21511
anderlecht karşısında ancak sneijder'le, hamit'le, eğer ceza sahsına yaklaşırsa selçuk'un vuruşlarıyla ve burak'ın koşularıyla tehlikeli olma şansı olabiliyor. bunları karalarken şans yanımızda oluyor ve çektikleri bir şut iki direğimizden birden dönüyor. bu ve bunun gibi yaşanacak pozisyonlar galatasaray'ın bireysel ve takım defansı ile markaj anlayışından kaynaklanıyor. özellikle orta saha ve geri dörtlüde bu çok açık bir şekilde ortada. esasen iki takımı bireysel olarak değerlendirirsek galatasaray'ın önde olduğunu söylemek yanlış olmaz. ancak parçalar bir araya gelince yani bütün olunca bunu söyleyemiyoruz. galatasaray oyunu ne kadar zor oynuyorsa rakibi kalitesini de bilerek daha basit ve organize olarak galatasaray'ı zorluyor. bunları yazarken bruma'ya da çıkan yanlış bir sarı kart görüyoruz. ilk yarının sonuna doğru gelirken amatörce uzaklaştıramadığımız bir top da gol oluyor. takım savunmasında bu kadar hata yapar, hücuma da inançlı, bilinçli ve yeterli sayıda çıkmazsan olacağı budur.
bu, g.saray'ın atağa çıkmasını zorlaştırdı. selçuk tek başına çırpınmak zorunda kaldı. melo'nun ofansif manada oyuna katkı sağlamaması g.saray'ın işini daha da zorlaştırıyor. kısacası g.saray belli bir plan çerçevesinde hücum yapamıyor. ilk yarı sadece sneijder'in serbest vuruştan çektiği şut ve telles'in ortaları vardı. bu sebeple hamit'i sağ beke, tarık'ı sol beke çekip telles ve bruma'yı ikinci yarıda çizgide kullanmak daha akılcı olabilir. eğer g.saray ikinci yarıda bu açık yanlışlarını asgariye indirirse yine oyunda söz sahibi olabilir ve düşündüklerini en azından skor olarak gerçekleştirebilir. ama ilk yarıdaki görüntü maalesef buna yetmez. tabii bir de sarı kart meselesi var. g.saray ikinci yarıya 3 sarı kartlı oyuncu ile başlayacak. g.saray oyuna ortak olabilir ama bu sarı kartlar g.saray'ın handikapı olacak.
(gbkz: umut'u sokmak istiyorsan bruma'yı değil tarık'ı al. çünkü önde umut ve burak varsa kanat toplarına ihtiyacın var.) ayrıca oyundaki tüm ikinci topları anderlecht aldı. eğer ikinci topları kazanamıyorsan oyunun kaderini değiştiremezsin. yediğimiz 2. gol de muslera'dan seken bir ikinci toptu. g.saray'a koşmadı, mücadele etmedi demek yanlış ve haksız olur ama bu mücadele ve koşuya doğruları katamazsan rakip ancak bu kadar rahat topla oynar.
g.saray futbolcusu ve camiası avrupa'nın ne denli önemli olduğunu herkesten daha iyi bilir. bu söz, o günün stratejisi ve atmosferi içerisinde söylenmiş olabilir. bu söze sahip çıkan g.saraylı olduğunu zannetmiyorum. g.saray'ın umutlarını son maça bile taşıyamamasına tek şey söylenebilir: yazık. bir puan bile alınmış olsa, son maça büyük bir coşku ve heyecan taşınabilirdi. ama g.saray bunu yapamadı.
galatasaray maça 1-2 değişik isimle başlasa belki 'ideale yakın bir 11'le başladı' diyebilirdik. esasında oyuna da istekli başladılar. koşuyor, bir şeyler yapmak istiyor ama beceremiyorlar. (gbkz: şu bir gerçek ki galatasaray, nerede koşacak, nerede basacak, ne zaman organize olacak, bunun bir planını yapamıyor. rakip rahat top alıyor, basan yok. atak yaptığı zaman, geriye dönüşler çok yavaş ve riskli. fakat ne olursa olsun, esas sorun galatasaray'ın topu oyuna sokmaması. g.saray, en önemli tehlikeleri anderlecht'in organize ataklarından çok topu oyuna sokmak isterken yaptığı hatalardan yedi. kısacası g.saray kompakt bir görüntü veremiyor.)
mustafa denizli
sadece kırmızı bölümler bile hocalığının kanıtıdır. bu kafada hoca lazım bize, bu hikmet de olur, mustafa da, jose de, luce de farketmez ama futbola bakışı bu olmalı.
(bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)
bu, g.saray'ın atağa çıkmasını zorlaştırdı. selçuk tek başına çırpınmak zorunda kaldı. melo'nun ofansif manada oyuna katkı sağlamaması g.saray'ın işini daha da zorlaştırıyor. kısacası g.saray belli bir plan çerçevesinde hücum yapamıyor. ilk yarı sadece sneijder'in serbest vuruştan çektiği şut ve telles'in ortaları vardı. bu sebeple hamit'i sağ beke, tarık'ı sol beke çekip telles ve bruma'yı ikinci yarıda çizgide kullanmak daha akılcı olabilir. eğer g.saray ikinci yarıda bu açık yanlışlarını asgariye indirirse yine oyunda söz sahibi olabilir ve düşündüklerini en azından skor olarak gerçekleştirebilir. ama ilk yarıdaki görüntü maalesef buna yetmez. tabii bir de sarı kart meselesi var. g.saray ikinci yarıya 3 sarı kartlı oyuncu ile başlayacak. g.saray oyuna ortak olabilir ama bu sarı kartlar g.saray'ın handikapı olacak.
(gbkz: umut'u sokmak istiyorsan bruma'yı değil tarık'ı al. çünkü önde umut ve burak varsa kanat toplarına ihtiyacın var.) ayrıca oyundaki tüm ikinci topları anderlecht aldı. eğer ikinci topları kazanamıyorsan oyunun kaderini değiştiremezsin. yediğimiz 2. gol de muslera'dan seken bir ikinci toptu. g.saray'a koşmadı, mücadele etmedi demek yanlış ve haksız olur ama bu mücadele ve koşuya doğruları katamazsan rakip ancak bu kadar rahat topla oynar.
g.saray futbolcusu ve camiası avrupa'nın ne denli önemli olduğunu herkesten daha iyi bilir. bu söz, o günün stratejisi ve atmosferi içerisinde söylenmiş olabilir. bu söze sahip çıkan g.saraylı olduğunu zannetmiyorum. g.saray'ın umutlarını son maça bile taşıyamamasına tek şey söylenebilir: yazık. bir puan bile alınmış olsa, son maça büyük bir coşku ve heyecan taşınabilirdi. ama g.saray bunu yapamadı.
galatasaray maça 1-2 değişik isimle başlasa belki 'ideale yakın bir 11'le başladı' diyebilirdik. esasında oyuna da istekli başladılar. koşuyor, bir şeyler yapmak istiyor ama beceremiyorlar. (gbkz: şu bir gerçek ki galatasaray, nerede koşacak, nerede basacak, ne zaman organize olacak, bunun bir planını yapamıyor. rakip rahat top alıyor, basan yok. atak yaptığı zaman, geriye dönüşler çok yavaş ve riskli. fakat ne olursa olsun, esas sorun galatasaray'ın topu oyuna sokmaması. g.saray, en önemli tehlikeleri anderlecht'in organize ataklarından çok topu oyuna sokmak isterken yaptığı hatalardan yedi. kısacası g.saray kompakt bir görüntü veremiyor.)
mustafa denizli
sadece kırmızı bölümler bile hocalığının kanıtıdır. bu kafada hoca lazım bize, bu hikmet de olur, mustafa da, jose de, luce de farketmez ama futbola bakışı bu olmalı.
(bkz: 26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı)