• 952
    yaşı dolayısı ile performansını sezonun ortasında patlayacak şekilde ayarlamasından sezona şut performansı olarak sönük başladı. topları sağa sola fazla dağıtıyor kritik anlarda. bu sene yaş zaten de seneye yanına star getiremezse 4. yüzük hayal olur. bu sadece kendisi ile de alakalı değil çünkü nba'de iki star olmadan hiçbir takım yüzük alamaz. hele ki şu gsw'den.

    jordan gözümde hala en büyük ama oradan buradan jordan olsa final kaybetmezdi gibi komik yorumlar görüyorum. bu jordan-lbj vs'sine değinmeden edemeyeceğim. arkadaşlar 90'lardaki oyunun hala oynandığını sanıyor. kaldı ki takımı tek başına onca aksaklıktan sırtlayıp finale taşıması çok net bir şekilde jordan performansıydı. gsw gibi bir takımdan yüzük çalmak keza.

    jordan'ı önde görme nedenim ise adam kariyerinin ortalarında hiçbir şekilde boğulma anı yaşamadı. lebron'un dallas ile oynadığı finallerdeki gibi bir anı hiçbir zaman olmadı. lebron o finalden sonra mental olarak da oyun olarak da başka bir seviyeye evrildi zaten. ama bu üzerine yapıştı bir kere. yoksa yüzük işi biraz da şans işi. clevland'de kariyerin başında çöp sürüsü adamlarla final görmüş adam sonuçta, elinde pipen vs yoktu. mj'in finale çıkamadığı zamanlar da oldu sonuçta ama dediğim gibi kariyerinin hiçbir serisinde lebron'un dallas serisindeki gibi bir tıkanma yaşamadı.
  • 956
    kendisinin lakers’a transferini mourinho’nun manchester united’a imza atmasına benzetiyorum. mourinho simge olduğu chelsea’den ezeli rakibine imza attı. alex ferguson gibi dünya futbolu için efsane ile kıyaslanabilecek ve belki de onu da geçebilecekti ve bu meydan okumaya girişti. lebron ise clevland, miami heat ve clevland serüvelnlerinin ardından kendisinin sürekli kıyaslandığı kobe bryant’ın efsane olduğu takıma imza attı. aynı manchester united gibi son yıllarda yerlerde sürünüyordu lakers ve aynı mourinho gibi bu meydan okumayı kabul etti. şahsen kadroları yetersiz bu yönünden de bu yıl ki manchester united’ a benziyorlar. umarım sene sonunda yüzük takabilir.
  • 958
    üç yüzükten başka yüzük almasa bile 2017-2018 sezonundan sonra boş haterları hariç kimse kendisine dil uzatamaz zaten. mj lebron'un 59 galibiyetli toronto'ya playoff'ta kurduğu psikolojik üstünlüğü kurup duman etse adına belgeseli çekilirdi.

    https://www.youtube.com/watch?v=09V5KKD8_k0

    her şeyi geçtim, aynı zamanda draft edildiği iki süperstar melo ve wade'in durumları ortada. bu nasıl bir makine?
  • 959
    kariyerindeki en büyük şansı golden state warriors olan basketbolcu. bu şansı kısmen değerlendirdiği söylenebilir ama ben pek iyi kullanamadığını düşünüyorum.

    miami'ye gidişiyle büyük imaj kaybı yaşadı. gidiş tarzındaki soytarılık başta olmak üzere birkaç sebep sayılabilir. yoksa cavs'den ayrılması çok da şaşırılacak bir şey değil. bu imajı heat'de kazandığı şampiyonluklarla değil, cleveland'a geri dönüp 2016'da gsw'ye karşı kazandığı final sayesinde düzeltti.

    gsw bu yüzden onun için büyük bir fırsat oldu ama sadece bu kadar değil. jordan ile karşılaştırılıyor lebron son zamanlarda. bu tartışmada öne çıkabileceği pek fazla argüman yok bana kalırsa.

    şöyle ki, ne jordan ne de başka bir oyuncu yenilmez değil. hepsi kaybetti, finalde veya daha öncesinde. oyuncuları bir sıralamaya koyarken kullanılacak en önemli ölçüt, kendi prime döneminde oyuna ve rakiplerine karşı kurduğu üstünlüğün derecesi. (80'ler öncesini ne futbolda ne basketbolda ciddiye almıyorum profesyonellik açısından. burada modern dönemden bahsettiğimiz notunu düşelim) yani "bu benim dönemim. evet, kaza yaşayabilirim. düşebilirim, kaybedebilirim ama totalde bu döneme ben ve takımımdan başka kimse hakim olamaz." mesajını ne ölçüde verdiğiniz, sizin bu tip bir sıralamadaki yerinizi en çok belirleyen ölçüt.

    jordan'ın "winner" kelimesiyle anılmasını sağlayan şey tam olarak bu. eğer lebron çevresinde daha iyi bir ekip kurmak için (koç, genel menajer ve takım arkadaşlarından bahsediyorum) kişisel olarak biraz daha gayret gösterseydi ve bir yüzük daha çalabilseydi golden state'den, şu an çok farklı şeyler konuşuluyor olacaktı. böyle bir rakip insanın karşısına her zaman gelmez ve geldiğinde işte bu nedenle büyük bir şanstır. o parkeye her 2 günde bir tarihin en iyisi olmak için adım atan bir oyuncu olsam, böyle bir takımın kurulmasından şikayet edeceğime tam aksine bunun olmasını isterdim.

    edit: warriors'un lebron'un bireysel oyununa kattıklarından bahsetmedim bile. vasatın üstünde bir üçlükçü olması gibi birçok şeyi de oyunun değişimine ve gsw'ye borçlu.
  • 960
    kobe haterlarıyla ilgili şunu söylemişti;

    "love me or hate me, it's one or the other. always has been. hate my game, my swagger. hate my fadeaway, my hunger. hate that i'm a veteran. a champion. hate that. hate it with all your heart. and hate that i'm loved, for the exact same reasons."

    anlayacağınız üzere haterlık ahmaklıktır. bir insanın lebron, kobe, messi, ronaldo gibi tiplerin haterı olması onun yüzde yüz ahmak yüzde 99'da ilgili sporu sevmediğini gösterir.

    siz siz olun bu ahmaklardan biri olmayın. lebron james basketbolun gördüğü en all around adamdır ve tarihte de majestelerinden sonra adı anılacak ilk isim olacaktır.
  • 961
    bir sporcuyu sevmek ya da sevmemek oyun kabiliyetine bakmaz. lebron james nba'in gelmiş geçmiş en yetenekli oyuncularının tepe listesinde gelir ama beraberinde getirdiği nefret ya da sevilmeme durumu yeteneği ile alakalı değil, karakteri sonucu olmuştur.

    2009 yılına kadar cleveland cavaliers'ı taşımak için götünü yırtması tüm dünyanın takdirini kazanmıştı. o zaman onu sevmeyen büyük oranda sebepsiz yere sevmeyen ahmak olarak nitelendirilebilir ama kusura bakmayın 2010'daki the decision ile başlayan süreçten sonra masa altı işleriyle birlikte miami heat'te bir süper güç oluşturma telaşı kariyerine taraftar bakışı açısından büyük bir darbe vurdu. düşünün ki bir sene öncesine kadar dünyanın her yerinde her yaşta kişinin sevdiği ve büyülü gözlerle baktığı adam 2011 final serisinde bir anda villain oldu.

    o zamanlar çok iyi hatırlıyorum. espn'in dünya haritası gösterimiyle 2 soru sorulmuştu. birincisi "seriyi kim kazanır?"dı. amerika'da sadece texas eyaleti mavi renkte yani dallas mavericks kazanır derken dünya haritasında dirk nowitzki'den dolayı almanya başta olmak üzere tek tük birkaç ülke dışında komple kırmızı renkti yani miami'nin kazanacağı düşünülüyordu. ikinci soru ise kimin kazanmasını istersiniz şeklindeydi. asıl olay burada işte. bu soruda florida hariç bütün amerika eyaletleri mavi renge bürünmüştü. yine tek tük birkaç ülke dışında tüm dünya da. bunun sebebi yıllardır bir bok başaramamış dallas mıydı yani? insanların o kadar sevdiği bir adamın bir anda bu hale düşmesi ya da serinin tam ortasında 40 derece ateşle maça çıkan nowitzki ile dalga geçmesi normal miydi yani?

    2012'de yani bu bahsettiğim final serisinin hemen ardından lockout oldu farkında mısınız? şu an nba'in amına koyan ve golden state'in yarattığı nba ortamı o zaman yapılan cba ile başladı işte. yıldızların bir araya gelmesi ve salary cap'in rahatlıkla delinebilir olması sporun zevkini nasıl düşürdü farkında mısınız? her şey o miami takımının kurulmasıyla başladı işte. onun sonucunda da son kaç yıldır aynı takımlar finale çıkıp duruyor, sene başından şampiyon ilan ediliyor artık.

    lebron açısından bakacak olursak miami dönemi, daha sonra cleveland'a tam takım bataklıktan çıkmışken ve zaten zayıf doğuda bir güç olarak yükselmişken geri dönüşü ama bunu memleket sevdası olarak adlandırıp yapması ve orada da kendi arkadaşlarına verdirdiği kontratlar.. tristan thompson'ın aldığı kontrata ve adamın takımda yıllardır ne işe yaradığına bakmak isteyen var mı mesela? jr smith için ne demeli peki? kendisi için de her sene sadece 1 yıllık kontrat yapıp her sene sonunda takımı istediği şeyleri yapmaya zorlaması büyük becerisine gölge düşüren perde arkası olayları oldu. kyrie irving takımdan ayrılınca da o verdirdiği kontratlarla takımı yüzüstü bırakıp ayrıldı.

    spora sadece başarı veya beceri odaklı bakmak yanlıştır. o yüzden bazı şeyleri bilmeden onu sevmeyenlere ahmak demek daha da büyük yanlıştır.
  • 962
    zırva amerikan dramasının etkisindeki basketbolcu. son dönemde siyasete bulaşması falan derken iyiden iyiye yüksek dozda başgösterdi etkisi.

    kobe, lebron hepsi böyle. don't love me, hate me, i don't care, that's me, bla bla.

    sanki kompakt füzyon reaktörü tasarlıyor da enerji baronları nefret ediyor, laflara bak. alt tarafı basketbol oynuyorsunuz lan.
  • 965
    muhtemelen 95 maç ortalaması ile yıllardır oynamaya alışan (bunların minimum 16 tanesi playoff serisi maçları) ve doğuda bunu bir şekilde tolere edebilen lebron, batı sertliği, artık 35'e gelmiş yaşı ve taşımak zorunda olduğu los angeles takımı ile kendisini daha az maç yaparak playofflara saklamaya çalışıyor olabilir. cleveland içinde uncle drew, kevin love falan idare ediyordu. miami zaten iyi takımdı, lebron da uçuyordu. burada takımın en istikrarlı oyuncusu ivica zubac ve tyson chandler anasını satayım. javale mcgee bile sırıtmıyor.

    diğer yandan da "bakın ben yokum, takım anca bu durumda oluyor. new york ve cleveland maçlarında bile vurup geçiyorlar bize" mesajı vererek gereksizlerin yollanıp, takviyelerin yapılması mesajını da veriyor olabilir.

    in ad we trust
  • 970
    karizmayı fena halde çizdirmiş basketbolcu.

    neredeyse tüm takımı, menajeriyle birlikte postalamaya çalıştı davis için ama takas olmayınca lakers'ın hepsi birer çöp olan genç nüvesi tarafından maç içinde savunma yapması için iteklenmeye kadar varan bir süreç ile yüz yüze kaldı.

    zirvede artık istatistiklerin anlamı kaybolduğu için karizma, liderlik, rekabetçilik gibi kavramlar devreye girer. lebron var olan imajını lakers macerasının ilk sezonunda bayağı tüketti.

    nba'in genel karakteri bu biraz. bu arkadaşlar liseden yarım yamalak sahip oldukları kültürleriyle, varoştan çıkmış halleriyle bu ligde yıllarca törpülenip düzgün bir birey haline geirilmeye çalışılsa da, gelinen nokta 34 yaşındaki bir yıldız oyuncunun istediği takas gerçekleşmediği için, parkede yürüyerek "bitse de gitsek" moduna girdiği bir sezon oluveriyor.

    kobe, jordan veya bir başkası. hepsi çok benzer. bu tip adamlar 1 milyar dolarlık serveti muhtemelen görüyorlar hayatlarında ama bu parayı veya sahip oldukları gücü yönetecek bir olgunlukları var mı tatışılır. acıyorum kazandıkları her kuruşa.
  • 972
    kendi etti, kendi buluyor. lakers organizasyonu ve camiası; cavs gibi ya da miami gibi bir camia değil. hem oyunculuğunu yapıp hem de menajerliğine soyunamazsın. kobe bile yapamıyordu bunu çoğu zaman, kendisinin bu işlere hiç bulaşmaması gerekirdi.

    davis takasında kendisinin ısrarı olduğu biliniyor. o iş olmayınca, üstüne de magic ve walton da oyuncular üzerinde pek otorite kuramayan tipler olunca böyle çaylaklar karşısında madara olursunuz. şu an bu 3'lü oturup "biz nerede yanlış yaptık" diye ağlasınlar sabaha kadar. çıkıp en başta "biz seneye bir şeyler yapacağız, bu sene çekirdeği geliştirmeyi hedefliyoruz, lebron da bu sürede takıma alışmış olur" deseler ve hiç öyle "alın bütün gençleri bize süperstar verin" filan diye sağa sola saldırmasalar bu sene sonuncu olsalar bile kimse bir şey demeyecekti. ama draftlarda yapılan üst üste hataların peşi sıra bir de o oyuncuları paketleyip yollamak için can atar bir görüntü çizince, bunu da lebron'a güvenerek yapınca ortaya böyle saçmasapan bir durum çıkıyor.
  • 973
    lakers gecen sezonu 11. bitirmisti. su an sezonun bitimine az bir sure kala 10. siradalar. iddia ediyorum, lebron gelmeyip randle kalsaydi su an daha iyi durumda olurdu lakers. lebron’un zayif dogu konferansinda krallik surmesi cok da gercekci bir basari degildi belki de. kurtlar sofrasina oturunca delik desik oldu. gecen sezon cleveland’da yardim yok deniyordu ama bu sezon kuzma, ingram her mac yirmiser otuzar atiyorlar. playoff modunu biraz daha erken aktif ediyorum dedikten sonra, kolay bir fiksturde ust uste maclar kaybetmesi karizmasini gercekten cizdirdi.
  • 974
    nba tarihinin gelmiş geçmiş en büyük iki oyuncusundan biri, basketbolu bıraktığında belki de en iyisi olacak onu göreceğiz.

    sezonun yarısını sakatlığı sebebiyle kenarda geçirdi, dördüncü sıradayken bıraktığı takım onun yokluğunda onuncu sıraya kadar düştü çünkü takım çöp tenekelerinden kurulu. o herkesin umutla beklediği lakers gençleri tam bir patates. bu kadar uyumsuz yan parçayı da bir araya getirmek ayrı meziyet onu da belirtmek lazım.

    bir kere takımın başında koç falan yok. bir zamanlar phil jackson'ın oturduğu koltukta şu an bahçeşehir koleji'nde bile iş yapamayacak olan luke walton oturuyor. adamın ne set çizebilmesi var, ne oyun okuması. alev alan oyuncuyu son periyotta yanında falan oturtuyor öylesine akıl tutulması yaşamış.

    lebron'a dönecek olursak; artık yaşı kemale erdi, bu sezon bu leş ötesi takımdan bir şey olmayacağını gördü ve kendini zorlamıyor. kariyerinde ilk defa bu kadar ağır bir sakatlık geçirdi ve kendini tehlikeye atmak istememesi çok normal.

    transfer söylentileri çıktığında da söylemiştim; lakers'a gelmesi sadece basketbolla alakalı bir durum değil. direk başarı isteseydi zaten philadelphia 76'ers'a giderdi. fakat lebron hem iş adamı, hem süper star. bundan sonraki projelerini gerçekleştirmek ve ailesinin daha iyi bir hayat sürmesi için los angeles şehrine ihtiyacı var.

    bu arada şunu da belirtmek lazım; önümüzdeki sezon golden state dağılacak ve nba tarihinin en hareketli yaz sezonu olacak çünkü birçok oyuncu serbest kalıyor. eğer lakers'a iki tane süper star çekerse önümüzdeki üç sezonun ikisinde şampiyon olurlar.

    işte o zaman neler söylersiniz yine okumak isterim.
  • 975
    kendisinin ismini mj ile kıyaslamak için önce kendisinin herkes tarafından, nba tarihinin en iyi ikinci oyuncusu olduğunun kabul edilmesi gerekir. lebron' u severim, hele şimdi bir lakerslı olarak zaten sevmek, desteklemek boynumun borcu. ne var ki mj başka bir seviyeydi.

    basketbol bundan 10 yıl öncekiyle bile aynı değil. her şey çok hızlı değişiyor ve gelişiyor. eskiden 5 pozisyon varken şimdi net olarak 3' e düştü pozisyon sayısı. uzunlar, atıcılar ve topla oynayanlar. hepsi bu. dahası bir uzunun gerektiğinde atış yapabilmesi isteniyor. hem de laf olsun diye değil, baya baya şutu olsun isteniyor uzunun. daha 5 6 sene öncesinde bile şutu olan bir uzun baya bir lükstü, şimdi neredeyse gereklilik bazı oyun şablonlarında. savunmada herkes değişerek oynuyor vs. vs. yani lebron bu yetenekleriyle mj zamanında olsa ligin anasını ağlatırdı ancak bu doğru bir kıyaslama olmaz bence. oyun yapıları, oyunun oyunculardan beklentileri ve oyunun gerektirdikleri çok farklıydı. mj kendi döneminde oyunun gerektirdiği her şeyi her maç eksiksiz yapmaya yemin etmiş gibi oynardı, bazen yapamazdı; ama sıklıkla da yapardı. adam kariyeri boyunca hiç final kaybetmedi, sadece 2 kez 7. maç oynadı. oyuna etkisine bakarsak da bugün curry' nin, shaq' ın nba basketboluna etkileri lebron' dan fazladır. lebron bunlardan bence çok daha iyi oyuncu, güçlü de bir figür ama oyuna etkiden bahsediyorum burada. curry her yerden şut atılabileceğiyle ilgili bir algı getirdi oyuna. mj de kendi döneminde böyle bir etki yapmıştı işte ve onun etkisi her yerden şut atabilir ya da pota altında bire bir kalırsa durdurulamaz gibi sınırlı etkiler değildi. mj, bu adam yenilmez algısı yarattı, bütün lig bu adamı yenmeye odaklandı ama kimse yenemedi. 97 ve 98 play off finallerinde oynadığı toplam 12 maçın sadece 3 tanesinde 30 sayının altında attı ki 20' nin altına hiç inmedi. evet chicago iyi takımdı ancak jordan' ın olmadığı bir chicago' nun utah karşışından şansı yoktu.

    tabii tüm bu yazdıklarıma karşı lebron'un daha iyi olduğuna ilşkin pek çok argüman geliştirilebilir, zevkle de dinler okurum bunları. mesela bana göre lebron'un cleveland'a dönüp de onları şampiyon yapması gibi destansı bir olay jordan'ın kariyerinde yok. ama lebron bu sene lakers ile çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı. mesele play off'a kalmamaları değil, lebron'un kaybetmeyi bu kadar kolay kabullenişi. takas döneminde a. davis karşılığında kuzma, ingram, lonzo gibi gelecekte büyük şeyler beklenen oyunculara çöp muamelesi yapıldı ki ben a. davis için bunların hepsinin verilmesinin doğru olduğunu düşünmekle beraber bu sürecin daha politik sürdürülmesi gerektiği kanısındaydım. bu süreç için lebron'u suçlamıyorum, doğrusunu yaptı hatta bence; ancak sonrasında takım arkadaşlarının güvenini kazanmanın bir yolunu bulmalıydı. sahaya karakter koyarak yapmalıydı bunu. mj'nin takım arkadaşlarıyla arasında genelde hep sorun olduğu söylenir. bencil, agresif bir oyuncuymuş. hatta belki de kötü bir insandı, bilemeyiz ancak sahadaki tavrı sebebiyle takım arkadaşlarının saygısını kazanırdı bu olumsuz özelliklerine rağmen. lebron bu sene bunu kaybetti ve ben buna itiraz ediyorum. hatta ileri gidiyorum, sadece takım arkadaşlarının değil, nba'in saygısını kaybetti lebron bu sene.
App Store'dan indirin Google Play'den alın