• 21508
    mevlana'nın, "bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar" sözü avrupa defterini brüksel'de galatasaray'ın durumunu anlatıyor. ben galatasaray'ın köy takımları tromsö ve karpaty lviv'e elendiğini biliyorum. yenilmek ve elenmek futbolun doğasında var. ama yenilmenin de bir adabı vardır. bu sezon devler ligi'nde alınan ağır yenilgilerin baş sorumlusu taktik tercihlerinde ve kadro seçiminde hayalci davranan prandelli'dir. ama anderlecht maçı öncelikle oyuncuların onur maçı olmalıydı. "avrupa'ya devam mı, tamam mı" maçını galatasaraylı oyuncuların farklı bir motivasyonla oynayacaklarını ve kalitelerini sahaya yansıtacaklarını düşünüyordum.

    ayrıca ali dürüst ve albayrak'tan, "kadro istikrarını yakala" talimatını alan prandelli ilk kez dengeli bir kadro çıkardı. golü yiyinceye kadar galatasaraylı oyuncuların rakip kalede iddia atakları yoktu ama rakibe direkten dönen şans topu dışında pozisyon vermemişlerdi. yenilen gol de şansızlıktı. galatasaray'ın mücadelesi, yardımlaşması, topa hükmetmesi iyiydi. telles-bruma ikilisi solda anlaşarak hücuma etkili çıkıyorlardı.

    melo, selçuk. sneijder pas bağlantılarını kuruyordu. ikinci yarı baskılı ve golü arayan, arzulayan bir galatasaray izledik. burak ve selçuk'la iki net toplamda 4 pozisyon buldu. takımın sıkıştığı anlarda büyük hocalar büyük düşünerek ve cesur olarak öne çıkar. sana gol lazım, puan lazım.

    üstelik yükleniyorsun. vizyonsuz prandelli çift forvete geçmek adına umut'u geç oyuna alırken hamit'i değil, tek hızlı adamı bruma'yı günah keçisi gibi çıkardı. anderlechtli oyuncuların zamanı düşündüğü anda kaptan selçuk'un kendisini bilerek attırmasını affetmiyorum. oysa, selçuk'un yaptığı hata sonrası kaptırdığı top gol olmadı. takımını yüklendiği ve golü aradığı anda bir kaptan bu kadar sorumsuz davranır mı? selçuk'a yönetim mutlaka bir yaptırımda bulunmalıdır. galatasaray için artık lig ve kupa var. galatasaray yönetimi bu kadro üzerinde yabancı sınırını düşünerek istikrar adına ısrarcı olmalıdır. ama öncelikle takım içinde barışı sağlamak, küskün futbolcuları barıştırmak ve oyuncuların birbilerine olan olumsuz davranışlarını gidermelidir.

    levent tüzemen

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21509
    galatasaray için kader maçıydı. ne demek kader maçı... varını yoğunu ortaya koyacaksın, canını dişine takacaksın, kazanmak için her şeyi yapacaksın.
    hangisini yaptı galatasaray? gördük ki, hiçbirini yapmadı...

    öyle ikinci yarıda biraz kımıldamakla, şampiyonlar ligi’nde adama ekmek yedirmezler...

    allah aşkına söyler misiniz, sıradan bir lig maçındaki galatasaray ile, şampiyonlar ligi’nde kader maçı oynayan galatasaray arasında en ufak bir fark var mı?
    kaliteli oyuncuların, elbette var... ama o kaliteyi ortaya koyabildiler mi? elbette hayır...

    büyük maçların oyuncusu sneijder nerede? nerede benim eski selçukum, hamitim?

    melo’nun bu kadar top kaptırdığı ikinci bir maçı gördünüz mü?

    ilk golde topu uzaklaştıramadı, sonra da golün asistini yaptı.

    ikinci golde de muslera...

    bırakın gol atmayı, kazanmayı, anderlecht gollerinin asistlerini de biz yaptık.

    bruma’ya bakıyorum, şahane başlıyor, rüzgar gibi gidiyor ama hep “mutsuz son”la bitiriyor. bi defa da “mutlu son”la bitir be kardeşim... hiç olmazsa bi defa be kardeşim...

    muslera’dan dönen topa tarık daha yakın ama, o topa vuran ve golü atan mbemba oluyor.
    hırs, istek, tutku... hangisini istesen yok galatasaray’da...
    bu, bizim bildiğim o eski galatasaray değil...
    kabul edelim ki, o eski galatasaray’dan eser yok şimdi...
    maçtan önce bakıyorsun, orta sahada “hamit, selçuk, melo, sneijder”... insanın gözü korkuyor, rakibin gözü korkuyor.
    maç başlıyor, bakıyorsun hepsi kağıt üstünde kalıyor...
    anderlecht’e “sıradan takım” diyoruz, senin dört yediğin arsenal’e londra’da 3-0’dan 3-3 yapıyor.
    kendisi avrupa’ya devam ederken, seni annenin ligine yolluyor.
    sıradan takım biz olmuşuz, kendimize bakmadan millete “sıradan” diyoruz.
    şaka gibi... oysa gerçeği görmenin zamanı geldi de geçti bile...

    şansal büyüka
  • 21510
    "deplasmanda oynadık. onun için ilk yarıda biraz daha kontrollü oynamaya çalıştık. çok iyi oynamadık, çok da kötü oynamadık. ilk yarıda kötü bir gol yedik. ikinci yarıya iyi başladığımıza inanıyorum. gol pozisyonlarımız vardı. bir türlü golü atamadık ve ikinci gol geldikten sonra da oyundan düştük"

    "selçuk'un kırmızı kartıyla 10 kişi de kaldık. kötü bir avrupa sezonu geçiriyoruz. bir maçımız daha var. o maçı en iyi şekilde oynayıp, bu seneki avrupa maceramızı maalesef kapatacağız. bundan önceki iki sene kötü görüntü vermemiştik, duruşumuz gayet iyiydi"

    "bu sene de bir o kadar kötüydü. iyisini de kötüsünü de biz yaptık, sorumlusu biziz. bunun farkındayız ve bu da bizi üzüyor. biraz özgüven sıkıntımız var. yolumuza devam edeceğiz. hedefimiz futbolun doğrularını yapmak. bunu da yapabilirsek başarılı olacağımıza inanıyorum."

    hamit altıntop

    hamit'ciğim çok güzel konuşuyorsun da, lütfen az laf çok iş...

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21511
    anderlecht karşısında ancak sneijder'le, hamit'le, eğer ceza sahsına yaklaşırsa selçuk'un vuruşlarıyla ve burak'ın koşularıyla tehlikeli olma şansı olabiliyor. bunları karalarken şans yanımızda oluyor ve çektikleri bir şut iki direğimizden birden dönüyor. bu ve bunun gibi yaşanacak pozisyonlar galatasaray'ın bireysel ve takım defansı ile markaj anlayışından kaynaklanıyor. özellikle orta saha ve geri dörtlüde bu çok açık bir şekilde ortada. esasen iki takımı bireysel olarak değerlendirirsek galatasaray'ın önde olduğunu söylemek yanlış olmaz. ancak parçalar bir araya gelince yani bütün olunca bunu söyleyemiyoruz. galatasaray oyunu ne kadar zor oynuyorsa rakibi kalitesini de bilerek daha basit ve organize olarak galatasaray'ı zorluyor. bunları yazarken bruma'ya da çıkan yanlış bir sarı kart görüyoruz. ilk yarının sonuna doğru gelirken amatörce uzaklaştıramadığımız bir top da gol oluyor. takım savunmasında bu kadar hata yapar, hücuma da inançlı, bilinçli ve yeterli sayıda çıkmazsan olacağı budur.

    bu, g.saray'ın atağa çıkmasını zorlaştırdı. selçuk tek başına çırpınmak zorunda kaldı. melo'nun ofansif manada oyuna katkı sağlamaması g.saray'ın işini daha da zorlaştırıyor. kısacası g.saray belli bir plan çerçevesinde hücum yapamıyor. ilk yarı sadece sneijder'in serbest vuruştan çektiği şut ve telles'in ortaları vardı. bu sebeple hamit'i sağ beke, tarık'ı sol beke çekip telles ve bruma'yı ikinci yarıda çizgide kullanmak daha akılcı olabilir. eğer g.saray ikinci yarıda bu açık yanlışlarını asgariye indirirse yine oyunda söz sahibi olabilir ve düşündüklerini en azından skor olarak gerçekleştirebilir. ama ilk yarıdaki görüntü maalesef buna yetmez. tabii bir de sarı kart meselesi var. g.saray ikinci yarıya 3 sarı kartlı oyuncu ile başlayacak. g.saray oyuna ortak olabilir ama bu sarı kartlar g.saray'ın handikapı olacak.

    (gbkz: umut'u sokmak istiyorsan bruma'yı değil tarık'ı al. çünkü önde umut ve burak varsa kanat toplarına ihtiyacın var.) ayrıca oyundaki tüm ikinci topları anderlecht aldı. eğer ikinci topları kazanamıyorsan oyunun kaderini değiştiremezsin. yediğimiz 2. gol de muslera'dan seken bir ikinci toptu. g.saray'a koşmadı, mücadele etmedi demek yanlış ve haksız olur ama bu mücadele ve koşuya doğruları katamazsan rakip ancak bu kadar rahat topla oynar.

    g.saray futbolcusu ve camiası avrupa'nın ne denli önemli olduğunu herkesten daha iyi bilir. bu söz, o günün stratejisi ve atmosferi içerisinde söylenmiş olabilir. bu söze sahip çıkan g.saraylı olduğunu zannetmiyorum. g.saray'ın umutlarını son maça bile taşıyamamasına tek şey söylenebilir: yazık. bir puan bile alınmış olsa, son maça büyük bir coşku ve heyecan taşınabilirdi. ama g.saray bunu yapamadı.

    galatasaray maça 1-2 değişik isimle başlasa belki 'ideale yakın bir 11'le başladı' diyebilirdik. esasında oyuna da istekli başladılar. koşuyor, bir şeyler yapmak istiyor ama beceremiyorlar. (gbkz: şu bir gerçek ki galatasaray, nerede koşacak, nerede basacak, ne zaman organize olacak, bunun bir planını yapamıyor. rakip rahat top alıyor, basan yok. atak yaptığı zaman, geriye dönüşler çok yavaş ve riskli. fakat ne olursa olsun, esas sorun galatasaray'ın topu oyuna sokmaması. g.saray, en önemli tehlikeleri anderlecht'in organize ataklarından çok topu oyuna sokmak isterken yaptığı hatalardan yedi. kısacası g.saray kompakt bir görüntü veremiyor.)

    mustafa denizli

    sadece kırmızı bölümler bile hocalığının kanıtıdır. bu kafada hoca lazım bize, bu hikmet de olur, mustafa da, jose de, luce de farketmez ama futbola bakışı bu olmalı.

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21512
    ayda iki tane anderlecht-galatasaray maçı izledik. bu maçları koca adamlar, ufak çocuklara karşıydı diye de özetleyebilirsiniz; bir grup oyuncu, gerçek bir takıma karşıydı da diyebilirsiniz. iki maçta galatasaray 11’lerinde 23 yaş altı toplam 3 forma varken, anderlecht’te bu sayı 13’tü! bu deneyim farkına rağmen 162 milyon euroluk galatasaray, bir grup koordine olamayan adam topluluğu...77 milyon euroluk anderlecht ise net bir takım...

    prandelli, benim hayran olduğum harika bir kariyeri olmasına rağmen kafası karışık bir seyirci artık... besnik hasi ise iki maçı da içeriden okumayı başaran bir taktisyendi. ilk maçta 22’de acheampong’u sol beke çekip 4-4-2’ye dönmüştü hasi. bu maçta da devre arasında 18’lik yer uçağı kawaya’yı sokup hamit’in-selçuk’un sinirlerini alt üst etti.

    hasi’nin ekibi zaten iki maça da istekli başladı, bir bakıma iki kopya müsabaka izletti bize. istanbul’da ilk 45 dakikada g.saray’ın şutu yoktu, brüksel’de de tek bir isabetsiz sneijder frikiği ile ilk yarı bitti. belçikalı çocuklar iki maçta da ilk yarılarda orta sahayı yürüyerek geçtiler, eğer istanbul’da savunmayı darmadağın eden suarez, brüksel’de de olsa, bu kez soyunma odasına 2-3 farkla gidebilirlerdi.

    ikinci yarının başlangıcıyla beraber rüzgarın yönü değişti. ilk 15 dakika oyunun hakimi galatasaray’dı. tabii bu radikal yön değişiminin nedeni şüphesiz deneyim farkı: tüm kadrosunun yaş ortalaması 22,8 olan anderlecht ekibi iyi oynadığında peş peşe vites artırıyor; işler biraz kötü gittiğinde oyundan inanılmaz düşüyor.

    arsenal’e karşı ilk maçta 1-0’dan iki dakikada 2-1’e düşmeleri bu yüzdendi. rövanşta da 3-0’dan 3-3’e getirebilme nedenleri aynı. ama maalesef prandelli o geçici rüzgar değişimini kalıcı hale getirecek adımları atamadı; 60’a kadar iki oyuncu değiştirip fişi çekecek hamleyi yapamadı. 75’te değişikliklere başladığında iş işten geçmişti zaten.

    selçuk’u insan olarak seviyorum, bunu kendisi de biliyor, beyefendi bir sporcu. ama selçuk’un bu sene her maçı sahanın en güzel yerinden passolig’siz seyredip, furkan’ın-umut’un kenardan/evden izlemelerine anlam veremiyorum. kendisi de anlam veremedi ki, dün 83’te özel çaba göstererek terk etti sahayı.

    galatasaray’a acil bir neşter gerek. eğer bu neşteri prandelli kendine vurmuyorsa, oyuncu ekibine vurmalı. bu sezon hiçbir şey oynamayan burak, selçuk, dzemaili, olcan, yekta artık biraz evde oturmalı. evde oturan umut, furkan, sinan şans bulmalı. sanırım şu an tek çıkar yolları bu.

    uğur meleke

    ya abicim al lisansını gel başımıza hoca ol... maillere de cevap veriyorsun zaten, iletişime açıksın :(

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21519
    "prandelli gibi bir teknik adamın böyle batması beni çok şaşırttı. sıradan biri değil. bataklık düşünün adam battıkça battı. italyan teknik adamlar savunmalarıyla tanınır. randelli arsenal'den, başakşehir'den, dortmund'dan 4'er gol yedi.
    prandelli'nin bileti dortmund deplasmanından beri masadaydı. şimdi üstüne tarih yazıldı. başkan çok kredi verdi ama olmadı. prandelli'nin oyuncularıyla iletişiminde de ciddi sorun vardı. adam italya dışına ilk kez çıktı ve başka dil bilmiyordu.

    italyancayı çok iyi bilen biri olarak prandelli'nin tercümanını dinledim. bu adam teknik-taktik birçok şeyi anlatamaz... mancini ingiltere'de çalıştı ingilizce biliyordu. prandelli'de o da yok. video analiz yaptırıyormuş o tercüman nasıl çeviriyordu?

    galatasaray'da denizli'yi istemeyen yöneticiler olduğu söyleniyor. şaka gibi! denizli'nin futbol bilgisi oradaki herkesten çok fazla"

    bülent timurlenk
  • 21520
    --- alıntı ---

    hamza hamzaoğlu: teklifi prensipte kabul ettim. galatasaray yönetiminin kararını bekliyorum

    milli takım'da fatih terim'in yardımcılığını yapan hamzaoğlu, bu görüşmesi ntv spor'a açıkladı...

    galatasaray'a olumlu cevap verdiğini belirten hamzaoğlu, "galatasaraylı yöneticilerle telefonla görüştük. galatasaray bizim camiamız, olumsuz bir cevap vermedim. yönetim de kendi arasında konuşacak. ancak ben de şu anda tff'de görevliyim. tff'nin de onayının olması halinde, galatasaray ile görüşeceğiz" dedi.

    --- alıntı ---
  • 21522
    "galatasaray futbol takımımızın teknik direktörlüğü'ne hamza hamzaoğlu'nun getirilmesi kararından dolayı, başkanımız duygun yarsuvat ve yönetim kurulunu tebrik ediyorum. galatasaray'da başarının, camiadan arkadaşlarımızla, kardeşlerimizle geleceğine olan inancım tamdır. hamza kardeşimize ve ekibine can-ı gönülden başarılar diliyorum"

    adnan öztürk

    konuşun konuşun hepinizin vizyonunu görelim. nasıl olsa hepsini yazıyoruz, hem kafaya, hem buraya...
  • 21523
    "benim beşiktaş'tan ayrılırken yaşadığımın neredeyse aynısını prandelli bugün yaşıyor. bu konuda şaşırmadım diyebilirim. sadece diyebilirim ki, ayrılık sürecinde benim paramı vermemek için her şeyi yaptılar. kesinlikle kariyerimin en kötü günleriydi. benim o dönemde beşiktaş'a gitmemin nedeni ekonomik şartlardı. önemli bir teklif gelmişti. prandelli ve mancini'nin oraya gittiğini okuyunca onlar için üzülmüştüm. keşke bana sorsalardı"

    "anderlecht maçı sonrası prandelli'nin etrafındaki hava hiç iyi değildi. onu istifaya zorlayanlar olduğundan eminim. prandelli'ye tavsiyem, istifa etmesin ve hak ettiği paradan kulübe bir kuruş bile bırakmasın."

    beşiktaş'ın eski teknik direktörü nevio scala
App Store'dan indirin Google Play'den alın