• 1376
    kaleci konusunda kötü bir alışkanlığı edinmesinden korktuğum futbol takımımız.

    leo franco yabancı olduğu için ve gözümde diğer kalecilerden pek farklı olmadığı için takımda olmasından memnun olmadığım bir kaleciydi. hataları olunca da gitmesini istiyorum artık tamamen. ancak bir şartla, yine bu tarz bir yabancı kaleci alınmasın. böyle yabancı kalecilerin alınması hata benim gözümde. özellikle ufuk ceylan'ın olduğu bir takım için. leo franco geldiğinde ufuk yoktu ama transferi düşünülüyordu sanırım. veya en azından düşünülebilirdi, transferi de oldu zaten.

    aslında genel olarak futbolda kalecilik denen olaya baktığımda, kalecilerin çoğunun benzer yapıda düz olduğunu görüyoruz. hatalı goller yiyebiliyorlar, çoğu zaman kurtaramayacağı yerlere toplar gelebiliyor, bazı toplara kıpırdamıyorlar bile.

    ama bazı kaleciler var ki farklı olduklarını hemen belli ediyorlar. soldan, sağdan, ortadan, yakından, uzaktan gelen topların çoğunun kaleye gitmesini engelliyorlar. her an çok aktif oldukları gözüküyor. çok maçı tek başına kurtardıkları oluyor. hatta bazıları tek tek pozisyonlara baktığımızda, üstte belirttiğim kalecilerin hemen yana çeldiği topları ustalıkla kontrol ediyorlar. bunda pozisyonu hızlı kavrama, erken harekete geçme, çeviklik gibi birçok şey etkili oluyor. ama en önemlisi oyuncunun mental yapısı. normal bir kaleciye bu özellikleri kazandırmak çok zor, belki altyapıda olabilir.

    takımının özel olduğunu düşünen yöneticiler veya teknik kadrolar farklı gördükleri kalecileri almalı. yoksa gelen giden çok olur galatasaray'da. avrupa'ya baktığımızda casillas, buffon gibi kaleciler dediğim gibi. ama tabii ki bunlar her takımı olduğu gibi bizi de, haldun üstünel'i de aşar. onların dışında başka kaleciler de var. özellikle britanya'da. edwin van der sar, fulham'dayken aynen böyle bir kaleciydi. lig maçlarında sürekli coşardı. sonra çok sevdiğim bu kaleci, çok sevdiğim bir takıma transfer oldu ve futbolseverlerin gözünde en iyilerin arasına girdi. premier lig'de böyle çok kaleci geçti. mark schwarzer mesela (m'brough'dayken). aslında kewell, neill, galatasaray'ın avustralya futbol okulu derken çok güzel bir transfer olurdu, daha genç olsaydı. veya fulham'a gitmeden alabilseydik... newcastle'dan shay given mesela. takımı düşünce, city de kaleci arayışında olunca transfer oldu o da. celtic'den artur boruc bu tarz isimleri düşününce aklıma ilk gelen kişi, keşke bize transferi mümkün olsa.

    bir premier league modası hüküm sürerken, eğer yabancı kaleci alacaksak ordan almak doğru tercih olur. anlattığım gibi bir kaleci bulamazsak mutlaka türk kaleci (yani ufuk) ile devam edelim. yoksa yabancı kontenjanını doldurmanın anlamı yok bana göre.

    not: bu yazdıklarım bu sene değil, gelecek için olan düşüncelerimdir.
  • 1377
    gerets'in galatasaray'ının şampiyon olduğu seneyi anımsayalım. ferhat'lı uğur'lu gencecik beklerimizle çıktığımız maçta kadıköy'de fenerbahce'den tam 4 gol yemiştik. ertesi gün elbette herkes fenerbahce'yi şampiyon ilan etti, zaten haketmiyorduk şampiyonluğu, fenerbahce'ye 2 maçta yenilen takım şampiyon mu olurmuş allasen.. neyse sonraki hafta fenerbahce arda turan'ın manisa'sından 5 yedi, ulan acaba dedik? yok yahu olmaz. neyse son haftaya gelindi ve mucizevi bir şekilde şampiyon olduk. doğal olarak o 16 dakika, bir baba hindi felan efsane oldu. 4 hafta öncesine kadar şampiyonluğu haketmediğini düşündüğümüz takımın şampiyonluğunu böğüre böğüre kutladık. halen de en anlamlı şampiyonluklarımızdan biridir deriz.

    demem o ki kim şampiyon oluyor ise şampiyonluğu haketmiştir. en azından rakiplerinden çok haketmiş ki şampiyon olmuş. ve sözlükte yada forumlarda öyle bir hava yaratılıyor ki, takıma inananlar, şampiyon olabileceğimizi söyleyen suç işliyor sanki anasını satayım. bi kendimize gelelim. daha önümüzde 7 hafta var. rakiplermizin birbirleri ile maçları var. ligin lideri ile kendi sahamızda maçımız var. inanıyorum ki taraftrımızın büyük bir bölümü bu haftanın sonuna kadar kendine gelecektir. geri kalanlar zaten sezon başından beri kendinde değil.
  • 1382
    takım oyununu bu aralar unutan takımımız. bir bakıyorum, topu alan kahraman olmaya çalışıyor, paslaşma denilen şey (ki sezon başında müthişti) bitmiş vs. ama adamların açısından bakıyorum, bir fenerbahçe maçında gol atsa, taraftar kral ilan edecek. ne bileyim caner'in pas vermek yerine direk atmayı tercih ettiği şutu gol olsa, acaba "ya risk aldı, yaptığı hatalıydı" diyecek miydik? işte her açıdan bakmak lazım, taraftar baskısı takım psikolojisi, kendi içsel dünyaları arasında gidip gelen futbolcular mevcut bu takımda. kim ne derse desin, mevcut takımımız türkiye'nin en değerli, en kaliteli kadrosuna sahip. bireysel yetenekleri ön planda olan oyuncu sayımız da diğer takımlara açık ara fark atar. neyimiz eksik? ne yazık ki "takım" olunamıyor son zamanlarda, içeride bizlerin anlayamayacağı huzursuzluklar olduğu çok açık.
  • 1387
    şampiyonluğun en büyük adayı olacakken, 2 kritik maçta 2 bireysek hata ile şampiyonluğun gerisine düşmüş takım.

    şöyle ki;

    21 mart 2010 trabzonspor galatasaray maçından, emre güngör ronaldo'ya özenip kale dibinde çalım atmaya kalkmasa o golü yemeyecek ve en kötü ihtimal 1 puanla dönecektik.
    o halde puan tablosu şöyle olacaktı:

    1. burasaspor:58
    2. galatasaray: 54
    3. fenerbahçe:52
    4. beşiktaş:52

    28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçında, leo franco selçuk'a hayatının golünü hediye etmseydi, yine en kötü ihtimal berabere kalıp 1 puan alacaktık.
    o halde puan tablosu şöyle olacaktı:

    1.bursaspor: 58
    2.galatasaray: 55
    3: beşiktaş: 55
    4: fenerbahçe: 53

    ki, bence fenerbahçe maçında gol yemesek, motivasyonumuz o derece bozulmaz ve mutlaka gol ya da goller bulur 57 puanda olurduk.

    şimdi ki tabloya bakın bir de:

    1. bursaspor: 58
    2. fenerbahçe: 55
    3. beşiktaş: 55
    4. galatasaray: 53

    reva mı lan bu bize?

    edit: ayrıca bireysel hatalardan mı maç kaybetmek daha acı, yoksa takım olarak berbat oynayıp da mı maç kaybet daha acı? velhasılkelam; kaybetmek acı lan.
  • 1388
    son oynadığı maçın*kadrosuna bir göz atalım:

    kale:

    - leo franco - yeni transfer

    savunma:

    - sabri sarıoğlu - alt yapı
    - lucas neill - yeni transfer/devre arası
    - servet çetin - eski
    - caner erkin - yeni transfer

    orta saha:

    - elano blumer - yeni transfer
    - mustafa sarp - yeni transfer
    - mehmet topal - eski

    forvet:

    - giovani dos santos - yeni transfer/devre arası
    - joao alves de assis silva - yeni transfer/devre arası
    - abdel kader keita - yeni transfer

    teknik direktör:

    - frank rijkaard - yeni transfer

    sahaya çıkan 11'inin 8'i yeni olan, bu 8'in de 3 tanesi devre arasında alınmış olan ve dahi teknik direktörü bile yeni olan bir takımdır. şimdi hep beraber elimizi vicdanımıza koyalım ve düşünelim. teknik kadrosundan sahadaki çoğu futbolcusuna kadar yenilenen bir takım var karşımızda. ve buna rağmen, ziraat türkiye kupasından kılpayı, uefa avrupa liginden hakem hatasıyla elenmiş, turkcell super ligde ise şampiyonluğu hala kovalamakta.

    daha ilk seneden kupalar, şampiyonluklar beklemek fazla iyimser bir tutum. benim için şahsen, sene başından beri, şampiyonlar ligine katılmaya yetecek bir sonuç yeterli. ve bu takım da bunu başaracak kapasitede. sonrasını ise yazmaya lugatımız yetmeyecek. tek gereken şey ise sabır...
  • 1393
    bu sene itibariyle şu ana kadar alınan sonuçlara bakarsak başarısız olan takımdır.. şimdi bunun nedenleri için bir çok sebep üretilebilir, antalyaspor'a kupadan elenmek konsantrasyon eksikliğiyle, avrupa ligi'nde atletico madrid'e elenmek forvetsizlikle açıklanabilir, ama özellikle son 4 haftada alınan 3 puan ve son haftaki oyun gösterdi ki bu takımın sorunu çok daha başka yerlerde..
    sene başında ilk maçlarda oynadığımız dizilişe bakarsak 4-2-1-3 taktiğiyle çıkyorduk maçlara.. orta ikilide mustafa sarp ve ayhan onların önünde forvet arkası pozisyonunda arda oynuyordu.. takım sezona mükemmel başlamıştı, aynı şekilde arda da yaptığı asistler ve oynadığı futbolla kariyerine yeni bir mevki daha ekliyordu.. ancak elano'nun transferiyle birlikte, kendisine yer açmak için bir kişinin kesilmesi gerekiyordu ki bu da başlarda harry kewell oldu, elano orta sahaya, arda da eski mevkisine dönünce takım klasik 4-3-3'e dündü, işte ne olduysa bundan sonra oldu.. hatırlayacağınız gibi elano'nun ilk 11 başladığı ilk maç olan ankaraspor maçında o ana kadar ki en kötü topumuzu oynayıp maçı sonlara doğru kewell ve nonda'nın oyuna girmesi, arda'nın eski yerine dönmesiyle 2-0 kazandık.. aynı şey 2 hafta sonraki kasımpaşa maçında da başımıza geldi, yine ilk yarıda çok kötü bir oyun ve 1-0'lık mağlubiyet, ikinci yarıda ise bu kez keita ve nonda'nın oyuna girmesiyle 3-1'e dönen maç.. zaten bu ilk 6 hafta haricinde de çok fazla iyi oynadığımız bir maç hatırlamıyorum, saymak gerekirse deplasmandaki dinamo bükreş maçı, kendi sahamızdaki kasımpaşa maçı ve belki biraz da kendi evimizeki sivas ve ibb maçları..

    burda elano özelinden konuşmak gerekirse, ilk başta transfer olduğu zaman elano kendisini tanımayanlarca yeni hagi, yeni lincoln olarak lanse edildi.. kendisinden bu örnek gösterdiğim 2 oyuncunun yaptıklarını yapması beklendi, ama elano asla bir hagi ya da lincoln değil.. elano yapı itibariyle eğer ki 4-3-3 oynayacaksak orta 3'lüde beraber oynadığı orta saha oyuncularıyla birlikte sürekli pas alış verişi içinde bulunması gereken ve bu pasları kendi defansından top çıkarıp forvetlere 50 metre diyagonal paslar atmak yerine, rakip sahada yapması gereken bir oyuncu.. ancak elimizdeki orta saha oyuncularının hem teknik olarak hem de futbol zekası olarak çok zayıf olması yüzünden elano bizde hem defanstan oyun kuran, hem rakibe basması gereken ve bunları yaparken forvetleri de gol pozisyonuna sokması gereken bir görev üstlenmeye başladı ki bu gerçekten imkansız.. ilk başlarda vermek istediğim örneğe dönersek, elano yokken oynadığımız sistemde arda daha serbest, ileriye daha yakın (lincoln ya da alex tarzında) oynadığı için bu takımın daha çok gol pozisyonuna girmesine ve sonucunda bol gollü galibiyetlere sebep oluyordu.. ancak belirttiğim gibi elano bu tarzda bir oyuncu olmadığı ve onun oyununa uygun oyanayacak orta saha oyuncularımız da olmadığı için bol gollü galibiyetler yerini puan kayıplarına ve sıkıntılı galibiyetlere bıraktı..

    bu yazdıklarım asla elano'nun iyi bir futbolcu olmadığını göstermek için değil.. elano eğer doğru kullanılabilinirse, hem türkiye ligi'nde hem de avrupa'da fark yaratacak bir oyuncu ki kimse babasının hayrına bir adamı brezilya milli takımı'nda oynatıp onu diğer oyunculara örnek olarak göstermez.. asıl sorun bu sistemde elano'nun yanında oynayan oyuncular.. eğer ki sizin orta saha oyuncularınız, beni inanılmaz derecede hayal kırıklığına uğratan, sürekli savunduğum ama daha dikkatli izlemeye başlayınca mahalle takımına hak verdiğim mustafa sarp gibi asla sorumluluk almayan, son haftalarda en kritik maçlarda topla 5 kez buluşan, defansa gelip topu almak yerine sürekli olarak eliyle saha solu gösteren ve top kendisine geldiğinde elini iki yana açarak koşan bir adamsa, mehmet topal gibi 2 sene önceki şampiyonlukta en büyük pay sahibiyken artık tek yaptığı en yakınındaki adama pas vermek olan, sorumluluktan kaçan bir oyuncuysa, ya da barış gibi çok koşan ancak bunun yanında futbol zekası 0 olan ve son sakatlığından sonra bir türlü toparlanamayan ayhan'sa siz sabaha kadar 4-3-3 oynamaya çalışın maalesef "bu çocuk okumaz".. rijkaard'i da bu noktada anlayışla karşılamak gerekiyor aslında.. sonuçta o da en az bizim kadar farkında elindeki bu orta saha oyuncularıyla oynatmak istediği sistemin tam olarak işleyemeyeceğinin.. (özellikle son fenerbahçe maçından sonraki basın toplantısında sürekli olarak zekadan bahsederek bunu gösterdi.) ancak eğer ki sene başında dendiği gibi bir devrim bekleniyorsa galatasaray'da ve eğer ki son röportajında dediği gibi güzel günler bekliyorsa bizi gelecekte, günü kurtarmak adına kısa süreli değişiklikler yapmak yerine "başarıya giden yolda çekilen çile kutsaldır" misali inandığı yoldan devam ediyor..

    işte burda gelecek sene takıma yapılacak transferler çok önemli rol oynuyor.. rijkaard'in takımın başında kalacağını varsayarsak seneye büyük ihtimalle orta sahaya 2 tane pas yüzdesi yüksek ( pas yüzdesi derken topu alıp yanındakine vermek değil kastettiğim, orta sahada rakibi delirten pas trafiğini yaşatıp, topu ileriye taşıyabilecek paslar) ve özellikle futbol aklı yüksek oyuncu trasnferi isteyeceğini düşünmek çok zor değil.. hala şampiyonluk şansımız devam etmesine rağmen, oynadığımız futbolla bunun zor olduğunu düşünürsek, bu seneyi yavaş yavaş kapatıyoruz ve yazının ilk başında belirttiğim gibi sonuç itibariyle başarısız bir sene gibi gözükse de, dünyada hiç bir devrimin çilesiz ve zor şartlarda geçmediğini düşünürsek, bu seneye bu gözle bakabiliriz..
  • 1395
    liderle puan farkı 8 olan takımdır... lig sekizincisiyle puan farkı ise 7'dir...

    harcanan para, oluşturulan kadro ve şu ana kadar alınan sonuçlara bakınca verimsiz ve başarısız olmuş takımdır...

    ayrıca son 8 resmi deplasman maçında sadece 1 kere galip gelebilmiştir. takımın son aylardaki deplasman performansına bakarsak, sivasspor maçında galip geleceği de meçhuldür...
  • 1397
    bu hafta hem bursanın hem fenerbahçe'nin kazamasından sonra şampiyonluk şansı oldukça azalmıştır. bu sonuçlar sivas maçına futbolcularmızın bozuk bir moral ve düşük bir motivasyonla çıkmasını sağlayacak ama kendi düşen ağlamaz tabi bu 2 hafta önce liderken bu duruma gelmemizin sebebi kendi oynadıkları ruhsuz futboldur başka hiç bir şey değil.

    tanım: kalan bütün maçlarını mücadele ederek ve iyi futbol oynayarak kazanıp, taraftarlarına teselli ve gelecek sezon için umut vermesi gereken takımım.
  • 1398
    7de 7 yaparsa şampiyon olacağına hala inandığım takım. evet baktığımız zaman 7de 7 74 puan demek ve göreceksiniz lig sonunda bu puana rakiplerimizden hiçbirisi erişemeyecek. yani biz alsak da almasak erişemeyecek. onun için;

    tanım: önündeki tüm maçları kazanması halinde şampiyon olacak takım.

    not: bunu yaparken fenerbahçe ve bursaspor'un bizden daha fazla şansı olduğunu kabul ediyorum ama ikisinin de 74'e ulaşabileceğini sanmıyorum.

    edit: 7de 7 kısmet olmadı ama iddiamın arkasındayım öndekilerin hiç birisi 74 puan yapamayacak ve o gün bu akşam* kaybedilen 2 puanın kıymetini daha iyi anlayacağız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın