• 29
    (bkz: galatasaray sözlük yazarlarına açık mektup/#2381297)

    çok kıymetli dostlarım,

    yaklaşık 7-8 aylık teşhiş, ameliyat, kemoterapi, radyoterapi, psikoterapi tedavisinin ardından(u: 1 yıla tamamlanacak olan bir kısım daha var ama yan etkisi olmayan, yıpratmayan bir tedavi) şükürler olsun ki sevgili eşim bu hafta itibariyle işe başladı.

    1 yıla tamamlanacak olan 3 haftada bir alacağı ilaç tedavisi bittikten sonraki süreçte belirli periyotlarla kontrolleri yapılacak, allah korusun tekrar edip etmediği kontrol edilecek ama şu gün itibariyle hayatımız yavaştan normale dönüyor.

    bu güzel haberi sizinle paylaşmak istedim.

    neler neler yaşadık, yeri geldi gerginliğim, yeri geldi çaresizliğim, yeri geldi mutluluğum yazılarıma yansıdı. burası hep benim kaçışım, gizli bahçem oldu. koştuk biz yine cimbom'a geldik...

    bu zor zamanda hastalığın başından itibaren yanımda olan, doktor ve hastane konusundan, maddi-manevi destek, ilgi, alaka hususuna kadar sürekli mesaj atıp durumumuzu soran, çok sevgili siz sevgili arkadaşlarım, kardeşlerim, dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

    dualarınızla, iyi niyetinizle, sinerjinizle her daim yanımda olduğunuzu hissettim. iyi ki bu ailenin bir parçasıyım ve iyi ki varsınız...

    eksik olmayın...

    sevgi ve saygılarımla...
  • 27
    en son söyleyecegimi en başta söyleyeyim; "sizi çok seviyorum!"

    gectigimiz 10 gün icinde neler yasadık neler hissettik bilemezsiniz ve insallah hicbir zaman da ögrenmezsiniz. aslında pek duyulmasını istemedigim, bilgi alma amacli yazdigim(meme kanseri hk.) entryi bile bu sebeple 10 dk sonra sildigim herkesin de basina gelebilecek talihsiz bir olay geldi basimiza.

    her gün sözlükte olan, kendince yazmaya calisan biri oldugum icin olsa gerek, bir süredir sözlüge yazmayinca ve hemen her gün mesajlastigim arkadaslarim merak edip bana ulasamayinca nickaltima yazmislar sag olsunlar. daniel tozser de kendince dogru oldugunu dusundugu icin konu hakkinda nickaltima yazma ihtiyaci hissetmis ve bilgi amacli durumu yazmis, duyuldu madem ben de detayli olarak yazayim da hem merak eden dostlarima bilgi vereyim hem de kadin yazarlarimiz ve erkek yazarlarimizin anneleri, esleri, kardesleri vs cevresindeki her kadin icin farkindalik yaratmasi adina belli mi olur belki bir katkisi olur...

    doktorlarin yapilmasi icin bas bas bagirdigi genç-yaşlı her kadinin yapmasini istedigi ve erken teshisin onemine vurgu yaptigi bir olay var; "meme kanseri ve elle kendi muayeneni yapma"

    esim 35 yasinda. yani aslinda bu hastalik icin cok genç denilebilecek bir yaş.

    sanki hissetmis gibi 2-3 aydır kendini muayene eden esim, gogsunde hissettigi anormal durumu bana anlatti ve benim de tesvigimle hemen doktordan randevu aldık. üstelik de ayni taraftan 7 sene önce "yağ bezesi" aldirmistik. buna ragmen hic zaman kaybetmeden doktora gittik cünkü erken teşhis hayat kurtarır!

    ben yine yag bezesi cikacagindan emin oldugum icin cok rahattim. ayni gun hem ultrason hem mamogrofi hem de biopsi yapilmasina ve doktorların "kötü gibi görünüyor" demesine ragmen ben hala yağ bezesi olduguna emindim. 2 gün sonra doktoru arama görevi benimdi ve sonucu esimle paylasmak da bana kalmisti. her ikimiz de is yerindeyken haberi aldim ve yıkıldım. yani doktor ilk muayenede kotu huylu ciksa bile erken evre oldugunu ve diger evrelere göre cok daha rahat bir tedavi olacagini, gecikseydik daha zor olacagini söylese de bu illetin adı kanser. en hafifi de olsa tedavisi de olsa erken evre de olsa adı bile kötü, rahatsızlık verici.

    en buyuk hatayi sonucu ogrendikten sonra esime durumu telefonda söyleyerek yaptim. sonra hemen taksiye binip 15 dk sonra yaninda olsam da o an yaninda olamamak icimde ukde kaldı. insan böyle anlarda saglikli dusunemiyor.

    sonraki gün doktorumuzla gorustuk, hemen pet-bt denilen tümörün vucutta baska bir yere sıcrayıp sıcramadığına bakilan test icin gun alip, bir gun sonra onu yaptirdik ve cok sükür temiz cikmasiyla da ertesi gün hemen ameliyata alındi.

    allah'a sükürler olsun ameliyat cok iyi gecti ve kitle ilgili bolgeden cikarildi. 2 cm.den kucuk sandigimiz kitle 2.2 cm cikti 2a evresiymis. doktor ilk muayenede 1. evre demisti ama ameliyat sonrasi patolojik incelemde 2. evre oldugu goruldu. zaten 1. evre ve 2.evre arasindaki fark buyukluk. her ikisi de erken teshis anlamina geliyor. 3. evre koltuk alti lenflerine sicramis olmasi, 4. evre de vucutta baska organlara da sicramis olmasi demekmis.

    allah korusun ilerleyen evrelerde tedavi daha sıkıntılı olabiliyor(gogsun tamamen alinmasi, cok daha uzun ve agir kemoterapi gibi) ve hayatta kalma oranı da daha düsük oluyor.

    elbette kimse böyle bir seyi kendisine konduramıyor, sevdiğine konduramıyor. 5 yasinda bir cocuk annesi olan esim de kendisine konduramadı tabii. cok degisik bir 10 gün yasadik. her kafadan cikan sesler, internetteki sagliksiz kaynakları tahmin edebilirsiniz.

    bugün onkologla ilk görüsmemizi yaptık. bundan sonrası artık cerrahi degil, onkolojik.

    patoloji sonucuna göre tümörümüzün çesidi oldukca agresif bir tip cikti. yani tekrarı olası ve cok cabuk yayilan bir tip. söyle söyleyeyim, doktorumuz "6 ay sonra gelseniz baska seyler konusuyor olurduk" dedi. sanirim erken teshisin vurgusunu da burada bir kez daha yapmak lazım.

    neyse tümör hormon ilaci kullanilabilecek bir tip de cikmadigindan kemoterapi sartmıs. yapacak bir sey yok. dünyanin her yerine de gitsek boyle olacakmis. sansimiz ise bu tip tümörlerin kemoterapiye cok iyi cevap vermesi. tekrar etme olasigini cok dusurmesi.

    yalnız isin zor kısmı da biraz burada basliyor. dünyanın en güzel kadını olan sevgili eşim kemoterapinin saçlarını, kaşlarını dökecegini vs baska seyleri dusundukce anlayacaginiz uzere oldukca farkli bir psikolojiye girdi. yani o guzel saclarini siyahtan sarıya gecirmek icin aylardır yavas yavas rengini acmak icin ugrasiyordu. cok kısa sürede geldigi durum ise bambaska.

    sacların tekrar cikacak oldugunu bilsek de iste bu psikolojiyi yürütmek, anlamak kolay degil.

    9 nisan'da kemoterapiye basliyoruz. acikcasi mantikli baktigimda tablo asla kötü degil. biz kötünün en iyisi denilebilecek bir seviyedeyiz. dedigim gibi erken teshis hayat kurtarıyor. cok klise ama cok da hayati bir söz.

    biz bu olayı kendi sınavımız olarak görüyoruz ve kendi iliskimizde, evliligimizde de milat olarak görecegiz. ne kadar anlamsız seylere zaman, enerji vs harcadigimizi, cok anlamsiz seyler icin uzuldugumuzu anladik. insallah bu gunler geride kaldiginda da bunun bize katacaklariyla hayata daha farklı bakacagız.

    dedigim gibi pek giremedim bu aralar sözlüğe ama bugun gördüğüm tablo karsisinda cok şaşırdım ve çok mutlu oldum.
    hakkımda o kadar entry girilince derbide gol attım sandım :(

    aslında bakarsak golü esim atacak, dilerim ben ise bu sürecte ona asist yapacağım...

    eşim bana bazen kızıyor, sanırım sözlüğü kıskanıyor. (u: (: )
    bu aksam telefonda sözlüğü gösterdiğimde ve yazilanları ona okudugumda yüzünde olusan tebessüm ve ona verdiginiz güç icin hepinize cok tesekkür ederim.
    galatasaray sözlük sinerjisi başka bir şey. buranın ailem oldugunu biliyordum ama bu kadarını tahmin etmiyordum. hepinizi cok seviyorum. gercekten büyük güç oldunuz, iyi ki varsınız!

    esime özel not:

    kibritçi kız'ım hastalıkta ve sağlıkta... seni hep sevdim ve seveceğim, son nefesime kadar yanındayım...
  • 45
    sevgili arkadaşlar merhaba,

    görüyorum ki süper lig 2022-2023 sezonunun son 5 haftasına gelmişken 3 puan önde ve ikili averaja sahipken bile bazı galatasaray taraftarlarında "şampiyon olamayacağız" gibi bir düşünce oluşmaya başlamış. bu beni çok üzüyor ve hayal kırıklığı yaşatıyor açıkçası.

    bir kere her şeyden önce galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır ki bu sözü genelde geriden geldiğimiz sezonlarda sıklıkla kullandık. bizim bugünkü durumumuz galatasaray'ın kendisine inanmayan taraftarını göt etmesi şeklinde açıklanabilir.

    burada çok zor sezonlarda çok stresli anlarda vakur bir duruşla yalnızca galatasaray'a inanarak mayıs 2012'yi, 2015'i, 2018'i ve 2019'u yaşadık. 2013'te nispeten rahattık. geriden gelmemize rağmen 2021'in travmasını hala atlatamadık.

    ama ben burada bir kez olsun galatasaray'dan şüphe etmedim. bazen görüyorsun olmayacağını, 2016, 2017, 2022 gibi ama inanmak istiyorsun.

    2022-2023'te ise bambaşka. başından sonuna kadar hakkı yenen, lehine en az hata yapılan, aleyhine en çok hata yapılan takımken, en yakın rakibi lehine en çok hata yapılan ve aleyhine en az hata yapılan takım. hal böyleyken tff, kurulları ve ali koç, fbjk ekseninde bazı şeylerin umudunuzu kırdığını, canınızın sıkıldığı biliyorum ve anlıyorum ama üzülerek söylüyorum ki bazılarınız galatasaray'ın gücünü hafife almışsınız. 2005-2006 benzeri bir hava var...

    galatasaraya'a inanmayan kardeşlerimden birinin veya en ufak bir çekincesi olan tek bir taraftarın bile inancının yükselmesi benim için galatasaray sinerjisinin oluşturacağı çığın başlangıcındaki kar topu olabilir. o tek kişinin edeceği dua, tribündeki anlık refleksi maçta tek bir pozisyonu etkileyebilir ve sonuçları değiştirebilir. ben buna inanıyorum.

    12 yıldır burada yazıyorum, 41 binden fazla entrym var. birçok dostum, abim, kardeşim var burada tanıdığım.
    hayatımın çok önemli bir parçası galatasaray sözlük. burası benim için aile gibi.

    işte bu sebeple diyorum ki 2022-2023 sezonu şampiyonu galatasaray olamazsa kimi için fenomen, kimi için önemsiz, kimi için bazı şeylerin simgesi, kiminin gıcık kaptığı, kiminin dost, abi-kardeş gibi hissettiği, benim hayatımın bir parçası olan @mocuishle hesabımı kapatıyorum.

    zaten buradan şampiyonluğu vereceksek benim de burada yazmamın ve varlığımın da anlamı yoktur.

    bu da benim galatasaray'a olan inancımın andıdır.

    (bkz: konsantrasyon)

    sen şampiyon olacaksın!

    seni sevmeyen ölsün!
  • 59
    sevgili arkadaşlar merhaba.

    19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçının üzüntüsünü tüm kalbimle yaşıyorum. çok çok uzun süre de yaşayacağım, çünkü galatasaray'ı hem sahada, hem tribünde hem de saha dışında başarırız gördüğüm ilk maç bu olabilir.

    ve fakat üzerinden 24 saatten fazla geçen şu sürede fark ettim ki benim için galatasaray başka bir yerde.

    hayatımın sikildiği şu günlerde beni hayata bağlayan iki şey var biri oğlum diğeri galatasaray.

    geçen yıl da benzer şeyleri yaşadık ve ben yine galatasaray'a inanıp büyük sözler verdim.

    bugün de inancımdan hiçbir şey kaybetmedim.

    galatasaray dün bizi çok üzse de geçmişte onlarca kez çok mutlu etti ve edecektir.

    ama ben galatasaray taraftarının umutsuzluğunu, takıma küsmesini asla kabul edemiyorum.

    bu yüzden de bir kere daha en içten, en derin duygularımla tekrar ediyorum ki galatasaray önümüzdeki hafta sonu 24. şampiyonluğu kazanamazsa benim burada bulunmamın hiçbir anlamı yoktur.

    bu hesap 11 yıldır galatasaray sinerjisine inanmış ve hizmet etmiş bir hesaptır.

    24. şampiyonluk gelmeyecekse varlığımın da anlamı yoktur. galatasaray çok büyüktür ve hakkını almasını bilir.

    galatasaray banka hesaplarındaki 0'lardan çok daha büyüktür ve galatasaray bir his takımıdır.

    26 mayıs 2024 pazar akşamı 21 sularında burada 24. şampiyonluk kutlamaları yapılıp, hedef 25 başlığı yanmıyorsa benim de varlığımın anlamı kalmamıştır.

    kaldı ki galatasaray benim sözlerimden çok daha büyüktür.

    bu benim andımdır ki galatasaray şampiyon olacaktır!

    kahrolsun dertsiz tasasız hayatlar yaşasın ruh hastası galatasaraylılar!

    seni sevmeyen ölsün!
  • 30
    üzgünüz, giremezsiniz. ayrıca pilotsunuz...
    üzgünüz, giremezsiniz. ayrıca pilotsunuz...
    üzgünüz, giremezsiniz. ayrıca pilotsunuz...

    pilot olduğum günden beri girmeyi denedim, birçok kez uğraştım. bir hata, bir bencillik yaparak ailemden, sözlükten uzaklaşmaya çalıştım. mocuisle abimin yaşadığı mutluluğu paylaşamadım, muzeci ve daniel tozser'in de üzüntüsünü. son olarak libertabaskan'a başsağlığı dileklerimi iletemedim, üzgünüm. başta onlardan özür dilerim.

    20 aralıkta ben hastanede bir başka yakınım için bekliyorken bir anda gece 6 yazar arkadaşım duvarıma yazmış öylece habersiz bir şekilde. inandım ki ben acılarımı yazmasam da sizler yanımdasınız. bu aileye inancım ve bağlılığım tam.*

    umarım döndüğüm günün uğuruna dayanarak 19 ocak 2019 galatasaray ankaragücü maçı'nı kazanırız. acılar geçer geride cimbom'a olan sevda kalır. boşuna demiyormuşuz aslolan galatasaray diye.
  • 23
    sevgili sözlük yazarları...

    sizlere "asker mektubu" temalı bu entryi her haftasonu evde olsam da yaklaşık bir ay sonra ilk defa, o da bu entryi rahatça yazabilmek için, açma gereksinimi duyduğum bilgisayarımdan; acemi birliğindeki psikolojik danışmanın "kendini iyi hissettirecek birşeyler yap" önerisi üzerine yazıyorum. bazılarınızın malumu olduğu üzere 11 ağustos tarihinden bu yana "mecburi hizmet" adı verilen bu zorlu mücadeleye başlamış bulunuyorum. haftasonları twitter'da orda burda görünüyor olsam da istisnalar harici buraya birşey yazmayacağımı beyan etmiştim. istisnası bir kenara, içimde biriken yığınları bir nebze boşaltabilmek adına klavyemin tuşlarıyla oynuyor halde buldum kendimi...

    20 gündür, bu görevi yapmış olanların çok derinden bildiği, henüz başlamamış olanlarınsa kulaktan dolma bilgilerle tanımaya çalıştığı bambaşka bir alemin içindeyim; bir zamanlar güzel olan adanın her tarafından gelen 200 kadar "çavuş adayı" ile birlikte... gerek "askerlikten soğutma" diye bir suçun varlığı, gerekse resmi evrakta "personel" olarak anılacağımız bir yıl içinde "istihbarat kırıcı" faaliyetlere katılmayacağımızı taahüt ettiğimizden; en çok da bu iki "faaliyet"in tam kapsamını kestiremediğimden dolayı nelerden bahsedip bahsedemeyeceğimi tam olarak bilmiyorum. net olarak bildiğim tek şey bu 20 günün hayatımdaki en zor 20 gün olduğu ve bunun gibi 345 gün daha geçirmek zorunda olduğum.

    ortalama bir günü 3-4 "sivil" güne bedel olsa da burayı anlatmak için birkaç kelime yeterli olur. kafaya yazılması gereken kelime ise mahrumiyet. 365 tane kocaman günden, o güne sığdırılabilecek iyi ya da kötü anılardan, duygularından, düşüncelerinden, herşeyden ve herkesten mahrum kalıyorsun. sabah 5 civarı başlayıp 9 buçuk civarı koğuşlarda yapılan sayımla biten günler boyunca ne yapacağından ne hissedeceğine, ayakkabının bağcıklarını nasıl bağlayacağından tuvaletin nasıl yapacağına kadar hiçbir şey hakkında en ufak bir hükmün yok. bu gerçekten korkunç ve 20 değil 20000 günlük asker olsam yine de kabullenemeyeceğim bir durum.

    bir diğer kelime ise tezat. hayatının bir senesine sorgusuz sualsiz el koyan bir kurumu temsil eden kişinin 1 dakikalık gecikme için "kimsenin vaktini çalmaya hakkınız yok" diye insanları azarlayıp ceza vermeye çalışması, "kız gibi" olduğunu belgeleyebilen kişilerin muaf olduğu bu hizmet(!) sırasında verdiğiniz son derece insani bir refleks sonrası "kız gibisin lan" diye başlayan bir fırça ve hırpalamaya maruz kalmak gibi şeyler burada son derece sıradan. yüksek lisans seviyesine kadar okumuş adamların çok basit 2-3 cümlelik bir tanım her sorulduğunda korku ve stresten ağzını açamayışından, ya da nükleer serpintiden koşarak kaçmayı öğütleyen eğitimlerden falan bahsetmiyorum bile...

    üçüncü ve son kelime ise kesinlikle avuntu. izin vakti nizamiye kapısına yapılan yürüyüş ve aile görüşleri dışında askerliğe dair en "somut" mutluluk avuntular. onun da ne kadar "somut" olabildiği, askerlikte mutluluğa dair derin ipuçları veriyordur sanırım. her eğitim arasında saate bakıp "biraz daha yedik" lafını etmek avutuların en büyüğü, kendi adıma kavuşursam yegane hayata tutunma sebebim. güneydoğuda falan boku bokuna ölüme gönderilen askerlerin varlığıyla, mükellef asteğmenin piyade okulu anılarıyla falan durumumuzun "kebap" olduğuna inanmaya ya da inandırılmaya çalışılıyoruz sürekli. inanmasan da inanmış olmalısın. çünkü başka alternatifin yok.

    iyiye ya da pozitife dair söylenebilecek tek şey ise farkındalık. bir güne ne kadar çok iş sığdırılabileceğinin farkına varıyorsun mesela. yıllardır yaptığın için sıradan zannettiğin "kafana estiği vakit kafana esen şeyi yapabilmenin" aslında ne kadar değerli olduğunu, sabahın köründe sokakları süpürüp çöp toplayan adamın neler hissettiğini, tuvalet temizlemenin ne demek olduğunu, gerçek yorgunluğu, gerçek acıyı, gerçek hasreti falan. en çok da kendi kendine oluyor zannettiğin işlerin nasıl yürüdüğünü öğreniyorsun. hayatı ve insanları anlamaya dair büyük bir farkındalık yaratıyor bu. atıyorum eskiden restoranda sipariş verirken utandığın garson çocuğun neler hissettiğini anlayabiliyorsun mesela. bütün bu insanlık dışı ortam içinde, çok insani bir öğreti oluyor. tezat demiştik ya, bu da böyle bir tezatlık işte...

    aslında günlerdir kafamın içinde birçok cümle geçti, bu entryi de defalarca kurguladım ama yine bambaşka bir yöne doğru kayıp gidiyor. bu da "içerideki" hayatın bir yansıması. düşünmek ve hissetmek için ne fazla şansın ne de fazla bir alternatifin olmasa da bir yere kadar kaçabiliyorsun. gün içinde duyguların çok defalar ve sık şekilde dalgalanıyor. buluta giren güneş hayata döndürürken iki dakika sonra tekrardan canından bezdirebiliyor. tam da "bugün iyi mi gidiyor" diye içinden geçerken kendini çalıların içinde sürünürken bulmak ağır bir darbe oluyor. ya da 14 saattir içinde şapır şapır terleyip toz toprağın çamur olduğu kamuflajı üzerinden güç bela çıkarıp kendini duşa atmak hayat öpücüğü kıvamında olabiliyor. bir anımız diğerini tutmuyor ama kaçmak için yırtınsam da negatif duygulardan sıyrılmak çok kolay olmuyor.

    aslında yıllardır yılan hikayesine dönen, kangren olmanın kıyısına gelmiş bu problem bir şekilde çözüleceği için giderken umutlu ve moralliydim. gün geçtikçe o moralin de avuntudan ibaret olduğunu biraz daha iyi kavrıyorum. asker mektupları adettendir "iyiyim, merak etmeyin" temalı olur, asker ailelerine çocuklarınıza moral aşılayın, evdeki sorunları yansıtmayın falan denir ya. o havalardan uzaktayım malesef. günler zor geçiyor, bazı günler hiç geçmiyor. askerde olmak bile bir birey için yeterince zorlu bir olayken komutanların taşşak oğlanı, psikolojik danışmanlık merkezinin müdavimi, bölüğün en zayıf halkalarından biri haline gelmiş olmak bu olayı iyice zorlaştırıyor. tüm iyi niyetiyle bu sürecin yükünü paylaşmaya çalışan insanlara rağmen, dışarıda bırakılanlara olan özlem ağır basıyor. meğer ne çok şey paylaşıyormuşuz, ne kadar büyük ve farklı bir dünya yaratmışız kendimize. evli barklı, nişanlı ya da sevgilisi olan bir dolu insan var. hatta sanırım 90 küsur adamlık bölükte ben ve bir diğer kişiden başka sap yok. onların halini düşünüp kendimi avutmaya çalışsam da pek faydası olmuyor, avuntu demiştik ya bir kere daha karşımıza çıkıyor. millet ankesörlü telefon başında sıra beklerken ben çoktan koğuşta uykuya dalmış oluyorum falan; kazanca gel...

    pazartesi günü 4. haftamız başlıyor. iki hafta sonra yapılacak kura çekimi kalan 11 ayda görev yapacağımız yeri belirleyecek. neresi çıkarsa çıksın oh çekebileceğimi sanmıyorum ama, olası bir kötü kuranın işleri daha da kötüye sürükleme ihtimali yüksek. ruh halim en az şafak kadar kadar, belki daha beter karanlık. o kadar ki arada bir gördüğüm ışıl ışıl(!) * rüyalar bile aydınlatamıyor, bütün gün iflahımızı kesen ağustos güneşi bile fayda etmiyor. en kötü anımızda bile aklımızdan hiç çıkmayan tek bir cümle var; bir gün gelecek bir gün kalacak.

    kalacak da benden geriye ne kalacak, asıl merak konusu o...

    hepiniz kendinize iyi bakın...
  • 60
    eskiden biz derbi kazanamaz ama şampiyon olurduk kimse de rahatsız olmazdı. ne olduysa hepimiz buna bende dahil olmak üzere şampiyonluk hevesimiz kalmadı ama saçma bir düşünce olduğunu üzerinden 1-2 gün geçtikçe anlıyorsunuz. o yüzden hepinize tavsiyem şudur, bjk-fb maçlarının hepsini yani 4 derbi kaybedeceksiniz ama şampiyon olacaksınız deseler ben hep kabul ederim...siz etmez misiniz?

    lütfen herkes bir kendine gelsin ve 26 mayıs 2024 konyaspor galatasaray maçı için sinerjiye başlasın. arkadaşlar türk toplumu olarak çok unutkan bir insanlarız. bunu da hatırlatma fayda var. yani bundan 3-5 yıl sonra kimse bizim 19 mayıs'da yenildiğimizi hatırlamayacak, şampiyonluk kazandığımızı yazacak. 10-20 yıl sonra zaten hiç konuşulmayacak, kupa görünecek. o yüzden bu sabah yenilenin ve o moda lütfen girin...

    biz galatasaray camiası olarak önce şampiyonluğu alalım sonra bir hesap varsa futbolcu, başkan vb. kim varsa bu listede bunun hesabını sorarız ama önce şampiyonluk lütfen...

    son olarak konsantrasyon!
  • 58
    arkadaşlar herkese merhaba...

    bir kaç kelam da ben etmek istedim; öncelikle maçtan başlayayım, doğal olarak herkes yeneriz veya berabere kalırız sonunda nasılsa şampiyon oluruz diye düşündü. netice itibari ile 1-0 yenildik, şampiyonluğumuz son haftadaki konyaspor maçında alacağımız en az 1 puana kaldı. 1 mi alıcaz 3 mü alıcaz bilmiyorum ama 26 mayıs pazar günü 24. şampiyonluğumuzu kazanıp 5. yıldıza doğru yol almaya başlayacağız allahın izniyle...

    maç için fazla değerlendirme yapmaya gerek yok; değerlendirme yapılmayacak kadar kötüydük çünkü, 20. dakikalarda 10 kişi kalmış takıma karşı pozisyona giremeden maçı bitirdik. okan buruk değişikliklerde geç kaldı, 2. yarının başı itibari ile sanchez ortaya çekilip yerine abdulkerim geçebilir, kerem kenara alınıp berkan oyuna atılabilirdi, mertens alınıp yerine kerem aktürkoğlu girebilirdi, barışı terse diğer tarafa alabilirdik vs vs...

    ama yalan yok; maç 0-0 giderken şimdi bunlar karambolden duran toptan gol bulur 1-0 yeniliriz diye düşündüm, bunlara karşı bu şekilde yenildiğimiz maçlar oldu çünkü...

    nihayetinde derbi, sonuçlar hep 3 ihtimalli, kesin şu kazanır bu alır diyemiyorsunuz... bir de iki hafta önce 6 puan fark olunca muhtemelen çoğu kişi lig bitti gözüyle bakıyordu zaten. bu ister istemez takımı rehavete sokmuş olabilir. bunları uzun uzadıya burda belirtmeye anlatmaya gerek yok.

    bir arkadaş da yazmış dün; ilk kez yenilmiyoruz fenere, aynen öyle. son da olmayacak, biz de kazanacağız onlar da kazanacak. o güne her anlamda iyi hazırlanan, o günkü maçı kazanacak. bu işler böyle; ha fener sivas'a konya'ya takılmasa dün tam anlamıyla bi şampiyonluk maçı olsa ezer geçerdik... bunda hepimiz hemfikiriz değil mi ? ortada bi kupa varken fener ne zaman kupa almış elimizden ? şampiyonluk maçlarında kupa finallerinde ne zaman kazanmışlar kupa ? bizim winner'lığımız da buradan geliyor zaten...

    bir arkadaş porto-benfica örneğini vermiş bugün gün içinde bende real madrid-barcelona arasında maçlara baktığınızda yıllara göre bir çok örnek sıralayabilirsiniz diyeyim; derbi denilmez gerçi ama mesela city arsenal maçları berabere bitti sanırım, şimdi city 2 puanla neyse işte şampiyon oldu sanırım neyse arsenali yenemedik diye sevinmediler mi dünkü şampiyonluğa ?

    bunlar züğürt tesellisi...

    fenere karşı 2 kere yenildik aynı yıl şampiyon da olduk, yenildik yendik aynı yıl şampiyonda olduk, 2 maçı da kazandık aynı yıl şampiyon da olduk... gördüğünüz üzere yolun hepsi şampiyonluklara çıkıyor. ne oldu o zaman iki kere yenildik diye kutlamadık mı şampiyonluğu ? geçen yıl 2 kez yendik her anlamda ezdik 1 ay mı kutladınız şampiyonluğu ?

    galatasaray taraftarı gerçekçidir; biz seviniriz o gün kutlarız, bir kaç gün sonra yeni sezon hazırlıklarına başlanır, eleştiri varsa yapılır, durum budur yani...

    bir kaç şey de sözlük için söylemek istiyorum; zaman zaman kötü oyun olursa veya takıldığımız veya yenildiğimiz maçlardan maçlardan sonra da değil oyunun 20.dakikalarında filan ortaya çıkan bir güruh var; burda okan buruk, mauro ıcardi'ye ve bazı diğer oyuncularımıza sallıyorlar.

    hatırlatalım; okan hoca başımızda hoca iken ilk kez kaybetti fenere, hatırlatalım; bu iki yılda 10-12 büyük maça çıkıyorsun, kaybettiği beşiktaş maçından sonraki 2. maç... diğer 10 maçı kazanmış veya berabere bitirmiş birisi... bu bir...

    ikincisi de mauro icardi ile ilgili olarak şunu belirteceğim; bu futbolcumuz 3-4 ay sakat sakat oynadı belki, mecburen 1-2 maça çıkmadı ceza verdiler, bir lig maçına çıkmadı. trabzon da zaha oynadı sonradan girdi, neyse sene başından beri sanırım 46 maça çıkmış; bu maçlarda 30 gol 11 asist yapmış... beğenmediğiniz icardi'nin istatistikleri bunlar... hani kilosu var koşmuyor dediğiniz icardi'nin...

    ben 35 yaşındayım; kral hakan şükür'den sonra izlediğim en büyük golcü kendisi; evet milan baros'u çok seviyorum, bafetimbi gomis'i çok seviyorum, mario jardel'i çok seviyorum hepsi değerli isimler de şu saydığım 3 isimden hangisi ulaşmış mauro'nun istatistiklerine...

    eleştiri yapılsın buna kimsenin birşey dediği yok zaten; hem oyunculara hem teknik heyete hem de kulübe hakarete varırcasına saldıran kişiler var burada... bu kişiler için gereken neyse yapılsın... biz küçük entry girdiğimiz zaman ona cevap buna cevap diye silen sevgili moderatörler bu kişi ve hesaplarla ilgilenirse çok sevineceğim...

    burada kimse galatasaray'ın bir ferdine hakaret edemez, etmemeli, ediliyorsa gereken yapılmalıdır.

    karşı taraf için de bir kaç şey söylemek istiyorum; biliyorsunuz zamanında gitti galatasarayımız kadıköy'de türkiye kupasıkazandı, sonrasında graeme souness'in bayrak mevzusu... ee sonra geliyorsunuz 2012'ye o kadar emindiler ki bizi yenip şampiyon olacaklarına kupayı stada kadar getirdiler tören için; gittik mayıs ayında 2012'de kupa kaldırıp şampiyon olduk... denizli facialarını, trabzon'u yenemeyip bursaspor'un şampiyon olmasını filan saymıyorum ben...

    şu yaşattığımız iki şey ve sonrasında hemen hemen her kupa finalinde bunları yenmemiz o kadar büyük bir travmda yaratmış ki kendilerinde; bunun yansımalarını zaten birşeyler okurken sosyal medyadan şuradan buradan görüyorsunuz...

    siz 3 puan alıp galibiyeti kutlarsınız işte; ama galatasaray sizi yener şampiyon olur, kupa kazanır...aramızdaki en büyük fark bu, tüm yaraları gocunmaları burdan geliyor... galibiyet sonrası - ha sevinsinler tabi bu normal ama - bir şeyleri abartarak yapmalarının en büyük nedeni de bu...

    onlar sevinedursun; başta da yazdığım gibi allahın izniyle 26 mayıs pazar günü 24. şampiyonluğumuzu kazanıp, önümüzdeki sezon yani 2024-25 sezonunda 25. şampiyonluğa yürüyeceğiz...

    allah utandırmasın... herkese sevgiler...
  • 37
    saygıdeğer renktaşlarım, sevgili galatasaray sözlük yazarı kardeşlerim,

    sizlerden ufak bir ricam olacak...

    galatasaray, baba gündüz’ün de dediği gibi bir halatı hep birlikte çekenlerin; hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.

    biliyorum birçoğunuz 14 haziran 2020 çaykur rizespor galatasaray maçındaki kötü oyundan ve ruhsuz takımdan şikayetçisiniz. nando ve andone’nin sakatlıkları da işin tuzu biberi oldu. ben de sizler kadar hayal kırıklığına uğradım, kızdım, üzüldüm, kahroldum.

    yalnız dikkatimi çeken bir husus var, o da sözlükteki bazı yazarların bu sezon için aşırı negatif, “3. bile olamayız, avrupa’ya da gidemeyiz” tarzı entryler girmeleri. bence bunun adı realist değil, pesimist yaklaşım.

    ki unuttuğunuz bir şey var; canımız ciğerimiz galatasaray hiçbir zaman realist bir takım olmadı. kuruluş felsefemiz dahi ali sami yen tarafından idealist, hatta 1905 yılı için oldukça ütopik sayılabilecek şu cümle ile tarif edilmiş: “ingilizler gibi toplu halde oynamak, türk olmayan takımları yenmek.”

    2000 yılında uefa kupasını kazandığımızda biliyorsunuz ki bahis şirketleri şansımızı 250de 1 görüyordu. ama biz aslanlar gibi mücadele ederek, son dakikaya kadar savaşarak türk olmayan takımları yendik ve avrupa’da bir kupa kazanan ilk ve tek türk takımı olduk.

    2019-2020 sezonu için şampiyonluk ihtimalimiz kabul edersiniz ki 1/250den yaklaşık 50 kat daha yüksek.

    büyük düşünür gheorghe hagi’nin de bir röportajında söylediği gibi “başka bir şey yok kardeşim, en büyük galatasaray!

    sanırım uzattıkça uzattım, özet olarak söylemek istediğim şudur: kenetlenin, başka galatasaray yok!

    ayrıca (bkz: aslan gibi savaş galatasaray/#2910391)
  • 39
    süper lig 2019-2020 sezonunun 27. ve 28. haftalarına şahit olduktan sonra, herhangi bir maçla ilgili teknik, taktik, oyuncu vs konuşmak tam anlamıyla sizi benim ve birçoğumuzun gözünde küçük gösterecek haberiniz olsun.

    21 haziran 2020 galatasaray gaziantep fk maçında 9 kişi kaldığımız anda oyuna birinin sorulması gerektiğini, emin bayram'ın tercih edilmesi gerektiğini vs ben de söyleyebilirim ama olayın saha dışında olduğunu görebilecek kadar da çok şey yaşadım ve tecrübem var.

    bu yüzden yok fatih terim, yok selçuk inan yok şu yok bu demeyin, kalbiniz kırılmasın.

    galatasaray'ı düşünüyorsanız enerjinizi doğru yere harcayın.

    bugün kazansak sonraki hafta havlu artırılacağımız orayı geçsek sonraki hafta bu işin bitirileceği gerçeğini hala göremediyseniz ya çok safsınız ya da amacınız başka kusura bakmayın.

    ben yarından itibaren cadı avına başlıyorum. herkes ayağını denk alsın!
  • 43
    karamsar entryler görüyorum.

    hepinize söyleyeceğim tek şey…

    (bkz: kendinize gelin buradan sahaya kadar)

    şunun şurasında mayısa ne kaldı?

    (bkz: mayıslar bizimdir)

    (bkz: şampiyon cimbom yazdıracağız) *

    bi’ de * şunu bir izleyin. * *

    https://youtu.be/ERClHCOF14c

    --- alıntı (çeviri) ---

    eğer aslan ormanın kralıysa, bu nasıl mümkün olabilir? en büyük hayvan o değil, büyük ihtimalle en büyük olan fil. en hızlı olan da değil, çünkü en hızlısı çita. en akıllısı da değil. yani en büyüğü, en hızlısı ya da en akıllısı değil. peki bir aslan nasıl ormanın kralı konumuna gelebilir? düşünce yapısı! bir fil ile bir aslan arasındaki tek fark bu. bir aslan yürürken bir fil gördüğünde aklından geçen düşünce: öğle yemeği. fil aslanı gördüğünde aklına ilk gelen şey; koş. * bu tamamıyla düşünce yapısı ile alakalı. bir erkek aslan yürürken kendisinden sayıca üstün sırtlanlar tarafından çevrelenebilir. ama kral odur. bir ceylan isen itilip dürtülmedikçe, cesaretlendirilmedikçe ne olur? aslan seni kovalamayı bırakınca ne olur? koşmayı bırakırsın… peki bir aslan isen ne olur? aslan isen hiçbir şey farketmez. eğer ailenin beslenmesi gerekiyorsa, bir grup aslanın hayatta kalması gerekiyorsa; gider avlanırsın. yırtıcı hayvan olmanın olayı ceylanı yemek değil, avlanmaktır. asıl heyecanlı olan avlanmaktır hatta. aslanlar ceylanın koşmasını izlemeyi sever. sonra birden, bom; atağa kalkarlar. çünkü gerçek aslanlar avlanmayı sever. ödülü sevdikleri gibi başarıya giden o yolculuğu da severler, önemserler. bazılarınız sadece hedefe ulaşmak istiyor olabilir, süreçten hoşlanmayabilir. süreci sevmeyebilir. gerçek bir avcının hedefi ödül değil avdır. onlar bunun için yaşarlar. avlanmak için yaşarlar. sadece avı yakalamak için değil, olayın tümü için… gerçek bir avcıysan zamana değil, ceylana odaklanırsın. gerçek bir avcıysan bir ceylanı yakalayana kadar avlanırsın ve bir ceylan yakalayana kadar asla durmazsın. sonra bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha… yapacağını söylediğin şeyi yapacaksan, olacağını söylediğin şeyi olacaksan, aslan olmalısın! eğer ceylan olursan ortalama bir deneyim yaşarsın. bir öğrenciysen, aslan moduna gir. girişimci misin, sana aslan modunda ihtiyacım var. kilo vermeye mi çalışıyorsun, aslan modu! ceylan modunda hiçbir şey yapamazsın. hiçbir şey. etkileyici hiçbir şey ceylan modunda gerçekleşmez. koşma * modunda hiçbir şey olmaz, pes etme modunda, vazgeçme modunda, korkak modda, kaygılı modda hiçbir şey olmaz. her başarıya aslan modunda ulaşılır!

    --- alıntı (çeviri) ---

    --- alıntı ---

    if the lion is the king of the jungle, how can he be the king of the jungle? if he's not the biggest, the elephant is probably one of the biggest. he can't be the fastest 'cause that's the cheetah. he can't be the smartest. so he's not the biggest, the fastest or the smartest. so how does a lion become the king of the jungle? his mentality. that's the only difference of a lion and an elephant. when a lion walks up and sees a elephant he thinks lunch. an elephant thinks run. and it's all mentality. because when a male lion walks up, he may be outnumbered by a pack of hyenas, but i'm king of my jungle because of my mentality. what happens when you're a gazelle and you're not being pushed, you're not being prodded, you're not given a reward, nobody's encouraging you, what happens when you're a gazelle and the lion's not chasing you anymore? you stop running. but what happens when you're a lion? when you're a lion it does not make a difference. you realize that if your family is going to eat, that if that pack of lions is to survive, then you gotta go hunt. a part of being a beast isn't just eating a gazelle, a part of being a beast is the hunt. it's the hunt that they're excited about. they like to see the gazelle's run, then boom, they take off. 'cause real lions like to hunt. they love the process just as much as they love the prize. and some of y'all just wanna score, you don't like the process. you not in love with the process. a true hunters goal is not the prize, a true hunters goal is to hunt. that's what they live for. they live to hunt. they don't just live to catch it, it's the whole process. when you are a true hunter, you don't go by time, you go by the gazelle. when you are a true hunter, you hunt until you get a gazelle and you don't stop until you get one. and then you get another, and then you get another, and you get another. if you gonna do what you say you're gonna do, be what you say you're gonna be, you're gonna have to lion me out. you're a gazelle, you're gonna come up short. you're a gazelle, you're gonna have an average experience. you're a student, i need you in lion mode. you're an entrepreneur, i need you in lion mode. you're trying to lose weight, lion mode. you can't do nothing significant in gazelle mode. nothing. nothing impressive happens in gazelle mode. nothing happens in run mode, give up mode, quit mode, scared mode, fearful mode, nothing happens. everything happens in lion mode like i'm coming to get you.

    --- alıntı ---

    (bkz: galatasaray pes etmez)

    (bkz: galatasaray kabullenmez)

    (bkz: galatasaray geri durmaz)

    (bkz: aslan mantalitesi)

    (bkz: konsantrasyon)
  • 40
    yazar olan, olmayan herkese açık çağrımdır. bu takım bu kirli düzeni ancak bir birlik içerisinde olursak yıkar.

    mocuishle, hagi, daniel tozser, gurrpegi, kaideyi bozan istisna, gs, cagaman caga, ubeyd, t a a r a b t, rerererarara, japon kale, salyangoz, neverfall, harry kewell the wizard of oz, 23, noblesse oblige ve akla gelmeyen binler...

    bizi sıkı sıkı bağlayın abi. bizi sıkı sıkı bağlayın. boş bırakmayın. içi boş değil gerçek destanlar yazalım!

    edit: kaideyi bozan istina kaideyi taciz eden istisna olacak :(

    sagopa-istisnalar kaideyi bozmaz :(
  • 32
    arkadaşlar,

    x bir kişinin, bir futbolcunun, bir teknik direktörün şu anki performansının eleştirilmesine "ama geçmişte bunları kazandı, şunu yaptı, şöyle başarıları var" tarzı entry girdiğinizde, o kişinin şu an başarısız olduğunu zaten kabul etmiş oluyorsunuz. biraz "batık bakkal eski defterleri karıştırırmış." hesabı bir iş oluyor. bir diğer örnekle fenerbahçe'nin eski şampiyonluklarını saydırmaya çalışması gibi. hatta adamı savunmaya çalışırken, gelecekte de bir şey olmaz bundan anlamı da çıkabiliyor ve o kişiyi daha beter gömmüş oluyorsunuz. dikkatinizi çekmek istedim bu duruma.

    bir de; bir görüşe katılmamak, karşıt görüşü savunmak demek değildir. ne yazık ki, galatasaray futbol takımının kornerleri ön direğe kullanması gibi bir görüşe katılmayan kişinin karşıt görüşü savunduğunu düşünmek ülkede default durum oldu. örnek vermek gerekirse; birisi gri renge "bu siyah değil" deyince hemen "sen bu renge nasıl beyaz dersin!!!" tarzı entryler yazmayın yani altına. umarım anlatabilmişimdir.

    yazacaklarım şimdilik bu kadar.
  • 61
    insan bir şeyler kazandıkça hep daha iyisini isteyebiliyor. duruma göre bu bazen iyi bazen de kötü olabilir. biz bu sezon form tuttukça, rakip adını verdiğimiz şey ise formsuzlaştıkça ve sakat verdikçe bunları ezeriz kafasına geldik. ancak derbiler gerçekten farklıdır. savaş ister. daha çok isteyen kazanır, psikolojik faktörü vardır. vardır da vardır. ister rehavet deyin, ister konsantrasyon kaybı ya da bir çok parametre. derbiyi kaybettik. bunun ben dahil üzerimizde oluşturduğu üzüntü normaldir (bir de mağlubiyet sonrası 550 km araç kullandığımı düşünün) gerçekten zordu. ama hayatta kalmanın en önemli koşullarından birisi üzüntüyü de sevinci de nasıl karşıladığımızla ilgili. şampiyon olunca demiyor muyuz galatasaray taraftarı şampiyonluğu maksimum 2-3 gün kutlar sonra hedef x der, şampiyonlar ligi hazırlıklarını düşünmeye başlar diye. sevinci bu şekilde hemen imha edip hedefe kilitleniyorsak kederi de aynı şekilde yaşadıktan sonra hemen def edip hedefe kilitlenmeliyiz. sezon boyu hakemlerin zart zurt çaldığı penaltılarla zirveye tutundular. anadolu kulüpleri maçlarında acımasızca doğrandı ama utanmadan yüzsüzce biz daha iyiyiz dediler. biz ise bunların bu yüzsüzlüklerine istinaden hayır biz daha iyiyiz deme tribine girdik ve böyle bir zorunluluk varmış gibi davrandık. yenilince de gerildik. oysa ki herkes biliyor lige nasıl tutunduklarını. bizim onlardan daha iyi olduğumuzu göstermek için onları derbide yenme zorunluluğumuz yok. o zaman gladyatör arenası gibi takımlar tek maç çarpışsın kazanan şampiyon olsun amk, var mı böyle bir dünya? puan farkının oluşmasına müsade edilse belki 2-3 hafta önce şampiyonluğu ilan edecekken, bunlar daha iyi olduğunu iddia ediyor hadi yenelim tribine girip yenemeyince yas tutmak nedir?

    herkes kendine gelsin. şampiyonluğu kaybedersek nasıl kafa siktiklerini görürsünüz, esas amaçları da bu. yoksa ki biz haftaya konya deplasmanında şampiyon olursak kim sikler derbiyi. çifte kupayı rams park'ta kaldırmak nasip olur ve hedef 25 dersek bacakları tir tir titreyecek. sikmişim derbiyi, umarım anlıyorsunuzdur.

    konsantrasyon!!!
  • 38
    değerli kardeşlerim, değerli büyüklerim, değerli galatasaraylılar,
    umudumuzu asla kaybetmeyelim.
    hedef 23 için dezavantajlı konumda olduğumuzun kuşkusuz farkındayım.
    ama biz galatasaraylılar pes etmemeliyiz.
    bir an için umutsuzluğa düşer gibi olursanız, türkiye birinci ligi 1986-1987 sezonunu, türkiye birinci ligi 1997-1998 sezonunu ve süper lig 2005-2006 sezonunu anımsayın.
    bu sezonlardaki şampiyonluklarımızı anımsayın.
    (bkz: hedef 23)
    (bkz: şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden)
  • 48
    yaklaşık 8 senedir yazar, 10 senedir de aktif okuyucuyum. burada neler gördüm, neler gördük.
    arkadaşlar, silkinin ve kendinize gelin.
    2014-2015 sezonunu hatırlayın.
    2018-2019 sezonunu hatırlayın. bu takım kupanın bir kulpunu tutunca bırakmaz. topçular gerekli özveriyi göstermese bile arma bırakmaz, taraftar bırakmaz. son 5 hafta. sinerjiyi bozmayalım. takıma sahip çıkıp onlara güveni verdik mi gerisi kolay. daha önce defalarca yaptık, yine yaparız. haydi. şimdi eskisinden daha yüksek sesle #konsantrasyon (bkz: konsantrasyon)
  • 67
    sevgili arkadaşlar,
    belki de önümüzdeki birkaç yılı etkileyecek kadar önemli olan bir maç arifesinde çeşitli başlıklarda okan hoca'yı ve bazı futbolcuları gömmeyi, çöp ilan etmeyi, hakaretleri vs, hiç olmazsa 24 saat bıraksak olmaz mı? form düşüklüğü bir gerçek ama bu kadar negatif basılan bir ortamda sinerji oluşmuyor. iş o hale geldi ki, ali koç başta olmak üzere rakiplerimiz şu anda bir kenara çekildi ve kendi değerlerimizi imha etmemizi zevkle ve şenlikle izliyor.
    selamlar.
    (bkz: 27 ağustos 2024 galatasaray young boys maçı)
  • 31
    - duyumcu denen serserilere prim vermeyin, okumayın, takip etmeyin. transfer haberini 2 gün erken öğrenmek hayatınızda bir şey değiştirmez ki zaten doğru haber verdikleri de yok.

    - bizim takımın yancısı holigan yorumcular dahil tv'deki meczupları izlemeyin, sözlük'te başlığını hortlatmayın, boş yere sinirlerinizi harap etmeyin. etraf manyak dolu, hepsini ciddiye alarak ömür geçmez.

    - kazanmayı değil, ahlaki değerleri her zaman birincil amaç olarak belirleyin. futbol konuşan her insanda otomatik olarak iq düşer ve garip şeyleri savunmaya başlar. bundan uzak durun.
  • 56
    kendinize gelin!

    kulüp 10 saat önce twitter'dan kurucumuz ali sami yen'in doğum günü vesilesiyle mesaj yayınlamış, söz konusu mesajı bir yazarımız bile buraya taşımamış.

    aksine şımarık ve fütursuz şahısın başlığına 50 küsür entry girilmiş.

    ali sami yen bey'in ruhu şad olsun. kendisinin gösterdiği hedef için her gün yorulmadan, yılmadan çalışmaya devam...

    "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir."
  • 35
    sözlük, dün gece 4 de yattım. sabah erkenden kalktım. ne uyudum ne kafam rahat. muslera’ya çok üzüldüm. başlığına bile yazamadım. hakem bizi katletti. rizenin çakma başkanı maç sonu açıklamaları filan derken, sinirlerim tepemde. takımın kötü oyunu üzerine gelince günüm bombok geçiyor. bütün galatasaray düşmanlarına sövesim var. sizlerde kusura bakmayın,bir kaç gün agresif modum üst düzey olacaktır.

    (bkz: 14 haziran 2020 caykur rizespor galatasaray maci)
  • 62
    sevgili renktaşlarım, sözlüğümüzün sarı kırmızı neferleri,
    15 yıldır sözlükteyim, yaşım 33. fener hep bizi yenmekle mutlu oldu on yıllardır biz ise sene sonu kupayı kaldıran taraftık, bu bilinçle o maçlara 1-2 gün üzüldük sonra hedefe kitlendik ve çoğunda da başardık. pazar akşamı stadyumdan eve dönerken ben de kırgın, yaralı ve şampiyon olsak da çok kutlayamam diyordum ama yaşananları gördükten, nabzım normal atmaya başladıktan sonra diyorum ki konya maçı sonrası 20.45’te hayvanlar gibi sevineceğiz, son kez florya’ya tura çıkacağız, tesislere girip sabaha kadar coşacağız.
    bu aklı evvel fb güruhu ise tekrardan bu sezon ne yaşadığının farkına o an varacak. ellerinde şu an tek sevinecekleri bu var. bırakın sevinsinler, çok görmeyin.
    sadece oyuncularımıza, hocamıza, yönetime son virajda destek olarak muhasebesini 27 mayıs’a bırakarak kenetlenmemizi istiyorum. trollerin gazına gelerek değil akıl ve galatasaray sağduyusuyla hareket edersek çok rahat bir maç bizi bekliyor olacak. fb kongrelerini izlediğinizde görüyorsunuz ki ne kadar sığ ve rambo aklında fanatiklerle dolu bir camia. o yüzden onlara laf anlatmaya çalışmadan takımınıza konsantre olun. bayrakları asmayın, yıkayın ve ütüleyin kenarda beklesin. bugünden pazar 19’a kadar konsantrasyon.
App Store'dan indirin Google Play'den alın