• 15152
    valla ne ales'te 90 üstü aldım ne de yds'de 70 üstü aldım hatta inanır mısınız hep sayısalcıydım ancak dilimizi en azından bu güzide sözlükte düzgün yazabilmek için sınav sonuçlarına çok da gerek olmadığını düşünüyorum. dahi anlamına gelen -de'yi ayrı yazmayınca bile çoğu kelime farklı anlam içeriyorken veya bir virgül koymadığınızda cümlenin anlamı tamamen değişiyorken bunlara tabii ki de takılmak gerekiyor ve düzgün yazılmasını sağlamak gerekiyor. anlam karmaşalarında kaybolmamak için bunun çok gerekli olduğunu düşünüyorum. düzgün yazmayı öğrenmek veya dilimizi düzgün konuşmak zor bir şey de değil aslında, çoğu insan tembellik yaptığından dolayı öğrenmek istemiyor es geçiyor.

    bu arada dil bilgisi kelimesi ayrı yazılıyor, keşke güzel dilimizi düzgün konuşmak ve düzgün yazmak konusunda hepimize küçüklükten beri düzgün eğitim verilebilse..
  • 15153
    entry içerikleriyle ilgili kendimi sorgulatan sözlük. özellikle gomis ile ilgili entrylerimde kendimi sorguluyorum. ben erken mi yaşlandım? bu adam attığı 29 golü tek hareketiyle karartmadı mı? bu gerçeği tek hatırlayan ben miyim?
    gomis efendinin ikinci transferi sonrası yaşanan öforiyi tamamen nesnel ifadelerle eleştirdiğimde ofsayt yağmuruna tutuldum. tamam gomis’i sevebilir birisi ama ; bu gomis’in sadece işini yaptığı için takımdan haraç kesmeye çalıştığı gerçeğini değiştirmez. bu nesnel bir ifadedir. ofsaytlanması ya da on numara alması bu ifadeyi yanlışlamaz ya da yoruma açmaz. gomis yoruma kapalı bir şekilde 2018 yazında kulüpten haraç kesmeye çalışmıştır. bunu göz önüne alarak ister gomis’i sevin, isterseniz formasını alın. bu kısmı yoruma bağlıdır işte ama ; birine sempati duyarak o kişiyle ilgili bariz bir gerçeği görmezden gelmek cidden etik kelimesinin tam tersidir.
  • 15159
    imla kurallarına uymanın tartışmaya açılmasını çılgınlık olarak gördüğüm sözlük.

    birçok yazımı, anlatımını bulanık gördüğüm için zamanım olunca düzeltmek üzere şahsen sildim, yine birçoğunu depoladım. bazen bir başlığa depoladığım içeriğin dışında bir şey yazacak olduğumda toparlayamadığım girdileri görüp vazgeçiyorum hatta. bana kalırsa sözlüğün tamamına yakını da bu özveriye sahip. imla kurallarına uyulmamasının, entry silme sebebi olması kadar doğal bir şey yok. düzeltildiği takdirde çok kısa zamanda girdiler canlandırılıyor zaten. imla hataları yüzünden, düzeltilmesi istemiyle silinen girdilerinizin fikrinizi beyan etme arzusunun önüne geçmesine izin vermeyin lütfen. başlıkların farklı görüş ve tespitlerle dolup taştığı, hareketli bir sözlüğün aşığıyız.

    edit: serpico16 uyardı sağ olsun. telefondan yazdığım için bazen autocorrect gazisi oluyorum. “birçok” yerine “bir çok” yazmışım düzelttim.
  • 15160
    ülkece muzdarip olduğumuz her şeyi bilme hastalığımızın, rahatlıkla gözlemlenebildiği ortam.

    mesela
    ‘scout sistemi dediğin …. şeklinde oluşturulur … şeklinde yapılır’ . sormak isterim ki ne zaman scout sistemi kurdun başarılı oldun da burada engin bilgilerini paylaşmaya geldin :)
    ‘x kişisi bizim sportif direktörlük pozisyonuna uygun değil’ ; nereden acaba bu insanın yeterliliğine hakim oldun?
    ‘yardımcı antrenörler yeterli değil’ . hangi antremanı gördün de mesela buna karar verdin?
    ‘… kişisi gelse de bizde yardımcı antrenör olsa çok fayda sağlar’ . daha önce antrenörlük yapmamış kişi için söylendiğinde, nereden geliyor bu inanış?

    bazen gerçekten o kadar boş yorumlar okuyoruz ki.

    ülkece bilgi ile yorumu birbirine karıştırmayıp, düşüncelerimizi de daha başarılı ifade etmeye başlayabiliriz umarım.
  • 15161
    şu günlerde bazı sevdiğim yazarların sürekli negatif basmasından sıkıldığım sözlük. sıkılmaktan öte bu yazarların burak elmas nefreti ile basitleşmesi beni üzüyor.
    bilgi sahibi olmadan fikir üretmek, sırf burak elmas yönetimi getirdiyse kötü demek, her haberi komisyon/oyuncu çakacaklar diye yazmak artık komik geliyor, yazarlara acıyıp ofsayt basıp geçiyorum.
    bu konuda tansel taşanlar yazmış;
    https://mobile.twitter.com/.../1494630806551212033

    bir kitle var, sabah akşam negatif basıyor. yazmak için yazıyor, elestirecek yer arıyor. kendi kınadıklarına döndüler haberleri yok.
  • 15163
    fatih terim'in gitmesinin üstünden kaç gün geçsin ki sözlüğümüz artın yaşanan olumsuzlukların sorumluluğunu başka birinde aramada mutabık kalsın sorusunu soruyorum kendime.

    1974'ten beri kulübün içinde bulunan kişi fotoğraf çekindiği için bile günah keçisi oluyor. bu toksiklik cidden çok yorucu. arda turan da artık allah rıza için gitsin de güneşin batışından bile sorumlu tutulmasın. fatih terim gitti, fatih terim'i seven kim varsa o da gönderildi. hala yetmedi. nasıl bir nefretse sırada fatih terim'i seven taraftarları da yollamak var herhalde. başlık başlık galatasaraylılık dersi verildiğine göre o da yakın. 5000 kişinin gittiği kayseri maçından bursa'daki basketbol derbisine iş güç uydurup koşturuyoruz yine galatasaraylı olamıyoruz, neymiş bu fatih terimsporluluk.
  • 15164
    negatif enerjisi dönemsel olarak oldukça yüksek olan sözlüğümüz. takımın alacağı bir kaç galibiyet ve olumlu skorla biraz daha suların durulmasını umuyorum.

    sürekli oyuncuyu değersizleştirmeler, sürekli yönetici teknik direktör ve yardımcı antrenör beğenmemeler, sürekli yeni bir başkan arayışı... sözlük değil de değirmeniz biraz sanki! öğütmek ve parçalamak peşindeyiz nedense.

    açıkçası sanki herkes football manager dünyasındaymışız gibi davranıyor. uygulayanları tenzih ederek, doğru düzgün araştırmadan, olayın iç yüzüne bakmadan, sosyojik etkilerini düşünmeden, bahsi geçen olayın olumsuz noktasını yakalar yakalamaz her şeyi eleştiriyoruz, bazen eleştiri sözlü saldırı boyutuna bile geçebiliyor, ağır hakaretler, pilotlar...

    acaba son dönemde kaç kişi pilot oldu? ve bunda önceki dönemlere göre yüzdesel bir artış var mı merak ediyorum doğrusu...

    kendi kendine pilot olanların büyük bir kısmı zaten gündelik yaşamında her türlü negatifliğe batmışken sağ duyulu bir tartışma zemini bulurum diye geldiği sözlükten kaçıyor. çünkü burası da twitter'da mention altına doluşan fırsat yorumcuları gibi anında eksileyen, anında eleştiren, anında kazan kaldıran, minik hıncallar yuvası oldu. üstelik çizgiyi aşıp dm'den tartışma çıkaranlar da cabası. burası kimsenin kişiliğine, tavrına ya da düşüncesine hakaret etmeden saygı çerçevesinde her türlü eleştirileri getirebileceğiniz ve tezlerinizin önermelerini de iyi açıklayabildiğiniz, sağlılık bir galatasaray tartışma platformu ve öyle de kalmalı. zaten bizi de cezbedip sözlüğe getiren bu entryler.

    burayı daha güzel yapmak, daha doğru tartışmaların odağına çekmek bizim elimizde. bu platform değil mi ki son seçimde başkan adaylarının iletişime geçerek sorularımıza yanıt verdiği bizi ciddiye aldığı yer? madem öyle ki bizde bu duruma yakışır daha doğru sorular üretmeli, daha doğru tartışmalara girmeli ve daha geniş bir çerçeveden olayları ele almalıyız. sonucunda kulübe katkı sağlanabilirse de ne mutlu, ama maddi, ama manevi, ama taraftar tutumu anlamında.

    gökhan dinç'in her gün pompaladığı burak elmas ve ışıtan gün düşmanlığıyla, harun muslu'nun her gün pompaladığı ışıtan gün düşmanlığıyla kimse kazanamaz. aksine galatasaray kaybeder.

    burak elmas'ın ya da yönetsel operasyonlarının fedaisi değilim. bana göre de çok yanlışları var amatorrent'in kaybetmesini istemekle kulübe gelecek geliri blokelemek, campos ve sensible'ye komisyoncu demek, mali olarak ibra etmeyelim diye konuşmak kulübe bir çakıl taşı tanesi kadar katkı sağlayamayacak.

    torrent'ten olmayacağı belli hemen kaybedelim gitsin. yerine kim gelecek? gelen takımı şampiyon mu yapacak? ne kadar yükselebileceğiz? bunların hepsi muamma. küme düşme korkusunu hissetmiyorum ama hissedenleri anlıyor, saygı duyuyorum ama bu girdap içinde yeni bir hoca yeni bir bilinmez bir kaç hafta demek. mancini gibi antrenörlere yıllık bağlanacak 3-4 milyon euro'larımız olmadığı için de sezon ortası kimseyi kolay kolay getiremeyeceğimiz aşikar.

    mali olarak ibra etmemek için yolsuzluğun belgelenmesi gerekiyor. böyle bir durum var mı? hayır.
    idari ibrasızlığın ise yasal olarak yaptırımı yok. mustafa cengiz döneminde gördük. isterse isteyen istediği kadar kalıyor koltukta.

    hülasa çok fazla başka başlık alanlarına dağılmadan bu konularda tez canlı olmak sözlüğe sirayet etmiş durumda ve bunun bizim ruhsal dünyamız dahil kimseye en ufak bir katkısı yok.

    aklı selim olmak ve galatasaray için aceleci olmadan doğru işler yapmak bizi yükseltecek. mart'ın 26'sın da gerekenleri pek ala söyleyeceklerdir. bu kulüp kimlere neler yaptı zamanında hepsi ortada. o zamana kadar da merak etmeyelim hiç bir şey için geç olmaz. biraz susalım ve artık, takım - t.d bildiğini oynasın. sadece destek 1 ay kadar salt destek.
  • 15165
    fikir beyan etme ve tartışma platformu olması yönünden oldukça önemli bulduğum bir oluşum bu sözlük. ancak "fikir" kelimesinin anlamı konusunda ben dahil pek çok kullanıcı, neoliberal düzen içerisinde, bir kafa karışıklığı yaşamakta. fikir kelimesi, türk dil kurumu sözlüğünde "düşün, düşünce" olarak tanımlanmış. düşünce kelimesi ise, "düşünme eylemi sonucunda ortaya çıkan sistematik çıktı" olarak tanımlanıyor pek çok yerde. tanımdaki "sistematik" ifadesi çok önemli, zira sistematik bir olgunun dikkate değer pek çok yanı olabilir. her şeyden önce, sistematik bir olgu, arkasında bazı argümanlar ve varsayımlar taşır ve söz konusu olguyu tartışmaya açık hale getirir.

    bir olgunun tartışmaya açık hale gelmesi, bu tip platformlar için oldukça önemlidir. çünkü, sözlük platformu, düşüncelerin çarpıştığı, tez ve antitezler üzerinden bir sentez yaratılmaya çalışılan bir ortam sunmayı başardıkça varlığını sürdürebilir. sözlüğü blog sitelerinden ayıran da aslında tam olarak budur. blog siteleri, bireysel fikirlerinizi "takipçilerinizle" paylaştığınız bir yer olarak öne çıkarken, sözlük platformunda amaç, bilgi paylaşmak ya da sonucunda bilgiye dönüşebilecek konular üzerinde tartışma ortamı sağlamaktır.

    fikir kelimesiyle başladık, düşünme eylemine ve düşüncenin sistematikliğine değindik. şimdi de "bilgi"den bahsediyoruz. bilgi, hayattaki en önemli kavramlardan biridir. çünkü bilgi ekonomidir, bilgi gelişmedir, bilgi hayatı öğrenmektir; bilgi her şeydir!

    bütün bu kavramlara değinerek yazmak istedim "kişisel düşüncelerimi". belirtmek isterim ki, bu kişisel düşüncelerim de dahil olmak üzere, burada yazan pek çok "cümle birliktelikleri"nin gerçek hayatta bir karşılığı olmasını beklemiyorum. bu nedenle, olabildiğince az yazmaya gayret ediyorum zaten bu sözlük platformunda. kişisel düşüncelerimin bilgi ile bağlantısını çok az ve yetersiz bulduğum için, sözlüğün amacına ve sürdürülebilirliğine zarar vermekten korkuyorum. ancak, sözlüğün dönüştüğü hal beni oldukça dertlendirdiği için (evet bu tip kitlesel dönüşümlere gerçekten dertleniyorum) sizlerle paylaşmak istedim:

    post-truth kavramını pek çoğunuz duymuşşunuzdur. bu kavram, yalnızca bir tespit değil, bu kavram, hayata bakma ve hayatı algılama şeklimizle alakalı. ve yalnızca bir gruba ait de değil, tüm insanlığa sıçrayan ve etkisini zaman geçtikte daha fazla hissettiğimiz bir kavram. peki bu kavramın sözlükle ne ilgisi var? sadece sözlükle değil, her şeyle ilgili var ama sözlükle ilgili kısmı şu:

    bu kavram, gerçekliğin ötesinde, herkesin kendi yarattığı gerçekler ışığında hareket etmeye başladığını ifade ediyor. yani, bireyler, gerçekte ne olup bittiğini anlamaya çalışmıyor; onu algıladığı kadarıyla kendisine bir gerçek oluşturuyor ve onun peşinden gidiyor. yakın geçmişe bir bakalım, sözlükte bunun yansımalarını hangi olaylarda görmüş olabiliriz?

    1. sanırım en büyük fiyasko buydu, falcao olayı: transfer söylentileri hepimizi heyecanlandırdı. sonra o dönemki başkan yardımcımız bir hata yaptı ve fotoğrafını basınla paylaştı. transfer bitmeden böyle bir olay yaşanınca, galatasaray kulübü'nün marka algısı her şeyin önüne geçti, ekonomik yükünün rasyonelliği, optimal forvet adayı olup olmadığı, performansının yükseliş/düşüş aşamaları bir tarafa bırakıldı ve "alamazsak biteriz" algısı oluştu. bu algı, gerçeğin önüne geçti. sonunda transfer gerçekleşti, sonrasında da biz "gerçeklerle yüzleştik".

    2. futbolcuların performans değerlendirmeleri: değerlendirme, bir bilgi birikimi ürünüdür. bilgi birikimi ise emek gerektirir. performansına dair veriler paylaşılabilir, hatta "kendinden emin olmama mütevaziliği gösterilerek" kişisel fikirler de beyan edilebilir. ancak, sanki hayatı futbolcu izlemekle geçmiş ya da futbol sahalarında fazlaca tecrübe edinmiş biri gibi, maç sırasında 45 dakika dayanamayıp, kendinizce gördüğünüz her hatayı buraya yazmak bilginin ya da düşünme eyleminin sonucu değildir, algının sonucudur. ki futbolcu başlıklarının pek çoğunda, dönemlere ayrılmış tutarsızlıklar da görürsünüz. bu bile başlı başına, yazmadan önce düşünmek gerektiğinin kanıtı olmalıdır.

    3. teknik direktör performans değerlendirmeleri: tekrar aynı cümleleri yazmak istemiyorum, benzer süreçler içeriyor bir önceki başlıkla.

    4. hakem hataları: ...buraya şunu da eklemek istiyorum, bazen öyle yorumlar oluyor ki, kural kitabında çok açık yazan bir uygulama burada hata olarak değerlendirilebiliyor; sadece burada da değil tabi ki, sözüm ona "fikir beyan etme" amacıyla açılmış her platformda.

    bu liste uzar gider elbette. ben en bariz olay örneğini, sonrasında da klasik kategorileri yazdım sadece. "kişisel fikir" ile "sistematik fikir" arasındaki farka da bir örnek vermek istiyorum:

    kişisel fikir (algı): tff galatasaray'a (fenerbahçe'e, beşiktaş'a) karşı sistematik bir operasyon yürütüyor.

    bu fikri argümanlarla tartışsak, meselenin galatasaray, fenerbahçe ya da beşiktaş olmadığı, meselenin hakem yetersizliği ve yönetici yozlaşması olduğuna dair onlarca görsel, örnek olay bulmak bir yana; sebep-sonuç ilişkileri kapsamında da böyle bir gerçeğin söz konusu olmadığını savunabilirim. ama gerçek, algının yanında hep zayıf kalıyor malesef.

    sistematik fikir: a b isimli hakem, galatasaray maçlarında 3, fenerbahçe maçlarında 5, beşiktaş maçlarında 7 kez rakip futbolcuya kırmızı kart göstermiş. bakın "görsel a" ; galatasaray maçında bu hareket cezasız kalırken, bakın "görsel b"; "fenerbahçe maçında bu harekete kart çıkmıştı. ancak aynı hakem, galatasaray-x maçında, bizim lehimize de şöyle bir hata yapmıştı. bu durumda hakemi art niyetli olmakla suçlamak yerine, hakemin yetersiz olduğunu ve bir standart yakalayamadığını söylemek daha doğru olabilir.

    bakın ikinci yazdığım fikir, daha tartışılabilir, daha anlaşılabilir bir argüman çerçevesi sunuyor. ve muhtemelen bu şekilde yazıya döken biri de, bu konudaki karşı fikirleri, benzer argümanlarla dinleyip, kendi fikrini değiştirebilir ya da karşısındakini haksız bulabilir.

    ancak algılarla yazdığımız şeyler, yangına su yerine benzin dökmekten farksız.

    neoliberal düzen ifadesini de kullanmıştım; ve sonra hiç değinmedim. bu ifadeyi kullandım, çünkü, kişisel özgürlük ve fikirlerin savunulması aşaması bir noktadan sonra bu kavramların kutsanması evresine dönüştü. pek çok kişi için, kendi fikirleri dokunulmaz, eleştirilmez ve çok önemli.

    bu yazdıklarımı nasıl bağlasam bilemedim; ancak, sanırım bir entry girmeden önce, sakince bir su içip, kendi değerlendirmelerimizi test edecek ve kendi içimizde tartışacak kadar vakit ayırsak kendimize, sözlük ortamı daha bütünleştirici ve gelişime açık olur diye düşünüyorum. okuyan olduysa teşekkür ederim, daha güzel, daha başarılı günlere!
  • 15166
    değerli arkadaşlar hepimiz artık başarısızlığımızı kabullensek mi?

    bir şeyleri çok istedik, bunu deklare ettik, yangın yaptık, göklere çıktık ancak bu çok istediklerimizin hepsi fiyasko ile sonuçlandı. galatasaray sözlük ailesi olarak başarısızız, hem de öyle böyle değil.

    başkasına suç atmayı bırakıp şapkayı önümüze koymanın zamanı geldi. o fotoğraf çektirdi, bu paylaşım yaptı, falanca osurdu, şu zıpladı vs. bırakın artık. sürekli üçüncü şahıslar suçlu biz hep tertemiziz. nasıl bir egoya sahibiz ya.

    bir transfer için ölürüz (falcao) adam elimizde patlar, bir topçuyu çok severiz (emre akbaba) adam sakatlanır, kadro iyi fatih hoca rezalet deriz adam gider hepten göçeriz (bu sefer kadroyu enkaz bıraktı deriz), başkan kötü, yaşlı deriz genç olanı hepimiz ortak aklı uçuracaktır bizi ama uçurumdan düşeriz.

    galatasaray'ı seviyorsanız sözlük olarak baskı yapmayın bir zahmet (ben dahil). anlamıyoruz aga anlamıyoruz, biz bu işi bilmiyoruz.
  • 15167
    bugün bir kez daha gurur duyduğum sözlük. tamam aramızda toxic bir kitle , truva atları , kendilerinden başka futbolu kimsenin bilmediği düşünenler , yedi büyük günahı işlemişler hatta ve hatta yedi büyük günahtan başka hiçbir şey işlememişler mevcut. bir de belhandacılar vardı da neyse. her ne olursa olsun (bkz: 21 şubat 2022 göztepe galatasaray maçı) maçta galatasarayın lehine olan ama iptal edilen penaltıda ne hikmetse biraz geriden geldi tv (bkz: kaçak yayın yapan ahlaksız siteler). maçın başlığındaki yorumları okurken herkes penaltı iptal edilecek , penaltı değil , penaltıyı verirse eyyam olur gibi şeyler yazıyordu. ben de aynı şekilde izledim ve penaltı olmadığını düşündüm. maç sonunda göztepe teknik direktörü ise türk futbolu adına utanç duydum tarzı bir şeyler demiş. biz gene de bu ülkenin iyi tarafıyız sözlük. her ne olursa olsun adaletten ödün vermiyoruz. galatasarayın küme düşme ihtimalinin olduğu durumda bile doğru gördüğümüzü söyledik. bir kere daha hoşuma gitti bu sözlük. bazen bazı yazıları okuyunca ağızlarına şaplak vurasım gelse de özünüzde iyi insanlarsınız. yanacıklarınızdan bir makas alasım gelmedi değil.
  • 15168
    (bkz: 21 şubat 2022 göztepe galatasaray maçı)

    maçtan önce başlık altında galatasaray'ın yenilmesini isteyen entryler gördüm ve acaba yanlış yeri mi okuyorum, burası fenerbahçe sözlük falan mı diye şüphe duydum.

    hepimiz farkındayız iyi futbol oynamadığımızın ama şu anda iyi oyun, kötü oyun farketmez, 3 puan 3 puandır arkadaş.

    maçtan önce bu akşam şeytanın bacağını kıracağız diye yazmıştım.
    (bkz: #3339674)
    çok şükür 3 puanı aldık.

    lütfen biraz destek olalım takıma, teknik heyete ve hiç sevmesem de yönetime.
    korkmayın küme düşmeyeceğiz.
    teknik heyet de değişecek ise sene sonunda değişir, şu anda sırası değil.

    haftaya allah'ın izniyle rizespor'a da koyup geçeceğiz, zerre şüphem yok.
    rüzgârı arkamıza aldık artık, buradan geri dönüş yok.
  • 15169
    daha interaktif kullanılması gerektiğini düşündüğüm sözlüğümüzdür.

    diğer sözlüklerde yapılan "merhaba ben x sorularınızı yanıtlıyorum" etkinliği sözlüğümüze çok uyardı diye düşünüyorum. bir sözlük yazarı olarak bazı futbolcularımıza, teknik heyete buradan direkt soru sormak isterdim.

    sözlük moderasyonu bunu illaki düşünmüştür fakat neden hiç uygulanmadı-uygulanamadı bilmek isterim.
  • 15172
    bir kez dahi of butonunu kullanmadığım sözlük. engellediğim de iki kişi vardı, onlar da uçmuş zaten sonradan. karşılıklı fikir ayrılıklarında ne kadar sertleşme olursa olsun diplomatik kanalların açık tutulmasından yanayım. mesela yazarlardan ashil ile, 4staredgala ile %90 anlaşamıyoruz, ayrı düşüyoruz ama ne bu kişilere bir of vermişliğim var ne de gereksiz yere kavga etmişliğim. onlar fikrini söylüyor, ben söylüyorum, öyle geçip gidiyoruz.

    açıkçası arada galatasaray da olsa kimsenin kişisel haklarına saldırı, iftira vb. şeyler olmadığı sürece hiç kimse için, hiçbir şey için birbirine düşmeye değmez.
  • 15174
    negatif sözlük. öldük, bittik biz, 5 yedik, rezil olduk sözlük, daha maç oynanmadan.
    aynı düşünceyi 4-5 farklı başlığa üst üste yazmanın mantığını hala anlayamadığım sözlük.

    kura başlığı ; torrent sebebiyle önemsiz.
    maç başlığı ; torrent sebebiyle kaybedeceğimiz maç.
    torrent başlığı; kötü hoca, onun yüzünden maçı kaybedeceğiz.
    galatasaray futbol takımı başlığı; torrent başında olduğu sürece iyi oynamayacak takım.

    yazar engellemek istemiyorum ama her başlık altında aynı şeyleri tekrar tekrar gün içinde sürekli görmekten de sıkıldım.
  • 15175
    doğruculuğun taraftar hissiyatına ağır bastığı sözlük. hatta sözlük dışına çıkıp bakarsak da doğruculuk taraftarlık hissiyatını tekme tokat ezmiş durumda. işin can sıkan boyutu, artık herkesin kendini spor yazarı gibi objektif hatta ustaca(!) konuşmak/davranmak zorunda hissetmesi de değil. hakikaten taraftar hissiyatıyla olumlu da olsa genele aykırı 2-3 şey söylemenin de altında kasıt aranmaya başlanmış olması. kasıt aranmayan zamanlarda da dalga geçip üste çıkılmaya çalışılması.

    taraftar artık taraftar olamama raddesini çoktan geçti. başkasına da taraftarlık yapma izni vermeme noktasına geldi. aslında bu durum sözlükle sınırlı değil. sosyal medyada, gündelik hayatta, hatta stadda...
App Store'dan indirin Google Play'den alın