14524
en temel problemi dinamizm olan takımdır. bazı futbolcularımız üzerinden örnek verecek olursak;
mesela podolski;
iyi futbolcudur. sol ayağı van persie'den bile iyidir. vurduğu her 3 şuttan birisini gole çevirebilen bir özelliğe sahip. podolski gibi şutu olan futbolcu bulmak oldukça güç. ancak her futbolcu gibi onun da zaafları da var. sürekli oyunun içinde olan, hareketliliğiyle rakibi rahatsız eden, pas oyununa katılan ve sürekli yer değiştiren bir futbolcu değil podolski. peki podolski'nin bu zaaflarının gözükmesini engellemek için ne yapılmalı? çok basit. podolski'nin yanına, önüne veya arkasına çok koşan, basan, hareketli bir oyuncu yerleştirmek. böyle bir oyuncu olsun ki zaman zaman podolski'nin yerine de koşsun.
mesela selçuk ve sneijder;
selçuk ve sneijder orta sahasının 3. elemanı olarak donk değil de lawal olsaydı (lawal alınmalıydı demiyorum. hemen lafı kıçından anlamayın. illa lawal değil veli kavlak da olabilir, afaki konuşuyorum). lawal, selçuk ve sneijder yerine de koşup mücadele edecek, takımın sertliğine, dinamizmine ciddi katkı yapacaktı. böylece bu iki futbolcu kendilerinden beklenen pas dağıtma, oyun kurma, ters toplar ve şut denemeler gibi iyi oldukları yönlerini daha çok ön plana çıkaracaklardı. biz de eleştirirken "yahu selçuk bu şutları niye dışarıya vuruyorsun? bu uzun pasları niye kötü atıyorsun" diyecektik. bugünkü gibi "neden çalım yiyorsun" demeyecektik. yani bir futbolcuyu yapabildiklerini yapamıyor diye eleştirmek farklı, zaten yapamadıklarını "neden yapamıyor" diye eleştirmek farklı.
senin takımında; forvette van persie olsun, 10 numarada sneijder olsun, orta sahada selçuk ve okay olsun, bir kanatta podolski, bir kanatta stoch olsun, beklerde hakan balta ve denayer olsun... ee, kim koşacak bu takımda? langırt oynamıyoruz ki?
bu veya benzeri futbolcular aynı takımda oynuyorlarsa sen merkez orta sahaya her maç mücadele etmekten saçı başı dağılan bir futbolcu koymak durumundasın.
bu veya benzeri futbolcular aynı takımda oynuyorlarsa sen sol açığa maç başı en az 12 kilometre koşan "yeter artık koşma, ben izlemekten yoruldum" diyeceğin bir futbolcu koymak durumundasın.
gökmen özdenak diyor ya "bakıyorsun bilmem nerede kaka maka it gibi koşuyorlar ya". aynen öyle bu futbolcuların aynı takımda oynayacaksa oraya bir yere it gibi koşan futbolcu yerleştireceksin. kimseden top kapamıyoruz yahu. bu sezon örneğini çok gördük. herhangi bir maçta son 20 dakikaya giriliyor, gol atmamız lazım. ama top rakibe bir geçiyor, biz 5 dakika rakibi izliyoruz. çünkü top kazanamıyoruz. bakın; muslera, linnes, denayer, semih, olcan, selçuk, bilal, sneijder, podolski, yasin, umut ilk 11'ine karşı sözlükten normal sahada top oynamış 11 kişi ile maça çıksak ve kendimizi biraz zorlasak, şu takıma karşı bayağı bir top çeviririz, abartmıyorum.
peki her takımda böyle "it gibi koşan" futbolculardan mı var? hayır. ama insanlar taktiğini ona göre kuruyor, ona göre transfer yapıyor. çeşit çeşit takımlar var. mesela bir takımda "it gibi koşan" futbolcu yok diyelim. o zaman ne yapılır? oyun rakip sahaya yığılır ve temposuz ama senin kontrolünde olan bir maç oynanır. bu sistemi oynamak için en başta duvar olabilen, iyi pas yapabilen santrafor gerekir. yine iyi pas yapabilen kanat oyuncuları gerekir ki topu rakibe kaptırmayasın.
ama biz ne yapıyoruz? forvet umut, bir kanat podolski, bir kanat yasin. ee, ne oldu %70 topla oynama? rakibe top vermeyip oyunu rakip kaleye 25-30 metrede oynama? yok olmuyor. çünkü umut top tutamıyor, yasin her aldığı topu ya çalım denerken ya da kaleye doğru rastgele abanırken kaptırıyor, podolski 20 metre yarı çaplı bir daire içinde top geveliyor. ee, bu futbolcular yine takımda oynayacaklarsa nerede "it gibi koşan" orta saha, kanat veya bek? "takımda yok". ama kaç tane transfer dönemi geçti, alsaydın? yok almadık. sen şu takıma bir tane bile "koşan" futbolcu almıyorsun ve diyorsun ki; ben futbolcu almıyorum, ama yine aynı takım devam edecek. selçuk hem top kapsın, hem 12 kilometre koşşun hem pas atsın, bir de frikik atsın, podolski hem çok koşsun, hem savunmaya gelsin hem de her vurduğunu doksana taksın. eh o zaman da konu filmde söylenen lafa gelir, "hem ayranım dökülmesin, hem götüm sikilmesin".
takımdaki yanlışlar bir iki değil ki hangi birisini söyleyesin. yahu her maçı dakika dakika irdeleyen bizler bile takımın taktiğini söyleyemiyoruz. çünkü faraşa oyun oynanıyor. teknik direktör diye alt yapı hocası var takımın başında. küçümsediğim için söylemiyorum bunu. herkes bir yerden başlar ama şu an durum bu. bir çok çözüm önerim var aslında. ama şimdi yazıp zayi etmek istemiyorum.
saygılar.