sağa sola ırkçılıktan, yerli futbolcuların eğitimsizliğinden dem vuran yazarlar görüyorum. iyi de siz de eğitimsizsiniz arkadaşım. o eğitimsiz diye yerden yere vurduğunuz, yaftaladığınız oyunculardan hiçbir farkınız yok. sadece onların elinde para var, sizin elinizde yok. derdiniz de bu zaten. bu adam nasıl bu kadar para kazanır. bu sözlükte
selçuk inan'ın oynadığı her maç bugün benim 1 senede kazanacağım parayı 90 dakikada kazandı diye düşünerek içi içini kemiren duvarları yumruklayan yazar var en basiti.
ne zaman yerli bi oyuncuyu eleştirmeye kalsalar içlerindeki o bastırmaya çalıştıkları kıskançlık, eziklik duygusu benliklerini ele geçiriyor. ortaya eleştiri değil kin kusulan bi hakaret yazısı çıkıyor. eleştiri nedir, nasıl yapılır? bunu bilen, yapıcı eleştiri yapabilen gerçekten çok az yazar var şu sözlükte. kimse de aksini iddia etmesin boşuna.
ben de birçok oyuncunun sözleşmesinden ve kazandığı paradan rahatsızım. ama rahatsız olduğum şey mesela sabri'nin yılda 1.8 milyon euro kazanması değil galatasaray'ın sabri'ye 1.8 milyon euro vermesi. bu ikisi aynı şey değil. sapla samanı iyi ayırt etmek lazım.
adam geliyor buraya bazen açık açık senin benim 1 yılda kazanacağımız parayı son 3 dk oyuna girip kazandı, senin benim hiç sahip olamayacağımız bir hayat yaşıyor diye kıskançlığını, o hayatı yaşayamamaya duyduğu kini dile getiriyor. bazen de bunu yapmaya utanıyor para konusunu hiç açmadan öyle bir eleştiriyor ki eleştirinin buram buram paradan kaynaklı bir kıskançlık koktuğunu anlıyorsun.
ne diyeyim arkadaşım. iyi ki at yarışı takip etmiyorsunuz. siz bu kafayla benim 1 senede kazandığımı 1600 metre koşarak kazanıyor deyip atları da kıskanırsınız.