• 528
    --- yeter hıncal uluç, yeter! ---

    şimdi bana kimse bu adam bunak değil demesin! geçen bir gurup arkadaşla bizim evde toplanıp izliyorduk bu adamı. gözlerimize inanamadık. resmen, programı katletti. anlamsız laflar, bitmek tükenmek bilmeyen eleştiriler. hep diyorum, murat kosova mesela, 10 tane hıncal uluç eder. bu adam şu an türkiye'nin önemli kanallarından birinde yorumculuk yapıyosa tamamiyle bugüne kadar hep yaver giden şansına ve etrafındaki futbol fukarası çatladıkyorumcu zevatlara borçludur. utanç verici bir şey bu! böyle bir insan, böyle bir gazeteci olabilir mi? bana biri bu adamın yorumculuk meziyetini anlatsın! kimdir bu adam? ne anlatır? ne söyler? anlayan var mı? ben olsam, hemen bu gece son veririm bu adamın görevine. rezalet yani bu! bu adamı televizyona yorumcu diye çıkaran kişinin derhal istifa etmesi lazım.

    --- yeter hıncal uluç, yeter ---
  • 529
    nonbertarafus bey;

    şimdi bu adam mülkiyeli. her şeyden evvel bunu belirtmeli. peki ne diyor ilk gençlik yıllarında daha okulda iken, gazeteciliğin kapısı kendisine açıldığında?

    "istediğin her kapı sana açık. en büyük yıldızla, sporcuyla konuşacağım diyorsun konuşuyorsun. ve bunların hepsi de sana 'buyur' diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar. şimdi böyle bir meslek insanı büyülemez mi? siyasal bilgiler’in isimsiz bir öğrencisi iken birdenbire türkiye'nin en elit bin adamından biri haline geliyorsun. siyasal bilgiler’i bitireceksin de, kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli olacaksın... 17 yaşında her şeysin zaten."

    işte hikaye buradan başlıyor. çok aramaya gerek yok internetten bir arama ile detayları öğrenmek mümkün. devamında şunlar yazıyor, röportajlarla donatılmış biyografisinde;

    “hıcal uluç kendisini “fevkalade yeteneksiz” bir kişi olarak değerlendiriyor. futbol oynamayı deneyen, ancak takım arkadaşları tarafından oynama şansı bile verilmeyen uluç'un, önce voleybol takımı kurup mahallede herkese voleybol, sonra basketbol öğrettikten sonra yine takım dışı kaldığını... hatta, oynama şansım fazla olur diye aynı taktiği beyzbolda bile deneyip, arkadaşlarına öğrettikten sonra kendisi iyi oynayamadığı için arkadaşları tarafından yine çemberin dışına itildiğini: "her türlü sporu denedim, hiç birinde başarılı olamadım. aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım."
    bitmedi. ankara'daki kurtuluş ortaokulu'nun son sınıfında okurken müzik hocası bir okul korosu kurmaya karar verir. seçme yapılacak 100 kadar öğrenci arasında hıncal uluç da vardır: "iki satır söyledikten sonra hoca hepimizi susturdu, o yüz kişi içerisinde parmağıyla beni işaret etti ve 'dışarı' dedi. böylece spordan sonra müzisyen olma hayallerim de sona erdi. resim dersen zaten hiç yok. kuzenim ahmet (taner kışlalı) yapardı benim resimlerimi ilkokulda." çok iyi bir öğrenci olduğu için (uluç, eğitim hayatı boyunca sınıfın ilk üçü arasına girer hep) okul müsameresinde ona reşat nuri güntekin'in vergi hırsızı adlı oyununda başrol oynatır hocası. bugün iş adamı olan alaattin beyti de ikinci rolü oynamaktadır. sonuç mu? "alaattin onbeş dakikada beni sildi süpürdü. ikinci temsilde de en ön sırada oturan velilerden biri düşüp bayılınca benim sahne hayatım sona erdi. aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım." hıncal uluç bütün bunlardan sonra bernard shaw'ın şu sözüne uymaya mecbur kalır: "yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur."
    şimdi bu alıntılardan neler çıkmaz ki? siyasal bilgiler fakültesi nam-ı diğer mülkiye mektebi’nden mezun olduğunda kaymakam olmak dışında bir şey görmüyor kendisi için. doğrusunu kendi bilir tabi. ama öyle bir mekân ki burası, inanılmaz renklilikte bir mezun yelpazesi var.

    bir çırpıda bakarsak siyasi sahnede, en sağından soluna, hasan celal güzel’den, mehmet şevket eygi’den, mahir çayan’a, sadun aren’den murat karayalçın’a yüzlerce sivrilmiş tip var buradan…

    bunların bir kısmı kendinden önce var olmuş, renk katmış bu okula. görmüş ve bilmiş yani bu renkliliği. ama tutmuş demiş ki ben bu okulu bitirdiğimde olsam olsam kaymakam olurum, yeterse ömür vali olurum…

    eh “kişi kendin bilmek kadar irfan olamaz” der atalarımız. ama o günden bu güne değişmeyen tutarsız tavrı bir cümle sonra devam ediyor; “17 yaşında her şeysin zaten”…

    hiçbir şey olmadan her şey olmak! ne demekse? ancak bu kafa izah edebilir böyle bir şeyi. hıncal abimiz 1980 sonrasının trendini epey evvelden görmüşe benziyor. bravo doğrusu.

    bak bu güzel abimiz başka bir yerde ne diyor?

    ah refik usta!..
    paris hilton villasının bahçesine, köpeği için 325 bin dolara mal olan bir kulübe yaptırmış.. refik erduran usta bunu eleştiriyor. küresel kriz amerika'yı da vurdu ya.. bu para ile, karton kutularda yatan kaç işsiz, kışın donmaktan kurtulur, köpek maması yiyerek hayatta kalan kaç işsiz karnını sıcak yemekle doyururmuş.. ah refik usta ah!.. bu demode solcu klişelerle duygu sömürüsü yapma yıllarını çok geride bıraktık sanıyordum.. 325 bin doları, paris hilton'un köpeği mi yedi, yoksa o kulübe ve de benzerlerini yapan, malzemesini temin eden, nakleden, getirip kuranlar dahil, saysan kim bilir kaç kişi, kaç aile paylaştı?.. bir arabası olan zengin, diyelim köpekleri gezsinler için iki tane daha alsaydı, general motors batar mıydı?. yahu krizi en kazasız geçirmenin yolu, elinde parası olanların, bunları en kısa yoldan harcamasından geçer, saklamasından değil.. bunu bizahmet öğrensek artık..
    bütün eleştirileri böyle boktan bu zat-ı muhteremin. adım atmadan her şey olmuş bir kere… devam edecek, iki cümlede solcuyu, refik erduran’ı, seni, beni, rijkaard’ı mahkum edecek, yer ile yeksan edecek… ekonomiyi bir çırpıda çözecek, kralı rezil, rezili vezir yapacak… durmak yok yola devam!

    amerika’lı bir arkeologla evlenecek 5-6 yıl evli kalacak ama ingilizce bilmeyecek. evine dön lütfen demek isteyecek, “siktir git” diyecek…

    solcu eleştirecek, onlardan kazık yedim diyecek, beğenmeyecek. ama ardından lucescu için, başkaları için ırkçı söylemlerde bulunacak. bir de kötüsü bunun farkına bile varmayacak…

    behey hıncal meksika’lılar gringo derler bizim dilimizde. o gerçekte “green go!” dur. yani “yeşil üniformalı siktir git!” demektir. o kadar çok mevzuya o kadar sığ ve tahammül edilmez giriyorsun ki. içimden şöyle demek geliyor sana;

    greedygo!
  • 530
    aşağıdaki lafları söyleyebilen belki de tek spor yazarıdır... diğerleri gibi aziz yıldırım'dan tırsmaz, yumuşak yumuşak eleştirmez...

    http://www.gazeteport.com.tr/SPOR/NEWS/GP_634331

    "fener- bursa eşleşmesi gösterdi ki, bu ülkede iki hakem kitabı var. fıfa hakem kitabı.. fener hakem kitabı..

    bursaspor iki maç üst üste bu ikinci kitaba göre yönetilen maçlarla elendi..

    ilk maçta bursa'nın bir golünü alenen, resmen yediler. bir kupa maçında 3-0 ile 3- 1 arasında fark himalayalar kadar..

    ikinci maçta.. yahu deniz'in smaçı voleybolda bile faul. çünkü topu taşıdı, okkaladı. hem de hakemin tam önünde.. buna "devam" diyen düdüğü bıraksın. çünkü "görmedim" diyemez. o kadar göstere göstere penaltıydı. bilica'nın penaltısını aziz yıldırım hakem olsa çalardı, öylesi.. ama bilica'nın adamın futbol hayatını bitirecek dalışı sarı değil, kırmızı karttı. çıkmadı. maçta bursa zırt pırt çıkan kartlarla bitirilirken, hemen ayni pozisyonlarda fenerliler affa girdi. oğuz sarvan'ın iki hakemi bursa'yı bitirdi. kalanları da ötekiler bitirir. fener kupayı alır. bu iş tamam.."
  • 535
    yaptığı yorumları haklı çıkarmak için binbir dereden su getirenlerin bulunduğu spor yorumcusu. kendisinin asil dediği lugano hayatını hakem ile oynayarak ve hakeme itiraz edip üstüne yürüyerek geçirmektedir. bunun neresi çirkeflik değildir? neresi asilliktir? tükürükler saçarak ve gözler büyütülerek sağa sola saldırmak ne zamandan beri asillik oluyor?

    ben rakibime de saygı duyarım klişesi lugano için geçerli değil, en azından benim için öyle. lugano hayatım boyunca gördüğüm en büyük çirkef ve üçkağıtçıdır. kendini atmaması, mücadeleyi bırakmaması takımına ve hakemlere güvenmesindendir. türkiye'de koşulsuz nefret edilen nadir futbolculardandır. bütün bunlardan sonra çıkıp lugano asildir demek galatasaray taraftarını çileden çıkartmaya çalışmaktan başka birşey değildir. hıncal uluç'a da bu yakışırdı zaten.
  • 539
    sözlüğün de, aynı kendisi gibi lugano severlere sahip olduğunu gösterdiği için kendisine ayrıca teşekkürü borç biliriz. kendisi aslında sadece lugano adına açıklama yapmıştır. bu ne ilk ne de son provokatif açıklamasıdır. fakat ne yazık ki, kendisi de, yaşı epeyce ilerlemiş olmasına rağmen alex ve emre'den çirkef diye söz etmiştir. herhalde o dönemde galatasaray maçlarını izlemiyordur ki, biz de bulunan çirkefleri unutuvermiştir. bunadı herhalde.

    allahtan alex ve emre'nin çirkefliğinden bahsederken "tabi bütün bu çirkeflikler emre ve alex'in değil, hakemlerin ayıbı." dememiştir. zira bu çok saçma olurdu. "hırsızın hiç mi suçu yok" mantığı hasıl olurdu ufak beynime, allah korudu. sonuçta bahsi geçen iki futbolcu da senin benim gibi ortadaki otoriteye küfür eden, tüküren, seyircinin önüne "alın bunu yiyin" diye hakemi sunuveren futbolcular.

    gerçekten sevdiğimiz bir yazar abimizdir.
  • 540
    yıllardır okurum, izlerim ve ilk defa dün gece kırmızı çizgi programını izlerken mantıklı bir cümle kurduğunu gördüm. şöyle bir şey demişti tam emin olamamakla birlikte;

    "eğer athletico madrid, barcelona'yı yeniyorsa galatasaray'da, atl. madrid'i gayet yenebilir. her yerde yazılıp çiziliyor galatasaray'ın forveti yok diye ama galatasaray zaten madride iyi bir sonuçla istanbul'a dönmek için gidiyor çok da hücum oynamasına gerek yok. ikinci maçta sakatlar zaten düzelmiş olacak"

    gibi bir şeydi sanırım. ama sakatlar yine de düzelmeyecek orası ayrı.
  • 542
    kendisinin de, ismail yk'nın çeşitli müzik entrümanları çalarak onunla dalga geçenleri utandırdığı video gibi bir videosu çıkacağını umduğum eski toprak yazar. inanıyorum ki bir cep telefonu kamerasıyla kendi evinde maç seyrederken çok akıllı yorumlar yaparken çekilmiş bir videosu vardır. yoksa gerçekten bir insanın böyle şeyler düşünebiliyor olması bir acayip.
  • 548
    tırt adamdır. ona kalırsa mezarından derwalli çıkarır takımın başına getirir. demiörenin kıçını yalayıp mustafa denizliyi de yanına yamar.

    tek bildiğin doğru bu mu ulan? gerçekten çok öfkeliyim be sözlük. bu medya dinozorun her kıpırdanışında yellenmesinden dolayı öksürmekten sıkıldım. yok mu bu adamı susturacak?

    arada azize sallar bize gösterir, bize sallar fenerlilere gösterir, ama hiç vermez. taktik budur. tek piyasa yapma yolu budur.

    18 şubat 2010 atletico madrid galatasaray maçını ben de seyrettim ama yanlış bir değişiklik göremedim. caner'in süregelen kral olma sevdasının hareketlerinin kötü sonuçlarından kurtardı bizi rijkaard. elano'yu kart tehlikesi nedeniyle aldı oyundan. ayhan girdikten sonra oyunu açan hareketler yaptı ayrıca; ama yok bu beyefendi bok atacak ya kafasından yazar onu söyler. son değişikliği ise izah etmeye gerek duymuyorum.

    gio etkisiz oynamış olabilir ama en azından atağa kalkarken aptalca top kaybetmedik onun yüzünden.

    artık sus be adam.
  • 549
    istediği gibi eğip bükme gücü vardır olayları. öyle bir anlatır ki "vaaay be doğru aslında" dedirtir belki de dinlerken. halbuse 2 hafta önce tu kaka demiştir aynı olay için, ona inandırmıştır çevresini.

    markadır, farklıdır, farklı olmak için ak dediğine kara der ama bunları derken kıvıracak alanı her zaman bırakır kendine. kalemi kuvvetlidir. bilgilidir, yaşamdan zevk almaya bakar, bunu göstermeyi de sever.

    kendisinin 90 dakika da fenerbahçe nin bir maçından sonra yaptığı bir yorum aklıma geldikçe güldürür:

    *** sen fenerbahçe olarak bastırıyorsun, gol atmak için her şeyi yapıyorsun. rakibin üzerine gelmeye gücü değil niyeti bile yok. nasıl olduysa bir top kalene geliyor. kalende de milli takım kalecisi volkan efendi var. gelen o tek topta kalende gol oluyor. bu nasıl iş. koskoca fenerbahçe kalecisi böyle mi olmalı?
    şimdi çıkart volkan ı kaleden, beni koy nolcak, ne değişecek, ben de yerim o golü...

    kendini dinleten bir amcadır vesselam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın