125
epeycedir aklımda vardı kendisi hakkında bir şeyler yazmak ama bir takım sorumluluklarımız sebebi ile dünyanın hızına ayak uydurmaya çalışırken anca bugünümüze denk geldi içimizi dökmek.
jupp derwall… hocalığının yanında büyük de bir sanatçı. samimiyetle, sahnelerdeki başarımızda kendisinden esintiler var diyebilirim. birçoğunuz bilir galatasaray’da futbol oynadığımı. peki beni şanlı parçalı altında ilk kez santrafor olarak deneyen ve oynatanın kim olduğuna dair bir fikriniz var mıydı?
genç takımdayken fiziğime bakarak sürekli stoper oynatılıyordum. e haliyle fizik iyi olunca, ezbere bir şekilde ilk önce düşünüldüğüm mevkii stoper oluyordu. laf aramızda hava toplarında da biraz zayıfım ama bugüne kadar kimse bununla ilgili bir şey söylememişti bana. fizik iyi işte, yaz behzat’ı stopere…
bir gün amatör takımın antreman maçından sonra maçı izleyen jupp derwall beni yanına çağırdı.
hemen yanıbaşında da ahmet hoca (akcan) vardı yardımcı antrenör olarak. tabii heyecanla ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum. bekleyiş çok uzun sürmedi. uzun yıllardır kimsenin göremediği, ya da görüp de söylemediği bir şeyi söyledi bana. stoper olarak iyisin ama hava toplarında zayıfsın. derhal sarkaç topla birlikte çalışmaya başla. her gün en az 1 saat estra çalışacaksın. daha sonra da ben seni santrafor olarak göreceğim…
hemen burada size başka bir detay vereceğim. işte klasik türk futbolcusu zihniyeti. bir süre o heyecanla çalıştım ama kronik sorunumuz olan tembelliği aşamadım ve ekstra çalışmalarıma ara verdim. haliye hava toplarında hep eksik kaldım.
tatlı yüzlüydü. gençlerle sürekli ilgilenirdi ve bunu şimdiki bazı teknik direktörler gibi kerhen yapmazdı. tebessümünü esirgemeden, bunu kendisinin işi olduğu için, hatta işinden de öte, bir yaşam tarzı olarak görüp, aşk benimsediği için hiç çekinmeden yapardı. florya da çok değişti. o dönem ile şu an arasında kocaman farklar var. en basiti, toprak sahadan çim sahaya geçişimizde de kendisinin büyük emeği vardır. bu da zaten derwall’li galatasaray devriminin ilk aşamalarıydı.. hiçbir detayı atlamazdı. bütün genç takım, yıldız takım maçlarına vakit ayırır ve ilgilenirdi. bunların hiçbiri boşuna değildi, derwall’li devrim meyvelerini verdi. derwall’in florya’ya açılan penceresinin hemen akabinde galatasaray da türkiye’nin avrupa’ya açılan penceresi oldu.
tabii ki derwall hocamızdan bahsedip de mustafa abiyi (denizli) anmadan geçersek hiç hoş olmaz.
mustafa abinin ilk antrenörlük yaptığı yer galatasaray amatör takımıdır. ben de o takımın oyuncusuyken sık sık ‘’ behzat bir takım yap da oynayalım’’ derdi. ben bir takım kurardım hemen. kendisi de karşı takıma geçerdi ve o antreman maçı esnasında daha oynarken anlatmaya başlardı her şeyi. yani hem oynar, hem öğrenirdik. bizim denizli’den öğrendiğimiz gibi, kendisi de derwall’den birçok şey öğrendi.
yazımın başında belirttiğim gibi, bu iki insanın bizim tiyatro yaşantımıza da çok büyük etkisi olmuştur. yıllar boyunca sahnelerin tozunu yutarken , oyunu nasıl sahneye koyacağımızı, oyuncu arkadaşlarımızla nasıl paslaşacağımızı hep kendilerinden bize ilham olan detaylardan esinlenerek uyguladık. aramızdan ayrılışının 7. yılında kendisini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. anlatabildiysem ne mutlu bana. toprağın bol olsun hocam. efsaneler asla unutulmaz.
jupp derwall… hocalığının yanında büyük de bir sanatçı. samimiyetle, sahnelerdeki başarımızda kendisinden esintiler var diyebilirim. birçoğunuz bilir galatasaray’da futbol oynadığımı. peki beni şanlı parçalı altında ilk kez santrafor olarak deneyen ve oynatanın kim olduğuna dair bir fikriniz var mıydı?
genç takımdayken fiziğime bakarak sürekli stoper oynatılıyordum. e haliyle fizik iyi olunca, ezbere bir şekilde ilk önce düşünüldüğüm mevkii stoper oluyordu. laf aramızda hava toplarında da biraz zayıfım ama bugüne kadar kimse bununla ilgili bir şey söylememişti bana. fizik iyi işte, yaz behzat’ı stopere…
bir gün amatör takımın antreman maçından sonra maçı izleyen jupp derwall beni yanına çağırdı.
hemen yanıbaşında da ahmet hoca (akcan) vardı yardımcı antrenör olarak. tabii heyecanla ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum. bekleyiş çok uzun sürmedi. uzun yıllardır kimsenin göremediği, ya da görüp de söylemediği bir şeyi söyledi bana. stoper olarak iyisin ama hava toplarında zayıfsın. derhal sarkaç topla birlikte çalışmaya başla. her gün en az 1 saat estra çalışacaksın. daha sonra da ben seni santrafor olarak göreceğim…
hemen burada size başka bir detay vereceğim. işte klasik türk futbolcusu zihniyeti. bir süre o heyecanla çalıştım ama kronik sorunumuz olan tembelliği aşamadım ve ekstra çalışmalarıma ara verdim. haliye hava toplarında hep eksik kaldım.
tatlı yüzlüydü. gençlerle sürekli ilgilenirdi ve bunu şimdiki bazı teknik direktörler gibi kerhen yapmazdı. tebessümünü esirgemeden, bunu kendisinin işi olduğu için, hatta işinden de öte, bir yaşam tarzı olarak görüp, aşk benimsediği için hiç çekinmeden yapardı. florya da çok değişti. o dönem ile şu an arasında kocaman farklar var. en basiti, toprak sahadan çim sahaya geçişimizde de kendisinin büyük emeği vardır. bu da zaten derwall’li galatasaray devriminin ilk aşamalarıydı.. hiçbir detayı atlamazdı. bütün genç takım, yıldız takım maçlarına vakit ayırır ve ilgilenirdi. bunların hiçbiri boşuna değildi, derwall’li devrim meyvelerini verdi. derwall’in florya’ya açılan penceresinin hemen akabinde galatasaray da türkiye’nin avrupa’ya açılan penceresi oldu.
tabii ki derwall hocamızdan bahsedip de mustafa abiyi (denizli) anmadan geçersek hiç hoş olmaz.
mustafa abinin ilk antrenörlük yaptığı yer galatasaray amatör takımıdır. ben de o takımın oyuncusuyken sık sık ‘’ behzat bir takım yap da oynayalım’’ derdi. ben bir takım kurardım hemen. kendisi de karşı takıma geçerdi ve o antreman maçı esnasında daha oynarken anlatmaya başlardı her şeyi. yani hem oynar, hem öğrenirdik. bizim denizli’den öğrendiğimiz gibi, kendisi de derwall’den birçok şey öğrendi.
yazımın başında belirttiğim gibi, bu iki insanın bizim tiyatro yaşantımıza da çok büyük etkisi olmuştur. yıllar boyunca sahnelerin tozunu yutarken , oyunu nasıl sahneye koyacağımızı, oyuncu arkadaşlarımızla nasıl paslaşacağımızı hep kendilerinden bize ilham olan detaylardan esinlenerek uyguladık. aramızdan ayrılışının 7. yılında kendisini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. anlatabildiysem ne mutlu bana. toprağın bol olsun hocam. efsaneler asla unutulmaz.