katıldığım önermedir. hatta başlık, ülkeyi, ülkede olan mentaliteyi ve ülkedeki insanları tanıyan hoca olmalıdır. türkiye'de gözlemlediğim genel bir hastalık var, o da 'tek tuşa basarak, bütün herşeyin düzeleceğine inanmak'.
1- şimdi senin liginde topun oyunda kalma süresi düşük.
2- hakemlerin oyuna etkisi olabilecek en yüksek seviyede.
3- siyasetin oyuna, takımların transferlerine kadar etkisi var.
şimdi yabancı bir teknik direktör geldiğinde doğru taktiği bulabilmek için 1-3 arası maddeleri çözmesi gerekiyor.
4- kulüplerde maaşlar, en iyi koşullarda 2 ay geriden geliyor.
yabancı hocanın aynı derecede iyi bir psikolog olması gerekiyor, çünkü hak edişini alamayan insanı motive etmek daha da zorlaşıyor.
5- 'tek tuş' inancı olduğu için, sistem oturmamış, transferi kim yapıyor, altyapıdaki imkanlar neler, oyuncular nelere göre seçiliyor belli değil.
6- yerli oyuncular şampiyonluklarda önemli rol oynarken, vizyonları 3 büyüklere yerleşip, hayatını garantiye almaktan öteye gitmiyor. anadolu'da iyi oynayan oyuncular, istanbul'da salma yapıyor. yoksa büyük takım topçusu vs. laf-ı güzaf. top aynı top, saha aynı saha. taktiksel adaptasyon, en fazla 2 ayını alır.
böylece gelen yabancı hoca, istediği oyuncuları 5. maddeden dolayı getiremiyor, çünkü sorumluluk onda gibi gösterilerek, menejerler zengin ediliyor. oldu da izleyip bir yerli oyuncu beğense ve aldırsa, 6. madde yüzünden, saat 12'yi geçiyor ve izlediği oyuncu balkabağına dönüşüyor.
(bkz:
mancini dönemi transferleri)
7- ligin kuralları her saniye değişebiliyor, yabancı kuralı garabeti var.
8- kötü sonuçlarda, başkanından, yöneticisine 'overlokçu ayağınıza geldi' nidalarında teknik direktöre müdahele etmeye başlıyor.
9- sahan ilk kötü hava koşullarında futbol sahasından çıkıp, patates tarlasına dönüşüyor.
genelde 7. maddeyi görecek kadar uzun kalamıyorlar. ama kaldıklarında içlerinden, 'bunların avrupa seviyesine gelmesi için 100 yıl daha lazım' diyorlar. hele 8. madde gerçekleştiğinde, gelen yabancı hoca, ya 'gözlerimi kaparım, paramı cukkalarım' diyor ya da onurlu bir şekilde istifa ediyor. idealistse ve hala isteği kalmışsa, zaten 9. maddeyle birlikte, 'şark görevine' geldiğini anlıyor.
10- doğru sayıda, doğru nitelikte personel yok. olsa da hiyerarşi doğru bir yapıda kurgulanmamış.
10. maddenin gerçekleşmesine imkan yok, eğer adımlar atılmaya başlarsa, anında yönetim kurulunda 'burası silah fabrikası mı, bu çalışan sayısı ne, bunların ücretleri ne?' sesleri yükseliyor.
yani sonuç olarak, avrupa futbolunda deneyimi olan hoca getirince, avrupa futbolu oynayan takıma sahip olmuş olmuyorsun. recaizade mahmut ekrem'in araba sevdasındaki 'bihruz bey' oluyorsun.