• 178
    kitap 4 ana başlıktan oluşuyor: bilişsel devrim, tarım devrimi, insanoğlunun birleşmesi ve bilimsel devrim.

    kitap başlarda insan türlerinden, kendi türümüz olan sapiens'in yaptığı yolculuklardan bahsediyor. bunları bahsederken ne kadar vahşi olduğumuzu da göz önüne seriyor. bunların dışında dinler hakkında çarpıcı tespitleri ve paraya nasıl koşulsuz güvendiğimizden bahsediyor. bahsettiği tüm konular modern dünyanın şu anki en büyük sorunları.

    günlük hayatta yaptığımız sıradan hareketleri aslında genlerimize kazındığı için yaptığımızı çok güzel açıklıyor. mutlaka okunmalı, tavsiye ederim.

    (bkz: sapiens)
  • 184
    witcher serisinin türkçe'ye çevrilen dördüncü kitabı "nefret çağı" 14 mart günü satışa çıkıyor. fantezi türünü sevenlerin okuması gereken bir kitap... ilk üç kitap "son dilek", "kader kılıcı" ve "elflerin kanı" zaten bir süredir satışta, o üç kitabı da önerebilirim. hem ilk üç kitabı okumazsanız dördüncü kitabı okurken kafanızda soru işaretleri oluşabilir.
  • 186
    rabıta
    uğur mumcu

    kitabı okurken bazen kendinizi kaybedip edebi eser okuyormuş hissine kapılıyorsunuz. o kadar güzel bir dille yazılmış. etraflıca rabıta örgütünün ve darbe dönemi türkiyesinin anlatıldığı araştırmacı gazetecilik örneği. 600 küsür sayfa falan ama eminim cumartesi sabahı başlasanız pazar akşamı bitirirsiniz.

    uğur mumcu okuyun dostlar. ben her kitabın kapağını kapattığımda selda bağcan'dan uğurlar olsun dinlerken buluyorum kendimi...
  • 190
    (bkz: kalede 1 başına)

    sunay akın'ın yeni kitabı.

    --- alıntı ---

    “yerdeydim ve avuçlarım kızgın kömür parçalarını tutmuşum gibi yanıyordu. sağ yanıma gelen şutu hâlâ nasıl olduğunu anlayamadığım bir refleksle kurtarmıştım. o an lefter’in sözü duyuldu: ‘tamam, bulduk! kaleye sunay geçecek.’” lefter’in şutunu kurtardığında henüz 10 yaşındadır sunay akın. kaleci kazağını çıkarıp kalemi eline aldıktan sonra bu kez kaleci öyküleri biriktirmeye koyulur. kimler kimler girer bu öykülere... nobel’li bilimcimiz aziz sancar; berlin kaplanı turgay şener ve onun jübile maçına katılan ünlü rus kaleci lev yaşin; antrenmanlara kömür işçilerinin zonguldak'tan gönderdiği madenci eldivenleriyle çıkan şenol güneş; yaşar kemal’e istanbul’daki ilk evinin kapısını açan abidin dino’nun yeğeni kaleci sabri dino; düğün davetiyesinde gelinin attığı şutu karşılayan damat yılmaz vural; en renkli kalecilerimizden varol ürkmez ve ona elini uzatan baba hakkı, nâzım hikmet’in şiirindeki kaleci; albert camus; pavarotti ve daha niceleri giyer bu formayı. hep 1 numarayı taşırlar sırtlarında…

    --- alıntı ---
  • 191
    (bkz: kuruluş: mekteb-i sultani'den galatasaray spor kulübü'ne türkiye'de futbolun erken çağı)

    --- alıntı ---
    #tarih'e de yazılar ve çalışmaları ile birçok kez katkıda bulunan melih şabanoğlu'nun bu kitabı, osmanlılarda futbol konusunu 19. yüzyıl dönemine kadar irdeliyor. futbolun bu topraklara nasıl geldiğinden tutun, mekteb-i sultani'de oynanan ilk futbol oyununa kadar, galatasaray'ın ilk futbolcularının ve ilk formayı dikenlerin bilgisinin verildiği bu ayrıntılı kitap, dönemin bakış açısını ve uygulamalarını da kapsamlı şekilde ele alıyor.

    fransızca, ingilizce ve tabii eski türkçe ile basılı kaynaklar ve şahsi mektupların yıllar alan titiz taranmasıyla sözlü tarih çalışmalarının ortak sonucu olan çalışma, yalnızca galatasaray'ın değil istanbul futbol ligi'nin ilk ilk takımlarına dair geniş bir bilgi kaynağı. fotoğraflarla da somutlaştırılmış metinlerde, bugün birçoğunun yerinde yeller esen spor takımları ve spor insanları anlatılıyor.

    yazar melih şabanoğlu, bu titiz ve kapsamlı çalışması hakkında şöyle diyor: "bu kitabın kanımca dört temel özelliği var. ilki spor tarihçiliğinde doğru bilinen yanlışları ortaya koyması. bu, elimizdeki tarihsel kaynakları, 'hangileri dönemseldir, hangileri değildir' gibi bir bilimsel olarak sınıflandırmak ve bu kaynaklara hiç bilinmeyen yenilerini eklemek mümkün oldu. ikincisi spor tarihçiliğini popüler değil de, akademik bir tabana oturtmaya çalışması. üçüncü özelliği ise spor tarihçiliğini disiplinlerarası bir yöntemle sosyal tarih olarak ele alması. böylece dönemin spor tarihi, yine dönemin siyasal, ekonomik, sosyal, eğitim ve milletler tarihiyle birlikte ele alınarak canlı bir panorama oluşturulmaya çalışıldı. son olarak kitap temel bir teze sahip. bu tez '1905'te müslüman-türk zümresi nasıl oldu da bir futbol kulübü oluşturabildi' sorusunun peşine düşüyor."

    --- alıntı ---
  • 192
    yazılmıştır ama iş bankası yayınları'nın mükemmel bir gogol çevirisi var. kitapta neva bulvarı, burun, palto ve de bir delinin anı defteri gibi gogol'ün ünlü öyküleri bulunuyor. rus edebiyatı'na ilginiz varsa kesinlikle okunması gereken bir eserdir. neden mi? dostoyevski bence rus edebiyatı'nda puşkin ve çehov ile beraber en dominant üç isimden biri. çarlık dönemi'ndeki yenilikten uzak edebiyatı saymazsak tabii... (u: gogol'ün ilk çıktığı dönemde halen memurlar ve esnaf çevresinde gerici yazar ve şairlere yoğun bir ilgi vardı)
    neyse konudan saptık, dostoyevski'yi anlamak için gogol'ü anlamak lazımdır. ne demiş zamanında?
    "hepimiz gogol'ün palto'sundan çıktık."
    buradaki palto tabii ki aydınlanma fikirlerinin rusya'ya ulaşmasıyla sosyal sınıf çatışmasını eleştiren aydınlardan gogol'ün palto isimli öyküsüdür. hepimizden kastı da yanlış hatırlamıyorsam turgenyev, tolstoy ve kendisidir.
    neyse bir öneriden nerelere geldik, kesinlikle bahsettiğim çeviriyi alın. kendinizi dostoyevski'nin tarzına tatlı tatlı hazırlayın. dostoyevski'den de önerebileceğim bazı romanlar var. öncelikle baba ya da anne olan gs sözlük kullanıcıları için "çocuklar arasında" isimli eseri öneririm. söz konusu eseri ben de ufak bir çocukken okumuştum ve çocukken ne kadar bilinçsiz ve saf bir acımasızlığa sahip olunabileceğini o kitapta anlamıştım. ha ergenlik ve sonrası için benim klasik bir dostoyevski öneri sıram vardır: kumarbaz, beyaz geceler, budala, netoçka nezvanova(bu eser yarım kalsa da yazıldığı kadarı basılmış), suç ve ceza
    okumaktan keyif alırsınız bu sırayla... şimdi gelelim ağır ve iç bunaltan yine de verdiği mesajlarla sizde yer edecek romanlara:

    ev sahibesi ( uzun öykü, piyasadaki çeviri berbat 3 kez okumama rağmen anlam veremediğim bir bilinç akışı var )

    ezilenler

    (toprak kahyası ihmenev'in ve efendisi prensin tuhaf iş ilişkisi anlatılıyor)

    öteki ben(psikolojik roman, sık sık dikkatiniz dağılabilir okurken)

    bir de benim okumadığım karamazov kardeşler ve ecinniler romanları var, bir ara onları da mutlaka okuyacağım ama ; şuan gogol'ü bitirmekle meşgulüm.

    saydıklarımı okuyan arkadaşlar olursa bir mesaj uzaktayım, tartışır muhabbet ederiz.
  • 193
    yakın zamanda patrick ness'in chaos walking(kaos yürüyüşü) üçlemesi the night of never letting go(umut bıçağı) , monsters of men(insan denen canavar) , the ask and the answer(sorgu ve yanıt) kitaplarına başlamayı düşünüyorum. okuyan, bilgi sahibi olan rektaşlarım varsa fikir, öneri alabilirim. okursam bu seriyi, burayı editleyeceğim.
    edit. çok oldu okuyalı. gençlere yönelik bir distopya/bilim kurgu. 25 yaş üzerine tavsiye etmiyorum ama enteresan da bir hikayesi var. ilgi çekici ama buna ayıracak vakitte çok daha iyi kitaplar okunabilir.
  • 197
    --- alıntı ---

    bu arada çok özel bir geleneğin temsilcisidir bayern münih: ligde ne zaman büyük bir çöküntü yasarsa, uluslararası büyük başarılara da hep o zaman imza atıyordu. örneğin 2000/2001'deki gibi dokuz yenilgiyle, daha önce hiçbir alman takımı şampiyon olamamıştı; özellikle de cottbus ve unterhaching gibi takımlara yenildikten sonra. söylediğimiz gibi güzel bir gelenek: avrupa kupası'ndakı ilk zaferini, 1974 yılında ligde 7-4'lük (üstelik de 4-1 öndeyken) kaiserslauten yenilgisinden sonra elde etti; avrupa kupası'ndaki ikinci zafer ise 1975'te ligde onuncu sıradayken, yediği 63 gol ve on dört yenilginin ardından geldi, ki bu yenilgilerin arasında 5-6 dusseldorf, 2-5 kaiserslautem, 0-6 offenbach yenilgileri de var. 1975/76 sezonunda (üçüncü kez avrupa şampiyonu) bayern takımı, bugün bile dudak uçuklatan akıl almaz skorlara rağmen ligde yükseliş de yaşadı: evinde schalkeye 7-0 yenilmişti örneğin

    --- alıntı ---

    christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından
  • 198
    kitap okumak istiyorum ancak bir türlü gerekli zamanı ve okuma motivasyonunu gösteremiyorum arkadaşlar. kütüphanedeyken, kitap mağazasındayken, otobüste bir şeyler okuyan insanları görürken ben de okuyacağım diyip heves ediyorum ama eve gelip birkaç saat boşluk bile olsa asla o kitabı elime alıp bir sayfa bile çeviremiyorum. benim gibi olan var mı acaba? belki çok saçma ve aptalca bir şey yazdım, ama ister iradesizlik diyin, ister başka bir şey, asla o koltuğa oturup o kitabı da elime alamıyorum. sorun bende mi, okumaya çalıştığım kitaplarda mı, yoksa başka bir şeyde mi? kitap önerisi, motivasyon önerisi, ne olursa olsun bilgilerinizi paylaşabilir misiniz?
  • 199
    (bkz: hayvan çiftliği)

    ülke olarak live action filmini çektiğimiz bir siyasi taşlama eseri. orwell'in ustalığıyla.

    (bkz: bülbülü öldürmek)

    1930'lu yılların alabamasında geçen bir çocukluk-adalet öyküsü. okunmalı.

    (bkz: otomatik portakal)

    topluma saldırma manifestosu. çoğumuz filmiyle tanıyoruz. kitabı okuyunca ise daha başka etkiliyor. enfes...

    (bkz: simyacı)

    sıkıcı olduğunu sanıp yıllarca uzak kaldığım bir kitaptı. yumuşak anlatımlı, masalsı hikayesiyle her yaştan okunabilecek bir eser.

    (bkz: fahrenheit 451)

    1950'ler den adeta günümüzü özetlemiş bir tatsız bir distopya. insanların soru sormayıp, büyük tv ekranlarıyla uyuşturulduğu bir dünya. itfaiyecilerin görevi ise yangın çıkarmak! kitapların büyük düşman olduğu kabus gelecek * öyküsü. okuyun mutlaka.

    (bkz: hayalet uçak)

    macera programlarından tanıdığımız bear grylls'in yazdığı bir tarihi macera-aksiyon kitap serisinin ilki. beklediğimden iyi çıktı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın