• 126
    taraflı medya organlarının besin kaynağı. şu sıralar kulübümüz üzerinde kara bulutlar dolaştığına yönelik haberler yapmakta olan basın, çıkabilecek en küçük kıvılcımı bile aleve dönüştürecektir. kulübümüz hiç olmadığı kadar birbirine kenetlenmeli ve iç meselelerimizi dış organlara lanse etmemelidir.

    şuan gündemden düşmeyen, kaos için sıra bekleyenlerin attıkları başlıkları da aşağıya bırakayım;

    --- alıntı ---

    1-ünal aysal'dan fatih terim'i kızdıracak sözler: "başkan olsaydım..."

    2-galatasaray'da arda krizi! terim ile cengiz arasında soğuk rüzgarlar esiyor.

    --- alıntı ---

    bu konular hakkında var olduğu daha kanıtlanmamış konuşmalar ise şunlar;

    --- alıntı ---

    ünal aysal: başkan dediyse konu kapanır

    “başkan olsaydım hoca bu çıkışı yapmazdı; yapmaması gerektiğini bilirdi. her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. cengiz daha ılımlı. bilemeyiz, belki onun tarzı doğrudur. ama arda üzerinden yaşananlar son derece ayıp. bir teknik direktörün, başkan konuştuktan sonra üzerine yorum yapması büyük ayıp. başkanın da seçme hakkı olmalı. başkan, ‘gündemimizde yok' dediyse konu kapanmıştır.”

    duygun yarsuvat: hoca yerden göğe haklı

    “arda turan konusunda fatih terim yerden göğe kadar haklı. fatih terim gerçek bir galatasaraylı olduğu için arda turan hakkında öyle düşünüyor. başkan galatasaraylı değil, ya da hâlâ galatasaray'ı öğrenememiş. ihtilaf olduğunu düşünmüyorum. ancak fatih hoca haklı.”

    faruk süren: terim’in ifade özgürlüğüdür

    “hocanın yaptığı biraz itiraz yok. ‘galatasaray'a emeği geçmiş bir futbolcu hakkında bu şekilde konuşmazdım' diyor. galatasaray camiası olarak özgür bir topluluğuz. hoca da camiamızın bir değeri olarak görüşlerini ifade ediyor. bu bir ayıp değil, net olarak ifade özgürlüğüdür.

    https://www.sporx.com/...SXGLQ44627SXQ?sira=5

    --- alıntı ---

    yine medya algısıyla kulübümüz üzerinde bir taraf bir de bertaraf oluşturulmaya çalışılıyor muhtemelen. bu tür oyunlara gelmememiz bizim için yararlı olur.

    edit: imla.
  • 131
    hic gerek olmadigi halde bulundugumuz ortam.

    kaos'un nedeni: fatih terim arda'yi istiyor, yönetim istemiyor. iki taraf da bu durumu kamuoyuna tasiyor.

    fatih terim'in bakis acisindan: ardayi istiyor. yönetim ile bu durumu degerlendiriyor ve yönetim alinmamasindan yana oldugunu belirtiyor ve bu karari basina bildiriyor. fatih terim bunun üzerine sinirleniyor.
    "takimin teknik direktörü benim. ben karari verecegim, yönetim de maddi durumumuz uygunsa onayi verip alacak." diye düsünüyor

    yömetimin acisindan:fatih terim'in ardayi neden istedigini anlamiyor. ardayi getirmek büyük bir risk. cok tepkiler gelir ve takimdaki ortam bozulur diye düsünüyorlar. bu yüzden bu transferi kesinlikle istemiyorlar.

    benim düsüncem:normalde teknik direktör transfer edecegi futbolcu hakkinda karari verir ve yönetim ödeyebilecek durumdaysa bunu sorgulamadan onaylar. ama su an bulundugumuz durum normal bir durum degil. arda turan'in performans olarak hic bir sekilde takimimzda isi yoktur. belli ki fatih terim sadece evlatcilik nedeniyle bu transferi gerceklestirmek istiyor. böyle konularda yönetim bu ise karisip karsi cikabilir. bunu yapmaya hakki vardir.
  • 138
    bu sene bizde bir seyler eksikti.
    -futbolcu alacaklarindan dolayi basinda haberimizin yapildigini gormuyoruz. maaslar odeniyor.
    -secim mevzulari da mahkeme yoluyla kapanmisa benziyor. ordan da bir sey cikmadi.
    -kar aciklayan maddi bilancomuz var, ordan da olmadi.
    -florya'yi geri aldik, akillica isler yapiliyor.

    bu kadar duzgun giden bir yapida sportif acidan basarili olmamiz pek mumkun degildi. bir seylerin batmasi lazimdi. tabiri caizse, rahat batmasi.
    derken nurtopu gibi bir kaos olustu. sonu nereye varir bilmem ama bu takim 3 5 "yonetimsiz" de sampiyon oldu(duygun basgan donemi), fatih terim'in milli takima gittigi sene "hocasiz" da sampiyon oldu.(hamza hoca ile).

    kaos olmadan basarili olmamiz zordu. simdilik iyi gidiyoruz.
  • 141
    ben bildim bileli galatasarayda hep bir kaos vardir, ya da öyle yansitilir.

    yönetim-teknik direktör arasinda cekisme, futbolcunun teknik direktörün sözünü dinlememesi, transferlerin yetismemesi vs.

    bunun sebebi o kadar basit ki. potansiyel olarak en büyük taraftar grubuna sahibiz ancak medya hicbir zaman galatasarayli olmadi.

    (bkz: ibne basın/@vurdu gol oldu)

    örnekler:
    fenerbahcenin besiktasin kap aciklamalarinin sadece anlasildi gibi terimler icermesine karsilik, galatasaray aciklamadigi detaylardan dolayi elestiriliyorsa, bir durup düsünelim arkadaslar. tarik camdal senelerce konusulurken, fenerbahcenin ayni anda 3 teknik direktöre maas ödüyor olusu kac kere basinda cikti? mesela carlos kameniyi kac kere okuduk basinda? bunlar gercekten planli programli yapilan seyler ve ne yazik ki taraftar grubu olarak bunlara cok fazla prim veriyoruz.

    simdi herkes menejerler üzerinden galatasarayi vuruyor, mesela fikret orman mükemmel baskan, o kadar futbolcu satti etti ya hani sözde, o paralar nerede konusu, taraftarlar arasinda konusuldugu kadar, basina neden yansimadi? aziz yildirimin arkasinda biraktigi söylenen pislikler, ki ben ilk agizdan denetleme firmasinda calisan arkadaslardan duydum, o yaptigi kagit oyunlari, basinda neden hic konusulmadi?

    son 30 senede 14 kere sampiyon olmus bir takimin bu halde olmasinin gercekten tek gerekcesi budur.

    basin sürekli kasiyor, su sunu dedi, yönetim sunu böyle yapti, terim durur mu ates püskürdü vs.

    bu tartismalar transfer dönemlerinde hararetleniyor, cünkü saha icine inildiginde galatasaray cogunlukla cevabi veriyor ve basini susturmayi biliyor. ancak bilinc altinda dolmus taraftar, ilk firsatta, takimdaki herkesi elestiriyor ve kaos ortami tekrardan gün yüzüne cikiyor.

    kisacasi, inaniyorum ki akli selim bir taraftar grubumuz, takimini düsünen bir genel kurul ve yetenekli yöneticiler kazara bir araya gelseydi, basin masin dinlenmez, galatasarayin müzesinden 2den daha fazla avrupa kupasi olurdu.

    en azindan sözlükte, okudugumuz haberlere bir de bu acidan baksak ve ilk firsatta, kaos icin gerekli zemini bu ibne basina vermesek keske.
  • 149
    karmaşa, anlamsızlık ve sonuçsuz döngüler içeren durum.
    galatasaray'a yaradığı falan yok, hiç kimseye de yaramaz.
    zaten yaraması için de anlamlı bir sebep yok. yarasa da sürdürebilir bir şey değil.
    bu gün yönetim ve terim arasında gönülsüz bir anlaşma oldu. keyifsiz bir puan kaybında yine problemler ortaya çıkacaktır.
    bu sebeple ya yönetimin ya da terim'in gitmesi ve bu kaosun bitmesi gerekir.
  • 150
    bunun bir de, adıyla müstesna çok kuul duran teorisi vardır. hele bir de kelebek etkisiyle kombinleyince pihu... hatta termodinamikten bir tutam entropi-enerji ile süslerseniz street fighter jargonuyla "perfect" atarsınız.

    aha da na şöyle:
    https://www.youtube.com/watch?v=WPzMxiGd0io

    pekala daha ileri aşamalarda oyun teorisi ve kuantum falan da serpiştirilebilir araya.

    sözcüğün etimolojisine baktığımızda, anlamı "mutlak düzensizlik hali" olan fransızcadan alıntı bir sözcük olduğunu, o sözcüğün de aslında yunancadan alıntı olduğunu görürüz. basit tabiriyle kaos teorisi ise bu mutlak düzensizlik halini anlamaya, anlamlandırmaya, açıklamaya çalışan teoridir, diyebiliriz.

    bir bakıma şöyledir aslında. ortada düzensiz gibi görünen bir olay var. ama bu olay zannettiğimiz gibi gerçekten rastlantısal ve düzensiz mi? bunu sorar ve cevaplamaya çalışır. yani "kaos aslında gerçekten kaos mu?" gibi retoriğe yatkın bir soru sorar. buna benzer başka sorular da vardır. linguafiller -böyle bir kelime var mı ya?- "mutluluk aslında gerçekten mutluluk mudur?" diye sorabilir mesela. bunu da yin yang üzerinden, her şeyin zıttıyla var olabildiği üzerinden açıklayabiliriz sanırım. yani mutsuzluk olmadan mutluluk olabilir mi? bunun tam tersi de geçerli: mutluluk olmadan mutsuzluk olabilir mi? bu konuda şöyle absürt olabilecek fikirleri bile görebilirsiniz. mutsuzluğun olmaması için mutluluğu ortadan kaldırmak gerekir. çünkü ortada kıyas olabilecek, ölçümlendirilebilecek bir şey olmaz ortada.

    kaos teorisi de şöyle bir önerme atar ortaya mesela: düzen düzensizlikten doğar. yine bir başkası: düzen, düzensizliği yaratır. düzensizliğin içinde bir düzen, düzenin içinde bir düzensizlik vardır. bu yüzden düzensiz olan hiçbir şey mutlak düzensiz değilken, düzenli olan hiçbir şey mutlak düzenli değildir. yine termodinamikte entropi denen fasulye olmayan kanun bu düzensizlikle alakalıdır. geniş düzlemde söylediği, "evren, düzensiz olmak ister"dir. bu neredeyse bütün sistemler için geçerlidir.

    uzattım. konumuza dönelim. günümüzdeki sistemlerden, daha doğrusu şirketlerden, organizasyonlardan bahsedelim. günümüzde şirketler, organizasyonlar birçok projesinde bu kaos teorisinden yararlanır. çok uzun ve karmaşık bir konu. ilintili olduğu konuları da göz önüne alırsak çıkamayız. o yüzden daha fazla uzatmadan, konunun nereden çıktığını söyleyelim. yukarıda da söylediğim gibi tamamen düzenli bir sistem mümkün değildir. o halde sistem içindeki düzensizlikleri yönetmek için ne yapılabilir? nasıl yapılabilir? bu düzensizliklerden nasıl ve ne anlam çıkarılabilir?

    yaklaşım aslında doğayı takip edip ondan ders çıkarmakla, insan yaratımına uyarlamakla alakalıdır. doğa kaotik gibi görünebilir ama belli başlı basit bazı desenleri, modelleri, yolları takip eder.

    bundan sonra proje bazlı çalışmalara daha başka yaklaşımlar da getirilmeye çalışıldı. yukarıda bahsettiğim gibi bize rastlantısal gibi görünen ama aslında illaki öyle olması gerekmeyen olaylar cereyan ediyor. ve biz bunları çözmeye çalışıyoruz. ne kadar çok olay meydana gelirse, o kadar çok çözüm getirilir. bu da organizasyona bir dinamiklik katar. aslında bir ilerleme de getirir. çünkü her çözümde optimale yaklaşacak, sistemi iyileştirecek yöntemler de geliştirmiş olursunuz. bu sistem optimale yaklaştığında, getirilen çözümlerin daha değerli olmasını sağlar. bunu bir rekabet gibi düşünebiliriz sanırım. rakibin hamlesi ne kadar iyiyse, senin karşı hamlen o kadar iyi olmak zorundadır.

    kısa not: şöyle bir örnek verelim. gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkelerin gelişim grafiklerine bakın. grafikteki sıçramalara bakın. izlenen yol hep aynıdır aslında.

    bu yaklaşım buradan doğup şunu sorar: o halde kendi elimizde bir kaos, düzensizlik yaratabilir miyiz? bunu bir spor kulübü üzerinden düşünelim. üst kademede alınan bir karar, alt taraf -taraftar, futbolcu, antrenörler- tarafından bilinmez. alt taraf ortada bir problem görür ve probleme bir açıklama, belki de çözüm getirmeye çalışır.

    gerçi bunun tam tersinin olduğu durumlar da olabilir. ama bu tam olarak düzenli bir düzensizlik yaratma hali değildir. mesela bir taraftar ortaya bir problem atar, o gittikçe yayılır ve çözülmesi gereken bir konu haline gelebilir. çözülmesi gereken bu düzensizlik hali çözülemezse sistemi kelebek etkisiyle tamamen düzensizleştirebilir.

    kaostan beslenmek de aslında böyle bir şeydir. sürekli bir meydan okumadasınızdır. ortada sürekli bir sorun vardır ve yine ortada sürekli bir sorun çözücü vardır. bu da size bir dinamizm katar. hatta güvenoyu sağlar. çünkü hemen hiçkimse problemin çıktığı noktayı sorgulamaz. problemin çözülüp çözülmediğine bakar. oysa problem yine sistem içinde çıkmıştır. ama biz o problemi, olağan akışımızda "rastlantısal" görme eğilimindeyizdir. asıl sorun bu süreklilik halinin sıklığıdır. çünkü sürekli bir sorun çözücülük hali, ortada başka bir sorunun olduğunu sorgulamaya açar: sistemin kendi sorundur.

    galatasaray'ın bugünü hakkında üstünkörü bir okuma yapalım. daha doğrusu soru soralım. çözümsüz kalan sorunların birikmesinden kaynaklı bir sistemin kendi içindeki sorun tartışması olduğunu düşünebilir miyiz?

    kaosu anlamlandırmak ve bir sonuca varmak oldukça zordur. girdi ve çıktı oldukça çoktur. girdiler aynı zamanda çıktı, çıktılar aynı zamanda girdidir. düzen içinde yaratılan sistemler için de, girdi ve çıktılar muğlaklaşmaya başlar. hangi çıktı düzen içinde yaratılan bir düzensizlikti, hangisi yaratılan düzensizlikten oluşan bir girdi oldu?

    onu sadece sistem admini bilebilir, o da dediğim gibi belli bir yere kadar. dolayısyla kaosun yarar veya zarar getireceğini okumak çok zordur.

    son olarak şunu söyleyip kapatalım. entropi, fizikte bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. yani sadece düzensizlikten -kaostan- bir iş ortaya çıkaramazsınız. ama düzensizliği -kaosu- bir kenara da atamazsınız.

    son olarak vol 2:
    galatasaray'ın kaos ile özdeşleşmesi kaosları genel olarak bu durumları yönetebiliyor olmasıyla alakalı. daha doğrusu fatih terim gibi bir sorun çözücünün varlığı. neredeyse son 20-25 yılımızın çoğunda fatih terim ileyiz biz. şu andaki sorunumuz şu: mustafa cengiz, devlet adamlığı geleneğinden geldiği için düzen sever. bürokrasinin doğası gereğidir. devlet düzensizliği sevmez. memur hiç sevmez. mesela bir yol geçirilmiştir. süperdir. hiçbir sıkıntısı yoktur. hazır yapılmış, yanındaki su yollarından fiber kablo geçirelim, dersiniz. "şimdi karıştırma oraları." der. "işleyen sistem bozulmaz. başımızı ağrıtma." der.

    kaosun içine bakan adam gördüklerinden aktardı:
    "hepsi rdm amk."
App Store'dan indirin Google Play'den alın