21509
galatasaray için kader maçıydı. ne demek kader maçı... varını yoğunu ortaya koyacaksın, canını dişine takacaksın, kazanmak için her şeyi yapacaksın.
hangisini yaptı galatasaray? gördük ki, hiçbirini yapmadı...
öyle ikinci yarıda biraz kımıldamakla, şampiyonlar ligi’nde adama ekmek yedirmezler...
allah aşkına söyler misiniz, sıradan bir lig maçındaki galatasaray ile, şampiyonlar ligi’nde kader maçı oynayan galatasaray arasında en ufak bir fark var mı?
kaliteli oyuncuların, elbette var... ama o kaliteyi ortaya koyabildiler mi? elbette hayır...
büyük maçların oyuncusu sneijder nerede? nerede benim eski selçukum, hamitim?
melo’nun bu kadar top kaptırdığı ikinci bir maçı gördünüz mü?
ilk golde topu uzaklaştıramadı, sonra da golün asistini yaptı.
ikinci golde de muslera...
bırakın gol atmayı, kazanmayı, anderlecht gollerinin asistlerini de biz yaptık.
bruma’ya bakıyorum, şahane başlıyor, rüzgar gibi gidiyor ama hep “mutsuz son”la bitiriyor. bi defa da “mutlu son”la bitir be kardeşim... hiç olmazsa bi defa be kardeşim...
muslera’dan dönen topa tarık daha yakın ama, o topa vuran ve golü atan mbemba oluyor.
hırs, istek, tutku... hangisini istesen yok galatasaray’da...
bu, bizim bildiğim o eski galatasaray değil...
kabul edelim ki, o eski galatasaray’dan eser yok şimdi...
maçtan önce bakıyorsun, orta sahada “hamit, selçuk, melo, sneijder”... insanın gözü korkuyor, rakibin gözü korkuyor.
maç başlıyor, bakıyorsun hepsi kağıt üstünde kalıyor...
anderlecht’e “sıradan takım” diyoruz, senin dört yediğin arsenal’e londra’da 3-0’dan 3-3 yapıyor.
kendisi avrupa’ya devam ederken, seni annenin ligine yolluyor.
sıradan takım biz olmuşuz, kendimize bakmadan millete “sıradan” diyoruz.
şaka gibi... oysa gerçeği görmenin zamanı geldi de geçti bile...
şansal büyüka
hangisini yaptı galatasaray? gördük ki, hiçbirini yapmadı...
öyle ikinci yarıda biraz kımıldamakla, şampiyonlar ligi’nde adama ekmek yedirmezler...
allah aşkına söyler misiniz, sıradan bir lig maçındaki galatasaray ile, şampiyonlar ligi’nde kader maçı oynayan galatasaray arasında en ufak bir fark var mı?
kaliteli oyuncuların, elbette var... ama o kaliteyi ortaya koyabildiler mi? elbette hayır...
büyük maçların oyuncusu sneijder nerede? nerede benim eski selçukum, hamitim?
melo’nun bu kadar top kaptırdığı ikinci bir maçı gördünüz mü?
ilk golde topu uzaklaştıramadı, sonra da golün asistini yaptı.
ikinci golde de muslera...
bırakın gol atmayı, kazanmayı, anderlecht gollerinin asistlerini de biz yaptık.
bruma’ya bakıyorum, şahane başlıyor, rüzgar gibi gidiyor ama hep “mutsuz son”la bitiriyor. bi defa da “mutlu son”la bitir be kardeşim... hiç olmazsa bi defa be kardeşim...
muslera’dan dönen topa tarık daha yakın ama, o topa vuran ve golü atan mbemba oluyor.
hırs, istek, tutku... hangisini istesen yok galatasaray’da...
bu, bizim bildiğim o eski galatasaray değil...
kabul edelim ki, o eski galatasaray’dan eser yok şimdi...
maçtan önce bakıyorsun, orta sahada “hamit, selçuk, melo, sneijder”... insanın gözü korkuyor, rakibin gözü korkuyor.
maç başlıyor, bakıyorsun hepsi kağıt üstünde kalıyor...
anderlecht’e “sıradan takım” diyoruz, senin dört yediğin arsenal’e londra’da 3-0’dan 3-3 yapıyor.
kendisi avrupa’ya devam ederken, seni annenin ligine yolluyor.
sıradan takım biz olmuşuz, kendimize bakmadan millete “sıradan” diyoruz.
şaka gibi... oysa gerçeği görmenin zamanı geldi de geçti bile...
şansal büyüka