51
olmadığı iddia edilen şey.
bu konuda çok insanın aklında medya ve eski futbolcularımızın açıklamaları sayesinde oluşmuş bir "galatasaray vefasızdır" algısı var. bugüne kadar birçok kişiye durumun iç yüzünü elimden geldiğince anlatmaya çalıştım ama hala bu sözlükte bile vefasızlıktan bahsedenleri görünce, en iyisi bir yazıda uzun uzun durumu anlatmak diye düşündüm. en azından bundan sonra hala gelip "galatasaray vefasız" diyen olursa da dert anlatmak yerine direkt bu yazıyı gösteririm.
tanım kısmı bittiyse örneklerden ilerlemek istiyorum.
bülent korkmaz: 2004-2005 sezonunda tomas-song ikilisinin arkasında sık sık yedek kalan bülent korkmaz gelecek sezon kadroda düşünülmemektedir ve kulüp tarafından kendisine jübile teklif edilir. hatta jübile teklifiyle kalınmaz, 3 numaralı formanın emekli edilmesi, jübile sonrası bülent'in yurtdışındaki antrenörlük eğitimlerinin masrafının karşılanması ve sonrasında kendine kulüp bünyesinde bir antrenörlük (altyapı antrenörlüğü veya teknik direktör yardımcılığı) görevi verilmesi de teklifin içindedir. yani galatasaray bülent korkmazla futbolculuğu sonrasında da beraber yola devam etme niyetini açık bir şekilde iletir. bülent korkmaz ise galatasaray'ın bu tekliflerini "futbol oynamaya devam etmek istiyorum" diyerek reddeder. galatasaray kulübü de bunun üzerine "o zaman başka takımda devam edebilirsin, çünkü gelecek sezonki kadromuzda seni düşünmüyoruz" cevabını verir. neticede bülent korkmaz 37 yaşındadır ve performansı günden güne düşmektedir, e galatasaray kulübü de sırf efsane kaptan diye bülent'i canı istediği sürece kadroda tutacak değildir öyle değil mi? bülent korkmaz bunun üzerine galatasaray'dan ayrılır, 2 ay sonra ise hiçbir takımın kendini istememesi veya istediği gibi bir teklif almaması üzerine futbolu bıraktığını açıklar. bu olayın sonrasında vefasızlıkla suçlanan ise topu topu 1 ya da 2 sezon daha oynamak için efsane olduğu takımdan ayrılan bülent korkmaz değil, galatasaray kulübü olmuştur.
hakan ünsal: 2001-2002 sezonu sonunda galatasaray'dan blackburn rovers'a transfer olan hakan ünsal, burada tutunamaması ve mutsuz olduğunu iletmesi üzerine aynı sezon içinde "vefasız" galatasaray tarafından geri transfer edilmiştir. biraz yaşı biraz kendisine yeterince bakmadığı için formu düşüşe geçen hakan ünsal'a 2005 sezonu sonunda jübile teklif edilir. gelgelelim hakan ünsal da sırf efsane kadroda olduğu için sonsuza kadar oynayabileceğini düşünmektedir ve galatasaray'ı vefasızlıkla suçlayarak takımdan ayrılır. performansının düşüşe geçtiği çaykur rizespor'da iyice ayyuka çıkar ve sezonu dahi tamamlayamadan futbola veda eder. acaba vefasız olan onu düşük performansına rağmen 2004-2005 sezonunda takımda tutan ve sezon sonunda jübile teklif eden galatasaray mıdır yoksa bu teklifi reddedip o yaştan sonra rize'de kendini rezil etmekten başka bir şey yapmayan ve sonrasında da medyada sürekli bizi gömen küçük hakan mı?
hakan şükür: medyaya yansıdığı kadarıyla kendisine de jübile ve hatta florya metin oktay tesislerine heykelinin dikilmesi teklif edilmiştir fakat hakan şükür bu teklifi "ben daha futbol oynamak istiyorum" diyerek reddetmiştir. maalesef kendisi de sırf galatasaray efsanesi diye 50 yaşına kadar dilediği gibi bu takımda oynayabileceğini düşünmekteydi. diğer taraftan kendisine jübile teklif edilmemiş olması ve bu haberlerin uydurma olma ihtimali de var, zira hatırlarsanız o sezon hakan şükür çokça yeniçerilik yapmakla ve yerli oyuncuları örgütleyip teknik direktörün altını oymakla itham edilmişti, dolayısıyla ayrılışı da pek normal bir ayrılış değildi. bu şartlar altında kendisiyle kavgalı ayrılındıysa ve jübile teklif edilmediyse de üzülürüm ama anlayabilirim.
hasan şaş: zaten geçmişte doping cezası almış olduğu için jübile yapılması mümkün değildi. diğer taraftan futbolu 32 gibi erken sayılabilecek bir yaşta bıraktığı için ben de üzgünüm, ama son sezonunda oynadığı maçlarda göbeğinin kendisinden önce kadraja girdiği de hepimizin malumu. taraftar da sakatlıktan göbekle dönmesine ve sahada yürümesine haklı olarak tepki göstermişti. neticede profesyonel sporcuysanız sakatken de kendinize en iyi şekilde bakmak göreviniz. sahada yürüyen ve göbeğini büyüten bir oyuncu da kim olsa yuhalanır, meselenin vefa ile bir ilgisi olmadığı ortada. zaten ilerleyen dönemlerde hasan şaş da televizyonlarda yaptığı yorumlarla yıllarca oynadığı kulübe kişisel vefasını göstermiş oldu.
ergün penbe: yaşından ötürü performansının düşüşü ve kadroya girememeye başlaması, kulübün futbolu bırakma önerisini "daha oynamak istiyorum" diyerek reddetmesi, bir sezon gaziantepspor'da rotasyon oyuncusu olarak yer aldıktan sonra futbolu bırakış. tanıdık bir hikaye.
suat kaya: 2002-2003 sezonu sonunda galatasaray forması altında futbolu bırakmış ve kendisine bir jübile maçı organize edilmiştir. (bkz: 4 ağustos 2004 federasyon karması galatasaray maçı) daha sonrasında da galatasaray altyapısında antrenör olarak göreve başlamış, bir süre sonra da paf (bugünkü a2 seviyesi) takımın başına getirilmiştir. yani diğer tüm oyunculara yapılan teklifi tek kabul eden suat olmuş, karşılığını da almıştır.
gheorghe hagi: canını sevdiğim. işte vefasızlıkla suçlanabileceğimiz tek konu budur. bu konuda da yönetimin zaafı olsa bile taraftar hagi'ye her zaman hakkını verdi. canını sevdiğim ise yerli futbolcuların aksine bir kere bile ağzını açıp bu konuyu gündeme getirmedi. zaten diğerlerinden farklı olarak galatasaray hagi'yle yola da devam etmek istiyordu, fakat hagi tadında bırakmak ve kendini hep iyi haliyle hatırlatmak istediğini söyleyerek futbolu kendi isteğiyle bıraktı. yine de diğerlerinden daha kısa süre forma giymiş olmasına rağmen jübileyi en çok hak edenlerden biriydi.
***
tüm bunlara ilave olarak profesyonel bir spordan bahsettiğimizi ve bu oyuncuların maddi anlamda da emeklerinin karşılığını ziyadesiyle aldıklarını hatırlatmak isterim. ayrıca bugün antenörlükten televizyon yorumculuğuna, siyasetçiliğe kadar farklı alanlarda çalışmakta olan oyuncularımızın bu bulundukları mevkileri de hep galatasaray ve sahip oldukları "eski galatasaray futbolcusu" ünvanları sayesinde elde ettikleri malum. buna karşılık bu oyuncularımızın da galatasaray'a karşı ne kadar vefalı olduklarını her açıklamalarında tekrar görüyoruz. böyle bir tabloda, sürekli tekrar edilen "galatasaray çok vefasız" iddiasının da algı yönetiminden başka bir şey olmadığı ortadadır.
son olarak, tabi ki rakiplerimizin yaptığı yanlışlar bizim yanlışlarımızı aklamaz ama üstlerine vazife olmamasına rağmen, kendilerine hiç bakmadan bizi vefasızlıkla suçlayan rakiplerimize de aykut kocaman, oğuz çetin hatta feyyaz uçar gibi efsaneleriyle yollarını nasıl ayırdıklarını, ve hatta bunları hatırlamayan gençler için daha yakın tarihten alex de souza'nın vedasını anımsatmayı borç bilirim.
hiçbir kaynaktan bakmadan, tamamen kendi hafızamdaki bilgilerle yazdığım entry'de hatam olduysa da affola, düzeltmek için bir mesaj kadar uzağınızdayım*
bu konuda çok insanın aklında medya ve eski futbolcularımızın açıklamaları sayesinde oluşmuş bir "galatasaray vefasızdır" algısı var. bugüne kadar birçok kişiye durumun iç yüzünü elimden geldiğince anlatmaya çalıştım ama hala bu sözlükte bile vefasızlıktan bahsedenleri görünce, en iyisi bir yazıda uzun uzun durumu anlatmak diye düşündüm. en azından bundan sonra hala gelip "galatasaray vefasız" diyen olursa da dert anlatmak yerine direkt bu yazıyı gösteririm.
tanım kısmı bittiyse örneklerden ilerlemek istiyorum.
bülent korkmaz: 2004-2005 sezonunda tomas-song ikilisinin arkasında sık sık yedek kalan bülent korkmaz gelecek sezon kadroda düşünülmemektedir ve kulüp tarafından kendisine jübile teklif edilir. hatta jübile teklifiyle kalınmaz, 3 numaralı formanın emekli edilmesi, jübile sonrası bülent'in yurtdışındaki antrenörlük eğitimlerinin masrafının karşılanması ve sonrasında kendine kulüp bünyesinde bir antrenörlük (altyapı antrenörlüğü veya teknik direktör yardımcılığı) görevi verilmesi de teklifin içindedir. yani galatasaray bülent korkmazla futbolculuğu sonrasında da beraber yola devam etme niyetini açık bir şekilde iletir. bülent korkmaz ise galatasaray'ın bu tekliflerini "futbol oynamaya devam etmek istiyorum" diyerek reddeder. galatasaray kulübü de bunun üzerine "o zaman başka takımda devam edebilirsin, çünkü gelecek sezonki kadromuzda seni düşünmüyoruz" cevabını verir. neticede bülent korkmaz 37 yaşındadır ve performansı günden güne düşmektedir, e galatasaray kulübü de sırf efsane kaptan diye bülent'i canı istediği sürece kadroda tutacak değildir öyle değil mi? bülent korkmaz bunun üzerine galatasaray'dan ayrılır, 2 ay sonra ise hiçbir takımın kendini istememesi veya istediği gibi bir teklif almaması üzerine futbolu bıraktığını açıklar. bu olayın sonrasında vefasızlıkla suçlanan ise topu topu 1 ya da 2 sezon daha oynamak için efsane olduğu takımdan ayrılan bülent korkmaz değil, galatasaray kulübü olmuştur.
hakan ünsal: 2001-2002 sezonu sonunda galatasaray'dan blackburn rovers'a transfer olan hakan ünsal, burada tutunamaması ve mutsuz olduğunu iletmesi üzerine aynı sezon içinde "vefasız" galatasaray tarafından geri transfer edilmiştir. biraz yaşı biraz kendisine yeterince bakmadığı için formu düşüşe geçen hakan ünsal'a 2005 sezonu sonunda jübile teklif edilir. gelgelelim hakan ünsal da sırf efsane kadroda olduğu için sonsuza kadar oynayabileceğini düşünmektedir ve galatasaray'ı vefasızlıkla suçlayarak takımdan ayrılır. performansının düşüşe geçtiği çaykur rizespor'da iyice ayyuka çıkar ve sezonu dahi tamamlayamadan futbola veda eder. acaba vefasız olan onu düşük performansına rağmen 2004-2005 sezonunda takımda tutan ve sezon sonunda jübile teklif eden galatasaray mıdır yoksa bu teklifi reddedip o yaştan sonra rize'de kendini rezil etmekten başka bir şey yapmayan ve sonrasında da medyada sürekli bizi gömen küçük hakan mı?
hakan şükür: medyaya yansıdığı kadarıyla kendisine de jübile ve hatta florya metin oktay tesislerine heykelinin dikilmesi teklif edilmiştir fakat hakan şükür bu teklifi "ben daha futbol oynamak istiyorum" diyerek reddetmiştir. maalesef kendisi de sırf galatasaray efsanesi diye 50 yaşına kadar dilediği gibi bu takımda oynayabileceğini düşünmekteydi. diğer taraftan kendisine jübile teklif edilmemiş olması ve bu haberlerin uydurma olma ihtimali de var, zira hatırlarsanız o sezon hakan şükür çokça yeniçerilik yapmakla ve yerli oyuncuları örgütleyip teknik direktörün altını oymakla itham edilmişti, dolayısıyla ayrılışı da pek normal bir ayrılış değildi. bu şartlar altında kendisiyle kavgalı ayrılındıysa ve jübile teklif edilmediyse de üzülürüm ama anlayabilirim.
hasan şaş: zaten geçmişte doping cezası almış olduğu için jübile yapılması mümkün değildi. diğer taraftan futbolu 32 gibi erken sayılabilecek bir yaşta bıraktığı için ben de üzgünüm, ama son sezonunda oynadığı maçlarda göbeğinin kendisinden önce kadraja girdiği de hepimizin malumu. taraftar da sakatlıktan göbekle dönmesine ve sahada yürümesine haklı olarak tepki göstermişti. neticede profesyonel sporcuysanız sakatken de kendinize en iyi şekilde bakmak göreviniz. sahada yürüyen ve göbeğini büyüten bir oyuncu da kim olsa yuhalanır, meselenin vefa ile bir ilgisi olmadığı ortada. zaten ilerleyen dönemlerde hasan şaş da televizyonlarda yaptığı yorumlarla yıllarca oynadığı kulübe kişisel vefasını göstermiş oldu.
ergün penbe: yaşından ötürü performansının düşüşü ve kadroya girememeye başlaması, kulübün futbolu bırakma önerisini "daha oynamak istiyorum" diyerek reddetmesi, bir sezon gaziantepspor'da rotasyon oyuncusu olarak yer aldıktan sonra futbolu bırakış. tanıdık bir hikaye.
suat kaya: 2002-2003 sezonu sonunda galatasaray forması altında futbolu bırakmış ve kendisine bir jübile maçı organize edilmiştir. (bkz: 4 ağustos 2004 federasyon karması galatasaray maçı) daha sonrasında da galatasaray altyapısında antrenör olarak göreve başlamış, bir süre sonra da paf (bugünkü a2 seviyesi) takımın başına getirilmiştir. yani diğer tüm oyunculara yapılan teklifi tek kabul eden suat olmuş, karşılığını da almıştır.
gheorghe hagi: canını sevdiğim. işte vefasızlıkla suçlanabileceğimiz tek konu budur. bu konuda da yönetimin zaafı olsa bile taraftar hagi'ye her zaman hakkını verdi. canını sevdiğim ise yerli futbolcuların aksine bir kere bile ağzını açıp bu konuyu gündeme getirmedi. zaten diğerlerinden farklı olarak galatasaray hagi'yle yola da devam etmek istiyordu, fakat hagi tadında bırakmak ve kendini hep iyi haliyle hatırlatmak istediğini söyleyerek futbolu kendi isteğiyle bıraktı. yine de diğerlerinden daha kısa süre forma giymiş olmasına rağmen jübileyi en çok hak edenlerden biriydi.
***
tüm bunlara ilave olarak profesyonel bir spordan bahsettiğimizi ve bu oyuncuların maddi anlamda da emeklerinin karşılığını ziyadesiyle aldıklarını hatırlatmak isterim. ayrıca bugün antenörlükten televizyon yorumculuğuna, siyasetçiliğe kadar farklı alanlarda çalışmakta olan oyuncularımızın bu bulundukları mevkileri de hep galatasaray ve sahip oldukları "eski galatasaray futbolcusu" ünvanları sayesinde elde ettikleri malum. buna karşılık bu oyuncularımızın da galatasaray'a karşı ne kadar vefalı olduklarını her açıklamalarında tekrar görüyoruz. böyle bir tabloda, sürekli tekrar edilen "galatasaray çok vefasız" iddiasının da algı yönetiminden başka bir şey olmadığı ortadadır.
son olarak, tabi ki rakiplerimizin yaptığı yanlışlar bizim yanlışlarımızı aklamaz ama üstlerine vazife olmamasına rağmen, kendilerine hiç bakmadan bizi vefasızlıkla suçlayan rakiplerimize de aykut kocaman, oğuz çetin hatta feyyaz uçar gibi efsaneleriyle yollarını nasıl ayırdıklarını, ve hatta bunları hatırlamayan gençler için daha yakın tarihten alex de souza'nın vedasını anımsatmayı borç bilirim.
hiçbir kaynaktan bakmadan, tamamen kendi hafızamdaki bilgilerle yazdığım entry'de hatam olduysa da affola, düzeltmek için bir mesaj kadar uzağınızdayım*