• 50
    20 yıllık sancılı bir doğum süreci sonunda 2022 brezilya milli takımını doğurmuştur. uzun süre futbolun ruhunun öldüğünü konuştuk çünkü sistem, yeteneğin; disiplin, yaratıcılığın; savunma, hücumun önüne geçmişti.

    fakat bu takım çok farklı ve futbolun nereye gidebileceğiyle ilgili bize fikir ve ilham veriyor. yetenek ile sistemi mükemmele yakın şekilde harmanlamış durumdalar.

    bu doğrultuda modern futbol, kusursuz bir taktiksel plan dahilinde doğru kararları verip bu kararları da mükemmel bir teknik beceriyle uygulama sanatıdır ve bunu istikrarlı şekilde yapabilmenin yolu da yaratıcılık ve tutkudan geçer. o yüzden elit bir takım oluşturmak istiyorsanız yetenekli oyunculara belli bir plan dahilinde özgürlük tanımalısınzı ve brezilya şu an bunu kusursuza yakın uyguluyor.
  • 42
    guncel bir kavramdir. 90larda top oynanirken herkes futbolun 70li yillara gore nasil degistigini soylerdi. oyun hizlanmisti, oyuncular daha profesyoneldi ve pazarlama cok daha ileri gitmisti.

    gunumuzde ise futbol 90li yillarla bile pek kiyaslanamaycak durumda. mekaniklesen ve birer super atlet haline gelen topcular dinamizm ve yogunluk cercevesinde top oynuyor. haaland, mbappe vurup giden patlayan adamlar. eskiden bunu yapabilen oyuncular nadide olurdu. fenomen ronaldo hem muthis yetenekli hem de patlayan topcuydu. o yuzden futbolun jordan'i haline geldi 90larda.
  • 51
    artık futbolda yetenekli olanlarla (tevez, aguero, di maria, higuain) değil dinamik olanlarla (de paul, mac allister, alvarez) kazanmak daha kolay. 2010-2014 arjantin kağıt üstünde çok daha iyi kadro ve prime messi'ye sahip olmasına rağmen başarıya gidemedi. 2022 dünya kupasında ise yetenek olarak daha kısıtlı ama mücadele gücü yüksek kadro ve en iyi zamanları çoktan geçmiş messi* ile daha derli toplu oynayarak başarıya ulaştı.

    ayrıca son kupalarda geçmişe oranla bu kadar sürpriz olmasını da buna bağlıyorum ben. daha çok mücadele ederek artık yetenekli ayakları daha kolay mağlup edebiliyorsunuz.

    artık galatasaray olarak bu modele yeniden yönelmemiz lazım. yüksek mücadele gücü olan bir oyuncu grubu ve birkaç yetenekli ayak. gelmiş geçmiş en büyük başarımızı bu sayede kazanmıştık.
  • 40
    guncel futbola yetisemedigimi gosteren gunumuz futbolu. ya ben neyin ne oldugunu artik anlamiyorum yada gordugum hatali yorumlar beni supheye dusuruyor.
    misal seri, dunyada olup olabilecek en kontra atak futbol oyuncusu. yada gecis oyunu mu desek:) dunya uzerinde gecis oyunu oynayacak her takimin once seri'yi transfer etmeye calismasi lazim. ama bakiyorum yorumlara bir numarali pas oyunu topcusu oldugu yaziyor. seri'siz cok guzel pas oyunu oynanir ama asla gecis oyunu oynanmaz. yahu tek ozelligi defans arkasina derin top atmak olan adam nasil olur da gecis oyunu topcusu olamaz. rakibi 18e kitledigin maclarda seri'nin verimi sifira yakinsiyor.
    mesela presten cikabilen hizli kanat oyunculari. bu konuda yorum dahi yapmayacagim, bu direkt gecis oyunu kanatlaridir. ama gordugum yorumlara gore degilmis:(
    mesela 4. fatih terim donemin oynadigimiz futbol. pozisyon oyunu oynamaya calisiyoruz eyvallah. ama son 3 yildir duran top harici attigimiz gollerin tamami hizli hucumdan geldi. simdi biz pozisyon oyunu mu oynuyoruz yoksa gecis oyunu ile gol atip pozisyon oyunu ile oyunu mu sogutuyoruz. yahu stoperleri orta yuvarlaga bastigi takdirde degil 90 dakika 900 dakika oynasa bile pozisyon bulamayan takim nasil olur da pozisyon oyunu ile sampiyon olmus oluyor. boyle bi sey olabilir mi ya :)
    ya ben artik futboldan anlamiyorum yada %100 hibrit sistemler ile oynanan modern futbolu siyah yada beyaz gibi pozisyon oyunu-gecis oyunu diye ayiran insanlar cok guzel agdali dille konustugu icin ulema kabul ediliyor.

    dunya uzerinde birkac takim haric herkes baya baya hibrit sistemler ile sahada iste goz var nizan var.
  • 48
    evet bu entry için bu başlığı seçiyorum, bence güzel olacak.

    anafikri baştan yazayım, bence nuri şahin, çağdaş atan, montella gibi teknik direktörler bizim büyük takımlarda, büyük takımdan kastım galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş, başarısız olurlar.

    dünya futbolundan başlayalım. bu modern futbol diye bahsedilen şeyi guardiola'nın, klopp'un falan oynattığı, sistem futbolu olarak tanımlıyorum kafamda. böyle başladıktan sonra, teknik direktörleri iki kısma ayıralım, birinci kısımda sistemci teknik adamlar, en başta tabii ki klopp, guardiola, ten hag, simeone aklıma gelen en önemli örnekler. ikinci kısım ise pragmatik teknik direktörler, ancelotti gibi.

    klopp'tan başlayalım, hangi takımları sistem kullanarak uzay takımı yaptı? borussia dortmund ve liverpool. ikisi de klopp gelmeden evvel kendi liglerinin orta sıra takımları.

    simeone? atletico madrid. yine la liga'nın orta sıra takımlarından.

    ten hag? ajax. evet hollanda liginin yarışmacı bir takımı.

    guardiola ve ten hag için farklılaşan durumlar mevcut. ajax yarışmacı bir takım ama bulunduğu lig hollanda ligi. yani tam olarak bir sistem ligi, taraftar ve medya baskısının neredeyse hiç olmadığı bir lig.

    guardiola ise city dolayısıyla farklılaşıyor, çünkü her istediği futbolcuyu alabiliyor. guardiola vs klopp tartışmasında klopp'un üstünlüğü bence burası, zira klopp, örneğin kendisiyle çalışmadan önce ortalama bir oyuncu olan salah'tan, mane'den neler çıkarıyor, ama pep eğer sistemine uygunsa oyuncuyu çat diye alıyor ve biraz eğitimle istedipği futbolu oynatıyor.

    bu yüzden klopp'un premier ligde şampiyonluk kazanması 5 sene sürerken, pep çok daha kısa sürede sonuca ulaşabiliyor.

    mesela ten hag - united eşleşmesi de iyi bitmeyecek, şimdiden çok açık bu. çünkü united, adeta şu anki fenerbahçe psikolojisiyle acil başarı istiyor. ama ten hag'la başarı istiyorsa minimum 3 sene sabretmesi gerek.

    bir sürü örnek sayabilirsiniz bu şekilde. pochettino mesela, orta sıra takımı olan tottenham'da harikalar yaratırken pragmatik olamadığından gidip lille'e şampiyonluk veriyor falan.

    bize dönersek, nuri, çağdaş, montella anadolu takımlarında harikalar yaratabilir zaman içerisinde. mesela nuri bilmem kaç maçtır kaybetmediği seriden önce 12 maçta sadece 2 galibiyet alabilmişti. düşünün böyle bir şeyi galatasaray'da yaptığını. mümkün mü sabretmek? değil.

    bu büyük bir konsensus işi. gerçekten hem yarışmacı hem sistem takımı olmak istiyorsan, yönetimin ve tüm taraftarın teknik adamına güvenecek, başarısızlık bile olsa baskı kurmayacak belki 2-3 sene, sonra zaten oturacak her şey. montella gibi, nuri gibi adamların galatasaray'da geçireceği süre çok kısıtlı benim gözümde. okan buruk bence pragmatik bi teknik adamdır, ama ona bile hiçbir oyun göremiyoruz diye ne itirazlar yükseldi 3 resmi maçta.

    yani zor. sadece bize özgü de değil. real madrid zidane'a sabredemedi mesela. barcelona'da farklı bi dinamik var, başarısızlığa eyvallah diyebiliyorlar, o yüzden xavi ilişkisi tutabilir. biz fatih terim'e sabredemedik, ki fatih terim normalde pragmatiktir, pragmatik olarak kalsaydı o başarısız dönemi yaşamazdık muhtemelen, fatih terim sistem teknik adamı olmak istedi son döneminde ve biz ona bile sabredemedik. tabii ekonomik durum ve ffp de bu amacı çok yavaşlattı, onun da etkisi büyük.
  • 6
    futbol modernleştikçe forma tasarımları özgürleşti, iyi bir şeydi aslında, kulüp kazanıyordu, parası olan alıyordu, alamayan atkısı ile yine geliyordu maça. sonra statlar güzelleşti, bilet fiyatları artmaya başladı. yine de taraftar rahat edecek ve kulüp kazanacaktı, olumlu yanı çoktu. transfer ücretleri patladı, çirkin yanlarından biriydi modern futbolun uçuk rakamlar. televizyon yayınları zaten artık paralı idi, biz yine kulübümüz de kazanıyor diyorduk. ama çirkinleşen yüzün en belirgin tarafı da buydu aslında. bir diğer tarafı da medya. futbol takip edilsin, izlensin, birileri para vermekten vazgeçmesin diye futbolu çiğniyorlar, sadece ülkemizde değil, her yerde. üzülen ise sadece rengine, armasına tutkun taraftar oluyor.
  • 4
    aşağıda yazanlar avrupa spor medyasında yer alan bir haberin özet çevirisidir. şahsi kanaatim modern futbolun herbir şeyinin kötü olmadığı yönündedir.

    modern futbol ile ilgili 50 en kötü şey:

    bir zamanlar futbol vardı. paradan, televizyondan, bosman kuralından, çılgın transferlerden önce. elbette mükemmel değildi ama mükemmele yakındı her şey. futbolu olumsuza taşıyan 50 şey yazılabilir modern futbol hakkında, 500 de olabilir.

    ilk 10 tanesini en başta vermek gerekirse:
    1.televizyon
    2. premier lig
    3. şampiyonlar ligi
    4. yeni modern statlar
    5. maç izlemek için yapılan harcamalar
    6. spor programlarındaki tahmin şovları
    7. wembley stadyumu
    8. kulüplerin taraftar anlayışının değişerek taraftarın kar ortağı haline gelmesi
    9. fa cup
    10. gol kutlama müzikleri

    listede kaka'ya teklif edilen para* 23. sırada yer bulmuş. futbol aşkı için yaptırılan dövmeler listenin 15. sırasında yer alırken futbolcuların sakatlıklarına yaklaşımda onların birer robot gibi algılanması konusu 13. sırada. listenin 28. sırasında hakemlerin yardımcılarından kaynaklanan sorunlar* yer alırken, 33. sırada uzatma dakikaları* ile ilgili yaşanan sıkıntılar var.

    benim en çok eğlendiğim madde ise listenin 48. sırasında yer alan transfer sezonu maddesi. bu maddede çok güzel bir benzetme yapılmış: "düşünün ki yılda iki kere alışveriş yapabiliyorsunuz, dolabınız sezon ortasında bira ile dolu iken tuvalet kağıdınız tükenmiş olacaktır. yani gerçek hayatta yürümeyen bu yöntem futbolda da işe yaramamaktadır."

    http://www.gazzetta.it/...calciocambiato.shtml

    http://www.timesonline.co.uk/...set=0&page=1

  • 39
    sözlükteki renktaşlarım tarafından haklı olarak ısrarla istenen ve galatasaray'da olmadığından dem vurulan futbol tarzı.
    bunu istemekte renktaşlarım o kadar haklı ki.
    fakat yine ısrarla atladıkları bir konu var. arkadaşlar burası türkiye. galatasaray türkiye liginde top oynamaya çalışan bir futbol takımı. yani görmemekte ısrar ediyorsunuz ama bu lig bir bundesliga veya bir seria a değil.
    bu ligde adamın beline tekme atarlar, ağzının içine yumruk atarlar hakem görmez veya görür görmezden gelir.
    sadece kaleciler tek başına maçtan 10 dakika çalıyor.
    rakip takım 14 kişi ile savunma yapar orta sahayı geçmek bile istemez ama bu tavır yorumcular tarafından övüle övüle anlatılır.haddini bilerek oynadı puanı aldı derler.
    sen önceden belirlenen kurallar dahilinde kadronu kurarsın yabancı futbolcular alırsın, sen iyi gidiyorsun diye nerede istiklal marşı diye bir laf dönmeye başlar.
    sistem isteyen renktaşlarım bunların hepsini göz ardı ediyor. hani böyle izmir'de kadifekale , ankara'da çin çin mahallesinde takım elbiseni giyip tüm nezaket kurallarına uyarak tekel bayi açmak gibi bir şey. ortam izin vermiyor arkadaşlar. ben de isterim takım elbiseli, kurallara uyan, 22.00 den sonra veya 18 yaşın altına alkol satmayan tekel bayii ama 1 ay çalışamaz o bayii kabul edin.
    işte bu ortam sizlerin sistem sistem diye diretmenize rağmen rijkaard'ı da yer, fenerbahçe'de hiddink'i de yer, aragones'i de yer bjk de del bosque yi de yer.
    bu ortamın dilinden anlayan adam ayakta kalır. işte bu isim de siz beğenin beğenmeyin, kabul edin etmeyin fatih terimdir.
    allah aşkına biraz başarılı olan şenol güneş mi sistem uyguladı. verdi topu talliscaya attı adam golü. verdi topu quaresmaya adam ortayı yaptı. ersun yanal mı sistem adamı? aykut kocaman mı sistem adamı?
    bunu görelim arkadaşlar. bu nasıl görülemiyor ben bir türlü anlayamıyorum.
  • 36
    topa sahip olmak gibi fason şekilci kavramlardan sıyrılmış topu efektif kullanmaya yönelik oyundur.
    önceden %30-40 topa sahip olan takımlar kolay kolay galibiyet bulamazken günümüzde tam tersine döndü dönüyor.
    üstün alman kalitesi gibi bir forma bürünmüş olan sağlam, mücadeleci, disiplinli ve sert savunma üzerine kurulu hızlı bir oyun oldu artık. topa hakim olmanın pek bir önemi kalmadı.

    barcelona, manchester city gibi bu coğrafya için imkansızın imkansızı kadrolar değerlendirme dışı, onlara modern futbol falan işlemiyor, onlar istediği oyunu oynuyor zaten.
  • 49
    bundan 25 sene önce birinci fatih terim döneminde oynayıp ligi donumuzda salladığımız futbol. üçüncü fatih terim dönemindeki futbol bile, çok güçlü oyunculara rağmen, o oyunun yanında pek çok ilkelliği bünyesinde barındırıyordu.

    bu futbolu diyarbakır'dan çıkan ümit'le, sinop'tan gelen küçük'le*, zonguldak'tan gelen ergün'le 2000 yılında oynatan fatih terim'e bu ülkede kabadayı deniyor. 25 sene sonranın fiziksel/aerobik kapasitesiyle, endüstriyel futbolun bütün maddi imkanlarıyla, kıtanın hatta dünyanın en iyi oyuncularının karmasıyla oynatan adamlara ilah falan deniyor...
App Store'dan indirin Google Play'den alın