• 11
    öncelikle; (bkz: #194051)

    şimdi de asıl konumuza gelelim. diyorlar ki vefasızmış galatasaray. sundukları argüman da efsane futbolcularına jübile yapmamasıymış. öncelikle bilmeniz gereken konu jüble yapılmadı denilen bir çok isme jübile teklif edildi. onlar ise futbol oynamak istediklerini belirttiler ve teklifi geri çevirdiler. bunun üzerine galatasaray bu futbolcuların kadroya zarar vereceğini düşündü ve yolları ayırdı. mesele bu futbolcularla kontrat yenilemek değil arkadaşlar. galatasaray'ın bu isimlere ömür boyu maaş bağlayacak kadar parası var zaten. galatasaray'da bunlar büyük bir hiyerarşi kurmuşlar bunu arda'nın röportajlarından da çıkarabilirsiniz. bu adamlar takımda olduğu sürece galatasaray'ın yeni bir jenerasyon yakalaması mümkün değildi. nitekim 80-84 doğumlu altyapı oyuncumuz hiç yok farkındaysanız. bir tek sabri çıktı oysa sedat debreliler, ilker erbaylar, volkan glattlar, gürol azerler vardı. sizce hepsi mi bir arda'dan bir aydın'dan yeteneksizdiler? ayrıca bu vefa gösterilmediği iddia edilen adamları yedek de bırakamıyordunuz. kulübede sorun çıkarıyorlardı bunlar. takım yenilince fb medyasından yorumcuların "arif gibi adamın var kulübede mi oturtulur?" tarzı yorumları da cabası. şimdi de vefa gösterilmeyen şu adamları hatırlayalım bakalım:

    okan buruk: kendisine transferine izin verileceğine dair teyid verilmesine rağmen kontrat yenilemedi ve kulübe para kazandırmadan inter'e transfer oldu. orada forma şansı bulamadı. galatasaray kendisine transfer teklifi yaptı zaten galatasaray'ın da kendisine ihtiyacı vardı. kabul etmedi gitti beşiktaş'a transfer oldu. orada da tutunamadı. boşta kaldı. kendine bir kaç anadolu takımı haricinde talip çıkmadı. sonunda vefasız* galatasaray oyuncusuna sahip çıktı ve 2 yıllık kontrat imzaladı. bu kontratın jübile kontratı olduğu apaçık ortadaydı. kontrat süresi doldu. kendisine jübile teklif edildi. kabul etmedi. ibb ile sözleşme imzaladı. şu an o kulüpte oynamaya devam ediyor.

    emre belözoğlu: bunun hikayesinin başı okan'ınki ile bire bir aynı sonu da malum. uzun uzadıya yazmaya gerek yok diye düşünüyorum.

    gheorge hagi: kötü geçen barcelona ve real madrid kariyerlerinin ardından futbolcu olarak kendini galatasaray'da buldu. burada kariyerinin en güzel yıllarını yaşadı. taraftarın taptığı futbolcu oldu. 2000-2001 sezonu sonunda futbolu bırakacağını açıkladı. bu açıdan diğerlerinden daha karakterliydi. sözleşmesi uzatılmadı. ligin son maçı olan trabzon maçı zaten onun jübile maçıydı. o gün sahaya kaptan olarak çıktı. futbolu bıraktığının ertesi günü romanya milli takımının başına geçti. buradaki kariyeri yaklaşık 2 hafta sürdü. zayıf slovenya'ya elenmesinin ardından romanya milli takımda görevine son verildi. bu arada rumenler de amma vefasızmış tarihlerinin en büyük oyuncusuna yaptıklarına bak. neyse sonra bursaspor'un başına geçti, çok iyi kadrosu olan takımı küme düşürdü. kariyeri sürünürken vefasız galatasaray onu 100.yılda takımın teknik direktörlüğü şerefine eriştirdi. burada da başarılı olamadı taraftara hırsız dedi falan filan... baktık ki taraftarın ilahı taraftarın gözünde değerini yitiriyor daha fazla zorlamadık. bitirdik kontratımızı gönül bağımızla kaldık.

    hakan şükür: kendisi istediği zaman yurt dışına gitti. dedi ki torino'ya gideceğim. eyvallah dedik. ben yapamadım geri dönmek istiyorum dedi. buyur geç başımız üstüne dedik. sonra inter'e gideceğim dedi. hadi bakalım yolun açık olsun dedik. inter, parma, blackburn derken yapamadı yine geldi. vefasız takımımız yine sahip çıktı kendisine. yurt dışında olduğu süreçte babasının galatasarayla her konuda anlaşan tuncay şanlı'nın kolundan tutup fenerbahçe'ye götürmesi olayı falan var bi de. neyse geldi oynadı. günahıyla sevabıyla bir 5 sezon daha ekmeğini yedi takımın. sonra kendisine jübile teklif edildi kabul etmedi, heykelini dikelim dendi kabul etmedi. en son adnan polat'a ahiret günü için randevu verirken görüldü.

    arif erdem: her zaman yedekti galatasaray takımında ama sahaya girdi mi işini yapardı ve takıma da çok emeği geçti. o da uefa kupası sonrası real sociedad'a gitti. tutunamadı geri geldi. vefasız kulübümüz ona da açtı kapılarını. o da karşılığını verdi. gol kralı oldu falan filan... lucescu'nun takımında önemli rolü vardı. sonra düştü formu. jübile teklif edildi kabul etmedi. ibb'ye yardımcı hoca oldu. takım hakkında ileri geri konuşmadı. ibb'deki kariyerine devam ediyor.

    bülent korkmaz: efsane takımın efsane kaptanıydı. çok iyi futbolcu olmamasına rağmen sahada ortaya koyduğu yüreğiyle herkesin sevgisini kazandı. ama bir yerden sonra bacakları taşımamaya başladı onu. fatih terim tarafından kadro dışı bırakıldı. akabinde jübile teklif edildi kabul etmedi. gençlerbirliği takımına yardımcı antrenör oldu. gençleribirliği'nin galatasaray'ı yendiği karşılaşmada zafer çığlıkları attı. daha sonra bu görüntü unutuldu ve galatasaray takımının başına geçti. başarısız sezonun ardından istifasını verdi.

    hakan ünsal: bu da uefa ertesi kaçaklarındandı. bir de premier lig gibi bir ligi seçti. tabi ki de orada tutunamadı. vefasız galatasaray ona da kapılarını açtı. uğruna gencecik victoria heba oldu. daha sonra o da formdan düştü. jübile teklif edildi kabul etmedi. bir sezon rizespor'da oynayıp futbolu bıraktı. şu sıralar tv yorumcusu olarak kin kusmakta.

    ergün penbe: takımın en efendi oyuncusuydu. kendisine yurt dışından teklifler gelmesine rağmen uzun yıllar takımda kaldı. sonra o da yaşlandı. jübile teklif edildi. futbol oynamak istediğini söyledi. gaziantepspor'da bir sezon oynadıktan sonra futbolu bıraktı ve antrenör oldu. futbolu bıraktıktan sonra da karakterli yapısını sürdürdü. takım hakkında en ufak bir şey konuşmadı. hacettepe teknik direktörüyken galatasaray maçında kulübeden çıkmadı ve maç boyunca takımı yardımcısına yönettirdi.

    evet arkadaşlar örnekler böyle. bir de unutmayalım ki bu oyuncular her şeylerini galatasarayla kazandılar. yani aslında onlar galatasaray'a çok şey borçlu. peki hikayeleri yazılan bu futbolculara bakınca şimdi sizce kim vefasız?
  • 51
    olmadığı iddia edilen şey.

    bu konuda çok insanın aklında medya ve eski futbolcularımızın açıklamaları sayesinde oluşmuş bir "galatasaray vefasızdır" algısı var. bugüne kadar birçok kişiye durumun iç yüzünü elimden geldiğince anlatmaya çalıştım ama hala bu sözlükte bile vefasızlıktan bahsedenleri görünce, en iyisi bir yazıda uzun uzun durumu anlatmak diye düşündüm. en azından bundan sonra hala gelip "galatasaray vefasız" diyen olursa da dert anlatmak yerine direkt bu yazıyı gösteririm.

    tanım kısmı bittiyse örneklerden ilerlemek istiyorum.

    bülent korkmaz: 2004-2005 sezonunda tomas-song ikilisinin arkasında sık sık yedek kalan bülent korkmaz gelecek sezon kadroda düşünülmemektedir ve kulüp tarafından kendisine jübile teklif edilir. hatta jübile teklifiyle kalınmaz, 3 numaralı formanın emekli edilmesi, jübile sonrası bülent'in yurtdışındaki antrenörlük eğitimlerinin masrafının karşılanması ve sonrasında kendine kulüp bünyesinde bir antrenörlük (altyapı antrenörlüğü veya teknik direktör yardımcılığı) görevi verilmesi de teklifin içindedir. yani galatasaray bülent korkmazla futbolculuğu sonrasında da beraber yola devam etme niyetini açık bir şekilde iletir. bülent korkmaz ise galatasaray'ın bu tekliflerini "futbol oynamaya devam etmek istiyorum" diyerek reddeder. galatasaray kulübü de bunun üzerine "o zaman başka takımda devam edebilirsin, çünkü gelecek sezonki kadromuzda seni düşünmüyoruz" cevabını verir. neticede bülent korkmaz 37 yaşındadır ve performansı günden güne düşmektedir, e galatasaray kulübü de sırf efsane kaptan diye bülent'i canı istediği sürece kadroda tutacak değildir öyle değil mi? bülent korkmaz bunun üzerine galatasaray'dan ayrılır, 2 ay sonra ise hiçbir takımın kendini istememesi veya istediği gibi bir teklif almaması üzerine futbolu bıraktığını açıklar. bu olayın sonrasında vefasızlıkla suçlanan ise topu topu 1 ya da 2 sezon daha oynamak için efsane olduğu takımdan ayrılan bülent korkmaz değil, galatasaray kulübü olmuştur.

    hakan ünsal: 2001-2002 sezonu sonunda galatasaray'dan blackburn rovers'a transfer olan hakan ünsal, burada tutunamaması ve mutsuz olduğunu iletmesi üzerine aynı sezon içinde "vefasız" galatasaray tarafından geri transfer edilmiştir. biraz yaşı biraz kendisine yeterince bakmadığı için formu düşüşe geçen hakan ünsal'a 2005 sezonu sonunda jübile teklif edilir. gelgelelim hakan ünsal da sırf efsane kadroda olduğu için sonsuza kadar oynayabileceğini düşünmektedir ve galatasaray'ı vefasızlıkla suçlayarak takımdan ayrılır. performansının düşüşe geçtiği çaykur rizespor'da iyice ayyuka çıkar ve sezonu dahi tamamlayamadan futbola veda eder. acaba vefasız olan onu düşük performansına rağmen 2004-2005 sezonunda takımda tutan ve sezon sonunda jübile teklif eden galatasaray mıdır yoksa bu teklifi reddedip o yaştan sonra rize'de kendini rezil etmekten başka bir şey yapmayan ve sonrasında da medyada sürekli bizi gömen küçük hakan mı?

    hakan şükür: medyaya yansıdığı kadarıyla kendisine de jübile ve hatta florya metin oktay tesislerine heykelinin dikilmesi teklif edilmiştir fakat hakan şükür bu teklifi "ben daha futbol oynamak istiyorum" diyerek reddetmiştir. maalesef kendisi de sırf galatasaray efsanesi diye 50 yaşına kadar dilediği gibi bu takımda oynayabileceğini düşünmekteydi. diğer taraftan kendisine jübile teklif edilmemiş olması ve bu haberlerin uydurma olma ihtimali de var, zira hatırlarsanız o sezon hakan şükür çokça yeniçerilik yapmakla ve yerli oyuncuları örgütleyip teknik direktörün altını oymakla itham edilmişti, dolayısıyla ayrılışı da pek normal bir ayrılış değildi. bu şartlar altında kendisiyle kavgalı ayrılındıysa ve jübile teklif edilmediyse de üzülürüm ama anlayabilirim.

    hasan şaş: zaten geçmişte doping cezası almış olduğu için jübile yapılması mümkün değildi. diğer taraftan futbolu 32 gibi erken sayılabilecek bir yaşta bıraktığı için ben de üzgünüm, ama son sezonunda oynadığı maçlarda göbeğinin kendisinden önce kadraja girdiği de hepimizin malumu. taraftar da sakatlıktan göbekle dönmesine ve sahada yürümesine haklı olarak tepki göstermişti. neticede profesyonel sporcuysanız sakatken de kendinize en iyi şekilde bakmak göreviniz. sahada yürüyen ve göbeğini büyüten bir oyuncu da kim olsa yuhalanır, meselenin vefa ile bir ilgisi olmadığı ortada. zaten ilerleyen dönemlerde hasan şaş da televizyonlarda yaptığı yorumlarla yıllarca oynadığı kulübe kişisel vefasını göstermiş oldu.

    ergün penbe: yaşından ötürü performansının düşüşü ve kadroya girememeye başlaması, kulübün futbolu bırakma önerisini "daha oynamak istiyorum" diyerek reddetmesi, bir sezon gaziantepspor'da rotasyon oyuncusu olarak yer aldıktan sonra futbolu bırakış. tanıdık bir hikaye.

    suat kaya: 2002-2003 sezonu sonunda galatasaray forması altında futbolu bırakmış ve kendisine bir jübile maçı organize edilmiştir. (bkz: 4 ağustos 2004 federasyon karması galatasaray maçı) daha sonrasında da galatasaray altyapısında antrenör olarak göreve başlamış, bir süre sonra da paf (bugünkü a2 seviyesi) takımın başına getirilmiştir. yani diğer tüm oyunculara yapılan teklifi tek kabul eden suat olmuş, karşılığını da almıştır.

    gheorghe hagi: canını sevdiğim. işte vefasızlıkla suçlanabileceğimiz tek konu budur. bu konuda da yönetimin zaafı olsa bile taraftar hagi'ye her zaman hakkını verdi. canını sevdiğim ise yerli futbolcuların aksine bir kere bile ağzını açıp bu konuyu gündeme getirmedi. zaten diğerlerinden farklı olarak galatasaray hagi'yle yola da devam etmek istiyordu, fakat hagi tadında bırakmak ve kendini hep iyi haliyle hatırlatmak istediğini söyleyerek futbolu kendi isteğiyle bıraktı. yine de diğerlerinden daha kısa süre forma giymiş olmasına rağmen jübileyi en çok hak edenlerden biriydi.

    ***

    tüm bunlara ilave olarak profesyonel bir spordan bahsettiğimizi ve bu oyuncuların maddi anlamda da emeklerinin karşılığını ziyadesiyle aldıklarını hatırlatmak isterim. ayrıca bugün antenörlükten televizyon yorumculuğuna, siyasetçiliğe kadar farklı alanlarda çalışmakta olan oyuncularımızın bu bulundukları mevkileri de hep galatasaray ve sahip oldukları "eski galatasaray futbolcusu" ünvanları sayesinde elde ettikleri malum. buna karşılık bu oyuncularımızın da galatasaray'a karşı ne kadar vefalı olduklarını her açıklamalarında tekrar görüyoruz. böyle bir tabloda, sürekli tekrar edilen "galatasaray çok vefasız" iddiasının da algı yönetiminden başka bir şey olmadığı ortadadır.

    son olarak, tabi ki rakiplerimizin yaptığı yanlışlar bizim yanlışlarımızı aklamaz ama üstlerine vazife olmamasına rağmen, kendilerine hiç bakmadan bizi vefasızlıkla suçlayan rakiplerimize de aykut kocaman, oğuz çetin hatta feyyaz uçar gibi efsaneleriyle yollarını nasıl ayırdıklarını, ve hatta bunları hatırlamayan gençler için daha yakın tarihten alex de souza'nın vedasını anımsatmayı borç bilirim.

    hiçbir kaynaktan bakmadan, tamamen kendi hafızamdaki bilgilerle yazdığım entry'de hatam olduysa da affola, düzeltmek için bir mesaj kadar uzağınızdayım*
  • 7
    bu başlığa yazılanların bir çoğunda doğruluk payı varmış gibi görünse de aslında adı geçen futbolcuların bir kısmına jübile teklifi yapılmış ama futbolcular kendilerine verdikleri değer itibarı ile bu jübile teklifini kabul etmeyip oynamak için izin koparmaya çalışarak ortalığın gerilmesine neden olmuşlardır. diğer bir kısmına geçmişten kalan problemler nedeni ile hiç muhattap bile olunmayarak aleni olarak kötü davranılmıştır. bir kısmına ise taraftarlar yönetim tarafından yönlendirilip ilgili futbolcudan kurtulunmaya çalışılmıştır.

    bunların arasında alenen jübile teklifi yapılıp florya ya metin oktay dan sonra heykelini dikelim teklifi yapılan tek oyuncumuz hakan şükür dür. takımda devrim yapmak ve futbolcu seleksiyonunu sağlamak için bazı eski futbolcular ile ayrışılması lazımken, bir futbolcu israrla ben bir sene daha top oynayacağım deyip araya cumhurbaşkanından tutta başbakana kadar yüzlerce kişiyi sokup yönetimsel açıdan karışıklığa sebep olunca yönetim yapacağı pek bir şey kalmamış gibi gözükmektedir.

    bu olaya ilişkin hakan şükür'ü savunanların olayın bu yanını gözden kaçırmamaya çalışması şarttır ve bu olaylar silsilesinde en az haklı olan hakan şükürdür.

    ayrıca her zaman ısrarla belirttiğim gibi; bizler yönetici değil taraftarız. kulübümüzü iyi günde de kötü günde de desteklemekle mükellefiz. önemli olan içeriğini hiç bir zaman tam olarak bilemeyeceğimiz bu gibi konularda taraf olmak yerine kulübümüzü desteklememizdir. bunu derken bu güne kadar bir çok defa yaşandığı gibi herhangi bir çıkar karşılığında kulüp yönetimlerinin oyuncağı olup efsanelerimize hakaret etmemeli, hakaret edenlere karşı da mücadeleden geri durmamalıyız.

    hakan şükür de bizim efsanelerimizden biridir. sergilediği bir takım davranışlar başta ben olmak üzere bazı taraftarlarımızın ondan nefret etmesine neden olmuşsa da artık bu gibi çelişkileri geride bırakmalı, başta hakan şükür olmak üzere diğer değerli futbolcularımızla birlikte yürümenin yollarının aranması için çözümler üretilmesine destek olmalıyız.

    bizlere yakışan budur.
  • 43
    şimdiye kadar hep klasik galatasarayda vefa yok denildi de bence galatasarayın içinden çıkan adamlarda galatasaraya karşı vefa yok aq. kulüple ilişiği biten hemen arkasından sallamaya başlıyor, enteresan hareketlere imza atıyor falan. son olarak bugün hamza hamzaoğlu'nu gördük. biz adamı burada galatasaray'a ileride hoca olabilir diye dillendirirken galatasaray'la alakasız bir maçta enteresan söylemlerde bulunmaya başladı. mikrofon biraz daha uzatılsa neler çıkacak içinden kim bilir.
  • 23
    başlamadan galatasaray'da vefa mı yoksa galatasaray'a vefa mı başlığına daha uygundur bilemeyeceğim ama ben buraya yazayım.

    kısa bir süre öncesine kadar adam gibi adam pankartı açılan yiğit şardan'ın da 270 bin lira gibi bir rakam için kulübü icraya verdiğini duyunca, artık yerlilere karşı hissetmeyeceğim duyguya dönüşmüştür; vefa. hepsi olmasa da darbe yediğimiz bu kaçıncı isimdir arkadaş! kusura bakmasın kimse ben hagi'ye gösteririm o vefayı. şimdi her şey güllük, gülistanlık; yönetime talip olan da çıkar, kombine kuyrukları da oluşur. ama yarın yine zora düşersek yine sahip çıkacak hagi vardır, çağırırsın gelir. başarısız olursa yine yuhalayarak göndeririz. ama bir kez daha çağırırsak, yine gelir.

    düzenleme: imla
  • 16
    neye göre kime göre olduğuna bağlı olarak değişebilir. galatasaray'da vefa olan başlığın altına bana yapılan vefasızlığı yazabilirim herhalde. çünkü galatasaray taraftarıyım...
    bazı futbolcuları acayip vefasızlık yapmıştır bana. mesela;

    bülent korkmaz
    benim galatasaray taraftarı olduğumdan itibaren en sevdiğim futbolcudur. tam yeni oynamaya başladığında yakaladım, taa ki ''faal futbolculuk'' dönemi bitene kadar da peşini bırakmadım. formalarımda, 3'ü giydiğinden beri hep o vardır. bu sezon da olacak hepsinde. yine 3 yazdırıyorum. ama jubile meselesini bizzat koskocaaaaaa özhan canaydın'ın ağzından canlı yayında dinlemiş biri olarak anlatayım.
    '' bülent'i aradım ulaşamıyorum. hakan*'ı aradım ve dedim ki; bülent'e ulaşamıyorum, sende ikinci bir numarası vardır, mutlaka bülent'e ulaş ve beni arasın. ardından ergün*'ü aradım ve aynı şeyleri söyledim. bülent bana dönmedi.''
    bunu söyleyen tüm camianın dürüstlük ve adamlık bakımından sonsuz saygısını kazanmış galatasaray başkanı.
    eeee şimdi bülent'e nasıl jubile yapılmadı diyebiliriz. şu konuda kimse kusura bakmayacak. bülent evet önemlidir. ayrı ve özel bir adamdır. ama özhan canaydın da galatasaray kulübünün başkanıdır. tamam kimine göre başkan olduğu dönemde kulübü kötü yönetmiş olabilir. fakat şu da bir gerçek ki bülent kadar hayatını galatasaray'a adamış bir adamdır. senin peşinden koşuyorsa bir dön o'na.

    neyse;
    bülent kaptan başkan'a dönmemiş tabii ki . belli ki oynamak istiyordu. kırgınlığı onun içindi. jübile yapılmaması falan değil yani. fatih terime yapılan jübile hala konuşulur. jubile yapmıyor işte diyerek ''vefasız bizim kulüp'' demek pek doğru olmuyor . sonra nerede gördük kaptanı ilk olarak. gençlerbirliği maçında bize atılan golden sonra futbolcularla birbirlerine sarılırken gördüm ben. tamam profesyonellik gereği. tıpkı galatasaray'ın o na yaptığı teklif gibi, bu sene bırak sana jübile yapalım dediği gibi. başkana dönseydi ve jübilesini yapsaydı bende ona son kez bir el sallasaydım olmaz mıydı? ben ki sırtımda onun forması ile çocukluk/gençlik tüketmiş adamım. bana vefasızlık etti ve güle güle dememe izin vermedi. beni( galatasaray taraftarını) düşünmedi de bir sene daha oynayacağım inadı yüzünden kendini düşündü(!) haksız mıyım? vallahi kendime göre oldukça haklıyım.

    demem o ki
    senin sevdiğini gönderirler. benim sevdiğime jübile yapmazlar, falan filan...
    aslolan galatasaray'dır. ben bildim bileli vefalıdır.
  • 5
    gerektiği kadar mevcuttur. hadi şimdi aslında daha da fazla olması gerektiğini düşünelim. o kadar ki, şu anki kadronun forvetinde hakan şükür-ümit karan, sağ kanatta hasan şaş, sol bek hakan ünsal, ortalarda bir yerde de okan buruk olsun. bu takımın başında da kötü sonuçlara rağmen muhteşem vefamızdan dolayı hiç bir zaman gönderemeyeceğimiz büyük kaptan bülent korkmaz olsun. e oldu mu şimdi?

    diyeceksin ki, ne alakası var şimdi? bak bir daha düşün, galatasaray yollamadığı sürece hangisi "benden bu kadar, tamam arkadaş bana jübile yapın" der? kandırmayalım birbirmizi ah keşke deseler!
    olsun arkadaş, her şey başarı demek değil diyebilirsin. haklısın lakin galatasaray vefanın bu kadar bokunu çıkaran bir kulüp olsa önce bu adamlar bu formaları giyemezlerdi, zira bu takımı onlardan önce de şampiyon yapan onlarca insan vardı.

    ha vefa mı? bak şöyle örnekler de mevcut; diğer takım taraftarları kendi kurucusunun ismini bilmezken bu ülkede bir takım kurucusunun ismini dünyaya ezberletti. türk futbolunda "metin oktay" diye bir gerçeklik varsa bu gerçeklik, biraz da futbol oynadığı yılların üzerinden yarım asır geçmesine rağmen adına atkılar yaptıran, her alanda ismine sahip çıkan camiasının sayesindedir.

    ama bunları hak etmek için sadece başarılı bir futbolcu olmak yetmiyor. metin gibi olmak gerekiyor!
  • 21
    cevad prekazi'ye yapılandır!!!

    '' prekazi, başkan adnan polat’ın isteği üzerine 25 yaşındaki futbolcuyu getirdiğini belirterek, “başkan önceleri samimiydi ve ‘eskişehir maçından sonra gelin’ diyordu. ama istanbul’da telefonumuza bakmadı” dedi.
    florya’da yapılan görüşmede adnan sezgin’in kendilerine olumsuz yaklaştığını da kaydeden prekazi, “jovanovic’e kulübünden ayrılırken alacaklarına karşılık bonservisini verdiler. rijkaard da kasetlerini izlemiş ve beğenmişti. ama nedense istanbul’da şartlar değişti. şimdi galatasaray’a gelmek için kulübünden ayrılan ve açıkta kalan bir oyuncu var. bir daha galatasaray’dan ne bir yönetici ne de bir sorumlu beni aramasın. çok kırıldım. ben menajer değilim. sadece eski kulübüme yardımcı olmak istedim” ifadelerini kullandı.''
  • 49
    eğer sabri galatasaray ilişkisinde bir vefadan bahsedeceksek vefayı göstermesi gereken, hiçbir zaman galatasarayın düzeyinde olmamasına rağmen yıllarca baş köşede oturduğu yerden para kazanıp bir de üstüne kaptanlık yapan sabridir. eğer sabriye taraftarın vefa göstermesi bekleniyorsa, fenerle berabere kaldı diye üçlü çektirdiği taraftarları bulsun, vefalaşsınlar. sabri söz konusuysa vefa benim için bir semt...
App Store'dan indirin Google Play'den alın