resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 2276
    hagi'de öfke kontrol sorunu olduğunu düşünüyorum. bu futbolculuğunda fazla sıkıntı yaratmasada teknik direktörlüğünde maalesef sorun oluşturuyor. zamanında erol ersoy'u saha içinde kovalamıştı, uefa finalinde öfkesine yenilerek kırmızı kart gördü, kayseri'de cep telefonu çalındı sinirini oradaki taraftarlardan çıkardı, doğum günü olayı, misimovic, baros vs.

    ben hagi'yi çok seviyorum ve asla sevgim azalmaz ama maalesef onda teknik direktörlük vasıfları göremiyorum. herşeyden önce biraz sakin olabilmeli. baros ve misimovic mutlaka suçludur, birşeyler yapmışlardır ama bence hagi yine öfkesine yenildi. insanı kaybetmek çok kolay, kazanmak ise zordur, hagi ise her zaman kolay olanı tercih ediyor. bu olayı basına ve hatta yönetime aksettirmeden çözmek teknik direktörlüktür. konuşarak halledilmeyecek sorun yoktur. sen önce kendin bir teknik direktör, bir büyük olarak otoriteni sarsmadan, taviz vermeden çözebilirdin. ha çözemedin mi o zaman kovuyormusun, kadro dışı mı bırakıyorsun eyvallah. böyle antremandan kovarak disiplin sağlanmaz.

    son olarak benim için geçerli olmasada sözlükteki çoğu yazar için baros olayı bardağı taşıran son damla olmuş. hatta olayı stancu'ya bile bağlayanlar var. maalesef genel taraftar profilininde bu olduğunu düşünüyorum. yani hagi tehlikeli sularda yüzüyor diyebilirim. öfkeyle kalkan, zararla oturacak galiba. umarım sene sonuna kadar idare edilir de güzel ayrılırız hagi'yle. daha önce dediğim gibi kaybetmek çok kolay...
  • 2277
    kendisi şu an galatasaray'ın teknik direktörüdür, ve bunun ona verdiği hakkı kullanıp bir futbolcusunu antremandan kovmuştur. hagi'nin teknik direktörlüğünü seversin ya da sevmezsin onu bilemem ama sen adamı teknik direktörlüğünün hakları içerisinde bulunan bir hareketi için yargılar ve mahkum edersen, "futbolcuya dayalı düzen"in savunucusu olmuşsun demektir.

    şahsi fikrime gelirse: i love you hagi ulan!!!! senin allah'ına kurban be, işte o sürekli futbolcuya dayalı düzen böyle bir adamla değiştirilir, keşke taraftarda hagi kadar yürekli bilinçli olabilsede bu büyük adamın arkasında durabilse keşke... üzecekler hagi seni çok üzecekler...
  • 2280
    zvejdan misimovic olayında -ben dahil- bir çok taraftarın ''misimovic bu güne kadar takıma ne vermiş ki'' argümanıyla savunduğu teknik direktörümüz. işte önümüzde büyük bir yol ayrımı; bugüne kadar takıma çok şey vermiş milan baros idmandan çıkartıldı.

    tabii bunun boyutunu bilmiyoruz. olayın teferruatı ve gelişimi hakkında ayrıntılı malumatımız yok. sadece idman sahasından spor salonuna sürüldüğünün bilgisi elimizde mevcut. belki de baros, suçunu kabul edip hagi'den özür diledi. o yüzden yargısız infaz yapmadan, bekleyip görmek lazım gelişmeleri.

    son olarak; hala hagi'nin teknik direktörlük yetilerine güvenim tam. bunun için beni yaftalayan varsa da malın önde gidenidir, biline.
  • 2281
    an itibariyle galatasaray teknik direktörüdür. şayet adama bu yetkiyi verdiyseniz onun tarzına, kararlarına saygı duymak zorundasınız ki bu adam sizde daha önce de çalıştı. çalışma sistemini biliyorsunuz yani. evet bu adam takım içindeki disiplini sert yöntemler kullanmak suretiyle sağlamaya ve belli bir seviyede tutmaya çalışıyor. bu adamın kuralları sert, adamın tarzı bu. kalli'nin tarzı da böyleydi mesela. skibbe'nin, lucescu'nunkiler daha yumuşaktı. hatta onlar futbolcuyla ve futbolcu davranışlarıyla ilgilenmezlerdi. benim benimsediğim sistem de hagi'nin tarzı değil disiplin konusunda ama galatasaray'ın teknik direktörü de ben değilim, hagi. bu bağlamda her futbolcunun onun kurallarına uyması gerekir. messi dahi olsa bunun dışına çıkan futbolcunun göreceği muamele bellidir ve futbolcu teknik direktörünü seçme hakkına sahip olmadığından hareketlerinde dikkatli olmak zorundadır.
  • 2285
    bir insan karakter itibariyle 7 yaşında neyse 70 yaşında da odur. yani asi ise 7 yaşında, anne babasının her sözünü dinlemeyebilir ve zaman zaman kendi kararını verir, uygular. pısırıksa mesela hayat boyu o pısırıklığı üzerinden tam olarak atamaz. meraklı ise hep meraklıdır. hırslı ise hep hırslıdır; inatsa hep inat. bir insanı şekillendiren ve hayatta bir yere getiren o insanın davranışları doğrultusunda kazandığı tecrübeleridir. hayat boyu her davranışını yönlendiren ana etken ise karakteridir. olaylara karakteri doğrultusunda cevap verir.

    gheorghe hagi kazanmak için savaşan, hırsını ve azmini ortaya koyan, çoğunlukla inadıyla rakiplerine boyun eğdiren bir futbolcuydu. evet futbolculuğu çoğunuzu ilgilendirmiyor ancak onun futbolculuğunda bizler karakterini gördük. ve bu yüzden inandık teknik direktörlüğüne. futbol oynamayı bırakınca karakterini de bırakmadı ki bu adam. bu adam hala hırslı, hala azimli ve hala inat. doğru bildiği yoldan da vazgeçmeyecek. hiç bir zaman vazgeçmedi ki? o yüzden biz izleyenler ve bilenler bu adamı tanıyoruz ve inanıyoruz; ve size özellikle futbol oynadığı dönemlerden örnek veriyoruz. ama siz hala iyi futbolcuydu ama kötü teknik direktör diyorsunuz. buradan basına her şeyi söylüyorsunuz, herkes giderken siz kalıyorsunuz ama arkadaşlar farkında değilsiniz; hepiniz fotomaç, fanatik, hürriyet okuyan ve arkasından tekrar eden papağanlar gibisiniz.

    milan baros'la tartısabilir,ve milan baros saygısızlık ya da disiplinsizlik yaptıysa tabi ki de idmandan kovabilir, cezalandırabilir. çünkü o bu takımın teknik direktörüdür. futbolcuların hüküm sürdüğü bir takım istemeyenler, rijkaard zamanını disiplinsizlik olarak görenler bu konuya girmesinler bile. yeniçeriliğe dem vuranlar ise burada baros'u savunarak birde lejyonerlik kavramı getirmesinler.

    milan baros candır, bu takımın en yararlı ve en sevilen futbolcusudur ama onun bir görevi de hocasını dinlemektir.

    24 ekim'de dahi gidip rakip takıma para basan ve kendilerine galatasaraylı diyen tipler tanıyorum. tek ihtiyacımız birlik olmak ve destek vermekti oysa. 24 ekim'den bu yana taraftar da görevini yerine getirmemiştir. bu camia'da gelen son durumda en az suçlu adam bu adamdır.
  • 2286
    disiplin konusundaki hassasiyetini kalite konusunda da gostermesini bekledigimiz efsanemiz. kendi bindigi dali kesiyor olmamasini umalim. sorun yaratmayan futbolculari herkes yonetir, mesele sorun yaratan yetenekleri yonetebilmek. kendisi bu konuda basarisiz gordugum kadariyla. eger hagi 1990'larin sonundaki galatasarayin teknik direktoru olsaydi, ilk kadro disi birakacagi oyuncu yine kendisi olurdu herhalde. neyse sezon bittikten sonra akademisinde bunlari dusunmek icin ihtiyacindan fazla zamani olacak anlasilan.
  • 2288
    hakan yakın'da olduğu gibi zvjezdan misimovic konusunda takıntılı davranarak hata yaptığını düşünsem de milan baros krizinde tarafı olduğumdur.

    nedenine gelince; bana göre hagi "burada patron benim" mesajını vermek için takımın 10 numarasından yani hakan'dan da misimovic'ten de yapamadıkları* ya da yapmak istemedikleri* şeyleri istemekle hata yapmıştır. bu adamları kazanmak yerine uğraşmamayı tercih etmiştir. yoksa bu isimlerin disiplin sorunları olduğunu düşünmüyorum. lakin son milan baros krizinde* tahminim milan baros'un bir disiplin eksikliği var. baros şu son dönemde işlerin iyice kötüye gitmesi ve sakatlığı yüzünden güçsüz olmasıyla çok mutsuz durumda. psikolojisi de bozuldu sanırım herkes gibi. kötü gidişi hazmedemediği için de saçma hareketlere giriyor. maçlarda iyice emre belözoğlu'na bağladını görüyoruz mesela. antremanda da buna benzer yanlış hareketler, disiplinsizlik mutlaka yapmıştır diye düşünüyorum.

    idare edilebilir miydi? belki evet ama idare edildiği için kadro dışı bırakılmamıştır belki de. baros'un ne derece abarttığını bilmiyoruz sonuçta. neyse işte ben baros'un bir rahatsızlığı olduğunu düşünüyorum ve bu konuda hagi'yi destekliyorum.
  • 2289
    istiyorum ki,

    çık ve de ki; misimoviç benim anama babama küfretti, bizim ambarı yaktı, otomobille ninemin üstünden geçti,
    altınlarımı kuzey kutbuna gömdü, bu yüzden kadro dışı bıraktım ve takımdan kovdurdum de.

    çık ve de ki; milan baros benim dinime küfretti, üstüme izmarit fırlattı, ayağıma çatal batırdı,
    dayımın traktörünü havaya uçurup tavuklarını yaktı da, bu yüzden antremandan kovdum de.

    ama lütfen yarın çıkıp: "bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. yönetimimize gerekli raporu verdim"
    hayderehöydere deme.

    yemin ediyorum, sadece inanmak istiyorum. sen de sana inanayım,
    baros desin ona, şuna, buna. ama susmayın yahu. susmayın be !
  • 2291
    yeni sezon için hiç bir şekilde düşünülmemesi gereken ve düşünülmeyen, çalışıtırabileceği en büyük takım galatasaray olan futbol adamı.

    hatta tahminim odur ki şartlar biraz daha farklı olsa, misalen önümzde bir fener maçı olmasa, sezon sonu beklenmeden karpatlara gönderilir yeni mutu'lar yeni hagi'ler yetiştirmesi için. zira hali hazırda bu sezon için * bir fenerbahçe maçı için teknik direktör gönderme hakkımızı kullandık. ele güne rezil olmamak için, takım başında hagi ile türk telekom arena'da fener maçına çıkacak*.

    yine kişisel görüşüm, fenerbahçe maçının ardından takımla ilişiği kesilerek, sezonu tugay hocayla bitirmek... zira kendisi herkesin bildiği üzere en yakın lastikçiye gidecek kadar idare etmesi beklenen bir stepne idi. gel gör ki, kendisi yeni model arabalardaki 80 km/s hızın üstüne çıkmaya izin vermeyen ufak stepnelerden çıktı. en yakın lastikçiye götürür ama bütün rot-balans'ın amına kor.
  • 2292
    geleli 4 aydan biraz daha fazla bir zaman oldu ve ortalama 25 futbolcu içinden önce insua, sonra misimovic ve en son olarak baros ile takıştı. teknik direktörlük teknik-taktik vermekten önce 20-30 yaş aralığında ki zengin zübbeleri idare etmekten geçiyor.

    ligin zirvesinde bulunan takımlardan birisi olan trabzonspor da sorunlu bir çok futbolcu var. jaja, yattara, burak, colman, engin hatta umut bulut. ama bunların başında bu zengin zübbeleri idare edebilen birisi var. üstüne teknik-taktik bilgi verince takımı ligin tepesinde bulunuyor.

    sorunlu adamların şımarıklıklarını gözardı etsin demiyorum ama bir şekilde idare edebilmeyi öğrenmeli. yoksa teknik direktörlük hayatı diye birşey olmaz. bu futbolcular 9 yaşında ilkokul çocukları değil ki bağırınca hizaya gelsin, sert yapınca boynunu büküp sırasına otursun.
  • 2293
    bize, futbolda en değerli şeyin kurallar olduğunu hatırlatmaya çalışan teknik adam. futbolda, basketbolda, judoda... bütün sporlarda esas olan disiplindir. disiplinini, kurallarını, sistemini kaybedersen, oyunu da kaybedersin. ama ne yazık ki türkiye gibi liberalizmi geç keşfeden toplumlarda kurallara uyulmaz. kuralların değeri de bilinmez. biz de geri kalmış, doğulu bir üçüncü dünya ülkesiyiz işte. üniversite diye içinde sivil/üniformalı polisler olan binalarda, adına öğretim görevlisi denen zihin yıkıcı insanların karşısında okuduk. kendini eğitimin etkilerinden koruyamayanların da zihinleri mahvedildi doğal olarak. taşra kafalı öğretmenlerden, konuşmasını bile bilmeyen akademisyenlerden ders aldık ve eğitim denen şeyin, amacının tamamen dışında olması gereken şekilde yetiştik. tam bir doğulu olarak. arada kalmış insanlar olarak... tanpınar uzun uzun anlatır bunu. açıp okuyun. wagner ve debussy dinleyip, dede efendi'yi yaşadığımızı söyler. biz de işte barcelona ve real madrid'i izleyip/tutup/destekleyip tarsus idman yurdu'nu yaşıyoruz/oynuyoruz.

    sözlükte de bu çok rahat görülüyor. adama göre kural çizmeler, adamına göre tepkiler vs. vs. kural kuraldır, hiyerarşi, hiyerarşidir. buna uymanız gerek. hiçbir oyuncu, hiçbir teknik direktör, hiçbir kimse kurallardan, sistemlerden daha değerli değildir. yoksa kimliğinizi kaybedersiniz. kimliğini oluşturamamış insanlarla dolu bir ülkede bu ne kadar kaygı vericidir? bu da ayrı bir vakıa... bir oyuncunun adı milan baros da olsa, hocası "takım değiştir" dediğinde değiştirmeli. aynı şeyi servet çetin yapsaydı sözlük servet'e giydirirdi, hakan balta yapsa balta'ya giydirirdi... iki yüzlülük. aynı şeyi sevmediğimiz bir futbolcu yapsaydı, onu linç ediyor olurduk, iki yüzlüce ve haince. çünkü duygularımız aklımızın önünde.

    raconları kıyak-geçme üzerine kurulu memleket ne de olsa. bizim sevdiğimiz adam ya, ona yamuk yapılmaz. yoksa toplar kahveden adamları geliriz... duygusallıktan ve bayağılıktan başka bir şey değil.

    ve feldkamp'larına, skibbe'lerine, rijkaard'larına, hagi'lerine sahip çıkamayan, onları mahveden, düşüşü için bekleyen bu insanlara daum layık.

    hatta o bile fazla.
  • 2295
    sorun hagi mi?

    hagi, o çok sevdiğimiz adam, hakkında ikiye bölünmemiz için bir sebep daha sundu bize.

    yazılan çizilenlere göre, yedek takıma geçmek istemeyen milan baros, hagi tarafından çalışmasına devam etmesi için salona gönderilmiş.

    biz bu durumu sanki daha önce yaşadık. hagi'nin yerinde rijkaard, milan baros'un yerinde de servet vardı. hatırlayalım lütfen...

    kişilere göre yorum yapmaktansa biraz gerçekçi olalım. milan baros'un yerinde bugün ayhan akman ve as takımda antrenmana devam edecek kişi de cumhur olsaydı ne tepki verecektik?

    empati kurmalı.

    peki hagi, baros'u salona göndermekte haklı mıdır? ya da rijkaard servet'i a2'ye gönderdiğinde haklı mıydı? bu işin özü ayrıntılarda gizli bir bakıma.

    yukarıda aklıma gelen sorulara kendi mesleki deneyimime dayanarak cevap vericem.

    2. kaptanlığımın ilk zamanları. reis denilen 2. kaptanın sağ kolu bir adam vardır gemide. tayfaları yönetir ancak işi 2. kaptandan alır. gemide reis denilen kişi usta gemicilerden daha eski, daha yetenekli denizcidir.

    atlantik geçerken herkesin içinde verdiğim işe karşılık reisten oldukça ters bir cevap aldım. hiyerarşi denilen kavramın içinde yaşanılan bir ortamda bu kesinlikle kabul edilemez. ben de otoritemi kaybetmemek uğruna altta kalmadım aynı terslikte cevap verdim ve sürtüşme başladı. sonu güzel gitmedi. çalıştğımız güverteden kendisini doğruca kamarasına gönderdim. o da tıpış tıpış gitti kamarasına.

    ben otoritemi sağlamıştım. tüm gemicilerin üzerine eskisinden daha da otoriterdim. bir anda korku dolu bir varlığa büründüm ama çok geçmeden aslında hiçbir şey kazanmadığımı farkettim. ertesi gün herkes keyifsiz, isteksizdi. bırakın çalışmayı, yemek yeme istekleri dahi yoktu. gemide sevilen saygı duyulan adamların başında reisle birlikte ben geliyordum. doğal olarak herkesin morali bozuldu. gemiciler bana bir şey söyleyemiyorlardı çünkü otorite almış başını yürümüştü. gemiciler reis'e de bir kelam söyleyemiyorlardı çünkü o da hatalıydı.

    sonraki gün güneş ufuktan yükselirken aradım reis'i çağırdım köprüüstüne. konuştuk. o özür diledi ve ekledi. efendi kaptan, ben haksızdım ama sen de hata ettin. beni çekip kenara konuşsaydın anlatsaydın da beni küçük düşürmeseydin gemicilere karşı, dedi. bana anlatsaydın güzelce kabul ederdim, ha gene aynı haltı yeseydim, işte o zaman tamamiyle haketmiş olacaktım kovulmayı, dedi.

    fevri davranmıştı. ben de ona uymuştum. işte bu olay sonucu o iki günde bitecek işi yetiştiremedik.

    velhasıl, adam idare etmek zor iştir. herkes yönetici olamaz. herkes işçi de olamaz. takımdaki herkesin 10 numara oynayamayacağı gibi herkes kalecilik de yapamaz.

    yanlış anlaşmayalım hagi'den teknik adam olmaz demiyorum. olur. ancak anlattığım üzere yönetici olmak, idareci olmak, lider olmak başka bir meziyet. biraz da öğrenilebilen bir tarafı var bunun.

    empati dedim, ayrıntılarda gizli dedim...

    hagi herkesin ortasında baros'a böyle davrandıysa, vay hagi'nin haline. hagi önüne geleni kadro dışı bırakacaksa, adam yönetmeyi bilemediğini gazeteye ilan verse belki daha faydalı olur.

    rijkaard da servet'i a2'ye göndermişti. servet yedek takıma geçmek istememişti, rijkaard'ın üzerine yürümüştü. bir hafta sonra yine ilk 11 çıktı sahaya servet. şimdilerde servet daha az uzun top kullanır oldu. her ne kadar hala sevmesek de artık daha faydalı takıma.

    baros ve servet'in durumları insanı düşünmeye sevk ediyor. sanki yazılı olmasa da bazı kurallar var bu takım içinde. teknik adamın değil de oyuncuların hakim olduğu bir takım galatasaray.

    sorun hagi'nin oyuncu tercihleri ya da rijkaard'ın otoriter olmayışı değil. başka şeyler var takımın içinde. baros, servet, arda bu takımda kendilerini farklı konumda görüyor olmalı.

    iki ayrı teknik adam iki farklı futbolcu. aynı sorun, iki ayrı dönem.

    görünen o ki, futbocular bir şeyin farkında. biz olmazsak galatasaray olmaz, bu kötü durumun sorumlusu biz değil nasıl olsa teknik adam olacak... skibbe'den beri gönderilenler ve hatta adnan sezgin ile suçsuz misimoviç bile gönderildiğine göre yerimiz sağlam... bu dediklerimi belki sesli şekilde düşünmezler futbolcular, ama bilinçaltlarında bunun yankılanmadığını söylemek artık çok zor.

    yönetimsel anlamda kangren olan galatasaray'da sanki bir tümör var ve bu tümör takıma,taraftara, futbolculara, teknik adama yayılmış gibi. endişe edilecek husus bu etkinin kartopu şeklinde büyüyüp diğer branşlara ve tüm camiaya yayılması.

    http://captainlogbook.blogspot.com/...3/sorun-hagi-mi.html
  • 2297
    yabancı futbolcularımızın net bir şekilde takmadığını düşündüğüm teknik direktörümüz. bülent korkmaz'ın depar programında bahsettiği gibi gheorghe hagi futbolcularla iletişimi iyi olmayan, genel olarak ise inatçı ve fevri bir isim. ayrıca gheorghe hagi gheorghe hagi ise bizim ve bizim futbolcularımız için öyle. yabancı futbolcular belki kendisini sadece saygın bir futbolcu eskisi olarak görüyor? veya biz galatasaray taraftarının bile tartıştığı teknik adamlık meziyetleri hakkında belki onlar ciddi derecede olumsuz görüşlere sahipler?

    üzgünüm ama misimovic ve baros'un futbolculuk kariyeri > gheorghe hagi'nin teknik direktörlük kariyeri...

    yıldız oyuncu demek ithal mal demek... yıldız oyuncular en az bağırıp çağırman ve diyaloğunun en iyi şekilde olması gereken isimler... mesela skibbe çok mu aman aman bir teknik direktördü? yoo, ama yabancı oyuncular ile diyaloğu iyiydi, sakin ve anlayışlı bir teknik adamdı, gerektiğinde alttan almasını bilirdi, yumuşak başlıydı... frank rijkaard gibi, o da kariyerli ve saygın bir teknik adam olmasına rağmen teknik taktik şeyler dışında futbolcularını özgür bırakırdı... ki her iki teknik adamın da sonu aynı oldu...

    önemli bir not, bu iki teknik adamın yönetiminde takımın yabancıları ne kadar mutlu ve yerlileri mutsuz ise hagi'nin teknik adamlığında da yerliler bir o kadar memnun iken yabancılar tam bir kazan kaldırmış durumunda...

    hayır empati yapmaya çalışıyorum, karşında bir futbolcu eskisi var, doğru düzgün bir teknik adamlık kariyeri bile yok, ha babam sana bağırıp çağırıyor, emirler yağdırıp duruyor... anlamak lazım yani durumu... bizim yerliler dayağı sever, sopayla disipline edilirler, rijkaard zamanı ile hagi zamanı arasındaki yerlilerin disiplin ve davranış durumları arasındaki fark pek bariz...

    misimovic hagi ile doğrudan sorun yaşadı... baros da öyle... kewell rijkaard gittiğinden beri mutsuz ve asık suratla oynuyor, tam bir "o eski halinden eser yok şimdi", neill ise menajeri aracılığı ile asıl pozisyonunda oynaması gerektiğini ve ön liberoda oynamaktan mutsuz olduğunu belirtti...

    tamam hagi bizim efsanemiz, göz bebeğimiz, hırçın ve asi komutanımız, kredisi çok yüksek olan bir adam ama en az onun kadar ego sahibi ve artık kendilerini kanıtlama amacı olmayan, bir bakıma götü kalkık yıldız oyuncularımız acaba nasıl düşünüyorlar?

    hagi 2005'te başarılıydı ama o zaman kadronun iskeleti zaten kendisinin komutan olduğunu kabul eden isimlerden oluşuyordu... ve yine bu isimler hagi ile diğer oyuncular arasında bir köprü oluşturuyordu... canım hakan şükür, hakan ünsal, bülent korkmaz, ergün penbe, hasan şaş, sabri sarıoğlu, ayhan akman, arif erdem falan işte... komutan ve erleri... diğer yerliler arasındaki organik bağ da böylece kurulmuş oluyordu...

    kadrodaki en taşaklı yabancı oyuncular ise ancak song ve conceiçao idi ki tartışılır yani... salla başı al maaşı temiz oynayan adamlar... öyle aman aman bir yıldız yoktu... en kaprisli ve yıldız isimlerden hakan yakın ve ümit karan'ın hikayesini ise biliyoruz...

    şimdi kimdir peki köprü? ayhan akman ve sabri sarıoğlu mi? yoksa hala çömez olan kaptanımız arda turan mı? o hiyerarşik düzen yok artık takımda, üstüne götü kalkık bir sürü yıldız oyuncu var, vardı diyelim ya da... baros, misimovic, elano, neill, kewell...

    bizim açımızdan asla kabul edilemez elbette ama bugüne kadar hep efendi ve kariyerli teknik adamlarla çalışmışsın, el bebek gül bebek büyümüşsün, hayvan gibi kariyer yapmışsın, sonra hırçın rumenin biri ısrarla seni sol açıkta oynatmak istiyor, karşı çıkamıyorsun, olayı kritik edemiyorsun, ya "yes sir" diyeceksin ya da kapı dışarı edileceksin... ya da seni antrenmanda çift kale maçta yedek takıma koyuyor, "neden?" diye soramıyorsun, vs vs

    bence yabancılarımız hagi'yi iplemiyor, kendisine saygı duymuyorlar, profesyonel olma çabaları da bir yerden sonra patlak veriyor... ilk isyan eden misimovic idi, sonra baros kervana katıldı... kewell ve neill ise sessizce çekip gidecek gibi, bir insanın yüzü ve davranışları ancak bu kadar şey anlatır yani...

    fatih'in aslanları deyip durduk yıllarca ama onun bile yabancı yıldızlarla arası iyiydi... idare etmesini bilirdi... hagi'ye gerçekten emir kulu adamlar lazım... yabancılar ise ancak zapata, culio veya stancu gibi kendini kanıtlama çabası içinde olan, net bir şekilde itaat etmekle yükümlü isimler olacak...

    hagi, sen bizim hagi'mizsin ve hep öyle kalacaksın... bugüne kadar ne yaptıysan çoğu bizim, galatasaray taraftarı için bir şey ifade ediyor, onun dışında ise tarihteki süper futbolculardan birisin, ama artık bir futbolcu değilsin, özgür değilsin, ayakların iş yapmıyor artık, becerini ve tecrübelerini karşındakine en iyi şekilde aktarman lazım, seni alkışlamak ve takdir etmek dışında yapılabilecek hiçbir şey yok... fakat herkes nasıl seni bizim gördüğümüz gibi görsün? hem de teknik direktörlüğünü dünyaya, en azından birkaç ülkeye ispat etmeden...

    sen sadece hırçın ve agresif bir futbolcu eskisisin hagi... adam ne yapsın senin 40 metreden attığın golü? veya kazandırdığın uefa kupası? önce ona kendini göstermen gerek, o saygınlığı ve hükmetme yetkisini elde etmen lazım... konuşarak ve iletişim kurarak elbette, yoksa neden bunlar olsun? neden daha önce olmadı da şimdi oluyor?

    olayı farklı bir açıdan değerlendirmeye, diğer taraf açısından empati yapmaya çalıştım... umarım o düşünceyi verebilmişimdir...

    bu yazıyı hagi'yi tartışmak için değil, bizim dışımızdaki kesimlerin hagi'yi nasıl gördüğü ve ele aldığını izah etme amacıyla yazdım...

    özet: ya efendi ve saygın teknik adam getirip, hem altına yıldız isimler, hem de adam gibi, iş ahlakına sahip profesyonel yerliler verelim, ya da agresif ve yırtıcı bir teknik adam altına yıldızsız, sadece emir kulu isimler koyalım... diğer durumlarda taraflardan biri kaybediyor, uzlaşma sağlanamıyor...
  • 2299
    (bkz: #627753) hagi'ye sözlükteki bazı galatasaray taraftarlarından daha çok saygısı olan milan baros, yaptığı hatanın farkına varıp hocasından ve arkadaşlarından gereken özürü diledi. şimdi bazı arkadaşların kendinden utanacağını düşünmüyorum yine de. çünkü bu artık çok net ortada, hagi geldiğinden beri başarısız sonuçlar alınsın, bir kriz yaşansın da ona saydırayım diye bekleyen bir çok insan var. bir futbolcunun antrenmanda hocasının gayet masum bir isteğine ters çıkmaması gerektiğini düşünmeden hemen "hagi sıktın artık" , "siktir git" diyebilen galatasaraylıların varlığını bilmek ve görmek o kadar içimi acıtıyor ki.

    kral baros'un birçok sözlük yazarından daha çok galatasaray'ı düşündüğüne eminim. bu yüzden hagi eğer baros'u idmandan kovmasa bugün baros belki yine özür dileyecekti. ama hagi'nin takım içindeki otorite ve saygınlığı sıfıra inecekti. ben hagi'nin takım içindeki saygınlığını geçtim, herhangi bir insanın bile onun hakkında cesaretsiz diye düşünmesine içim burkulur. öz abim gibidir hagi benim. benim bu düşüncem bir tarafa, galatasaray'ın bir teknik direktörünün takımda şamar oğlanına dönmesine nasıl razı olabiliyor insanlar, anlamak çok güç.

    gerçek galatasaraylı gibi davranıp takımının zarar görmesini engelleyen ve gidip herkesten özür dileyebilen baros'u* madem bu kadar çok destekliyorsunuz, siz de onun gibi galatasaraylılığınızı gösterip en azından burada hagi'den özür dileyin. eminim commandante sizi de affedecektir..
App Store'dan indirin Google Play'den alın