• 78
    kocaman kalbine rağmen hayatı vefasızlıklarla boğuşarak geçen güzel insan. galatasaray yüzünden hayat arkadaşı tarafından terkedilmiş, "uğursuz geliyor" gibi über bir gerekçe sonucu çok sevdiği galatasarayın bazı taraftarlarınca(!) dövülerek tribünden aşağıya atılmıştır. o düşme sonrası kırılan kolu bir türlü kaynamamış, fenerli holiganların her seferinde bir tenhada kıstırıp tekrar dövmesiyle sonunda kangren olup kesilmiştir ki, bu onun kendisiyle özdeşleşen selamına da veda etmesini gerektirmiştir. her ne kadar kamoyu metin oktay'ın hayatını kaybettiği gece gösterilen ve kendisinin de göründüğü taçsız kral isimli film sırasında onun ruhuna da bir fatiha okusa da yıllar yılı unutulmuş bir şekilde hayatına devam etmiş, vefatından kısa bir süre önce kız kardeşinin tek göz evinde 10 nüfusla birlikte yatalak halde bulunmuştur.
  • 80
    galatasaray yenilince göz yaşlarını tutamayan bir garip adam; hayatı bir sarı bir de kırmızıdan ibaret olan.

    o bu dünyadan ne bir köşk istedi, ne para, ne mal ve ne de bir mülk.

    çünkü o; galatasaray galip gelince mutluydu...

    çünkü o;

    "...çarpar incitmez,
    sarı-kırmızı'yı görmeden yaşayamaz,
    galatasaray yenilince gözyaşlarını tutamaz..."

    bugün endüstriyel futbola akıtılan milyon dolarlar onun bir gözyaşından daha değerli değil...

    huzur içinde yat.
  • 84
    şimdilerin bedavaya aldığı davetiyeyi birkaç yüz liraya "kardeş"lerine satarak yolunu bulan abilerinin aksine, o yoksulluk yıllarında dahi maç günleri taksisiyle stadyuma ücretsiz taraftar taşıyan bir güzel insan. galatasaray sevgisi yüzünden işinden de, eşinden de, kolundan da olmuştur. karşısında tepeden tırnağa sarı kırmızı bir adamı gören hakim karısının "boşayın beni bu adamdan" feryadına gönül rahatlığıyla karşılık vermiş, mesai saatlerinde kıyafetine ve özellikle göğüs cebindeki çiçeklerine takan amirin biri yüzünden belediyeden kovulmuş, uğursuz geliyor diye(!) kapalı tribünden atılınca kırılan kolu her fırsatta kıstıran fenerlilerin dayakları yüzünden defalarca kırılıp kangren olmuştur.

    böylesine büyük bir yüreğin hayatı boyunca vefasızlık ve sevgisizliğe maruz kalması ise apayrı bir isyan sebebidir.

    (bkz: dütdürü dünya)
  • 85
    "karınca ezmez, esans sürer" bir acayip ademoğlu. tepeden tırnağa sarı-kırmızı elbiseleri, kocaman sarı-kırmızı tesbihi ve selamı ile özdeşleşmişti. özellikle tesadüfen yan yana gelmiş sarı ve kırmızı renkli herşeye, onun haricinde saygı duyduğu herkese ve herşeye sağ elini havaya kaldırıp tatmin olana kadar kendisiyle özdeşleşen selamını verirmiş. uğursuz geliyor diye tribünden atıldığı, stada gitmesinin yasaklandığı dönemlerde hava şartlarına aldırmaksızın "beleştepe"de 45 dakikadan iki devre şeklinde selam vermeye devam edermiş. 1991 yılında "milli amigo birol" kendisini merter'de kızkardeşinin 10 nüfuslu 2 odalı evinde ölümü beklerken buldu. bu haber üzerine kulüp kendisine göstermelik de olsa vefa borcunu ödedi, çok sevdiği turgay şeren ile bir araya getirdi ve huzurevine yerleştirdi. arsenal maçından 2 ay kadar önce aramızdan bedenen ayrıldı belki ama, ruhu o serin mayıs akşamı parken'de kupayı tek başına kaldırdı. martin "bravo adams" keown'a yarım metreden boş kale yerine topu fezaya gönderten, 10 kişi kalan takımı 11'e tamamlayan, kaptan bülent'i çıkık omzuyla sahadan çıkartmayan, taffarel'i bir direkten diğerine ışınlayan, tarihin en güzel "dağ başını duman almış"ında tribündeki herkesi ciğeri patlarcasına hıçkıra hıçkıra bağırtan, penaltılarda topu direklere nişanlayan aslında onun ruhuydu...

    bayramın kutlu olsun baba... bu bayram turgay oğlunla mutlusundur umarım...
  • 86
    bir amigo düşünün... tribünde asla sirtini takimina dönmeyen.
    bir aşik düşünün, yerde sariyi, gökte kirmiziyi gören.
    bir şoför düşünün, ceketinin mendil cebine vazo yerleştirip içinde çiçek taşiyan, acele işi sevmediği için 30 km'den fazla hiz yapmayan...

    şevki güney, namidiğer karincaezmez şevki...

    iett'de şoförlük yaparken, cebinde çiçek taşidiği için amiri tarafindan kilik kiyafet yönetmeliğine uymuyor gerekçesiyle kovuldu... kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için en iyi bildiği işi yapmaya devam etmek adina borç-harç bir şekilde 1948 model bir taksi satin aldi.
    baştan aşağiya sari kirmizi flamalarla sarip sarmalanmiş, özenle seçilmiş çiçeklerle donatilan bu taksiye binen yolcular kendilerini sari-kirmizi bir dünyada buluyordu. taksim-karaköy hattinda, seferlerine başlayan şevki güney maç günleri güzergahini değiştirerek stadyuma ücretsiz bir şekilde taraftar taşimaktan da büyük keyif aliyordu.

    işler yeniden yoluna girmeye başliyorken karincaezmez taksisiyle talihsiz bir kaza geçirmişti. artik yeni bir araç satin almasi gerekiyordu. bu süreçte dönemin galatasarayli yöneticleriyle konuşmaya çalişti. kendisine yeni bir araç almalarini rica etti. aydan aya kulübe ödeme yapacağini söylese de ne yazik ki bu ricasi kabul görmedi.maddi kayiplarinin yani sira manevi kayiplarin başlayacaği kara günlerin çok da uzakta olmadiğini nerden bilebilirdi ki şevki güney? çok geçmeden eşi ''bu adamin her şeyi galatasaray, geçimimizi sağlayamiyoruz'' gerekçesiyle kizi ve oğlunu alip evi terk etti. hemen peşine de boşanma davasi açti. tribünlerin en kibar amigosu bir kez daha yikildi.

    hakim karşisina çikan karincaezmez, "maddi durumumun kötü olduğu doğrudur. beni bu hale düşüren galatasaray'a olan aşkimdir. bu aşk beni maddeten yikiyor. fakat manen ben bir milyonerim" cevabini verince, hakim mahkemeye tepeden tirnağa sari-kirmizi kiyafetlerle gelen bu adama bakıp çifti hiç düşünmeden boşayınca şevki artik hem işsiz hem de eşsiz kalmişti...

    bunca sorunla baş etmeye çalişirken, kafa dağitmak için yine çok sevdiği galatasaray'ina koştu. takimi fenerbahçe'ye 3-2 mağlup olunca, tribünlerdeki homurdanmalar eşliğinde bu adam artik uğursuz geliyor denilerek kendini bilmez birkaç kişi tarafindan korkuluklardan aşağiya atildi ve maalesef kolu kirildi. aylarca alçiyla gezdi, kirik kolla yine gitti ama istenmedi...
    vazgeçmedi...inat etti stadin dişinda maç bitene kadar selam durdu...

    hiç birakmadi...
    uzaktan da olsa sevmeye devam etti.
    henüz kolu tam kaynamamişken futbol holiganlari tarafindan sokak ortasinda dövüldü... bir türlü iyileşmeyen kolu yine ayni yerden kirildi. o, yine doktorlari dinlemedi, selam vermekten vazgeçmedi.
    kolu kirikmiş, umursamadi... galatasaray'i hatirlatan her şeye tatmin oluncaya kadar selam verdi. selam durdukça, o kol hiçbir zaman düzelmedi...çürüdü... 1983 yilinda çürüyen kolu kesmek zorunda kaldilar.

    işinden, eşinden, sağliğindan oldu bir kere bile ses etmedi ama galatasaray'dan uzak birakilmasi onu çok etkiledi.
    ortaliktan kayboldu, sağlik sorunlariyla boğuştu. dağ gibi karincaezmez çökmeye başladi...beş parasiz kaldiği hastane koridorlarinda sari kirmizi pijamalarini üzerinden hiçbir zaman çikarmadi. uzun bir süre kimse ondan haber alamadi. hatta hakkinda öldü haberleri bile çikti. kizkardeşinin evinde kendisine ayrilan odada yillarca galatasaray'i uzaktan takip etti. kaldiği küçük ama her yeri sari-kirmizi olan odada onu teselli eden iki büyük fotoğraf vardi. biri taçsiz kral metin oktay, diğeri de g.saray kaptani turgay şeren'di...
    her sabah yatağinda doğrulur, bu çok sevdiği iki g.sarayli için dua eder ve gözyaşlarina boğulurdu...

    galatasaray uefa kupasi finaline doğru koşarken 23 mart 2000'de karincaezmez hayata gözlerini yumdu. finalden tam 54 gün önce. böylesine karşiliksiz gönül verenler sonsuzluğa uzanan yoldaki göçlerine başlayinca, kurnazlar vefaya bir kivilcim daha çakti, karaborsa sevdalarla harlanan menfaatler, ufacik kivilcimi yangina çevirdi, ortalik kapkara dumana teslim oldu. futbolla birlikte duygular da endüstriyelleşti, amatör ruhlar derinlere kaçti, kaçtikça boğuldu, boğulmaktan kurtulan saklandi, saklanan saklandiği yerde kayboldu. karincalar ezildi, özenle seçilen karanfiller yerlere atildi, halden anlamak, çok ama çook eskide kaldi.

    belki de, parken stadi'nda genç henry'nin kafayla kalemize yolladiği füze, havaya kalkip kupaya selam duran karincaezmez'in ellerine çarparak 90'dan geri dönüyordu...

    belki de staddaki tezahüratlar karincaezmez'in ellerini havaya kaldirmasiyla başliyordu...

    belki de fatih terim maç öncesi son soyunma odasi konuşmasinda aslanlarina allah yardimciniz olsun derken havaya kalkan ellere karincaezmez de kendine has tarziyla eşlik ediyordu...

    tüm belkiler bir yana, miyonlarca kalbin sevinç gözyaşlari eşliğinde güm güm attiği 17 mayis 2000 gecesi, bir devri kapayip yenisinin açilmasina vesile olan o kupa, mecnunu olduğu renklere, sevdiklerine, ekmek yediği topraklara ihaneti aklindan bile geçirmeyen, çiçeksiz gezmeyen gerçek bir kahramanin, bunu hak eden karincaezmez'in ellerinde havaya kalkiyordu...
  • 90
    https://twitter.com/.../1172257429784092672

    --- alıntı ---

    bir odaya hapsolduğu son yıllarında, onu ayakta tutanlar odasında bulunan iki posterdir. metin oktay ve turgay şeren...

    kardeşi, karıncaezmez için şunu söylerdi;

    her sabah yatağında doğrulur, bu çok sevdiği iki galatasaraylı için dua eder ve gözyaşlarına boğulurdu.

    metin oktay'ın ölümüyle derinden yaralanmıştır karıncaezmez. posterinin altındaki vazodaki karanfilleri, gülleri her gün değiştirerek metin oktay'ın hatırasını yaşatmıştır.

    görsel: 1961'de palermo'ya transfer olan metin oktay, karıncaezmez ve bir grup galatasaraylı tarafından havaalanında uğurlanıyor.

    --- alıntı ---
  • 91
    bir büyük galatasaray aşığı. galatasaray'ımızın efsane amigosu. dünyada “ galatasaray benim her şeyim.” deyip bu konuda yemin etse başı ağrımayacak bir avuç insandan biridir. gelecek nesillere galatasaray'ı anlatırken bir bölüm de şevki abi’ye ayrılmalıdır. sarı kırmızıya duyduğu büyük aşk onun hayatını özel yapmıştır. büyük aşkların olmazsa olmazı hüzün ise dönemindeki kulüp görevlilerinin ayıbı bize ve gelecek nesillere ise iyi bir derstir. ülke, takım fark etmez, vefa güzel şeydir.
    şevki abi’nin uefa kupasını ve galatasaray’ın dünyanın en iyi takımı olduğunu görememesi bana hep ironik gelmiştir. bir filmde görsen “bu kadar hüzün, bu kadar aşk, bu yaşanmışlıklar hani lan katharsis ben bok gibi hissediyorum birader.” deyip yönetmene saydırmanıza neden olabilirdi. peki, gerçekten öyle miydi? şevki abi kupayı aldığımızı dünya gözüyle görememiş olabilir ama dünyanın en iyi takımı onun için her zaman galatasaray’dı. bunu görmesi için galatasaray’ın o listenin zirvesine çıkmasına, çıkarken listedeki çoğu takımı yenmesine de gerek yoktu. o zaten her gün bunu bilerek galatasaray’ı daha çok seviyor mağlubiyetlerde bu takımın mağlubiyetine ağlıyordu. aslında buradan bakınca onun her gün galatasaray’ı andıran her şeye selam vermesi çok da garip gelmemeye başlıyor. biz ise sadece şampiyonluklardan sonra takımımızı selamlar olduk, ellerimizi ise havaya sevinçten değil mağlubiyetlerden sonra suçluyu göstermek için kaldırıyoruz. keşke maça gidebilen bir genç aslan, şevki abi’yi de hatırlamak, onurlandırmak adına elini şevki abi gibi kaldırıp takımı selamlasa, hem tribünde ışık şovundan başka bir olayımız hem de belki şevki abi’nin de unutulmamasına çok sevdiği tribünlerde her zaman yaşamasına katkısı olur. bence hala galatasaray bu selamı hak ediyor.
  • 97
    https://gss.gs/1Th.jpg

    --- alıntı ---

    bir galatasaray delisi: karıncaezmez şevki

    istanbul’da, istanbul üniversitesi tıp fakültesi öğrencisi olarak bulunduğum 1964-1971 yılları arasında, özellikle galatasaray maçlarının oynandığı günlerde, beyoğlu’nda, galatasaray lisesi’nin büyük kapısının önünde, bir eli havada, heykel gibi dakikalarca ayakta duran bir adam görürdüm.
    adamın elbiseleri, boyun atkısı, çorapları velhasıl her şeyi sarı-kırmızıydı. elinde de sarı-kırmızı çiçekler olurdu. çoğu kez, yakasında, ya da mendil cebinde de çiçek vardı. bazen arabasının yanında dururdu. arabası, sarı-kırmızı boyalı, her tarafında sarı-kırmızı renkli bayrak ve şeritler bulunan ve içi esans kokan eski bir arabaydı. daha eski tarihli resimlerinde opel marka bir araba görünürse de benim 1960’lı yıllarda gördüğüm araba volkswagen’in kaplumbağa modeliydi. jantları bile sarı kırmızıydı. burada, bir elini havaya kaldırmış, dakikalarca selâm duran adama karıncaezmez şevki dediklerini duymuştum.

    karıncaezmez şevki’nin asıl adı şevki güney’dir. 1919 yılında doğdu. istanbul’da, 15 yıl kadar belediye otobüsü şoförlüğü yapmıştır. otobüsün şoför mahfelini çiçek bahçesine döndürdüğü için disiplinsiz sayılmış ve işten atılmıştır. sonra da istanbul’da taksi-dolmuş şoförlüğü yaparak geçimini sağlamıştır. çok dikkatli araba kullanır, şehir içinde aşırı hızla araba sürmezdi. daha doğrusu, şehir içinde otuz km’yi asla aşmazdı. ömrü boyunca hiç trafik kazası yapmamıştı. istanbul’da, 1950’li yıllarda emniyet müdürlüğü ve 1970’li yıllarda da ecevit hükümeti’nde içişleri bakanlığı yapan orhan eyüboğlu, ona, dikkatli araba kullandığı için, “karıncaezmez” lâkabını takmıştı.

    karıncaezmez şevki, fanatik bir galatasaraylıydı. o, galatasaray maçlarına gittiğinde aşırı tezahürat yapmaz, sırtını sahaya değil seyircilere dönerek maçı seyrederdi. o zamanlar, fenerbahçeliler ve beşiktaşlılar da onu severlerdi. hatta bazı maçları galatasaraylı taraftarların arasında değil, diğer takımın taraftarları arasında seyrederdi. o yıllarda, durmadan küfreden, diğer takım taraftarlarına döner bıçaklarıyla saldıran fanatikler henüz yoktu. maç nerede olursa olsun, her iki takımın taraftarları da maçı izleyebilirlerdi. hatta, o yıllarda, trabzon gibi yerlerde, maçları izlemeye gelenler arasında hatırı sayılır sayıda kadın seyirci bulunduğunu bizzat gördüm.

    karıncaezmez şevki, evliydi ve iki çocuğu vardı. fakat onun galatasaray hastalığı evliliğinin yürümesine engel oldu. eşi kendisini terk etti. karıncaezmez şevki boşanma duruşmasına da sarı-kırmızı giysilerle gitmişti.
    karıncaezmez şevki, galatasaray taraftarlarından her zaman iyi muamele görmedi. bir keresinde, bir galatasaray-fenerbahçe maçında, galatasaray 3-2 yenilince, onun uğursuzluk getirdiğini söyleyenler oldu. onu tribünlerde itip düşürdüler. bu olayda sağ kolu kırılmıştı. uzun süre kolu alçıda kaldı. tedavi iyi sonuç vermedi ve sonunda kırılan sağ kolu kesildi. ameliyatını, bir ara galatasaray kulübü başkanlığını da yürüten prof. dr. ali uras ve dr. ergun dizdaroğlu yapmışlardı. bu arada, türkiye’de, takım taraftarlığının yerini yavaş yavaş şiddet yanlısı fanatiklik almaya başlayınca, karıncaezmez şevki’nin sarı-kırmızılı arabası zaman zaman saldırılara uğradı. kendisi de hırpalandı. kolu kesildikten sonra artık maçlara gitmedi, beyoğlu’na çıkıp galatasaray’a selâm durmadı. eve kapandı yıllarca. kız kardeşi nuriye haskatar ona baktı. o arada karıncaezmez şevki başka hastalıklar ve ameliyatlar da geçirdi. kimseden yardım istemedi. zaten o yıllarda nerede olduğunu bilen de yoktu. hatta öldüğünü̈ söyleyenler olmuştu. derken, şevki karıncaezmez 1980’li * yıllarda tekrar ortaya çıktı. galatasaraylı gheorghe hagi kendisini ziyaret etmiş, böylece hayatta olduğu anlaşılmıştı. ondan sonra bir galatasaray kongresine gitti ama orada kürsüye çıkıp taraftarları selâmlamak isteyince yaka paça dışarıya atıldı.

    karıncaezmez şevki, galatasaraylı futbolcular içerisinde turgay ve metin’i çok severdi. metin oktay’ın, 1965 yılında çevirdiği taçsız kral adlı filmde de küçük bir rol almıştı. metin oktay’ın, genç yaşta, bir trafik kazasında ölmesi onu çok üzmüştü. turgay şeren, karıncaezmez şevki’yi hastalık yıllarında, evinde ziyaret etmişti.

    karıncaezmez şevki, uzun bir hastalık döneminden sonra, 23 mart 2000 tarihinde, istanbul’da öldü. cenaze masrafını galatasaray kulübü üstlendi. karıncaezmez şevki’nin cenazesine turgay şeren ve bazı eski futbolcular, bazı yöneticiler, milli amigo birol, katıldılar. galatasaraylı futbolcular ise, sağlığında ona pek ilgi göstermedikleri gibi, cenazesine de katılmamışlardı. şevki karıncaezmez’in tabutunun üzerine, daha önce, hastanede kendisine hediye edilen, üzerinde “karıncaezmez-1” yazılı forma konmuştu.
    karıncaezmez şevki, bir galatasaray hastası, başka bir deyişle, bir galatasaray delisi idi. beyoğlu’nda, galatasaray lisesi’nin önüne, galatasaray kulübü tarafından karıncaezmez şevki’nin bir heykeli konamaz mı? unutmayalım ki, istanbul gibi, kültürel mirası zengin kentler, yalnızca arkeolojik kalıntılarıyla değil, tüm kültür varlıklarıyla yaşatılmalıdır. istanbul’un velileri de halk arasında velileri kadar tanınan ve sevilen delileri de kültür mirasımızdır. onları unutmamalıyız. onlar hakkındaki bilgi, anı ve efsaneleri gelecek kuşaklara taşımalıyız.

    kaynaklar: ümit bayazoğlu, “karıncaezmez şevki”, ntvspor, (26 şubat 2008).
    tevfik yener, “karıncaezmez şevki”, sabah, (17 ekim 1998)

    dr. mustafa duman / gazeteistanbul

    --- alıntı ---

    kaynak: https://gazeteistanbul.com/...-karincaezmez-sevki/
  • 99
    bir galatasaray efsanesi olduğu kadar bir eski istanbul efsanesi de olan güzel yürekli adam. amigodan ziyade bir semboldü, afilli bir cümleyle söylersek istanbul'un tarih ağacındaki bir yapraktı. sarı-kırmızı renklerdeki ve içi galatasaray'a dair haberlerin gazete küpürleriyle dolu opel "kaptı-kaçtı"* arabası, sarı kırmızı kıyafetleri, göğüs cebinde küçük saksı içinde gezdirdiği çiçekleri, tribünün en önünde kendi halinde durması, tesadüfen yan yana gelen sarı-kırmızı başta olmak üzere verdiği kendine has selamıyla çok enteresan bir karakterdi...

    cebinde çiçek takıyor diye işinden kovulmuş, galatasaray sevgisinden dolayı eşinden ve çocuklarından ayrılmış, derbiyi fenerbahçe kazandı diye tribünden atılıp kolu kırılmış, daha sonra inat edip alçıyı kırıp selam vermeye devam etmesi ve yediği dayaklar yüzünden kolunu kaybetmiş...

    20 yıla yakın süre kardeşinin evinde bir odada ölümü beklemiş bu güzel insan. o kadar ki, metin oktay'ın öldüğü gün star tv'de kendisinin de rol aldığı taçsız kral filmi yayınlandığında insanlar öldüğünü düşünüp onu da ananlar olmuş. rahmetli alpaslan dikmen ve birkaç arkadaşı, henüz ultraslan öncesi dönemde, tıpkı fahriye yen gibi izini sürüp bulmuştu. tedavisini yapan doktoru tribünden birinin yakını olması sonucu bu arayış noktalanmıştı. hagi ile çekilmiş fotoğrafı da o günlerden kalmadır. yine alpaslan dikmen ile çekilmiş ve üzerinde karıncaezmez yazan forma hediye edilen gün de vefatından yaklaşık 2 ay öncesine denk gelir. "keşke formaya turgay yazsaydınız" diyecek kadar büyük bir turgay şeren hayranıydı.

    (bkz: turgay şeren de yazdırsayınız)

    kimlerin galatasaray adını kullanıp ne paralar götürdüğü, kimlerin kimlerin ne sıfatlarla galatasaray'dan ne maaşlar aldığı günümüz dünyasını görmemiş olması belki de kaderin kendisine yegane kıyağıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın