• 86
    bir amigo düşünün... tribünde asla sirtini takimina dönmeyen.
    bir aşik düşünün, yerde sariyi, gökte kirmiziyi gören.
    bir şoför düşünün, ceketinin mendil cebine vazo yerleştirip içinde çiçek taşiyan, acele işi sevmediği için 30 km'den fazla hiz yapmayan...

    şevki güney, namidiğer karincaezmez şevki...

    iett'de şoförlük yaparken, cebinde çiçek taşidiği için amiri tarafindan kilik kiyafet yönetmeliğine uymuyor gerekçesiyle kovuldu... kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için en iyi bildiği işi yapmaya devam etmek adina borç-harç bir şekilde 1948 model bir taksi satin aldi.
    baştan aşağiya sari kirmizi flamalarla sarip sarmalanmiş, özenle seçilmiş çiçeklerle donatilan bu taksiye binen yolcular kendilerini sari-kirmizi bir dünyada buluyordu. taksim-karaköy hattinda, seferlerine başlayan şevki güney maç günleri güzergahini değiştirerek stadyuma ücretsiz bir şekilde taraftar taşimaktan da büyük keyif aliyordu.

    işler yeniden yoluna girmeye başliyorken karincaezmez taksisiyle talihsiz bir kaza geçirmişti. artik yeni bir araç satin almasi gerekiyordu. bu süreçte dönemin galatasarayli yöneticleriyle konuşmaya çalişti. kendisine yeni bir araç almalarini rica etti. aydan aya kulübe ödeme yapacağini söylese de ne yazik ki bu ricasi kabul görmedi.maddi kayiplarinin yani sira manevi kayiplarin başlayacaği kara günlerin çok da uzakta olmadiğini nerden bilebilirdi ki şevki güney? çok geçmeden eşi ''bu adamin her şeyi galatasaray, geçimimizi sağlayamiyoruz'' gerekçesiyle kizi ve oğlunu alip evi terk etti. hemen peşine de boşanma davasi açti. tribünlerin en kibar amigosu bir kez daha yikildi.

    hakim karşisina çikan karincaezmez, "maddi durumumun kötü olduğu doğrudur. beni bu hale düşüren galatasaray'a olan aşkimdir. bu aşk beni maddeten yikiyor. fakat manen ben bir milyonerim" cevabini verince, hakim mahkemeye tepeden tirnağa sari-kirmizi kiyafetlerle gelen bu adama bakıp çifti hiç düşünmeden boşayınca şevki artik hem işsiz hem de eşsiz kalmişti...

    bunca sorunla baş etmeye çalişirken, kafa dağitmak için yine çok sevdiği galatasaray'ina koştu. takimi fenerbahçe'ye 3-2 mağlup olunca, tribünlerdeki homurdanmalar eşliğinde bu adam artik uğursuz geliyor denilerek kendini bilmez birkaç kişi tarafindan korkuluklardan aşağiya atildi ve maalesef kolu kirildi. aylarca alçiyla gezdi, kirik kolla yine gitti ama istenmedi...
    vazgeçmedi...inat etti stadin dişinda maç bitene kadar selam durdu...

    hiç birakmadi...
    uzaktan da olsa sevmeye devam etti.
    henüz kolu tam kaynamamişken futbol holiganlari tarafindan sokak ortasinda dövüldü... bir türlü iyileşmeyen kolu yine ayni yerden kirildi. o, yine doktorlari dinlemedi, selam vermekten vazgeçmedi.
    kolu kirikmiş, umursamadi... galatasaray'i hatirlatan her şeye tatmin oluncaya kadar selam verdi. selam durdukça, o kol hiçbir zaman düzelmedi...çürüdü... 1983 yilinda çürüyen kolu kesmek zorunda kaldilar.

    işinden, eşinden, sağliğindan oldu bir kere bile ses etmedi ama galatasaray'dan uzak birakilmasi onu çok etkiledi.
    ortaliktan kayboldu, sağlik sorunlariyla boğuştu. dağ gibi karincaezmez çökmeye başladi...beş parasiz kaldiği hastane koridorlarinda sari kirmizi pijamalarini üzerinden hiçbir zaman çikarmadi. uzun bir süre kimse ondan haber alamadi. hatta hakkinda öldü haberleri bile çikti. kizkardeşinin evinde kendisine ayrilan odada yillarca galatasaray'i uzaktan takip etti. kaldiği küçük ama her yeri sari-kirmizi olan odada onu teselli eden iki büyük fotoğraf vardi. biri taçsiz kral metin oktay, diğeri de g.saray kaptani turgay şeren'di...
    her sabah yatağinda doğrulur, bu çok sevdiği iki g.sarayli için dua eder ve gözyaşlarina boğulurdu...

    galatasaray uefa kupasi finaline doğru koşarken 23 mart 2000'de karincaezmez hayata gözlerini yumdu. finalden tam 54 gün önce. böylesine karşiliksiz gönül verenler sonsuzluğa uzanan yoldaki göçlerine başlayinca, kurnazlar vefaya bir kivilcim daha çakti, karaborsa sevdalarla harlanan menfaatler, ufacik kivilcimi yangina çevirdi, ortalik kapkara dumana teslim oldu. futbolla birlikte duygular da endüstriyelleşti, amatör ruhlar derinlere kaçti, kaçtikça boğuldu, boğulmaktan kurtulan saklandi, saklanan saklandiği yerde kayboldu. karincalar ezildi, özenle seçilen karanfiller yerlere atildi, halden anlamak, çok ama çook eskide kaldi.

    belki de, parken stadi'nda genç henry'nin kafayla kalemize yolladiği füze, havaya kalkip kupaya selam duran karincaezmez'in ellerine çarparak 90'dan geri dönüyordu...

    belki de staddaki tezahüratlar karincaezmez'in ellerini havaya kaldirmasiyla başliyordu...

    belki de fatih terim maç öncesi son soyunma odasi konuşmasinda aslanlarina allah yardimciniz olsun derken havaya kalkan ellere karincaezmez de kendine has tarziyla eşlik ediyordu...

    tüm belkiler bir yana, miyonlarca kalbin sevinç gözyaşlari eşliğinde güm güm attiği 17 mayis 2000 gecesi, bir devri kapayip yenisinin açilmasina vesile olan o kupa, mecnunu olduğu renklere, sevdiklerine, ekmek yediği topraklara ihaneti aklindan bile geçirmeyen, çiçeksiz gezmeyen gerçek bir kahramanin, bunu hak eden karincaezmez'in ellerinde havaya kalkiyordu...
App Store'dan indirin Google Play'den alın