resim
Josef Derwall
Görev:Teknik Direktör
Doğum:10.03.1927
Ölüm:26.06.2007 (80)
Uyruk:Almanya
  • 210
    genç takımdayken fiziğime bakarak sürekli stoper oynatılıyordum. e haliyle fizik iyi olunca, ezbere bir şekilde ilk önce düşünüldüğüm mevkii stoper oluyordu. laf aramızda hava toplarında da biraz zayıfım ama bugüne kadar kimse bununla ilgili bir şey söylememişti bana. fizik iyi işte, yaz behzat’ı stopere…

    bir gün amatör takımın antreman maçından sonra maçı izleyen jupp derwall beni yanına çağırdı.

    hemen yanı başında da ahmet hoca (akcan) vardı yardımcı antrenör olarak. tabii heyecanla ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum. bekleyiş çok uzun sürmedi. uzun yıllardır kimsenin göremediği, ya da görüp de söylemediği bir şeyi söyledi bana. stoper olarak iyisin ama hava toplarında zayıfsın. derhal sarkaç topla birlikte çalışmaya başla. her gün en az 1 saat ekstra çalışacaksın. daha sonra da ben seni santrafor olarak göreceğim…

    hemen burada size başka bir detay vereceğim. işte klasik türk futbolcusu zihniyeti. bir süre o heyecanla çalıştım ama kronik sorunumuz olan tembelliği aşamadım ve ekstra çalışmalarıma ara verdim. haliye hava toplarında hep eksik kaldım.

    tatlı yüzlüydü. gençlerle sürekli ilgilenirdi ve bunu şimdiki bazı teknik direktörler gibi kerhen yapmazdı. tebessümünü esirgemeden, bunu kendisinin işi olduğu için, hatta işinden de öte, bir yaşam tarzı olarak görüp, aşk benimsediği için hiç çekinmeden yapardı. florya da çok değişti. o dönem ile şu an arasında kocaman farklar var.en basiti, toprak sahadan çim sahaya geçişimizde de kendisinin büyük emeği vardır. bu da zaten derwall’li galatasaray devriminin ilk aşamalarıydı.. hiçbir detayı atlamazdı. bütün genç takım, yıldız takım maçlarına vakit ayırır ve ilgilenirdi. bunların hiçbiri boşuna değildi, derwall’li devrim meyvelerini verdi. derwall’in florya’ya açılan penceresinin hemen akabinde galatasaray da türkiye’nin avrupa’ya açılan penceresi oldu.

    tabii ki derwall hocamızdan bahsedip de mustafa abiyi (denizli) anmadan geçersek hiç hoş olmaz.

    mustafa abinin ilk antrenörlük yaptığı yer galatasaray amatör takımıdır. ben de o takımın oyuncusuyken sık sık ‘’ behzat bir takım yap da oynayalım’’ derdi. ben bir takım kurardım hemen. kendisi de karşı takıma geçerdi ve o antreman maçı esnasında daha oynarken anlatmaya başlardı her şeyi. yani hem oynar, hem öğrenirdik. bizim denizli’den öğrendiğimiz gibi, kendisi de derwall’den birçok şey öğrendi.

    yazımın başında belirttiğim gibi, bu iki insanın bizim tiyatro yaşantımıza da çok büyük etkisi olmuştur. yıllar boyunca sahnelerin tozunu yutarken, oyunu nasıl sahneye koyacağımızı, oyuncu arkadaşlarımızla nasıl paslaşacağımızı hep kendilerinden bize ilham olan detaylardan esinlenerek uyguladık. aramızdan ayrılışının 7. yılında kendisini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. anlatabildiysem ne mutlu bana. toprağın bol olsun hocam. efsaneler asla unutulmaz." (röportaj)
  • 125
    epeycedir aklımda vardı kendisi hakkında bir şeyler yazmak ama bir takım sorumluluklarımız sebebi ile dünyanın hızına ayak uydurmaya çalışırken anca bugünümüze denk geldi içimizi dökmek.  

    jupp derwall… hocalığının yanında büyük de bir sanatçı. samimiyetle, sahnelerdeki başarımızda  kendisinden esintiler var diyebilirim.  birçoğunuz bilir galatasaray’da futbol oynadığımı. peki beni şanlı  parçalı altında ilk kez santrafor olarak deneyen ve oynatanın kim olduğuna dair bir fikriniz var mıydı?

    genç  takımdayken fiziğime bakarak  sürekli stoper oynatılıyordum. e haliyle fizik iyi olunca, ezbere bir şekilde ilk önce düşünüldüğüm mevkii stoper oluyordu. laf aramızda hava toplarında da biraz zayıfım ama bugüne kadar kimse bununla ilgili bir şey söylememişti bana. fizik iyi işte, yaz behzat’ı stopere…

    bir gün amatör takımın antreman maçından sonra maçı izleyen jupp derwall beni yanına çağırdı.

    hemen yanıbaşında da ahmet  hoca (akcan) vardı yardımcı antrenör olarak. tabii heyecanla ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum. bekleyiş çok uzun sürmedi. uzun yıllardır kimsenin göremediği, ya da görüp de söylemediği bir şeyi söyledi bana.  stoper olarak iyisin ama hava toplarında zayıfsın. derhal sarkaç topla birlikte çalışmaya başla. her gün en az 1  saat estra çalışacaksın. daha sonra da ben seni santrafor olarak göreceğim…

    hemen burada size başka bir detay vereceğim. işte klasik türk futbolcusu zihniyeti. bir süre o heyecanla çalıştım ama kronik sorunumuz olan tembelliği aşamadım ve ekstra çalışmalarıma ara verdim. haliye hava toplarında hep eksik kaldım.

    tatlı yüzlüydü. gençlerle sürekli ilgilenirdi ve bunu şimdiki bazı teknik direktörler gibi kerhen yapmazdı.  tebessümünü esirgemeden, bunu kendisinin işi olduğu için, hatta işinden de öte, bir yaşam tarzı olarak görüp, aşk benimsediği için hiç çekinmeden yapardı. florya da çok değişti. o dönem ile şu an arasında kocaman farklar var. en basiti, toprak sahadan çim sahaya geçişimizde de kendisinin büyük emeği vardır. bu da zaten derwall’li galatasaray devriminin ilk aşamalarıydı.. hiçbir detayı atlamazdı. bütün genç takım, yıldız takım maçlarına vakit ayırır ve ilgilenirdi. bunların hiçbiri boşuna değildi, derwall’li devrim meyvelerini verdi. derwall’in florya’ya açılan penceresinin hemen akabinde  galatasaray da türkiye’nin avrupa’ya açılan penceresi oldu.

    tabii ki derwall hocamızdan bahsedip de mustafa abiyi (denizli) anmadan geçersek hiç hoş olmaz.

    mustafa abinin ilk antrenörlük yaptığı yer galatasaray amatör takımıdır. ben de o takımın oyuncusuyken sık sık ‘’ behzat bir takım yap da oynayalım’’ derdi. ben bir takım kurardım hemen. kendisi  de karşı takıma geçerdi ve o antreman maçı esnasında daha oynarken anlatmaya başlardı her şeyi. yani hem  oynar, hem öğrenirdik. bizim denizli’den öğrendiğimiz gibi, kendisi de derwall’den birçok şey öğrendi.

    yazımın başında belirttiğim gibi, bu iki insanın bizim tiyatro yaşantımıza da çok büyük etkisi olmuştur. yıllar boyunca sahnelerin tozunu yutarken , oyunu nasıl sahneye koyacağımızı, oyuncu arkadaşlarımızla nasıl paslaşacağımızı hep kendilerinden bize ilham olan detaylardan esinlenerek uyguladık. aramızdan ayrılışının 7. yılında kendisini  elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. anlatabildiysem ne mutlu bana. toprağın bol olsun hocam. efsaneler asla unutulmaz.
  • 224
    fenerbahçe taraftarının "futbola hakim olan yapı" diyerek bok atmaya çalıştığı entry tarihi itibarı ile son 30 yıldaki sportif başarının temelini atan kişi. euro 1980'de şampiyon olup 1982 dünya kupasını da ikinci bitiren batı almanya ile euro 1984'te ilk turda gümleyince apar topar türkiye'ye gelmiştir. 11 senedir ligde şampiyon olamayan galatasaray'ın başına getirilmesi biraz süpriz olduğu kadar ali uras ve yönetiminin başarısıdır.

    ilk sezonunda beşinci, ikinci sezonunda ise namağlup şekilde averajla ikinci olmuştur. üçüncü sezonunda ise beşiktaş ile yine başa baş mücadele ederken sondan dördüncü hafta oynanan 16 mayıs 1987 rizespor galatasaray maçından 2-0'lık mağlubiyetle dönülünce iki puanlık sistemde bitime 3 maç kala beşiktaş'ın 2 puan gerisine düşülmüştü. deplasman dönüşü yönetimin kendisiyle yola devam edileceğini açıkladığı bu maçtan iki gün sonra bir gazetede "napoli 61 yıl şampiyonluk görmedi, galatasaray 14 sene görememiş çok mu" gibilerinden bir röportajı yayınlandı. onun da ertesi günü taraftar florya'yı basıp kendisine taşlamayla tartaklama arası saldırı gerçekleştirince görevi bırakma kararı aldı.

    yönetimin son ana kadar diretmesine ve kalan üç maçta rüzgar tersine dönüp galatasaray şampiyon olmasına rağmen sözünden dönmedi. tam 34 sene önce bugün 60 yaşındayken takımın başına çıktığı 7 haziran 1987 galatasaray eskişehirspor maçı jübilesi oldu. orada da 3 yıllık emeklerinin karşılığını alıp galatasaray'ın tarihi bir şampiyonluğunu teknik direktör olarak yaşadı.

    görev süresi boyunca teknik direktör-yardımcı ilişkisinden çok daha fazlasını yaşadığı, cebinden kurslara falan gönderdiği mustafa denizli ondan aldığı bayrağı taşımaya devam etti. ertesi sezon daha kolay bir şekilde şampiyonluk geldi. o şampiyonluğun kutlamalarında kapalı'nın çatısından sarkıtılan yetmez bize bir kupa hedef artık avrupa isteği de ertesi sezon karşılık buldu. galatasaray şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynadı.

    daha sonra araya fenerbahçe'nin 103 gollü efsane şampiyonluğu ve beşiktaş'ın üçleme yaptığı gordon milne dönemi girdi. mustafa denizli ise bayrağı yine bir alman olan karl-heinz feldkamp'a bıraktı. alman hocanın o yıl kazandığı şampiyonluğun yanı sıra altyapıdan çıkardığı pek çok yerli oyuncu takip eden 10 yılda türk futbolunun hem takımlar hem de milli takım bazında en büyük başarılarına imza attı.

    feldkamp ve yardımcısı hollman ile alınan iki şampiyonluk ve şampiyonlar ligi'nde dört takımlı iki gruptan oluşan aşamaya gelinip aslında gizli bir çeyrek final oynanmasının ardından yine kısa bir arayış dönemi sonrası bu sefer takımın başına yine derwall tedrisatını çokça edinmiş, futbolculuğunun sonu ve teknik direktörlüğünün başında alman hocanın adı konulmamış yardımcılarından biri olmuş fatih terim geçti.

    sonrasını anlatmaya gerek yok...

    erol bulut'tan fatih terim, emre belözoğlu'ndan transfer sihirbazı falan çıkarmaya çalışan rakip camia istediği kadar "30 yıldır futbola hakim olan yapı" diye ağlayıp dursun. galatasaray'ın son 30 yılı derwall'ın elinin değdiği insanların önderliğinde, onun florya'dan içeri soktuğu düşünce yapısıyla şekillenmiştir. aramızdan ayrılalı 14 sene geçmiş olsa da, kendisi bir şekilde galatasaray'a ileriyi göstermeye devam etmektedir...

    kendisinin florya'da taşlarla sopalarla kovalanıp tartaklanarak istifa ettirilmesi ise 40 sene sonra galatasaray'ın maddi anlamda götünü kurtaran riva arazisini satın alan selahattin beyazıt'ın zamanında "dağın başında bir arsa aldı, hepimizi kandırdı" diye seçimde yuhalanarak indirilmesiyle yakışan türden bir galatasaray karakteristiğidir...
  • 205
    beşiktaş'ın saçma iddialarından sonra 80'li yılların ortasındaki olaylarla ilgili twitter'daki floodları okuduğumda, namağlup ikinci olduğumuz 1985-1986 sezonunun son maçı olan 1 haziran 1986 galatasaray sarıyer maçı'nda ağlayarak sahayı terk ettiğini ve "galatasaray'ı şampiyon yapmadan gitmeyeceğim" şeklinde söz verdiğini ve bu sözü de 1987'de tuttuğunu öğrendiğim efsane teknik direktörümüz. şimdi leş kargaları bir sene geciken şampiyonluğumuza çökmeye çalışıyorlar akıllarınca. yedirmezler.
  • 220
    90'lı yıllarda başlayan ve 2000 yılında avrupa şampiyonluğu ile süslenen galatasaray'ın altın çağının ilk adımı olan futbol devrimcisi.

    derwall ve öğrencisi fatih terim; https://gss.gs/w39.jpg
    derwall ve kendisinin referansı ile gelen feldkamp; https://gss.gs/81H.jpg
    derwall, piontek ve piontek'in o dönem yardımcısı olan fatih terim; https://gss.gs/z10.jpg

    vizyon böyle olur işte. sabır ve emekle...
  • 190
    galatasaray'ın ve türk futbolunun kaderini değiştiren futbol tarihinin en büyük hocalarından biri jupp derwall; türkiye ve galatasaray'da yaşadığı yılları anlattığı jupp derwall türkiye anıları kitabında -o zaman ki- fatih terim'den nasıl bahsetmiş gelin beraber tekrar bakalım:

    "takımın kaptanı fatih kişilikli bir insan, tepeden tırnağa bir spor adamıydı. her zaman başkalarına yardıma hazırdı. onu zor etki altına alabilir, ancak doğru bir dava adına her zaman yanınıza çekebilirdiniz. herkes için iyi bir örnek, cana yakın bir dost ve can yoldaşıydı...

    sporun kurallarına uymayanların ise ondan çekecekleri vardı. yüksek görev bilinci, aklı ve hayalperestliğe düşmeyişi, başka bir şeye müsaade etmiyordu.

    sanırım, ondan pek hoşlanmayanlar da vardı. bazıları onu pek saydam bulmuyorlar ve ayrıca kendini beğenmiş biri olarak tanımlıyorlardı.

    ben ise onu yeterince tanıyordum ve çevresine koruyucu bir kalkan ördüğünü, bu şekilde, özellikle kaybedilmiş ya da kötü oynanmış maçlardan sonra karmaşık duygular içinde futbola sırtını dönenlere can sıkıntısı yaratmak adına, herkese, alçak gönüllü ve ağır başlı tarafını göstermediğini biliyordum.

    1985 yılında federasyon kupası'nı kazanmamızdan sonra galatasaray'a oyuncu ve kaptan olarak veda etmesine o zamanlar çok üzülmüştüm. onun sonra gelen büyük başarıları ve iki şampiyonluğu hak ettiğine yürekten inanıyordum."
  • 161
    14 yıllık şampiyonluk hasretimizi gideren, bize bugünkü winner kimliğimizi kazandıran teknik direktör. 1959-1984 arası sadece 6 şampiyonluğumuz varken kendisinin başımıza geçişinden sonra 1984-2017 arası 14 şampiyonluk kazanmışız. kendisini anlatmak için daha başka bir istatistiğe gerek olduğunu düşünmüyorum. bugün türkiye'nin en büyüğüyüz diyebiliyorsak aslan payı kendisine aittir.

    iyi ki doğmuşsun hocaların hocası, mekanın cennet olsun.
  • 193
    mustafa denizli'yi yetiştiren, ön plana çıkaran, sarı kırmızı tarihin en önemli dönemeç noktalarından birinde tüm beyfendiliği, çalışkanlığı, özverisi ve mutevaziliğiyle duran efsanemiz.

    tanım içinde mustafa denizli ismini kullanmamın belli bir sebebi var.

    derwall kendi ismini ya da kibirini değil de, görev yaptığı galatasaray'ın geleceğini düşündüğünden, denizli'yi yetiştirmiş, çok az insanın yapabileceği bir şekilde kendisini geri plana atmış, üstelik bunu avrupa şampiyonu almanya milli takım teknik direktörü apoletiyle yapmıştır. ''aslolan galatasaray'dır" çünkü. sözde değil...

    oldukça benzer bir durum sepp piontek-fatih terim ilişkisinde de var.

    fatih terim'in fazlasıyla tartışıldığı bugünlerde, jupp derwall üzerinden şu soruyu sormak kritik: türk futbol tarihinin en başarılı teknik direktörü olan fatih terim futbol dünyamıza ve galatasaray'a teknik direktör olarak kimi armağan etmiş ya da edecektir?

    müfit erkasap?
    mehmet özdilek?
    hasan şaş, ümit davala, levent şahin vs.?

    bu isimlerden hangisine gönül rahatlığıyla galatasaray'ı emanet edebilirsiniz?

    sadece futbolda değil, akla gelebilecek her alanda kurumsal hafıza, devamlılık bu topraklara yabancı kavramlar. yine bu topraklarda her başarı yanında o çiğ kibiri de getiriyor. "aslolan galatasaray'dır" gibi sloganlar hep sözde kalıyor. coğrafya bu kadar da kaderimiz olmasaydı keşke.

    yine, yeniden efsanemiz jupp derwall'ı saygı, gurur ve hüzünle anıyorum.
  • 1
    2007 yılında kaybettiğimiz alman teknik direktör. türk futbolundaki en büyük devrimlerin baş mimarıdır. galatasaray 'a geldiğine tüm dünya gibi kendisinin de inanamadığını, türkiye anılarını anlattığı kitabında anlatır. o dönem kendisini galatasaray 'a getirmek için büyük emek sarfedenler * * kulüp ile beraber ülke futbolunun da kaderini bu denli değiştirebileceklerini tahmin edememişlerdir sanırım. gerek galatasaray 'ın avrupa başarılarında gerekse milli takımın dünya ve avrupa'da ki başarılarında derwall zamanında atılan temellerin büyük etkisi vardır, mesela türkiye'de ilk çim antrenman sahası onun gelişi ile yapılmıştır ki o saha şu anda kendisinin adını taşımaktadır. ayrıca futbolun takım halinde ve belli bir sistem dahilinde oynanması gerektiğini bizlere öğretmiştir.
  • 209
    galatasaray devriminin mimarı olan efsane teknik adam. bugün vefatının 13. yıl dönümü. huzur içinde uyu hocam.

    galatasaray'ın evlatları yaptıklarını hiç unutmayacak. bugün başarıya alışkın ve %50'si galatasaraylı olan çocuklar/gençler yetişiyorsa, bunda senin emeğin çok fazladır.

    cenaze merasimine türkiye'den uçak kaldırdığımızda almanya'da günün konusu olmuştu bu durum. şaşırmıştı insanlar, bu kadar sevilmene, unutulmamana...

    oysa biz galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır diyerek büyüdük.

    nasıl unutabiliriz ki seni...
  • 216
    ülke futbolunun değişmesi için kendisi gibi büyük bir şahsiyetin el atması gereken teknik direktör.

    açıkçası yaşım nedeniyle kendisi hakkında pek bir bilgi sahibi olduğumu söyleyemem, ancak kendisinin ülke futbolu ve özellikle galatasaray için bir dönüm noktası olduğu, yepyeni bir zihniyet ile bizi avrupa ile yarışacak düzeye getirdiği çokça kere yazılıp çizilmiş ve de tarihe bakınca da bu iddianın hakikati yansıttığını görebiliyorum.

    şimdi ben burada sübjektif olarak yorumlarda bulunacağım. galatasaray'ın gerçek anlamda futbol oynadığı son sezonu hatırlamaya çalışıyorum, denebilir ki bu 12/13 sezonu.

    yıllardır çeşitli teknik adamlar, onlarca futbolcu geldi geçti ancak galatasaray herhangi bir sistem oturtamadı. geçen süre zarfında 3 sefer süper lig kazanılmış olsa da avrupa'da rezalet bir tablo sergiledik. şampiyon olduğumuz 14/15 sezonunda zorlana zorlana ıkına ıkına 1-0'lık skorlarla şampiyon olduk, 17/18 sezonunda ilk haftalar görece güzel bir futbol sergilesek de devamında yaşanan çöküş ve ardından gelen hoca ile bir şekilde toparlayıp şampiyon olduk, o sezon gene çok olmasa da birkaç güzel maçımız oldu. hocanın 4. döneminin 2. sezonunda yine şampiyon olduk ve fakat koca bir ilkyarıyı çöpe atmış olarak belki bir daha eşine rastlanmayacak şekilde 8 puanlık farkı kapatıp şampiyon olduk. şampiyon olduk olmasına ama futbolumuz daha da gerilemişti.

    belirtmek gerek ki bu şampiyonluklar çok değerli fakat burada esas mesele şampiyonluktan ziyade oynanan oyunun ne olduğu.

    kısa bir hatırlama yapalım, anderlecht, östersunds, club brugge ve en son rangers, bunlar bu aralıkta karşımıza çıkan bizle kıyası mümkün olan takımlar. isabetli olsun diye schalke, porto, benfica, lazio, psg, real, arsenal gibi rakiplerimizi dikkate almıyorum ki bize kalsa galatasaray avrupa'nın sayılı kulüplerinden deriz ama gerçekler öyle değil ne yazık ki.

    şimdi gelelim buraya, ilk saydığım kulüplerin açıp tek tek takım değerlerine ya da oyuncu maaşlarına bakacak değilim, zira az çok belli oluyor neyin ne olduğu. şu an bizde 3 4 milyon euro maaş alan futbolcular var, bu kulüplerin çoğunda 800 900 bin euroya oynayan genç futbolcular mevcut, ayrıca takım değerleri de- herhangi bir anlam ifade etmiyor gerçi bana göre bu değerler- bizimkinden düşük oluyor çok kez.

    ancak ne zaman bu düşük seviye denebilecek takımlarla karşılaşsak bizim futboldan bîhaber oluşumuz tekrar tekrar ortaya çıkıyor.

    ne bir organize hücum ne doğru düzgün savunma yapabiliyoruz. rastgele bir şeyler deniyoruz ancak futbolun doğruları karşısında hiçbir zaman tesadüf kazanamıyor.

    türkiye'de şu an futbol falan oynanmıyor. memlekette birbirimizi yeniyoruz ediyoruz ama avrupa arenasında hâl-i pür melalimiz ortaya çıkıyor, vasat bir avrupa takımı dahi sözde büyük kulüplerimize futbolun ne olduğunu gösteriyor.

    hocanın yeri ayrı, allah başımızdan eksik etmesin tabii, ancak artık hocanın da devri geçti. türkiye'e şampiyon yine oluruz ve çok da sevinirim ancak burada oynadığımızın futbol olmadığını da artık iyice anladık sanıyorum.

    makas açıldı açılmasına ancak bu yeterli bir bahane değil. herhangi bir avrupa takımı yıldızlar olmadan, ismini bilr bilmediğimiz topçularla futbol oynamayı başarıyorsa sıkıntı bizdedir.

    euro şu an 9 küsür tl, bu çok kötü bir durum ancak bu kötü futbola bir bahane değil.

    artık devir falcao gibi, feghouli gibi, belhanda gibi, babel gibi topçulara milyon eurolar döküp top oynayacakları bir devir değil.

    modern futbol deniyor, nasıldır tam olarak bilmiyorum ama bizimkinin ilkel futbol olduğuna eminim. hâlâ 2000'lerin başında kalınmış

    umarım derwall gibi bir deha ile futbolumuz yeniden futbol hâline gelir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın