126
--- alıntı ---
[yusuf bir kadının çenesini bu kadar açabilmesine hayret ediyor, bunlara tahammül eden kaymakam'a biraz da merhametle bakıyordu.]
[memleketi asıl idareleri altında bulunduran bu adamların karşısında bir hükümet memurunun ne kadar az kıymeti olabileceğini; bir kaymakamın, aşağı yukarı, kendisine itibar edilen, fakat işlerine engel olmaya başlayınca derhal tüydürülen bir kukla olduğunu bildiği için, vaziyetten tamamen ümidi kesmiş gibiydi.]
[akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. insana dünyayı unutturur. eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten...]
["senin kimsen yok mu?"
yusuf gözlerini karşısındakinin yüzüne dikerek uzun müddet baktı. bir şey düşünmüyor, sadece kafasının içinden birdenbire hızla geçmeye başlayan bir hatıralar şeridinin durmasını bekliyordu. nihayet yavaşça:
"benim de kimsem yok!" dedi.]
[ikisinin içinde de hem uzun zaman sonra tekrar görüşmenin verdiği bir memnuniyet, hem de belki bir daha görüşmeyeceklerini sezmekten doğan bir hüzün vardı. hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değilde ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.]
["üzülecek adam evvelden düşünmeliydi, evladım. insanı kaçırmak marifet değil, doyurmak marifet... ah cahil kız!"]
--- alıntı ---
kuyucaklı yusuf, 1937, sabahattin ali, yky.
[yusuf bir kadının çenesini bu kadar açabilmesine hayret ediyor, bunlara tahammül eden kaymakam'a biraz da merhametle bakıyordu.]
[memleketi asıl idareleri altında bulunduran bu adamların karşısında bir hükümet memurunun ne kadar az kıymeti olabileceğini; bir kaymakamın, aşağı yukarı, kendisine itibar edilen, fakat işlerine engel olmaya başlayınca derhal tüydürülen bir kukla olduğunu bildiği için, vaziyetten tamamen ümidi kesmiş gibiydi.]
[akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. insana dünyayı unutturur. eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten...]
["senin kimsen yok mu?"
yusuf gözlerini karşısındakinin yüzüne dikerek uzun müddet baktı. bir şey düşünmüyor, sadece kafasının içinden birdenbire hızla geçmeye başlayan bir hatıralar şeridinin durmasını bekliyordu. nihayet yavaşça:
"benim de kimsem yok!" dedi.]
[ikisinin içinde de hem uzun zaman sonra tekrar görüşmenin verdiği bir memnuniyet, hem de belki bir daha görüşmeyeceklerini sezmekten doğan bir hüzün vardı. hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değilde ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.]
["üzülecek adam evvelden düşünmeliydi, evladım. insanı kaçırmak marifet değil, doyurmak marifet... ah cahil kız!"]
--- alıntı ---
kuyucaklı yusuf, 1937, sabahattin ali, yky.