• 14504
    2015-2015 sezonu için, hedeflerinden uzaklaştıkça sakatlık vakaları artan takım. en ufak bir sakatlık durumundan kadrodan çıkarılan oyuncuların sayısı gittikçe arttı. sneijder, balta ve carole'un g.birliği maçının kadrosuna alıınmamaları can sıkıcı. muslera'da geçen hafta oynamamıştı.

    böyle bir şey olabilir mi ? yani "ligden koptuk zaten. bu hafta oynamayayım." deme lüksü var mı futbolcuların ? veya antrenörler, ciddi ortamlarda istedikleri fedakarlıkları iddiasız anlarda neden istemiyorlar ?

    yanlış anlaşılma olmasın. sneijder veya muslera'ya laf çarpıtmak değil amacım. ama neden yeniçeri sınıfından kimse sudan sebeplerden ötürü kadroya alınmamazlık yaşamıyor merak ediyorum.

    çok şey beklediğimiz futbolcular ufak tefek sakatlıklardan dolayı oynamayınca benim de taraftar olarak şevkim kırılıyor. 10 maç kaldı. az sıkın dişinizi amk. oynayın lan.
  • 14506
    2016-2017 sezonu için şimdiden planlama yapması gereken takımım. sene sonunda sözleşmesi bitecek kaliteli futbolcularla ön sözleşme imzalarının atılması ve gönderilecek futbolculara kulüp bulunması şart. tabi bunları gerçekleştirmeden önce takımın başına geçecek hocayı bulmamız gerekiyor. şu anda ki yönetimden beklenecek bi hareket değil açıkçası. bizi zor günler bekliyor.
  • 14507
    terim gittiğinden beri futbol aklı olmayan takımdır.

    terim dominattı. her şeyi domine ediyordu, ona sorulmadan bir şey yapılamıyordu ve her şeyi kontrol ediyordu. fakat terim bizi satıp gittiğinden beri takım dikiş tutmuyor, zira futboldan anlayan adamdan çok iyi anlayan başkganımız kebapçı tavsiyesiyle oyuncu transfer ediyordu. dünyanın en fazla para kazanan yirminci takımını sürekli zarar ettiriyordu.

    galatasaray'ın şu an yapabileceği en mantıklı iş iyi bir sportif direktöre altyapı ve a takımın yetkilerini vermek, uyumla çalışabileceği bir teknik kadro kurup bütün yetkileri ona bırakmak. yoksa bu yönetimin futboldan anlamadığı açık. artık futbol transferle, yıldız performanslarıyla gelişecek bir şey değil. çalım bile kalmadı. takım demek artık iyi organizasyon demek. bu organizasyonu kuracak bir sportif direktör aramaları gerek.

    yoksa teknik direktör o olmuş, bu olmuş önemli değil. sezon başında biri bile çıkıp ibra'yı yalanlamadı. sonra da yükselen beklentilerin altında kaldılar. böyle yöneticilik olmaz. sirk yönetmiyorsunuz burada.

    dursun özbek'in herhangi bir başarı elde edeceğini de düşünmüyorum. taraftara sürekli yalan söyleyen bir adam. hiç güvenim yok. yönetimi de kötü ve zayıf. türkiye kupası'nda yarı finalde olmayı marifet sayıyorlar. bunlar milyonluk şirketleri nasıl idare ediyor, hakikaten benim aklım almıyor.
  • 14509
    bütçesi braga'nın 3 katı fazladır ama braga'ya tek devre dayanamaz. inanılmaz kötü kadro mühendisliği ve çağdışı futbol yönetiminin üzerine çağdışı teknik yönetimler gelince dibe vurmuştur. güya lisenin aristokratlığıyla övünülür ama asıl örümcek beyinliler ve çağdışı kalmışlar oradadır ve bu sorun çözülmediği takdirde mütemadiyen bu ve benzeri günler yaşayacaktır.
  • 14514
    muslera - nimet.
    sabri - çöp.
    linnes - hala çözemedim.
    denayer - nimet.
    koray - nötr.
    chedjou - yarı nimet.
    semih - futbolundan az da olsa umudum vardı, yabancı sınırı hakkındaki açıklamasından sonra; çöp.
    hakan balta - nötr.
    carole - çöp.
    olcan - çöp.
    tarık - çöp.
    selçuk - kaptan çöp.
    bilal - çöp.
    emre çolak - çöp
    donk - nötr.
    yasin - çöp kere çöp.
    sinan - nimet.
    hamit - çöp kere çöp.
    rodriguez - nötr.
    umut - çöp kere çöp.
    podolski - çöp.
    sneijder - nimet kere nimet.

    kadronun hali bu. mourinho gelse nolur, klöpp gelse nolur. ne kolej ruhu, ne galatasaray ruhu... hiçbir ruh bu takımı 2-3 transferle kurtaramaz. romantik olmaya gerek yok.
    nimet yazanların 3'ü olmasa, küme düşeriz. kalitesizlik o seviyede.

    içimi çürüttü bu takım. bu takımın kurulmasında emeği geçen tüm teknik direktör ve yöneticilere yazıklar olsun. aldığım formalar haram olsun. bu ibibikler para kazanacak diye forma falan alamam. yöneticiler alem yapsın diye forma alamam. en son ne zaman attığımız bir gole "gooool!" diye bağırdığımı hatırlamıyorum.

    umarım kısa zamanda idealist, kulübün parasını çarçur etmeyecek, vizyon sahibi bir yönetici çıkar. mümkünse milliyetçi, vefacı, ümmetçi, gelenekçi olmasın. çıksın 2 sene bi' bok beklemeyin, yeniden yapılanacağız, alt yapı kasacağız falan desin. lig tv'ye verdiğim paraya yazık, harcadığım zamana yazık. ulan söyleyecek o kadar çok şey var ki...

    iyi günde, kötü günde, hep destek, tam destek derler ya hani... bugün yaşadığımız gün, kötü gün'ün karşılığı değil. başarısızlığın karşılığı değil. ortada ihanet var resmen. mustafa denizli'yle 2 milyon euro'ya anlaşan adam var ya. ne kötü günü mk. lanet olsun yaşattıklarınıza.
  • 14515
    selçuk inan galatasaray'da mutluymuş. menajeri açıklamış. hakkaten bu camianın içi çürümüş. normal şartlarda selçuk, semih, umut, olcan çoktan süresiz kadro dışı bırakılmıştı. hala rahat rahat arena'ya çıkabiliryorlar. ıslık yiyince sırıtıp trip atabiliyorlar. futbolcu hoca dursun genel kurul falan diyoruz da, boktan, kolpa bir taraftar kitlesi var hakkaten. aman ne diyim ya. camia olarak komple hak ediyoruz.
  • 14519
    teknik direktörü olmayan takım. şaka gibi olay ama inanılması güç şeylere o kadar çok alıştırdı ki dursun özbek, bu kadar anormal bir duruma sanki normal bir şeymiş gibi pek fazla değinilmiyor. orhan atik zaten hoca moca değil ama lisansı mı ne yetmiyormuş, gençlerbirliği maçı son maçıymış falan. mahalle takımının bu kadar saçma işleri yoktur. kim bu takımın hocası arkadaş? böyle bir rezillik var mı ya? komedi filmi gibi anasını satayım, gönülden bağlı olmasak tak cd'yi izle, gül.

    durumun vahametinin anlaşılması açısından ekleme: takımın fenerbahçe maçı öncesi teknik direktörü yok.
  • 14520
    savunmada, chedjou, semih, hakan, denayer, koray herpsini üst üste koyuyor karesini alıyorum bir adam akıllı stoper etmiyor. dönüyorum orta sahaya. selçuk, donk, emre, bilal, rodriguez', üst üste, alta alta, yan yana koyuyorum olmuyor. çarpıyorum, bölüyorum, eli yüzü düzgün bir orta saha adamı etmiyor. bakıyorum, hücuma... podolski, sneijder, yasin, sinan, um....

    amaaaan keyfim kaçtı be...
  • 14524
    en temel problemi dinamizm olan takımdır. bazı futbolcularımız üzerinden örnek verecek olursak;

    mesela podolski;
    iyi futbolcudur. sol ayağı van persie'den bile iyidir. vurduğu her 3 şuttan birisini gole çevirebilen bir özelliğe sahip. podolski gibi şutu olan futbolcu bulmak oldukça güç. ancak her futbolcu gibi onun da zaafları da var. sürekli oyunun içinde olan, hareketliliğiyle rakibi rahatsız eden, pas oyununa katılan ve sürekli yer değiştiren bir futbolcu değil podolski. peki podolski'nin bu zaaflarının gözükmesini engellemek için ne yapılmalı? çok basit. podolski'nin yanına, önüne veya arkasına çok koşan, basan, hareketli bir oyuncu yerleştirmek. böyle bir oyuncu olsun ki zaman zaman podolski'nin yerine de koşsun.

    mesela selçuk ve sneijder;
    selçuk ve sneijder orta sahasının 3. elemanı olarak donk değil de lawal olsaydı (lawal alınmalıydı demiyorum. hemen lafı kıçından anlamayın. illa lawal değil veli kavlak da olabilir, afaki konuşuyorum). lawal, selçuk ve sneijder yerine de koşup mücadele edecek, takımın sertliğine, dinamizmine ciddi katkı yapacaktı. böylece bu iki futbolcu kendilerinden beklenen pas dağıtma, oyun kurma, ters toplar ve şut denemeler gibi iyi oldukları yönlerini daha çok ön plana çıkaracaklardı. biz de eleştirirken "yahu selçuk bu şutları niye dışarıya vuruyorsun? bu uzun pasları niye kötü atıyorsun" diyecektik. bugünkü gibi "neden çalım yiyorsun" demeyecektik. yani bir futbolcuyu yapabildiklerini yapamıyor diye eleştirmek farklı, zaten yapamadıklarını "neden yapamıyor" diye eleştirmek farklı.

    senin takımında; forvette van persie olsun, 10 numarada sneijder olsun, orta sahada selçuk ve okay olsun, bir kanatta podolski, bir kanatta stoch olsun, beklerde hakan balta ve denayer olsun... ee, kim koşacak bu takımda? langırt oynamıyoruz ki?
    bu veya benzeri futbolcular aynı takımda oynuyorlarsa sen merkez orta sahaya her maç mücadele etmekten saçı başı dağılan bir futbolcu koymak durumundasın.
    bu veya benzeri futbolcular aynı takımda oynuyorlarsa sen sol açığa maç başı en az 12 kilometre koşan "yeter artık koşma, ben izlemekten yoruldum" diyeceğin bir futbolcu koymak durumundasın.

    gökmen özdenak diyor ya "bakıyorsun bilmem nerede kaka maka it gibi koşuyorlar ya". aynen öyle bu futbolcuların aynı takımda oynayacaksa oraya bir yere it gibi koşan futbolcu yerleştireceksin. kimseden top kapamıyoruz yahu. bu sezon örneğini çok gördük. herhangi bir maçta son 20 dakikaya giriliyor, gol atmamız lazım. ama top rakibe bir geçiyor, biz 5 dakika rakibi izliyoruz. çünkü top kazanamıyoruz. bakın; muslera, linnes, denayer, semih, olcan, selçuk, bilal, sneijder, podolski, yasin, umut ilk 11'ine karşı sözlükten normal sahada top oynamış 11 kişi ile maça çıksak ve kendimizi biraz zorlasak, şu takıma karşı bayağı bir top çeviririz, abartmıyorum.

    peki her takımda böyle "it gibi koşan" futbolculardan mı var? hayır. ama insanlar taktiğini ona göre kuruyor, ona göre transfer yapıyor. çeşit çeşit takımlar var. mesela bir takımda "it gibi koşan" futbolcu yok diyelim. o zaman ne yapılır? oyun rakip sahaya yığılır ve temposuz ama senin kontrolünde olan bir maç oynanır. bu sistemi oynamak için en başta duvar olabilen, iyi pas yapabilen santrafor gerekir. yine iyi pas yapabilen kanat oyuncuları gerekir ki topu rakibe kaptırmayasın.

    ama biz ne yapıyoruz? forvet umut, bir kanat podolski, bir kanat yasin. ee, ne oldu %70 topla oynama? rakibe top vermeyip oyunu rakip kaleye 25-30 metrede oynama? yok olmuyor. çünkü umut top tutamıyor, yasin her aldığı topu ya çalım denerken ya da kaleye doğru rastgele abanırken kaptırıyor, podolski 20 metre yarı çaplı bir daire içinde top geveliyor. ee, bu futbolcular yine takımda oynayacaklarsa nerede "it gibi koşan" orta saha, kanat veya bek? "takımda yok". ama kaç tane transfer dönemi geçti, alsaydın? yok almadık. sen şu takıma bir tane bile "koşan" futbolcu almıyorsun ve diyorsun ki; ben futbolcu almıyorum, ama yine aynı takım devam edecek. selçuk hem top kapsın, hem 12 kilometre koşşun hem pas atsın, bir de frikik atsın, podolski hem çok koşsun, hem savunmaya gelsin hem de her vurduğunu doksana taksın. eh o zaman da konu filmde söylenen lafa gelir, "hem ayranım dökülmesin, hem götüm sikilmesin".

    takımdaki yanlışlar bir iki değil ki hangi birisini söyleyesin. yahu her maçı dakika dakika irdeleyen bizler bile takımın taktiğini söyleyemiyoruz. çünkü faraşa oyun oynanıyor. teknik direktör diye alt yapı hocası var takımın başında. küçümsediğim için söylemiyorum bunu. herkes bir yerden başlar ama şu an durum bu. bir çok çözüm önerim var aslında. ama şimdi yazıp zayi etmek istemiyorum.

    saygılar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın