurumun iş dünyasındaki manası kazıklayıcı kurumdur aslında.

    mesela senin oyuncunun ederi 10 m euro mu? teklif de gelmiyor değil mi?

    hah, git menajere, de ki, bunu 10'a sat, 2'si senin. koşa koşa kazıklar menajer başka bi kulübü.

    oyuncu parayı az mı buldu? anlaşma yap sattığı takımla, de ki, sen 10 milyonun 2'sini menajere ver, 2'sini de oyuncuya ver.

    noldu? evet 10 milyonluk adamdan 6 milyon kazandın. ama noldu? hayvan gibi maaş yükünden kurtuldun. takımın ihtiyacı olan başka bölgeler için yer açtın. falan filan.

    şimdi daha enteresan bi şey söyleyeyim. fenerbahçe son 3 sezonda nerdeyse küme düşmemeye oynadı değil mi? ama vedat muriqi ve eljif elmas'ın nasıl satıldığını biliyo muyuz? biliyoruz.

    galatasaray ise son 3 sezonun 2'sinde şampiyonluk elde etti. küme düşmemeye oynayan takım bu iki futbolcudan 30 milyon kazanırken, senin oyuncularına teklif gelmedi öyle mi?

    lütfen. açın gözünüzü biraz.
  • 23
    futbolcunun performansıyla değil yetki verdiğiniz menajer ve önerdiğiniz komisyon ile ilişkilidir. alexander sörloth'un bile alev almış performansı ile 20 milyon euroya transfer yaptığı ortamda cenk tosun diye hem daha az gol atmış, hem daha yavaş hem de hava hakimiyeti olmayan bir topçu premier lig gibi fizik meziyetlerinin üst düzey olması gereken bir lige 22 milyon euroya gitmiştir. o dönem kime sorsanız cenk için maksimum 8 ederken derken 22 + 4 bonuslar. bu tamamen menajer jorge mendes'in becerisidir. aynı dönemde satılan atınç, marcelo, fabri vs de aynı şekilde. yine fenerbahçe ffp yaptırımı altındayken giuliano, josef gibi topçularını ederinin üstüne okuttu menajer aracılğıyla.

    galatasaray'a dönelim. bruma'yı öyle bir paraya satmıştık ki, 2 kuruş fazlasına ya da azına satsak zarar ediyorduk. galatasaray'da geçirdiği yalnızca 1 sezon dışında pek de bir yerlerde tutunamamış bruma'ya leipzig sistemine uymamasına rağmen 15 milyon euro verdi. sonradan öğrendik ki ahmet bulut'a rica etmişler o satmış. düşünün leipzig gibi bir yapılanma bile sırf ahmet bulut rica etti diye bruma'ya 15 gömebiliyor.

    oyuncu satışlarının %70 ine yakını direkt olarak menajerler ile olan ilişkinizle ilgilidir. ffp yaptırımı altındayken geleni gideni beleşe alıp iyi paralara okutan beşiktaş'ın ffp yaptırımı bittikten sonra doğru düzgün oyuncu satamaması da bir tesadüf değil. anlaşmaları devam ediyor olsaydı dorukhan, ljajic falan yüksek komisyon önerip hepsine hatrı sayılır teklif getirmişlerdi.

    şu konudaki beceriksizlik üzerinden yönetim savunulması cidden çok saçma boyutlara ulaştı artık. zamanında d'avila'nın dönemin suudi yönetimi ile ilişkilerine güvenip diğer menajerlere gayri resmi basın sözcülerimiz aracılığıyla posta koymasaydık bugün bu kadar sıkıntı çekmiyor olacaktık.
  • 24
    fenerbahçe'nin sattığı oyuncular üzerinden oyuncu satılamıyor diye eleştiri yapmak gerçekten çok saçma bir hal almaya başladı. yahu kasımpaşa'nın en değerli oyuncusunu bedava aldılar, sen istemediği kalecisini zor aldın ve bide mevzunun yancısı olduk.
    yıllık 2,5 milyon euro alan tolgay arslan kuzu kuzu parasını bırakıp gitti öyle mi? buna inanıyorsanız, jailson'un 5 milyon euro'ya çin'e satıldığına da inanırsınız.
    hadi diyelim diagne bu yönetimin kazığı, e babacım luyindama-marcao neden satılamıyor? çünkü teklif yok. olsa bile marcao için 15 çok iyi para ama bakarsan 20-25'ler havada uçuyor.
    yahu ligin en yetenekli adamlarından biri olan yusuf 18 milyon euro etti. ligin içinden geçen sörloth'a hiç girmiyorum bile...
    ben demiyorum ki bu yönetim satış konusunda suçsuz ama saçma sapan şeyler yüzünden eleştiri yapmamak lazım.
    mesela gomis satışı için sonuna kadar eleştiririm.
    çünkü gomis gitmeden yerine en azından bir tane kiralık target man alsalardı cornelius gibi, işte o zaman gomis istendiğinde "valla ben oyuncumdan memnunum, istiyorsanız 10 milyon euora'dan aşşağı olmaz" diyebilirdin.
    o arap kulübü de "hee demek ki bunlar çetin çeviz" derdi
    ama sen gidip bedava adrien thomasson varken emre akbaba'yı alıp 4 milyon euro eksiye düşersen, zaten kucağa düşmüşsün demektir.
    velhasıl bu başlığa daha önce de yazdığım gibi, oyuncuyu alırken akıllı olacaksın. trabzon aynı ligden sörloth'u bedava kiralarken, biz andone için 800 bin ödedik. geldiğimiz noktada onlar 12 kazandılar, biz 3.3 zarar yazdık:)
    bide emre akbaba demişken, o dönem ben de dahil oyuncu gelsin diye çok bağırdık. bugün teneke bağlayıp yollamak üzereyiz.
    ki o adam 2017-2018 sezonunu 14 gol 10 asist ile tamamlamıştı.
    şimdi irfan can için aynısını yapıyoruz, sonu benzemez inşallah...

    edit: dünya'daki belli başlı ligler ile bizim ligi kıyaslamak da ayrı bir saçmalık. adamlar 20 yaşındaki wesley fofana'yı 35 milyon euroya sattılar.
    18 kulüp bir araya gelse o kadar satışı ancak yaparız. portekiz 2. liginde gol atamayan adam burada şov yapıyor. bu ligi insanlar gözünde fazla büyütüyor.
    ben bizim lig için bir oyuncuya 1 milyon euordan fazla maaş bile vermem.
  • 25
    dünya üzerinde milyarlarca doların boşuna harcandığını öğrendiğimiz olay. adamlar salak reklam, pazarlama, efektif satış yöntemleri, tutundurma falan uğraşıyor. elinde mal varsa otur bekle, müşterisi gelip seni bulur(muş).

    mustafa cengiz yönetiminin ne kabiliyeti var ne yaratıcılığı ne de çevresi. beceriksiz olduklarını kabul ettikleri için söylemekte bi sakınca görmüyorum, oyuncu satamamak kendi beceriksizlikleridir. yönetici olmak bidon gibi durmak değil. senin ne farkın var sokaktaki insandan? o da hiçbir şey yapmadan oturur yönetici koltuğuna.
App Store'dan indirin Google Play'den alın