hocam, canım, efsanem...
yıllar sonra bu takıma geri gelmen, duygularımızı doya doya yaşamak anlamında bizim için en zor zamanlardan birine denk geldi.
rijkaard yeni gitmişti... onun hayal kırıklığı ve öfkesi dinmeden sen geldin. ne onun gidişine yeterince tepki verebildik, ne senin gelişini hakettiğin gibi karşılayabildik... bu da
galatasaray yönetimi'nin taktiklerinden biriydi... beynimizi siktiler resmen. uyuşturdular bizi... isyan etmesi gereken taraftarı
bir doz hagi ile susturdular... ama bilmedikleri bir şey var ki, bu kez pis oyunlarına alet etmek için çok yanlış bir adam seçtiler... her kim ki
hagi'nin kuyusunu kazmaya kalkar, kendini o kuyunun içinde bulur! bu kez o kadar kolay olmayacak,
hagi harcanacak adam değil... aksine,
hagi onları harcar, üstüne bir de taraftar onları harcar... bu taraftar seni onlara yem etmez efsanem!
sen, ismin geçince her galatasaraylının tüylerinin diken diken olmasına neden olan efsanesin... sana niye aşık olduğumuzu kelimelerle anlatmaya çalışmak anlamsız oluyor, bilinen tüm kelimeler yetersiz kalıyor. dahası, kelimelere dökerek basitleştirme korkusu sarıyor. ama..."
takımı kaybettiğinde ağlamayan futbolcu yıldız olamaz..." dediğin için daha da hayran olduk hırsına... "
ben galatasaraylı hagi'yim ve öyle kalacağım" dediğin için daha da çok taptık sana... "
herşey için teşekkürler hagi seni hiç unutmayacağız" diye uğurlarken seni resmi site, bizim dilimizdeki şarkı hiç değişmedi:
i love you hagi... iç sesimiz de "
and i will always love you" derken bir yandan...
şimdi en zor zamanımızda koşa koşa geri geldin... bu bile "hep galatasaraylı kaldığının" ispatıdır... "kaybedecek bişeyi yoktu ki, tabii ki gelir" diyenler oldu. bırak desinler! aramızdaki kimyayı onlar bilmesinler! ha bir de "futbolcuyken efsaneydi ama hoca olarak başarısız" diyen saflar da oldu! ulan,
hagi futbolcuyken de "sahanın içindeki" hocaydı zaten... takımın orkestra şefiydi... hocalık tecrübesiyse, al sana "2000 ruhu"!
"
hagi gibi bir 10 numara" aradık hep... aradık da bulamadık... sürekli birileri geldi, gelenler de teker teker gitti....
senin gibisi gelemeyince, sana olan özlem hep artarak büyüdü. bu arada senin yokluğunda, bazıları haddini aştı, seni tırnağın bile olamayacak adamlarla karşılaştırdılar. bir istatistik çılgınlığı aldı başını gitti... "vs" içerikli tartışmalara konu oldun. biz o sırada ne yaptık biliyor musun? kıçımızla güldük sadece.... çünkü sonuç hep aynı: (gbkz: "hagi ve diğerleri)". "
hagi sana 40 metreden bir çakar nereye koyacağını bilemezsin o istatistikleri" demişti
metin türel... ne de güzel demiş?!
şimdi
aslantepe'ye seninle gitmek nasip oluyor, kadere bak... galatasaray taraftarına verilebilecek en güzel hediye belki de. ama unutma ki, sen tek başına bir hediyesin galatasaray taraftarı için. seni hediye gibi önümüze sunduğunu zannedenler yanıltmasın seni...
ha bir de,
rijkaard'la seni kıyaslamaya çalışanlara da bakma... "kim daha çok galibiyet almış", "kimin oyun tarzı daha iyiymiş" falan filan... yalan dolan bunlar! sen sadece "rijkaard'a yapılanlar"ı aklında tut... kendini onun yerine koy, düşün ve sadece dikkatli ol... kimlerin neye kapasitesi olduğunu anla ki dikkatli ol! ciğeri beş para etmez adamlara sırtını dönme... "önünden gelen bir mızraktan korunmak kolaydır fakat arkandan atılan oktan korunamazsın".
*herkes
barcelona örneğini konuşuyor.
barcelona bugünlere gelebilmek için dibe de battı, zirveye de çıktı... ve her iki durumda da
rijkaard vardı. daha da önemlisi,
rijkaard'ın arkasında duran bir yönetim vardı. dipteyken ona tahammül edebildikleri için zirveyi görebildiler... o yüzden, sana saçma sapan hikayeler anlatmalarına sakın izin verme. senin kredin "gerçekten" sonsuz... ligde 10. sırada olduğumuz halde niye sustuk biliyor musun? takımın başında sen varsın diye... yanında da
tugay var diye...
sana akıl vermeye çalışanlara tıka kulaklarını, zaten beş on tanesi biraraya gelse, bir "sen" etmezler... keşke takımın bu durumuna senin kadar üzülen futbolcular ve yöneticiler olsa etrafında... o zaman ümitlenecek bişeylerimiz de olurdu... o yüzden canını sıkma, sorun sende değil!
rijkaard'ta da değildi zaten!
yalandan değil, gerçekten "
arkandayım", "
ne olursa olsun arkandayım"... sözleşmeni uzatacak yetkilerim yok ama, "arkandayım" deyip sözümü tutacak karakterim var...