• 2051
    her kafadan bir ses çıkmasına mahal vermiş takımdır.sorunun nereden geldiğiyle ilgili net bi karar yok.ilerleyen maçlarla ilgili umutlumu olalım umutsuzmu bende bilmiyorum.bu nedenle birkaç arkadaş 22 agustos 2010 galatasaray bursaspor maci'nın sonundan şu dakikaya kadar sorunu stada geliş yolumuza,giydiğimiz formamıza,maçtan önceki iddalı konuşmalarımıza,önümüzdeki kel adama,bu maça gelen arkadaşlara,sabri sarıoğlu'na bağladık allah sonumuzu hayır etsin
  • 2052
    --- alıntı ---

    gstv galatasaray transfer günlüğü

    9:00 adnan sezgin ile çorba sefası
    9:45 adnan sezgin ile basından transfer dedikoduları
    10:30 adnan polat ile kriter 2012
    11:00 mehmet helvacı ile yönetim istifa
    11:30 adnan sezgin ile haciz problemleri
    12:00 adnan sezgin ile öğle bülteni
    13:00 adnan polat ile aslantepe sefası
    13:45 adnan sezgin ile transfer sırları
    14:30 frank rijkaard ile transfer çıkmazı
    15:00 müzik:müzik kuşağı:ismail y.k allah b.v
    15:30 finans:borsa da bugün
    16:00 açık öğretim-eğitim: adnan sezgin ile ''çingene pazarlığı'' dersleri
    17:00 günün gündemi
    17:30 adnan sezgin ile borsa da manipilasyon
    18:00 adnan paşadan iftar tarifleri
    19:00 adnan polat ile ana haber
    20:00 adnan sezgin ile sporda bugün(kriket,beyzbol,masa tenisi,badminton)
    20:45 adnan polat ile saat kaç
    21:00 dizi film: the adnan sezgin
    23:00 film dram:the crash of titans(adnan sezgin-polat aş gururla sunar)
    00:30 adnan polat'tan ''ulusa sesleniş'

    --- alıntı ---
    ***
  • 2054
    2010-2011 sezonu için çok umutlu olduğum takımımız.

    kötü başladık, moraller bozuk falan da,
    iyi oynuyoruz yahu.

    ihtiyacımız olan tek şey sinerji. bu artık bi transferle mi olur, sakatların dönmesiyle mi olur, bi galibiyetle mi olur bilemiyorum lakin, şu gecenin en karanlık anının güneşin doğumundan hemen önceki zaman olduğuna dair klişeyi hatırlatıyor takımızın durumu.

    kewelllı, baroslu, neilllı, ufuklu, elanolu, canalı, pinolu havasını bulmuş bir galatasaray ligi götürür yahu. geçen yıl sakatlıklardan önceki halimizi hatırlayın. inanılmaz kötü bir takım değiliz. ayrıca içimden bir his sakatlık falan da olmayacak diyor bu yıl, öyle ki çok pis bir galibiyet serisi de başlatacağız. inanın bana lan.

    raad olalım, bizim sülalemiz raad.

    bu yönetime, çakma metin'lere rağmen, we believe in you rijkaard.

    lan: şimdi baktım da, ilkokul 5 kıvamında yazmışım bu entry'i. emaan, raad olalım.
  • 2055
    kazanma yetisini kaybetmiş, özgüveni yerlerde sürünmekte olan ve orta saha elemanları(barış, ayhan ve sarp) ligin en kalitesizlerinden oluşmuş bir kadroya sahip takımdır. ayrıca kadroda tek bir tane çift yönlü orta saha elamanıda bulunmamaktadır. kazanma yetisini geri kazanması en öncelikli olaydır. yalnız bu da fikstür gereği önümüzdeki 2 haftada da kolay gözükmemektedir.
  • 2056
    --- alıntı ---

    sorunları ısrarla yanlış yerlerde aranıyor. hala 4-3-3'e, rijkaard'a, oyuncu değişikliklerine, ilk 11 tercihine sallayanlar, takımın düzelmesi için kendilerince kadro kuranlar, transfer yapanlar var. sanki rijkaard öyle değilmiş gibi onun yerine en üst düzey teknik direktörlerden biri (mourinho?, wenger?) gelse, takım x-y-z (ne istiyorsanız o) oynasa, 2-3 tane yıldız transfer yapılsa her şey düzelecek sananlar var. fifa gibi, football manager gibi sanıyorlar futbolu.

    22 yaşında ikinci kaptanlığı kabul etmeyen adamı bu açıklamasından 3 ay sonra kaptan yapan, bu sezonun teknik direktörünün son şansı olduğunu söyleyebilecek kadar haddini aşan oyuncusuna tek bir uyarı bile yapmayan, her maç göz göre göre takımı katleden hakemlere sesini çıkarmayan, sırf biraz öne çıktı diye en çok iş yapan yöneticisini istifaya zorlayan başkandır içinde bulunulan durumun sorumlusu.

    sahada en az 5 tane türk futbolcu olmak zorunda. zamanında skibbe'yle geçtiği gibi şimdi de rijkaard'la dalga geçen bir yönetim var. sayelerinde o sayı en az 7-8 oluyor. ve bu türklerin çoğu galatasaray'da oynayacak kapasitede olmamalarının yanı sıra bazıları umursamaz tavır sergiliyor bazıları da abilerinin aklına uyup takımı içten oyuyor kendi egoları için. bu durumu en güzel özetleyen cümle de fever pitch'ten gelsin:
    "skibbe'nin gitmemesi için bir tarafını yırtan lincoln'dü kocaeli maçında. bugün baros-kewell yırtındı. önemli. not edelim."

    siz hala ali turan'dan sağ bek olmaz, bu takım 4-3-3 oynamaz diyin. oraya maicon'u koyup başka sistemle oynayınca her şey mükemmel olcak çünkü.
    (spree, 23.08.2010 02:35 ~ 02:39)

    --- alıntı ---

    kaynak: eksi sozluk

    (bkz: dogru söze ne denir)
  • 2058
    dibine kadar bana umut veren takımdır. şu anki kadromuz belli. sakatlar var, eksikler var, yapılmayan transferler var. ama 22 agustos 2010 galatasaray bursaspor macindaki istek, arzu beni acaip memnun etti. takıma, ilk 11'e katılacak olan cana ve elano kesinlikle ortasahayı çok daha düzgün bir hale getirecektir. bu noktada meşhur üçlümüzden sadece 1 kişi oynayabilecek ortasahada. o da ayhan veya sarp olabilir. cana elano sarp üçlüsü hem savaşan, hem de top yapma kabiliyetleri averajın üzerinde olan bir üçlü olacaklardır.
  • 2060
    daha pas vermeyi bile beceremeyen futbolculardan kurulu bir takım. ondan sonra yok total futbol yok bilmem ne. barcelona ve ispanya milli takımı gibi sürekli pas yaparak oynayan bir takım görmek istiyoruz ama daha bizim yerli oyuncularımızın pas kabiliyeti bile yok. iki metre önündeki adama şut çeker gibi pas vereni mi ararsın, tıngır mıngır yuvarlayarak uzun pas vereni mi. 22 ağustos 2010 galatasaray bursaspor maçında arda turan'a pas atmaya çalışan, mustafa sarp, ayhan akman, barış özbek ve servet çetin'in pasları bilin bakalım nereye gitti? evet sabri ile özdeşleşen dağlara taşlara. bu takıma total futboldan önce futbolun fundamentalinin öğretilmesi lazım. öğretmenin öğrenciye "bunu tahtaya 100 kere yazacaksın" demesi gibi, bizim futbolcuların da antrenmandan sonra 1000 uzun pas, 1000 kısa pas atma cezası alması lazım.
  • 2061
    şimdi üçer üçer bakıyoruz;

    ilk üçlümüz kewell, baros ve neill
    ikinci üçlümüz arda,hakan ve servet

    birinci üçlü, 90 dakikaya yaydıkları bir enerjileri var.
    ikinci üçlü, en iyisi, dakika 70 bitiyor.

    birinci üçlü, çabalıyor, hırslanıyor, didiniyor.
    ikinci üçlü, umursamıyor,gülüyor,refakati seviyor.

    şimdi bazı değişkenler;
    yabancı--yerli

    şimdi de yazılan çizilenlerin özeti
    riijkard--fatih terim

    çok zor bir denklem oldu galiba, hani derler ya büyüdükten sonra ilkokul problemlerini çözemezsin, o derece zor.
  • 2062
    kaptani tarafindan alti oyulan, satilan takim. ben demiyorum sadece efsane futbolcu hasan sas in hadi kulagina gitmis bu isler. bu adam bu isi tek basina yapicak kapasitede bir adam degil. kimin icin calistigi acik ve net. ve eminim kewell ve baros a uyuz oluyordur. hala canla basla oynayip islerini zorlastirdigi icin.

    eger arda tura nin biraz serefi varsa bundan sonra cikacagi butun maclarda cigerleri patlayana kadar mucadele eder.
  • 2063
    böyle konuştuğum için allah beni top etsin ama galiba taşaklı ve eli sopalı birinin çıkıp özellikle de bu takımın yerli futbolcularına "siz kim olduğunuzu zannediyorsunuz ha? üzerinizde taşıdığınız bu şey t-shirt değil galatasaray forması! sen! yıllık ne kadar para alıyorsun bu takımdan? (şu kadar) o zaman o parayı kuruşu kuruşuna haketmen lazım tamam mı!!!" tarzında şeyler söylemeli sanırım.

    hadi 2007/2008 sezonunda frank rijkaard'ın başının etini yiyen deco, ronaldinho* ve eto'o her ne kadar haklı olmasalar da bir bakıma yıldız, hani en azından kapris yapma lüksü olabilecek adamlardı...

    tek tek isim yazmak istemiyorum ama bizim morali bozuk, ruhsuz ve efendi hocayı bulup onun bu yumuşak karakterini suistimal eden türk oyunculara bakıyorum, %95'i tırı vırı isimler.

    hakikaten yazıklar olsun hepimize, yüzyıllardır kendisini geliştirememiş, demokrasiyi bile hala özümseyememiş, hala eli sopalı bir tek adamın ağzının içine bakmayı bekleyen bir milletiz. bu kafayla da ancak böyle tipler peydahlanıyor işte.

    avrupa takımı, dünya takımı olmak için bazı şeylerin önce kafada değişmesi lazım...

    not: bazen ciddi ciddi her ne kadar über yetenekli veya yürekli olsalar da takımımızdaki oyuncuların çoğunun entellektüel olarak zayıf, lise mezunu ve ortalama düşünce yapısında sahip insanlar olduğunu düşünüyorum. tek fark futbolu "profesyonel" olarak oynamaları sanki... sokaktan geçen alelade bir vatandaşı koysak oraya futbolun dışında insanı olarak muhtemelen aynı davranış bozukluklarını sergilerdi...

    yabancı yalakalığı yapmaktan nefret ediyorum ama gelinen bu noktaya rağmen verilen emek ve umursama olarak yerlileri ile yabancıları arasında dağlar kadar fark olan takımdır diye sözlerimi noktalıyorum...
  • 2066
    gene başladı gene başladı... yıkıcı güç gene ortaya çıktı, felaket tellalları gene atıp tutmaya başladı. anti-gs medyası ve skor taraftarları sağolsun galatasaray dünkü güzel oyununa rağmen yerin dibine sokuldu. daha şimdiden avrupa'dan elendik, ligde tarihimizin en kötü sonucunu aldık. aslında takım, bursaspor karşısında özellikle ilk gole kadar çok güzel top oynadı, rakibi ufacık kafesinde tuttu; golü yediler, sersemlediler ama gene güzel paslı bir futbolla ablukayı sürdürdüler. hakemin, volkan şen abartılmış çirkefin oyununu yutmasına rağmen ikinci yarıyı dengelemek isteyen bursaya gene aman vermediler. kısaca son 20 dakika hariç, takım güzel top oynadı. baros'un şanssızlığı ve durgunluğu ile bursaspor'un balı birleşince gol atamadık. sonuçta, iyi oynanmış futbol ve kaybedilmiş bir maç var.

    maç biter bitmez koştum nete baktım, gazeteler başlamış, spor yazarları başlamış suçlu aramaya, adnan polat ı asmaya, rijkaard'a serzenişe.... dereağzı fenerbahçesine benzemediysek ne olayım. sezon başladı, ilk hedef aykut erçetin. hedef yokedildi. sırada hakan balta. az kaldı. mustafa sarp, barış özbek ve ayhan akman üçlüsünü beraber yok edelim. aykut değilmiydi şampiyon takımın kalecisi. hakan balta değilmiydi gösterişsiz ama kademe adamı, istikrarlı kişi. 2 maç, bilemediniz 3 maç yeter felaket tellallarına. geçen sene arda'yı az daha galatasaray için bitiren zihniyet işte bu. lucescu'yu da zamanında yerden yere vuran zeka topluluğu da budur. felaket tellalları. medyasıyla, spor yazarlarıyla, taraftarıyla, sözlük yazarlarıyla.

    takımını her zaman destekleyeceksin. kazandığın zaman yaptığın tezahürat kıymetli ise, kaybettiğin sırada yapacağın tezahürat bin katı kıymetlidir. iyiyken herkes iyi olur. yapacağın tezahğrat o maçı çevirmese bile takım için ter döken futbolcuların özgüvenini tazeler, takımı ateşler, motive eder. ama sen dereağzı fenerbahçesine benzemek istiyorsa al buyur. yuhala, küfret tek tek oyuncuları bitir. hakan'ı, ayhan'ı, barış'ı, arda'yı, rijkaard'ı. florya'yı bas...

    evet yönetim suçlu, çünkü rijkaard'a söz verdikleri futbolcuları alamadılar. beceriksizlik ve mali sıkışıklık yüzünden. belki de şu andan itibaren yeni futbolcu alamayacaklar. peki biz gene felaket tellallığı yapıp, eleştiri maskesi altında dinamitleri mi yerleştireceğiz yoksa , takımın her daim destekleyip
    kaybetse de eleştirisini adabına göre yapan mı olacağız.

    galatasaray belki avrupa'dan elenecek, belki ligde 10. olacak, yediği gol attığı golün 2 katına ulaşacak...
    hepsi kötü ama yukarıda anlatmaya çalıştığım ve sanırım anlatamadığım durum çok çok daha vahimdir millet. duyun beni...
  • 2069
    şayet önümüzdeki 2 haftayı da 0 puanla kapatırsa, yaşanan özgüven sorunundan ve yaşanması muhtemel stresten ötürü lig sonunda ilk 10'a bile giremeyecek konuma gelmesi muhtemel, sevgili takımım. bu güzel takımın sorunlarını yıllardır o kadar biriktirdiler ki, kartopundan çığa dönüştürdüler. oysa yaz döneminde futbol şubesini yönetenler, gaflete düşmeselerdi birçok sorununu çözebilirlerdi. şu anda bu takımın dipten geri dönüş yapabilmesi için gerçek bir şok tedavisi gerekiyor. umarız bu defa başarabilirler.
  • 2070
    haftalardır, aylardır transfer diye yanıp tutuşanlar var. zannediyorlarmıki sihirli bir değnek dokunacak ve herşey çok güzel olacak... normal şartlarda bir klüp elindeki malzemeye göre takımını düzenler, bir takım hüviyetine kavuşturur. sonraki dönemlerde senede 1-2 futbolcu eksik bölgelere monte edilir. bizde ise her sene 4-5 yabancı ve daha fazlası yerli transferiyle sürekli yeni bir arayış olur. özellikle kredisi geldiği klüpte bitmiş hurda diye tabir edilebilecek futbolcuları almayı çok severiz. yabancı sınırlaması, kadro genişliği vb. bu yerli transferler gerekli diyebilirsiniz ancak bu aradıklarınızı 1 alt ligden daha ucuz daha genç futbolcularla yapmak daha mantıklıdır eminim.*

    birşeyler eksik bu takımda ve bir iki transferle değişecek bir durum değil bu. geçen sene ve bu sene kadroyu isim isim değerlendirecek olursak kaliteli sayılabilecek bir kadromuz var ancak takım halince vasat bir görüntü çiziyoruz. top rakipdeyken, topun olduğu bölgeye 1 kişi baskı yapıyor, forvet hattı izlemekle yetiniyor. orta saha geriye doğru çekiliyor, defans ceza sahasına gömülüyor. topu rakip sahada kapmak için herhangi bir çaba yok. topu çıkarırken rakibe kendi sahasında topyekün bir baskı hepimizin gördüğü gibi üst düzey futbolun bir gereği ama galatasaray futbol takımı bu gerçeğe çok uzak bir oyun oynuyor.

    ortada iki seçenek var. 1.si teknik heyetin takım oyununu benimsetememe durumu ki rijkaard'ın barca'ya oynattığı oyun bu önermeyi güçsüzleştiriyor. 2.si kadrodaki futbolcuların oyun zekaları, kapasiteleri vb. yeterli düzeyde olmaması, verilen taktikleri saha içinde uygulayamamaları. tabi bu 2. önermeyi doğrulamak için rijkaard'ın çıkıp adam gibi ne eksik ne fazla bir bir açıklama yapması lazım ki biz de neler oluyor öğrenelim. her zaman ferguson örneğini veririz henüz çok erken olabilir eleştiriler için ama rijkaard bize galatasaray'ın fergusonu olma emarelerini göstermesi gerekir. izlediği, güvenerek aldığı sistemine uygun bir futbolcuyu, 33 yaşındaki oynadığı her maçta hata yapan bir futbolcuya tercih ederek ilk 11'e monte edebilir. en azından kısa süreli sözleşme isteğini gözden geçirerek, her an gidebileceği korkusunu bertaraf edebilir.

    dipnot: depodan ama hala güncel...
  • 2074
    "vasat yerli oyuncu kontenjanı" ile takıma girebilmek için saç bandı veya saç tokası veya saç lastiği kullanımının "zorunlu" olduğu futbol takımı.

    burada saç uzunluğundan bağımsız çeşitli şekil ve durumlarda kullanılabilen bu saç aparatlarının uzunluğunun, futbolcunun kendi saç uzunluğunu geçebildiği de görülmüştür. alınan duyumlara göre florya'da odalardaki çekmecelerde vasati iki bant iki toka iki lastik bulundurma zorunluluğu yakında kulüp yönetmeliğine dahil edilecekmiş. kulübün malzemecilerinin bu yönde ek ödenek talep ettikleri ve uygun malzeme çantası istedikleri konuşulmaktadır. formaların ve saçların renklerine uygun kullanılabilecek renkler hakkında kongrede hararetli tartışmalar hala devam etmekteymiş.

    ayrıca alınan bir başka duyuma göre a takıma yeni çıkan gençlere uygulanan galatasaray geleneksel kamp sac kesimleri töreni terk edilip yerini a takım oyuncularına uygulanacak olan ve taraftarların başrolde olacağı "performansa göre a takımlar saç kesimi töreni" adlı etkinlik alacakmış. sezon başı ortası ve sonu itibariyle uygulanacak bu törenlerde taraftarların kesimde uygulayacağı saç modeli tamamiyle kendi yaratıcılıklarına bırakılıyor. kesimler sonucu yapılacak ödüllü yarışmada en yaratıcı ve özgün saç modeline yedek kulübesinin hemen arkasından iki adet numaralı kombine bileti ile galatasaray dergisi aboneliği hediye edilmesi planlanıyormuş. kazanan futbolcunun bayern münih'in dünyaca ünlü doktoru hans wilhelm muller wohlfarth gözetiminde oluşturulacak uzman terapist ekip tarafından yapılacak rehabilitasyonunun kulüb tarafından karşılanacağı ve hiçbir masraftan kaçınılmayacağı belirtiliyor.

    taraftarlar arasında konuya ilişkin yapılan ankette ezici bir çoğunluk tarafından törene yöneticilerin de dahil edilmesi istenmiştir.

    teknik ekip tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada ise kendilerini takımın bir parçası olarak gördüklerini ve bir ayrı gayrı olmaması gerektiğini, bu etkinlikte yerlerini alacaklarını ve bir çekincelerinin olmadığını belirtmişlerdir. bu törenin her ne kadar geleneksel olması yönünde istek olsa da yönetmelikte yer alması uygun görülmemektedir.

    yine konuya ilişkin kongrede açıklama yapan haldun üstünel: "korkulacak birşey yok, kendimi örnek gösterebilirim, başarılı olduğunuz sürece saçınız başınızda kalır", demiştir.

    ayrıca bu gelişmelere en çok sevinen a2 takımının genç oyuncuları: "abilerimiz en azından iyi oynayınca kurtuluyor, biz iyi oynuyorduk, bir tarafımız yırtılıyordu kendimizi gösterelim diye, başarılı olup a takıma çıkıyorduk, yine de saçımız kesiliyordu", şeklinde manidar bir açıklamada bulunmuşlardır.

    "türkiye'de yönetim zaafiyeti ve futbolcuya dayalı düzenin kısa tarihi" adlı kitabın yazım aşamasını tamamlayıp basım aşamasına geçen bazı a takım oyuncuları, gelişmeler hakkında yorum yapmaktan kaçınıp suskunluklarını korumaya devam ediyorlar.

    edit: "zaytung" haberi gibi oldu ya neyse... kaynak bizatihi göttingen haber ajansı muhabiri "caniggia"... her zaytung'un dibi aynı değil mi zaten.
  • 2075
    eskiden ruhu olan takımdı. tabii ki sistem güzel şey modern futbolun en önemli unsurlarından. ama takımda, takım ruhu olmadıktan sonra sistem olsa ne yazar?

    benim için galatasaray eskiden çok çok önemliydi.

    eskiden galatasaray demek real madrid'i 2-0 geriden gelip atılan gollerde babanın kucağından fırlayıp gool! diye bağırmaktı.

    avrupa maçlarını başı dimdik, kendinden emin bir şekilde izlemekti.

    ligde bir maç kötü oynanınca takımı bırakma seviyesine inmek değildi, her zaman takımını iyi ya da kötü durumda desteklemekti.

    mahallede top oynarken gol atınca haccccii hacciii goool diye bağırmaktı.

    babayla maça gidilince galatasaray'ın gelmiş geçmiş en iyi tezahüratını, rerere rarara gassaray gassaray cim bom bom'u çılgınlar gibi bağırarak söylemekti.

    şimdi galatasaray eskiden olduğu gibi çok çok önemli değil ama yine de önemli benim için. tekrar çok çok önemli olması için sadece gerçekten başarı için bir şeyler yapan galatasaray görmek benim için yeterli. şu an ki galatasaray anlamlandıramadığım bir şekilde inatla başarısızlık peşinden koşuyor gibime geliyor.

    ha bu benim galatasaray'lılığımı zedeler mi asla!
App Store'dan indirin Google Play'den alın