• 80
    sözlük'te konu dışı olacak ama sanırım önemli bir olay:

    fransa'da gündeme gelen "sözde" ermeni soykırımını inkar edenlere 1 yıl hapis ve 45 bin euro para cezası veren yasa teklifine galatasaray lisesi de tepki göstermiş.

    --- alıntı ---

    lise'nin mezunlar derneği, başta fransa cumhurbaşkanı nicolas sarkozy olmak üzere, başbakan françois fillon, ulusal meclis başkanı bernard accoyer, fransa senato başkanı jean-pierre bel, fransa dışişleri, avrupa işleri bakanı alain juppé ve önümüzdeki yıl mayıs ayında yapılacak olan fransa cumhurbaşkanlığı seçimi adayları françois hollande ve dominique de villepin’e birer mektup göndererek, tepkilerini iletti.

    dernek, konu hakkındaki düşüncelerini ayrıca le monde, le figaro, liberation, l’express, le nouvel observateur gibi fransa’nın önde gelen bir çok basın kuruluşuyla da paylaştı.

    --- alıntı ---

    alem şikeyle uğraşırken türkiye'nin yüz akı galatasaray lisesi, ülkenin çıkarlarını savunmaya devam ediyor.
  • 87
    8. sınıftayken kazanmak için çok uğraştığım ancak ucu ucuna kazanamadığım okul. okullar öğrencilerine sadece öğretim vermezler. galatasaray lisesi gibi köklü okullar öğrencilerine kültür birikimlerini de sunarlar. kabataş erkek lisesi'nde okumuş biri olarak üzüldüğüm nokta galatasaray lisesi'nden alabileceğim galatasaraylılık kültürünü alamamış olmak. o yüzden bu okulu bitirmiş olanlara hep imrenirim.
  • 89
    savaş yıllarında geçerli olan kanunlara göre mektep öğrencileri askerlikten muaftı. buna rağmen pek çok öğrenci bu haklarını kullanmayarak vatan müdafaasında gönüllü olmuştu.
    çanakkale ve istiklal savaşı'na katılan çok sayıda öğrenci vatan savunmasında kahramanlık örnekleri sergiledi.

    gönüllü olarak vatani göreve koşan ve muharebelerde vatan uğruna hayatlarını feda etmiş genç galatasaraylı öğrencilerden 50 kadar şehit tespit edilmiş ve bunlardan 36' sının fotoğrafları bulunabilmiştir. bu şehitlerimizin isimleri ve fotoğrafları galatasaray lisesinin " şeref holü "nün duvarlarında asılıdır.

    bir de "azman dede" olayı var ki yazıyı her okuduğumda boğazım düğümlenir, gözlerim yaşarır. çanakkale savaşında canlarını feda eden şehitlerimizden sadece 4 tanesidir aşağıda anılan.

    --- alıntı ---

    "balıkesir`de son gömdüğümüz çanakkale gazisi ivrindi'nin mallıca köyünden 104 yaşında azman dede idi. gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış,soyadı kanunu çıkınca da azman soyadını almıştı. esas ismi adeta unutulmuştu.yıllar önce bir yerel araştırma sırasında mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. kulakları ağır işitiyordu. köylülerden biri yardımcı oldu. benim sorduklarımı kulağına bağıra bağıra söyledi. onun sesine alışkın olduğundan anladı. sorduklarını cevapladı. söz çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı :

    -bir hücum sırasında bölük erimişti. yüzbaşı telefonla takviye istedi. gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. bölüğü düzene soktum.yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular.

    yüzbaşı sordu; "yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri; "galatasaray mektebi sultanisi talebeleriyiz vatan için ölmeye geldik!.." diye cevap verdi. gönlüm akıverdi o çocuklara. bu savaş için çok küçüktüler. daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. onlarla ilgilendim. "mermi böyle basılır. tüfek şöyle tutulur. süngü böyle takılır. düşmana şöyle saldırılır!.." diye. onları karşıma alıp bir bir gösterdim. siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik.

    ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. yer gök top sesleriyle inliyordu.her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. siperler toz duman içinde kalmıştı. bir ara yüzbaşı "azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti.

    o şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. ürkmüşlerdi. yüzbaşı yandık demekte haklıydı. muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!

    annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı.
    al sancağı teslim etti allah'a ısmarladı.
    boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana.
    sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana

    baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. biraz sonra biri daha... marş bitiyor yeniden başlıyorlar. bitiyor bir daha söylüyorlar. avaz avaz!.. gözleri çakmak çakmak... hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış, dişler kenetlenmiş bekliyorlardı .

    o an geldi. birden yüzbaşı "hücum!.."diye bağırdı. bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. işte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler. işte o an. tam o an bir makineli yavruları biçiverdi. hepsi sipere geri düştüler. kucağıma dökülüverdiler.onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. hiç gitmiyor!.. işte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!"

    azman dede ağlıyordu. ben ağlıyordum. kahvede kim varsa ağlıyordu.kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi, çayları bırakınca bize doğru eğildi;
    azman dede hep ağlar. niye ağladığını bugün ilk defa anlattı, dedi.

    --- alıntı ---

    (celal bayar üniversitesi ögrenci konseyi'nin hazırladığı "çanakkale" adlı kitapçıktan )

    galatasaray lisesi, çekememezlikten veya cahillikten dolayı olsa gerek hakkında türlü iftiralar atılan, ancak tarihi sayısız kahramanlıklarla dolu şanlı lisedir.
  • 92
    içimde hep ukde olarak kalacak olan okuldur. şimdi okuduğum üniversitede, bölümümde iki galatasaray liseli eleman var. biri iyi bir eleman galatasaraylı. bir gün üzerinde galatasaray amblemi olan bir tişört gördüm gittim sordum aga bu ne ben storeda böyle bir şey görmedim dedim. galatasaray lisesinin ürünüymüş :( halbuki çok güzel ve sadeydi amk ne kadar üzüldüm anlatamam :( diğer galatasaray liseliyi sormayın o fenerli amk. laf ettim bi gün olum fenerliysen ne gidiyon lan demek bizim lisemize adam ol dedim :(
  • 96
    araştırıp okumadan, bilmeden çamur atılmaya çalışılan; türkiye'nin en köklü eğitim kurumu.

    atatürk'ün galatasaray lisesi'ni nutuk'ta lanetlediği söyleniyor mesela. bakalım ne demiş?

    "hâlâ bugün, sultanî mektebinin salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için ecnebilere küşade bulunduranlar var, bu gibilere lânet..."

    nutuk'ta geçen metin budur. ne deniyor burada, "(gbkz: galatasaray lisesinin salonlarını yabancılara, aleyhimizde konferans verdirmek için açtıranlara lanet)". mekteb-i sultani'yi mi eleştiriyor yoksa o dönem bu işi yapan kişileri mi? sorunun cevabı basit. o dönem mekteb-i sultani salonları bu işler için kullanan kişileri lanetlediği ortada.

    galatasaray lisesi'ni "lanetleyen (!)" mustafa kemal atatürk'ün liseyi ziyaretlerine bakalım o zaman bir de.

    --- alıntı ---

    atatürk'ün galatasaray camiasıyla olan ilişkisi, galatasaray lisesi'ni 2 aralık 1930, 28 ocak 1932 ve 1 temmuz 1933 tarihlerindeki ziyaretleriyle somutlaşmıştır. çok yakın bir tarihte yitirdiğimiz ve bugün örneğine pek rastlanmayan "duayen" gazeteci metin toker' in sözleriyle,

    "hiçbir lise atatürk'ten böyle bir ilgi görmemiştir...galatasaray, sadece 'türkiye'nin' batı' ya açılan penceresi' değil, atatürk devrimlerinin en önemlilerinden, belki de en önemlisi laisizmin kilometre taşlarından biri olmuştur.
    nasıl harp akademisi, harbiye ve mülkiye sıradan eğitim müesseseleri sayılmazsa galatasaray da sıradan bir lise sayılamaz."

    --- alıntı ---

    atatürk'ün mekteb-i sultani'yi ilk ziyareti:

    --- alıntı ---

    1930 yılında dünyanın ve türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü oldukça hareketlidir. atatürk 18 kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve istanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder. devletin resmi yayın organı ayın tarihi mecmuası bu olayı şöyle anlatır (cilt 23-24, sayı 79-81, sayfa 6630-6631):

    "3.12.1930; reisicumhur gazi hz. saat ikide otomobille saraydan hareket ederek sıra ile harp akademisi, mülkiye ve harbiye mekteplerini...buradan galatasaray lisesi'ni teşrif ettiler.(...) galatasaray lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. daha sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve talebenin durumu hakkında konuştular. imla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."

    --- alıntı ---

    atamızın mekteb-i sultani'ye yaptığı ikinci ziyaret:

    --- alıntı ---

    mustafa kemal, 28 ocak 1932 perşembe günü beyoğlu'nda otomobille çıktığı bir gezinti sırasında saat 16'da galatasaray lisesi'ni ikinci kez ziyaret ederek onurlandırmıştır. lisedeki tarihi tevfik fikret salonunda verilen bir müsamereyi izlemiş ve oyunda rol alan öğrencilere övgüler yöneltmiştir. niyazi ahmet banoğlu'nun "atatürk'ün istanbul'daki hayatı" adlı yapıtında bu ziyaret hakkında bilgi verilmektedir.

    --- alıntı ---

    atatürk'ün galatasaray lisesi'ni üçüncü ve son ziyareti:

    --- alıntı ---

    atatürk'ün galatasaray lisesi'ne üçüncü gelişinin tarihi 1 temmuz 1933'tür. gazi bu gelişinde öğrencilerin tarih-coğrafya-yurt bilgisi grubundan geçirdikleri orta mektep bakalorya sınavlarına bizzat katılmış ve çeşitli sorular sormuştur. maiyetiyle (riyaseticümhur katibi hikmet (bayur), başyaver celal, yaver şükrü ve cevdet beyler ve muallim afet hanım) lise'ye gelen atatürk talebenin alkışları arasında müdürlük odasına çıkmış, burada müdür tevfik bey ve öğretmenlerle okul hakkında görüştükten sonra doğruca imtahan odasına girmiştir.

    ilhan e. postacıoğlu'nun anılarından gazi'nin imtahan odasına girdiğinde sınavdaki öğrencinin bandırmalı ahmet olduğunu öğreniyoruz. ardından serbest fırka'nın kurucusu fethi okyar'ın oğlu osman (okyar) sınav odasına alınır. sınavdan çıkan osman okyar'a atatürk tarafından babasına selam söylendiği öğrenciler arasında hızla yayılır ve büyük bir memnuniyet uyandırır. atatürk'ün galatasaray lisesi öğrencilerine yönelttiği bazı sorular şunlardır: atilla'nın romalılar'la ilk harbi; sevr muahedesiyle, lozan muahedesi arasında ne gibi farklar vardır?; eti medeniyeti; devletçiliğin ve fertçiliğin mukayesesi; şimendifer siyasetimiz; malazgirt meydan muharebesi; din ve laiklik üzerine sorular; ispanya yarımadası; mudanya mütarekesi; bizanslılarla türklerin ilk temasları; referandum ve halk oylaması vb. sınavlar gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürmüş ve atatürk galatasaray lisesi'nden memnun kalarak ayrılmıştır. dönemin okul müdürü olan tevfik ararat o günün izlenimlerini şu sözlerle anlatır:

    "1 temmuz 1933, galatasaray lisesi'nin yaşadığı en büyük gündür; o gün gazi hazretleri, müessemizde beş saat bir çeyrek saat kalmışlar, ve birinci devre tarih-coğrafya-yurtbilgisi mezuniyet imtahanlarına giren talebemizden dokuzunu imtahan etmek lütfunda bulunmuşlardır. galatasaray lisesi, bundan sonra, o unutulmaz günü her sene anmak ve tekrar yaşamak için aynı devrenin aynı imtihanlarını daima aynı güne koyacaktır."

    --- alıntı ---

    kaynak: http://www.galatasaray.org/...es/tarih_ataturk.php

    ayrıca;

    http://www.cumhuriyet.com.tr/medya.php?mn=63322

    http://galeri.uludagsozluk.com/...a-galatasaray-38580/

    galatasaray lisesi ile ilgili başka bir bilgi;

    --- alıntı ---

    ilk istiklal marşı
    galatasaray lisesi kurtuluş savaşı sırasında da, tabii ki, aynı niteliğini korumuştu. 14 haziran 1922'de işgal istanbul'unda, claude farrere'in galatasaray lisesi'nde vereceği konferans için basılan ve günümüze kalan davetiye de, açılışta imparatorluk marşı (osmanlı) la marseillaise ile birlikte istiklal marşı'nın da çalınacağı yazılıdır. bu da istiklal marşı'nın istanbul'daki ilk çalınışıdır.
    bu sırada okulun ders nazırı, yani fransız müdürü olan monsieur blanchong ise, ülkeleri işgal altında olan öğrencileriyle dayanışmasını göstermek için başından fesi eksik etmemektedir.

    --- alıntı ---

    http://www.milliyet.com.tr/.../yasam/ozgurluk.html

    --- alıntı ---

    kayıtlara göre, 1912’de 60 mezun veren okuldan 1913’de 34, 1914’te 21, 1915’te 18, 1916’da 4, 1917’de 5 öğrenci ancak mezun olabilmiştir. mezuniyet sayılarının düşüklüğünün tek sebebi, art arda patlak veren savaşlar ve bu savaşlarda öğrencilerin büyük kısmının şehit düşmesiydi. vatan uğrunda şehit yada gazi olmak gayet tabiiydi; ancak bunların vaziyeti bambaşkaydı. çünkü, hepsi de 1909 ve 1914 “askeri mükellef kanunu” gereğince, askerlik vazifesinden ya muaf veya tecilli tutulmuş gençlerdi. (1917 ağustosundan itibaren, artan asker ihtiyacı nedeniyle mekteb-i sultani ve bazı idadilerin son sınıf öğrencilerine askerlik mecburiyeti getirilmiştir.) buna rağmen pek çok öğrenci bu imkanları kullanmamışlar ve gönüllü olarak vatan savunmasına katılmışlardır.

    kaynak: http://www.ataturkdevrimleri.com/...atasaray-lisesi.html
    --- alıntı ---

    bakıyorum da hakikaten fransız tohumu, vatan hainiymişiz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın