geçen sezon ortası takıma geldi. o döneme kadar riekerink'in galatasaray'ı pas oyunu oynamaya çalışan; topu ayağında tutan bir anlayış benimsemişti. fizik olarak yetersiz, üretkenlikten uzak bir takım vardı. ancak sahada teknik direktörün ne yapmaya çalıştığını görebiliyordu izleyenler. öyle veya böyle. gitmesi gerekiyordu, gitti.
daha sonra tudor geldi. fizik olarak yetersiz buldu takımı. takım içi sorunlardan dem vurdu. sezon bitene kadar galatasaray'ın ne oynamaya çalıştığını anlamadık. kendisi de sezonu "idare ettiğini"
yüzde yüz futbol programında söyledi. teşhisi "takım içi sorunlar" olarak belirlediğini söyledi. tedaviyi de bruma ve sneijder gibi "egolu" oyuncuları göndererek buldu. fizik olarak iyi durumda bir galatasaray ile yola çıkmak istediğini, "deli gibi" antrenman yaptırmak istediğini haykırdı.
sonuç: galatasaray yaz başından beri oynadığı her maçta tel tel döküldü. yetenek sorunu, tempo sorunu çok bariz. ve kendisiyle hiç antrenmana çıkmamış iki oyuncu
5 ağustos 2017 galatasaray hertha berlin maçının ikinci yarısında takımın oyun kaderini değiştirdi. tudor ortaya oyun olarak ne koydu? bugüne kadar ne oynadı? bu soruların cevabını veremiyoruz. kamp yaptığı oyuncular tel tel dökülürken, taktik verebilecek vakti dahi bulamadığı iki oyuncu göz doldurdu.
maalesef hiçbir şey göstermiyor tudor. bu kadar yapısal sorunun içinde antrenör eleştirmeyi doğru bulmasam da; galatasaray'a gelirken ortaya ne koydu da geldi sorusu ile, geldikten sonra ne verdi sorusu bu konuda bir fikir veriyor.
güven ortamının yeşeremediği bu galatasaray mecrasında tutunacak bir dal değildir tudor. üzgünüm.