resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 2551
    isterse dünyanın en rezil rüsva teknik direktörü olsun, bizler sarıyla kırmızının ''yakıştığı'' her futbolcuya/teknik adama aşık oluyoruz.

    hagi bizim en güzel aşklarımızdan biridir.

    prekazi'nin o golü; arif'in schmeicel'ı avlaması, suat'ın milan'a attığı o gol; hakan'ın kafaları; hagi'nin 90'daki akılalmaz vuruşu, o pası veren tugay; hatta bülent'in dortmund maçındaki ıskası ve o mücadelesi; terim'in terleri; (kızacak olanlar var belki ama)rijkaad'ın antrenmanlarda giydiği o siyah eşofmanlı haliyle geleceğe umutla bakabilmemiz...

    yazabildiğim ve eksik kalanlarla birlikte tüm bunlar bizleri bu adamlara aşık etmiştir ve yine aşık olmaya devam edeceğiz.

    sadece, sahip olduklarımızı benimseyelim, onları küçük düşürmeyelim.

    bugün neredeyse hepimiz konuştukları yüzünden hakan ünsal'dan nefret edecek noktaya geldik.
    evet böyle, ancak ben onu hala sol kanatta ve rakip ceza alanı içinde yaptıklarıyla ve attığı güzel gollerle hatırlıyorum.

    hagi türkiye'nin görüp görebileceği en önemli futbolculardan biridir.
    atıp tutarken biraz da farkında olmak gerek.

    ben de hagi'nin teknik adamlığından memnun değilim. özellikle misimoviç ve insua kararlarından dolayı hiç memnun değilim ancak bu adam hakan balta'yı bile forvet arkası oynattı. elindekini kullanmaya çabaladı.

    takım kalitesiz. istediğiniz adamı getirin bu kadro ile daha iyisi olmayacaktır.
  • 2552
    galatasaray'ın teknik direktörlük teklifini kabul ettiği için methiyeler düzülen eski efsane futbolcumuz. zor zamanda kabul etmişmiş galatasaray'ın teklifini. bunu büyük bir meziyet gibi sunan arkadaşlar galatasaray'ı çemişgezekspor, pertekspor, çüngüşspor ya da tavşanlı linyitsporla bir tuttuklarının farkında değiller galiba. kusura bakmayın ama hagi gelmeden önce de galatasaray avrupa'nın zirvesine çok yaklaşmıştı, hagi yokken de avrupa'da en fazla ses getiren takımdı galatasaray. hagi yokken de türkiye'nin en büyük kulübüydü. hagi ile beraber başlayan süreç taçlandırıldı. üstelik hagi'nin yanında dönemin en iyi türk futbolcuları da vardı. galatasaray, bugün bile dünyanın her tarafında bilinen tek türk takımıdır. dolayısıyla rijkaard gibi bir teknik adam galatasaray'ı bülent korkmaz'dan sonra yönetmeyi kabul ederken hagi gibi teknik direktörlük kariyeri yerlerde sürünen ve artık sona ermiş bir adamın galatasaray'ın teklifini kabul etmesini yüceltmek ne tür bir yanılgının, saçmalığın ürünüdür anlamak zor. teklif eden takım galatasaray dostum, 55 kişilik stadı artık yapılmış, başarılarıyla avrupa'nın en bilinen kulüplerinden biri. elbette kabul edecek. juventus gibi bir takım serie b'ye düştükten sonra didier deschamps ile yeniden seria'ya çıktı. deschamps büyük iş mi yaptı. juventus'u artık leş teknik adamlar mı çalıştıracaktı. elbette hayır. juventus gibi bir takımı çalıştırmak eşine az rastlanır bir şereftir tıpkı galatasaray'ı olduğu gibi. deschamps da bunu değerlendirmiştir tıpkı hagi gibi. her iki durumda da büyük olan camialardır; o camiaları çalıştırmaktan şeref duyan teknik adamlardır. anladınız mı canlar? teknik direktörlük kariyeri yok olmuş artık tanju gibi kendi yağıyla kavrulan hagi'ye galatasaray yeni bir el daha uzattı. al dedi sana bir şans. taraftar da arkanda duracak. hagi öldükten sonra verilen yeniden dirilme misali bu şansı ne yazık ki layıkı vechiyle kullanamadı. dolayısıyla galatasaray hagi'yi harcamadı; harcanmış hagi'yi yeniden diriltmek için kendisine bir şans verdi. bu şansın olumsuz neticelenmesi hagi'nin futbolcuyken yaptıklarına gölge ve efsaneliğine leke düşürmeyecektir.
  • 2553
    hagi geldiğinde sadece benim için değil birçok kişi için umut vardı. bazıları için rijkaard değil de hagi başarılı olabilirdi. bazılarına göre de sorun hoca sorunu değil, temelde çürümüş ve bozulmuş olan sorunlar yumağıydı. uzun zamandır beri gelen sorunlar ortada. ortada büyük bir revir ve hafriyat söz konusu. koca koca tankerleri sıraya sokasın ki onca hafriyatı kaldırabilesin. hagi’nin tek başına bunca hafriyat ile başa çıkabilmesi pek kolay olmasa gerekti. öyle de oldu.

    burada asıl irdelenmesi gereken hagi’nin eleştirilme tarzıdır. bazıları küfürlere boğuyor. bazıları ‘o hagi, büyük efsanemiz, başarısız olsa bile ağır küfürleri hak etmiyor’ diyor. bazıları da içinden geldiği gibi sövüyor. sadece hagi’ye sövmenin sorunları düzelteceğine inananlardansınız rüyalar alemindesiniz demektir.

    yeri gelince hagi’ye ben de kızdım. bazı şeyleri nasıl göremediği ve düzeltemediğini düşünüp durdum. yahu sen hocasın, sen ne dersen o olur, bu oyuncular seni dinlemek zorunda, sorunlar ve hatalar ortada, bunları oyuncularının başına kakamıyor musun, ayar veremiyor musun, falakaya yatıramıyor musun diye hayıflandığım oldu içimden hınzırca. kadro kaliteli değil biliyoruz ama bu kadro görece kendisinden zayıf olan takımlara bile rahatça yeniliyor. her şey sadece salt oyuncu kalitesinden de ibaret değil halbuki. sadece buna bağlanamaz yani. takımın içindeki sorun oyunculardan ve kaliteden de büyük aslında. hagi bu hafriyatın altında kalmıştır. disiplinli ve sert olması bile bazı şeyleri değiştirememiştir. takım olarak düşmüş, kanatları yolunmuş oyuncular topluluğuna sağlıklı motivasyon yüklemesi yapabilmesi mümkün olmamıştır. çok iyi motivasyoncu olduğu bilinen terim’in bile ikinci döneminde çaresiz kalabilmesi örneğinde olduğu gibi.

    bazıları hagi’yi insan ilişkileri anlamında zayıf bulmuştur. futbol aklına sahip olduğu şüphe götürmez ama sadece futbol aklı yetmiyor maalesef. tüm bu oyuncuları yönetebilmek ve aynı amaca yöneltebilmek asıl meseledir. başarılı bir hoca demek, takımına yani oyuncularına hükmedebilen hoca demektir. sahip olduğu oyun karakteri ve hükmedicilik gücünü sahaya yansıtabilmek demek. oyuncularına hükmedemeyen bir hoca asla başarılı olamaz. söz konusu hükmediş iki yöne ayrılır gözümde. birincisi saha içerisinde top koşturan oyuncuyu, ikincisi de saha dışında, antrenmanlarda ve günlük hayatta oyuncuya hükmedebilmek. varsayalım ikinci maddeyi çöpe atalım. ama saha içinde oyuncuya hükmedebilmek kritik bir öneme haiz.

    herkesin hagi’nin başarısızlığına dair söyleyeceği birçok şey vardır. bazı nedenleri sıralarlar ve hepsi de kendince haklı nedenler olacaktır. bana göre hagi’nin en büyük sorunu, başarısızlığı ve onu başarısız kılan şey ise oyuncularına saha içinde hükmedememe sorunudur. izlediğim son 5-6 galatasaray maçında beni sinirlendiren, nefesimi öfkeden kesen, beynimdeki damarları patlama noktasına getiren ve sinirden baş ağrısını beynime yerleştiren tek şey oyuncuların başıboşluğu ve kendi keyfinin doğrultusunda topunu oynamasıydı. son dönem galatasaray’ının en saçma ve garip tarafı buydu. topu alan kendisini düşünüyordu sadece. futbol akılları ve melekeleri öyle etkilenmişti ki, sanki gözlerine bir perde inmişti. futbolun en temel unsurlarından biri olan en müsait olan arkadaşına topu aktarmak prensibini asla uygulamayan bir takım haline gelmişti galatasaray. uygulayamayan demiyorum! uygulamayan diyorum. bu kadar körleşmiş bir takım ortaya çıktı. hem de en basit ve en kolay noktada böylesine körleşmiş bir takım!

    fenerbahçe maçının 10. dakikası civarıydı. baros topu alır. takım arkadaşları hemen uygun yerlere kaçar. ileride kalabalık bir şekilde mevzi alınmıştır. ama baros onları görmez bile. zorlar da zorlar. çalım üstüne çalım atmak ister. çok ama çok uygun durumdaki arkadaşları hala top istemektedir. boştadırlar. atılacak bir top tehlike yaratacaktır. ama baros oralı bile olmaz. anlamsız bir kör dövüşüne girer topla ve rakipleriyle. sonra da anlamsız bir şekilde kaybeder topu. bu pozisyonu gördüğüm an hemen arkadaşıma mesaj çektim. “bu futbol ve baros aklıyla bu maçı asla alamayız. mümkün değil!” birkaç dakika sonra öne geçsek bile bu maçı kaybederiz. çünkü görünen köy kılavuz istemez. galatasaray’ın en büyük sorunu oyuncuların ortak bir akla sahip olmamasıdır. yardımlaşmak denen en önemli ilişkiye sahip olamamasıdır. dağılmış motivasyon ve parçalanmış morallerdir. bunun getirdiği dağınıklık ve benciliktir. yeşil zeminde keyfinin kahyası olmasıdır.

    işte hagi’de en çok buna kızdım. saha içinde oyuncularına hükmedememesine kızdım. onların istediği gibi at koşturmalarının önüne geçememesine kızdım. culio’nun bile bir nevi sıradan türk oyuncusunun ruh haline (kendisini bir çok pozisyonda bırakıp durması ve anlamsızca faul beklemesi) bürünmesine bile engel olamadığı için kızdım. büyük umut olarak getirdiği stancu’nun fırsatçılığından yararlanacağına, onu kenara atarak ve duran topları kullandırarak fırsatçılığını körelttiği için kızdım.

    asker kökenli, disiplinli bir adamdın sen hagi! büyük acılar yaşadın. büyük yokluklar çektin. özgürlük ortamının olmadığı acı ve zor bir dünyada yaşadın. ruhunda her daim mücadele vardı. savaşmak vardı. savaş alanında her daim en öndeydin. yeri geldi askerlerini kolladın, yeri geldi kurşunun önüne geçtin, yeri geldi bitirici kurşunları sen sıktın. sen hükmediciydin. commandante’ydin. bir generaldin. ama commandante olarak askerlerine savaş alanında hükmedemedin hagi’m. askerlerine hükmedemeyen generaller de kaybetmeye her zaman mahkumdur. ama burada kaybeden sadece sen değildin. milyonlarca sarı kırmızılı halktı.
  • 2555
    kimi yazarlara göre ''teknik direktör değildir'', kimi yazarlara göre ''ikileyip gitmesi gereklidir'', kimi yazarlara göre ''geleceğe dair umut vermemektedir.

    öncelikle hagi hakkında bunları okumak beni son derece büyük bir üzüntüye gark etmiştir. ben hagi'yi; bilbao kalecisini son saniyedeki şutu ile ağlara sokarken hatırlıyorum, dortmund deplasmanında o akıl almaz aşırtma vuruşunu yaparken hatırlıyorum, monaco'ya 35 metreden gol attıktan sonra tribünlere koşarken takım arkadaşlarını yanına çağırırken hatırlıyorum... kimi yazarlara göre bu yaptığım ajitasyon, fakat bana göre öyle değil. ben bunu galatasaray efsanesi olan birinin değerini gözler önüne sermek için yapıyorum. arada fark olsa gerek.

    ben hagi'nin elinden gelen her şeyi yaptığını ve gönül verdiği renklerin başarısı için çabaladığını, bunu başaramamanın da kendisine ne kadar üzüntü verdiğini görebiliyorum. hayır, bunu anlamak için alim olmaya gerek yok. basın toplantılarında söylüyor kendisi zaten, gözden geçirelim mi?

    2 mart 2011 galatasaray gaziantepspor maçı: "benim için şu anda en önemlisi galatasaray'dır. herhangi bir iyi düşünce ortaya konulursa devam edilir. hiçbir zaman pişman değilim. daha önce yaşamadığım bir durumu yaşıyorum ve acılar içindeyim''

    5 mart 2011 galatasaray karabükspor maçı: ''tabii ki istifa çağrıları beni üzdü. ama taraftarın bir şeyi unutmaması gerekiyor ki ben galatasaray’a son olarak katılan kişiyim. işlerin iyi gittiği bir durumda gelmedim. işler iyi giderken gelip ben bozmadım. takımı alıp bir şeyler yapmak istiyordum, bu hedefle geldim. ama tabii ki beni istemeyen varsa gelsin karşıma söylesin. bunu da hep birlikte konuşuruz.''

    13 mart 2011 ankaragücü galatasaray maçı: "oyunun büyük bir bölümü kontrolümüz altındaydı. ne olduysa son bir kaç dakikada oldu. bu dakikalarda yediğimiz gollerle takım göçtü. sıcağı sıcağına söyleyecek bir şey yok. çok üzgünüz, zor bir sezon geçiriyoruz."

    yukarıdaki maç sonrası basın demeçleri sadece birer örnek. hagi'nin üzüntüsünü anlamak için kanıt aramaya gerek yok. başarısız olacağını bile bile geldi, bu başarısızlık kendisinden kaynaklanmıyor. almanlar demiş ya ''futbol basit bir oyun'' diye. bu basit oyunu gheorghe hagi gibi bir futbol efsanesi mi yapamayacak?

    bir örnek vererek toparlayayım yazımı. bir doktor düşünelim, evet biliyorum genelde hasta-doktor-bozuk araba örneklerinden gidiyoruz ama daha iyi örnek verebileceğimizi sanmıyorum, galatasarayımız'ın durumu ortada. bir doktor düşünelim ki misal verecek olursak girdiği 20 ameliyatın 15'inde hastası vefat etmiş olsun. belki doktorluk gibi bir meslekte olayı istatistiğe dökmek mantıklı olmayacaktır ama bu sayılara bakılacak olursa doktor başarısız demektir, belki kendisine ''6 yıl tıp okumuş, doktorluğu öğrenememiş'' diyebilecek yazarlar bile vardır, bilemem. fakat işin içine detay sokacak olursak, bu operasyona giren 20 hastanın hepsinin hayati tehlikesinin büyük olduğu, çok zor trafik kazaları geçirdiği ve hayatta kalmasının bile mucize olduğunu düşünelim. yani herhangi bir doktorun bu hastaları hayatta tutması mümkün olmayıp, zaten durumları umutsuz vakadır. şimdi düşünelim, bu durum, doktorun kötü bir doktor olduğunu mu gösterir, yoksa sorumluluğuna giren durumların imkansızlığını mı?

    şimdi gheorghe hagi hakkında atıp tutan değerli yazarlarımızı bir kez daha sağduyulu düşünmeye davet ediyorum. ''hadi ikile'', ''geldiği gibi romanya'ya dönsün'', ''teknik direktörlükten anlamıyor'' demek baştan aşağı işin içinden sıyrılmaktır, düşünmemektir, kolaya kaçmaktır.

    düzeltme: imla
  • 2556
    belki de kendisi ile 5 yıllık bi kontrat daha imzalanmalı ve sonucunda kendisinin nasıl bir teknik adam olduğuna karar verilmeli. 5 yıl içerisinde hem kendisine vefa borcumuzu ödeyebilirz hem de ligin orta sıralarında da olsak istikrarlı bir takım kurmuş olabiliriz. sözlükte ibb'nin istikrarına laf söyleyebilecek kaç yazar var? neden biz de bir ibb kadar istikrarlı bir takım kuramayalım ki?
    hem seneye inanılmaz yetenekte adı sanı duyulmamış rumen ligi referanslı futbolcular da gelir. onların gelişimini ve potansiyeli üzerinden ne geyikler yaparız. ya valla şimdiden heyecanlandım...
    en çok da bu beş yılllık kontrat imzalanmasından sonra yaşayacağımız kaçınılmaz acaba "avrupa'ya gidebilecekmiyiz" heyecanını yaşamak istiyorum. offf çok züpüş bişey olcak!
    hele yıllarca türlü eziyet çeksek de hagi'yi göndermememiz sonucunda elde edeceğimiz muhtemel sportif facialardan sonra fenerli ve beşiktaşlı arkadaşların benimle dalga geçmesine müteakip "lan olum biz vefalı takımız! hagi bizim efsanemiz! hagi bizi isterse küme düşürsün biz hep hagi'nin arkasında olcaz!" diyerek onları zırıl zırıl ağlatmayı nasıl iple çekiyorum...
    nolur gitmesin hagi.
    sonuçta kendisi eskiden süper topçuydu falan...

    editli not: hem bence hagi ilk sene bu kadar meziyetsiz bi teknik direktör gibi bilerek gözüküyor. ama 2. bilemedin 3. sezonundan sonra birden "süprizzz!" diyerek aslında ne kadar morinyo bi adam olduğunu cümle aleme göstercek.

    kadere inanırım olacak olacak...
  • 2557
    2. teknik direktörlük dönemi çok başarısız olsada ona olan sevgim gram azalmadı. o bizim hala efsanemiz, canımız ciğerimizdir. galatasaray kapısı ve bu taraftarın gönlü ona hep açık olacaktır. lakin artık gitme vaktidir, teknik direktörlük şu anlık onun işi değil. olaya vefa filan karıştırılmamalıdır. son 10 senede başımıza ne geldiyse bu vefa olaylarından gelmiştir. gün galatasaray'ın çıkış günüdür, gün bu çıkışı gerçekleştirecek adamların günüdür. gün vefa günü değildir.
  • 2558
    daha önce de galatasaraydaki görevinden ayrılmış teknik direktördür. şartlar oluştuğu için geri gelmiştir.
    bu gün galatasaraydan tekrar ayrılması tekrar gelemeyeceği anlamına gelmediği gibi değerinden birşey kaybettirmeyecektir.

    hatta morinhonun bile içinden çıkarmakta zorlanacağı bir kaos ortamındaki galatasaraydan ayrılması kendisi için yararlı olacaktır. elbet bir gün başka bir takımda insanların susturabilecek kadar başarılar yakaladıktan sonra galatasaraya geri gelip yıllarca teknik direktörlük yapacaktır.

    ama gerçekten şu an galatasarayı ayağa kaldıracak tecrubesi ve bilgisi olduğuna inanmıyorum.
  • 2560
    ''sözlükteki kimi yazar'' tarafından yazıldığı üzere para için istifa etmeyen teknik direktörümüzdür.

    maalesef bu kadar alçalmamalıyız, eleştirirken bu kadar da haddimizi aşmamalıyız. gördüğümüz kadarı ile ''hagi, tazminatını almak için istifa etmiyor'' konulu haberleri yapan yayın organları, bu haberlere inanarak hagi'ye sallayan galatasaraylılar olduğuna göre amaçlarına ulaşmıştır.

    bunları okumak çok üzücü gerçekten. adama siktiri çeken taraftarlardan sonra bir de ''gözün doysun be hagi, para için gitmiyorsun hala'' diyebilen taraftar profili de varmış demek ki. kendisi hakkında basında çıkan ''kovulacak'' haberlerini görür görmez istifa mı etmeli bir teknik direktör, istifa etmeyip takımı düzeltmeye çalışınca ''paragöz'' mü oluyor bir insan?

    ya bu adam elin gavuru değil, aragones veya tigana değil, bu adam bizden birisi. bu kadar da çirkinleşmeyelim.
  • 2563
    hakkında gereksiz benzetmeler yapılan insan. evet gitmesi çok doğrudur bu şekilde 5 ay değil 15 ayda sabretsek hagi'nin teknik direktörlüğü takımı istediğimiz seviyeye çıkartmayacak. ancak yok küfredilmesi, yok arkasına teneke bağlanıp yollanması gibi benzetmelerin yapılması gereksizdir.

    2004-2005'ten çok daha normal bir şekilde ayrılacaktır hagi. her kötü durumda da gelmesine gerek yok artık.

    bu takımın top oynatacak, sistemli bir teknik direktöre ihtiyacı var. efsaneler efsane olarak kalmaya devam etsin, onları eski maçları izleyerek hatırlayalım güzel bir şekilde.
  • 2566
    aldığı ya da alacağı tazminat zehir zıkkım olsun.

    futbolculuğunda galatasaray'dan kazandığı nasıl helal-i hoş oluyorsa, başarısız olduğu, içine sıçtığı dönemden sonra alacağı tazminat zehir zıkkım olsun. bu kadar basit.

    efendiler! siz şaşırıyorsunuz herhalde. burası galatasaray. galatasaray'ın üzerinde daha büyük bir şey yok.

    galatasaray'a zarar veren her kim olursa olsun! bakın, her kim olursa olsun gözümde değeri sıfırdır!

    hakan şükür'ün galatasaray'a katkısı hagi'den daha mı az dı? yeri geldi para kazandırdı... hem de adnan polat'ın kazığını yiyerek...

    eee şimdi hakan şükür nerede? siyasi ideolojisi yüzünden hergün yerin dibine sokuluyor...

    sokulmuyor mu? yalan mı?

    gidin allahaşkına...
  • 2567
    üzerinden hakan şükür savunması yapılan efsane.

    evet zamanında ikiside efsane oldu.ikiside galatasaray üzerinden çok para kazandı.

    ama biri yaşı gelip geçtiği halde oynayacağım diye ısrar etti takımdan yollanınca kin kusup durdu.takım zor durumdayken gelen teklifi reddetti.

    öbürü ise artık antreman yapmak zor geliyor diyerek futbolu bıraktı ve ne zaman ihtiyaç olsa elini taşın altına koydu.

    git hagi burda sana sallayıp duran insanları gördükçe üzülüyorum.kendinide kurtar seni sevenleride kurtar.

    lütfen git hagi.
  • 2568
    fatih terim bile elini tasın altına sokmazken hagi soktu. ayrıca bu takım hagi gelmeden oncesi ile kiyaslandiginda daha iyi top oynuyor. hagi futbolu iyi bilen ve potansiyeli olan bir adam falan filan da bunların da önemi yok. neticede fenerin edevatiyla gönderilen eski efsanemiz haline düştü adam. bunu sindiren galatasaraylı herseyi sindirir zaten. afiyet olsun.
  • 2569
    yaptığı elini taşın altına sokmak falan değildir. ne hagi'yi acınası hale getirelim, ne de galatasaray'ı küçük düşürelim! galatasaray bugün bank asya'ya düşse, yine de bu ülkedeki hemen hemen tüm teknik direktörler can atarlar kulübün başına geçmek için. biz mahalle takımı değiliz, 105 yıllık, 106 yıllık bir markayız ve bu kulüp, efsaneleştirdiği isimlerin tamamından daha büyüktür.

    hagi profesyonel bir adamdır. parasını almıştır. zor zamanda takımın başına geçti diye, üstelik devre arasında kendi özel istediği oyuncular alınmışken, takımın bu kadar umut yoksunu olması normal değil. daha önceki teknik direktörlük maceraları belli biri olarak, galatasaray'dan bir kez daha teklif aldığı zaman bunu kabul etmesinden doğal ne olabilir ki? eğer birazcık başarılı olsa, şu an hagi'nin teknik direktörlük yetilerinden kimsenin şüphesi olmazdı.

    elini taşın altına koyan hagi'nin sözleşmesindeki 1.750.000 euro tutarındaki tazminatı da herhalde süstür. elini taşın altına sokmayan fatih terim, acaba galatasaray'dan bir kuruş tazminat almış mı? bunu da bilip konuşmak lazım.

    bu kadar güzel paralar kazanan insanları bu şekilde acındırır hallere sokup korumaya çalışmasak daha iyi olur sanki. hagi büyüktür, hagi efsanedir. bu kavramlar kulübümüzün değişmezidir, tüzüğüne konsa kimse ses etmez zaten.

    ama hagi'yi acınasıymış gibi göstermeyelim. kendi kulübümüzü de bu kadar aşağılamayalım.

    bu kulübe gelen başkan da, futbolcu da, teknik direktör de, eski futbolcu da, masör de, hizmetli de başarılı olmak zorunda. en azından umut verebilmeli. başarısızsa yoluna gitmelidir, hepsi bu.
  • 2570
    http://www.youtube.com/watch?v=0mTnWfbXk28

    şu videoyu açıp açıp izlerim her zaman. arkaplandaki müzikten olsa gerek hep bi hüzün sarar beni. izledikçe derim ki hagi bize fazlaymış futbolcuyken hemde çok fazla. sen bize lütf etmiştin futbolcuyken. bizi taçlandırdın. teknik direktör olarakda biz sana fazlaydık be hagi ama ben sırf bizden çok çok yukarlarda olmana rağmen bize gelmiş olduğun için tek olumsuz laf edemedim teknik direktörlüğün boyunca. en azından öyle sanıyordum. şimdi ödeştik mi bilemem ama şunu anladım ki benim sana tek bir laf edemem demin saydığım şeylerle uzaktan yakından alakalı değildi be hagi. ben seni seviyordum. o yüzden kızamam sana. burası bir sürü teknik zırvayla dolup sana bok atma peşinde koşulurken sessizce bir köşeden sadece izledim ben. nereye gidersen git kalbimiz seninle kalacak gica. son olarak:

    ı love you hagi
  • 2572
    daha 8-9 yaşındayım samsunspor galatasaray maçı mahalledeki 3 arkadaş kahveye doğru yol aldık belki kahveci nizam abi bu sefer izin verirde maçı izleriz diye izin vermedi haliye cama yaslanan dayının koltuk altı arasından televizyon net gözüküyordu ordan yerimi ayırttım.yanımdaki arkadaşlara maçı anlatıyorum onlarda merakla noldu noldu diye aradan bakmaya çalışıyolar.10 dakika geçti geçmedi ilhan attı golü samsundan üzüldük haliyle bakamadık golün tekrarına.ilk yarı öyle bitti galatasaray ne var ne yok saldırıyor ikinci yarı ama samsunspor öyle bir kilitlenmişki defansına çanakkale geçilmezi oynuyor.hagi yedek dakika 60 gibi yanına çağırıyor terim hagi oyuna girerken yerde umutsuzca oturan arkadaşlara dönüp hagi giriyo olum diyorum onlarda ayağa kalkıyo sevinçle benim anlatımımla devam ediyolar izlemeye.ve maç bitiminde haginin ceza sahası dışından bir golü ve haginin al da at derecesinde bir asisti ve capone'nun golüyle 2-1 kazanıyoruz.

    maç o kadar önemli değildi yanlış hatırlamıyorsam sıradan bir lig maçı olabilir ama öyle bir maçta dahi biz haginin büyüklüğünü anlamış son günlerin moda tabiriyle bir daha sevdik.

    bu seneki fenerbahçe maçı öncesindede aynı tepkiyi vermiştim aynı arkadaşlarıma hagi geliyo olum şampiyon biziz.olmadı o zamanlar anlayamadım haginin kurtarıcı olarak değilde adnan polat'ın son kurbanı son günah keçisi olarak geldiğini.ama içten içe hep bir umut besledim bu sefer olucak olum(burda okumuştum birinden) hiç beklenilmeyen bir anda 40 metreden çakıcak diye.olmadı çakamadı samsunspor iyi defans yaptı tuttu hagiyi.

    ona ana avrat küfredenleri gördüm en ufak bir hatasında kavga ettim onlarla maç sırasında bildiğin tekme tokat.baktım herkes ediyo facebookta paylaşılan bir galatasaray tezahüratının altında bile ana avrat edilen küfürleri gördüm artık sustum hep konuştum kendi kendime nası küfrederler olum o hagi diye...

    şimdi gideceğini söylüyolar.mali kurulu bekliyomuşta menajerine 1 hafta sonraya randevu vermişte.1 hafta sonra veya 1 hafta önce bu gidiş böyle olmamalıydı hagi yine ı love you hagi sesleriyle omuzlarda olmalıydın.bizede neden hagi neden hagi neden demek kaldı...

    ı love you hagi..!

    ekleme:samsunspor maçı ayrıntıları için childofbodoma teşekkürler...
  • 2575
    futbolculuğu hakkında daha fazla methiyeler yazmamıza gerek yok elbette...

    teknik direktörlüğüne ise gelince,ben hep umutla baktım ona.anadolu takımları ile yaptığımız maçları bir yana koyacak olursak,3 büyükler ile,özellikle fenerbahçe ile yaptığımız maçlarda başımızı dik tutmayı becerebiliyordu.fenerbahçe diyorum,çünkü son 10 yıllık dönemde fenerbahçeye karşı oynadığımız en iyi,en heyecan verici maçlar hagi yönetiminde oldu.bu adam fenerbahçeyi çok iyi analiz ediyor,özellikle tt arena maçında ligde en fazla gol atan takımın net gol pozisyonuna girememesi bunun en büyük göstergesiydi.ama bu sefer anadolu takımlarını da bir yana koymayarak,oyuncu değişikliklerini yanlış kullandığını rahatlıkla söyleyebiliriz çünkü tercihlerinden dolayı net 3 maç kaybettik.

    bu tarz şeyler yazmayı hiç sevmem,ancak futbolu az çok bilen bir insan eğer skoru korumak için hücumda değişiklik yapmak istiyorsan sokacağın oyuncunun kewell değil,pino olduğunu söyleyebilirdi.ya da stancu'nun bir çizgi adamı olmadığını söyleyebilirdi.işte bu yüzden,sıçramayı yapamıyor george hagi.

    yoksa fenerbahçe karşısında oynadığımız futbol,belki hücum açısından olmasa bile savunma açısından bu yıl oynadığımız en iyi maçtı.hagi,geldiği gün dediği,bu takıma önceliğim daha iyi savunma yapmayı öğretmek olgusunu gerçekten takıma yerleştirdi.ama nedense yanlış oyuncu değişikliklerinden dolayı maçları kaybettiğimiz gerçeğini ya göremedi ya da kabullenemedi.artık kaybedecek puan kalmadı,ancak hagi gitsin mi kalsın mı tercihlerine bu yazdığım eksi ve artılardan dolayı net bir şey söyleyemiyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın