• 2459
    bazı garip/komik/sipastikçe başlıklar, bazı garip/komik/sipastikçe entryler görüyorum. gördüğüm anda ruh halime göre:

    1-ya cevap yazıyorum (ki bu seyrek oluyor)
    2-yada başlığı açtığım hızla kapatıp diğerleriyle, daha makul, akıllıca olanlarıyla devam ediyorum.

    bence biraz düşünebilenlerimiz, hep birlikte 2. şıkkı işaretlemeliyiz. bize saçma gelen, bizi sinirlendiren entrylere, başlıklara cevap yazmayalım. bırakalım onları yazanlar yazdıklarıyla kalsın, kendisinden başka kimse yazdığının tamamını okumamış yada onu ciddiye almamış olsun. o zaman susarlar, "kimse beni sallamıyor ki lan burda" diyip eninde sonunda kendileri giderler biz de rahatlarız.

    sonra daha sakin, daha az agresif, daha az kavgalı bir yer olur burası. bence ihtiyacımız olan bu.
  • 2460
    herkesin istanbul beyefendisi olmadığı oluşum(ki ben de ankara çakalından hallice sayılırım). ortada şöyle bir durum var ki herkes yangına körükle gidiyor. biri ona mal diyor, biri gerizekalı diyor. hatta biri orospu çocuğu diyor. bunun sonucunda bir çözüme varabilsek amenna. yanyana olsak kafa göz dalarız mevzu çözülür en kötüsü böyle olur. fakat klavye başından sadece gittikçe gerilen bir ortam oluşuyor. benim sadece söylemek istediğim şey bu. bugün iki kişi sövecek birbirine, yarın alacak başını gidecek.

    birinin gerizekalı olduğunu düşündükten sonra bu adamın gerizekalılığını bırakmayacağını da düşünmek gerekir. en azından sizin gözünüzde gerizekalıysa. yani bazı fikirleri sabittir adamların değişmez. ya da davranışları genele uymaz. bu adama orospu çocuğu, gerizekalı, piç deyince çok güzel oluyorsa onu bilemem. bunları demek yerine özelden adresinizi alın hesabınızı görün birbirinizi de rahat bırakın, burada da sonu olmayan bir gerginliğe gitmeyin. hem stres atmış olursunuz, iyidir mevzu.
  • 2465
    tek maçta ligin bittiğini düşünen bir sürü yazara sahip. tamam kötü futbol izledik, takım kötüydü, hava kötüydü. ama sakin olalım. umutlu olmak zorundayız, çünkü biz taraftarız.

    galatasaray bizim işimiz değil. maaşımıza zam gelmeyecek galiba diye karamsar olabilirsin. ama galiba şampiyon olamayacağız, galiba avrupa'da bir şey yapamayız, galiba fener'e yine yenileceğiz diye karamsar olunmaz. taraftarlık umut işidir, his işidir değil mi?

    ben şu andan itibaren önümüzdeki bursaspor maçından umutluyum. transferin yarın biteceğini düşünüyorum. bunu düşünememin sebebi galatasaray'ın futbolu ve ya adnan sezgin'in bu işi yapabilecek kapasitede olduğunu düşünmem değil.

    ben galatasaray ile mutlu olurum, galatasaray ile üzülürüm. ve ben mutlu olmak istiyorum, bu yüzden takımıma her şekilde güveniyorum.

    dediğim gibi iş değil bu, mutsuzum ama ekmek parası için katlanıyorum diyeceğin bir şey değil. galatasaray'dan umutsuzum diye bir şey olmaz, sen taraftarsın ve sen sevinmek için galatasaray'a muhtaçsın.

    sabredelim demiyorum. sabır bende de yok. ama umudum hep var. çünkü taraftarım ve galatasaray taraftarıyım.
  • 2471
    iki en önemli gündem maddelerinden birisi, yazarlar arasındaki atışma, küfürleşme ve kendilerinin aldığı cezalar olan sözlük.

    meşhur olay patlak ** * verdiği sırada sözlükte değildim. hadomer sağolsun, extensor'un bol küfürlü yazısını okumama imkan sağladı. öncelikle şunu söylemek istiyorum ki ben ne extensor'u ne de her dalda nice kupalar'ı daha önceden yakinen tanıyan birisi değilim. sözlükte de kişisel olarak iyi yada kötü bir geçmişim olmadı ikisiyle, zira böyle birşey olsaydı mutlaka hatırlardım. hafızam gerçekten kuvvetlidir. *

    extensor adlı arkadaşımız, gerek sözlükte olsun gerekse sözlük dışında diğer sanal platformlarda olsun, kendine has üslubu ve klavyesiyle* tanınan birisi. kendine ait futbol blogu dışında, bu arkadaşın bir sitede araştırmacı olduğunu biliyorum. sözlükte yazdığı yazıların büyük çoğunluğuna katılmışlığım vardır ki bu bakımdan yalnız olmadığım gün gibi ortada. bilgisini ve yorumunu kendine has bir şekilde net ortamına yansıtması ve genel anlamda kabul görmüş şeyler hakkında özellikle ters yöndeki insanların kendi düşündüğü yöne dikkat çekmesini sağlaması açısından saygı duyulan bir yazar olduğu da aşikar. bu arkadaş ne kadar sert yazsa da, ne kadar sivri dilli olsa da, ne kadar "ben demiştim" havalarında giriler girse de, yine saygı duyulurdu kendisine. neden ? çünkü boş yazmazdı kendisi. pekâlâ sözlük ortamlarında troll diye tabir edilen kişilerden birisi olabilirdi, bilgi birikimini sözlüğe sunmayabilirdi, buradaki yazarların birşeyler öğrenmesine yada birtakım şeyler hakkında farklı yorumlar yapmasına katkıda bulunmayabilirdi.

    ama tüm bunlar bile, karşısındaki kişiye alenen küfretme hakkını vermez ona.

    her dalda nice kupalar adlı arkadaş hakkında da birşeyler yazmak istiyorum. bu arkadaş hakkında iyi yada kötü bir izlenimim yoktu, ta ki burada hakkında yazılanları görene kadar. sözlüğü eskisi kadar sıkı takip eden bir yazar değilim, o yüzden mazur görün bu kusrumu. ama hakkında yapılan yorumlara bakıyorum da, sanki herkesin içinde bu adam hakkında * * * çeşit çeşit olumsuz düşünceler zaten varmış gibi. ayrıca, kendisine yapılan hakarete alenen karşılık vermediği halde, başka bir zaman dilimi içinde özel mesajdan hakaretler ve tehditler savurabilmiş bir arkadaşmış kendisi. (bkz: #459066)

    bu olay sağolsun, gün yüzüne çıkardı hakkındaki olumsuz yorumların hepsini. kendisine -amiyane tabirle- sözlükte yol verilmesi bekleniyormuş demek ki.

    şimdi benim gelmek istediğim nokta şu.

    her dalda nice kupalar adlı arkadaş, bu denli insanları çileden çıkarmışken, bu denli provakatörlükle suçlanırken, hakkında bu denli olumsuz düşünceler taşırken ; herkesin içinde taşıdığı o "bastırılmış" nefret ve saldırı niteliğindeki düşünceleri, extensor adlı arkadaş dayanamayıp gün yüzüne çıkarınca itin götüne sokulması neden ?

    ----------------------------------------------
    arkadaşı küfretmekle yargılıyoruz da, günlük hayatında ağzında küfür olmayan kaç kişi yaşıyor türkiye'de ? küfürsüz girisi olmayan yazar var mı ? varsa 5 ya da 10 kişi mi ?
    dinimize göre içki içmek hoş değil hatta haramdır, ama içtiği şişe sayısını övüne övüne yazan yazarlar görüyoruz sözlükte. içki almadan ali sami yen'e girmediğini her fırsatta anlatan kişilerle karşı karşıyayız.
    çubuklu tosun sakatlık geçirdiği zaman, "oh olsun" diyebiliyoruz hiç sıkılmadan. halbuki insan olmanın gereği böyle davranmak mıdır ? hayır.
    ----------------------------------------------

    görüldüğü üzre yukarıda örneğini verdiğim birtakım olumsuz davranışlar, kişiyi kötü bir insan yapmayacağı gibi, bu davranışları taşımayan hiçbir insan da pırlanta değildir. o nedenle hiç küfretmeyen, bir anlık sinirle yanlış davranışlarda bulunmayan kişilermiş gibi davranıp karşı tarafı körü körüne yargılayıp da suçlu bulmaya hiç gerek yok.

    extensor alması gereken cezayı almıştır, sözlüğe dönüşü ile herşeyin iki taraf için de * * daha hayırlı olmasını temenni ediyorum. umarım o kaliteli yazılarını sunmaya devam eder, ama seviye ve üslubunu koruyarak.

    her dalda nice kupalar içinse burada bir yorum yapamıyorum artık. adın güzeldi dostum, keşke sende sözlükte öyle kalsaydın.
  • 2472
    üç gündür yaşananlara dahil olmadan seyrettim sadece. insanlar barut fıçısı, dokunsan patlayacaklar. havalar sıcak, nem had safhada, ramazan başladı, açlık susuzluk insanları etkiliyor. bu kadar kötü çevre koşulunun üstüne takım da kötü başlayınca film kopmuş.

    sözlükte insanların kafasını karıştıran bir sıfat var; yazar. sözlüğe kaydolan ve 10 tane formata uygun entry yazan adamı "yazar" diye etiketliyoruz. adama "sen yazarsın" dediğin zaman da aldığı gazla başlıyor sağa sola yazmaya. okumak yok, sadece yazıyor. "yazar" çünkü o. yeni yürümeye başlayan bebelerin eline boyaları alıp duvarları karalamalarından da farkı yok çoğu zaman yazılanların. halbuki yazmanın önceki aşamasıdır okumak. önce okursun, bilgi edinirsin, daha sonra bu bilgileri kendi birikimlerinle harmanlar kendi fikirlerini yazarsın. adam o kadar okumuyor ki, aynı başlığa aynı gün aynı haber linkini veriyor. "başlık içinde ara" kutucuğu da süs olsun diye duruyor orada zaten. annemden rica ettim bi' dantel örecek oraya, şekil olsun hiç olmazsa.

    insan gibi iletişim kurmayı bilmiyoruz. sözlükte beğenmediği bir yazı gören sarılıyor klavyeye, dalıyor yazarın nick altına. ayar verme yarışında herkes. mesaj fasilitesi koymuşlar, ne gerek var? domates ekmeyi planlıyorum oraya da. nasıl olsa kullanan yok.

    sanal ortamların en büyük handikabı insanların birbirini göremiyor olmalarıdır. karşındaki senden büyük mü, küçük mü, iri mi, ufak mı, kadın mı, erkek mi, senden bilgili mi değil mi?... konuştuğun kişinin rumuzu ve yazdıkları dışında hakkında bildiğin hiç bir şey yok. böyle olunca da klavye delikanlılığı yapmak çok kolay. karşı karşıya gelsen yüzüne söylemeye götünün yemeyeceği şeyleri sanalda yazarsın tabi. sıkıyorsa yüzüne söyle, yemez... işte bu yüzden var sözlük zirveleri. boşuna demiyoruz yazarlara, zirvelere gelin tanışın kaynaşın diye. birbirini tanıyan, yüzyüze bakan insanların tartışma üslupları bile farklı olur. yüzüne baktığın adama gider yapmazsın, küfür edemezsin.

    velhasıl-ı kelam; saygı diye bir olgu kalmamış azizim. sabır da onunla beraber yok olmuş ortadan. allah sonumuzu hayretsin.

    özet geç piç'çiler için son sözümüzü söyleyelim. burada hepimiz yazarız, ama önce okumayı bilmemiz gerekiyor.
  • 2473
    camianın sessizliğini, gerginliğini ve bastırmaya çalıştığı sinirini sanal ortamda temsil eden sözlüktür. ilaveten camianın rüyadan uyanıldığı andaki "rüya mıydı neydi lan, uyandım mı ben?" kafasını da temsil etmektedir.

    en ekabir kaleminden en amatör ruhlusuna kadar hepimize "vaaayyy" dedirten, çok süslü püslü bir haber olan frank rijkaard'ın takımın başına geçmesi, kader keita ve elano gibi kalburüstü yabancı transferleri, türk telekom arena'nın hale yola girmesiyle çok tatlı bir rüyaya dalmıştık. uzun zaman sonra rahatça güvenilen adnan polat yönetimi de güven vermeye devam etmekteydi.

    futbol takımı, içten içe kuşkular taşımasına rağmen flaş bir başlangıç yaptıktan sonra, yavaş yavaş, (bu dönem içinde) layık olduğu konuma doğru geriliyordu.
    -ruhsuz, isteksiz, mücadelesiz bir futbol,
    -takım içinde gruplaşmalar, (ki galatasaray'da çok tanıdık bir durum değildir, avrupai serbestlik anlayışının, henüz florya'daki ortam olgunlaşmadan tanınması sonucu oluşan bir durum olduğunu düşünüyorum.)
    -arda turan'ın makul sayılabilecek tecrübesizliklerden kaynaklanan polemikler,
    -sahada üst üste 3 pas yapamayan, bir kornerde bile nerede duracakları kendilerine anlatılmayan, oyunu takip etmekten alıkonmuş şaşkın şaşkın gezinen bir futbol takımı
    -teknik direktörün yerinde oturup neeskens'in taç çizgisinde cebelleştiği bir tuhaf otorite ikilemine teslim edilmiş, herhangi bir müdahale yetisinden uzak, 0-1'den 3-1'e getirilen kasımpaşa maçı hariç hiçbir maçı çevirememiş bir garip kenar yönetimi
    -iç sahadaki hiçbir maçta rakibi teslim alamayan, eskişehir'den sivas'a, ankara'dan derbilere kadar tüm deplasmanlarda kolayca teslim olan bir futbol takımı...

    sonuçta galatasaray futbol takımı, sezon öncesine göre şaşırtıcı ve öfkelendiren bir çöküş içine girdi. bu duruma karşı alınan tavır; bu tür durumlarda kullanılacak en beylik, en klişe tabir olan "sabır göstermek" tavrıydı. lakin sabır göstermek için, elde avuçta en azından birkaç umut ışığı olması gerekliliği organize biçimde es geçiliyor, taraftar ve diğer otoriteler bir rüyanın, bir halüsinasyonun, bir aldanmacanın pençesinde, klişelerden öte herhangi bir bilinç taşımayan, refleksif söylemler ile "hocasına" siper oluyordu.
    -siper olurken de, malesef çok kırıcı davranılıyor; "devrim geliyor, geleceğin şampiyonu yaratılıyor" yaygaraları altında, futbol takımının sahip olduğu kimliğe burun kıvırılıyor; çıktığı yumurtayı beğenmeyen tavırlarla, hasan şaş'ından fatih terim'ine bu klübü bu noktaya getiren kişi ve değerlere çamur atılıyordu. ve bunların hepsi surinamlı abimize yöneltilen; "ne katmış, neyi geliştirmiş?" eleştirilerine karşı makul bir izahat getirilemedikçe daha da körükleniyor; muhalif ses çıkartan herkese hakaretlere varan cevaplar veriliyordu.

    rijkaard'ı savunmak, galatasaraylı olmak kavramının önüne kondu, ve kimse bu kadar fazla içtiğinin farkında değildi. rijkaard'ı savunmak adına, tüm çarpıklıklar sorgusuz bırakılıyor, "kral çıplak" diyenlere karşı "kahvehane" ve "i.q." seviyesinden öteye gidemeyen karalamalar yapılıyordu.

    özet olarak; "eleştirmek" melekesi bu denli bastırıldıktan, sorgu-sual mekanizmaları tamamen "bozgunculuk" olarak yaftalandıktan sonra, tüm insanların içinde bir şişlik birikti. yönetimdeki değişiklikler, takıma ciddi takviyeler yapılmaması, teknik ekibin herhangi bir meziyet sergilememeye devam etmesi, takımın sahada hiçbir varlık göstermemeye devam etmesi sonucu, bastırılmış öfke yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı.

    netice olarak geldiğimiz nokta budur. öfkeler patlak vermeye başlamıştır. muhalif sesler seviyelerini yitirdikçe, onları hiçbir zaman hazmedememiş olan "koruyucular" da, bu fırsattan istifade kontrollerini yitirmiş, başka tarafa yöneltmeleri gereken öfke ve hesap sorma eğilimini, düşman belledikleri bu diğer sesten çıkartmıştır çaresizce. uyanmanın, kendine gelmenin, ayağa kalkıp silkinmenin; çark etmek, geri vites yapmak demek olmadığını herkesin bilmesi lazım.

    ortak bir değerimiz var. hatta çoğumuzun belki de sahip olduğu en önemli değer. o da galatasaray...
    bu değerimiz, hak etmediği yerlere düşürülüyor, sorumlu olanlar "yerim dar, yenim dar" diye mazeret üretiyor, üç kuruşuk ağızlara, beş kuruşluk mütareke medyasına sakız ediliyor. galatasaray değeri, hiçbir zaman olmadığı kadar ayağa düşürülmeye çalışılıyor. bunun için de taraftarın orta yerine bombalar bırakılıyor. taraftar birbiriyle uğraşmaktan, başına musallat edilen "uyuşturucunun" farkına geç varıyor.
    farkına varınca da, geri vites yaptı demesinler diye birbirine yüklenerek pozisyonunu koruduğunu düşünüyor.

    evet, ben buna devrim derim işte. türkiye'nin en steril, en dengeli, en motive, en bilinçli taraftarı; esas sorun yerine birbirine giriyor. takımın yerlerde sürünmesini, hala 2 adet orta alan oyuncusu olmayışına bağlayabilecek kadar anlamsız bahaneler üretme yarışında kayboluyor.

    evet ben buna devrim derim.
    uyutuluyoruz ey galatasaraylı, uyutma bizi !
  • 2474
    yazarlarının sövmekten başka bir şey yapmadıkları başlığı ve yazarını canlı tutmak için saatlerdir kastığı sözlüktür.

    e arkadaş madem herkes bu başlığın* sözlük tarihinin en gerksiz başlığı olduğunda hem fikir, madem herkes başlığı açanın amacının kışkırtma, oluşturulan karamsar havadan nemalanma olduğunda da hemfikir, madem herkes bunu bir fikir sıçması olğununda farkında. e ozaman da soruyorum nedir bu çaba?

    madem başlık silinmiyor, yazılan herşey de zaten 3 aşağı 5 yukarı benzer şeyler, e bırakın gitsin ozaman da sözlük domainlerinin derin çukuruna... izin verin aklın alamayacağı kadar uzaklaşsın bu hep beraber sövdüğünüz, düşünmek fiilinden nasibini alamamış başlık büsvettesi sol frame'den...

    de hadi koy verin gitsin, yazmayın artık bişi şu lanet başlığa...

    de hadi alasmaldık.
  • 2475
    sıcak + oruç + üzüm hoşafı insana herşeyi söyletebiliyor demek ki.. sonra küfredince olay oluyor. lan galatasaray futbol takiminin kume dusmesi basliginin açılması bana edilebilecek en ağır küfürlerden biri, onu ne yapıcaz peki? kazanilan maclardan, sampiyonluklardan, kupalardan sonra forma giyip okula giden, sari kirmizi kravatiyla ise giden ama basarisiz donemlerde telefonunu kapayan, takimina en fazla kufreden, dalga gecen ve bunu da ben harbi galatasarliyim yaftasiyla yapan insanlardan tiksiniyorum. kimsenin galatasarayliligini sorgulayamam burada ama bunu yapanlarin galatasarayliliga bakis acisini da kabul edemem. bu ne mizahla, ne mubalaga sanatini bilir misiniz siz demekle ne de gercekciyim ben yeaa demekle aciklanabilecek bir durum.. yoksa burada oyle bir mubalagayla mizah yapilir ki sana, tum gerceklerin birbirine girer guzel kardesim..
App Store'dan indirin Google Play'den alın