• 21504
    "çok önemli bir maça çıkacağız. anderlecht çok genç ve dinamik bir takım. istanbul'da bizden puan aldılar ve puan olarak da bizden üstteler. kazanmamız gereken bir mnaç olduğunu biliyoruz. takım olarak sürekli eksiklerimiz üzerine konuşuyoruz. bu eksiklere ve şampiyopnlar ligi'ndeki kötü tabloya son vermek istiyoruz. tüm arkadaşlar aynı şeyi düşünüyoruz. umarım kazanacağız."

    "öncelikli hedefimiz takım olarak kazanmak. kimin gol attığı önemli değil. benim de görevim gol atmak. maçta elimden geldiğince gol atmaya çalışacağım."

    "ben aynı burak'ım. değişen sadece yanımdaki arkadaşlarım ve sistemimiz oluyor. bazen taraftarımız oluyor. bazen kendimde de değişiklikler oluyor beceriksizlik adına. geldiğimden bu yana kupalar kazandık ama ben hala açım. her oyuncunun kariyerinde kötü zamanlar oluyor. şampiyon olduğumuz dönemlerde de böyle zamanlar olmuştu ama taraftarlar ve arkadaşlarımın yardımıyla bu dönemlerden çıkmıştım. zaman zmaan başarısız ve beceriksiz bir dönemden geçiyoruz.

    bakıldığı zaman çok çok başarısız da değiliz. rakiplerimizin bu kadar övüldüğü, bizim de eleştirildiğimiz ortamda puanlar ortada. biraz çıtayı yükseltsek neler olur siz düşünün artık. biraz kıpırdandığımız zaman benim için de bu kötü zamanın sonu gelecektir."

    "milli takım olarak çok kötü bir başlangıç yaptık. izlanda'da kötü bir mağlubiyet aldık. bunda söylenecek çok kötü bir şey yok. tabii ki burdaki sıkıntının ortasında oyuncular var. şampiyonlar ligi'nde çok başarılı olduğumuz dönemlerden sonra bu sene oluşan durum ve başarısızlığın da ortasında biz varız. sıkıntı ne diye sorulduğunda her dönemde olağan şeylerin olduğunu söyleyebilirim. yarın alınabilecek güzel bir galibiyet bu sıkıntıları atlatıp takımı düzlüğe çıkaracaktır. yarın biz bunun için oynayacağız. inşalah kazanıp özgüvenimizi geri kazanacağız."

    "aslında yakaladığımız çok güzel bir hava vardı kasımpaşa maçıyla başlayan. karabük gibi zor bir sdeplasmandan da iyi çıktık. sonra milli takımdan da moralli döndük. trabzonspor maçında alınan yenilgi sonrası aldığımız tepkiler taraftar moralimizi bozdu açıkçası. o maçı kazansak alıp götürebilirdik. yarın da kırılma maçı oynayacağız. bunu da kazanmak istiyoruz. trabzonspor maçı bizim birbirimizden ayırmamıştır aksine daha çok birbirimize bağlamıştır. bunu da yarınki oyunumuzla göstereceğiz."

    burak yılmaz

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21505
    "açıklamalarla ilgili hiçbiri gerçek olmadığını söyledi bana. doğruluk payı olmadığını söyledi albayrak bana. uefa şampiyonlar ligi'ne saygıdan ötürü diğer sorularla devam edebiliriz."

    "zor bir maç bekliyor bizleri. çünkü anderlecht son yıllarda projelerle ilerleyerek komple bir takım olmuştur. hızlı çıkan topla oynayan bir takım. burak'ın dediği gibi bizim için önemli bir maç o yüzden kazanmamız gereken bir maç.

    futbolcular bu açıdan çok şanslı. çok güzel bir işe sahipler. sahaya bindikleri zaman baskıları hissetmezsiniz. agresif bir takım bekliyorum. ve hızlı oynayan bir takım bekliyorum."

    "yönetimden sifir baski var"

    "eleştirilere bakıldığında bunlar işimizde var. yönetim tarafından sıfır baskı var. kadro kurmada sıkıntı yaşamıyoruz. maç kadrosunda fazla fanteziye kaçmayıp derinliği görmeliyiz. bunu yaparsa takımımız neler olacağını biliyoruz. maç sırasında bu derinlikleri görmemiz gerekiyor."

    "yanılmıyorsam kurallarda değişiklikler oldu. yabancı kuralı daha da kısıtlandı. 2-3 forvetle oynamak benim için taktiği değiştirmiyor. sneijder ve bruma'yı kanat oyuncuları olarak görmüyorsanız bu değişebilir ama bizdeki oyuncular ofansif isimler. bu yüzden 2-3 forvetin sıkıntı yaratacağını düşünmüyorum.
    motivasyonlarımızı hafta içi yaptığımız çalışmalarımızda buluyoruz. bakıldığı zaman ligde 1 puan gerideyiz. heçen hafta lider durumdaydık. şampiyonlar ligi'nde ise yarın kazanırsak işin içine gireceğiz yeniden. motive olamayacak bir durum yok."

    cesare prandelli

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21507
    "çok net söylüyorum. 4-4-1-1... ortadaki dörtlünün bir kanadında bruma'nın oynadığı, hem sıkı hem de hızlı çıkabilen bir takım olursa galatasaray, anderlech'i yener.''

    "şunu anlayamıyorum mesela prandelli almanya'daki dortmund maçına sneijder ve umut ile çıktı. trabzonspor'a sneijder ve umut ile çıkmadı. bunu neye göre karar veriyor bilmiyorum. umuyorum dortmund planıyla çıkar, ufak değişikliklerle... ve galatasaray şartlar ne olursa olsun kazanır"

    mehmet demirkol
  • 21508
    ''ben hayatım boyunca lig tv'ye iki kere çıktığımı biliyorum. burası güreş kanalı mıdır? voleybol kanalı mıdır? şansal büyüka gelsin bana anlatsın. kanal 6'dayken ona sahip çıkan bendim. o zaman tanju çolak'tım, altın ayakkabı'yı alan oyuncuydum. kanal 6'nın spor müdürüydü. ben ve rıdvan'ın yaptığı güzelliği kimse yapmamıştır ona. ben onunla yüzyüze gelmem, hayatta affetmem. ona şunun haberini yolladım, 'öldüğün zaman geleceğim namazında sorduklarında affetmediğimi söyleyeceğim' dedim.''

    "onu ben show tv'ye transfer ettirdim"

    ''onu show tv'ye transfer ettiren benim,"

    "murat saygı'ya, can tanrıyar'a sorun. onları tanıştıran, anlaştıran benim. ben orada çalışırken bunu yaptım, iki ay sonra işime son verdi reytingim azmış. ben medyanın sevdiği değil, halkın sevdiğiyim. ama şansal büyüka bizi digitürk'e çıkartmadı. çıkartmasa ne olur. gelmişsin 70 yaşına sen bırak artık koltuğu. bana bırak demiyorum. 25 senedir yiyorsun ye. ama yeter arkadaş seni affetmiyorum affetmeyeceğim."

    "benim televizyona kazandırdığım kişi iki ay sonra beni işten atıyor. hadi cevap versin "hayır" desin bu böyle olmadı diye. hiç biri çıkıp cevap veremiyor. yaşadıklarıma bak. en güvendiğin, sen benim sağ kolumsun diyen adam beni satıyor. hem televizyondan, hem o grupta gazetedeki işimden oldum. benim de çocuklarım var, benimde hayatımın devam etmesi için paraya ihtiyacım var, çocuklarımın babası mı olacağım mafya babası mı olacağım dedim. şenes erzik'e gittim, "teknik direktör olmak istiyorum" dedim. tansu çiller de destek oldu. şenes erzik'in de desteği ile teknik direktör oldum.''

    tanju çolak şansal büyüka'ya öfke kusmuş
  • 21516
    mevlana'nın, "bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar" sözü avrupa defterini brüksel'de galatasaray'ın durumunu anlatıyor. ben galatasaray'ın köy takımları tromsö ve karpaty lviv'e elendiğini biliyorum. yenilmek ve elenmek futbolun doğasında var. ama yenilmenin de bir adabı vardır. bu sezon devler ligi'nde alınan ağır yenilgilerin baş sorumlusu taktik tercihlerinde ve kadro seçiminde hayalci davranan prandelli'dir. ama anderlecht maçı öncelikle oyuncuların onur maçı olmalıydı. "avrupa'ya devam mı, tamam mı" maçını galatasaraylı oyuncuların farklı bir motivasyonla oynayacaklarını ve kalitelerini sahaya yansıtacaklarını düşünüyordum.

    ayrıca ali dürüst ve albayrak'tan, "kadro istikrarını yakala" talimatını alan prandelli ilk kez dengeli bir kadro çıkardı. golü yiyinceye kadar galatasaraylı oyuncuların rakip kalede iddia atakları yoktu ama rakibe direkten dönen şans topu dışında pozisyon vermemişlerdi. yenilen gol de şansızlıktı. galatasaray'ın mücadelesi, yardımlaşması, topa hükmetmesi iyiydi. telles-bruma ikilisi solda anlaşarak hücuma etkili çıkıyorlardı.

    melo, selçuk. sneijder pas bağlantılarını kuruyordu. ikinci yarı baskılı ve golü arayan, arzulayan bir galatasaray izledik. burak ve selçuk'la iki net toplamda 4 pozisyon buldu. takımın sıkıştığı anlarda büyük hocalar büyük düşünerek ve cesur olarak öne çıkar. sana gol lazım, puan lazım.

    üstelik yükleniyorsun. vizyonsuz prandelli çift forvete geçmek adına umut'u geç oyuna alırken hamit'i değil, tek hızlı adamı bruma'yı günah keçisi gibi çıkardı. anderlechtli oyuncuların zamanı düşündüğü anda kaptan selçuk'un kendisini bilerek attırmasını affetmiyorum. oysa, selçuk'un yaptığı hata sonrası kaptırdığı top gol olmadı. takımını yüklendiği ve golü aradığı anda bir kaptan bu kadar sorumsuz davranır mı? selçuk'a yönetim mutlaka bir yaptırımda bulunmalıdır. galatasaray için artık lig ve kupa var. galatasaray yönetimi bu kadro üzerinde yabancı sınırını düşünerek istikrar adına ısrarcı olmalıdır. ama öncelikle takım içinde barışı sağlamak, küskün futbolcuları barıştırmak ve oyuncuların birbilerine olan olumsuz davranışlarını gidermelidir.

    levent tüzemen

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21517
    galatasaray için kader maçıydı. ne demek kader maçı... varını yoğunu ortaya koyacaksın, canını dişine takacaksın, kazanmak için her şeyi yapacaksın.
    hangisini yaptı galatasaray? gördük ki, hiçbirini yapmadı...

    öyle ikinci yarıda biraz kımıldamakla, şampiyonlar ligi’nde adama ekmek yedirmezler...

    allah aşkına söyler misiniz, sıradan bir lig maçındaki galatasaray ile, şampiyonlar ligi’nde kader maçı oynayan galatasaray arasında en ufak bir fark var mı?
    kaliteli oyuncuların, elbette var... ama o kaliteyi ortaya koyabildiler mi? elbette hayır...

    büyük maçların oyuncusu sneijder nerede? nerede benim eski selçukum, hamitim?

    melo’nun bu kadar top kaptırdığı ikinci bir maçı gördünüz mü?

    ilk golde topu uzaklaştıramadı, sonra da golün asistini yaptı.

    ikinci golde de muslera...

    bırakın gol atmayı, kazanmayı, anderlecht gollerinin asistlerini de biz yaptık.

    bruma’ya bakıyorum, şahane başlıyor, rüzgar gibi gidiyor ama hep “mutsuz son”la bitiriyor. bi defa da “mutlu son”la bitir be kardeşim... hiç olmazsa bi defa be kardeşim...

    muslera’dan dönen topa tarık daha yakın ama, o topa vuran ve golü atan mbemba oluyor.
    hırs, istek, tutku... hangisini istesen yok galatasaray’da...
    bu, bizim bildiğim o eski galatasaray değil...
    kabul edelim ki, o eski galatasaray’dan eser yok şimdi...
    maçtan önce bakıyorsun, orta sahada “hamit, selçuk, melo, sneijder”... insanın gözü korkuyor, rakibin gözü korkuyor.
    maç başlıyor, bakıyorsun hepsi kağıt üstünde kalıyor...
    anderlecht’e “sıradan takım” diyoruz, senin dört yediğin arsenal’e londra’da 3-0’dan 3-3 yapıyor.
    kendisi avrupa’ya devam ederken, seni annenin ligine yolluyor.
    sıradan takım biz olmuşuz, kendimize bakmadan millete “sıradan” diyoruz.
    şaka gibi... oysa gerçeği görmenin zamanı geldi de geçti bile...

    şansal büyüka
  • 21518
    "deplasmanda oynadık. onun için ilk yarıda biraz daha kontrollü oynamaya çalıştık. çok iyi oynamadık, çok da kötü oynamadık. ilk yarıda kötü bir gol yedik. ikinci yarıya iyi başladığımıza inanıyorum. gol pozisyonlarımız vardı. bir türlü golü atamadık ve ikinci gol geldikten sonra da oyundan düştük"

    "selçuk'un kırmızı kartıyla 10 kişi de kaldık. kötü bir avrupa sezonu geçiriyoruz. bir maçımız daha var. o maçı en iyi şekilde oynayıp, bu seneki avrupa maceramızı maalesef kapatacağız. bundan önceki iki sene kötü görüntü vermemiştik, duruşumuz gayet iyiydi"

    "bu sene de bir o kadar kötüydü. iyisini de kötüsünü de biz yaptık, sorumlusu biziz. bunun farkındayız ve bu da bizi üzüyor. biraz özgüven sıkıntımız var. yolumuza devam edeceğiz. hedefimiz futbolun doğrularını yapmak. bunu da yapabilirsek başarılı olacağımıza inanıyorum."

    hamit altıntop

    hamit'ciğim çok güzel konuşuyorsun da, lütfen az laf çok iş...

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21519
    anderlecht karşısında ancak sneijder'le, hamit'le, eğer ceza sahsına yaklaşırsa selçuk'un vuruşlarıyla ve burak'ın koşularıyla tehlikeli olma şansı olabiliyor. bunları karalarken şans yanımızda oluyor ve çektikleri bir şut iki direğimizden birden dönüyor. bu ve bunun gibi yaşanacak pozisyonlar galatasaray'ın bireysel ve takım defansı ile markaj anlayışından kaynaklanıyor. özellikle orta saha ve geri dörtlüde bu çok açık bir şekilde ortada. esasen iki takımı bireysel olarak değerlendirirsek galatasaray'ın önde olduğunu söylemek yanlış olmaz. ancak parçalar bir araya gelince yani bütün olunca bunu söyleyemiyoruz. galatasaray oyunu ne kadar zor oynuyorsa rakibi kalitesini de bilerek daha basit ve organize olarak galatasaray'ı zorluyor. bunları yazarken bruma'ya da çıkan yanlış bir sarı kart görüyoruz. ilk yarının sonuna doğru gelirken amatörce uzaklaştıramadığımız bir top da gol oluyor. takım savunmasında bu kadar hata yapar, hücuma da inançlı, bilinçli ve yeterli sayıda çıkmazsan olacağı budur.

    bu, g.saray'ın atağa çıkmasını zorlaştırdı. selçuk tek başına çırpınmak zorunda kaldı. melo'nun ofansif manada oyuna katkı sağlamaması g.saray'ın işini daha da zorlaştırıyor. kısacası g.saray belli bir plan çerçevesinde hücum yapamıyor. ilk yarı sadece sneijder'in serbest vuruştan çektiği şut ve telles'in ortaları vardı. bu sebeple hamit'i sağ beke, tarık'ı sol beke çekip telles ve bruma'yı ikinci yarıda çizgide kullanmak daha akılcı olabilir. eğer g.saray ikinci yarıda bu açık yanlışlarını asgariye indirirse yine oyunda söz sahibi olabilir ve düşündüklerini en azından skor olarak gerçekleştirebilir. ama ilk yarıdaki görüntü maalesef buna yetmez. tabii bir de sarı kart meselesi var. g.saray ikinci yarıya 3 sarı kartlı oyuncu ile başlayacak. g.saray oyuna ortak olabilir ama bu sarı kartlar g.saray'ın handikapı olacak.

    (gbkz: umut'u sokmak istiyorsan bruma'yı değil tarık'ı al. çünkü önde umut ve burak varsa kanat toplarına ihtiyacın var.) ayrıca oyundaki tüm ikinci topları anderlecht aldı. eğer ikinci topları kazanamıyorsan oyunun kaderini değiştiremezsin. yediğimiz 2. gol de muslera'dan seken bir ikinci toptu. g.saray'a koşmadı, mücadele etmedi demek yanlış ve haksız olur ama bu mücadele ve koşuya doğruları katamazsan rakip ancak bu kadar rahat topla oynar.

    g.saray futbolcusu ve camiası avrupa'nın ne denli önemli olduğunu herkesten daha iyi bilir. bu söz, o günün stratejisi ve atmosferi içerisinde söylenmiş olabilir. bu söze sahip çıkan g.saraylı olduğunu zannetmiyorum. g.saray'ın umutlarını son maça bile taşıyamamasına tek şey söylenebilir: yazık. bir puan bile alınmış olsa, son maça büyük bir coşku ve heyecan taşınabilirdi. ama g.saray bunu yapamadı.

    galatasaray maça 1-2 değişik isimle başlasa belki 'ideale yakın bir 11'le başladı' diyebilirdik. esasında oyuna da istekli başladılar. koşuyor, bir şeyler yapmak istiyor ama beceremiyorlar. (gbkz: şu bir gerçek ki galatasaray, nerede koşacak, nerede basacak, ne zaman organize olacak, bunun bir planını yapamıyor. rakip rahat top alıyor, basan yok. atak yaptığı zaman, geriye dönüşler çok yavaş ve riskli. fakat ne olursa olsun, esas sorun galatasaray'ın topu oyuna sokmaması. g.saray, en önemli tehlikeleri anderlecht'in organize ataklarından çok topu oyuna sokmak isterken yaptığı hatalardan yedi. kısacası g.saray kompakt bir görüntü veremiyor.)

    mustafa denizli

    sadece kırmızı bölümler bile hocalığının kanıtıdır. bu kafada hoca lazım bize, bu hikmet de olur, mustafa da, jose de, luce de farketmez ama futbola bakışı bu olmalı.

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
  • 21520
    ayda iki tane anderlecht-galatasaray maçı izledik. bu maçları koca adamlar, ufak çocuklara karşıydı diye de özetleyebilirsiniz; bir grup oyuncu, gerçek bir takıma karşıydı da diyebilirsiniz. iki maçta galatasaray 11’lerinde 23 yaş altı toplam 3 forma varken, anderlecht’te bu sayı 13’tü! bu deneyim farkına rağmen 162 milyon euroluk galatasaray, bir grup koordine olamayan adam topluluğu...77 milyon euroluk anderlecht ise net bir takım...

    prandelli, benim hayran olduğum harika bir kariyeri olmasına rağmen kafası karışık bir seyirci artık... besnik hasi ise iki maçı da içeriden okumayı başaran bir taktisyendi. ilk maçta 22’de acheampong’u sol beke çekip 4-4-2’ye dönmüştü hasi. bu maçta da devre arasında 18’lik yer uçağı kawaya’yı sokup hamit’in-selçuk’un sinirlerini alt üst etti.

    hasi’nin ekibi zaten iki maça da istekli başladı, bir bakıma iki kopya müsabaka izletti bize. istanbul’da ilk 45 dakikada g.saray’ın şutu yoktu, brüksel’de de tek bir isabetsiz sneijder frikiği ile ilk yarı bitti. belçikalı çocuklar iki maçta da ilk yarılarda orta sahayı yürüyerek geçtiler, eğer istanbul’da savunmayı darmadağın eden suarez, brüksel’de de olsa, bu kez soyunma odasına 2-3 farkla gidebilirlerdi.

    ikinci yarının başlangıcıyla beraber rüzgarın yönü değişti. ilk 15 dakika oyunun hakimi galatasaray’dı. tabii bu radikal yön değişiminin nedeni şüphesiz deneyim farkı: tüm kadrosunun yaş ortalaması 22,8 olan anderlecht ekibi iyi oynadığında peş peşe vites artırıyor; işler biraz kötü gittiğinde oyundan inanılmaz düşüyor.

    arsenal’e karşı ilk maçta 1-0’dan iki dakikada 2-1’e düşmeleri bu yüzdendi. rövanşta da 3-0’dan 3-3’e getirebilme nedenleri aynı. ama maalesef prandelli o geçici rüzgar değişimini kalıcı hale getirecek adımları atamadı; 60’a kadar iki oyuncu değiştirip fişi çekecek hamleyi yapamadı. 75’te değişikliklere başladığında iş işten geçmişti zaten.

    selçuk’u insan olarak seviyorum, bunu kendisi de biliyor, beyefendi bir sporcu. ama selçuk’un bu sene her maçı sahanın en güzel yerinden passolig’siz seyredip, furkan’ın-umut’un kenardan/evden izlemelerine anlam veremiyorum. kendisi de anlam veremedi ki, dün 83’te özel çaba göstererek terk etti sahayı.

    galatasaray’a acil bir neşter gerek. eğer bu neşteri prandelli kendine vurmuyorsa, oyuncu ekibine vurmalı. bu sezon hiçbir şey oynamayan burak, selçuk, dzemaili, olcan, yekta artık biraz evde oturmalı. evde oturan umut, furkan, sinan şans bulmalı. sanırım şu an tek çıkar yolları bu.

    uğur meleke

    ya abicim al lisansını gel başımıza hoca ol... maillere de cevap veriyorsun zaten, iletişime açıksın :(

    (bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
App Store'dan indirin Google Play'den alın