2251
dava konusu daha önce de burada tartışıldı, ne olursa olsun hukuki haklarını kullanmıştır, haklı olan oyuncudur.
buradan adama göbekli deriz, bu sebepten ötürü iş ahlakı yoksunu deriz, performansını eleştirebiliriz ama sözleşmede yazanı almasını eleştirmek gerçekten oldukça vasat bir davranış.
(bkz: sözleşme nedir, neden yapılır)
benim gözümde taraflar kim olursa olsun sözleşmeden kaynaklı haklarını bir taraf aldığında bunun eleştirilmesini ancak ve ancak hak hukuk tanımayan ve tanımayacak insanlar yapar. bu durumu eleştirmek hukuksuzluğu savunmaktır, bunu yapanların zihniyetinin gözümde "amirim bir şekilde halletsek yaa heh heh" diyenlerden ya da hakime savcıya "çöz şu işi be sayın savcım, hakimim" diyebilecek adamlardan farkı yok. hatta iyi bir galatasaray'lı yapılan sözleşmeleri bilmeli, varsa bir usulsüzlük veya yanlış değerlendirme eleştirmeli, ama her koşulda taraf kim olursa olsun bu durumlara düşmemek için kulübün sözleşmelerin gereğini yerine getirmesinin takipçisi olmalıdır.
maicon ile ilgili durumun bugün ortaya çıkması gerçekten zamanlaması manidar diye eleştirilebilir, ki onda da sao paolo, iş bilen tüccarın ilk yapacağını yapmış borçlusunun durumunu takip etmişler, köşeye sıkıştırabilecekleri ilk fırsatta yakamıza yapışmışlar. yani aslında burada bile zamanlama manidar değil bence.
bugün sözlükte gündemi oluşturan yazıdaki alıntıda da kapı gibi yazıyor zaten "30.11.2017" tarihli kap raporu diye, bugün mü çıkmış, bu hafta mı çıkmış? 3 ay önce resmi ağızdan söylenmiş zaten. hurmalar çoktan tırmalamış bitmiş zaten, ffp toplantısı gündemde olduğu için bu konu da "biz nasıl bu hallere düştük?" sorusunun cevaplarından biri olarak gündemdeki yerini almış.
özet olarak bizim kurtuluşumuz akıllı olmakta, iş bilmekte, gerçek galatasaray'lıların kulübü sahiplenmesinde ve hak, hukuk tanımakta yine. hak ve hukuk benim galatasaray ile özdeşleştirmek istediğim kavramlar, canım kadar sevdiğim kulübüm bunun tersinde kendini konumlandırırsa ve gereklerini yerine getirmezse bir galatasaray'lı olarak kulübümü eleştirmek benim vazifemdir, kulübe beş kuruş faydası olmayan ama haklı olan tarafı eleştirmenin bize bir faydası yok. yukarıda da yazılmış, oyuncuyla bir protokol yapılsa bunların hiç biri yaşanmazdı.
bir de sanki sokakta yürüyen adama çıkarıp tak diye 11 milyon verdik ya da sporcuların ne kazandığını bugün öğrenmişiz gibi bir halet-i ruhiyeye de bürünmeye gerek yok. olcan bu para etmez dersin dibine kadar haklısındır, ama "vay asgari ücret bu kadar, bu ne para" kafasına girersen bu popülistlikten başka bir şey değildir.
olcan adın konusu özelinde hesap sorulacak çok şey var, çok kişi var, biz bu sebeplerden bu hallere düşüyoruz ama tek bir hesap sorulamayacak kişi var ise o da bu göbekli, vasat arkadaştır. ha biz kendimiz akıllanmayacaksak, bugün "boynuma dola" denilen adamlar da haklarını hukuk yolu ile aramaya başladıklarında çok daha acı bir şekilde akıllanacağız.
iyi yönetimler ve bilinçli taraftarlar ile güzel günler göreceğimizden hiç şüphem yok, yeter ki hatalarımızdan ders alalım, sebepleri doğru idrak edelim.
buradan adama göbekli deriz, bu sebepten ötürü iş ahlakı yoksunu deriz, performansını eleştirebiliriz ama sözleşmede yazanı almasını eleştirmek gerçekten oldukça vasat bir davranış.
(bkz: sözleşme nedir, neden yapılır)
benim gözümde taraflar kim olursa olsun sözleşmeden kaynaklı haklarını bir taraf aldığında bunun eleştirilmesini ancak ve ancak hak hukuk tanımayan ve tanımayacak insanlar yapar. bu durumu eleştirmek hukuksuzluğu savunmaktır, bunu yapanların zihniyetinin gözümde "amirim bir şekilde halletsek yaa heh heh" diyenlerden ya da hakime savcıya "çöz şu işi be sayın savcım, hakimim" diyebilecek adamlardan farkı yok. hatta iyi bir galatasaray'lı yapılan sözleşmeleri bilmeli, varsa bir usulsüzlük veya yanlış değerlendirme eleştirmeli, ama her koşulda taraf kim olursa olsun bu durumlara düşmemek için kulübün sözleşmelerin gereğini yerine getirmesinin takipçisi olmalıdır.
maicon ile ilgili durumun bugün ortaya çıkması gerçekten zamanlaması manidar diye eleştirilebilir, ki onda da sao paolo, iş bilen tüccarın ilk yapacağını yapmış borçlusunun durumunu takip etmişler, köşeye sıkıştırabilecekleri ilk fırsatta yakamıza yapışmışlar. yani aslında burada bile zamanlama manidar değil bence.
bugün sözlükte gündemi oluşturan yazıdaki alıntıda da kapı gibi yazıyor zaten "30.11.2017" tarihli kap raporu diye, bugün mü çıkmış, bu hafta mı çıkmış? 3 ay önce resmi ağızdan söylenmiş zaten. hurmalar çoktan tırmalamış bitmiş zaten, ffp toplantısı gündemde olduğu için bu konu da "biz nasıl bu hallere düştük?" sorusunun cevaplarından biri olarak gündemdeki yerini almış.
özet olarak bizim kurtuluşumuz akıllı olmakta, iş bilmekte, gerçek galatasaray'lıların kulübü sahiplenmesinde ve hak, hukuk tanımakta yine. hak ve hukuk benim galatasaray ile özdeşleştirmek istediğim kavramlar, canım kadar sevdiğim kulübüm bunun tersinde kendini konumlandırırsa ve gereklerini yerine getirmezse bir galatasaray'lı olarak kulübümü eleştirmek benim vazifemdir, kulübe beş kuruş faydası olmayan ama haklı olan tarafı eleştirmenin bize bir faydası yok. yukarıda da yazılmış, oyuncuyla bir protokol yapılsa bunların hiç biri yaşanmazdı.
bir de sanki sokakta yürüyen adama çıkarıp tak diye 11 milyon verdik ya da sporcuların ne kazandığını bugün öğrenmişiz gibi bir halet-i ruhiyeye de bürünmeye gerek yok. olcan bu para etmez dersin dibine kadar haklısındır, ama "vay asgari ücret bu kadar, bu ne para" kafasına girersen bu popülistlikten başka bir şey değildir.
olcan adın konusu özelinde hesap sorulacak çok şey var, çok kişi var, biz bu sebeplerden bu hallere düşüyoruz ama tek bir hesap sorulamayacak kişi var ise o da bu göbekli, vasat arkadaştır. ha biz kendimiz akıllanmayacaksak, bugün "boynuma dola" denilen adamlar da haklarını hukuk yolu ile aramaya başladıklarında çok daha acı bir şekilde akıllanacağız.
iyi yönetimler ve bilinçli taraftarlar ile güzel günler göreceğimizden hiç şüphem yok, yeter ki hatalarımızdan ders alalım, sebepleri doğru idrak edelim.