• 15601
    2016-2017 stsl sezonunda bu mentalite ile devam edecekse şampiyon olmaması gereken futbol takımı. kesinlikle bizim bu oyuncu grubu ve bu futbol anlayışı ile şampiyonlar liginde işimiz yok arkadaşlar, belki bi nebze uefa avrupa ligi olabilir. galatasarayın ilk defa şampiyonluktan uzak olmasını diliyorum çünkü oynadığımız futbol aciziyet içinde. şampiyon olup avrupada yine her takımdan 4 yiyeceksek efendi gibi ligi orta sıralarda bitirelim hiç rezil olmayalım.
  • 15602
    çok kaliteli sportif direktöre ihtiyacı olan takımım.mesela matthias sammer gibi.bayern münihten ayrıldı şuanda boşta ah ünal aysal başkanım olcaktıki ah.böyle adamlara futbolu emanet edeceksinki sabriye söveceğine almanyadan çakı gibi sağ bek bulsun getirsin,serdar aziz çöpüne 4.5m euro+3 futbolcu vermesin,selçuk çöpünü anında çin'e kankasının yanına göndersin.tabi herşeyden önce bu vizyonda bir başkan lazım bu kulübe.
  • 15604
    bizim ülkemiz insan yapısı olarak duygusal, biz duygusal insanlarız çoğu zaman duygularımızla hareket ederiz. fatih terim’in uefa kupasını alırken final maçındaki konuşmasından bile anlaşılabilir. takım ne kadar iyide olsa o ateşleyici gaza getiren futbolcuları duygulandırıp sahaya çıkınca aslan kesilecek konuşma yapılır. hepimiz maçtan sonra gelip burada içimizi döküyoruz ve birkaç yıldır konuşulan olay şu: ‘’takım neden mücadele etmiyor?’’. oyuncular neden canını dişine takmıyor diyoruz. ‘2 hafta idman yapayım sabri’yi keserim’ diyoruz. ulan peki bu takımda oynayan türk oyuncular neden bunu demiyor. neden kimse bir maç çıkıp da oynadığımız oyuna itiraz etmiyor neden boş beleş iş yapıp para kazanmak hoşunuza mı gidiyor? inanın aldığınız paralar size çok fazla. yazıklar olsun başka bir şey demiyorum hâkim bey.
    edit:imla
  • 15608
    ben daha trabzon macinda alinan maglubiyeti hazmedememisken 2 haftasi dolmadan bu kez basaksehir'e yenilmis takimdir.

    fener maci kritik. biz yenilir, bjk adana'yi, basaksehir rize'yi yenerse ki ikisi de yuksek ihtimal, 1. ile 9, 2. ile 7'ye cikacak puan farki.

    fener'i yeneceksiniz oglum. ben anlamam deplasmandi, 17 yildi falan. icerde ust uste 2 maglubiyet aliyorsaniz gidip fener'i kadikoyde yenmeye mecbursunuz.

    bahanesi yok, affi yok.
  • 15610
    80. dakikadan sonra milyonluk katırlarının tatlı popolarını kaldırıp da böyle telaşlı telaşlı gol atmak için çırpınmasından sadistçe zevk aldığım takımım.

    evet zevk alıyorum çünkü bu lüksü ayda yılda bir veya dünya devlerine karşı yapacağı yere başakşehir ve trabzonspor gibi takımlara karşı harcıyor. ulan koskoca lukas podolski, wesley sneijder, eren derdiyok, evet kariyeriyle kağıt üstünde selçuk inan, nigel de jong vs. gibi adamlarsınız, insan ismi için, namı için, her şeyi geçtim allah kitap için oynar lan; "helal olsun" dedirtmek için rakibi ısırır, götüne motor takılmış gibi oradan oraya koşturup etrafa dehşet saçar ne bileyim...

    tabi bizim taraftarda da sıkıntı var, maç başlarken "ooo... bir, ki, üç! cimbombom, cimbombom, laylaylay :)))" sonra 85 dk. boyunca çekirdek çitleyip homurdanan sürü, ama ne bileyim skor aleyhimize 2-1 vs. değil de 5-0 falan olsa ona buna "istifa :(" diye kıçlarını yırtarlar o da ayrı bir mesele... resmen tatmin olmak için gidiyor insanlar maça, tatmin etmek için değil... sürekli tatmin beklentisi içinde oldukları ve takımın da bunu sağlayacak durumu olmadığı için de haliyle iki tarafın da birbirine pasif trip attığı kezban bir ilişki ortaya çıkıyor. aynen ülkemizdeki insan ilişkilerinin özeti yani, kimse kimse için elini taşın altına koymuyor.

    gariptir ki maçlarda en çok mücadele eden ve elinden geleni yapmaya çalışan oyuncular bruma, tolga ciğerci ve lionel carole gibi isimsiz, az maaş alan emekçiler...

    allah çarpsın ki eğer şu takımda oynama şansım olsa koca hafta normal bir şekilde antrenmanımı yapar, maç saati de abdestimi alıp kamikaze pilotu gibi, süngü hücumuna kalkan mehmetçik gibi rakibin ana... ana... söylemeyeyim, gerisini söylemeyeyim... :(

    https://youtu.be/sJYPh0dXYJE?t=14
  • 15612
    (bkz: galatasaray futbol takımındaki yetersiz futbolcular)

    önce en yetersizlerden başlarsak temizlemeye, ve yerlerine gerçekten galatasaray'a layık, gerçekten katkı sağlayabilecek oyuncular transfer edebilirsek,
    ancak o zaman daha iyi yerlere gelebiliriz, ancak o zaman başarılı olabiliriz...

    yoksa ancak riekerink'i suçlarız, savunanlar ve karşıtları kavga eder...
    her hafta galatasaray'ın maçını izlemek bütün galatasaray'lılara zehrolur...

    yetersizlerin gönderilmesi ve sonrasında kaliteli futbolcuların transfer edilemeleri şart!
    başka yolu yok!
  • 15613
    galatasaray teknik heyeti ciddi anlamda yetersiz. olaya sadece riekerink hoca olarak bakmak doğru olmaz. takımın başında 2 tane alt yapı hocası 1 tane de mesleğinde çömez olan ayhan akman varsa bu takıma çok ama çok iyi bir kondisyoner getirilmeli. takımın en önemli sorunu kondisyon çünkü.

    riekerink hocanın yardımcılarının ciddi anlamda yetersiz olduğunu düşünüyorum ben. olay sadece riekerink mevzusu değil. madem takımın başına bir alt yapı hocası koyuyorsun o zaman adamın yardımcıları ve kondisyoneri falan çok iyi olmalı. ama bizde onlar da yok. orhan atik yetersizliğini takımı yönettiği 3 maçta ıspatladı zaten. o yüzden bu ortamda riekerink hocaya takıma geride pas yaptırıp sonra oyunu domine ettik açıklamaları dışında çok fazla yüklenmek doğru değil.

    bu takımda şuan muslera, carole, tolga, bruma ve eren dışındaki futbolcuların dinamizmi yada temposu ciddi anlamda düşük. çok tembel bir takımız. o yüzden geri kalan oyunculardan düşük maaşlı olanlara çok lafım yok rotasyon oyuncusu olarak kalabilirler ama yüksek maaşı olan herkes teklif gelmesi durumunda gönderilmeli.

    ayrıca birileri riekerink hoca ile konuşmalı. yenik iken yada sadece 1 farkla önde iken defansta sürekli yana ve geri pas yapıp pas istatistiği kasmanın galatasaray'ın genlerine aykırı olduğu anlatılmalı. bence riekerink hocanın şuan en ama en büyük yanlışı bu.
  • 15614
    şuanki sorunu ne? temposuz oyun, fiziken yetersiz oyuncular, saçma sapan defans oyuncuları ve tek oyuncunun ayağına bakan hücum varyasyonları. o halde tek tek problemleri çözmeye çalışacak jan olde riekerink. takımın temposunu düşeren adam selçuk inan. bir kere bu adam kesilecek sonsuza dek. ayrıca selçuk ve wesley sneijder fiziken kötü durumda olduklarından orta sahayı çökertiyorlar kes gitsin. semih kaya, aurelien chedjou ve sabri sarıoğlu gibi saçma sapan defansif hatalar yapan ve futbolun en basit gerekliliklerini bile yerine getiremeyen adamların biletini eline vereceksin. hücumda ayağına baktığımız tek oyuncu da armindo bruma ise onu hücumun merkezine alacaksın. o halde en azından devre arasına kadar şöyle bir kadro denenebilir. ne kaybederiz?

    muslera

    cavanda - serdar - hakan - carole

    linnes - de jong - tolga - sinan

    bruma

    podolski
  • 15615
    köklü bir değişikliğe giderek muslera, carole, bruma ve tolga hariç bütün kadrosunu değiştirmesi gereken takım. tolga hariç yerlilerimiz leş, yabancılarımızın da pek bir farkı yok. mesela poldi ununu elemiş eleğini asmış modunda sahada geziniyor, bana 4 maç sahada gezip 2 şut atınca kahraman olacak değil daha çok oyunun içinde olacak, rakibi yıpratacak, zorlayacak daha kompakt futbolcular lazım. sneijder'e bakalım, hayallerimi süslerdi galatasaray'a gelmeden önce, bütün menajerlik kariyerlerimde takımıma almaya çalıştığım ilk futbolcu olurdu. bize transfer olduğunda sevinçten çıldıran da bendim, volkan ayısına uzaktan yolladığı füzelerde fenerli arkadaşların üzerlerine atlayıp kafalarını tokatlayarak; "ne oldu lan mına koduklarım" diyende bendim. ama olmuyor baba artık. tamam isim, yıldız falan filan ama 2 senedir bi zik oynadığı yok. yaşı da ilerliyor ve bazı renktaşlar hala form tutar diye kendi kendini kandırıyor. bu adam senelik tam 5 milyon euro para alıyor bu kulüpten a dostlar! golü yok, kurtardığı maç yok! takım iyi olursa iyi olurcular var bide. bruma'ya bakın bide, takım çok mu iyi de bruma şov yapıyor? neyse sneijder parantezini kapatıp devam etmek gerekirse artık bu kanserli parçalara neşter vurmak şart. teknik direktör olayı şu lig özelinde çokta önemli değil, burası premier lig yada la liga değil, iyi futbolculardan kurulu iyi bir kadro bu ligi süpürür alır. hatırlayın bu takım şu sikko ligde teknik direktörsüz bile şampiyon oldu. velhasıl yönetimin, camianın ve taraftarın uyanıp asıl problemi görüp, büyük bir budama yapılarak, takımın kalitesine ve ismine uygun isimler getirilmesi lazım.
  • 15617
    formsuz olabilir ama asla ruhsuz olmaması gereken takımdır.

    6 kasım 2016 sevilla barcelona maçını izlerken bu sene es kaza şampiyon olsak da cl gruplarında barcelona gelirse ne yaparız diye düşündüm bi an. bize canlarının istediği her an gol atabilirler. özellikle defans hattımızı ve tolga hariç canını dişine takıp mücadele etmeyen orta sahamızı düşününce çok korkunç sahneler geliyor gözümün önüne. şu oynadığımız slow motion ve 0 pozisyonlu oyunu düşününce şuan ilk 2 torbadan hangi takım gelse rezil eder bizi.
  • 15618
    riva ve florya'nın satışına onayın çıktığı 22 ekim 2016 tarihinde evinde bitik trabzon'a gol dahi atamadan kaybetmiş ve o tarihten itibaren çöküşe geçmiştir. bir alakası var mıdır bilmiyorum ama çok ilginç bir durum bu. araştırılması gerekir. alakayı kurabilen bilgili arkadaşlar varsa yeşillendirip mevzuyu anlatabilirler çünkü burnuma iyi kokular gelmiyor.

    canımız.

    saygılar.
  • 15620
    13 ağustos 2016 beşiktaş galatasaray maçı: sezonu açtığımız, ilk resmi maçımız. maçta hücumda çok etkili olamadık ancak savunmada da kötü görüntü çizmedik. maçın geneline bakınca beşiktaş bizden biraz daha iyi oynadı ancak uzatmalardan penaltılara giden maçı kalecimiz ve oyuncularımızın penaltı performanslarıyla aldık. kupa umut verdi bizlere. ancak oyun umut verici değildi. bunun yanında ümitsizliğe düşecek gibi de değildi.

    22 ağustos 2016 galatasaray karabükspor maçı: son dakikada eren derdiyokgolüyle kazandık, mutlu olduk ancak ders almadık, bu maçtaki rezil oyunun bahanesi olarak maçın seyircisiz oynanması olarak gösterdik. maçta gol dışında şimdi düşününce aklıma gelen bir pozisyon bile yok, maçın özetini açıp baksam göreceğim de herhalde en fazla bir iki duran top tehlikemiz vardır veya birkaç kere pozisyon bile diyeceğimiz girişimimiz. hücum durumumuz böyle iken rezalet bir savunma, karabük'ün kaçırdığı pozisyonlar, muslera performansı, şansımız vs. kısacası beraberliği bile hak etmediğimiz bir maçtı.

    27 ağustos 2016 akhisar belediye galatasaray maçı: maçın başında, kullanılan köşe vuruşunda selçuk inan'ın üzerinden çıkıp kafayı vuran ricardo vaz te golüyle geri düştük. yavaş yavaş geldik rakip kaleye ve ilk yarı bitmeden eren ile beraberliği yakaladık. ikinci yarıya da iyi başlayıp, üstünlük golünü attıktan sonra oyunu tuttuk pek pozisyon vermeden, kontradan da takımımızın etkili olabileceğini göstererek, uzatmalarda da attığımız golle maçı 1-3 aldık. ikinci yarıdaki oyunumuz bizi umutlandırdı. açıkçası bu maçın belli bölümlerinde gösterdiğimiz performanslar bizleri bu sezon (gerçekçi olarak) ilk kez umutlandıran anlardı.

    10 eylül 2016 kayserispor galatasaray maçı: galatasaray taraftarına sorsalar ligin en kolay deplasmanı hangisi diye büyük bir çoğunluğu herhalde kayseri deplasmanı der. bu maç öncesi çoğumuzun bir endişesi de yoktu. maça da güzel başladık, güzel bir dakikada da öne geçtik. ikinci golü bulamadık ve ilk yarı bitmeden gene bir duran top golüyle golü yedik. ikinci yarıya riekerinkoyuncu değişiklikleriyle başladı. topu ayağımıza aldık, orta sahanın oralarda al gülüm ver gülüm oynayarak yeterince üretemeyerek maçı beraberlikle tamamladık. tatmin edici bir oyunumuz yoktu ama rakiplerin de kazandıkları maçlara bakınca kazanabileceğimiz bir maçtı diyorum şimdi, beceremedik. ciddi bir kayıp oldu.

    17 eylül 2016 galatasaray rizespor maçı: galatasaray futbol takımı'nın evinde seyircisiyle buluştuğu ilk maçtı. muhteşem bir eren derdiyok golüyle maçın başında öne geçtik. kalemizde çok tehlike görmesek de bizi rahatlatacak golü atacağımız pozisyonları üretemedik belki de üretmek istemedik, uyutmak istedik. maçın sonuna doğru yine aynı isimle golü atıp maçı aldık. rölantide, uyutmaya yönelik bir maç oynadık. istediğimizi almıştık.

    24 eylül 2016 beşiktaş galatasaray maçı: duran top organizasyonuyla gene maçın başında öne geçtik, bir 10 dk filan topu beşiktaş'a verdik ama pozisyon üretmelerine izin vermedik. sonra topu alıp ilk yarı bitene kadar bu sezonun belkide en iyi topunu oynadık. farkı iki yapmıştık. bunun dışında da önemli fırsatlardan yararlanamadık iki üç tane daha. ikinci yarıda ise 65'e kadar dengeli oyun, pozisyon vermeden ilerlememiz ancak ufaktan da takımımızın sinyal vermesine kulübenin tepkiyi vermemesi sonrasında 10-15 dakikalık beşiktaş baskısında bireysel hataları da içeren duran top veya devamı golleriyle maç 2-2'ye geldi. devamında toparladık galibiyet golünü de bulabilirdik josueile de olmadı,quaresma golüyle de geri düşebilirdik neyse ki o da olmadı ve maç 2-2 bitti. bu maçta belli bölümler dışında gayet iyi, olması gerektiği gibi oynadık. kazanamamıştık ama bizleri umutlandırıcı bir maç olmuştu.

    2 ekim 2016 galatasaray antalyaspor maçı: antalyaspor maç öncesi ligin dibindeydi ancak hem bize ters bir takım olmaları hem de rıza çalımbay'ı (bu lig için iyi bir hocadır) getirmesi sonrası bana göre zor bir maç olacaktı. ayrıca en önemli oyuncuları samuel eto'o'yu da bu maç öncesi affetmişlerdi. 17. dakikada deniz kadahgolüyle geriye düştük. bu sezon ilk defa duran top dışında gol yiyorduk. antalya devamında farkı ikiye çıkarıp işimizi zorlaştıracak pozisyonlar buldu ancak değerlendiremedi. bir pozisyonda değerlendirdiler ancak hakem bence yanlış bir faul kararıyla golü iptal etti. ikinci yarıda oyuncu değişiklikleriyle başladık. selçuk'un gelen golüne kadar yani dakika 67'ye kadar yine pozisyon üretemedik. ancak işte gelen gol sonrası seyirci baskısıyla coşkuyla sazı elimize aldık ve podolski golleriyle maçı 3-1 aldık. 67'ye kadar mağlubiyeti hak ettiğimiz maçı şansımızla, coşkumuzla almış olduk. beraberlik öncesiyle sonrası akla kara gibiydi neredeyse. öncesi ümitsizlik veriyorken sonrası umut verdi bizlere. açıkçası ümitsizlik veren bölümü göz ardı ettik biz.

    15 ekim 2016 gençlerbirliği galatasaray maçı: kayseri deplasmanlarını ne kadar kolay görüyorsak gençlerbirliği deplasmanlarını da o kadar zor görüyorduk. açıkçası çoğumuzun bu maçtan beklentisi berabere biteceğiydi. maça iyi başladık, güzel pozisyonlar bulduk ve 13. dakika gibi güzel bir dakikada öne geçtik. devamında 30'a kadar iyi kontra fırsatları yakaladık ancak farkı ikiye çıkaramadık. ancak otuzlu dakikalar sonrasında maç bambaşka bir hal aldı ve rakip kaleye gitmeyi unuttuk, belki bu uyutarak maçı bitirme stratejisiydi ancak şahsen bir futbolsever olarak nefret ettiğim bir anlayıştır. ikinci yarıda gençlerbirliği önemli birkaç fırsattan yararlanamadı, muslera kurtardı veya şanslıydık gene. rakip kaleye gitmeyi 85 sonrası hatırladık ve bir iki girişimimiz oldu farkı ikiye çıkaramadık, kalemizi biraz da korumayı bildik ve maçı 1-0 tamamladık. bana kalırsa maçın hakkı beraberlikti, şanslıydık kazandık.

    22 ekim 2016 galatasaray trabzonspor maçı: trabzonspor bu maça kadar pozitif anlamda bir şey ortaya koyamamıştı, arenada yapacakları tek şey savunmak olacaktı, işte arada fırsat bulurlarsa da bir tane atmaya çalışacaklardı. bu maçta ne yapıp edip erkenden öne geçecektik ve maç için tamamen farklı bir senaryo oluşacaktı. geçemedik ve trabzon geçti, trabzon'un istediği senaryo oynanmaya başladı. ilk yarı bitene kadar bir kaç kez geldik ancak yeterli değildi. ikinci yarı da topu tamamen aldık ama yine yeterince üretemedik, yavaş oyunumuzla al ver ile maçı tamamladık. olmadı. yeterince üretemedik. biraz şanssızlık da vardı bence. trabzon öne geçtikten sonra bizim savunmayı neredeyse hiç zorlayamadı. atıp yattılar. maçı kazanmayı hak etmediler. ne kadar tatmin edici oyun oynamasak da maçın galibi olması gereken taraf biz olmalıydık.

    29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçı : ligin en zayıf takımına karşı maç boyunca yavaş, galatasaray'a yakışmayan beni deli eden bir oyun oynadık. bruma'nın ekstra golüyle öne geçip maçı aldık. bir kaç tane bizim bir kaç tane de adana'nın atağı vardı maçta ama genel olarak tatsız, tuzsuz, zevksiz bir maçtı. bu maçla gelecek haftalardan umudumuzu azaltmayı hızlandırdık.

    4 kasım 2016 galatasaray medipol başakşehir maçı: ligin liderine karşı oynadık. geriye düşersek maçı çeviremeyeceğimizi herkes biliyordu. duran toptan gelen golle öne geçtik. üstünlüğümüz çok sürmedi ve beraberliği yakaladı başakşehir. ikinci yarıda da geriye düşünce beklenen sonuç geldi ve maçı kaybettik. neredeyse hiçbir oyuncumuz skora isyan etmedi. bu maçta gösterilen performansla birlikte bu sezondan umudumuz tükenme aşamasına geldi. şahsen benim tükendi.

    şimdiye kadar oynadığımız maçlar bunlardı. eze eze aldığımız hiç bir maç yok. zaten hemen bunu da beklemiyorduk ancak her hafta birşeyler katarak ilerlediğimiz yok asıl mevzu bu. takımda hiç bir gelişim yok, buna dair bizi ciddi anlamda umutlandıracak -umutlarımızı taze tutacak süreklilikte- gelişen bir takım oyunu yok ortada.

    bireysel performanslar takımı ayakta tutuyor. muslera, tolga, bruma öne çıkan takımı taşıyan isimler. carolekendisine ne düşüyorsa yapıyor. eren de kendisine bir şeyler hazırlanabiliyorsa işini yapıyor. gerisi ise ya tek maçlık performanslarıyla bu isimlere yardımcı oluyorlar ya da -ki genellikle- bu adamlara ayak uyduramayıp onlara yük oluyorlar. brumaspor gibi devam etmemeliyiz, tolgabir sebeple olmayınca orta saha çökmemeli, muslerabir çok maçta maçın adamı olmamalı. artık bu oyuncu topluluğu takım olmalı, sadece birkaç oyuncuya bağlı maç planı olmamalı. teknik ekip sneijder, podolskigibi oyuncuların kendilerini bulmalarını zorlamalı. kadromuz için ligin en iyi kadrosu diyemem ancak şampiyon olmakta da sıkıntı çekmeyecek bir kadro olduğu da aşikar. her türlü bölgesel eksikliklere rağmen söylüyorum bunu. riekerink'ten beklentim kendisine destek çıkmamızı sağlayan adaleti sağlamasını sürdürmesi ve takımın kanserlerini kesmesi. kimi oyuncunun kredisi bir maç iken bir diğerininki beş maç olmamalı. gerisi sonra şampiyonlukla sonuçlanmasa dahi bir şekilde gelir.

    ekleme: antalya maçında portekizli morais varmış, uyarı için ballack13 'e teşekkürler.
  • 15623
    en buyuk eksigi "bam bam bam" oynamamak olan takim. coskuyla oynamaya bir başlasak her sey daha farkli olacak.

    edit: su yazdigimda fatih terim gelsin anafikri yoktur. tabir ona ait olabilir ancak anlatilmak istenen baskili oyun, sagli sollu atak, rakibe nefes aldirmayan oyun anlayisidir. kimileri bu oyun tarzını begenmeyebilir, ancelotti'nin real'i gibi sonuca odakli begenir, ya da lippi'nin juventus'u gibi 1-0 olsun ama kupalari supurelim ister, ben de ortalarla sutlarla rakibi bunaltan; gol gelmese de oyun olarak asiri tatmin eden bir takim izlemek istiyorum. tam anlamiyla "bam bam bam" oynayan ekip gormek istiyorum yani. bunu oynatacak olan ister jor olsun, ister hagi, terim, mustafa denizli, prandelli ya da orhan atik. hic biri farketmez, sahada rakibini ezen, fizik gucu yuksek takim goreyim yeter bana.
  • 15624
    oynadığı futbol hakkında hala şekvten, coşkudan bahsedenleri gördükçe hem galatasaray'ın hem de türk futbolunun geleceğine dair umutlarım kararıyor. hala "bam bam bam" diyen var. sene olmuş 2016. 2000'de bıraktığımız noktanın bile fersah fersah gerisindeyiz. ama birileri hala "bam bam bam" peşinde.

    evet coşku lazım. milli takım ne kadar coşkulu mesela değil mi? "bam bam bam" gelen hoplatıyor, giden hoplatıyor.

    bu takımın sıkıntısı belli kardeşim. bu takımın bir planlaması yok. hiç olmadı zaten. en son işte 2000 yılında bitti o planlama. ondan sonra gelen hiç bir başkan, yönetim, teknik direktör bir planlama yapmadı. hep emprovize takıldık. "şu hoca var, bu oyuncuları alalım" ya da "bu oyuncular var, şu hocayı alalım". bu kadar.

    şimdi de mesela insanlar bir gelecek planı var zannediyor. yahu bir sürü hocayla görüşüldü. hiç biri ikna edilmeyeince riekerink göreve getirildi. yönetimin elinde daha fazla bütçe olsa riekerink belki de şu an kasımpaşa'yı çalıştırıyordu. hatta belki de kovulmuştu bile kasımpaşa'dan. masal anlatmayalım yani birbirimize.
App Store'dan indirin Google Play'den alın