eğer bir daha dünyaya gelseydim ve seçme şansım olsaydı, değil galatasaray taraftarı olmak, futbolla, hatta sporla hiçbir şekilde ilgilenmezdim. en fazla
deve güreşi falan izlerdim, o da maksat çay bardağıyla rakı muhabbeti olsun diye. herkes galatasaray taraftarlığını kendince yaşar, bunun kuralı-kitabı yok. bazı genel geçer öğretiler dışında hepimizin taraftarlık tarzı kendine has, lakin şunu görüyorum ki, uzunca bir süreden beri başarıda da başarısızlıkta da bundan psikolojik olarak zarar görüyorum. kafam gereksiz detaylarla ve galatasaray merkezli birçok stresle çevrelenmiş durumda, konunun fazla içindeyim, bu kadarı fazla, belki azaltsam iyi olur ama şu dakikadan sonra yapılacak şeyler değil bunlar, o yüzden en baştaki radikal ifadeyi kullandım. belki evlenip çoluk çocuğa karışınca kendiliğinden olur, bilemiyorum... çocuğumu kesinlikle böyle yetiştirmeyeceğim, aynen babamın bana yaptığı gibi ama dayım beni gerçek anlamda galatasaray taraftarı yapmıştı. sağ olsun iyi ki de yapmış ama yok, şu an geriye dönüp baktığımda kesinlikle futbola bulaşmazdım, konu a takımı veya b takımı değil, çünkü başlayınca gerisi geliyor. mesela şu an volkan demirel'i ve emre belözoğlu'nu biliyorsam bu da galatasaray taraftarı olmanın bir sonucu. şampiyonluk yarışında, 4. yıldız yolunda kafayı yiyorsam bu da taraftarlığın bir getirisi.
bazen kafayı yiyecek gibi oluyorum. delirirsem korkmayın, benden zarar gelmez.
16 şubat 2015 galatasaray balıkesirspor maçında bile çok yıprandım. kadıköy deplasmanında iyisi mi çarşıya falan çıkayım. nasıl olsa maç sonucu sms olarak geliyor.