• 201
    genel olarak güzel kitaplar önerilmiş geçmişte, şöyle bir inceledim de. ben de kendimce birkaç öneride bulunmayı isterim. nasıl başlayacağımı pek kestiremesem de (ve de bir sürü ama bir sürü harika kitap olduğunu düşünürsek) öncelikle klasik okumayı, özellikle de rus klasiklerini pek sevemeyenler için oblomov'u önermek isterim(rus klasiği değil ama son ana kadar germinal'i mi önersem acaba dedim). diğer pek çok rus klasiğine göre çok daha rahat okunacak, mükemmel bir kurgu ve hikaye gerçekten. arka planında ise dönem rusyası, moskova-petersburg çekişmesi, rus aydınları eleştirisi gibi konular işleniyor. neymiş şu oblomovluk, tembellik mi yoksa bambaşka mı okuyup anlamak lazım kanımca.

    bir diğer önerimi türk edebiyatından yapmak istiyorum. her ne kadar rahatsız edici olduğu söylense de, çevremizde o kadar çok zebercet var ki, hatta daha falası, sırf bu yüzden bile yusuf atılgan'dan anayurt oteli' ni okumak gerekiyor. her nekadar kişisel favorim aylak adam olsa da, anayurt oteli karakter çizimleri, anlatısı, psikolojik alt yapısı ile toplumumuzdaki aykırı, değişik, tuhaf insanları anlamak, farketmek için daha ön planda.

    bilim kurgu olarak son ana kadar çocukluğun sonu aklımda vardı(tabi vakıf, dune, rama gibi serileri herkese önermek çok mantıklı olmaz, onlar daha bilim kurgu severler için) son anda ursula k. le guin'den mülksüzler'de karar kıldım. yine etkileyici bir kurgu, akıcı ama yoğun bir kitap. alt metinde anarşizim, mülksüzlük gibi konular mevcut. bilim kurgu severlerin kaçırmaması gerekiyor.

    distopik eserlerde oldukça fazla seçenek var(1984, cesur yeni dünya, fahrenheit 451, biz, damızlık kızın öyküsü, demir ökçe vs.) ama bu katagoride benim her anını hala hatırladığım körlük ön plana çıkıyor benim için. bir saramago hastası olarak, değişik bir yazım tarzı olduğunu söylemeliyim. noktalama olarak virgül ve nokta hariç kullanmaz, diyaloglar virgüllerle ayrılır ve bu sizi kitaba yoğunlaşmaya mecbur kılar. körlük ise bu yoğunlaşmayla sizi de kör eder ve her anı yaşarsınız. kesinlikle tavsiye ederim.

    her ne kadar seri tavsiye etmek istemesem se, fantastik olarak yer deniz büyücüsü'nü önermek isterim. ursula teyzemizden bir öneri daha oldu. harry yokken ged vardı diyorum. çok farklı bir yazım tarzı, daha değişik bir büyücü dünyası. gerçekten gözümün bebeği serilerdendir.

    felsefe ile arası çok olmayanlar için, ya bu kant, hegel falan ne ayak diyenler için oldukça güzel ve akıco anlatımla alfa yayınlarından çıkan felsefenin kısa tarihi(nigel warburton) önereceğim kitaptır. felsefe tarihini fazla detaylandırmadan, kronolojik olarak veriyor kitap.

    felsefi roman olarak sartre'ın bulantı kitabı şiddetle tavsiyemdir. kolay bir kitap olduğunu idda etmeyeceğim, fakat varoluşçu bir kitap olarak oldukça doyurucu bence.

    yeraltı edebiyatıyla aram çok çok iyi değil ama john fante'nin arthur bandini serisini önerebilirim. seri okumam ben diyenler için de bu seriden toza sor kitabını tavsiye ederim.

    kişisel favorilerimden olan nikos kazancakis'den günaha son çağrı ve yeniden çarmıha gerilen isa kitaplarını da tavsiye ederim. ayrıca ihsan oktay anar' ın bütün kitaplarını da önermek istiyorum. eğer mitoloji, fantastik seviyorsanız, 20.yy rusyasını iyi kötü biliyorsanız, hristiyanlık tarihi hakkında da az buz bilginiz varsa bulgakovdan usta ile margarita' yı öneririm, oldukça keyifli bir eser. ben zor kitap istiyorum diyenler için de sadık hidayet'den kör baykuş' u tavsiye ederim. ne kadar yazarsam yazayım hep başka kitaplar geliyor akla, o yüzden kalan mükemmel kitaplara biraz haksızlık ederek önerilerimi burada sonlandırıyorum. keyifli okumalar dilerim, kitaplarla kalın...

    edit. büyülü gerçeklik önermemişim. evet marquez ve rushdie gibi çok önemli isimler bu katagoride ilk akla gelenler(yüzyıllık yalnızlık, kırmızı pazartesi, gece yarısı çocukları, floransa büyücüsü gibi) ama ben size isabel allende'den ruhlar evi' ni önermek istiyorum. yine konusu harika, alt metni mükemmel bir eser. saygılarımla.
  • 202
    "o geldi mi? bu gitti mi?" günleri devam ederken, biraz soluklanmak için kendimce kitap önerilerine devam etmek istiyorum. bu defa tiyatrodan bir kaç eser tavsiye etmek istedim. bulunduğum yer nedeniyle uzun süredir tiyatrodan uzak kaldım. fakat tiyatro eserlerini okumayı sürdürüyorum. en azından onlardan siz değerli renktaşlara öneride bulunabilirim.

    her şeyden önce william shakespeare eserlerini okumayan/izlemeyen varsa, şimdi bu yazıyı bırakıp, gidip en yakın kitapçıdan satın alıp, en azından kral lear(şu sıralar haluk bilginer'in oynadığı oyun da vardı, devam ediyor mu bilmiyorum ama), hamlet, othello, machbet, romeo ve juliet, venedik taciri, fırtına gibi eserleri okusun. daha sonra da, denk gelirse bu oyunları mutlaka izlesin.

    bunu belirttikten sonra, geçelim önerilerime. çok başarılı bir yıkım edebiyatı örneği, harika bir tiyatro oyunu, wolfgang borchert'dan kapıların dışında eseri ilk önerim olacak. olur da oyununa denk gelirseniz, kaçırmayın. yahut mutlaka kitapçılardan satın alıp, okuyun. savaşın yıkımının yalnızca savaş sırasında değil, savaştan sonra da ne boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor bu eser. kapıların dışında kalan pek çokları, ne için, ne uğruna, kimlerin uğruna bunları yaşıyor, sorgulatan bir eser.

    " geceleri, ölüleri hatırlayarak haykıran bir kalbim olduğu için önce yeniden insan olmayı öğrenmeliyim."

    bir başka önerim; aslında bilinen, duyulmuş, ama çoğunlukla okunmamış veya izlememiş müthiş bir oyun samuel beckett'tan godot'yu beklerken eseri. oldukça etkileyici bir eser gerçekten. şiddetle öneririm(her ne kadar şiddetin her türlüsüne karşı olsam da)

    " estragon: bu akşam olduğundan emin misin?

    vladimir: neyin?

    estragon: bekleyeceğimiz zamanın."

    bir diğer önerim ise gogol'ün muhteşem kaleminden müfettiş oyunu. ülkeler, isimler, şehirler, hayatlar değişse dahi, değişenlerin aslında çok da bir şey olmadığını, değişmeyen pek çok şey bulunduğunu gözler önüne seren dönem rusyası komedisi. ama işte olaylar oldukça evrensel, her yerde karşımıza gelebilecekgillerden.

    "çok zeki olmanın, hiç zeki olmamaktan daha kötü olduğu zamanlar vardır."

    şimdilik benim önerilerim bu kadar. herkese iyi okumalar dilerim.
  • 205
    kötü zamanlardan geçiyoruz, salgın günleri. acil bir durum olmadıkça evden çıkmamak gereken, mümkün olduğunca sosyal hayatı sınırladığımız bu günlerde, evde oturup kitap okumak yapılacak en iyi aktivetelerden. biraz konuyla alakalı biraz alakasız, hafif post apokaliptik, hafif bilim kurgusal, ama mümkün olduğunca fantastik olmayan(zombili falan) eserler önermek istedim siz değerli renktaşlara.

    öncelikle bu tarz durumlarda hep aklıma gelen bir eserle başlamak istiyorum, okuyalı ve filmini izleyeli oldukça uzun bir süre geçti. geçenlerde netflix üzerinden filmi tekrar izledim. cormac mccartney'den yol bu alanda ilk tavsiyem. içimiz hazır kararmışken ve gündem corona iken, iyice iç karartmalık bir eser. ayrıca dünyada son kalanlardan olsam diyenlerin, fantazilerini tekrardan sorgulamasına neden olabilir. bir baba oğulun, kıyamet sonrası hayatta kalma çabası. gerçekten bence oldukça etkileyici bir eser.

    bir diğer önerim ise, nevil shute'dan kumsalda isimli eser. ağır aksak ilerlese de, içine alan bir kurguya sahip. dünyada nükleer savaştan ve felaketten sonra, en sona sadece avustralya kalmıştır ve nükleer bulutlar, rüzgarlarla ağır ağır kıtaya doğru ilerlerken, dünyanın kalanına keşfe çıkan bir denizaltı, mürettebatı ve çevresindekilerin öyküsü. okumaya değer olduğunu düşünüyorum.

    üçüncü önereceğim kitap daha ziyade bilim kurgu. herkesin de öyle çok sevebileceği ya da rahat okuyabileceği bir kitap mı, bilemedim. ama bence inanılmaz güzel bir kurgu. roger zelazny'nin bu ölümsüz kitabından bahsediyorum. "in medias res" şeklinde yazıldığı için, olaylara ortadan bodoslama dalıyoruz, başlangıçta "nooluyo kardeşim, ne bu tantana" moduna girebilirsiniz. fakat ilerledikçe müthiş bir kurgu sizi içerisine alıyor. tasvirler konusunda eleştirilmiş fakat burada yazar hayal gücümüze bırakmış biraz işi. benim okuduğum en iyi eserlerdendi ama kişisel yorumum bu tabi. yine post apokaliptik bir dönemde geçiyor hikaye ve biraz da(aslında fazlaca) mitolojik unsurlar barındırıyor.

    salgın deyince, karantina deyince tabiki de favori yazarım olan jose saramago'yu anmadan olmaz(rip). körlük normalde de kesinlikle tavsiye edeceğim eserlerdendir zaten. hikaye sizi inanılmaz içine alacak, insanların zalimliği, olayların gelişimi iliklerinize işleyecek. distopik yönü daha ağır basmakta ama bir nevi apokaliptik de diyebiliriz. devam kitabı olan görmek isr bence daha çok saramago hayranlarına hitap ediyor.

    çok post apokaliptik olmasa da, arkadi ve boris strugatski kardeşlerden uzayda piknik kitabı atmosferi yaşatması ve sunduğu fikirle gene müthiş bir eser. ortam iç karartıcı.tabi bu eseri de aslında stalker isimli filmden bilenler vardır. yine tavsiye ettiğim bir diğer kitap.

    virüs, salgın vs. deyince yine anımsadığım bir diğer eser olan leo perutz'dan şeytan tozu'nu anmadan olmaz. güzel ve değişik bir hikaye. oldukça akıcı, biraz kafkaesk. yine tavsiyelerimden.

    ayrıca jack london'dan kızıl veba' yı anmazsak olmaz. kızıl veba, bir anda ortaya çıkan dünya üzerinde çok az insanın kalmasına yol açan, hastalığa yakalananları dakikalar içinde öldüren, çaresi bulunamayan bir hastalık. nasıl tam bu karamsar günlerde paranoya yapmalık değil mi?

    şimdilik önerilerim bunlar. bunlar sadece kendi kişisel zevklerime göre tavsiye ettiğim kitaplar. size illa okuyun demiyorum, yarın bir gün 'beğenmedim ben bunu' diye yeşillendirmeyesiniz.* tekrar hatırlatmak gerekirse, bu zor zamanlarda lütfen evlerimizde kalalım, çok acil bir durum olmadıkça çıkmayalım. kitap okuyalım, film izleyelim. evde zaman geçirelim. bu zor zamanlar da elbet geçecek. saygılarımla.
  • 207
    fantastik kurgu edebiyatı ile ilgili kendimce bir şeyler karalamak istiyorum değerli sözlük ahalisi. fantastik kurgu, kaçış edebiyatı denilen, insanın bu dünyadan biraz kopmak istediğinde kaçabileceği limanlar için kullanılan tabirin, bilim kurgu edebiyatı ile beraber en önde gelen temsilcisidir. ilk çıktığı zamanlar genç/çocuk edebiyatı olarak görülmüş, çoğu kez de doğru düzgün okumayıp bilmeyenler için saçmalık boyutunda kalmıştır. bu algıyı yıkmak için, bu türün en önde gelen ismi j. r. r. tolkien çok çaba harcamıştır.

    ama tüm bunlara gelmeden önce doğru tanımını yapıp, çeşitli kollara ayırmalıyız bu tür edebiyatı. öncelikle fantastik kurgu edebiyatı ile fantazi/fantastik edebiyatı ayırmamız gerekiyor. masallardan, destanlardan ve mitolojilerden esinlenmiş olan bu iki türden fantazi edebiyatı biraz daha yaş olarak küçüklere uygun denilebilir(ki bence çocuk kitapları da dahil her kitap her yaşta okunabilir) örnek olarak masallar, fabllar yahut güliverin seyehatleri, alice harikalar diyarında, 80 günde devri alem türevi kitapları verebiliriz bu türe. mitolojik kitaplar ve destanlarsa tam olarak bu sınıfa sokulmayabilir.

    fantastik kurgu edebiyatı dediğimiz zamansa daha farklı kitaplar aklımıza gelmeli. kurucusu j.r.r. tolkien olarak sayılabilmekle beraber; tolkien'in de etkilendiği george mcdonald'tan fantastes bu türde ilk eser olarak sayılmalıdır. bu tür nasıl başlamış diyenler için ithaki yayınları unutulmuş fantastik klasikler serisi adı altında, 10 kitap olarak planlanan serinin, 5 kitabını basmış bulunmakta. "peki ama bu fantastik kurgu edebiyatı ne?" dersek; yeni bir dünyanın tasarlandığı, bir geçmişi olan, fantastik öğelerinin mümkün olduğunca bir mantığa, kendi içerisinde bir sisteme uydurulması gereken, kendince bir düzeni olan kurgular olarak özetlenebilir. kendi içerisinde de (frp oyunlarına uygun senaryo üretilebilen diyorum ben) daha olayların ön planda olduğu, hareketli ve aksiyonu bol olan tür ve daha dünyanın, karakter analizlerinin ön planda olduğu, çevrenin ve fantastik öğelerin bir mantığa sığdırıldığı tür olarak ikiye ayırabiliriz. ilk türe örnek olarak margaret weis ve tracy hickman'ın meşhur serisi ejderha mızrağı serisi, r. a. salvatore 'un dritzz efsanesi(unutulmuş diyarlar) serisi, elric serisi, belki biraz da david eddings belgariad- mallorion serileri verilebilir. ikinci türümüze ise tolkien' in orta dünya külliyatı(hobbit, yüzüklerin efendisi, silmarillion) önderlik ederken; robert jordan zaman çarkı serisi, ursula k le guin yerdeniz büyücüsü serisi, the witcher, george r. r. martin a song of ıce and fire gibi örnekler verebiliriz. bir de yeni başlayan yeni dönem fantastik kurgu edebiyatımız var ki, içerisinde brandon sanderson'dan sissoylu, fırtınaışığı arşivi gibi iki sağlam kurgunun, patrick "üşengeç" rothfuss kral katili güncesi, joe abercrombie the first law serisi(ithaki yeni basmaya başladı, ilk kitabı bıçağın kendisi, okumadım ama yurt dışında en sevilen serilerin başında geliyor.) bulunduğu kitapları sayabiliriz.

    bir de benim tam olarak nereye yerleştireceğimi bilmediğim bu iki tür fantastik kurgunun karışımı gibi duran roger zelazny amber yıllıkları(kişisel favorim), david eddings elenium ve margaret weis ve tracy hickman'dan ölüm kapısı serisi var ki, benim de kişisel favorilerim bu seriler. kurgu olarak sağlam, dünyaları gayet temelli, bol aksiyonlu, akıcı, ayrıca genel olarak (eddings'in serisi de karakterler açısından en azından) özgün olan seriler bunlar. henüz okumadığım ursula k. leguin'in batı sahili yıllıkları da sanırım bu katagoriye dahilmiş(okuyanların yalancısıyım). başka bu konuda söylenecek bir şey var mı diye düşünüyorum ama aklıma pek bir şey gelmiyor. yani genel olarak ve yüzeysel bağlamda fantastik kurgu edebiyatı bu şekildedir. derinliği ve yoğunluğu çok fazladır. alt metinler, felsefi mesajlar, irdelemeler çok yüksektir ve edebi olarak da pek çok eserin üzerine çıkan örnekleri görülmüştür.

    unutmadan yerli edebiyatta da bu epik fantastik kurgu örneği veren barış müstecaplıoğlunu anmazsak ayıp etmiş oluruz. perg efsaneleri ve şamanlar diyarı serileri, yazarın iki fantastik kurgu serisi. şu anda sipariş verdim ve elime ulaştığı zaman perg efsanelerini okuyup değerlendireceğim, belki siz sözlük okurlarıyla da paylaşabilirim. şimdilik bahsetmek istediklerim bu kadar. saygılarımla. iyi okumalar dilerim...
  • 208
    efsane yazar ve gazeteci altan öymen'in kaleme aldığı 'kayıp yaz 2015'i mutlaka okumanızı öneriyorum.

    --- alıntı ---

    altan öymen “anılı kitap”larına devam ediyor...
    ancak sıradaki kitap, beklendiği gibi 1960’larla, 1970’lerle ilgili değil...

    bu kitabın konusu, daha yakın bir zamanın “2015 yazı”nın olayları...

    öymen –kendi deyimiyle– bir “takdim-tehir” yapıyor... 1960’larla 70’leri bir sonraki kitabına bırakıyor.

    altan öymen neden kayıp yaz dediğini şöyle anlatıyor: “buna ‘kayıp yaz’ yerine ‘kaybolan yaz veya ‘kaybedilen yaz’ da denilebilirdi. çünkü 2015 yılının yaz aylarında, hep birlikte kaybettiğimiz büyük bir fırsat vardı: ‘ülkemizin yeniden demokratikleştirilmesi’ fırsatı.

    2015’in 7 haziran’ında bir seçim yapılmıştı. türkiye’de zaman içinde yerleşmiş olan demokratik kurallara ve kurumlara büyük darbeler vuran iktidar partisinin oyları, yüzde 40’a kadar gerilemişti.

    o gidişi durdurmak isteyen partiler ise, toplam olarak yüzde 60’a yaklaşan oylarıyla meclis’teki mutlak çoğunluk sayısını aşmışlardı.

    iktidarı değiştirip bir ‘ilk hedefler hükümeti’ kurarak, rejimin ‘yeniden demokratikleşme’si sürecini başlatabilirlerdi.

    ancak o fırsat kaçırıldı. 1 kasım 2015 günü, türkiye’nin siyasi tablosu, yeniden, 7 haziran 2015’ten önceki haline döndürüldü.”
    --- alıntı ---

    keyifli okumalar dilerim.
  • 209
    ünlü tarihçi andrew mango'nun yazmış olduğu atatürk - modern türkiye'nin kurucusu isimli kitabı benim hayatımda gördüğüm en başarılı ve kapsamlı atatürk biyografisidir. bu kitapta atatürk'ün hayatı hakkında değinilmeyen en ufak bir detay bile yok. andrew mango'nun bu eseri aynı zamanda bir master ya da doktora tezi yazarken kaynak taraması nasıl yapılmalıdır konusuna da en güzel örnek. yazar bu kitabı yazmak için yıllarca arşiv ve kaynak taraması yapıyor, tüm anıları ve kayıtları didik didik ediyor ve neticede ortaya bu müthiş biyografi çıkıyor. atatürk hakkında derinlemesine ve doğru şekilde bilgi edinme isteyen herkes tarafından mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir başyapıt.

    --- alıntı ---

    uzman bir yazar, nesnel bir yapıt;
    işte atatürk'ün yaşamı ve mücadelesi!...

    istanbul doğumlu ingiliz yazar andrew mango, beş yılı aşkın bir süre yaptığı araştırmalar sonucu, bu yapıtla kapsamlı ve nesnel çalışma ortaya koyuyor.

    türkiye'nin, bağımsızlığı ve varoluşu yolunda atatürk gibi bir liderle yakaladığı olağanüstü şansı irdeleyen yazar, onu salt lider özellikleriyle değil, yakın çevresi ve insan ilişkileriyle de yansıtmayı başarırken, dönemin toplumsal yapısı ve güç dengelerine de açıklık kazandırıyor.

    prof. geoffrey lewis atatürk için "o, tek bir insanın neler yapabileceğini gösteren 20. yüzyılın olağanüstü lideri" diyor. evet, kitleleri ardından sürükleyebilen, insanları birbirine kenetleyebilen siyasal önder... ancak sonuçta atatürk de herkes gibi bir insan... karizması, zaafları, kadınlarla olan ilişkileri, dostlukları, nefretleri, iyilikleri ve hatta kıskançlıklarıyla bir insan... mango, bu olağanüstü çalışmasıyla, atatürk'ü işte bu yönleriyle daha bir yakınlaştırıyor bize.

    bu basımda saltanat ve cumhuriyet dönemine ilişkin tüm yazılı kaynaklara ulaşılmıştır. çoğu eski yazı birçok belge aslından olduğu gibi aktarılmış, döneme özgü söyleyiş ve ifade özellikleri korunmuştur.

    --- alıntı ---
  • 212
    gül sunal - kemal. hadi gel, bi kahve içelim

    by*: kah güldüren, kah hüzünlendiren güzel anı/biyografi kitabı. kemal sunal'ın gül hanıma yazdığı mektupları, daha önce yayınlanmamış fotoğraflarını vb. görebilirsiniz.

    ty*: "aslında ikimiz de kahve sevmezdik. söyleyemediklerimizin yerine geçerdi. araya giren duygusal ayrılıkların son bulması dileğiydi. vazgeçememek, kıyamamak, pişman olmak, kavuşmak demekti. evimizdeki sıcaklığı korumak demekti..."

    --------------------------------------------------

    didier drogba - adanmışlık, otobiyografim

    by: drogba hakkında bilmediğim birçok yeni şey öğrendim. pes etmeyi reddeden savaşçı karakteri bugünlere gelmesinde gerçekten önemli rol oynamış. galatasaray macerasından bahsettiği bölüm kısa ama gurur verici.

    ty: "ben mükemmel değilim ve bunun farkındayım, ama ayaklarımı yere sağlam basmaya ve nereden geldiğimi unutmamaya çalışıyorum. elimde koca bir eksiyle başladım, dolayısıyla bugün sahip olduğum her şey koca bir artıdır. hayatın ne kadar kırılgan olabildiğini, işlerin ne kadar hızlı bir şekilde değişebildiğini biliyorum, bu yüzden başkalarının gözünde nasıl bir statüm olursa olsun, ne kadar çok para ve şöhret kazanmış olursam olayım, bugün benim için önemli olan onları ve içinde bulunduğum ayrıcalıklı pozisyonu bu hayatta faydalı olmak, katkı sunmak ve dünyada bir iz bırakmak için nasıl kullandığımdır."

    --------------------------------------------------

    hasan söylemez - hayata yolculuk

    by: kendisini uzun zamandır severek takip ettiğim bir yolcu hasan. kitapta cebinde bir kuruş olmadan, bisiklet geçmişi/tecrübesi yok denilecek kadar az olmasına rağmen 8 ayda 10 bin km pedallayarak tamamladığı türkiye turunu anlatıyor. başından geçen garip, komik ve zaman zaman üzücü/sinir bozucu olayları okumak oldukça keyifli. bir solukta okudum, kesinlikle ömür boyu kütüphanemde yerini koruyacak bir kitap.

    ty: "hakiki yolculuk, gittiğin yerlere harita üzerinde çarpı işareti atmak değil, o çarpı işaretlerini ruhundaki yaralara yara bandı yapmaktır."

    bu arada kendisi hayata yolculuktan sonra hayallere yolculuk yapmaya başladı, (bkz: #2581386)

    --------------------------------------------------

    eduardo galeano - gölgede ve güneşte futbol

    by: kitabın başlığında bahsetmiştim. (bkz: #2893810) futbola ilgisi olan herkesin okuması gereken bir kitap bence.

    ty: "uruguay'daki bütün çocuklar gibi ben de futbolcu olmak istiyordum. baya da iyi oynuyordum, hatta harikaydım... ama sadece geceleri rüyamda. yıllar geçti ve sonunda kim olduğumu kabul ettim: ben bir iyi futbol dilencisiyim. güzel futbol gördüğümde hangi takım ya da ülke olduğuna bakmaksızın bu mucize için şükranlarımı sunuyorum."

    --------------------------------------------------

    mengü çağatay özer - verkaç

    by: sözlüğümüzün güzide yazarlarından cagaman caganın "iş hayatı fena halde futbola benzer" diyerek yazdığı kitap. yoğunluktan dolayı henüz bitiremedim ama şu ana kadar yarısını okudum, örneklemelerini oldukça başarılı buldum. kalemine sağlık, yazadursun. (bkz: verkaç/#2744219)

    ty: "filippo inzaghi ile olay mahallinde yürümeye, hagi ile girişimciliğe, fatih terim ile bahçıvan tipi liderliğe, cengiz ünder ile kariyer planlamaya, henry ile yeni bir departmanda çalışmaya, alex ile yaprak dökümüne, jaba ile başlayıp, dünyanın en büyük 20 ekonomisine uğrayıp, messi ile cristiano ronaldo’nun penaltı analizlerini yapmaya hazır mısınız? cevabınız evetse, alemin kralı geliyor!"
  • 213
    chris wooding - steam punk , retribution falls ile başlayan tales of ketty jay son 10 senedeki en keyif aldığım seri başlangıcından biridir.
    devamında black lung ı okumuştum 4 kitaplık bir seri (hatırlamışken kalanları sipariş edeyim. )

    tür olarak biraz daha distopik bir treasure island düşünebilirsiniz, yanlız ve asosyal bir kaptan, güven duygusu zedelenmiş, ufak ve hepsi birşeylerden kaçan bir mürettebat ve tabi ki çelik zeplinlere benzeyen hava gemileri, korsanlar, anarşi, kaos.

    roman ana karakterin güzek bir iş bağladığını düşünmesiyle başlar ... :)
    http://www.randomhousebooks.com/books/202877/
    https://www.goodreads.com/...les-of-the-ketty-jay

    ekleme no2: bu başlıktan sonra epey aratarak amazon.co.uk'den 2.el bulabildim eksik parçaları - hatta sonra alırım diye diye 7 sene geçmiş inanamadım.
  • 215
    polonyalı yazar krystian bala , polisiye-cinayet türü bir kitap yazmaya karar verir.

    kitabı okuyan bir dedektif ise romandaki ayrıntıları sadece katil ve polisin bilebilecegini düşünerek, geçmiş ve delil yetersizliğinden faili meçhul bir cinayet olarak kalmış iş adamı dariusz janiszewskinin cinayetini tekrar araştırmaya başlar.

    romandaki anlatılanlar ile janiszewski'nin başına gelenler hayli benzerdir.

    ustelik bu cinayet bir tv programında tartışılırken* yayına uzak doğudan biri bağlanır ve "bu cinayet çözülemez, çünkü mükemmel cinayet" diyip kapatır.

    ve sürpriz son: ölen iş adamı janiszewsk, yazar krystian bala'nın karısının sevgilisi çıkar ve uzak doğudan bağlanıp "mükemmel cinayet" denilen gün yazar da o uzak doğu ülkesindedir.

    sonuç: 25 yıl.

    kitap: amok
  • 216
    sevgili sözlük ailesi, şiir ve düzyazılarımdan oluşan kitabım yayına çıktı, okumak isteyen olursa buradan satın alabilir.

    https://www.kitapyurdu.com/...asi-yok-/542885.html

    içerisinde ali sami yen stadı için de yazdığım bir şiir mevcut.

    kan donar kırmızı kalır

    her şey gider
    herkes gider
    an kalır.
    birkaç tane resim kalır.
    ruh kalır
    hayat kalır.
    can yarılanır
    can biter,
    his kalır.
    umutlar gider
    hüzün kalır.
    zaman biter
    aşk kalır.
    güneş söner
    sarı kalır.
    kan donar
    kırmızı kalır.
    acı biter
    yara kalır.
    beyin gider
    kalp kalır.
    duvar yıkılır
    toz kalır.
    sami yen gider
    can gider.
  • 218
    sözlükte böyle bir başlığı görünce kitapları, dergileri seven biri olaraktan gerçekten çok mutlu oldum, emeği geçen arkadaşlara teşekkür ederim.

    sporla ilgili olduğu için 2-3 kitap önerim ile başlayacağım.

    ilki bence tarihin en büyük sporcusu cristiano ronaldo'yu anlatan, italyan luca caıolı'nin hazırlamış olduğu '' gelmiş, geçmiş ve geleceğin en iyisi, mükemmelliğe giden yol, cristiano ronaldo ' adlı kitap. 2-3 ay kadar önce okudum, sporu futbolu seven herkese tavsiye ederim.

    ikinci kitap ise ingiliz gazeteci aynı zamanda chelsea fc taraftarı da olan robert beasley'nin hazırlamış olduğu '' kazanmanın anatomisi jose mourinho '' adlı kitap. ingiliz gazetecinin ilk basın toplantısından sonra jose mourinho ile kurduğu ilişki bir süre sonra aralarında güzel bir dostluğa dönüşmüş, kitapta çok ilginç anekdotlar bilgiler var. jose mourinho'yu seven, hakkında biraz daha fazla bilgi edinmek isteyen herkese tavsiye ederim.

    üçüncü kitap ise imparator ergin ataman hocamızın çıkardığı yeni yayınlanan '' zafere giden yol '' adlı kitap. bende bir kaç gün önce aldım, okumaya da bugün başlayacağım. şöyle bir göz attım kitaba, kitap fotoğraflarla zenginleştirilmiş, çok da güzel olmuş. ergin hocamızı ve basketbolu seven arkadaşlarımıza tavsiye ederim.

    şimdilik bu şekilde entrye son noktayı koyalım, bir ara yine kaldığımız yerden devam ederiz. :)
  • 220
    harry potter serisine başladım. ikinci kitap sırlar odasındayım. şu ana kadar gördüğüm, kitabı aynen filme uyarlamışlar gibi. kitapta çok akıcı ve sürükleyici. tüm serisini birden aldım. bing yapabilirim. :)

    rus edebiyatından mikhail bulgakov okumaya başladım. mizahi yanı olan bir yazar. dizisi de yapılan "genç bir doktorun anıları" nı tavsiye ederim. usta ve margarita ile köpek kalbi kitaplarını da edindim.

    çok övülen ursula guin'in mülksüzler kitabı hiç sarmadı açıkçası. güzel birkaç bilim kurgu betimlemesi var ama daha çok siyaset felsefesi gibi. birkaç ay sonra bir kez daha deneyebilirim okumayı.

    ferrarisini satan bilge tamamen hint felsefesi saçmalığı. geçiniz...

    montaigne'in denemeleri ise eski yüz yılların köşe yazıları gibi. aman aman bir eser değil ama dönemin gündemlerini anlamak için okunur.

    stefan zweig okumaya da "korku" kitabıyla başladım. açıkçası öykü tanıdık geldi. acaba filmi falan vardı da izledim mi? açıkçası çok etkilenmedim. satranç kitabını da almıştım. ona da bakacağım bir ara.

    cemal süreya-tomris uyar çevirisi olan "küçük prens" i okudum. sanırım ilk okulda okuma dersinde okumuştum. 30 lu yaşlarda okumak ayrı bir duygu. can yayınlarının bu versiyonunu hem size hem çocuklarınıza-yeğenlerinize tavsiye ederim.

    wulf dorn'un çok övülen "psikiyatrist" kitabı ağır bir klişe. o kadar tahmin edilebilir ki... bir alman'dan beklemezdim böyle basit bir kurguyu.

    amerikan tanrıları ise yarısından sonra dizi ile ayrılıyor. neil gaiman abimizin güzel kitaplarından biri. diziyi sevdiyseniz kitabı da okuyun derim.

    son dönemde favorim olan yazar ise madeline miller. iki kitabı "ben kirke" ve "achillius'un şarkısı" muhteşem. yunan mitolojisini kendi kurgusuyla müthiş birleştirmiş. bu kitaplar yüzünden homeros'un ilyada ve odyseus destanlarını aldım. ilginiz varsa bu iki kitabı öneririm.

    maymunlar gezegenini film serileri olarak biliyorsunuzdur. aslen fransız yazarın uzayda geçen bir kitabı. bilim kurgunun kıymetli ve ilham veren eserlerinden biri.

    kafka'nın "milenaya mektublar" kitabı kısmen kendisinden esinlenmiş dense de, baya kendini anlatan bir mektup kitabı. aşk acısı çeken bünyelere merhem mi olur zehir mi bilemiyorum... ben içkiye ihtiyaç duydum okurken. bu hisleri anlayabilmek kötü...

    grange'ın "ölüler diyarı" kitabı ise baya sert bir polisiye. kurgusu ve tiplemeleriyle grange yine sağlam bir iş çıkarmış.

    adam fawer "olasılıksız" kitabı da son dönemin bilinen işlerinden. olasılıklar ve istatistikler üzerinden heyecanlı bir macera. okunur.

    jonathan strange ve mr norrell yine dizisi yapılmış bir üç kitaplık seri. ingiliz büyüsü üzerine güzel bir çekişme kitabı. harry potter ve lotr sevenlere tavsiyemdir.

    2001 space odyssea filmden biliyorsunuz. kitap olarak da nefis. kitap senaryo ile aynı anda yazılmış. arada farklılıklarda var tabii.

    trainspotting ise içeriğine yakışır sert bir çevirisi var. filmden de sert kitabı.

    ve finali lord of the rings ile yapalım. geçen kış indirime girince tek cilt verisyonunu edindim. uzun uzadıya doğa betimlemeleri bazen sıksa da, hayal gücünün sınır tanımadığı bir macera. filmleri izlemiş olmama rağmen, ilk defa görüyormuşum hissi verdi. amazon tr de daha da uygun fiyatlarda oluyor.

    1 senedir yazmamıştım, uzun oldu entry. *
  • 224
    bayan peregrin'in tuhaf çocukları serisine ilk kitapla başladım. filmini izlemediğim için pek fikrim yoktu. ilk başlarda biraz şüpheye düştüm ama ilerledikçe sardı. diğer kitaplarını da amazon sağ olsun yarı fiyatlarına aldım hemen.

    büyük dünya tarihi daha önce ntv de yayınlanan bir bbc belgeseli olarak görmüştüm. bunun kitabı da varmış. insanın ortaya çıkışından başlıyor hikaye. kalın bir kitap ama a101 lerde 6-7 liraya satılıyordu bir ara. tarihe ilgisi olan okuyabilir.

    robensonlar mektebi jules verne'in az bilinen eserlerinden. iki liraya ikinci el kitap olarak aldım. ancak biraz kısa versiyonuymuş. daha sonra alfa yayınlarından tam versiyonu alacağım. jules verne çağının ötesinde bir dünya gezgini yazar. türkiye de geçen kitapları da var.

    dostoyevski'ye ise kumarbaz kitabı ile başladım. açıkçası rus edebiyatı biraz ağırlık olarak gözümü korkutsa da bu kitap ve dostoyevski dili eğlendirici gibi.

    jack london reis ise klasiklerden favorilerim listesine girdi tabii. vahşetin çağrısı da beyaz diş hikayesi bir nevi. bulduğum tüm kitaplarını alıyorım jack london'ın.

    değiştirilmiş karbon serisini netflix dizisi olarak bilirsiniz. ithaki üç kitap serisini yayınladı. ilk kitap, diziyi izlemediğim halde okurken dizi-film izliyormuş hissi veren güzel scifi betimlemeleri ve okuduğum en şehvetli seks sahneleriyle aklıma kazındı.

    jose saramago körlük kitabı hiç sarmadı. güzel bir fikir, çok kötü bir yazım tarzının etkisiyle hiç edilmiş.
  • 225
    "sabahları kalkmayı canın istemedikçe şunu hatırla: 'insanlık görevi için kalkıyorum.' eğer bunun için doğduysam, bunun için dünyaya gönderildiysem neden huysuzlanıyorum? çarşaflara, örtülere sarılıp kendimi ısıtayım diye mi yaratıldım? 'fakat bu daha keyifli.' öyleyse keyif çatmak için mi dünyaya geldin, eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstlerine düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduklarını görmüyor musun? ve sen insanların görevlerini yerine getirmesini istemiyorsun öyle mi? kendi doğanın sana buyurduklarını yapmakta acele etmeyeceksin öyle mi? 'fakat dinlenmem gerek.' tabii ki, benim de dinlenmem gerek. yine de doğa yemek, içmek gibi bunun da ölçülerini ve sınırlarını belirlemiştir, oysa sen yararlı dinlenme ölçüsünü aşıyorsun. fakat eyleme gelince gereğinden azını yapıyorsun, hatta payına düşen ölçünün altında kalıyorsun. aslında sen kendini sevmiyorsun; sevseydin doğanı ve doğanın gereğini de severdin. işlerini seven insanlar, çalışırken yemek yemeyi, yıkanmayı dahi unuturlar. fakat sen kendi doğana, bir işlemecinin işlemesine, dansçının dansa, paragözün paraya, kendini beğenmiş birinin küçücük şöhretine verdiğinden daha az değer veriyorsun ve böyle insanlar ne olursa olsun işlerine karşı tutkulu bir sevgi beslerler; yemek yemeyi, uyumayı unuturlar ve zamanlarını harcadıkları işleri daha da ileri götürmek isterler. toplum yararına olan işler sana daha değersiz ve daha itibarsız mı görünüyor?"

    marcus aurelius - kendime düşünceler
App Store'dan indirin Google Play'den alın